| 1 |
marble |
mermer |
n. |
|
- They are chiseling a statue out of marble.
- Mermerden bir heykel yontuyorlar.
- I was so tired that I fell asleep on the hard marble floor.
- O kadar yorgundum ki sert mermer zemin üzerinde uyudum.
- The building is built of marble of a most lovely color.
- Bina, en güzel renkte mermerden inşa edilmiştir.
- They are chiseling a statue out of marble.
- Onlar mermerden bir heykel yontuyorlar.
- Marble floors are beautiful.
- Mermer zeminler güzeldir.
- There's a big marble fountain in the courtyard of that mosque.
- Bu caminin avlusunda büyük bir mermer şadırvan var.
- I was so tired that I fell asleep on the hard marble floor.
- O kadar yorgundum ki sert mermer zeminde uyuyakalmışım.
- Her hands felt as cold as marble.
- Ellerini mermer kadar soğuk hissetti.
- The building is built of marble of a most lovely color.
- Bina çok güzel renkte mermerden inşa edilmiş.
Show More (6)
|
| 2 |
marble |
bilye |
n. |
|
- The children made a small hole in the ground for their game of marbles.
- Çocuklar bilye oyunları için yerde küçük bir oyuk açtılar.
- Tom must've lost his marbles.
- Tom bilyelerini kaybetmiş olmalı.
Show More (-1)
|
| 3 |
marble |
mermer gibi |
adj. |
|
- Her hands felt as cold as marble.
- Elleri mermer gibi soğuktu.
Show More (-2)
|
| 4 |
marble |
mermerden yapılmış |
adj. |
|
- There's a big marble fountain in the courtyard of that mosque.
- Bu caminin avlusunda mermerden yapılma büyük bir şadırvan var.
Show More (-2)
|
