|
- We hardly have a steel policy left, let alone a steel strategy.
- Bırakın bir çelik stratejisini, bir çelik politikamız bile neredeyse kalmadı.
- Peaceful means of solving the problems have not been properly explored, let alone exhausted.
- Sorunları çözmenin barışçıl yolları, bırakın tüketilmeyi, doğru dürüst araştırılmamıştır bile.
- Our budget does not show the rates of increase - let alone the rates of inflation - that were provided for in Berlin.
- Bütçemiz, bırakın enflasyon oranlarını, Berlin'de öngörülen artış oranlarını bile göstermiyor.
- After all, South Africa and Namibia do not have environmental legislation, let alone any system of enforcement.
- Ne de olsa Güney Afrika ve Namibya'da bırakın herhangi bir yaptırım sistemini, çevre mevzuatı bile yok.
- We hardly have a steel policy left, let alone a steel strategy.
- Bırakın bir çelik stratejisini, neredeyse bir çelik politikamız bile kalmadı.
- The Treaty of Nice is scarcely comprehensible, let alone explainable.
- Nice Antlaşması, bırakın açıklanabilir olmayı, neredeyse hiç anlaşılabilir değildir.
- He can't run his own family, let alone a nation!
- Bırakın bir ulusu, kendi ailesini bile yönetemiyor!
- I can't even read Italian, let alone speak or write it.
- Bırakın konuşmayı ya da yazmayı, İtalyanca okuyamıyorum bile.
- I don't have a cent, let alone a dollar.
- Bırakın bir doları, bir sentim bile yok.
- I don't like grilled fish, let alone raw fish.
- Çiğ balığı bırak, ızgara balığı bile sevmem.
- I don't understand English, let alone German.
- Bırak Almancayı, İngilizce bile anlamıyorum.
- He can't even read, let alone write.
- Bırakın yazmayı, okuyamıyor bile.
- I cannot kill a mouse, let alone a little bird.
- Bırakın küçük bir kuşu, bir fareyi bile öldüremem.
- He can't run his own family, let alone a nation!
- Bırak bir ulusu, o kendi ailesini idare edemez.
- I can't even walk, let alone run.
- Koşmayı bırak, yürüyemiyorum bile.
- I can't even speak Portuguese, let alone English.
- Bırakın İngilizceyi, Portekizce bile konuşamıyorum.
- She doesn't speak English, let alone French.
- Bırak Fransızcayı, İngilizce bile konuşamıyor.
- I was too exhausted to think, let alone study.
- Bırakın çalışmayı, düşünemeyecek kadar yorgundum.
- She can hardly walk, let alone run.
- Bırakın koşmayı, zor yürüyor.
Show More (16)
|
|
- In our report, we cannot pass judgments, let alone condemn anyone in advance for things we cannot prove anyway.
- Raporumuzda, zaten kanıtlayamayacağımız şeyler için kimseyi peşinen mahkum etmek şöyle dursun, yargılayamayız bile.
- I don't want to see him, let alone go out with him.
- Onunla çıkmak şöyle dursun, onu görmek bile istemiyorum.
- She can hardly walk, let alone run.
- Koşmak şöyle dursun, neredeyse yürüyemiyor.
- I can't even read Italian, let alone speak or write it.
- Konuşup yazmak şöyle dursun, İtalyanca okuyamıyorum bile.
- I don't want to see him, let alone go out with him.
- Onunla çıkmak şöyle dursun, ben onu görmek istemiyorum.
- He can't even read, let alone write.
- Yazmak şöyle dursun, okuyamaz bile.
- I cannot kill a mouse, let alone a little bird.
- Küçük bir kuş şöyle dursun, bir fare bile öldüremem.
Show More (4)
|