|
- Peel the lemon.
- Limonu soyun.
- Fold the egg whites into the lemon curd.
- Yumurta beyazlarını limon kabuğunun içine katlayın.
- I used the lemons that Tom gave me to make lemonade.
- Tom'un bana limonata yapmam için verdiği limonları kullandım.
- Lemons are sour.
- Limonlar ekşidir.
- Lemons grow on lemon trees and oranges on orange trees.
- Limonlar limon ağaçlarında, portakallar da portakal ağaçlarında yetişir.
- I used the lemons that Tom gave me to make lemonade.
- Tom'un bana verdiği limonları limonata yapmak için kullandım.
- His facial expression was more sour than a lemon.
- Yüz ifadesi bir limondan daha ekşiydi.
- When life throws you a lemon, make lemonade!
- Hayat sana bir limon attığında, limonata yap!
- The expression on her face was more sour than a lemon.
- Yüzündeki ifade bir limondan daha ekşiydi.
- Oranges symbolize a happy love, while lemons an unreciprocated love.
- Limonlar karşılıksız bir aşkı simgelerken portakallar mutlu bir aşkı simgeler.
- The lemon is sour.
- Limon ekşi.
- Tom ate a sweet lemon for the first time.
- Tom, ilk defa tatlı bir limon yedi.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
- Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon.
- He was smoking a hookah with lemon flavour.
- Limon aromalı bir nargile içiyordu.
- For me, strawberries are more sour than lemons.
- Benim için çilekler limonlardan daha ekşi.
- Oranges are sweeter than lemons.
- Portakal limondan daha tatlıdır.
- Mary's lemon cheesecake is to die for.
- Mary'nin limonlu cheesecake'i uğrunda ölmeye değer.
- Do you take your tea with lemon or with milk?
- Çayınızı limonlu mu yoksa sütlü mü alırsınız?
- A tea with lemon, please.
- Limonlu bir çay, lütfen.
- Lemons grow on lemon trees and oranges on orange trees.
- Limonlar limon ağaçlarında ve portakallar portakal ağaçlarında büyürler.
- The expression on his face was more sour than a lemon.
- Yüzündeki ifade bir limondan daha ekşiydi.
- If life gives you lemons, make lemonade.
- Hayat sana limon verirse, limonata yap.
- He can eat an entire lemon without wincing.
- Çekinmeden bütün bir limonu yiyebilir.
- Hot lemon with honey is a good remedy for colds.
- Ballı sıcak limon soğuk algınlığı için iyi bir ilaçtır.
- I like the taste of lemon water.
- Limonlu suyun tadını beğeniyorum.
- I ate a fresh lemon for vitamin C.
- C vitamini için taze bir limon yedim.
- He can eat an entire lemon without wincing.
- Bütün bir limonu gözünü kırpmadan yiyebilir.
- Her facial expression was more sour than a lemon.
- Onun yüz ifadesi bir limondan daha ekşiydi.
- Oranges signify a happy love, while lemons - an unrequited one.
- Portakallar mutlu bir aşkı, limonlar ise karşılıksız bir aşkı simgeler.
- Please add lemon flavor to the tea.
- Lütfen çaya limon aroması ilave et.
- She squeezed a lemon for tea.
- Çay için bir limon sıktı.
- The expression on his face was more sour than a lemon.
- Onun yüzündeki ifade bir limondan daha ekşiydi.
- I drank plenty of lemon water.
- Bol bol limonlu su içtim.
- Peel the lemon.
- Limonu soy.
- He was smoking a hookah with lemon flavour.
- O, limon aromalı nargile içiyordu.
- She squeezed a lemon for tea.
- O, çay için bir limon sıktı.
- Oranges are sweeter than lemons.
- Portakallar limonlardan daha tatlıdır.
- I like oranges, but I like lemons more.
- Portakalları severim ama limonları daha çok severim.
- I ate a fresh lemon for vitamin C.
- C vitamini için taze limon yedim.
- Oranges signify a happy love, while lemons - an unrequited one.
- Limonlar karşılıksız aşk anlamına gelirken, portakallar mutlu aşk anlamına gelir,
- The lemon is yellow.
- Limon sarıdır.
- Lemons and limes are acidic fruits.
- Limon ve misket limonu, asitli meyvelerdir.
- The lemons are cheap.
- Limonlar ucuz.
- Do you take your tea with lemon or with milk?
- Çayını limonla mı yoksa sütle mi alırsın?
- Bring me a glass of tea with lemon.
- Bana limonlu bir bardak çay getir.
- I ate a fresh lemon for the vitamin C.
- C vitamini için taze limon yedim.
- For me, strawberries are more sour than lemons.
- Benim için, çilek limondan daha ekşidir.
- If life deals you lemons, make lemonade.
- Hayat sana limonlar veriyorsa, limonata yap.
- The lemon is a sour fruit.
- Limon ekşi bir meyvedir.
- The lemon is yellow.
- Limon sarı.
- When life throws you a lemon, make lemonade!
- Hayat sana limon attığı zaman, limonata yap!
- Tom ate a sweet lemon for the first time.
- Tom ilk kez tatlı bir limon yedi.
- Oranges symbolize a happy love, while lemons an unreciprocated love.
- Portakallar mutlu bir aşkı, limonlar ise karşılıksız bir aşkı simgeler.
- Lemons contain citric acid.
- Limonlar sitrik asit içerir.
- These lemons are fresh.
- Bu limonlar taze.
- Please add lemon flavor to the tea.
- Lütfen çaya limon aroması ekleyin.
- Her facial expression was more sour than a lemon.
- Yüz ifadesi bir limondan daha ekşiydi.
- Lemons and limes are acidic fruits.
- Limon ve misket limonu, asitli meyvedir.
- The expression on her face was more sour than a lemon.
- Onun yüzündeki ifade bir limondan daha ekşiydi.
- I drank plenty of lemon water.
- Bol limon suyu içtim.
- Fold the egg whites into the lemon curd.
- Yumurta aklarını limonlu lorun içine katlayın.
- I like the taste of lemon water.
- Limonlu suyun tadını seviyorum.
Show More (59)
|