| 1 |
main reasons |
asıl nedenler |
n. |
|
- But that isn't the main reason why this practice continues.
- Ancak bu uygulamanın devam etmesinin asıl nedeni bu değil.
- That isn't the main reason Tom has to do that.
- Tom'un bunu yapmak zorunda olmasının asıl nedeni bu değil.
- That's not the main reason Tom should do that.
- Tom'un bunu yapmasının asıl nedeni bu değil.
- What's your main reason for studying French?
- Fransızca öğrenmek için asıl nedenin nedir?
- That wasn't the main reason why Tom should've done that.
- Tom'un bunu yapmasının asıl nedeni bu değildi.
- That was the main reason I did that.
- Bunu yapmamın asıl nedeni buydu.
- In many countries, the main reason that people come to big cities is because of work.
- Birçok ülkede, insanların büyük şehirlere gelmesinin asıl nedeni iş yüzündendir.
- That isn't the main reason why Tom wanted to do that.
- Tom'un bunu yapmak istemesinin asıl nedeni bu değil.
Show More (5)
|
| 2 |
main reasons |
temel nedenler |
n. |
|
- The main reasons for the country's poverty are of a political nature.
- Ülkenin yoksulluğunun temel nedenleri siyasi niteliktedir.
- There are two main reasons why it has adopted this approach.
- Bu yaklaşımı benimsemesinin iki temel nedeni var.
- These are the main reasons for our opposition to the text.
- Metne karşı çıkmamızın temel nedenleri bunlardır.
- We shall not be approving the Lamassoure report, for two main reasons.
- İki temel nedenden ötürü Lamassoure raporunu onaylamayacağız.
- What are the main reasons behind these negative concomitants?
- Bu olumsuzlukların arkasındaki temel nedenler nelerdir?
Show More (2)
|
| 3 |
main reasons |
asıl sebepler |
n. |
|
- That was the main reason I did that.
- Bunu yapmamın asıl sebebi buydu.
- What's the main reason?
- Asıl sebep ne?
Show More (-1)
|
