|
- Luckily, the Commission and Parliament are choosing a different route.
- Neyse ki Komisyon ve Parlamento farklı bir yol seçiyor.
- Luckily, however, as we said, no case has yet been fatal.
- Neyse ki, dediğimiz gibi, henüz ölümcül bir vaka yaşanmadı.
- Luckily, there is unanimity here too.
- Neyse ki burada da oy birliği var.
- Luckily the Liberals have included it in a proposed amendment.
- Neyse ki Liberaller bunu bir değişiklik önerisine dahil ettiler.
- Luckily, however, as we said, no case has yet been fatal.
- Neyse ki, dediğimiz gibi, henüz ölümcül bir vaka görülmedi.
- Luckily the door was open.
- Neyse ki kapı açıktı.
- Luckily, I had a backup plan.
- Neyse ki bir yedek planım vardı.
- Luckily, I didn't have to make that decision.
- Neyse ki, bu kararı vermek zorunda kalmadım.
- Luckily, I got hold of a branch and was saved from falling.
- Neyse ki bir dala tutundum ve düşmekten kurtuldum.
- The guests have arrived early, but luckily I had already finished cooking.
- Misafirler erken gelmişti ama neyse ki yemeği çoktan bitirmiştim.
- Luckily, all the passengers were wearing their seatbelts.
- Neyse ki tüm yolcular emniyet kemerlerini takmışlardı.
- Luckily, Tom wasn't injured.
- Neyse ki Tom yaralanmamıştı.
- Luckily, I had a power bank with me.
- Neyse ki yanımda taşınabilir şarj aleti vardı.
- Luckily, Tom had some money I could borrow.
- Neyse ki Tom'da ödünç alabileceğim biraz para vardı.
- Luckily nobody got shot.
- Neyse ki kimse vurulmadı.
- Luckily he had enough money to pay the bill.
- Neyse ki hesabı ödeyecek kadar parası vardı.
- Luckily nobody got killed.
- Neyse ki kimse ölmedi.
- Luckily, you were at home.
- Neyse ki sen evdeydin.
- Luckily, no one was injured.
- Neyse ki kimse yaralanmadı.
- Luckily, the weather was good.
- Neyse ki hava iyiydi.
- Luckily, Tom had a good lawyer.
- Neyse ki Tom'un iyi bir avukatı vardı.
- Luckily, Tom had an extra umbrella.
- Neyse ki Tom'un fazladan bir şemsiyesi vardı.
- Luckily, we found an escape route.
- Neyse ki, biz bir kaçış yolu bulduk.
- Luckily he did not see me.
- Neyse ki o beni görmedi.
- I got to the bank and luckily didn't have to get in line.
- Bankaya gittim ve neyse ki sıraya girmek zorunda kalmadım.
- Luckily, the weather turned out fine.
- Neyse ki hava güzeldi.
- Luckily nobody drowned.
- Neyse ki kimse boğulmadı.
- Luckily Tom didn't see Mary.
- Neyse ki Tom Mary'yi görmedi.
- Luckily, we have a plan.
- Neyse ki bizim bir planımız var.
- Luckily, someone gave me a jacket to wear.
- Neyse ki biri bana giymem için bir ceket verdi.
- Luckily, nobody was killed in the fire.
- Neyse ki yangında kimse ölmedi.
- Luckily, I didn't have to make that decision.
- Neyse ki, bu kararı vermek zorunda değildim.
- Luckily, Tom wasn't taken hostage.
- Neyse ki Tom rehin alınmadı.
- Luckily nobody was seriously injured.
- Neyse ki kimse ağır yaralanmadı.
- Luckily, Tom wasn't taken hostage.
- Neyse ki, Tom rehin alınmadı.
- Luckily, I had a power bank with me.
- Neyse ki yanımda bir portatif şarj cihazı vardı.
- Luckily nobody was seriously injured.
- Neyse ki kimse ciddi şekilde yaralanmadı.
- Luckily, my neighbour was able to jump-start my car.
- Neyse ki komşum arabama takviye yapabildi.
- Luckily, both of the drivers were wearing seat belts.
- Neyse ki her iki sürücü de emniyet kemeri takıyordu.
- Luckily, Tom was there.
- Neyse ki Tom oradaydı.
- Luckily nobody was hurt in the accident.
- Neyse ki kazada kimse yaralanmadı.
- Luckily, I was able to talk Tom out of doing that.
- Neyse ki Tom'u bundan vazgeçirebildim.
- Luckily, I had a backup plan.
- Neyse ki yedek bir planım vardı.
- Luckily, Tom didn't do that.
- Neyse ki Tom onu yapmadı.
- Luckily, Tom was among the survivors.
- Neyse ki Tom kurtulanlar arasındaydı.
- Luckily, my neighbour was able to jump-start my car.
- Neyse ki, komşum arabamı takviye kablosuyla çalştırmayı başardı.
- Luckily, Tom had an extra umbrella.
- Neyse ki, Tom'un fazladan bir şemsiyesi vardı.
- Luckily, I didn't have to make that decision.
- Neyse ki o kararı vermek zorunda kalmadım.
- Luckily, I was able to do that by myself.
- Neyse ki, bunu kendi başıma yapabildim.
- Luckily, the treatment was only ineffective instead of harmful.
- Neyse ki, tedavi zararlı değil, sadece etkisizdi.
- Luckily, the weather was good.
- Neyse ki hava güzeldi.
- Luckily nobody saw what we did.
- Neyse ki kimse ne yaptığımızı görmedi.
- Luckily Tom didn't see Mary.
- Neyse ki Tom Mary'i görmedi.
- Luckily, Tom wasn't there.
- Neyse ki Tom orada değildi.
- Luckily nobody was badly hurt when the truck ran into the school building.
- Neyse ki kamyon okul binasına çarptığında kimse ağır yaralanmadı.
- Luckily, Tom wasn't killed.
- Neyse ki Tom öldürülmedi.
- Luckily, I got hold of a branch and was saved from falling.
- Neyse ki bir dalı tuttum ve düşmekten kurtuldum.
- Luckily nobody saw what we did.
- Neyse ki kimse yaptığımızı görmedi.
- Luckily nobody got injured.
- Neyse ki kimse yaralanmadı.
- Luckily, he found a good seat.
- Neyse ki iyi bir koltuk buldu.
- Luckily, we found an escape route.
- Neyse ki bir kaçış yolu bulduk.
- Luckily, it worked.
- Neyse ki işe yaradı.
- Luckily, it was warm this week.
- Neyse ki bu hafta hava sıcaktı.
- Luckily, Tom was wearing his seat belt.
- Neyse ki Tom emniyet kemerini takıyordu.
- Luckily, he won the game.
- Neyse ki oyunu kazandı.
- Luckily nobody was badly hurt when the truck ran into the school building.
- Kamyon okul binasına çarptığında neyse ki kimse ağır yaralanmadı.
- Luckily, Tom made some sound investments.
- Neyse ki Tom sağlam yatırımlar yaptı.
- Luckily nobody got wet.
- Neyse ki kimse ıslanmadı.
- Luckily nobody died.
- Neyse ki kimse ölmedi.
- Luckily, Tom didn't do that.
- Neyse ki Tom bunu yapmadı.
Show More (67)
|