|
- Abortion is a crime that kills the child and destroys the mother.
- Kürtaj, çocuğu öldüren ve anneyi yok eden bir suçtur.
- Every mother and father must be entitled to return to her or his own work after parental leave.
- Her anne ve baba, ebeveyn izninden sonra kendi işine dönme hakkına sahip olmalıdır.
- He named the months of the year after his national heroes, starting with himself and his mother.
- Kendisi ve annesinden başlayarak yılın aylarına ulusal kahramanlarının isimlerini verdi.
- Our tears are shed today for those who have lost a son or a daughter, a mother, a father, or both.
- Gözyaşlarımız bugün bir oğlunu ya da kızını, bir anneyi, bir babayı ya da her ikisini birden kaybedenler için dökülüyor.
- Only this morning I had a phone call from the mother of a young man.
- Daha bu sabah genç bir adamın annesinden bir telefon aldım.
- His mother is currently travelling to Burma, hoping to see him.
- Annesi şu anda onu görmek umuduyla Burma'ya seyahat ediyor.
- Imagine that it happens to your daughter, your son, your father, your mother, your brother, your sister.
- Bunun kızınızın, oğlunuzun, babanızın, annenizin, erkek kardeşinizin, kız kardeşinizin başına geldiğini hayal edin.
- They dragged the boy off the bus with brute force, leaving the mother behind utterly distraught.
- Çocuğu kaba kuvvetle otobüsten sürükleyerek indirdiler ve anneyi perişan bir halde geride bıraktılar.
- Mr Fatuzzo, I think the applause shows just how much the House is amazed by the wisdom of your mother.
- Sayın Fatuzzo, sanırım alkışlar Meclis'in annenizin bilgeliğine ne kadar hayran olduğunu gösteriyor.
- The first concerns the mother of a handicapped teenager who goes out to work.
- İlki, çalışmak için dışarı çıkan engelli bir gencin annesiyle ilgilidir.
- Abortion is a crime that kills the child and destroys the mother.
- Kürtaj, çocuğu öldüren ve anneyi mahveden bir suçtur.
- Thank you very much, and please pass on my regards to your mother.
- Çok teşekkür ederim ve lütfen annenize selamlarımı iletin.
- It is about a disproportionate and gratuitously cruel punishment against a young mother.
- Genç bir anneye karşı orantısız ve gereksiz yere acımasızca verilen bir ceza söz konusudur.
- Does 'family' mean father, mother, children, along with parents and grandparents?
- 'Aile' demek, baba, anne, çocuklar, ebeveynler ve büyük ebeveynler mi demek?
- Does 'family' mean father, mother, children, along with parents and grandparents?
- Aile', baba, anne, çocuklar, ebeveynler ve büyükanne ve büyükbabalar anlamına mı geliyor?
- His mother was angry at him for taking the risk.
- Annesi bu riski aldığı için ona kızgındı.
- Within a matter of hours, your Earth mother will be dead.
- Birkaç saat içinde, Dünyalı annen ölmüş olacak.
- Look, kid, just take him before his mother eats him.
- Bak evlat, annesi onu yemeden önce hemen al şunu.
- Child as he was, he worked hard to help his mother.
- O, çocukken, annesine yardım etmek için sıkı çalıştı.
- His mother suffered minor injuries and was later discharged from hospital.
- Annesi hafifçe yaralanmış ve daha sonra da hastaneden taburcu edilmiş.
- I've preserved your mother's body since she died.
- Öldüğünden beri annenin naaşını koruyorum.
- Within a matter of hours, your Earth mother will be dead.
- Birkaç saat içerisinde, dünyalı annen ölmüş olur.
- His mother suffered minor injuries and was later discharged from hospital.
- Annesi hafif yaralandı ve daha sonra hastaneden taburcu edildi.
- This is a case where a kid was angry at his mother.
- Bu, bir çocuğun annesine kızdığı bir olay.
- Look, kid, just take him before his mother eats him.
- Bak evlat, annesi onu yemeden önce alsana şunu.
- Within a matter of hours, your Earth mother will be dead.
- Birkaç saat içinde Dünya'daki annen ölmüş olacak.
- Yes, tell him anything, like his mother is in hospital.
- Evet, ona her şeyi söyle, mesela annesinin hastanede olduğunu.
- Henry misses his mother and blames himself for her death.
- Henry annesini özlüyor ve onun ölümünden kendini sorumlu tutuyor.
- Child as he was, he worked hard to help his mother.
- Çocuk olmasına rağmen annesine yardım etmek için çok çalışıyordu.
- I've preserved your mother's body since she died.
- Annenin cesedini öldüğünden beri saklıyorum.
- Child as he was, he worked hard to help his mother.
- Çocuk olmasına rağmen annesine yardım etmek için çok çalıştı.
- This is a case where a kid was angry at his mother.
- Bu, bir çocuğun annesine kızdığı bir durum.
- His mother suffered minor injuries and was later discharged from hospital.
- Annesi ise hafif yaralanarak daha sonra hastaneden taburcu edildi.
- Look, kid, just take him before his mother eats him.
- Baksana evlat, annesi onu yemeden önce onu al.
- Here's a book for your mother to read.
- İşte annenizin okuması için bir kitap.
- She loved her mother dearly.
- O, annesini içtenlikle seviyordu.
- The boy is clinging to his mother.
- Çocuk, annesine yapışmış.
- Ice bear's mother has not eaten for four months and has lost half of her body weight.
- Buz ayısının annesi dört aydır bir şey yememiş ve vücut ağırlığının yarısını kaybetmiş.
- Hanako grew taller than her mother.
- Hanako'nun boyu annesinden daha uzundu.
- Layla's mother is the person that hurt her the most.
- Layla'nın annesi onu en çok inciten kişi.
- Mary gets her beauty from her mother.
- Mary güzelliğini annesinden alır.
- The most painful thing for a mother is having to bury her own child.
- Bir anne için en acı şey, kendi çocuğunu gömmektir.
- His mother was right.
- Annesi haklıydı.
- Mother approved my plan.
- Annem planımı onayladı.
- Have you told Tom's mother?
- Tom'un annesine söyledin mi?
- What do you call your mother?
- Annene nasıl hitap edersin?
- I was also not a bad mother.
- Ben de kötü bir anne değildim.
- What would you like to buy your mother for her birthday?
- Doğum günü için annene ne satın almak istersin?
- The mother sorrowfully buried her son.
- Anne oğlunu üzüntüyle gömdü.
- Tom's mother makes all his clothes.
- Tom'un bütün kıyafetlerini annesi dikiyor.
- I'm no different from any other mother.
- Diğer annelerden bir farkım yok.
- Sami left his abusive mother.
- Sami istismarcı annesini terk etti.
- The mother and daughter represented two generations.
- Anne ve kızı iki nesli temsil ediyordu.
- Are you their mother?
- Onların annesi misin?
- Listen to your mother!
- Anneni dinle!
- She speaks with her mother every day.
- Annesiyle her gün konuşuyor.
- Tom's mother is dying.
- Tom'un annesi ölüyor.
- Your mother would be proud.
- Annen gurur duyardı.
- Mother insists that I should eat more vegetables.
- Annem daha fazla sebze yemem konusunda ısrar ediyor.
- Mother asked the babysitter to watch the children.
- Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.
- A mother can feed ten children, but ten children can't feed a mother.
- Bir anne on çocuğu besleyebilir, ama on çocuk bir anneyi besleyemez.
- Maria called her Brasilian mother.
- Maria Brezilyalı annesini aradı.
- Your mother must be proud.
- Annen gurur duyuyor olmalı.
- Whenever I see you I think of your mother.
- Seni ne zaman görsem anneni düşünürüm.
- My father knows your mother very well.
- Babam annenizi çok iyi tanıyor.
- Tom brought Mary's mother away.
- Tom, Mary'nin annesini götürdü.
- His mother opened her eyes wide.
- Annesi gözlerini ayırdı.
- You should call your mother more often.
- Anneni daha sık araman gerekir.
- If Mary's mother's son is my brother, then Mary is my sister.
- Eğer Mary'nin annesinin oğlu benim erkek kardeşimse, Mary de benim kız kardeşimdir.
- Are you going to let her insult your mother like that?
- Annenize bu şekilde hakaret etmesine izin mi vereceksiniz?
- Tom's mother sat down on the bed next to him and read him a story.
- Tom'un annesi yatakta onun yanına oturdu ve ona bir hikaye okudu.
- She's a single mother.
- O bekar bir anne.
- Tom lives with his mother.
- Tom annesiyle yaşıyor.
- Layla's mother had drug issues.
- Leyla'nın annesinin uyuşturucu sorunları vardı.
- Tom sent flowers to his mother.
- Tom annesine çiçekler gönderdi.
- Tom is playing in the front yard with his mother and siblings.
- Tom ön bahçede annesi ve kardeşleriyle oynuyor.
- Mary is a good mother.
- Mary iyi bir anne.
- The boy told his mother about it first of all when he got home.
- Çocuk eve döndüğünde ilk olarak annesine anlattı.
- You look just like your mother.
- Tıpkı annene benziyorsun.
- Emi had her mother make a dress.
- Emi annesine bir elbise diktirdi.
- Layla's mother wasn't around.
- Layla'nın annesi ortalarda değildi.
- She broke the tragic news to her mother.
- Trajik haberi annesine verdi.
- Tom's mother told him to eat his vegetables.
- Tom'un annesi ona sebzelerini yemesini söyledi.
- Tom is your mother's brother, isn't he?
- Tom annenin kardeşi, değil mi?
- She is as beautiful as her mother is.
- O da annesi kadar güzel.
- Mother bought me a new bicycle.
- Annem bana yeni bir bisiklet aldı.
- Tom is convinced that his mother doesn't want to eat now.
- Tom annesinin şimdi yemek yemek istemediğine ikna oldu.
- She's not more beautiful than their mother.
- O, annelerinden daha güzel.
- Even though Tom begged Mary not to go, she left with the children and went to live with her mother.
- Tom, Mary'ye gitmemesi için yalvarsa da Mary çocukları da alıp annesinin yanına gitti.
- Tom's mother spanked him.
- Tom'un annesi ona şaplak attı.
- Mother went to town to get some bread.
- Anne biraz ekmek almak için şehre gitti.
- Betty killed her mother.
- Betty annesini öldürdü.
- She looked after her old mother.
- O, yaşlı annesine baktı.
- The mother was still grieving over her child's death.
- Anne hala çocuğunun ölümünün yasını tutuyordu.
- Layla was tragically rejected by her mother.
- Layla annesi tarafından trajik bir şekilde reddedildi.
- Mother, thank you for giving birth to me.
- Anne, beni doğurduğun için teşekkür ederim.
- Layla witnessed her mother's abduction.
- Leyla, annesinin kaçırılmasına tanık oldu.
- Tom likes to do that, but his mother doesn't.
- Tom bunu yapmaktan hoşlanıyor ama annesi hoşlanmıyor.
- The other day her mother passed away in the hospital.
- Geçen gün annesi hastanede vefat etti.
- The child is opening the window even though his mother forbade him to.
- Annesi yasakladığı halde çocuk pencereyi açıyor.
- Your mother will get well soon.
- Annen yakında iyileşecek.
- You don't look anything like your mother.
- Annene benzemiyorsunuz.
- He took care of his mother after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra annesine baktı.
- Dan stopped at a petrol station to call his mother.
- Dan annesini aramak için bir petrol istasyonunda durdu.
- I knew your mother well.
- Anneni iyi tanırdım.
- Mary can't cook as well as her mother can.
- Mary annesi kadar iyi yemek yapamıyor.
- The mother separated the fighting children.
- Anne kavga eden çocukları ayırdı.
- I saw a woman who I thought was Mary's mother.
- Mary'nin annesi olduğunu düşündüğüm bir kadın gördüm.
- Tom persuaded his mother to lend him the car for the weekend.
- Tom annesini hafta sonu için arabayı ödünç vermeye ikna etti.
- Tom has to look after his mother.
- Tom annesine göz kulak olmak zorunda.
- He did nothing but weep when he heard of his mother's death.
- Annesinin ölümünü duyduğunda ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- Tom was shocked to see how much his mother had deteriorated since he last saw her six months ago.
- Tom, en son altı ay önce gördüğünden beri, annesinin ne kadar kötüye gittiğini görmekten şok olmuştu.
- The mother said little to the daughters.
- Anne kızlarına çok az şey söyledi.
- Mother gets up earliest in my family.
- Bizim ailede en erken annem kalkar.
- She looked after her old mother.
- Yaşlı annesine baktı.
- The mother kissed the child.
- Anne çocuğu öptü.
- I have the best mother in the world!
- Dünyadaki en iyi anneye sahibim!
- Her mother is a wonderful pianist.
- Annesi harika bir piyanist.
- My father's mother is my grandma.
- Babamın annesi benim büyükannemdir.
- Mother objects to smoking cigars.
- Annem puro içmeyi reddediyor.
- He has yet to get in touch with his mother.
- Henüz annesiyle iletişime geçmedi.
- Your mother is a computer.
- Annen bir bilgisayar.
- Mother is in the kitchen wearing an apron.
- Annem üzerinde bir önlükle mutfakta.
- You should take care of your sick mother.
- Hasta annene bakmalısın.
- Is Mary Tom's mother?
- Mary Tom'un annesi mi?
- Tom often does his homework in the kitchen while his mother cooks dinner.
- Annesi akşam yemeğini pişirirken Tom çoğunlukla mutfakta ev ödevini yapar.
- The baby looks like his mother.
- Bebek annesine benziyor.
- Your mother is half you, and reminds me of you.
- Annen senin yarındır ve bana seni hatırlatır.
- Didn't you know Mary was Tom's mother?
- Mary'nin Tom'un annesi olduğunu bilmiyor muydunuz?
- Tom's mother forced him to eat his vegetables.
- Tom'un annesi onu sebzelerini yemesi için zorladı.
- Tom has a friend whose mother is a veterinarian.
- Tom'un, annesi veteriner olan bir arkadaşı var.
- Are you Tom's mother?
- Tom'un annesi misin?
- Tom calls his mother three or four times a week.
- Tom annesini haftada üç ya da dört kez arar.
- Her mother was busy cooking the dinner.
- Annesi akşam yemeğini pişirmekle meşguldü.
- Can your mother drive a car?
- Annen araba sürebilir mi?
- She sometimes helps her mother.
- O, bazen annesine yardım eder.
- His mother didn't want to do it.
- Annesi yapmak istemedi.
- She really looks like her mother.
- Gerçekten annesine benziyor.
- The girl said she was going shopping with her mother, and didn't listen to what I said.
- Kız annesi ile birlikte alışverişe gideceğini söyledi ve söylediğimi dinlemedi.
- Mary looks like her mother, but her personality is different.
- Mary annesine benziyor ama kişiliği farklı.
- Mary is a mother of two.
- Mary iki çocuk annesi.
- Tom is convinced that his mother doesn't want to eat now.
- Tom annesinin şimdi yemek istemediğine ikna olmuş durumda.
- Tom's mother is still alive.
- Tom'un annesi hala hayatta.
- Was your mother working yesterday?
- Annen dün çalışıyor muydu?
- Sami was there when his mother committed suicide.
- Sami, annesi intihar ettiğinde oradaydı.
- Get your mother.
- Anneni al.
- That child teased his mother for candy.
- O çocuk şeker için annesine sataştı.
- Mother bought me a nice dress last Sunday.
- Annem geçen Pazar bana güzel bir elbise aldı.
- His mother chased him as he ran naked around the house.
- Annesi onu evde çıplak vaziyette koşturduğu için kovaladı.
- The sister of your father or mother is your aunt.
- Babanızın ya da annenizin kız kardeşi sizin teyzenizdir.
- I smell something burning, Mother.
- Yanan bir şeyin kokusunu alıyorum, anne.
- Where is your mother?
- Annen nerede?
- Tom's mother used to wash his clothes for him, but now he washes them himself.
- Tom'un annesi eskiden giysilerini onun için yıkardı, ama şimdi kendisi yıkıyor.
- Mother always gets up early in the morning.
- Annem her zaman sabah erken kalkar.
- Jane wore the same ribbon as her mother did.
- Jane annesinin taktığı kurdelenin aynısını takıyordu.
- She said that her mother hated her.
- Annesinin ondan nefret ettiğini söyledi.
- Mother is cooking in the kitchen.
- Annem mutfakta yemek pişiriyor.
- She is no less beautiful than her mother.
- Annesinden daha az güzel değil.
- Mother cut the cheese with a knife.
- Annem peyniri bıçakla kesti.
- Mary helped her mother with the cooking.
- Mary yemek yaparken annesine yardım etti.
- Her mother has been sick since last Thursday.
- Annesi geçen Perşembe gününden beri hastaymış.
- Mother has not cooked dinner yet.
- Annem henüz akşam yemeği pişirmedi.
- Is she your mother?
- O annen mi?
- Every time I see you, I think of your mother.
- Seni her gördüğümde anneni düşünüyorum.
- Tom sometimes helps his mother in the kitchen.
- Tom bazen mutfakta annesine yardım eder.
- She needed to talk to her mother about it.
- Bu konuda annesiyle konuşması gerekiyordu.
- I hope your mother will regain her health soon.
- Umarım annen yakında sağlığına kavuşur.
- Mary is a mother.
- Mary bir anne.
- Tom tried to comfort his mother.
- Tom annesini rahatlatmaya çalıştı.
- He left his mother and his girlfriend in France.
- Annesini ve kız arkadaşını Fransa'da bıraktı.
- Go inside and help your mother.
- İçeri gir ve annene yardım et.
- She had an abusive mother.
- Tacizci bir annesi vardı.
- She is a bit like her mother.
- Biraz annesine benziyor.
- My family is my sister, father and mother.
- Benim ailem kız kardeşim, babam ve annem.
- Sami struggled with the loss of his mother.
- Sami annesinin kaybıyla mücadele etti.
- She prayed that her mother would forgive her.
- Annesinin kendisini affetmesi için dua etti.
- It's impossible for someone to be older than his mother.
- Birinin annesinden daha yaşlı olması imkansızdır.
- Your mother will get well soon.
- Annen yakında iyileşir.
- Tom's mother died when he was born.
- Tom'un annesi o doğduğunda öldü.
- The mother called the children one after another by their name but none of them answered.
- Anne çocukları teker teker isimleriyle çağırdı ama hiçbiri cevap vermedi.
- Her mother knocked on the door.
- Annesi kapıyı çaldı.
- Tom loved his mother dearly.
- Tom annesini çok severdi.
- Spenser's mother often scrutinizes him for every small mistake he makes.
- Spenser'ın annesi sık sık yaptığı her küçük hata için onu inceler.
- Mother bought me a beautiful dress last Sunday.
- Anne geçen Pazar bana güzel bir elbise aldı.
- Mother objects to smoking cigars.
- Annem puro içilmesine karşı çıkıyor.
- The boy asked his mother a question.
- Çocuk annesine bir soru sordu.
- Does your mother ever complain about washing dishes?
- Annen hiç bulaşık yıkamaktan şikayet eder mi?
- They have never forgotten to send their mother a birthday present.
- Onlar annelerine bir doğum günü hediyesi göndermeyi hiç unutmadılar.
- Tom blamed his mother for his problems.
- Tom sorunları için annesini suçladı.
- Layla discovered her mother's body in the woods behind her home.
- Leyla, annesinin cesedini evinin arkasındaki ormanda buldu.
- The child was constantly interrupting her mother's conversation.
- Çocuk sürekli annesinin konuşmasını kesiyordu.
- Tom sent flowers to his mother.
- Tom annesine çiçek gönderdi.
- I want to see your mother.
- Annenle görüşmek istiyorum.
- Mary's mother's very impressed with Mary's new boyfriend, Tom.
- Mary'nin annesi, Mary'nin yeni erkek arkadaşı Tom'dan çok etkilendi.
- Tom's mother read him a bedtime story.
- Tom'un annesi ona bir uyku öncesi masalı okudu.
- Peter is continually making phone calls to his mother.
- Peter sürekli annesiyle telefon görüşmeleri yapıyor.
- Is your mother a secretary?
- Anneniz bir sekreter mi?
- Mother went shopping with my brother.
- Annem kardeşimle alışverişe gitti.
- She told me her mother had been a doctor.
- Bana annesinin doktor olduğunu söyledi.
- Sami's mother sold him to a man for a few beers.
- Sami'nin annesi birkaç bira için onu bir adama sattı.
- Mother has just gone shopping.
- Anne az önce alışverişe gitti.
- Tom bought a shawl for his mother.
- Tom annesine bir şal aldı.
- Mother stays at home every day.
- Anne her gün evde kalır.
- Tom went to Boston to see his mother.
- Tom, annesini görmek için Boston'a gitti.
- Tom bent down and kissed his mother.
- Tom eğildi ve annesini öptü.
- Mother gave the girl a ring.
- Annesi kıza bir yüzük verdi.
- He worries about his mother's health.
- Annesinin sağlığı için endişeleniyor.
- We came on account of your sick mother.
- Hasta annen için geldik.
- His mother didn't teach him anything.
- Annesi ona hiçbir şey öğretmemiş.
- Mike's mother lived in a big city before she married.
- Mike'ın annesi evlenmeden önce büyük bir şehirde yaşıyordu.
- He was dating a woman almost as old as his mother.
- Neredeyse annesi yaşında bir kadınla çıkıyordu.
- She is attending on her sick mother.
- O, hasta annesine hizmet ediyor.
- They love their mother a lot.
- Onlar annelerini çok seviyor.
- It was well known in the neighborhood that Fadil's mother was a prostitute.
- Mahallede Fadıl'ın annesinin hayat kadını olduğu iyi biliniyordu.
- Layla never wanted to be a mother.
- Leyla hiçbir zaman anne olmak istemedi.
- Tom helped his mother clean the house and wash clothes.
- Tom, annesinin evi temizlemesine ve elbiseleri yıkamasına yardımcı oldu.
- Tom's mother has gotten remarried.
- Tom'un annesi yeniden evlendi.
- His mother is worried about him.
- Annesi onun için endişeleniyor.
- Tom remembers when his mother died.
- Tom annesinin öldüğü zamanı hatırlıyor.
- Your mother will be back before long.
- Annen çok geçmeden dönecek.
- If it gives milk, then its your mother.
- Süt veriyorsa, o zaman annendir.
- Tom looks a lot like his mother.
- Tom annesine çok benziyor.
- Her mother comforted her.
- Annesi onu teselli etti.
- Don't say that to your mother!
- Onu annene söyleme!
- It seems as if my daughter is faintly aware that I'm not her real mother.
- Sanki kızım gerçek annesi olmadığımın farkında gibi görünüyor.
- He never saw his mother again.
- O annesini bir daha hiç görmedi.
- The mother was reluctant to leave her children alone.
- Anne çocuklarını yalnız bırakmak istemiyordu.
- Sami hates his mother.
- Sami kendi annesinden nefret eder.
- Hanako grew taller than her mother.
- Hanako annesinden daha uzun oldu.
- Tom's mother still buys his clothes for him.
- Tom'un annesi hala onun yerine kıyafet alıyor.
- The mother beat her daughter, because she was drunk.
- Anne kızını dövdü, çünkü sarhoştu.
- Tom was there when his mother killed herself.
- Annesi intihar ettiğinde Tom oradaydı.
- Tom was whistling a song his mother had taught him.
- Tom annesinin ona öğrettiği bir şarkıyı ıslıkla çalıyordu.
- Layla moved home to be with her mother.
- Leyla, annesiyle birlikte olmak için eve taşındı.
- Tom's mother sat down on the bed next to him and read him a story.
- Tom'un annesi onun yanındaki yatağa oturdu ve ona bir hikaye okudu.
- Tom sided with his mother.
- Tom annesinin tarafını tuttu.
- Who do you think is a better cook, you or your mother?
- Sence kim daha iyi yemek yapıyor, sen mi annen mi?
- Layla's mother is the person she hated the most in the world.
- Leyla'nın annesi, onun dünyadaki en çok nefret ettiği kişidir.
- Be nice to your mother.
- Annene karşı kibar ol.
- Mary wanted to be a wife and a mother.
- Mary bir eş ve bir anne olmak istedi.
- Dick takes after his mother in appearance.
- Dick, görünüş olarak annesine çekmiş.
- The poor mother could not endure the unfilial behaviour of her son.
- Zavallı anne, oğlunun çocukça olmayan davranışlarına dayanamadı.
- She doesn't resemble her mother at all.
- O hiç annesine benzemiyor.
- I didn't know that Mary was Tom's mother.
- Mary'nin Tom'un annesi olduğunu bilmiyordum.
- Susan hates doing housework, but this morning she's helping her mother in the kitchen.
- Susan ev işi yapmaktan nefret eder ama bu sabah annesine mutfakta yardım ediyor.
- Tom's mother got angry when she saw Tom jumping on his bed.
- Tom'un annesi, Tom'u yatağında zıplarken görünce kızdı.
- Layla was a single-minded, uneducated girl and she probably was too immature to be a mother.
- Leyla tek bir gayesi olan eğitimsiz bir kızdı ve muhtemelen anne olmak için fazla toydu.
- Jane grew taller than her mother.
- Jane'in boyu annesini geçti.
- Mother divided the cake into eight pieces.
- Annem pastayı sekiz parçaya böldü.
- Her mother is not aware of her illness.
- Annesi hastalığının farkında değil.
- Mary hasn't talked to her mother yet.
- Mary henüz annesiyle konuşmadı.
- I'm not your mother.
- Annen de değilim.
- Mary lives in an apartment with her mother and two younger brothers.
- Mary annesi ve iki genç erkek kardeşiyle bir apartman dairesinde yaşıyor.
- Mother is preparing supper.
- Annem akşam yemeği hazırlıyor.
- Listen to your mother.
- Anneni dinle.
- Mary's mother made her a new dress.
- Mary'nin annesi onu yeni bir elbise yaptı.
- Her mother made her a new dress.
- Annesi ona yeni bir elbise yaptı.
- He lives with his mother.
- O, annesiyle yaşıyor.
- Layla's mother despised Sami.
- Leyla'nın annesi Sami'yi hor gördü.
- His mother is calling him.
- Annesi onu arıyor.
- John's mother looks so young that she is often mistaken as John's older sister.
- John'un annesi o kadar genç görünüyor ki sık sık John'un ablası zannediliyor.
- Mother put the food on the table and told the children to dig in.
- Anne yemeği masaya koydu ve çocuklara iştahla yemelerini söyledi.
- The boy asked his mother a question.
- Erkek çocuk annesine bir soru sordu.
- She inherited her mother's blue eyes.
- Annesinin mavi gözlerini miras almıştı.
- Who helps your mother?
- Annene kim yardım ediyor?
- She looks like her mother.
- Tıpkı annesi gibi görünüyor.
- Tom's mother got angry when she saw Tom jumping on his bed.
- Tom'un annesi, Tom'un yatağında zıpladığını görünce çok sinirlendi.
- She looks like her mother, I tell you.
- O annesine benziyor, benden söylemesi.
- Mother has sent you some cakes and milk.
- Annen sana biraz kek ve süt gönderdi.
- He writes to his mother every now and then.
- Arada bir annesine yazıyor.
- Tom almost never forgets to send his mother a Mother's Day card.
- Tom annesine Anneler Günü kartı göndermeyi neredeyse hiç unutmaz.
- I am a single mother of four children.
- Dört çocuklu bekar bir anneyim.
- The little boy goes for a walk with his mother.
- Küçük çocuk annesiyle birlikte yürüyüşe çıkar.
- How amazing that your mother speaks six languages!
- Annenin altı dil konuşması ne kadar harika!
- How many eggs did Mother buy?
- Annen kaç tane yumurta aldı?
- Tom's mother helps him with his homework.
- Tom'un annesi ödevlerine yardım ediyor.
- She reminds me very much of her mother.
- Bana annesini çok hatırlatıyor.
- Their mother calls them.
- Anneleri onları çağırır.
- He and his mother went shopping.
- O ve annesi alışverişe gitti.
- Does she have a mother?
- Onun annesi var mı?
- Her mother is a pretty woman.
- Annesi güzel bir kadın.
- Maral's mother is forty-three.
- Maral'ın annesi kırk üç yaşında.
- And that's how I met your mother.
- Ve işte annenizle böyle tanıştım.
- Tom's mother had trouble getting him to take the medicine that the doctor had prescribed.
- Tom'un annesi, doktorun reçete ettiği ilacı aldırmakta zorlanıyordu.
- Jim didn't wake up until his mother woke him.
- Annesi onu uyandırıncaya kadar Jim uyanmadı.
- Bring also your mother.
- Anneni de getir.
- How often do you write a letter to your mother each month?
- Annene her ay ne sıklıkla mektup yazıyorsun?
- Tom takes after his mother.
- Tom annesine benziyor.
- Tom lost the shopping list his mother had given him and just bought things he wanted to eat.
- Tom annesinin ona verdiği alışveriş listesini kaybetti ve sadece yemek istediği şeyleri aldı.
- Every mother has affection for her child.
- Her anne çocuğuna şefkat duyar.
- Tom tearfully recalled how his father savagely had beaten his mother.
- Tom gözyaşları içinde babasının annesini nasıl vahşice dövdüğünü hatırladı.
- The mother cat went out hunting birds.
- Anne kedi kuş avlamaya çıktı.
- Mother has just gone out shopping.
- Annem az önce alışverişe çıktı.
- Tom's mother hugged him.
- Tom'un annesi ona sarıldı.
- Tom's mother constantly encouraged him to study.
- Tom'un annesi onu sürekli çalışmaya teşvik ediyordu.
- He doesn't get along with his mother.
- Annesiyle anlaşamıyor.
- Mariana is going home now with Susana's mother.
- Mariana, Susana'nın annesiyle birlikte eve gidiyor şimdi.
- Tom regularly eats sushi with his mother.
- Tom düzenli olarak annesiyle suşi yiyor.
- Is your mother a housewife?
- Annen bir ev hanımı mı?
- Mary is just like her mother.
- Mary tıpkı annesine benziyor.
- Tom told Mary that his mother never loved him.
- Tom Mary'ye annesinin onu hiç sevmediğini söyledi.
- Tom's mother is older than mine.
- Tom'un annesi benimkinden daha yaşlı.
- Have I ever told about how I met your mother?
- Ben hiç annenle nasıl tanıştığımı söyledim mi?
- You should call your mother as soon as possible.
- Mümkün olduğunca çabuk anneni aramalısın.
- His mother came to pick him up.
- Annesi onu almak için geldi.
- Tom's mother didn't like dogs.
- Tom'un annesi köpekleri sevmezdi.
- Whatever story I tell, Mother believes me.
- Ne hikaye anlatırsam anlatayım, annem bana inanır.
- Mother has just gone out shopping.
- Anne az önce alışveriş için dışarı çıktı.
- I did it for my sainted mother who is in heaven.
- Bunu cennetteki aziz annem için yaptım.
- Mother will be furious for sure!
- Annem kesinlikle öfkeli olacak!
- When I saw his mother yesterday, she said he had left the hospital a week before.
- Dün annesini gördüğümde, bir hafta önce hastaneden ayrıldığını söyledi.
- I will go out when Mother comes back.
- Annem döndüğünde dışarı çıkacağım.
- Tom showed us his mother's picture.
- Tom bize annesinin resmini gösterdi.
- He has left his mother and girlfriend in France.
- O annesini ve kız arkadaşını Fransa'da bıraktı.
- Dan wrote many letters to Linda's mother.
- Dan, Linda'nın annesine birçok mektup yazdı.
- He never fails to write to his mother every month.
- Her ay annesine yazmayı asla ihmal etmiyor.
- She rested her head on her mother's shoulder.
- Başını annesinin omzuna yasladı.
- She is less beautiful than her mother is.
- O, annesinden daha az güzeldir.
- Tom looks after his mother.
- Tom annesine göz kulak oluyor.
- I am a mother.
- Ben bir anneyim.
- I'm not the one who yelled at your mother.
- Annene bağıran kişi ben değilim.
- Mary is wearing the dress her mother made for her.
- Mary annesinin onun için diktiği elbiseyi giyiyor.
- Tom's mother kept his graduation picture on the mantel.
- Tom'un annesi mezuniyet resmini şöminenin üzerinde tutuyor.
- Tom loved his mother dearly.
- Tom annesini çok sevdi.
- I think she was planning to go visit her mother who is in the hospital.
- Onun hastanede bulunan annesini ziyarete gitmeyi planladığını düşünüyorum.
- A mother is responsible for the conduct of her children.
- Bir anne onun çocuklarının davranışından sorumludur.
- His mother and sister had breast cancer.
- Annesi ve kız kardeşi göğüs kanseriydi.
- Tom told me that he wanted to buy his mother a pair of slippers.
- Tom bana annesine bir çift terlik almak istediğini söyledi.
- Seeing her mother, the girl burst into tears.
- Annesini gören kız gözyaşlarına boğuldu.
- Tom wants his mother's approval.
- Tom annesinin onayını istiyor.
- Is your mother still living?
- Annen hala yaşıyor mu?
- Jane became taller than her mother.
- Jane annesinden daha uzun oldu.
- Mother makes soup for the child once again.
- Anne yine çocuğa çorba yapıyor.
- A little girl, with tears in her eyes, searched for her mother.
- Küçük bir kız, gözlerinde yaşlarla annesini arıyordu.
- His mother comforted him.
- Annesi onu teselli etti.
- Mary prayed that her mother would forgive her.
- Mary annesinin onu affetmesi için dua etti.
- She is a bit like her mother.
- O, annesine biraz benzer.
- Tom's mother died when he was young.
- Tom'un annesi Tom gençken öldü.
- It's impossible for someone to be older than his mother, unless he has a time machine.
- Eğer bir zaman makinesi yoksa, birinin annesinden daha yaşlı olması imkansızdır.
- I'm Tom's mother.
- Ben Tom'un annesiyim.
- He still remembers the day his mother found out he was smoking.
- Annesinin onu sigara içerken yakaladığı günü hâlâ hatırlar.
- Lucy's mother told her to look after her younger sister.
- Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- Tom is talking on the phone with his mother.
- Tom annesiyle telefonda konuşuyor.
- His mother was buried in Kabylie.
- Annesi Kabiliye'ye gömüldü.
- She helped her mother clean the house.
- Annesinin evi temizlemesine yardımcı oldu.
- Mariana is going home now with Susana's mother.
- Mariana şimdi Susana'nın annesiyle eve gidiyor.
- The mother beat her daughter, because she was drunk.
- Anne, sarhoş olduğu için kızını dövdü.
- Tom takes after his mother.
- Tom annesine çekmiş.
- He is anxious about his mother's health.
- Annesinin sağlığı için endişeleniyor.
- How many times a month do you write a letter to your mother?
- Bir ayda kaç kez annenize mektup yazıyorsunuz?
- Tom should apologize to Mary for being so rude to her mother.
- Tom, annesine karşı kaba davrandığı için Mary'den özür dilemeli.
- Mary gets her beauty from her mother.
- Mary güzelliğini annesinden alıyor.
- He never fails to call his mother on her birthday.
- O, doğum gününde annesini aramayı asla unutmaz.
- Sami had a very crazy mother.
- Sami'nin çok çılgın bir annesi vardı.
- What does being a good mother mean to you?
- İyi bir anne olmak senin için ne ifade ediyor?
- He asked her where her mother was.
- Ona annesinin nerede olduğunu sordu.
- Her mother sewed a skirt for her.
- Annesi ona bir etek dikti.
- The mother lay beside her baby on the bed.
- Anne yatakta bebeğinin yanına uzanmış.
- The mother was cruel to her adopted son.
- Anne evlatlık oğluna karşı acımasızdı.
- The baby nestled in his mother's arms.
- Bebek annesinin kollarına sokuldu.
- She is less beautiful than her mother is.
- Annesinden daha az güzel.
- Children of Łazarz think their mother Felicja is the most beautiful woman in the world.
- Łazarz'ın çocukları anneleri Felicja'nın dünyanın en güzel kadını olduğunu düşünüyor.
- Those children are waiting for their mother.
- O çocuklar annelerini bekliyor.
- If you say that to your mother, she'll kill you!
- Eğer bunu annene söylersen, seni öldürür!
- Mother has a coffee shop.
- Annenin bir kahve dükkanı vardır.
- He was smitten with your mother.
- O senin annene vurulmuş.
- Layla discovered her mother's body in the woods behind her home.
- Layla annesinin cesedini evinin ardındaki ormanda buldu.
- Your mother is very young, isn't she?
- Annen çok genç, değil mi?
- Tom pushed the shopping cart for his mother.
- Tom annesinin yerine alışveriş arabasını itti.
- The baby takes after his mother.
- Bebek annesine çekmiş.
- I'm not sure how to be a good mother and wife.
- Nasıl iyi bir anne ve eş olacağımdan emin değilim.
- The baby takes after his mother.
- Bebek, annesine benziyor.
- She kissed her mother good night.
- Annesine iyi geceler öpücüğü verdi.
- You would make a great mother.
- Senden harika anne olur.
- Sami still blames his abusive mother for his actions.
- Sami hâlâ yaptıkları için tacizci annesini suçluyor.
- Mary is just as beautiful as her mother.
- Mary de en az annesi kadar güzel.
- Marie helped her mother decorate the Christmas tree.
- Marie annesinin Noel ağacını süslemesine yardım etti.
- My family is my sister, father and mother.
- Benim ailem; kız kardeşim, babam ve annemdir.
- I'm just trying to be a good mother.
- Ben sadece iyi bir anne olmaya çalışıyorum.
- Your mother is worried sick about you.
- Annen senin için çok endişeleniyor.
- Tom didn't have any hard evidence, but he thought Mary was the one who stole his mother's diamond ring.
- Tom'un elinde kesin bir kanıt yoktu ama annesinin elmas yüzüğünü Mary'nin çaldığını düşünüyordu.
- The little boy held his mother's hand firmly when crossing the street.
- Küçük çocuk, karşıdan karşıya geçerken annesinin elini sıkıca tuttu.
- His mother is worried sick about him.
- Annesi onun için çok endişeleniyor.
- Mary raises her son as a single mother.
- Mary oğlunu bekar bir anne olarak yetiştiriyor.
- Mother has not cooked dinner yet.
- Anne henüz akşam yemeğini pişirmedi.
- You must help your mother.
- Annene yardım etmelisin.
- Who do you think is a better driver, your mother or your father?
- Sence kim daha iyi bir sürücü, annen mi yoksa baban mı?
- He showed us a picture of his mother.
- Bize annesinin bir resmini gösterdi.
- She looks like her mother.
- Annesine benziyor.
- Tom's mother relies heavily on him to do her shopping and household chores.
- Tom'un annesi alışveriş ve ev işleri konusunda ona çok güveniyor.
- Sami helped kill his mother.
- Sami annesinin öldürülmesine yardım etti.
- His mother refused to pay for his education so while at college he worked as a servant to pay his way.
- Annesi eğitim masraflarını karşılamayı reddetti, bu yüzden üniversitedeyken masraflarını karşılamak için hizmetçi olarak çalıştı.
- When the sisters came back, their mother was still awake.
- Kız kardeşler geri döndüğünde anneleri hâlâ uyanıktı.
- Mother objects to smoking cigars.
- Annem puro içilmesine karşıdır.
- If you go anywhere, you'd better tell your mother first.
- Bir yere gideceksen, önce annene söylesen iyi olur.
- How do you balance being a mother, a wife and a lawyer?
- Bir anne, bir eş ve bir avukat olmayı nasıl dengeliyorsun?
- Father is out, but Mother is at home.
- Babam dışarıda ama annem evde.
- Mother, mother, you are the queen of my heart.
- Anne, anne, sen benim kalbimin kraliçesisin.
- Her mother sewed a skirt for her.
- Annesi onun için bir etek dikti.
- Valentina's mother worked in a textile plant.
- Valentina'nın annesi bir tekstil fabrikasında çalışıyordu.
- What an awful mother!
- Ne korkunç bir anne!
- I promised your mother I'd look after you.
- Annene sana göz kulak olacağıma söz verdim.
- Is your mother home at the moment?
- Annen şu anda evde mi?
- Tom's mother died just one week before Tom graduated from college.
- Tom'un annesi, Tom üniversiteden mezun olmadan sadece bir hafta önce öldü.
- She's a single mother of two.
- İki çocuklu bekar bir anne.
- She was anxious to please her mother.
- Annesini memnun etmek için can atıyordu.
- He ignored his mother's advice.
- O, annesinin tavsiyesini görmezden geldi.
- We also invited the child's mother to Seoul.
- Çocuğun annesini de Seul'e davet ettik.
- Layla's mother was a stripper.
- Leyla'nın annesi bir striptizciydi.
- Mother insists that we should be home by seven in the evening.
- Annem akşam yediye kadar evde olmamız konusunda ısrar ediyor.
- Tom started the show with his mother's favorite song.
- Tom annesinin sevdiği şarkıyla gösteriye başladı.
- Mother has been sick in bed since the end of last month.
- Annem geçen ayın sonundan beri hastalıktan yatıyor.
- The moment she arrived at the station, she phoned her mother.
- İstasyona varır varmaz annesini aradı.
- I'm a single mother.
- Ben bekar bir anneyim.
- She is in a hurry to see her mother.
- Annesini görmek için acele ediyor.
- Mother is very busy just now.
- Annem şu anda çok meşgul.
- Mary looks just like her mother.
- Mary tıpkı annesine benziyor.
- That child was clinging to his mother.
- O çocuk annesine sarılıyordu.
- His father died in the war and his mother raised him and his siblings by herself.
- Babası savaşta öldü ve annesi onu ve kardeşlerini tek başına büyüttü.
- Tom calls his mother once a week.
- Tom annesini haftada bir kez arar.
- Who's helping your mother?
- Annene kim yardım ediyor?
- Tom appealed to his mother to buy a new toy for him.
- Tom annesinden kendisine yeni bir oyuncak almasını istedi.
- Your mother might tell you who your father is.
- Annen sana babanın kim olduğunu söyleyebilir.
- Jane became taller than her mother.
- Jane annesinden daha uzun boylu oldu.
- That was Tom's mother.
- O, Tom'un annesiydi.
- Does your mother bake cakes often?
- Annen sık sık kek pişiriyor mu?
- She painted a beautiful picture of her mother.
- Annesinin çok güzel bir resmini çizmiş.
- He sent flowers to his mother.
- Annesine çiçekler gönderdi.
- My wife, the mother of my children, is Palestinian.
- Karım, çocuklarımın annesi, Filistinli.
- She's as good a cook as her mother.
- O, annesi kadar iyi bir aşçıdır.
- Tom helped his mother decorate the Christmas tree.
- Tom annesinin Noel ağacını süslemesine yardım etti.
- Tom should've listened to his mother.
- Tom annesini dinlemeliydi.
- Tom is helping his mother wash the windows.
- Tom annesine camları yıkamasında yardım ediyor.
- Are you going to let him insult your mother like that?
- Annene böyle hakaret etmesine izin mi vereceksin?
- Every morning she helps her mother to prepare breakfast in the kitchen.
- O her sabah annesinin mutfakta kahvaltı hazırlamasına yardım eder.
- Now mother, what’s the matter?
- Evet anne, sorun nedir?
- Who's their mother?
- Onların annesi kim?
- What was your mother doing when you got home?
- Eve geldiğinde annen ne yapıyordu?
- You should inform your mother as soon as you can.
- Mümkün olan en kısa sürede annene söylemelisin.
- She wants her mother's approval.
- O annesinin onayını ister.
- Tom is much closer to his mother than he is to his father.
- Tom annesine babasından daha yakın.
- She doesn't resemble her mother at all.
- O, annesine hiç benzemiyor.
- Mary took a picture of her mother with her cell phone.
- Mary cep telefonuyla annesinin bir fotoğrafını çekti.
- She looks a lot like her mother.
- O annesine çok benziyor.
- Mother always gets up early in the morning.
- Anne her zaman sabahları erken kalkar.
- I want to see your mother.
- Anneni görmek istiyorum.
- You don't look like your mother.
- Annene benzemiyorsun.
- The two parents are the father and the mother.
- İki ebeveyn, baba ve annedir.
- Are you their mother?
- Anneleri misin?
- Tom's mother told him to come home.
- Tom'un annesi ona eve gelmesini söyledi.
- Her mother went to the United States to learn English.
- Annesi İngilizce öğrenmek için Amerika'ya gitti.
- Tom almost never forgets to send his mother a Mother's Day greeting card.
- Tom annesine Anneler Günü tebrik kartı göndermeyi neredeyse hiç unutmaz.
- A mother rabbit keeps her babies warm with her own body.
- Bir anne tavşan yavrularını kendi vücuduyla sıcak tutar.
- Tom doesn't think that Mary looks like her mother.
- Tom, Mary'nin annesine benzediğini düşünmüyor.
- Tom is calling his mother.
- Tom annesini arıyor.
- Tom stole some money from his mother's purse.
- Tom annesinin çantasından biraz para çaldı.
- She will visit her mother next Tuesday.
- Önümüzdeki Salı annesini ziyaret edecek.
- Tom went to the cemetery to visit his mother's grave.
- Tom annesinin mezarını ziyaret etmek için mezarlığa gitti.
- He never forgets to write to his mother every week.
- Her hafta annesine yazmayı asla unutmaz.
- Tom sometimes helps his mother in the kitchen.
- Tom bazen annesine mutfakta yardım eder.
- Fred wrote his mother a long letter.
- Fred annesine uzun bir mektup yazdı.
- The hero is male and white, he comes alone, he doesn't have a family, he never speaks of his family, and his mother died.
- Kahraman erkek ve beyaz, yalnız geliyor, ailesi yok, ailesinden hiç bahsetmiyor ve annesi öldü.
- Who's Tom's mother?
- Tom'un annesi kim?
- The mother breastfed her child on the bus.
- Anne otobüste çocuğunu emzirdi.
- She is as beautiful as her mother is.
- O annesinin olduğu kadar güzel.
- Mother asked the babysitter to watch the children.
- Annem bakıcıdan çocuklara bakmasını istedi.
- His mother didn't allow him to ride a motorbike.
- Annesi onun motosiklete binmesine izin vermedi.
- Does your mother clean your room for you?
- Annen senin için odanı temizler mi?
- You'll be scolded when your mother comes home.
- Annen eve geldiğinde azar işiteceksin.
- Her mother does aerobics once a week.
- Annesi haftada bir aerobik yapar.
- He stood behind his mother.
- Annesinin arkasında durdu.
- His mother died just one week before he graduated from college.
- Annesi onun üniversiteyi bitirmesine bir hafta kala ölmüştü.
- He showed his mother around the city.
- O, annesi ile şehir turu yaptı.
- Nora looks up to her mother.
- Nora, annesine hayranlık besler.
- Layla wanted to be a wife and a mother.
- Leyla eş ve anne olmak istedi.
- You should take into consideration the advice of your mother.
- Annenin tavsiyelerini dikkate almalısın.
- She wore a blue dress made by her mother for the concert.
- Konser için annesinin diktiği mavi bir elbise giymişti.
- Tom eats breakfast with his mother.
- Tom annesiyle kahvaltı yapar.
- He finally decided to go to his mother with the news his father had shared.
- Sonunda, babasının paylaştığı haberle annesine gitmeye karar verdi.
- Tom's father died before he was born and his mother died shortly after he was born.
- Tom'un babası o doğmadan önce, annesi ise o doğduktan kısa bir süre sonra öldü.
- The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
- Anne kızının saçına bir kurdele bağladı.
- He couldn't accept a strange woman as his mother.
- Yabancı bir kadını annesi olarak kabul edemezdi.
- She always writes to her mother every week.
- Annesine her hafta mutlaka yazar.
- Layla seemed a very loving mother.
- Leyla çok sevgi dolu bir anneye benziyordu.
- Mary sued her own mother.
- Mary kendi annesini dava etti.
- The boy opened the window, although his mother told him not to.
- Çocuk, annesi ona açmamasını söylemesine rağmen pencereyi açtı.
- Rosa, her mother, and her sister are in São Paulo.
- Rosa, annesi ve kız kardeşi Sao Paulo'dadırlar.
- The child was scolded by his mother in the presence of others.
- Çocuk, başkalarının yanında annesi tarafından azarlandı.
- Tom's mother and sister had breast cancer.
- Tom'un annesi ve kız kardeşi göğüs kanseriydi.
- Mary is a single mother.
- Mary bekar bir anne.
- Mother put a bandage on Jim's cut.
- Annem Jim'in kesiğine bandaj yapıştırdı.
- Sami's mother abandoned him when he was six.
- Altı yaşındayken Sami'nin annesi onu terk etti.
- Dan is often scolded by his mother.
- Dan, genellikle annesi tarafından azarlanır.
- They're at home with their mother.
- Evde anneleriyle birlikteler.
- My very educated mother just showed us nine planets.
- Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.
- Your mother put your collage in the top drawer.
- Annen kolajını en üst çekmeceye koymuş.
- He became famous thanks to his mother.
- Annesi sayesinde ünlü oldu.
- He ran to his mother in the library.
- O, kütüphanede annesine doğru koştu.
- She is as beautiful as her mother.
- En az annesi kadar güzel.
- Your mother is in a nursing home, isn't she?
- Annen bir huzur evinde, değil mi?
- Mother divided the cake into three parts.
- Annem pastayı üç parçaya böldü.
- Tom's mother told him to go get his hair cut.
- Tom'un annesi ona, gidip saçını kestirmesini söyledi.
- You should call your mother as soon as possible.
- En kısa sürede anneni aramalısın.
- She's not more beautiful than their mother.
- Onların annesinden daha güzel değil.
- Tom's mother was a devout Catholic.
- Tom'un annesi dindar bir Katolikti.
- Does your mother ever complain about washing dishes?
- Annen bulaşık yıkamaktan şikayet ediyor mu?
- She cared for her sick mother.
- Hasta annesiyle ilgilendi.
- Mary speaks with Tom's mother every day.
- Mary her gün Tom'un annesiyle konuşuyor.
- He looks just like his mother.
- Tıpkı annesine benziyor.
- The girl was always following her mother.
- Kız her zaman annesini takip ediyordu.
- I'm not Tom's mother.
- Ben Tom'un annesi değilim.
- You don't want to get lost, so take your mother's hand.
- Kaybolmak istemiyorsan, annenin elini tut.
- Her mother passed away last year.
- Annesi geçen yıl öldü.
- Tom's mother said he was dyslexic.
- Tom'un annesi onun disleksik olduğunu söyledi.
- The mother gives her son an apple.
- Anne oğluna bir elma veriyor.
- Your mother has always loved you.
- Annen seni hep sevdi.
- Tom painted a good portrait of his mother.
- Tom annesinin güzel bir portresini çizdi.
- How many times a month do you write a letter to your mother?
- Annene ayda kaç kez mektup yazıyorsun?
- I no longer need a mother.
- Artık bir anneye ihtiyacım yok.
- If your father asks your mother a question in French, does she answer in French or in English?
- Eğer babanız annenize Fransızca bir soru sorarsa, anneniz Fransızca mı yoksa İngilizce mi cevap verir?
- Tom stood behind his mother.
- Tom annesinin arkasında durdu.
- Betty killed your mother.
- Betty, sizin annenizi öldürdü.
- She looks like her mother.
- O, annesine benziyor.
- Linda was a very loving mother.
- Linda çok sevgi dolu bir anneydi.
- She assisted her mother in caring for the baby.
- Bebek bakımında annesine yardım etti.
- Tom's mother was a wise woman.
- Tom'un annesi bilge bir kadındı.
- Every morning she helps her mother to prepare breakfast in the kitchen.
- Her sabah annesinin mutfakta kahvaltı hazırlamasına yardım eder.
- The busy mother told the children to run along.
- Meşgul anne çocuklara koşmalarını söyledi.
- Tom could not stand his mother.
- Tom annesine katlanamadı.
- What would your mother say?
- Annen ne derdi?
- Your mother wouldn't like it if she knew we were seeing each other.
- Anneniz birbirimizi gördüğümüzü bilseydi bundan hoşlanmazdı.
- Tom asked Mary if he could read her mother's letter.
- Tom Mary'ye annesinin mektubunu okuyup okuyamayacağını sordu.
- Tom is staying with his mother.
- Tom annesiyle kalıyor.
- Tom has a very close relationship with his mother.
- Tom'un annesiyle çok yakın bir ilişkisi var.
- Tom asked Mary if he could read her mother's letter.
- Tom, Mary'ye annesinin mektubunu okuyup okuyamayacağını sordu.
- He looks just like his mother.
- O tıpkı annesine benziyor.
- His mother works as a librarian at a private school.
- Annesi özel bir okulda bir kütüphaneci olarak çalışmaktadır.
- Tom is in the kitchen helping his mother.
- Tom mutfakta annesine yardım ediyor.
- John's mother looks so young that she is often mistaken as John's older sister.
- John'un annesi öyle genç görünüyor ki, sık sık John'un ablası olduğu sanılıyor.
- Mary promised her mother that she would help her more often.
- Mary, annesine daha sık yardım edeceğine söz vermişti.
- She really takes after her mother.
- Gerçekten annesine çekmiş.
- The girl resembled her mother.
- Kız annesine benziyordu.
- She's not as beautiful as her mother.
- Annesi kadar güzel değil.
- He's trying to protect his mother.
- Annesini korumaya çalışıyor.
- Her mother is writing a letter.
- Annesi bir mektup yazıyor.
- Are you closer to your mother or to your father?
- Annenize mi yoksa babanıza mı daha yakınsınız?
- My dear mother.
- Canım annem.
- Tom adored his mother.
- Tom annesine hayrandı.
- Tom's mother told him to go get his hair cut.
- Tom'un annesi ona gidip saçını kestirmesini söyledi.
- Tom's mother comforted him.
- Tom'un annesi onu teselli etti.
- No sooner had the child seen his mother than he burst into tears.
- Çocuk annesini görür görmez gözyaşlarına boğuldu.
- The child missed his mother very much.
- Çocuk annesini çok özlemiş.
- Bill was sent to live with his grandparents while his mother studied to become a nurse.
- Bill, annesi hemşire olmak için eğitim alırken büyükanne ve büyükbabasıyla yaşamaya gönderildi.
- Tom has to go shopping with his mother this afternoon.
- Tom'un öğleden sonra annesiyle alışverişe gitmesi gerekiyor.
- The mother signed to Alice to follow her.
- Anne Alice'in onu takip etmesini belirtti.
- Is your mother here?
- Annen burada mı?
- When Tom's mother died, he moved to the home of his grandmother in Boston.
- Tom'un annesi öldüğünde, Boston'daki büyükannesinin evine taşındı.
- The boy told his mother about it first of all when he got home.
- Çocuk eve geldiğinde her şeyden önce annesine ondan bahsetti.
- Have you told her mother?
- Annesine söyledin mi?
- Do what your mother says.
- Annenin söylediğini yap.
- Aren't you the mother of these children?
- Bu çocukların annesi sen değil misin?
- You remind me of your mother whenever I meet you.
- Ne zaman sana rastlasam bana anneni hatırlatıyorsun.
- Sami hates his mother.
- Sami annesinden nefret ediyor.
- I am a single mother of four children.
- Ben dört çocuklu bekar bir anneyim.
- Please give your mother my best regards.
- Lütfen annene çok selam söyle.
- Tom's mother was crying.
- Tom'un annesi ağlıyordu.
- Tom would have become a boxer if his mother had let him.
- Annesi izin verseydi Tom boksör olurdu.
- She cried out the moment she saw her mother.
- Annesini gördüğü an bağırdı.
- The child pointed out her mother to me.
- Çocuk, annesini bana gösterdi.
- The little boy goes for a walk with his mother.
- Küçük çocuk annesiyle yürüyüşe çıkıyor.
- He never fails to write to his mother every day.
- O, her gün annesine yazmayı başarır.
- I want to talk to your mother.
- Annenle konuşmak istiyorum.
- Have I ever told about how I met your mother?
- Annenle nasıl tanıştığımı hiç anlattım mı?
- My father and mother were sitting under a tree.
- Babam ve annem bir ağacın altında oturuyorlardı.
- I'm sure Tom's mother is proud.
- Tom'un annesinin gururlu olduğundan eminim.
- You haven't told me about your mother.
- Bana annenden bahsetmedin.
- Tom painted a picture of his mother.
- Tom annesinin bir resmini yaptı.
- You're a good mother.
- Siz iyi bir annesiniz.
- I don't think she takes after her mother.
- Annesine çekmiş olduğunu sanmıyorum.
- He sent flowers to his mother.
- Annesine çiçek gönderdi.
- The graphic description of the victim's murder was too much for his mother, who ran out of the court in tears.
- Kurbanın cinayetinin grafik tasviri annesi için çok fazlaydı ve gözyaşları içinde mahkemeden kaçtı.
- He didn't want to wear the sweater that his mother had gotten him for his birthday.
- Annesinin ona doğum gününde aldığı kazağı giymek istemiyordu.
- Betty killed your mother.
- Betty anneni öldürdü.
- Fadil's children went to live with their grandparents because of the mental state of their mother.
- Fadıl'ın çocukları, annelerinin zihinsel durumu nedeniyle büyükanne ve büyükbabaları ile birlikte yaşamaya başladılar.
- You're a good mother.
- Sen iyi bir annesin.
- Tom's mother is such a gossip.
- Tom'un annesi tam bir dedikoducu.
- Father gives Mother all his salary.
- Baba tüm maaşını anneye veriyor.
- The little boy held his mother's hand firmly when crossing the street.
- Küçük çocuk, caddeyi geçerken annesinin elini sıkıca tuttu.
- Don't talk to your mother like that.
- Annenle o biçimde konuşma.
- Mother bought a beautiful doll for her.
- Annem ona güzel bir oyuncak bebek aldı.
- The baby looked just like his mother.
- Bebek tıpkı annesine benziyordu.
- Did I ever tell you where I met your mother?
- Annenle nerede tanıştığımı hiç sana söyledim mi?
- I don't think she takes after her mother.
- Annesine benzediğini düşünmüyorum.
- The mother laid her baby on the bed.
- Anne bebeğini yatağa yatırdı.
- You should help your mother wash the dishes.
- Annene bulaşıkları yıkamada yardım etmelisin.
- Mother has been sick since last Thursday.
- Annem geçen perşembeden beri hasta.
- Go help your mother.
- Git annene yardım et.
- Her mother is calling you.
- Annesi seni çağırıyor.
- She looks like his mother.
- Annesine benziyor.
- You look like your mother.
- Sen annene benziyorsun.
- Tom yelled at his mother.
- Tom annesine bağırdı.
- If Jane's mother were in Japan, I could invite her to the Doll's Festival.
- Jane'in annesi Japonya'da olsaydı, ben onu Bez Bebek Şenliğine davet edebilirdim.
- You prayed that your mother would forgive you.
- Annenin seni affetmesi için dua ettin.
- Aren't you their mother?
- Sen onların annesi değil misin?
- Tom sent flowers to his mother on her birthday.
- Tom annesine doğum gününde çiçekler gönderdi.
- Mary promised her mother that she would help her more often.
- Mary, annesine daha sık yardım edeceğine söz verdi.
- Do you think it's easier to be a single mother or a single father?
- Sence bekar bir anne olmak mı yoksa bekar bir baba olmak mı daha kolay?
- That's Tom's mother.
- Bu Tom'un annesi.
- Who do you think is a better driver, your mother or your father?
- Kimin daha iyi bir sürücü olduğunu düşünüyorsun, annen mi yoksa baban mı?
- Tom lives with his mother.
- Tom annesi ile birlikte yaşıyor.
- Does your mother bake cakes often?
- Annen sık sık kek pişirir mi?
- Mother prepared lunch for me.
- Annem benim için öğle yemeği hazırladı.
- Her mother was a singer.
- Annesi şarkıcıydı.
- She has her father's eyes and her mother's nose.
- O, babasının gözlerine ve annesinin burnuna sahip.
- The child was constantly interrupting her mother's conversation.
- Çocuk sürekli annesinin konuşmasını bölüyordu.
- This child's mother is an announcer.
- Bu çocuğun annesi bir spiker.
- Tom's mother forgot to pack his lunch.
- Tom'un annesi öğle yemeğini hazırlamayı unuttu.
- Betty killed her own mother.
- Betty kendi annesini öldürdü.
- Your mother is anxious about your health.
- Annen sağlığın konusunda endişeli.
- Tom didn't like his mother.
- Tom annesini sevmezdi.
- Is she your mother?
- O senin annen mi?
- His father died in the war and his mother raised him and his siblings by herself.
- Onun babası savaşta öldü ve annesi onu ve kardeşlerini kendi başına yetiştirdi.
- Father gives Mother all his salary.
- Babam tüm maaşını anneme verir.
- The mother said little to the sons.
- Anne oğullarına çok az şey söyledi.
- Mary and her sister took turns at looking after their sick mother.
- Mary ve kız kardeşi, hasta annelerine sırayla baktılar.
- Tom said that Mary is a good mother.
- Tom, Mary'nin iyi bir anne olduğunu söyledi.
- I'm no different from any other mother.
- Ben başka hiçbir anneden farklı değilim.
- Tom's mother has gotten remarried.
- Tom'un annesi tekrar evlendi.
- Mother always gets up early in the morning.
- Annem her zaman sabah erken kalkıyor.
- Tom's mother passed away last week.
- Tom'un annesi geçen hafta vefat etti.
- Did you ask your mother?
- Annene sordun mu?
- We have not come to hurt your mother.
- Annene zarar vermeye gelmedik.
- Tom went to Boston to see his mother.
- Tom annesini görmek için Boston'a gitti.
- Tom's mother told him to feed the dog.
- Tom'un annesi ona köpeği beslemesini söyledi.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
- Anne gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- She went shopping with her mother.
- Annesi ile alışverişe gitti.
- His mother died on his birthday.
- Annesi doğum gününde öldü.
- He longed for his mother.
- Annesini özlüyor.
- Sami called his mother.
- Sami annesine seslendi.
- Who will take the place of his mother?
- Annesinin yerini kim alacak?
- He speaks with his mother every day.
- O her gün annesiyle konuşur.
- Sami killed his pregnant mother.
- Sami hamile annesini öldürdü.
- She's not more beautiful than her mother.
- Annesinden daha güzel değil.
- Fadil's mother characterized him as a good boy.
- Fadıl'ın annesi onu iyi bir çocuk olarak tanımlıyordu.
- The boy stole money from his mother's handbag.
- Çocuk annesinin çantasından para çaldı.
- Ice bear's mother has not eaten for four months and has lost half of her body weight.
- Kutup ayısının annesi dört aydır bir şey yemedi ve vücut ağırlığının yarısını kaybetti.
- His mother died when he was eleven years old.
- O, on bir yaşında iken annesi öldü.
- He's writing his mother a letter.
- O, annesine bir mektup yazıyor.
- Mother comes to stay with us at least once a month.
- Anne, kalmak için ayda en az bir kez bize gelir.
- Layla thought that Salma was too young to be a mother.
- Leyla, Selma'nın anne olamayacak kadar küçük olduğunu düşündü.
- Your mother is in critical condition.
- Annen kritik durumda.
- She takes after her mother.
- Annesine çekmiş.
- Tom is running an errand for his mother.
- Tom annesi için bir ayak işi yapıyor.
- Tom showed us a picture of his mother.
- Tom bize annesinin bir resmini gösterdi.
- His mother comforted him.
- Annesi onu rahatlattı.
- Once a week, the mother inspects her son's room.
- Haftada bir kez anne oğlunun odasını denetler.
- Do you love your mother?
- Anneni seviyor musun?
- You don't look anything like your mother.
- Annene hiç benzemiyorsun.
- She said that her mother was a drug addict.
- Annesinin bir uyuşturucu bağımlısı olduğunu söyledi.
- She always reminds me of her mother.
- O bana her zaman annesini hatırlatıyor.
- Sami's mother and brother came home.
- Sami'nin annesi ve erkek kardeşi eve geldiler.
- Is your mother a busy woman?
- Annen meşgul bir kadın mı?
- He was scolded by his mother.
- Annesinden azar yedi.
- Mother is going to town.
- Annem şehre gidiyor.
- Mary's mother is Lakota and her father is a Mongol.
- Mary'nin annesi Lakota, babası ise Moğol'dur.
- She doesn't take after her mother at all.
- Hiç de annesine benzemiyor.
- His mother is worried about him.
- Annesi onun hakkında endişeli.
- He suddenly started writing a letter to his mother.
- Aniden annesine bir mektup yazmaya başladı.
- My father's mother is my grandma.
- Babamın annesi benim büyükannem.
- Your voice reminds me of your mother.
- Sesin bana anneni hatırlatıyor.
- Tom's mother told him not to play with matches.
- Tom'un annesi ona kibritle oynamamasını söylemiş.
- I think that your mother has brought you up in a very conservative manner.
- Sanırım annen seni çok tutucu bir şekilde yetiştirmiş.
- Tom's mother lived to be 103.
- Tom'un annesi 103 yaşına kadar yaşadı.
- Mary speaks with Tom's mother every day.
- Mary her gün Tom'un annesiyle konuşur.
- Tom's mother is a very good cook.
- Tom'un annesi çok iyi bir aşçıdır.
- Tom's mother died when he was three.
- Annesi Tom üç yaşındayken vefat etmiş.
- Layla was too young to be a mother.
- Leyla anne olamayacak kadar gençti.
- Sami would never listen to his mother.
- Sami asla annesini dinlemezdi.
- They scraped up enough money to buy a gift for their mother.
- Onlar annelerine bir hediye almak için yeterli parayı güçlükle topladılar.
- She and her mother were extremely close.
- O ve annesi son derece yakındı.
- All Tom's clothes are made by his mother.
- Tom'un tüm kıyafetlerini annesi dikiyor.
- Mary is a mother of two.
- Mary iki çocuk annesidir.
- Mother, I'm sorry for causing you trouble all the time.
- Anne, sürekli olarak soruna yol açtığım için üzgünüm.
- Both his father and mother are dead.
- Annesi de babası da ölü.
- I talked to Tom's mother.
- Tom'un annesiyle konuştum.
- Mother always gets up early in the morning.
- Annem her zaman sabahleyin erken kalkar.
- After Tom's father died, his mother couldn't cope with looking after the house, so she put it on the market.
- Tom'un babası öldükten sonra, annesi eve bakmakla baş edemedi, bu yüzden onu satışa çıkardı.
- That girl resembles her mother.
- O kız, annesine benziyor.
- Do you think Tom resembles his mother?
- Sence Tom annesine benziyor mu?
- Is this the place where your mother works?
- Annenin çalıştığı yer burası mı?
- Mary helped her mother decorate the Christmas tree.
- Meryem annesine Noel ağacını süslemesinde yardım etti.
- Tom's mother told him that he shouldn't eat so much chocolate.
- Tom'un annesi ona bu kadar çok çikolata yememesi gerektiğini söyledi.
- And that's how I met your mother.
- Ve annenle bu şekilde tanıştım.
- She really takes after her mother.
- Gerçekten annesine benziyor.
- His mother died four years later.
- Annesi dört yıl sonra öldü.
- Layla seemed a very loving mother.
- Leyla çok sevecen bir anne gibi görünüyordu.
- Mary made a cake without her mother's knowledge.
- Mary annesinden habersiz pasta yaptı.
- Son, go back to your mother.
- Oğlum, annenin yanına dön.
- My father and mother have a big farm there.
- Babamın ve annemin orada büyük bir çiftliği var.
- Your mother died yesterday.
- Annen dün öldü.
- She told me her mother had been a doctor.
- Bana annesinin önceden bir doktor olduğunu söyledi.
- Tom hated his mother.
- Tom annesinden nefret ediyordu.
- Mother was busy getting ready for dinner.
- Annem akşam yemeği için hazırlanmakla meşguldü.
- Have you told his mother?
- Annesine söyledin mi?
- Tom is in the kitchen helping his mother.
- Tom mutfakta annesine yardımcı oluyor.
- Mary has just become the mother of a very healthy baby boy.
- Mary az önce çok sağlıklı bir erkek bebek annesi oldu.
- Do you know Tom's mother?
- Tom'un annesini tanıyor musun?
- We also invited the child's mother to Seoul.
- Biz de çocuğun annesini Seul'e davet ettik.
- I think you resemble your mother.
- Sanırım annene benziyorsun.
- Don't tell your mother what you've seen here.
- Burada gördüğünü annene söyleme.
- Your mother is a pornstar.
- Annen bir porno yıldızı.
- Tom is helping his mother in the kitchen.
- Tom mutfakta annesine yardım ediyor.
- I saw him being scolded by his mother.
- Annesi tarafından azarlandığını gördüm.
- She called her mother.
- O, annesini aradı.
- Give my regards to your mother!
- Annenize selamlarımı iletin!
- Her mother passed away last year.
- Annesi geçen yıl vefat etti.
- I gave her some money to help her buy her mother a Mother's Day present.
- Annesine Anneler Günü hediyesi almasına yardım etmek için ona biraz para verdim.
- She is not anything like her mother.
- Annesine hiç benzemiyor.
- Tom was shocked to see how much his mother had deteriorated since he last saw her six months ago.
- Tom, annesini en son altı ay önce gördüğünden beri ne kadar kötüleştiğini görünce şok oldu.
- Tom adored his mother.
- Tom annesini çok seviyordu.
- Sami's mother would do anything to provide for her son.
- Sami'nin annesi oğluna bakmak için her şeyi yapardı.
- He left his mother and his girlfriend in France.
- O, annesini ve kız arkadaşını Fransa'da bıraktı.
- You must be Tom's mother.
- Sen Tom'un annesi olmalısın.
- What is your mother's surname?
- Annenizin soyadı nedir?
- Do you like to go shopping with your mother?
- Annenle alışverişe gitmeyi seviyor musun?
- Her father was a tractor driver and her mother worked in a textile plant.
- Babası bir traktör sürücüsüydü ve annesi bir tekstil fabrikasında çalıştı.
- He didn't want to disappoint his mother.
- Annesini hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- He finally decided to go to his mother with the news his father had shared.
- Sonunda babasının verdiği haberle annesine gitmeye karar verdi.
- Layla was a model mother.
- Layla örnek bir anneydi.
- Sami witnessed his mother's murder.
- Sami annesinin cinayetine tanık oldu.
- You should help your mother clean the living room.
- Annene oturma odasını temizlemesinde yardım etmelisin.
- Is his mother still living?
- Annesi hala yaşıyor mu?
- Dan felt like his mother no longer wanted him.
- Dan annesi artık onu istemiyor gibi hissetti.
- Tom's mother said he'd ruin his eyes if he sat too close to the TV.
- Tom'un annesi televizyona çok yakın oturursa gözlerini bozacağını söyledi.
- They were abandoned by their mother.
- Anneleri tarafından terkedildiler.
- He was never to see his mother again.
- Annesini bir daha asla göremeyecekti.
- The child is opening the window even though his mother told him not to.
- Çocuk, annesi ona yapma demesine rağmen pencereyi açıyor.
- He showed his mother around the city.
- Annesine şehri gezdirdi.
- I have a friend whose mother is an architect.
- Annesi mimar olan bir arkadaşım var.
- Is this where your mother works?
- Annen burada mı çalışıyor?
- Mary helped her mother to cook.
- Mary annesinin yemek yapmasına yardım etti.
- Tom writes a letter to his mother every week.
- Tom her hafta annesine bir mektup yazar.
- Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Anne, bir parça iple üç kurşun kalemi bağladı.
- He will have to help his mother in the kitchen tomorrow.
- O yarın mutfakta annesine yardım etmek zorunda olacak.
- I thought the woman I met yesterday was Tom's mother.
- Dün tanıştığım kadının Tom'un annesi olduğunu düşündüm.
- He called his mother up from the airport.
- Havaalanından annesini aradı.
- Tom's mother told him to clean his room.
- Tom'un annesi ona odasını temizlemesini söyledi.
- Mary is a good mother.
- Mary iyi bir annedir.
- Does he have a mother?
- Onun annesi var mı?
- To make matters worse, his mother became ill.
- Daha da kötüsü, annesi hastalandı.
- She is very much like her mother.
- Annesine çok benziyor.
- The tragic news drove his mother mad.
- Trajik haber, annesini delirtti.
- She has her mother's eyes.
- Annesinin gözlerini almış.
- She is as tall as her mother.
- Annesi kadar uzundur.
- Tom only found out after his mother's death that she had gambled away his inheritance.
- Tom annesinin ölümünden sonra, ona kalacak mirası annesinin kumarda yiyip bitirdiğini öğrendi.
- Mary helped her mother water the garden with her tiny watering can.
- Mary annesine küçük sulama kabıyla bahçeyi sulamasında yardım etti.
- Tom let the cat out of the bag when he accidentally told his mother about the surprise party being planned for her.
- Tom yanlışlıkla annesine onun için planlanan sürpriz partiden bahsedince ağzındaki baklayı çıkardı.
- The mother divided the money among her children.
- Anne parayı çocukları arasında bölüştürdü.
- Is this where your mother works?
- Bu, annenin çalıştığı yer midir?
- Mary takes after her mother.
- Mary annesine benziyor.
- The baby looked just like her mother.
- Bebek tıpkı annesine benziyordu.
- I've always wanted to be a mother.
- Her zaman anne olmak istemişimdir.
- Her mother died yesterday.
- Annesi dün öldü.
- Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
- Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- He resembles his mother.
- O, annesine benzer.
- Mother prepared us lunch.
- Annem bize öğle yemeği hazırladı.
- Where does your mother live?
- Annen nerede yaşıyor?
- Can your mother drive a car?
- Annen araba kullanabiliyor mu?
- The boy chose to stay with his mother.
- Çocuk, annesi ile kalmayı seçti.
- She cared for her sick mother.
- O, hasta annesine baktı.
- That child was clinging to his mother.
- O çocuk annesine yapışıyordu.
- Nature is a good mother.
- Doğa iyi bir annedir.
- She intended to go shopping with her mother, but her mother was busy.
- Annesiyle alışverişe gitmeye niyetlendi ama annesi meşguldü.
- He never saw his mother again.
- Annesini bir daha hiç görmedi.
- Did you know that Tove Jansson is not only mother of the Moomin, but also a extremely gifted artist?
- Tove Jansson'ın sadece Moomin'in annesi değil, aynı zamanda son derece yetenekli bir ressam olduğunu biliyor muydun?
- Don't answer your mother back.
- Annene cevap yetiştirme.
- Where is the mother?
- Annesi nerede?
- Mother is making him a cake.
- Annem ona pasta yapıyor.
- Jane grew taller than her mother.
- Jane'in boyu annesinden daha uzun oldu.
- Every mother's dream is for her son to be a doctor or a lawyer.
- Her annenin hayali oğlunun bir doktor ya da bir avukat olmasıdır.
- The girl closely resembles my dead mother.
- Kız ölmüş anneme çok benziyor.
- Mary was bullied at school because her mother was grossly overweight.
- Mary okulda zorbalığa uğradı çünkü annesi aşırı kiloluydu.
- She told me that his mother was a doctor.
- Bana annesinin doktor olduğunu söyledi.
- Tom hid behind his mother's skirts.
- Tom annesinin eteklerinin arkasına saklandı.
- Mother goes to the hospital in the morning.
- Annem sabahları hastaneye gider.
- Her mother will continue to work.
- Annesi çalışmaya devam edecek.
- Peter takes after his mother more than his father.
- Peter, babasından daha çok annesine benziyor.
- Tom never listens to his mother.
- Tom asla annesini dinlemez.
- Mother told me to put away the dishes.
- Annem bana bulaşıkları kaldırmamı söyledi.
- Mother insists that we should be home by seven in the evening.
- Anne akşam yedide evde olmamız gerektiğinde ısrar ediyor.
- He started talking to his mother in Berber.
- Annesiyle Berberice konuşmaya başladı.
- His mother died yesterday.
- Annesi dün öldü.
- She held the kitten like a mother gorilla would hold her own baby.
- O bir anne gorilin kendi bebeğini tuttuğu gibi kedi yavrusunu tuttu.
- Mary really looks a lot like her mother.
- Mary gerçekten annesine çok benziyor.
- What would you like to buy your mother for her birthday?
- Annene doğum günü için ne almak istersin?
- His mother is not going to like, not even a bit, to know that he was here.
- Annesi onun burada olduğunu bilmekten hiç hoşlanmayacak.
- Susan really takes after her mother.
- Susan gerçekten annesine çekmiş.
- With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Annesinin aradan çekilmesiyle Duke şirketten zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
- The child glared impudently at its mother.
- Çocuk arsızca gözlerini annesine dikti.
- Tom fell off his mother's lap.
- Tom annesinin kucağından düştü.
- She is as beautiful as her mother.
- Annesi kadar güzeldir.
- Did your mother use to play the piano when she was younger?
- Annen gençken piyano çalar mıydı?
- Tom told Mary that his mother never loved him.
- Tom, Mary'ye annesinin onu hiç sevmediğini söyledi.
- He is very afraid of his mother.
- Annesinden çok korkuyor.
- The baby resembles his mother.
- Bebek annesine benzer.
- Yoshio resembles his mother in personality and his father in appearance.
- Yoshio kişilik olarak annesine ve görünüş olarak babasına benziyor.
- She takes care of her old mother.
- Yaşlı annesine bakıyor.
- Where's your mother?
- Annen nerede?
- You need to follow your mother's advice.
- Annenin tavsiyesine uymalısın.
- The baby looked just like her mother.
- Bebek tam annesine benziyordu.
- Who's older, your mother or your father?
- Kim daha yaşlı, annen mi yoksa baban mı?
- The mother gives an apple to her sons.
- Anne oğullarına elma veriyor.
- Where does your mother live?
- Senin annen nerede yaşıyor?
- He didn't want to wear the sweater that his mother had gotten him for his birthday.
- Annesinin doğum günü için aldığı kazağı giymek istemedi.
- He received a telegram saying that his mother had died.
- Annesinin öldüğünü bildiren bir telgraf aldı.
- Tom lives in Australia with his mother.
- Tom, annesiyle birlikte Avustralya'da yaşıyor.
- Didn't your mother teach you to say thank you?
- Annen sana teşekkürler demeyi öğretmedi mi?
- Valentina's mother worked in a textile plant.
- Valentina'nın annesi bir tekstil fabrikasında çalıştı.
- Have you ever seen Tom's mother?
- Hiç Tom'un annesini gördün mü?
- He was scolded by his mother.
- O, annesi tarafından azarlandı.
- Tom's mother is taller than mine.
- Tom'un annesi benimkinden uzun.
- Before doing so, you must ask your mother for permission.
- Öyle yapmadan önce annenizden izin istemelisiniz.
- He could not accept a strange woman as his mother.
- Yabancı bir kadını annesi olarak kabul edemezdi.
- The girl resembles her mother.
- Kız, annesine benzemektedir.
- Mother made a doll for me.
- Annem benim için bir oyuncak bebek yaptı.
- She cares for her sick mother.
- Hasta annesine bakıyor.
- Sami has a very crazy mother.
- Sami'nin çok çılgın bir annesi var.
- How many times a month do you write a letter to your mother?
- Bir ayda kaç kez annene mektup yazıyorsun?
- Mary is wearing the dress her mother made for her.
- Mary, annesinin onun için yaptığı elbiseyi giyiyor.
- She looks a lot like her mother.
- Annesine çok benziyor.
- Tom didn't want to wear the shirt that his mother had gotten him for Christmas.
- Tom annesinin Noel için aldığı gömleği giymek istemedi.
- The loss of her mother brought upon him pains and regrets.
- Annesinin kaybı ona acılar ve pişmanlıklar getirdi.
- The boy is clinging to his mother.
- Çocuk, annesine tutunuyor.
- The most painful thing for a mother is having to bury her own child.
- Bir anne için en acı verici şey kendi çocuğunu gömmek zorunda kalmaktır.
- She was named Kate after her mother.
- Kate'e annesinin adı verildi.
- The sick child's mother implored the doctor to come immediately.
- Hasta çocuğun annesi doktorun hemen gelmesi için yalvardı.
- The elephant is a very caring mother for its children.
- Fil çocukları için çok şefkatli bir anne.
- Did she help her mother yesterday?
- Dün annesine yardım etti mi?
- Sami's mother has passed away.
- Sami'nin annesi vefat etti.
- Layla is Sami's milk mother.
- Leyla Sami'nin süt annesi.
- He longed for his mother.
- O annesini özledi.
- The girl said she was going shopping with her mother, and didn't listen to what I said.
- Kız annesiyle alışverişe gideceğini söyledi ve söylediklerimi dinlemedi.
- Is your mother still living?
- Annen hâlâ yaşıyor mu?
- Mother put a bandage on Jim's cut.
- Annem Jim'in kesiğine bir bandaj koydu.
- Your mother wants you to come home.
- Annen eve gelmeni istiyor.
- His mother chased him as he ran naked around the house.
- Evin içinde çıplak koşarken annesi onu kovaladı.
- Fadil's mother loved him with all her heart.
- Fadıl'ın annesi onu bütün kalbiyle seviyordu.
- Do what your mother says.
- Annen ne diyorsa onu yap.
- Be nice to your mother.
- Annene iyi davran.
- Peter takes after his mother more than his father.
- Peter, babasından çok annesine çekmiş.
- Sami called his mother.
- Sami annesini çağırdı.
- What would your mother think?
- Annen ne düşünürdü?
- I cannot look at this picture without thinking of my dead mother.
- Bu resme bakınca ölen annemi düşünmeden edemiyorum.
- Mother told me not to waste the money.
- Annem bana parayı boşa harcamamamı söyledi.
- She escaped with her mother to Canada.
- O, annesiyle Kanada'ya kaçtı.
- Tom introduced Mary to his mother.
- Tom, Mary'i annesiyle tanıştırdı.
- Tom's mother comforted him.
- Tom'un annesi onu rahatlattı.
- A child is very sensitive to its mother's love.
- Bir çocuk annesinin sevgisine karşı çok duyarlıdır.
- Is Mother scolding the horse?
- Annem atı azarlıyor mu?
- Layla's mother was brain dead.
- Layla'nın annesinin beyin ölümü gerçekleşmişti.
- The puppies nestled against their mother.
- Yavru köpekler annelerine doğru sokuldu.
- Her mother is calling you.
- Annesi seni arıyor.
- She is very much like her mother.
- O, annesine çok fazla benziyor.
- Your mother is going to kill me.
- Annen beni öldürecek.
- Dan is often scolded by his mother.
- Dan, annesinden sık sık azar yiyor.
- Tom's mother died when he was young.
- Tom'un annesi o küçükken öldü.
- When was the last time you went shopping with your mother?
- En son ne zaman annenle birlikte alışverişe gittin?
- Layla witnessed her mother's abduction.
- Layla annesinin kaçırılmasına tanık oldu.
- Sami met Layla at his mother's house.
- Sami, Layla ile annesinin evinde tanıştı.
- When the sisters came back, their mother was still awake.
- Kız kardeşler geri geldiğinde, anneleri hala uyanıktı.
- Help your mother put away the groceries.
- Annenin marketten aldıklarını yerleştirmesine yardım et.
- I ran into your mother in the library.
- Kütüphanede annene rastladım.
- She sometimes has her mother cut her hair.
- Bazen saçlarını annesine kestiriyor.
- Layla is Sami's milk mother.
- Layla, Sami'nin süt annesi.
- Your mother would have been very proud of you.
- Annen olsa seninle gurur duyardı.
- Sami was not permitted to visit his mother.
- Sami'ye annesini ziyaret etmesi için izin verilmedi.
- You should tell your mother as soon as possible.
- Mümkün olan en kısa sürede annenize söylemelisiniz.
- Sami was there when his mother committed suicide.
- Annesi intihar ettiğinde Sami oradaydı.
- I knew your mother well.
- Anneni iyi tanıyordum.
- She speaks Hebrew with her mother and Polish with her father.
- Annesiyle İbranice, babasıyla Lehçe konuşuyor.
- Roger Miller's father died when he was only one year old and his mother became sick soon after, so he was sent to live with his uncle in Erick, Oklahoma.
- Henüz bir yaşındayken Roger Miller'ın babası öldü ve hemen ardından annesi hasta oldu, o bu nedenle Oklahoma'daki amcası Erick'le yaşamaya gönderildi.
- No matter how busy Tom gets, he never forgets to write an email to his mother at least once a week.
- Tom ne kadar meşgul olursa olsun, en az haftada bir kez annesine e-posta yazmayı asla unutmaz.
- Is your father older than your mother?
- Babanız annenizden daha mı büyük?
- Don't you think I know my own mother?
- Kendi annemi tanımadığımı mı sanıyorsun?
- The sons sorrowfully buried their mother.
- Oğulları annelerini üzüntüyle gömdüler.
- Your mother is anxious about your health.
- Annen sağlığın için endişeleniyor.
- The mother cat protected her kittens.
- Anne kedi yavrularını korudu.
- Tom eats breakfast with his mother.
- Tom kahvaltısını annesiyle birlikte yapıyor.
- Were your mother and father home?
- Annen ve baban evde miydiler?
- The instant the girl saw her mother, she burst out crying.
- Kız annesini görür görmez ağlamaya başladı.
- Layla was socially isolated by her parents, especially her mother.
- Layla ebeveynleri, özellikle de annesi tarafından sosyal olarak izole edildi.
- The calf should be separated from its mother.
- Buzağının, annesinden ayrılması gerekir.
- The child hung on his mother's arm.
- Çocuk annesinin koluna asıldı.
- Jesus' mother was there.
- İsa'nın annesi oradaydı.
- Her mother is not as old as she looks.
- Annesi göründüğü kadar yaşlı değil.
- He was as good a pianist as his mother.
- Annesi kadar iyi bir piyanistti.
- Layla's mother wasn't around.
- Leyla'nın annesi etrafta yoktu.
- The mother gives an apple to her sons.
- Anne oğullarına bir elma veriyor.
- Mother stays at home every day.
- Annem her gün evde kalıyor.
- The mother rubbed the sick child's back.
- Anne hasta çocuğun sırtını sıvazladı.
- What's harder than for a single mother to work 2 jobs and raise 5 kids?
- Bekar bir anne için iki işte çalışmak ve 5 çocuk büyütmekten daha ne zor olabilir?
- Mother bought us a puppy.
- Annem bize bir köpek yavrusu aldı.
- Linda was the single mother of five children.
- Linda beş çocuk annesi bekar bir kadındı.
- She wanted to have her hair cut, but her mother wouldn't let her.
- Saçlarını kestirmek istedi ama annesi izin vermedi.
- The boy chose to stay with his mother.
- Oğlan annesiyle kalmayı seçti.
- Sami should listen to his mother.
- Sami'nin, annesini dinlemesi gerekir.
- Mother bakes cookies on Sundays.
- Annem pazar günleri kurabiye pişirir.
- That girl looks like her mother.
- Şu kız annesine benziyor.
- When was the last time your mother was mad at you?
- Annen sana en son ne zaman kızmıştı?
- Tom calls his mother at least once a week.
- Tom en az haftada bir annesini arar.
- I'd recommend cleaning your room before your mother gets home.
- Annen eve gelmeden odanı temizlemeni tavsiye ederim.
- Felicja's mother is a Polish of Romanian origin.
- Felicja'nın annesi, Rumen asıllı bir Polonyalıdır.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
- Anne, ışıl ışıl gülümseyerek bebeğine elini uzattı.
- Tom was sitting on his mother's lap.
- Tom annesinin kucağında oturuyordu.
- Betty killed her own mother.
- Betty, kendi annesini öldürdü.
- Since I am the mother of the child, he should live with me.
- Ben çocuğun annesi olduğum için o benimle yaşamalı.
- Sami delivered a card to Layla's mother.
- Sami, Layla'nın annesine bir kart gönderdi.
- Fadil confessed to the murder to his mother.
- Fadıl cinayeti annesine itiraf etti.
- Her mother always accompanies her.
- Annesi daima ona eşlik eder.
- Her mother is American.
- Annesi Amerikalı.
- She devoted herself to her sick mother.
- Kendini hasta annesine adadı.
- Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother.
- Tom'a Mary'nin annesine yardım etmeyi planlamadığını söylemeyin.
- Tom wanted to stay with his mother.
- Tom annesiyle kalmak istedi.
- Her mother became mad at us.
- Annesi bize çok kızdı.
- Mother is in the kitchen wearing an apron.
- Annem mutfakta bir önlük giyiyor.
- Who knows more about you than your own mother?
- Seni annenden daha iyi kim tanıyor?
- The hero is male and white, he comes alone, he doesn't have a family, he never speaks of his family, and his mother died.
- Kahraman erkek ve beyaz, yalnız geliyor, ailesi yok, ailesinden hiç söz etmiyor ve annesi ölmüş.
- His mother works as a librarian at a private school.
- Annesi özel bir okulda kütüphaneci olarak çalışıyor.
- Her mother became mad at us.
- Annesi bize deli oldu.
- Who's Tom's mother?
- Tom'un annesi kimdir?
- An anxious mother has sharp eyes.
- Endişeli bir annenin keskin gözleri vardır.
- Layla's mother despised Sami.
- Layla'nın annesi Sami'yi hor görüyordu.
- Betty killed his mother.
- Betty annesini öldürdü.
- For a long time I have wanted a mother, just like other boys.
- Uzun zamandır bir annem olsun istiyordum, tıpkı diğer çocuklar gibi.
- You should clean up this mess before your mother sees it.
- Annen görmeden önce bu pisliği temizlemelisin.
- Tom's mother is worried about his cough.
- Tom'un annesi öksürüğü için endişeleniyor.
- My very educated mother just showed us nine planets.
- Çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegen gösterdi.
- Tom needs to go shopping for his mother.
- Tom'un annesi için alışverişe gitmesi gerekiyor.
- Tom won't want to leave town until his mother is feeling better.
- Tom, annesi iyileşene kadar kasabadan ayrılmak istemeyecektir.
- Though she looks like his older sister, the fact is that she is his mother.
- Ablası gibi görünse de aslında annesidir.
- The baby was in a deep sleep in his mother's arms.
- Bebek annesinin kollarında derin bir uykudaydı.
- Mary's daughter ordered her mother's tomb to be opened.
- Mary'nin kızı annesinin mezarının açılmasını emretti.
- Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye nakletti.
- Emily is a mother.
- Emily bir annedir.
- Tom had his homework all done by the time his mother got home.
- Tom, annesi eve gelene kadar ödevini bitirmişti.
- Mother bought a loaf of bread.
- Anne bir somun ekmek aldı.
- Mother is busy cooking the dinner.
- Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.
- Seeing her mother, the girl burst into tears.
- Annesini görünce, kız gözyaşlarına boğuldu.
- She closely resembles her mother.
- Annesine çok benziyor.
- Instantly the girl saw her mother, she burst out crying.
- Kız annesini gördüğü anda ağlamaya başladı.
- Did Tom help his mother yesterday?
- Tom, dün annesine yardımcı oldu mu?
- Layla is the mother of my child.
- Leyla çocuğumun annesidir.
- I sent flowers to the baby's mother.
- Bebeğin annesine çiçek gönderdim.
- Tom calls his mother three or four times a week.
- Tom haftada üç veya dört kez annesine telefon eder.
- Sami talked to Layla's mother.
- Sami, Layla'nın annesiyle konuştu.
- The mother will not be at ease until she hears of her son's safe arrival.
- Anne, oğlunun sağ salim vardığını duyana kadar rahat etmez.
- Tom painted a portrait of his mother.
- Tom annesinin bir portresini yaptı.
- Mary wore clothes made by her mother.
- Mary annesinin yaptığı kıyafetleri giyerdi.
- Mother and I are different in every way.
- Annem ve ben her yönümüzle farklıyız.
- I don't care what your mother said.
- Annenin ne dediği umurumda değil.
- Her mother must have smelled something fishy.
- Annesi bir bit yeniği sezmiş olmalı.
- The child took her mother's hand.
- Çocuk annesinin elini tuttu.
- Marie helped her mother decorate the Christmas tree.
- Marie, annesinin Noel ağacını süslemesine yardımcı oldu.
- Tom bought a shawl for his mother.
- Tom annesi için bir şal aldı.
- Layla broke her mother's rules.
- Layla annesinin kurallarını yıktı.
- Mother is making him a cake.
- Anne ona bir kek yapıyor.
- His mother is taking care of him.
- Annesi onunla ilgileniyor.
- The mother missed her daughter who was away at college.
- Anne, üniversiteye giden kızını özlemişti.
- Sami awoke to his mother's screams.
- Sami annesinin çığlıklarıyla uyandı.
- Mary and her sister took turns at looking after their sick mother.
- Mary ve kız kardeşi, hasta annelerine nöbetleşe baktılar.
- Layla was too young to be a mother.
- Layla anne olmak için çok gençti.
- Tom hid behind his mother's skirts.
- Tom annesinin eteğinin arkasına saklandı.
- I'm a housewife and a mother of three children.
- Ben bir ev hanımıyım ve üç çocuk annesiyim.
- Tom had a big fight with his mother.
- Tom annesiyle büyük bir kavga etti.
- Who knows more about you than your own mother?
- Kim seni annenden daha fazla tanır?
- Tom is becoming more like his mother every day.
- Tom her geçen gün annesine daha çok benziyor.
- He writes letters to his mother.
- O, annesine mektuplar yazar.
- When we have a family argument, my husband always sides with his mother instead of me.
- Ailede bir tartışma yaşadığımızda, kocam her zaman benim yerime annesinin tarafını tutar.
- He never forgets to write to his mother every week.
- O, her hafta annesine yazmayı asla unutmaz.
- Please give your mother my best regards.
- Lütfen annenize selamlarımı iletin.
- Mary is too young to be a mother.
- Mary anne olmak için çok genç.
- Tom is talking on the phone with his mother.
- Tom annesi ile telefonda konuşuyor.
- He prayed that his mother would forgive him.
- Annesinin onu affetmesi için dua etti.
- She told her mother how he had attacked her.
- Annesine ona nasıl saldırdığını anlattı.
- Tom made his mother happy.
- Tom annesini mutlu etti.
- Tom speaks to his father in French and his mother in English.
- Tom babasıyla Fransızca ve annesiyle İngilizce konuşur.
- Tom doesn't like the way his mother cuts his hair.
- Tom annesinin, onun saçını tıraş etme biçimini sevmez.
- His mother didn't want to do it.
- Annesi onu yapmak istemedi.
- These gloves were your mother's.
- Bu eldivenler senin annenindi.
- He was in a hurry to see his mother.
- Annesini görmek için acelesi vardı.
- Meg looks just like her mother.
- Meg tıpkı annesine benziyor.
- Sami was taking advantage of his mother.
- Sami annesinden faydalanıyordu.
- Mother has a coffee shop.
- Annemin bir kahve dükkanı var.
- How many eggs did Mother buy?
- Annem kaç yumurta aldı?
- Mother set the table for dinner.
- Annem akşam yemeği için masayı hazırladı.
- Dan wrote many letters to Linda's mother.
- Dan, Linda'nın annesine pek çok mektup yazdı.
- Are you Tom's mother?
- Siz Tom'un annesi misiniz?
- His mother was a school teacher.
- Annesi bir okul öğretmeniydi.
- Sami's mother abandoned him when he was just six.
- Sami'nin annesi onu altı yaşındayken terk etmiş.
- Your mother wouldn't like it if she knew we were seeing each other.
- Annen görüştüğümüzü bilseydi bundan hoşlanmazdı.
- The soldier wrote a letter to his mother.
- Asker, annesine bir mektup yazdı.
- That's Tom's mother.
- O, Tom'un annesi.
- How does it feel to be a mother?
- Anne olmak nasıl bir duygu?
- Mary sorrowfully buried her mother.
- Mary üzüntüyle annesini gömdü.
- This girl has no mother.
- Bu kızın annesi yok.
- My father and mother are dead.
- Babam ve annem öldü.
- You were a good mother.
- Sen iyi bir anneydin.
- His mother sighed with relief.
- Annesi rahat bir nefes aldı.
- Felicja's mother is a Polish of Romanian origin.
- Felicja'nın annesi Romanya kökenli bir Polonyalı.
- I don't think that she looks like her mother.
- Annesine benzediğini sanmıyorum.
- Why didn't you tell me that Mary was Tom's mother?
- Neden bana Mary'nin Tom'un annesi olduğunu söylemedin?
- Mother told me to mow the lawn.
- Annem bana çimi biçmemi söyledi.
- Tom is playing in the front yard with his mother and siblings.
- Tom, annesi ve kardeşleri ile birlikte ön bahçede oynuyor.
- She showed me a picture of her mother as a schoolgirl.
- Bana annesinin kız öğrenciyken çekilmiş bir fotoğrafını gösterdi.
- Tom said Mary didn't look very much like her mother.
- Tom, Mary'nin annesine pek benzemediğini söyledi.
- He never fails to call his mother on her birthday.
- Doğum gününde annesini aramayı hiç ihmal etmedi.
- He lost the shopping list his mother had given him and just bought things he wanted to eat.
- Annesinin ona verdiği alışveriş listesini kaybetti ve sadece yemek istediği şeyleri aldı.
- Her mother is a pretty woman.
- Annesi çok güzel bir kadın.
- I think she was planning to go visit her mother in the hospital.
- Sanırım o, hastanedeki annesini ziyarete gitmeyi planlıyordu.
- His mother is an English teacher.
- Annesi İngilizce öğretmeni.
- Don't answer your mother back.
- Annene küstahça cevap verme.
- I asked Tom about his mother.
- Tom'a annesini sordum.
- Tom was just three years old when his mother died.
- Tom annesi öldüğünde sadece üç yaşındaydı.
- My father knows your mother very well.
- Babam, senin anneni çok iyi tanır.
- Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
- Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine göz kulak olmasını söyledi.
- Mother is preparing supper.
- Anne akşam yemeğini hazırlıyor.
- How many times a month do you write a letter to your mother?
- Ayda kaç kez annene mektup yazarsın?
- This girl has no mother.
- Bu kızın bir annesi yok.
- I'm a good mother.
- Ben iyi bir anneyim.
- Tom's mother lives in this village.
- Tom'un annesi bu köyde yaşıyor.
- He still remembers the day his mother found out he was smoking.
- Annesinin onu sigara içerken yakaladığı günü hâlâ unutamaz.
- Nora looks up to her mother.
- Nara, annesine saygı duyar.
- Tom's mother died when he was three.
- Tom üç yaşındayken annesi ölmüş.
- Fadil's mother characterized him as a good boy.
- Fadıl'ın annesi onu iyi bir çocuk olarak nitelendirdi.
- She always reminds me of her mother.
- Bana hep annesini hatırlatır.
- She is the mother of three daughters.
- O üç kızın annesi.
- My family consists of my father, mother, and sister.
- Ailem babam, annem ve kız kardeşimden oluşuyor.
- Is your mother home?
- Annen evde mi?
- She makes her mother happy.
- Annesini mutlu ediyor.
- Tom had a big fight with his mother.
- Tom, annesiyle büyük bir kavga etti.
- Mother will be furious for sure!
- Annem kesin çok kızacak!
- Mother makes soup for the child once again.
- Anne, çocuk için bir kez daha çorba yapıyor.
- Mary now lives with her mother.
- Mary şimdi annesiyle yaşıyor.
- Fadil was holed up at his mother's house.
- Fadıl annesinin evinde saklanıyordu.
- She should take into consideration the advice of her mother.
- Annesinin tavsiyelerini dikkate almalı.
- Necessity is the mother of invention.
- Gereksinim icatın annesidir.
- Don't tell your mother what you've seen here.
- Burada gördüklerini annene söyleme.
- Mary is Tom's mother.
- Mary Tom'un annesidir.
- No matter how busy Tom gets, he never forgets to write an email to his mother at least once a week.
- Tom ne kadar meşgul olursa olsun, haftada en az bir kez annesine e-posta yazmayı asla unutmaz.
- Tom's mother and sister had breast cancer.
- Tom'un annesinin ve kız kardeşinin göğüs kanseri vardı.
- Tom, it's your mother.
- Tom, ben annen.
- When we have a family argument, my husband always sides with his mother instead of me.
- Aile içinde bir tartışma yaşadığımızda, kocam her zaman benim yerime annesinin tarafını tutar.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
- Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.
- Tom's mother collects the newspaper articles about Tom and Mary.
- Tom'un annesi Tom ve Mary hakkındaki gazete haberlerini topluyor.
- Tell your mother about the trip.
- Annene yolculuktan bahset.
- He prayed that his mother would forgive him.
- O, annesinin onu affetmesi için dua etti.
- How many times a month do you write your mother?
- Annene ayda kaç kez yazıyorsun?
- Why didn't you listen to your mother?
- Neden anneni dinlemedin?
- You have been such a disappointment to your mother.
- Annen için büyük bir hayal kırıklığı oldun.
- He flouted his mother's advice.
- Annesinin tavsiyelerini dinlemedi.
- You're a good mother.
- İyi bir annesin.
- Tom's mother is a better cook than mine.
- Tom'un annesi benden daha iyi bir aşçıdır.
- The mother was exhausted.
- Annem çok yorulmuştu.
- Her mother used to be a singer.
- Annesi eskiden şarkıcıydı.
- She is the mother of three daughters.
- O üç kızın annesidir.
- I never knew Tom's mother was Japanese.
- Tom'un annesinin Japon olduğunu asla bilmiyordum.
- She's the mother of seven children.
- O, yedi çocuğun annesi.
- In Thailand, bringing up the children isn't the father's responsibility; it's entirely up to the mother.
- Tayland'da çocuk yetiştirmek babanın sorumluluğu değildir; bu tamamen anneye kalmıştır.
- Tom refused to eat what his mother put on the table.
- Tom annesinin masaya koyduğunu yemeyi reddetti.
- Sami's mother was Muslim.
- Sami'nin annesi Müslüman'dı.
- Your mother put your collage in the top drawer.
- Annen kolaj resmini en üst çekmeceye koydu.
- Your mother's doctor wants to talk to you.
- Annenin doktoru seninle konuşmak istiyor.
- The best cookies I've ever eaten are the ones that your mother baked for me.
- Yediğim en iyi kurabiyeler annenin benim için pişirdikleridir.
- Sami won't listen to his mother.
- Sami annesini dinlemiyor.
- His mother speaks Italian.
- Annesi İtalyanca konuşuyor.
- Tom calls his mother once a week.
- Tom annesini haftada bir arar.
- You should inform your mother as soon as you can.
- En kısa zamanda annenize haber vermelisiniz.
- On his left sat his mother.
- Onun solunda annesi oturuyordu.
- His mother came to pick him up.
- Annesi onu almaya geldi.
- Mary took a picture of her mother with her cell phone.
- Mary cep telefonuyla annesinin fotoğrafını çekti.
- Sami called his mother.
- Sami annesini aradı.
- Did your mother drop you on your head as a child?
- Çocukken anneniz sizi başınızın üstüne mi düşürdü?
- I think she was planning to go visit her mother who is in the hospital.
- Sanırım hastanedeki annesini ziyarete gitmeyi planlıyordu.
- Mary wants Tom to meet her mother.
- Mary, Tom'un, annesiyle buluşmasını istiyor.
- I recommend that you call your mother.
- Anneni aramanı tavsiye ederim.
- He lost the shopping list his mother had given him and just bought things he wanted to eat.
- Annesinin kendisine verdiği alışveriş listesini kaybedip sadece kendi yemek istediklerini aldı.
- Mary's mother is an extraordinarily difficult woman to get along with.
- Mary'nin annesi geçinilmesi olağanüstü zor bir kadın.
- He was smitten with your mother.
- Annene vurulmuştu.
- Tom gave Mary some money to help her buy her mother a Christmas present.
- Tom, Mary'ye annesine Noel hediyesi alması için biraz para verdi.
- That's how I met your mother.
- Annenle böyle tanıştım.
- His mother is American.
- Annesi Amerikalı.
- He is anxious about his mother's health.
- Annesinin sağlığı hakkında endişeli.
- Tony and his mother got on a bus in the middle of the town.
- Tony ve annesi şehrin ortasında bir otobüse bindiler.
- Sami respected his mother.
- Sami annesine saygı duyuyordu.
- Mother was surprised at the news.
- Annem habere şaşırdı.
- The child glared impudently at its mother.
- Çocuk annesine küstahça dik dik baktı.
- Tom's mother chased Tom as he ran naked around the lobby.
- Tom'un annesi Tom'u holde çıplak gezdiği için kovaladı.
- Our colleague's mother passed away.
- İş arkadaşımızın annesi vefat etti.
- Mary made a cake without her mother's knowledge.
- Mary, annesinin haberi olmadan pasta yaptı.
- She watched over her mother all night.
- Bütün gece annesine nezaret etti.
- Tom rented an apartment near his mother's.
- Tom annesinin yanında bir daire kiraladı.
- Sami was raised by his mother and grandmother.
- Sami annesi ve büyükannesi tarafından büyütüldü.
- Mother was in a bad mood since she could not play golf because of bad weather.
- Annem kötü hava yüzünden golf oynayamadığı için morali bozuktu.
- Do you see the father and the mother?
- Anne ve babayı görüyor musun?
- Every morning, she helps her mother make breakfast in the kitchen.
- Her sabah annesine mutfakta kahvaltı hazırlarken yardım eder.
- Why does your mother always wear sunglasses?
- Annen neden hep güneş gözlüğü takıyor?
- Mother insists that I should eat more vegetables.
- Annem daha fazla sebze yemem gerektiğinde ısrar ediyor.
- Sami helped kill his mother.
- Sami annesini öldürmeye yardım etti.
- Tom started the show with his mother's favorite song.
- Tom gösteriye annesinin en sevdiği şarkıyla başladı.
- Your mother might tell you who your father is.
- Senin annen sana babanın kim olduğunu söyleyebilir.
- If you go anywhere, you had better tell your mother first.
- Bir yere gideceksen önce annene söylesen iyi olur.
- His mother was already home from work and had supper prepared.
- Annesi çoktan işten eve dönmüş ve akşam yemeğini hazırlamıştı.
- Tom's mother packed his lunch in a paper bag.
- Tom'un annesi onun öğle yemeğini bir kağıt torbaya paketledi.
- Since his wife died, Tom has been mother and father in one to the children.
- Karısının ölümünden bu yana, Tom çocukların hem annesi hem babası oldu.
- The mother gave the girl a ring.
- Annesi kıza bir yüzük verdi.
- He never fails to write to his mother every week.
- O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.
- The baby was sleeping soundly in his mother's arms.
- Bebek annesinin kollarında rahat uyuyordu.
- Her mother smelled her breath and knew she was drunk.
- Annesi nefesini kokladı ve sarhoş olduğunu anladı.
- Mother went shopping at the department store.
- Anne mağazaya alışverişe gitti.
- Mother told me to mow the lawn.
- Annem çimleri biçmemi söyledi.
- The graphic description of the victim's murder was too much for his mother, who ran out of the court in tears.
- Kurbanın katili tarafından yapılan çarpıcı betimleme, gözyaşları içinde mahkemeyi terk eden annesine çok ağır geldi.
- I don't care what your mother said.
- Annenin söylediği umurumda değil.
- Just do what your mother tells you.
- Annen ne derse onu yap.
- If your father asks your mother a question in French, does she answer in French or in English?
- Baban annene Fransızca bir soru sorarsa, o Fransızca mı yoksa İngilizce mi cevap veriyor?
- Tom lives in Australia with his mother.
- Tom Avustralya'da annesiyle birlikte yaşıyor.
- The mother laid her baby on the bed softly.
- Anne, bebeğini usulca yatağa koydu.
- Don't talk to your mother like that!
- Annenle böyle konuşma!
- She's a very wise mother.
- O çok bilge bir anne.
- Your mother and father are dead.
- Senin annen ve baban öldüler.
- Mary helped her mother in the garden.
- Mary bahçede annesine yardım etti.
- You are exactly like your mother.
- Tıpkı annene benziyorsun.
- Fadil decided to take care of his mother.
- Fadıl annesine bakmaya karar verdi.
- The sons sorrowfully buried their mother.
- Oğullar üzüntülü şekilde annelerini gömdü.
- Mother cut the cheese with a knife.
- Anne bir bıçakla peyniri kesti.
- Mary doesn't look like her mother.
- Mary annesine benzemiyor.
- His mother is constantly complaining about it.
- Annesi sürekli olarak bundan şikâyet ediyor.
- Is your father easier to get along with than your mother?
- Babanızla geçinmek annenizle geçinmekten daha mı kolay?
- Was your mother an only child?
- Annen tek çocuk muydu?
- She told me her mother was a doctor.
- Bana annesinin doktor olduğunu söyledi.
- Are you going to let her insult your mother like that?
- Senin annene böyle hakaret etmesine izin mi vereceksin?
- Who helps your mother?
- Annene kim yardım eder?
- Mike's mother lived in a big city before she married.
- Mike'ın annesi evlenmeden önce büyük bir şehirde yaşadı.
- She doesn't resemble her mother at all.
- Annesine hiç benzemiyor.
- Mary was in the kitchen helping her mother.
- Mary mutfakta annesine yardım ediyordu.
- He flouted his mother's advice.
- Annesinin tavsiyesini küçümsedi.
- Layla's mother is the person she hated the most in the world.
- Layla'nın annesi dünyada en çok nefret ettiği kişiydi.
- I'm the one who took care of Tom when his mother was in the hospital.
- Annesi hastanedeyken Tom'la ilgilenen bendim.
- The girl insisted on going shopping with her mother.
- Kız annesi ile alışverişe gitmek için ısrar etti.
- Tom's father remarried after his mother passed away.
- Tom'un babası, annesi öldükten sonra yeniden evlendi.
- Her mother went to the United States to learn English.
- Annesi İngilizce öğrenmek için Birleşik Devletler'e gitti.
- He lives with his mother.
- Annesiyle birlikte yaşıyor.
- Sami was there when his mother killed herself.
- Annesi kendini öldürdüğü zaman Sami oradaydı.
- Your mother will probably object to your climbing the mountain.
- Annen muhtemelen dağa tırmanmana karşı çıkacaktır.
- Alice was frightened of her strict mother.
- Alice, katı annesinden korkuyordu.
- When we have a family argument, my husband always sides with his mother instead of me.
- Aile kavgası olduğunda kocam her zaman benim yerime annesinin tarafını tutuyor.
- I hope that your mother gets well soon.
- Annenin yakında iyileşeceğini umuyorum.
- If you go anywhere, you had better tell your mother first.
- Bir yere gidersen, önce annene söylesen iyi olur.
- Emi had her mother make a dress.
- Emi annesine bir elbise yaptırdı.
- She's not more beautiful than her mother.
- O, annesinden daha güzel değil.
- Tom's mother is taller than mine.
- Tom'un annesi benimkinden daha uzun boylu.
- Was your mother busy last Monday?
- Anneniz geçen Pazartesi meşgul müydü?
- Fadil's children went to live with their grandparents because of the mental state of their mother.
- Fadıl'ın çocukları annelerinin ruhsal durumu nedeniyle büyükanne ve büyükbabalarının yanına gitti.
- Tom has a friend whose mother is a veterinarian.
- Tom'un annesi veteriner olan bir arkadaşı var.
- Tom's mother is a better cook than mine.
- Tom'un annesi benimkinden daha iyi yemek yapıyor.
- Tom's mother told an extraordinary story of an out-of-body experience she had during her recent brush with death.
- Tom'un annesi, geçenlerde ölümden döndüğü sırada yaşadığı olağanüstü bir beden dışı deneyim hikayesi anlattı.
- Her mother called her.
- Annesi onu aradı.
- You should talk to your mother more often.
- Annenle daha sık konuşmalısın.
- His mother is constantly complaining about it.
- Annesi bu konuda sürekli şikayet ediyor.
- Mother told me to clean the room.
- Annem odamı temizlememi söyledi.
- The girl resembles her mother.
- Kız, annesine benziyor.
- He has to support his mother and his sister.
- Annesine ve kız kardeşine bakmak zorunda.
- I'm not sure how to be a good mother and wife.
- Nasıl iyi bir anne ve eş olunur emin değilim.
- Mother bought us a puppy.
- Annem bize bir yavru köpek satın aldı.
- Mother has been sick in bed since the end of last month.
- Annem geçen ayın sonundan beri hasta yatıyor.
- Tom's mother yelled at him.
- Tom'un annesi ona bağırdı.
- The baby needs its mother.
- Bebeğin annesine ihtiyacı vardır.
- Their mother calls them.
- Anneleri onları çağırıyor.
- Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.
- The child slept on its mother's lap.
- Çocuk, annesinin kucağında uyudu.
- Tom's mother passed away last week.
- Tom'un annesi geçen hafta öldü.
- Aren't you Tom's mother?
- Sen Tom'un annesi değil misin?
- The girl resembles her mother very much.
- Kız annesine çok benziyor.
- Emily is a mother.
- Emily bir anne.
- Tom started to frantically tidy up his apartment after his mother rang to say she was coming around.
- Annesi arayıp geleceğini söyledikten sonra Tom çılgınca evini toplamaya başladı.
- Sami was having dinner with Layla's mother when his phone rang.
- Sami, Layla'nın annesiyle yemek yerken telefonu çaldı.
- I want to say goodbye to my mother and my family.
- Anneme ve aileme veda etmek istiyorum.
- You should take into consideration the advice of your mother.
- Annenin tavsiyesini dikkate almalısın.
- Tom calls his mother at least once a week.
- Tom haftada en az bir kez annesini arar.
- Alice, not knowing where to find the book, asked her mother where it was.
- Alice, kitabı nerede bulacağını bilmediğinden, onun nerede olduğunu annesine sordu.
- Tom chose to live with his father instead of his mother.
- Tom, annesi yerine babası ile yaşamayı seçti.
- Tom hopes to inherit a lot of money when his mother dies.
- Tom annesi öldüğünde bir sürü parayı miras olarak almayı umuyor.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
- Bebek annesinin kollarında mışıl mışıl uyuyordu.
- Beth protested, but her mother reminded her that she was incredibly fat.
- Beth itiraz etti ama annesi ona inanılmaz derecede şişman olduğunu ona hatırlattı.
- Are you going to let him insult your mother like that?
- Annenize bu şekilde hakaret etmesine izin mi vereceksiniz?
- Tom looks like his mother.
- Tom annesine benziyor.
- You should follow the advice of your mother.
- Sen de annenin tavsiyesine uymalısın.
- Mary's daughter ordered her mother's tomb to be opened.
- Mary'nin kızı, annesinin mezarının açılmasını emretti.
- Layla's mother was arrested for drugs.
- Layla'nın annesi uyuşturucudan tutuklanmıştı.
- Is your mother at home?
- Annen evde mi?
- Tom won't listen to his mother.
- Tom'un annesini dinleyeceği yok.
- Tom won't listen to his mother.
- Tom anne sözü dinlemiyor.
- His mother is an English teacher.
- Annesi bir İngilizce öğretmenidir.
- Tom gave Mary some money to help her buy her mother a Christmas present.
- Tom, annesine Noel hediyesi almasına yardımcı olmak için Mary'ye biraz para verdi.
- You're going to be a mother.
- Sen bir anne olacaksın.
- What an awful mother!
- Ne berbat bir anne!
- Tom's mother told him not to talk with his mouth full.
- Tom'un annesi ona dolu ağızla konuşmamasını söyledi.
- Cathy devoted herself to her sick mother.
- Cathy kendisini hasta annesine adadı.
- Tom's mother's dead.
- Tom'un annesi öldü.
- She makes her mother happy.
- O, annesini mutlu ediyor.
- Tom won't listen to his mother.
- Tom annesini dinlemeyecektir.
- Mary's mother is an extraordinarily difficult woman to get along with.
- Mary'nin annesi geçinmesi olağanüstü zor bir kadın.
- Tom is much closer to his mother than he is to his father.
- Tom annesine babasına olduğundan çok daha yakın.
- John studied hard at school, while at home he helped his mother with her work.
- John okulda çok çalıştı, evde ise annesine işlerinde yardım etti.
- What proof do you have that Tom was the one who stole your mother's necklace?
- Annenin kolyesini Tom'un çaldığına dair elinde ne kanıt var?
- All Tom's clothes are made by his mother.
- Tom'un bütün elbiseleri annesi tarafından yapılır.
- Tom has his mother's eyes.
- Tom'un gözleri annesine çekmiş.
- After Tom's father died, his mother couldn't cope with looking after the house, so she put it on the market.
- Tom'un babası öldükten sonra, annesi eve bakmakla başa çıkamadı, bu yüzden evi satılığa çıkardı.
- Tom wears clothes made by his mother.
- Tom annesi tarafından yapılan kıyafetler giyer.
- Her mother is a good pianist.
- Annesi iyi bir piyanist.
- Instantly the girl saw her mother, she burst out crying.
- Kız annesini görür görmez ağlamaya başladı.
- You must be Tom's mother.
- Tom'un annesi olmalısın.
- They rushed towards their mother.
- Onlar annelerine doğru koştular.
- Her mother and her sister were sick.
- Annesi ve kız kardeşi hastaydı.
- Dan stopped at a petrol station to call his mother.
- Dan annesini aramak için bir benzin istasyonunda durdu.
- Our colleague's mother has died.
- Meslektaşımızın annesi öldü.
- The sister of your father or mother is your aunt.
- Babanın ya da annenin kız kardeşi senin yengendir.
- The baby resembles his mother.
- Bebek annesine benziyor.
- That kid got a slap from his mother for being rude.
- O velet kabalık ettiği için annesinden bir şamar yedi.
- His mother and sister were sick.
- Annesi ve kız kardeşi hastaydı.
- He received a telegram saying that his mother had died.
- O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.
- Tom asked Mary where her mother was.
- Tom Mary'ye annesinin nerede olduğunu sordu.
- Mary helped her mother to cook.
- Mary annesinin yemek pişirmesine yardım etti.
- Mother told me that I had better not go out in such bad weather.
- Annem bana böyle kötü bir havada dışarı çıkmasam iyi olacağını söyledi.
- Rongrong's mother is nothing like a good mother.
- Rongrong'un annesi iyi bir anneye hiç benzemiyor.
- That kid got a slap from his mother for being rude.
- O çocuk kaba davrandığı için annesinden bir tokat yedi.
- Is Mother scolding the horse?
- Anne atı azarlıyor mu?
- He took care of his mother after his father's death.
- Babasının ölümünden sonra annesine baktı.
- Tom almost never forgets to send his mother a Mother's Day card.
- Tom annesine bir Anneler Günü kartı göndermeyi neredeyse asla unutmaz.
- Layla thought that Salma was too young to be a mother.
- Leyla, Selma'nın anne olamayacak kadar genç olduğunu düşündü.
- Tom helped his mother cook dinner.
- Tom annesinin yemek yapmasına yardım etti.
- When was the last time you went shopping with your mother?
- Annenle en son ne zaman alışverişe gittiniz?
- Rosa, her mother, and her sister are in São Paulo.
- Rosa, annesi ve kız kardeşi São Paulo'dalar.
- Sami's mother tried to kill him.
- Sami'nin annesi onu öldürmeye çalıştı.
- Mother bought a beautiful doll for her.
- Annem onun için güzel bir bebek aldı.
- Mary gets her beauty from her mother.
- Mary güzelliğini annesinden almış.
- Mother gets up earliest in my family.
- Ailemde en erken annem kalkar.
- He asked his girlfriend to borrow her mother's umbrella.
- Kız arkadaşından annesinin şemsiyesini ödünç istedi.
- What was your mother doing when you returned home?
- Eve döndüğünde annen ne yapıyordu?
- Mother is no more than one.
- Anne bir taneden fazla değildir.
- As soon as the child saw his mother, he stopped crying.
- Çocuk, annesini görür görmez ağlamayı kesti.
- Andi writes a letter to her mother every week.
- Andi her hafta annesine bir mektup yazar.
- Mother is preparing lunch.
- Annem öğle yemeği hazırlıyor.
- You would drink too, if you were married to your mother.
- Annenle evli olsaydın sen de içerdin.
- Her mother calls her.
- Annesi ona sesleniyor.
- Layla's mother was still alive.
- Layla'nın annesi hâlâ yaşıyordu.
- Mary was bullied at school because her mother was grossly overweight.
- Annesi fena halde kilolu olduğu için Mary okulda zorbalık yaşadı.
- Mother gets up earlier than anybody else in my family.
- Annem ailemdeki herkesten daha erken kalkar.
- She should help her mother.
- Annesine yardım etmeli.
- If you run into Tom, ask him how his mother is doing.
- Eğer Tom'a rastlarsan, ona annesinin nasıl olduğunu sor.
- They're at home with their mother.
- Anneleriyle birlikte evdeler.
- Mary is the mother of five children.
- Mary beş çocuk annesidir.
- Your mother is trying to break up our marriage.
- Annen evliliğimizi bozmaya çalışıyor.
- Don't say that to your mother!
- Bunu annene söyleme!
- Tom shared his mother's oatmeal cookie recipe with Mary.
- Tom annesinin yulaf ezmeli kurabiye tarifini Mary ile paylaştı.
- Layla is the mother of my child.
- Layla çocuğumun annesi.
- I'm a housewife and a mother of three.
- Ben bir ev hanımıyım ve üç çocuk annesiyim.
- Why didn't you tell me that Mary was Tom's mother?
- Mary'nin Tom'un annesi olduğunu neden bana söylemedin?
- Mary wore clothes made by her mother.
- Mary annesi tarafından yapılan giysileri giydi.
- Layla's mother was dying.
- Layla'nın annesi ölmekteydi.
- Tom is helping his mother with dinner.
- Tom akşam yemeğinde annesine yardımcı oluyor.
- Tom showed us a photo of his mother.
- Tom bize annesinin bir resmini gösterdi.
- Her mother is a very good cook.
- Annesinin yemekleri çok güzel.
- Linda was a divorced mother of five children.
- Linda beş çocuklu boşanmış bir anneydi.
- Mary resembles her mother in looks, but not in personality.
- Mary görünüş olarak annesine benziyor ama kişilik olarak benzemiyor.
- Sami's mother committed suicide and he was there when it happened.
- Sami'nin annesi intihar etti ve olay olduğunda Sami oradaydı.
- Your mother is worried about you.
- Annen senin hakkında endişeli.
- She's a single mother of two.
- O, iki çocuklu bekar bir anne.
- His mother has been running a drugstore for fifteen years.
- Annesi on beş yıldır bir eczane işletiyor.
- The child missed his mother very much.
- Çocuk annesini çok özledi.
- Mother mentioned that it was about time to prepare supper.
- Annem akşam yemeği hazırlamanın zamanı olduğunu belirtti.
- The biggest problem in Tom and Mary's marriage is Mary's mother's interference.
- Tom ve Mary'nin evliliğindeki en büyük sorun Mary'nin annesinin müdahalesidir.
- Evidently her mother started screaming.
- Belli ki annesi çığlık atmaya başlamış.
- Was your mother sick last week?
- Annen geçen hafta hasta mıydı?
- His mother lost a few fingers at work.
- Annesi işte birkaç parmağını kaybetti.
- Tom's mother is calling him.
- Tom'un annesi onu arıyor.
- Tom writes a letter to his mother every week.
- Tom annesine her hafta bir mektup yazar.
- When will Mother come home?
- Annem ne zaman eve gelecek?
- Didn't you know Mary was Tom's mother?
- Mary'nin Tom'un annesi olduğunu bilmiyor muydun?
- Father can swim, but Mother cannot.
- Babam yüzebilir ama annem yüzemez.
- Layla's mother was a stripper.
- Layla'nın annesi bir striptizciymiş.
- Mother bakes cookies on Sundays.
- Anne pazar günleri kurabiyeler pişirir.
- The mother used her own milk to nourish the baby.
- Anne bebeğini beslemek için kendi sütünü kullandı.
- I did it for my sainted mother who is in heaven.
- Cennetteki aziz annem için yaptım.
- She was accompanied by her mother.
- Ona annesi tarafından eşlik edildi.
- He said her mother doesn't love him.
- Annesinin onu sevmediğini söyledi.
- Do you think Tom resembles his mother?
- Tom'un annesine benzediğini düşünüyor musun?
- Tom's father is Canadian and his mother is Japanese.
- Tom'un babası Kanadalı, annesi ise Japon.
- Layla was an unfit mother.
- Layla yetersiz bir anneydi.
- Mary resembles her mother in looks, but not in personality.
- Mary görünüş olarak annesini benzer, ancak kişilik olarak değil.
- Who drives better, your father or your mother?
- Kim daha iyi araba kullanıyor, baban mı annen mi?
- She should take into consideration the advice of her mother.
- Annesinin tavsiyesini dikkate almalı.
- Did you know that Tove Jansson is not only mother of the Moomin, but also a extremely gifted artist?
- Tove Jansson'un sadece Moomin'in annesi değil, aynı zamanda son derece yetenekli bir sanatçı olduğunu biliyor muydunuz?
- Tom should help his mother.
- Tom annesine yardım etmeli.
- I was your mother's first boyfriend.
- Ben annenin ilk erkek arkadaşıydım.
- She called up her mother on the phone.
- Annesini telefonla aradı.
- Layla was tragically rejected by her mother.
- Leyla kendi annesi tarafından trajik olarak reddedildi.
- Are you closer to your mother or to your father?
- Annene mi yoksa babana mı daha yakınsın?
- I spit on your mother's grave!
- Annenin mezarına tükürdüm!
- Mother made a new piece of clothing.
- Annem yeni bir giysi yaptı.
- Mother frowns upon us eating between meals.
- Annem yemekler arasında yememize karşı çıkar.
- The mother fed the newborn colt.
- Annesi yeni doğan tayı besledi.
- The mother told the children to be quiet.
- Anne çocuklara sessiz olmalarını söyledi.
- I heard that Brush's mother is a prostitute.
- Brush'ın annesinin bir fahişe olduğunu duydum.
- Spenser's mother often scrutinizes him for every small mistake he makes.
- Spenser'ın annesi yaptığı her küçük hata için sık sık onu irdeler.
- Once a week, the mother inspects her son's room.
- Haftada bir kez, anne oğlunun odasını teftiş eder.
- Sami wanted to meet his biological mother.
- Sami biyolojik annesiyle tanışmak istiyordu.
- The shirt Tom was wearing today was made by his mother.
- Tom'un bugün giydiği gömlek annesi tarafından yapıldı.
- Mother goes to market every day.
- Annem her gün pazara gidiyor.
- Her mother and her sister came to visit the young worker, and sometimes they spent a day with her.
- Annesi ve kız kardeşi genç işçiyi ziyarete geliyor ve bazen onunla bir gün geçiriyorlardı.
- Tom sent his children away to their mother.
- Tom çocuklarını annelerine gönderdi.
- Layla wanted to go to heaven to see her mother.
- Layla annesini görmek için cennete gitmek istiyordu.
- Her bag is the same design as her mother's.
- Çantası annesininkiyle aynı tasarım.
- His mother prevented him from going out because she was anxious about his health.
- Onun sağlığı hakkında endişeli olduğu için, annesi onun dışarı çıkmasını engelledi.
- It is necessary for you to follow your mother's advice.
- Annenin tavsiyesine uyman gerekli.
- Tom's mother always told him he should eat more vegetables.
- Tom'un annesi ona hep daha fazla sebze yemesi gerektiğini söylerdi.
- Mary is helping her mother.
- Mary annesine yardım ediyor.
- The boy opened the window, although his mother told him not to.
- Annesi açmamasını söylemesine rağmen çocuk pencereyi açtı.
- Are you their mother?
- Sen onların annesi misin?
- Didn't your mother teach you to say thank you?
- Annen sana teşekkür etmeyi öğretmedi mi?
- His mother was standing in the doorway.
- Annesi kapının önünde duruyordu.
- Don't let your mother know that.
- Annenin onu bilmesine izin verme.
- His mother died when he was eleven years old.
- Annesi o on bir yaşındayken öldü.
- Sami should listen to his mother.
- Sami annesini dinlemeli.
- She is always running after her mother.
- Her zaman annesinin peşinden koşuyor.
- She helped her mother clean the house.
- Annesinin evi temizlemesine yardım etti.
- He looks like his mother.
- O, annesine benziyor.
- Her mother lives in the country all by herself.
- Annesi taşrada tek başına yaşıyor.
- Tom eats nothing but his mother's cooking.
- Tom annesinin yemeklerinden başka bir şey yemez.
- I was just talking to your mother.
- Annenle konuşuyordum.
- Tom's mother hugged him.
- Annesi Tom'a sarıldı.
- Tom was just about to kiss Mary when his mother walked into the room.
- Annesi odaya girdiğinde Tom tam da Mary'yi öpmek üzereydi.
- She's a wonderful wife and mother.
- O harika bir eş ve anne.
- On arriving at the station, she rang up her mother.
- İstasyona vardığında, annesini aradı.
- Layla's mother is the person that hurt her the most.
- Leyla'nın annesi ona en çok zarar veren kişidir.
- His mother looks young for her age.
- Annesi yaşına göre genç görünüyor.
- Mother is making tea for us.
- Annem bizim için çay yapıyor.
- Our colleague's mother passed away.
- Meslektaşımızın annesi vefat etti.
- Dan didn't even let Linda tell her mother goodbye.
- Dan, Linda'nın annesine veda etmesine bile izin vermedi.
- His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi oraya yalnız gitmesine izin vermiyor.
- Mother advised me to take a walk for a change.
- Annem değişiklik olsun diye yürüyüş yapmamı tavsiye etti.
- They were abandoned by their mother.
- Anneleri tarafından terk edildiler.
- Did your mother make those?
- Annen onları yaptı mı?
- Your mother and father are dead.
- Annen ve baban öldü.
- She really looks like her mother.
- O gerçekten annesine benziyor.
- You've never forgotten to send your mother a birthday present.
- Sen annene bir doğum günü hediyesi göndermeyi asla unutmadın.
- You should call your mother more often.
- Anneni daha sık aramalısın.
- I didn't know that your mother lived with you.
- Annenin seninle yaşadığını bilmiyordum.
- Your mother loves me.
- Annen beni seviyor.
- The girl has no mother.
- Kızın annesi yok.
- Tom's mother was a wise woman.
- Tom'un annesi akıllı bir kadındı.
- Tom's mother was a nurse.
- Tom'un annesi bir hemşireydi.
- Mother often said that she was proud of me.
- Annem sık sık benimle gurur duyduğunu söylerdi.
- Sami fled to his mother's house.
- Sami annesinin evine kaçtı.
- Does your mother clean your room for you?
- Annen odanı senin için temizliyor mu?
- Is that your mother?
- Bu senin annen mi?
- Your mother must've been beautiful when she was young.
- Annen gençken çok güzel olmalı.
- Jack broke his mother's valuable vase, but he didn't do it on purpose, so she wasn't angry.
- Jack annesinin değerli vazosunu kırdı ama bunu bilerek yapmamıştı, bu yüzden annesi kızmadı.
- Were your mother and father home?
- Annen ve baban evde miydi?
- Her mother was aghast.
- Annesi çok şaşırmıştı.
- Tom won't want to leave town until his mother is feeling better.
- Tom annesi daha iyi hissedinceye kadar kasabayı terk etmek istemiyor.
- Layla was socially isolated by her parents, especially her mother.
- Leyla ailesi tarafından, özellikle de annesi tarafından sosyal olarak soyutlanmıştı.
- Mother bought me a nice dress last Sunday.
- Annem geçen Pazar günü bana güzel bir elbise aldı.
- I smell something burning, Mother.
- Yanık kokusu alıyorum anne.
- You have to help your mother.
- Annene yardım etmek zorundasın.
- Was your mother busy last Monday?
- Annen geçen pazartesi yoğun muydu?
- Even though his mother told him to get ready for dinner, Tom continued playing his game.
- Annesi ona akşam yemeği için hazırlanmasını söylemesine rağmen Tom oyununu oynamaya devam etti.
- Even though his mother told him to get ready for dinner, Tom continued playing his game.
- Annesi akşam yemeği için hazırlanmasını söylediği halde Tom oyununu oynamaya devam etti.
- The elephant is a very caring mother for its children.
- Fil, çocukları için çok şefkatli bir annedir.
- His mother is constantly complaining about it.
- Annesi sürekli şikayet ediyor.
- You heard your mother.
- Anneni duydun.
- Tom's mother forgot to pack his lunch.
- Tom'un annesi öğle yemeğini paketlemeyi unutmuştu.
- Sami took care of his mother.
- Sami annesiyle ilgilendi.
- Barack Obama's mother, Ann Dunham, was an anthropologist.
- Barack Obama'nın annesi Ann Dunham bir antropologdu.
- She has her father's eyes and her mother's nose.
- Gözleri babasına, burnu annesine çekmiş.
- I thought the woman I met yesterday was Tom's mother.
- Dün tanıştığım kadının Tom'un annesi olduğunu sanıyordum.
- Tom couldn't afford to pay for his mother's funeral.
- Tom annesinin cenaze masraflarını karşılayamadı.
- What would your mother think?
- Annen ne düşünür?
- The mother worried about her children.
- Anne çocukları için endişeleniyor.
- The children are loved by their mother.
- Çocuklar anneleri tarafından seviliyor.
- You've never forgotten to send your mother a birthday present.
- Annene doğum günü hediyesi göndermeyi hiç unutmadın.
- Mother is having trouble making ends meet.
- Annem geçim sıkıntısı çekiyor.
- Tom called Mary, but her mother answered the phone.
- Tom Mary'yi aradı ama telefonu annesi açtı.
- Brian gets his mother to do his homework.
- Brian ev ödevini annesine yaptırır.
- Lucy's mother told her to look after her younger sister.
- Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine göz kulak olmasını söyledi.
- I do believe you, but I have to tell your mother.
- Sana inanıyorum ama annene söylemeliyim.
- I reminded him to write to his mother soon.
- Annesine yakında mektup yazmasını hatırlattım.
- She watched over her mother all night.
- Bütün gece annesine göz kulak oldu.
- I've never met Tom's step-son's mother.
- Tom'un üvey oğlunun annesiyle hiç tanışmadım.
- You are exactly like your mother.
- Tam annene benziyorsun.
- He writes to his mother every now and then.
- O, ara sıra annesine yazar.
- A baby craves its mother's milk.
- Bir bebek annesinin sütüne hasrettir.
- I'm not a bad mother, just a busy one.
- Ben kötü bir anne değilim, sadece meşgul bir anneyim.
- The biggest problem in Tom and Mary's marriage is Mary's mother's interference.
- Tom ve Mary'nin evliliğindeki en büyük sorun Mary'nin annesinin karışmasıdır.
- Have you ever upset your mother?
- Hiç anneni üzdün mü?
- Did Tom help his mother yesterday?
- Tom dün annesine yardım etti mi?
- What would your mother think if she saw you like this?
- Annen seni böyle görürse ne düşünür?
- Does your mother play golf?
- Annen golf oynar mı?
- Her mother was busy cooking the dinner.
- Annesi yemek pişirmekle meşguldü.
- Mother chose this curtain.
- Annem bu perdeyi seçti.
- To make matters worse, his mother became ill.
- Bir de bu yetmezmiş gibi, annesi hasta oldu.
- Layla fantasized about killing her mother her entire life.
- Layla hayatı boyunca annesini öldürmenin hayalini kurdu.
- Tom speaks with his mother every day.
- Tom her gün annesiyle konuşur.
- The mother breastfed her child on the bus.
- Anne çocuğunu otobüste emzirdi.
- The child pointed out her mother to me.
- Çocuk, bana annesini işaret etti.
- Mother told me to clean the room.
- Annem bana odayı temizlememi söyledi.
- The baby transferred its affection to its new mother.
- Bebek sevgisini yeni annesine aktardı.
- I never knew Tom's mother was Japanese.
- Tom'un annesinin Japon olduğunu hiç bilmiyordum.
- The calf should be separated from its mother.
- Buzağı annesinden ayrılmalı.
- Tom is helping his mother with dinner.
- Tom annesine akşam yemeği için yardım ediyor.
- Don't tell your mother.
- Annene söyleme.
- Did your mother make those?
- Bunları annen mi yaptı?
- Mother likes tea, while I like coffee.
- Annem çay sever, ben ise kahve.
- He came in company with his mother.
- Annesiyle birlikte geldi.
- He couldn't accept a strange woman as his mother.
- O garip bir kadını annesi olarak kabul etmedi.
- Her father was a tractor driver and her mother worked in a textile plant.
- Babası bir traktör sürücüsüydü ve annesi bir tekstil fabrikasında çalışıyordu.
- She is his real mother.
- Onun gerçek annesi.
- Even your mother doesn't know who your father is.
- Annen bile babanın kim olduğunu bilmiyor.
- Tom calls his mother at least once a week.
- Tom annesini haftada en az bir kez arar.
- The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
- Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.
- She made her mother happy.
- O, annesini mutlu etti.
- A baby was flung out of its mother's arms when a plane hit severe turbulence while commencing its descent prior to landing.
- Bir uçak inişten önce alçalmaya başlarken şiddetli türbülansa girdiğinde bir bebek annesinin kollarından fırladı.
- He never fails to write to his mother every month.
- O, her ay annesine yazmaktan geri kalmaz.
- Tom has his mother's eyes.
- Tom annesinin gözlerine sahip.
- She takes care of her old mother.
- O, yaşlı annesiyle ilgilenir.
- Layla thought that Salma was too young to be a mother.
- Layla, Salma'nın anne olmak için çok genç olduğunu düşünüyordu.
- Mary looks like her mother.
- Mary annesine benziyor.
- Do you see the father and the mother?
- Anne ve babayı görüyor musunuz?
- The mother separated the fighting children.
- Anne dövüşen çocukları ayırdı.
- What's your mother like?
- Annen nasıl biri?
- Tom's mother is a devout Catholic.
- Tom'un annesi dindar bir katolik.
- He persuaded his mother to lend him the car for the weekend.
- Annesini hafta sonu için arabayı ödünç vermeye ikna etti.
- Mary struggled to raise Tom as a single mother.
- Mary tek bir anne olarak Tom'u büyütmeye çabaladı.
- Mother made me clean the bathroom.
- Annem bana banyoyu temizletti.
- Is your mother a busy woman?
- Anneniz meşgul bir kadın mı?
- Your mother is half you, and reminds me of you.
- Annen senin yarın ve bana seni hatırlatıyor.
- That must be Tom's mother.
- O, Tom'un annesi olmalı.
- Tom's mother had trouble getting him to take the medicine that the doctor had prescribed.
- Tom'un annesi doktorun yazdığı ilacı almasını sağlamakta zorlanıyordu.
- Her mother is a most beautiful woman.
- Annesi en güzel bir kadındır.
- Tom's mother read him a bedtime story.
- Tom'un annesi ona yatmadan önce bir hikaye okudu.
- His mother was buried in Kabylie.
- Annesi Kabiliye'de gömülmüştü.
- Alice, not knowing where to find the book, asked her mother where it was.
- Alice kitabı nerede bulacağını bilemediği için annesine nerede olduğunu sordu.
- How amazing that your mother speaks six languages!
- Annenin altı dil konuşması ne kadar şaşırtıcı!
- Your voice reminds me of your mother.
- Sesiniz bana annenizi hatırlatıyor.
- Don't talk to your mother like that!
- Annenle öyle konuşma!
- I'm sure Tom's mother is proud.
- Eminim Tom'un annesi gurur duyuyordur.
- Dan didn't want to be taxed on the land he inherited from his mother.
- Dan, annesinden miras kalan arazi için vergilendirilmek istemedi.
- I was not a good mother.
- Ben iyi bir anne değildim.
- Each time, Mother had a surprise for us.
- Her seferinde annemin bize bir sürprizi olurdu.
- Mother left me a message.
- Anne bana bir mesaj bıraktı.
- An uncle is a brother of your father or your mother.
- Amca veya dayı, babanızın veya annenizin kardeşidir.
- He worries about his mother's health.
- Annesinin sağlığı hakkında endişeleniyor.
- I gave her some money to help her buy her mother a Mother's Day present.
- Annesine bir Anneler Günü hediyesi almasına yardımcı olmak için ona biraz para verdim.
- I'm a single mother.
- Ben yalnız bir anneyim.
- The children are loved by their mother.
- Çocuklar anneleri tarafından sevilirler.
- As soon as I can get the chance, I'll help your mother paint the fence.
- Fırsatını bulur bulmaz, annenin çiti boyamasına yardım edeceğim.
- Sami was contacted by Layla's mother.
- Sami, Layla'nın annesi tarafından arandı.
- I'm not the one who yelled at your mother.
- Annene bağıran ben değildim.
- Cookie's mother died of cancer.
- Cookie'nin annesi kanserden öldü.
- That must be Tom's mother.
- Bu Tom'un annesi olmalı.
- The mother told her daughter to put those toys away.
- Anne kızına o oyuncakları kaldırmasını söyledi.
- When was the last time that your mother got mad at you?
- Annen sana en son ne zaman kızdı?
- Her face resembles her mother's.
- Yüzü annesine benziyor.
- You'll be scolded when your mother comes home.
- Annen eve geldiğinde azarlanacaksın.
- She was trying to fight her mother.
- Annesiyle savaşmaya çalışıyordu.
- Tom's mother makes all his clothes.
- Tom'un annesi onun bütün elbiselerini yapar.
- The girl said she was going shopping with her mother, ignoring what she was told.
- Kız, kendisine söylenenleri görmezden gelerek annesiyle alışverişe gideceğini söyledi.
- Mother is waiting.
- Anne bekliyor.
- He was never to see his mother again.
- O bir daha annesini hiç görmedi.
- Mary wants Tom to meet her mother.
- Mary, Tom'un annesiyle tanışmasını istiyor.
- Mother is going to town.
- Anne kente gidiyor.
- She will visit her mother next Tuesday.
- Gelecek Salı annesini ziyaret edecek.
- The mother of a parent is a grandmother.
- Bir ebeveynin annesi büyükannedir.
- You need to follow your mother's advice.
- Annenin tavsiyesine uyman gerekir.
- Sami killed his mother.
- Sami kendi annesini öldürdü.
- Tom hopes to inherit a lot of money when his mother dies.
- Tom, annesi öldüğünde çok para miras kalmasını umuyor.
- He was as good a pianist as his mother.
- O annesi kadar iyi bir piyanistti.
- Your mother is right.
- Annen haklı.
- I am a single mother of four children.
- Ben dört çocuğun tek annesiyim.
- She is as tall as her mother.
- Annesi kadar uzun.
- Mother goes to market every day.
- Anne her gün markete gidiyor.
- Mother closed her purse with a snap.
- Annem çantasını şak diye kapattı.
- When she returned home from school, she began to help her mother in the kitchen.
- Okuldan eve döndüğünde mutfakta annesine yardım etmeye başladı.
- Mary takes after her mother.
- Mary annesine çekmiş.
- The mother may well be proud of her wise son.
- Anlaşılan o ki anne akıllı oğluyla gurur duyuyor.
- Mary helped her mother decorate the Christmas tree.
- Mary Noel ağacını süslemek için annesine yardım etti.
- She inherited her mother's blue eyes.
- O, annesinin mavi gözlerini miras olarak aldı.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Sami fought frequently with his mother.
- Sami annesiyle sık sık kavga ediyordu.
- Is this the place where your mother works?
- Bu, annenin çalıştığı yer mi?
- She takes after her mother.
- O, annesine çekmiş.
- Layla never wanted to be a mother.
- Leyla asla bir anne olmak istemedi.
- Fadil left his mother's house.
- Fadıl annesinin evinden ayrıldı.
- You remind me of your mother whenever I meet you.
- Seninle ne zaman karşılaşsam bana anneni hatırlatıyorsun.
- Our colleague's mother has died.
- İş arkadaşımızın annesi öldü.
- She was a loving wife and mother.
- Sevgi dolu bir eş ve anneydi.
- Fadil was holed up at his mother's house.
- Fadıl annesinin evinde saklandı.
- Mother, mother, you are the queen of my heart.
- Anne, anne, sen kalbimin kraliçesisin.
- Tom helped his mother wash the dishes.
- Tom annesinin bulaşıkları yıkamasına yardım etti.
- The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini susturuyordu.
- Your mother loves you.
- Annen seni seviyor.
- Tom's mother relies heavily on him to do her shopping and household chores.
- Tom'un annesi onun alışverişini ve ev işlerini yapması için ona çok güveniyor.
- She wasn't helping her mother.
- O, annesine yardım etmiyordu.
- Have you ever seen Tom's mother?
- Tom'un annesini hiç gördün mü?
- Tom's father died before he was born and his mother died shortly after he was born.
- Tom'un babası o doğmadan önce öldü ve annesi o doğduktan kısa bir süre sonra öldü.
- Please buy me a turtle, Mother, please buy me a turtle.
- Lütfen bana bir kaplumbağa al, anne, lütfen bana bir kaplumbağa al.
- Your mother is worried about you.
- Annen senin için endişeleniyor.
- The child was crying for her mother.
- Çocuk annesi için ağlıyordu.
- Tom's mother told him that he shouldn't eat so much chocolate.
- Tom'un annesi ona o kadar çok çikolata yememesi gerektiğini söyledi.
- Mother told me to behave myself.
- Annem bana uslu durmamı söyledi.
- Mary made a cake without her mother's knowledge.
- Mary, annesinin haberi olmadan kek yaptı.
- Tom's mother worries about his cough.
- Annesi Tom'un öksürüğü hakkında endişe ediyor.
- I did it for my sainted mother who is in heaven.
- Bunu şu an cennette olan melek ruhlu annem için yaptım.
- I always wanted to be a mother.
- Ben her zaman bir anne olmak istedim.
- Your mother and I want you to marry Tom.
- Annen ve ben Tom'la evlenmeni istiyoruz.
- Tom was there when his mother killed herself.
- Tom annesi kendini öldürürken oradaydı.
- What does your mother call you?
- Annen seni nasıl çağırır?
- Her mother started shouting.
- Annesi bağırmaya başladı.
- I think she was planning to go visit her mother in the hospital.
- Sanırım hastanedeki annesini ziyarete gitmeyi planlıyordu.
- Did I ever tell you where I met your mother?
- Annenle nerede tanıştığımı anlattım mı?
- The mother loves her children.
- Anne çocuklarını seviyor.
- Who drives better, your father or your mother?
- Kim daha iyi araba sürer, baban mı yoksa annen mi?
- Her mother must have smelled something fishy.
- Annesi balık kokusu almış olmalı.
- Tom gave his mother everything he earned.
- Tom kazandığı her şeyi annesine verdi.
- Mother put the food on the table and told the children to dig in.
- Anne yemeği masaya koydu ve çocuklara yemeğe yumulmalarını söyledi.
- After being frightened for many hours, her mother finally saved her.
- Saatlerce korktuktan sonra annesi sonunda onu kurtardı.
- He resembles his mother.
- Annesine çok benziyor.
- Marjane Satrapi's mother is Tadji.
- Marjane Satrapi'nin annesi Tadji'dir.
- Mary tried to comfort her mother.
- Mary annesini teselli etmeye çalıştı.
- I am so old, I could almost be your mother!
- O kadar yaşlıyım ki, neredeyse annen olabilirim!
- She is no more beautiful than her mother is.
- Annesinden daha güzel değil.
- Tom only found out after his mother's death that she had gambled away his inheritance.
- Tom, annesinin mirasını kumarda kaybettiğini ancak annesinin ölümünden sonra öğrendi.
- Do you think Tom looks like his mother?
- Sence Tom annesine benziyor mu?
- Tom regularly eats sushi with his mother.
- Tom annesiyle birlikte düzenli olarak suşi yer.
- Mother is making tea for us.
- Annem bize çay yapıyor.
- That child's mother is a director.
- O çocuğun annesi bir yönetmen.
- Jane is no less beautiful than her mother.
- Jane de annesinden daha az güzel değil.
- Tom sent flowers to his mother on her birthday.
- Tom annesine doğum gününde çiçek gönderdi.
- Her mother always accompanies her.
- Annesi her zaman ona eşlik eder.
- I did it for my sainted mother who is in heaven.
- Bunu cennetmekân annem için yaptım.
- Tom still lives with his mother.
- Tom hâlâ annesi ile birlikte yaşıyor.
- Tom's mother told him not to play with matches.
- Tom'un annesi ona kibritlerle oynamamasını söyledi.
- He's writing his mother a letter.
- Annesine bir mektup yazıyor.
- Mother was in a bad mood since she could not play golf because of bad weather.
- Annem kötü havadan dolayı golf oynayamadığı için kötü bir ruh hali içindeydi.
- Every morning, she helps her mother make breakfast in the kitchen.
- O her sabah annesinin mutfakta kahvaltı hazırlamasına yardım eder.
- She should follow the advice of her mother.
- Annesinin tavsiyesine uymalı.
- Have you told your mother?
- Annene söyledin mi?
- Tom sent money to help Mary pay for her mother's operation.
- Tom, Mary'nin annesinin ameliyat masraflarını karşılaması için para gönderdi.
- They scraped up enough money to buy a gift for their mother.
- Annelerine bir hediye alacak kadar para topladılar.
- The mother elephant bathes her baby in the river.
- Anne fil yavrusunu nehirde yıkıyor.
- Tom's mother must've been very disappointed.
- Tom'un annesi çok hayal kırıklığına uğramış olmalı.
- She speaks with her mother every day.
- Her gün annesiyle konuşur.
- You remind me of your mother.
- Bana anneni hatırlatıyorsun.
- Tom's father is Canadian and his mother is Japanese.
- Tom'un babası Kanadalı ve annesi Japon.
- Linda was a very loving mother.
- Linda çok sevecen bir anneydi.
- She loved her mother dearly.
- Annesini çok seviyordu.
- Your mother is so fat, when she’s in town, Rome has eight hills.
- Annen o kadar şişman ki, o şehirdeyken Roma'nın sekiz tane tepesi oluyor.
- Mother, I'm sorry for causing you trouble all the time.
- Anne, sana sürekli sorun çıkardığım için özür dilerim.
- Mother frowns upon us eating between meals.
- Annem öğün aralarında yemek yememizi hoş karşılamıyor.
- Her mother is American.
- Annesi Amerikalıdır.
- The kid watched her mother cook.
- Çocuk annesini yemek yaparken izledi.
- I found her mother dead.
- Annesini ölü buldum.
- Mary looks like her mother, but her personality is different.
- Mary annesine benziyor ama onun kişiliği farklı.
- Layla wanted to be a wife and a mother.
- Leyla bir eş ve anne olmak istiyordu.
- Was your mother working yesterday?
- Dün annen çalışıyor muydu?
- Tom finds Mary's mother quite intimidating.
- Tom, Mary'nin annesini oldukça korkutucu buluyor.
- Her mother died when she was a teenager.
- Annesi o gençken ölmüş.
- The mother of that child is an announcer.
- O çocuğun annesi bir spiker.
- His mother is ill, and is resting.
- Annesi hasta ve dinleniyor.
- The girl was always following her mother.
- Kız, daima annesinin peşinden gidiyordu.
- Her bag is the same design as her mother's.
- Çantası annesininkinin tasarımıyla aynı.
- His mother must be proud.
- Annesi gurur duyuyor olmalı.
- Mother set the table for dinner.
- Anne yemek için sofrayı hazırladı.
- If you run into Tom, ask him how his mother is doing.
- Tom'a rastlarsan, annesinin nasıl olduğunu sor.
- Both Ken's mother and her friend will arrive at the airport soon.
- Hem Ken'in annesi hem de arkadaşı, yakında havaalanına varacaktır.
- Since I am the mother of the child, he should live with me.
- Çocuğun annesi ben olduğuma göre, o benimle yaşamalı.
- Mother told me that I had better not go out in such bad weather.
- Annem bana böyle kötü havalarda dışarı çıkmamamın iyi olacağını söyledi.
- He was in a hurry to see his mother.
- Annesini görmek için acele ediyordu.
- The mother is very anxious about her children future.
- Anne, çocuklarının geleceği hakkında çok endişeli.
- Mother told me to put away the dishes.
- Annem bulaşıkları kaldırmamı söyledi.
- Mary really takes after her mother.
- Mary, gerçekten annesine çekmiş.
- Tom's mother was aghast.
- Tom'un annesi dehşete düşmüştü.
- Mother asked us why we had done that.
- Annem bize bunu neden yaptığımızı sordu.
- Ask your mother.
- Annene sor.
- The mother kissed her baby.
- Anne bebeğini öptü.
- Dick takes after his mother in appearance.
- Dick, görünüm olarak annesine çekmiş.
- I'm sorry to hear about your sick mother.
- Hasta anneni duyduğuma üzüldüm.
- The moment she arrived at the station, she phoned her mother.
- O, istasyona vardığı an, annesini aradı.
- How old is your mother?
- Annen kaç yaşında?
- You have to help your mother.
- Annene yardım etmelisin.
- Is your mother a secretary?
- Annen bir sekreter mi?
- Listen to your mother.
- Annenin sözünü dinle.
- Mary helped her mother water the garden with her tiny watering can.
- Mary minik sulama kutusuyla annesinin bahçeyi sulamasına yardım etti.
- Tom's mother told him not to talk with his mouth full.
- Tom'un annesi ona ağzı doluyken konuşmamasını söylemişti.
- My cooking cannot hold a candle to Mother's.
- Benim yemeklerim anneminkilerin eline su dökemez.
- One day in October, when Sadako awoke, she found her mother crying.
- Ekim ayında bir gün Sadako uyandığında annesinin ağladığını fark etti.
- Layla broke her mother's rules.
- Leyla annesinin kurallarını ihlal etti.
- She wasn't helping her mother.
- Annesine yardım etmiyordu.
- Mother and I are different in every way.
- Annem ve ben her yönden farklıyız.
- Was their mother watching the girls?
- Anneleri kızları izliyor muydu?
- Tom's mother packed his lunch in a paper bag.
- Tom'un annesi öğle yemeğini kese kağıdına koymuş.
- Do you have a mother?
- Annen var mı?
- She assisted her mother in caring for the baby.
- Bebeğin bakımında annesine yardımcı oldu.
- Before doing so, you must ask your mother for permission.
- Bunu yapmadan önce annenden izin almalısın.
- My father and mother are dead.
- Annem ve babam öldü.
- Marjane Satrapi's mother is Tadji.
- Marjane Satrapi'nin annesi Tadji.
- One should love one's own mother.
- İnsan kendi annesini sevmelidir.
- He never fails to write to his mother every day.
- Her gün annesine yazmayı asla ihmal etmiyor.
- He showed us his mother's picture.
- Bize annesinin resmini gösterdi.
- She showed us her mother's photo.
- Bize annesinin fotoğrafını gösterdi.
- Mother mentioned that it was about time to prepare supper.
- Annem akşam yemeği hazırlama vaktinin geldiğini söyledi.
- Tom needs to go shopping for his mother.
- Tom'un annesi için alışveriş yapması gerekiyor.
- Her mother has been sick since last Thursday.
- Annesi geçen perşembeden beri hasta.
- Where is mother?
- Annem nerede?
- She cried out the moment she saw her mother.
- Annesini gördüğü an ağladı.
- She is concerned about her mother's health.
- Annesinin sağlığı için endişeleniyor.
- Tom speaks with his mother every day.
- Tom her gün annesiyle konuşuyor.
- Mother suddenly got sick and we sent for a doctor.
- Annem aniden hasta oldu ve bir doktor çağırdı.
- Mother closed her purse with a snap.
- Annem çantasını çat diye kapattı.
- The mother was exhausted.
- Anne bitkindi.
- Where's Tom's mother?
- Tom'un annesi nerede?
- Tom hopes to inherit a lot of money when his mother passes away.
- Tom, annesi öldüğünde mirastan çok para almayı umuyor.
- His mother was a singer.
- Annesi bir şarkıcıydı.
- Tom's mother is still alive.
- Tom'un annesi hâlâ hayatta.
- Sami's mother sold him to a man for a few beers.
- Sami'nin annesi onu birkaç bira için bir adama sattı.
- His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
- Would you rather drink wine with your mother or your father?
- Annenizle mi yoksa babanızla mı şarap içmeyi tercih edersiniz?
- The young girl pulled on her mother's coat.
- Genç kız annesinin ceketini çekti.
- Mother and I were in the garden.
- Annem ve ben bahçedeydik.
- Mary helped her mother cook.
- Mary annesinin yemek pişirmesine yardımcı oldu.
- Jim didn't wake up until his mother woke him.
- Jim, annesi onu uyandırana kadar uyanmadı.
- Tom's mother packs him a lunch every day.
- Tom'un annesi ona her gün bir öğle yemeği paketler.
- Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Annem üç kalemi bir parça iple bağladı.
- The mother signed to Alice to follow her.
- Annem Alice'e onu takip etmesini işaret etti.
- I always wanted to be a mother.
- Hep anne olmak istemiştim.
- Tom stole money from his mother's purse.
- Tom annesinin çantasından para çaldı.
- Tom could not stand his mother.
- Tom annesine katlanamazdı.
- We believe that children need both a father and a mother and that time will show how important it really is for them.
- Çocukların hem anneye hem de babaya ihtiyacı olduğuna inanıyoruz ve zaman bunun onlar için ne kadar önemli olduğunu gösterecek.
- Her mother is a very good cook.
- Annesi çok iyi bir aşçı.
- The mother can hear her baby cry.
- Anne bebeğinin ağladığını duyabilir.
- Tom's mother died in childbirth.
- Tom'un annesi doğum sırasında öldü.
- Mary helped her mother water the garden.
- Mary annesinin bahçeyi sulamasına yardım etti.
- What does your mother call you?
- Anneniz size ne diye sesleniyor?
- Tom seems to be unwilling to go to the supermarket for his mother.
- Tom annesi için süpermarkete gitmeye isteksiz görünüyor.
- She and her mother were extremely close.
- Annesiyle son derece yakındılar.
- Andi writes a letter to her mother every week.
- Andi her hafta annesine mektup yazıyor.
- Your mother is a lot older than mine.
- Annen benimkinden çok daha yaşlı.
- The mother was very scared because of the baby's cold.
- Anne, bebeğin üşümesinden dolayı çok korkmuştu.
- Sami awoke to his mother's screams.
- Sami annesinin çığlıklarına uyandı.
- Sami's mother was Muslim.
- Sami'nin annesi Müslümandı.
- Your mother must've been beautiful when she was young.
- Annen gençken güzel olmalı.
- Mike doesn't have to wash his mother's car today.
- Mike bugün annesinin arabasını yıkamak zorunda değil.
- She asked me to stay till her mother came home.
- Annesi eve gelene kadar kalmamı istedi.
- That child felt secure in his mother's arms.
- O çocuk, annesinin kollarında güvenli hissetti.
- Do you think Tom looks like his mother?
- Tom'un annesine mi benzediğini düşünüyorsun?
- Tom hardly ever speaks French to his mother.
- Tom annesiyle neredeyse hiç Fransızca konuşmaz.
- Do you speak the same language to your father that you speak to your mother?
- Annenizle konuştuğunuz dili babanızla da konuşuyor musunuz?
- You'd be a great mother.
- Harika bir anne olurdun.
- Tom keeps every letter his mother sends him.
- Tom annesinin ona gönderdiği her mektubu saklar.
- She painted a beautiful picture of her mother.
- Annesinin güzel bir resmini çizdi.
- I ran into your mother in the library.
- Kütüphanede senin annene rastladım.
- Her mother is a most beautiful woman.
- Annesi çok güzel bir kadın.
- Her mother scolded her for being late for supper.
- Akşam yemeğine geç kaldığı için annesi onu azarladı.
- Does your mother know?
- Annen biliyor mu?
- Layla's mother was arrested for drugs.
- Leyla'nın annesi uyuşturucu nedeniyle tutuklandı.
- Mother made us cheese sandwiches for lunch.
- Annem bize öğle yemeği için peynirli sandviç yaptı.
- His mother made him clean the bathroom.
- Annesi ona banyoyu temizletti.
- Tom doesn't think that Mary looks like her mother.
- Tom, Mary'nin annesi gibi göründüğünü düşünmüyor.
- Get your mother.
- Anneni çağır.
- I would like to see your mother.
- Anneni görmek istiyorum.
- Michael is already an adult, but he still lives with his mother.
- Michael artık bir yetişkin ama hâlâ annesiyle yaşıyor.
- Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye dikti.
- Do you think it's easier to be a single mother or a single father?
- Bekar bir anne mi yoksa bekar bir baba mı olmanın daha kolay olduğunu düşünüyorsun?
- Sami was raised by his mother and grandmother.
- Sami, annesi ve büyükannesi tarafından büyütüldü.
- She sometimes helps her mother.
- Bazen annesine yardım eder.
- The loss of his mother brought him sorrow and regret.
- Annesinin kaybı ona üzüntü ve pişmanlık getirdi.
- Whenever I meet you, I think of your mother.
- Ne zaman seninle karşılaşsam, anneni düşünüyorum.
- The mother is looking for a babysitter.
- Anne, bir çocuk bakıcısı arıyor.
- Tom calls his mother once a week.
- Tom annesine haftada bir kez telefon ediyor.
- You're going to be a mother.
- Anne olacaksın.
- Your mother is so fat, when she’s in town, Rome has eight hills.
- Annen o kadar şişman ki o şehirde olduğunda, Roma'nın sekiz tepesi oluyor.
- Mother bought me a beautiful dress last Sunday.
- Annem geçen Pazar bana güzel bir elbise aldı.
- Tom's mother said he'd ruin his eyes if he sat too close to the TV.
- Tom'un annesi onun TV'ye çok yakın oturursa gözlerini mahvedeceğini söyledi.
- I've always wanted to be a mother.
- Ben hep bir anne olmak istedim.
- Tom's mother has remarried.
- Tom'un annesi yeniden evlendi.
- The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybı onları çok üzdü.
- His mother used to be a singer.
- Annesi eskiden şarkıcıymış.
- Tom's mother is a nurse at the hospital that's across the street from where Mary lives.
- Tom'un annesi Mary'nin yaşadığı caddenin karşısındaki hastanede bir hemşiredir.
- Echo was very happy that his mother had returned.
- Echo annesi döndüğü için çok mutluydu.
- John's mother looks very young, so she is often mistaken for his older sister.
- John'un annesi çok genç görünüyor, bu yüzden sık sık ablası sanılıyor.
- This is the place where your mother and I had our first date.
- Bu annenin ve benim ilk buluştuğumuz yer.
- Mother closed her purse with a snap.
- Annem çantasını bir çırpıda kapattı.
- Was your mother an only child?
- Anneniz tek çocuk muydu?
- You should follow the advice of your mother.
- Annenin tavsiyesine uymalısın.
- There is no mother who doesn't love her own child.
- Kendi çocuğunu sevmeyen anne yoktur.
- Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Annem bir parça iple üç kalem bağladı.
- I hope that your mother gets well soon.
- Umarım annen yakında iyileşir.
- Is your mother home at the moment?
- Annen şu an evde mi?
- Goodnight, Mother.
- İyi geceler, anne.
- Mother divided the cake into three parts.
- Anne pastayı üç parçaya böldü.
- Tom was scolded by his mother.
- Tom annesi tarafından azarlandı.
- Cathy devoted herself to her sick mother.
- Cathy kendini hasta annesine adadı.
- Tom looks just like his mother.
- Tom tıpkı annesine benziyor.
- Tom's mother added him as a friend on Facebook.
- Tom'un annesi onu Facebook'ta bir arkadaş olarak ekledi.
- Layla moved home to be with her mother.
- Layla annesiyle birlikte olmak için eve taşındı.
- Mary's mother's a cupboard drinker.
- Mary'nin annesi bir dolap içicisidir.
- Sami's mother abandoned him when he was just six.
- Sami'nin annesi onu henüz altı yaşındayken terk etti.
- Is Mother going to the store?
- Annem mağazaya gidiyor mu?
- The puppies nestled against their mother.
- Yavrular annelerine sokuldular.
- My family consists of my father, mother, and sister.
- Ailem annem, babam ve kız kardeşimden oluşur.
- Tom speaks to his father in French and his mother in English.
- Tom babasıyla Fransızca, annesiyle İngilizce konuşuyor.
- Mother is preparing lunch.
- Anne öğle yemeği hazırlıyor.
- A child needs a mother.
- Bir çocuğun anneye ihtiyacı vardır.
- Tom's mother died just one week before Tom graduated from college.
- Tom'un annesi Tom üniversiteden mezun olmadan tam bir hafta önce öldü.
- Take this to your mother.
- Bunu annene götür.
- You look so much like your mother.
- Annene çok benziyorsun.
- That girl resembles her mother.
- Şu kız, annesine benziyor.
- Tom didn't want to wear the shirt that his mother had gotten him for Christmas.
- Tom annesinin Noel için ona aldığı gömleği giymek istemedi.
- Mother has a good opinion of the writer.
- Annemin yazar hakkında iyi bir fikri var.
- Tom lost his mother and father when he was three years old.
- Tom üç yaşındayken anne ve babasını kaybetti.
- Tom misses his mother greatly.
- Tom annesini çok özlüyor.
- You must be Tom's mother.
- Siz Tom'un annesi olmalısınız.
- Tom pushed the shopping cart for his mother.
- Tom, annesi için alışveriş sepetini itti.
- One should love one's own mother.
- Bir insan kendi annesini sevmelidir.
- Tom's mother constantly encouraged him to study.
- Tom'un annesi Tom'u çalışması için sürekli teşvik etti.
- Mary made a cake without her mother's knowledge.
- Mary, annesinden habersiz kek yaptı.
- Mother is cooking in the kitchen.
- Anne mutfakta yemek pişiriyor.
- Mother likes to go out in this coat.
- Annem bu manto ile dışarı çıkmayı seviyor.
- Tom's mother told an extraordinary story of an out-of-body experience she had during her recent brush with death.
- Tom'un annesi, yakın zamanda ölümle burun buruna geldiği sırada yaşadığı olağanüstü bir beden dışı deneyim hikayesi anlattı.
- She went shopping with her mother.
- Annesiyle alışverişe gitti.
- Tom needs to go shopping for his mother.
- Tom'un, annesi için alışverişe gitmesi gerekiyor.
- Tom went into the kitchen to help his mother make dinner.
- Tom annesinin akşam yemeği yapmasına yardımcı olmak için mutfağa girdi.
- Your mother is very beautiful!
- Anneniz çok güzel!
- Linda was the single mother of five children.
- Linda beş çocuklu bekar bir anneydi.
- Newton's mother remarried and he was left in the care of his grandmother.
- Newton'un annesi yeniden evlendi ve o, büyük annesinin bakımına bırakıldı.
- The mother occasionally reread her son's letter.
- Anne ara sıra oğlunun mektubunu tekrar okuyordu.
- She didn't want to disappoint her mother.
- O annesini hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- She asked me to stay till her mother came home.
- Benden, annesi eve dönene kadar kalmamı istedi.
- Tom looks after his mother.
- Tom annesine bakıyor.
- The mother lay beside her baby on the bed.
- Anne yatakta bebeğinin yanına uzandı.
- Tom is with his mother.
- Tom annesiyle birlikte.
- This is the place where your mother and I had our first date.
- Burası annenle ilk randevumuzun olduğu yer.
- Newton's mother remarried and he was left in the care of his grandmother.
- Newton'ın annesi yeniden evlendi ve Newton büyükannesinin bakımına bırakıldı.
- Who's older, your mother or your father?
- Kim daha yaşlı, annen mi baban mı?
- She refuses to listen to her mother.
- Annesini dinlemeyi reddediyor.
- The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.
- Mary welcomed her mother with a kiss.
- Mary annesini bir öpücükle karşıladı.
- Tom's mother forced him to eat his vegetables.
- Tom'un annesi onu sebze yemeye zorladı.
- Mary doesn't look much like her mother.
- Mary annesine pek benzemiyor.
- Tom eats everything that his mother gives him.
- Tom annesinin ona verdiği her şeyi yer.
- She intended to go shopping with her mother, but her mother was busy.
- O, annesi ile birlikte alışverişe gitmeye niyetlendi fakat annesi meşguldü.
- You love your mother, right?
- Anneni seviyorsun, değil mi?
- If your mother only knew, her heart would surely break in two.
- Annen bir bilse, kalbi kesinlikle ikiye ayrılırdı.
- Layla was a model mother.
- Leyla model bir anneydi.
- Sami would never listen to his mother.
- Sami annesini hiç dinlemez.
- She said that her mother was a drug addict.
- Annesinin uyuşturucu bağımlısı olduğunu söyledi.
- Mary wanted to be a wife and a mother.
- Mary bir eş ve anne olmak istiyordu.
- He looks like his mother.
- Annesine benziyor.
- She reminds him of his mother.
- Ona annesini hatırlattı.
- Tom is much taller than his mother.
- Tom annesinden çok daha uzun.
- Mother bought two bottles of orange juice.
- Anne iki şişe portakal suyu aldı.
- Her mother tried to wean him.
- Annesi onu sütten kesmeye çalıştı.
- Her mother tried to wean him.
- Annesi onu memeden kesmeye çalıştı.
- The Virgin Mary is Jesus' mother.
- Meryem Ana, İsa'nın annesidir.
- If you go anywhere, you'd better tell your mother first.
- Bir yere gidersen, önce annene söylesen iyi olur.
- Mary helped her mother water the garden.
- Mary annesine bahçeyi sulamasında yardım etti.
- I promised your mother I'd look after you.
- Annene seninle ilgileneceğime söz verdim.
- What's harder than for a single mother to work 2 jobs and raise 5 kids?
- Bekar bir annenin iki işte çalışıp beş çocuk büyütmesinden daha zor ne olabilir?
- The mother took her child in her arms.
- Anne çocuğunu kucağına aldı.
- Tom forged his mother's signature.
- Tom annesinin imzasını taklit etti.
- His mother is a very good cook.
- Annesi çok iyi bir aşçı.
- Tom killed his mother.
- Tom annesini öldürdü.
- Tom's mother told him to quit jumping on his bed.
- Tom'un annesi ona yatağında zıplamayı bırakmasını söyledi.
- Mother went to town to get some bread.
- Annem ekmek almak için kasabaya gitti.
- Tom didn't like his mother.
- Tom annesini sevmiyordu.
- Tom's mother is Canadian.
- Tom'un annesi Kanadalı.
- Aren't you Tom's mother?
- Tom'un annesi değil misin?
- Tom wears clothes made by his mother.
- Tom annesinin yaptığı kıyafetleri giyiyor.
- Tom's mother was a nurse.
- Tom'un annesi hemşireydi.
- Her mother has gone shopping.
- Annesi alışverişe gitti.
- Tom doesn't think that Mary looks like her mother.
- Tom Mary'nin annesine benzediğini düşünmüyor.
- I want to say goodbye to my mother and my family.
- Anneme ve aileme hoşçakal demek istiyorum.
- She held the kitten like a mother gorilla would hold her own baby.
- Yavru kediyi bir anne gorilin kendi bebeğini tuttuğu gibi tuttu.
- Tom helped his mother set the table.
- Tom annesinin masayı kurmasına yardım etti.
- Mary is Tom's biological mother.
- Mary, Tom'un biyolojik annesi.
- You'd better clean your room before your mother sees this.
- Annen bunu görmeden odanı temizlesen iyi olur.
- She doesn't take after her mother at all.
- O, annesine hiç benzemiyor.
- Tony and his mother arrived at the farmhouse and walked through the farmyard.
- Tony ve annesi, çiftlik evine vardılar ve çiftlik bahçesinde yürüdüler.
- She sometimes has her mother cut her hair.
- O bazen annesine saçını kestirir.
- Son, go back to your mother.
- Oğlum, annene geri dön.
- She is as beautiful as her mother.
- Annesi kadar güzel.
- Both his father and mother are dead.
- Hem babası hem de annesi öldü.
- A mother kissed the child.
- Bir anne çocuğu öptü.
- Her face resembles her mother's.
- Yüzü annesininkine benziyor.
- Tom's mother is single.
- Tom'un annesi bekar.
- His mother didn't allow him to ride a motorbike.
- Annesi onun motosiklet sürmesine izin vermedi.
- Layla's mother was still alive.
- Leyla'nın annesi hala hayattaydı.
- These gloves were your mother's.
- Bu eldivenler annenizindi.
- The mother is looking for a babysitter.
- Anne bir bebek bakıcısı arıyor.
- Paula left the room to call her mother.
- Paula annesini aramak için odadan çıktı.
- The baby nestled in his mother's arms.
- Bebek annesinin kollarına sarıldı.
- Layla was rejected by her mother.
- Leyla annesi tarafından reddedildi.
- Is that your mother?
- O senin annen mi?
- Brian gets his mother to do his homework.
- Brian ödevlerini annesine yaptırıyor.
- The baby needs his mother.
- Bebek, annesine ihtiyaç duyar.
- Mother has just gone shopping.
- Annem az önce alışverişe gitti.
- When will Mother come home?
- Annem eve ne zaman gelecek?
- The mother laid her baby on the bed softly.
- Anne bebeğini usulca yatağa yatırdı.
- Tom's mother told him a story.
- Tom'un annesi ona bir hikaye anlattı.
- Tom opened the window even though his mother told him not to.
- Tom, annesi ona yapmamasını söylediği halde pencereyi açtı.
- His mother had three sons, and he was the youngest.
- Annesinin üç oğlu vardı ve o en küçüğüydü.
- Tom is your mother's brother, isn't he?
- Tom senin annenin ağabeyi, değil mi?
- The mother is very anxious about her children future.
- Anne çocuklarının geleceği konusunda çok endişelidir.
- Both Ken's mother and her friend will arrive at the airport soon.
- Ken'in annesi ve arkadaşı yakında havaalanına varacaklar.
- Tom's mother was heartbroken.
- Tom'un annesi kalbi kırıktı.
- Don't tell your mother about what you saw here.
- Burada gördüklerini annene anlatma.
- On Friday I help Mother make Challa for Sabbath.
- Cuma günleri anneme Şabat için Challa yapmasında yardım ediyorum.
- The mother didn't know what to do with her son.
- Anne oğluyla ne yapacağını bilemedi.
- She cared for the children after the death of their mother.
- Annelerinin ölümünden sonra çocuklara o baktı.
- Your mother would have been very proud of you.
- Annen seninle çok gurur duyardı.
- Tell your mother about the trip.
- Annene geziden bahset.
- Sami killed his mother.
- Sami annesini öldürdü.
- Fadil's mother loved him with all her heart.
- Fadıl'ın annesi onu tüm kalbiyle seviyordu.
- Tom's mother was aghast.
- Tom'un annesi donakalmıştı.
- Her mother speaks Italian.
- Annesi İtalyanca konuşuyor.
- The tragic news drove his mother mad.
- Trajik haber annesini çılgına çevirdi.
- Mother bought a loaf of bread.
- Annem bir somun ekmek aldı.
- Tom's mother died when he was three.
- Tom'un annesi o üç yaşındayken öldü.
- The mother missed her daughter who was away at college.
- Anne üniversitedeki kızını özledi.
- Even though he was a child, he worked hard to help his mother.
- Bir çocuk olmasına rağmen, annesine yardım etmek için çok çalıştı.
- Dear mother, why art thou so sad?
- Sevgili anneciğim, neden bu kadar üzgünsün?
- Is your mother a housewife?
- Anneniz ev hanımı mı?
- Don't let your mother know that.
- Annenin bunu bilmesine izin verme.
- Sami wanted to meet his biological mother.
- Sami biyolojik annesiyle buluşmak istedi.
- She called up her mother on the phone.
- Telefonda annesini aradı.
- Mary lives in an apartment with her mother and two younger brothers.
- Mary, annesi ve iki küçük kardeşiyle birlikte bir apartman dairesinde yaşıyor.
- His mother is constantly complaining about it.
- Annesi sürekli bundan şikayet eder.
- Mother suddenly got sick and we sent for a doctor.
- Annem aniden hastalandı ve doktor çağırdık.
- Noriko is like her mother.
- Noriko annesine benzer.
- The child ran to his mother.
- Çocuk annesine koştu.
- The baby was fast asleep in her mother's arms.
- Bebek annesinin kollarında derin uykudaydı.
- If you need some money, why don't you borrow some from your mother?
- Eğer biraz paraya ihtiyacınız varsa, neden annenizden biraz borç almıyorsunuz?
- Mother often said that she was proud of me.
- Annem sık sık benimle gurur duyduğunu söyledi.
- Her mother does aerobics once a week.
- Annesi haftada bir kez aerobik yapıyor.
- Tom's mother chased Tom as he ran naked around the lobby.
- Tom lobide çıplak koşarken annesi onu kovaladı.
- She has to look after her mother.
- O, annesine bakmak zorunda.
- Tom asked Mary where her mother was.
- Tom, Mary'ye annesinin nerede olduğunu sordu.
- Mary was wearing the dress her mother made for her.
- Mary annesinin onun için yaptığı elbiseyi giyiyordu.
- I was your mother's first boyfriend.
- Annenin ilk erkek arkadaşıydım.
- Mary looks like her mother, but she has a different personality.
- Mary annesine benziyor ama farklı bir kişiliği var.
- Mother comes to stay with us at least once a month.
- Annem ayda en az bir kez bizimle kalmaya gelir.
- Your mother is in a nursing home, isn't she?
- Anneniz bir huzurevinde, değil mi?
- He didn't want to disappoint his mother.
- O annesini hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- Tom's mother packs him a lunch every day.
- Tom'un annesi ona her gün paket öğle yemeği hazırlıyor.
- Whenever I see you I think of your mother.
- Seni her gördüğümde anneni düşünüyorum.
- Sami was there when his mother killed herself.
- Annesi intihar ettiğinde Sami oradaydı.
- The girl insisted on going shopping with her mother.
- Kız annesiyle alışverişe gitmek için ısrar etti.
- Tom was just three years old when his mother died.
- Annesi öldüğünde Tom sadece üç yaşındaydı.
- Sami's mother committed suicide and he was there when it happened.
- Sami'nin annesi intihar etti ve Sami olay sırasında oradaydı.
- She is not anything like her mother.
- O, annesine benzemiyor.
- Was your mother busy last Monday?
- Annen geçen pazartesi meşgul müydü?
- Every mother's dream is for her son to be a doctor or a lawyer.
- Her annenin hayali oğlunun doktor ya da avukat olmasıdır.
- Do you think Tom looks like his mother?
- Tom'un annesine benzediğini düşünüyor musun?
- Mother is the busiest in my family.
- Ailemdeki en meşgul kişi annemdir.
- The soldier wrote a letter to his mother.
- Asker annesine bir mektup yazdı.
- Tom eats everything that his mother gives him.
- Tom annesinin verdiği her şeyi yer.
- He ran to his mother in the library.
- Kütüphanedeki annesine koştu.
- It is necessary for you to follow your mother's advice.
- Annenin tavsiyesine uyman lazım.
- A person like Tom has probably never kissed anyone other than his mother.
- Tom gibi biri muhtemelen annesinden başkasını öpmemiştir.
- Tom gave Mary some money to help her buy her mother a Christmas present.
- Tom Mary'ye annesine bir Noel hediyesi alabilmesi için biraz para verdi.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
- Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
- Mother is having trouble making ends meet.
- Annem kıt kanaat geçinmekte sorun yaşıyor.
- Tom has a very close relationship with his mother.
- Tom'un annesiyle çok yakın ilişkisi var.
- Mary raises her son as a single mother.
- Mary, bekar bir anne olarak oğlunu büyütüyor.
- You should tell your mother as soon as possible.
- Mümkün olan en kısa sürede annene söylemelisin.
- A mother rabbit keeps her babies warm with her own body.
- Anne tavşan kendi vücudu ile yavrularını sıcak tutar.
- His mother didn't teach him anything.
- Annesi ona hiçbir şey öğretmedi.
- Here's a book for your mother to read.
- İşte annenin okuması için bir kitap.
- The mother sews.
- Anne dikiş diker.
- As soon as the child saw his mother, he stopped crying.
- Çocuk, annesini görür görmez ağlamayı bıraktı.
- Fadil confessed to the murder to his mother.
- Fadıl annesine cinayeti itiraf etti.
- As soon as I can get the chance, I'll help your mother paint the fence.
- Fırsat bulur bulmaz, annenin çitleri boyamasına yardım edeceğim.
- Tom hardly ever speaks French to his mother.
- Tom neredeyse annesiyle hiç Fransızca konuşmuyor.
- His mother called him.
- Annesi onu aradı.
- A person like Tom has probably never kissed anyone other than his mother.
- Tom gibi bir insan muhtemelen annesinden başka birini öpmemiştir.
- Her mother was busy cooking dinner.
- Annesi akşam yemeği pişirmekle meşguldü.
- Sami killed his pregnant mother.
- Sami hamile annesini katletti.
- The girl said she was going shopping with her mother, ignoring what she was told.
- Kız kendine söyleneni görmezden gelerek annesiyle alışverişe gideceğini söyledi.
- Sami fought frequently with his mother.
- Sami sık sık annesiyle kavga etti.
- I don't think your mother will like it.
- Annenin bundan hoşlanacağını sanmıyorum.
- Tom wants his mother's approval.
- Tom, annesinin onayını istiyor.
- The young boy pulled on his mother's coat.
- Küçük çocuk, annesinin paltosunu çekti.
- The baby needs its mother.
- Bebeğin annesine ihtiyacı var.
- She knows your mother very well.
- Anneni çok iyi tanıyor.
- The baby needs his mother.
- Bebeğin annesine ihtiyacı var.
- The mother loves her children.
- Anne çocuklarını sever.
- Mother carved us the chicken.
- Annem bize tavuk kesti.
- Tom called Mary, but her mother answered the phone.
- Tom Mary'yi aradı ama annesi telefona baktı.
- Sami grew up with his mother, stepfather, and six sisters.
- Sami annesi, üvey babası ve altı kız kardeşiyle birlikte büyüdü.
- Tom is helping his mother wash the windows.
- Tom annesinin pencereleri yıkamasına yardım ediyor.
- Fadil lost his mother and father when he was just little.
- Fadil annesini ve babasını küçükken kaybetti.
- This child's mother is an announcer.
- Bu çocuğun annesi bir sunucu.
- She is no more beautiful than her mother is.
- O, annesinden daha güzel değildir.
- Her mother is going to undergo a major operation next week.
- Annesi önümüzdeki hafta büyük bir ameliyat geçirecek.
- Tom still lives with his mother.
- Tom hala annesiyle yaşıyor.
- Tom has to look after his mother.
- Tom annesine bakmaya mecbur.
- Have you ever lied to your mother?
- Hiç annene yalan söyledin mi?
- Mother was busy getting ready for dinner.
- Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
- She should help her mother.
- O, annesine yardım etmeli.
- Layla's mother was dying.
- Leyla'nın annesi ölüyordu.
- Is your father older than your mother?
- Baban annenden daha mı yaşlı?
- Tom wanted to talk to Mary's mother.
- Tom Mary'nin annesiyle konuşmak istedi.
- They never forget to send their mother a gift on her birthday.
- Annelerine doğum gününde hediye göndermeyi asla unutmazlar.
- Do you like to go shopping with your mother?
- Annenle alışverişe gitmeyi sever misin?
- I'm a mother.
- Ben bir anneyim.
- Mother is busy cooking the dinner.
- Annem yemek pişirmekle meşgul.
- My dear mother.
- Sevgili anneciğim.
- He cared for his mother after his father died.
- Babası öldükten sonra annesine baktı.
- She needed to talk to her mother about it.
- O konuda annesiyle konuşması gerekiyordu.
- That child teased his mother for candy.
- O çocuk şeker için annesini darladı.
- What is your mother's surname?
- Annenin soyadı ne?
- Instantly the girl saw her mother, she burst out crying.
- Kız annesini görür görmez gözyaşlarına boğuldu.
- Tom's mother always told him he should eat more vegetables.
- Tom'un annesi ona her zaman daha fazla sebze yemesi gerektiğini söylerdi.
- His mother is taking care of him.
- Annesi ona bakıyor.
- If it gives milk, then its your mother.
- Süt veriyor ise o zaman annendir.
- Is this where your mother works?
- Annenin çalıştığı yer burası mı?
- Mother has a good opinion of the writer.
- Annemin yazarla ilgili iyi bir fikri var.
- Tom doesn't like the way his mother cuts his hair.
- Tom annesinin saçını kesme şeklinden hoşlanmıyor.
- Don't tell your mother about what you saw here.
- Burada ne gördüğünü annene anlatma.
- The loss of their mother affected them greatly.
- Annelerinin kaybı onları çok etkiledi.
- You don't want to get lost, so take your mother's hand.
- Kaybolmak istemiyorsun, bu yüzden annenin elini tut.
- She is concerned about her mother's health.
- Annesinin sağlığı hakkında endişeli.
- Mother told me not to waste the money.
- Annem bana parayı israf etmememi söyledi.
- He ignored his mother's advice.
- Annesinin tavsiyesini dinlemedi.
- His mother and sister had breast cancer.
- Annesi ve kız kardeşi meme kanserine yakalanmıştı.
- Layla was considered an unfit mother.
- Layla uygun olmayan bir anne olarak görülüyordu.
- Can I go swimming, Mother?
- Yüzmeye gidebilir miyim, anne?
- Mary is the mother of five children.
- Mary beş çocuk annesi.
- Does Tom know that Mary is his mother?
- Tom, Mary'nin annesi olduğunu biliyor mu?
- Is your father taller than your mother?
- Babanız annenizden daha mı uzun?
- Don't talk to your mother like that.
- Annenle böyle konuşma.
- She called her mother.
- Annesini aradı.
- Tom should help his mother.
- Tom'un kendi annesine yardım etmesi gerekir.
- The baby wants its mother.
- Bebek annesini istiyor.
- Mary's mother made her a new dress.
- Mary'nin annesi ona yeni bir elbise dikti.
- When was the last time your mother was mad at you?
- Annen sana en son ne zaman kızdı?
- Was your mother sick last week?
- Anneniz geçen hafta hasta mıydı?
- Mother is preparing dinner.
- Annem akşam yemeği hazırlıyor.
- I know your mother.
- Anneni tanıyorum.
- Mother prepared lunch for me.
- Annem bana öğlen yemeği hazırladı.
- You made your mother cry.
- Anneni ağlattın.
- Yoshio resembles his mother in personality and his father in appearance.
- Yoshio kişilik olarak annesine, görünüş olarak da babasına benziyor.
- Tom stirred the spaghetti sauce while his mother set the table.
- Annesi masayı hazırlarken Tom spagetti sosunu karıştırdı.
- The mother was cruel to her adopted son.
- Anne evlatlık oğluna karşı zalimdi.
- Fadil's mother was single.
- Fadıl'ın annesi bekardı.
- Tom showed us a photo of his mother.
- Tom bize annesinin bir fotoğrafını gösterdi.
- Mary is Tom's biological mother.
- Mary, Tom'un biyolojik annesidir.
- If it gives milk, then its your mother.
- Eğer süt veriyorsa, o zaman o senin annendir.
- A mother is responsible for the conduct of her children.
- Bir anne çocuklarının davranışlarından sorumludur.
- Mother made a doll for me.
- Annem benim için bir bebek yaptı.
- She's as good a cook as her mother.
- Annesi kadar iyi bir aşçı.
- The clothes Tom wears are made by his mother.
- Tom'un giydiği kıyafetler annesi tarafından yapılır.
- Tom paid for his lunch with the money his mother had given him.
- Tom öğle yemeğinin parasını annesinin ona verdiği parayla ödedi.
- Your mother must've been very beautiful when she was young.
- Annen gençken çok güzel olmalı.
Show More (1970)
|
