|
- As with all music it needs to be a fine tune and properly orchestrated.
- Tüm müziklerde olduğu gibi bunun da ince bir ayar yapılması ve düzgün bir şekilde orkestra edilmesi gerekiyor.
- Finally, a couple of words about the music and entertainment sectors.
- Son olarak, müzik ve eğlence sektörleri hakkında birkaç söz söylemek istiyorum.
- Who could stop the music coming from that discotheque on the other side of the block from reaching my windows!
- Bloğun diğer tarafındaki diskotekten gelen müziğin pencerelerime ulaşmasına kim engel olabilir ki!
- At the end of six months I hope that the music is still playing and that the European people are still listening.
- Altı ayın sonunda umarım müzik hala çalıyordur ve Avrupa halkı hala dinliyordur.
- Should they not enjoy the same international protection as all their colleagues in the music world?
- Müzik dünyasındaki tüm meslektaşlarıyla aynı uluslararası korumadan yararlanmamaları gerekmez mi?
- I do not know if that was a point of order, but it was music to my ears.
- Bunun bir emir olup olmadığını bilmiyorum ama kulağıma müzik gibi geldi.
- For the music and entertainment sector, I think we have established a very good approach.
- Müzik ve eğlence sektörü için çok iyi bir yaklaşım oluşturduğumuzu düşünüyorum.
- There is no point in trying to pacify wild animals by playing music.
- Yabani hayvanları müzik çalarak sakinleştirmeye çalışmanın hiçbir anlamı yoktur.
- It would seem that even then, people were making music that nobody danced to.
- Görünüşe göre o zamanlar bile insanlar kimsenin dans etmediği müzikler yapıyorlardı.
- Girls are back at school, music and film are allowed again and football is replacing public hangings.
- Kızlar okula geri döndü, müzik ve film yeniden serbest oldu ve halka açık idamların yerini futbol aldı.
- Software is not an invention and is already protected under copyright law, just like books, films and music.
- Yazılım bir icat değildir ve tıpkı kitaplar, filmler ve müzik gibi telif hakkı yasası kapsamında zaten korunmaktadır.
- To make this clearer, let me draw a parallel with the music world.
- Bunu daha açık hale getirmek için müzik dünyası ile bir paralellik kurmama izin verin.
- We gained some things for industry but lost some for the music and entertainment business.
- Endüstri için bazı şeyler kazandık ama müzik ve eğlence sektörü için bazı şeyler kaybettik.
- It is said that music is a bridge between earth and heaven.
- Derler ki, müzik, cennetle yeryüzü arasında bir köprüymüş.
- Find out how to make a success of a career in the music industry.
- Müzik sektöründe nasıl başarılı bir kariyer yapabileceğinizi öğrenin.
- They are conspiring against you, but music is where freedom lives.
- Size komplo kuruyorlar, ancak özgürlük, müzikte yaşıyor.
- Fashion and music have, for many years, influenced one another.
- Moda ve müzik uzun yıllar boyunca birbirini etkilemiştir.
- It is said that music is a bridge between earth and heaven.
- Müziğin yeryüzü ile cennet arasında bir köprü olduğu söylenir.
- I know why, for the music never stops for me.
- Nedenini biliyorum, çünkü müzik benim için asla durmaz.
- This music resounds in my ears and has become the song of my life.
- Bu müzik kulaklarımda yankılanıyor ve hayatımın şarkısı haline geldi.
- Siri can tell you more details about the music that you're listening to or a recently played song.
- Siri, dinlediğiniz müzik veya yakın zamanda çaldığınız şarkı hakkında size daha fazla ayrıntı verebilir.
- I've listened to their music a lot before and since.
- Müziklerini öncesinde ve sonrasında çok dinledim.
- I've listened to their music a lot before and since.
- Önceleri ve sonrasında müziklerini çok dinledim.
- As far as biological cause and effect are concerned, music is useless.
- Biyolojik neden-sonuç ilişkisi açısından müzik bir işe yaramaz.
- As far as biological cause and effect are concerned, music is useless.
- Biyolojik neden ve sonuç söz konusu olduğunda, müzik işe yaramaz.
- Some people think trying to read music is hard and difficult.
- Bazı insanlar müzik okumaya çalışmayı zor ve zahmetli buluyor.
- This gave her a real insight into the international music industry.
- Bu sayede uluslararası müzik alanına dair gerçek bir fikir edinmiş oldu.
- This music resounds in my ears and has become the song of my life.
- Bu müzik kulaklarımda çınladı ve hayatımın şarkısı oldu.
- I thought a little background music would add a nice touch.
- Arka planda hafif bir müziğin hoş bir dokunuş olacağını düşündüm.
- They are conspiring against you, but music is where freedom lives.
- Size karşı komplo kuruyorlar ama müzik özgürlüğün yaşadığı yerdir.
- Even in music, minor and major don't get along without one another.
- Müzikte bile, minör ve majör birbiri olmadan devam etmez.
- His dream was to pursue career in music industry.
- Hayali ise müzik alanında kariyer yapmaktı.
- Babypod is a device that stimulates before birth through music.
- Babypod, doğumdan önce müzik yoluyla uyarım gönderebilen bir cihazdır.
- Siri can tell you more details about the music that you're listening to or a recently played song.
- Siri, dinlediğiniz müzik veya en son çaldığınız bir şarkı hakkında size daha fazla ayrıntı söyleyebilir.
- Isolation from external sounds is good even when not playing music.
- Müzik çalmazken bile dış seslerden izole olmak iyidir.
- Babypod is a device that stimulates before birth through music.
- Babypod, doğumdan önce müzik yoluyla uyaran bir cihazdır.
- Through music, we can really connect with one another.
- Müzik aracılığıyla birbirimizle gerçekten bağlantı kurabiliriz.
- Some people think trying to read music is hard and difficult.
- Bazı insanlar müzik okumaya çalışmanın zorlu ve zahmetli olduğunu düşünür.
- Find out how to make a success of a career in the music industry.
- Müzik alanında bir kariyerde nasıl başarılı olacağınızı öğrenin.
- It is said that music is a bridge between earth and heaven.
- Müziğin yer ile gök arasında bir köprü olduğu söylenir.
- I've listened to their music a lot before and since.
- Daha öncesinde ve o zamandan beri müziklerini çok dinlemiştim.
- As far as biological cause and effect are concerned, music is useless.
- Biyolojik neden-sonuç söz konusu olduğunda müziğin faydası yoktur.
- Siri can tell you more details about the music that you're listening to or a recently played song.
- Siri, dinlediğiniz müzik veya kısa süre önce çalınan bir parça hakkında size daha fazla bilgi verebilir.
- This song sounds very different to Western music.
- Bu şarkı Batı müziğinden çok farklı geliyor.
- Babypod is a device that stimulates before birth through music.
- Babypod, doğumdan önce müzikle uyarım gönderen bir cihazdır.
- This song sounds very different to Western music.
- Bu şarkı kulağa Batı müziğinden çok farklı geliyor.
- Find out how to make a success of a career in the music industry.
- Müzik alanında nasıl başarılı bir kariyer yapabileceğinizi öğrenin.
- They are conspiring against you, but music is where freedom lives.
- Sana karşı komplo kuruyorlar ama müzik özgürlüğün yaşadığı yerdir.
- His music appeals to young people.
- Müziği gençlere hitap ediyor.
- Quiet music was heard in the room we entered.
- Girdiğimiz odada sessiz bir müzik duyuluyordu.
- Music is a language everyone can understand.
- Müzik herkesin anlayabileceği bir dildir.
- The music of Mozart is always pleasing to me.
- Mozart'ın müziği, bana her zaman keyif vermiştir.
- Tom doesn't have an ear for music.
- Tom'un müzik kulağı yok.
- Tom has a gift for music.
- Tom'un müzik için bir yeteneği var.
- That music gets on his nerves.
- Bu müzik onun sinirlerini bozuyor.
- You really have an ear for music.
- Senin gerçekten müzik kulağın var.
- He is a music enthusiast.
- O bir müzik tutkunu.
- She's very interested in music.
- O, müzikle çok ilgilidir.
- They say that music soothes the savage beast, but for me personally, it neither relaxes me nor calms me.
- Müziğin vahşi hayvanı yatıştırdığı söylenir ama şahsen benim için ne beni rahatlatıyor ne de sakinleştiriyor.
- My daughter loves music.
- Kızım müziği seviyor.
- Now let me entertain you with music.
- Şimdi seni müzikle eğlendirmeme izin ver.
- Music brightens our lives.
- Müzik hayatımızı aydınlatır.
- They love studying music.
- Müzik çalışmayı seviyorlar.
- The importance of music is underrated.
- Müziğin önemi küçümsenmiştir.
- Music is the soundtrack of your life.
- Müzik, senin hayatının film müziğidir.
- I don't like loud music.
- Yüksek sesli müzikten hoşlanmıyorum.
- If this kind of music floats your boat, let me recommend a few other musicians you may want to listen to.
- Bu tür müzik hoşuna giderse, dinlemek isteyebileceğin birkaç müzisyen daha tavsiye edeyim.
- They were dancing with the music.
- Onlar müzik eşliğinde dans ediyorlardı.
- I hear the music from the ice cream truck.
- Dondurma kamyonundan müzik duyuyorum.
- I love Berber music.
- Berberi müziğine bayılırım.
- She taught music for thirty years.
- Otuz yıl müzik öğretmenliği yaptı.
- Tom used to come over every Monday evening and play music with me.
- Tom her pazartesi akşamı bize gelir ve benimle müzik çalardı.
- Music is noise that thinks.
- Müzik düşünen gürültüdür.
- Tom got tired of listening to the kind of music Mary liked.
- Tom, Mary'nin sevdiği müzik türünü dinlemekten sıkılmıştı.
- She understands music.
- O müzikten anlar.
- Tom decided to go to Boston to study music.
- Tom müzik eğitimi almak için Boston'a gitme kararı aldı.
- Music is ever present in our daily lives.
- Müzik günlük hayatımızda her zaman var.
- I hope there are some music clubs.
- Umarım bazı müzik kulüpleri var.
- How would you describe the kind of music you play?
- Çaldığınız müzik türünü nasıl tanımlarsınız?
- She and her friends love music.
- O ve arkadaşları müziği seviyor.
- He is playing music.
- O müzik çalıyor.
- Even after I get a job, I think I'll still want to continue some form of music.
- Bir iş bulduktan sonra bile müziğe bir şekilde devam etmek isteyeceğimi düşünüyorum.
- Anyone can cultivate their interest in music.
- Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.
- Are you fond of music?
- Müzik sever misin?
- I love music as well as sports.
- Sporun yanı sıra müziği de severim.
- Who taught you music?
- Sana kim müzik öğretti?
- I like the kind of music Tom composes.
- Tom'un bestelediği müzik türünü seviyorum.
- Few things give us as much pleasure as music.
- Çok az şey bize müzik kadar zevk verir.
- I love Berber music.
- Berberice müziği severim.
- We study music.
- Müzik okuyoruz.
- Our music teacher advised me to visit Vienna.
- Müzik öğretmenimiz bana Viyana'yı ziyaret etmemi tavsiye etti.
- What kind of music did you listen to when you were a teenager?
- Gençken ne tür müzik dinledin?
- Turn this music off immediately.
- Derhal kapatın şu müziği.
- I like loud music.
- Yüksek sesli müzikten hoşlanırım.
- The music started again.
- Müzik yeniden başladı.
- Music moves the feelings.
- Müzik duyguları harekete geçirir.
- I would like to go to Austria to study music.
- Müzik okumak için Avusturya'ya gitmek istiyorum.
- Tom opened a music school in Boston.
- Tom Boston'da bir müzik okulu açtı.
- Thanks for the beautiful music!
- Güzel müzik için teşekkürler!
- Could you turn down the music, please?
- Lütfen müziğin sesini kısar mısın?
- I was moved by the music.
- Müzikten etkilendim.
- Tom was interested in music.
- Tom müzikle ilgileniyordu.
- Music is an international language.
- Müzik uluslararası bir dildir.
- He likes music.
- O müziği sever.
- Rock is the music of the young.
- Rock gençlerin müziğidir.
- The kind of music one listens to is a matter of preference.
- İnsanın dinlediği müzik türü bir tercih meselesidir.
- I thought that Tom said that he liked this kind of music.
- Tom'un bu tür müziği sevdiğini söylediğini sanıyordum.
- She went to Germany for the purpose of studying music.
- O, müzik eğitimi amacıyla Almanya'ya gitti.
- Loud music started playing.
- Yüksek sesli müzik çalmaya başladı.
- There was soft music playing.
- Çalmakta olan hafif bir müzik vardı.
- He listened to the music with his eyes closed.
- Gözleri kapalı müzik dinledi.
- I've never played music professionally.
- Hiç profesyonel olarak müzik çalmadım.
- I like Irish music.
- Ben İrlanda müziğini beğeniyorum.
- My brother is interested in English and music.
- Kardeşim İngilizce ve müziğe ilgi duyuyor.
- That loud music is annoying.
- Bu yüksek sesli müzik sinir bozucu.
- Put on some music.
- Biraz müzik aç.
- I often listen to soothing music in order to relax.
- Rahatlamak için sık sık rahatlatıcı müzik dinlerim.
- The music is in balance with the structure of the movie.
- Müzik, filmin yapısıyla uyum içinde.
- His music is too noisy.
- Müziği çok gürültülü.
- I hear Latin music is taking the music industry by storm this year.
- Latin müziğinin bu yıl müzik endüstrisini kasıp kavurduğunu duydum.
- I love Christmas music.
- Noel müziğine bayılırım.
- Muslims don't play music in their mosques.
- Müslümanlar camilerinde müzik çalmazlar.
- Tom knows a lot about music.
- Tom müzik hakkında çok şey biliyor.
- His music was not popular at home.
- Müziği evde popüler değildi.
- Tom taught us music.
- Tom bize müzik öğretti.
- She went to France in order to study music.
- Müzik eğitimi almak için Fransa'ya gitti.
- Music is a big part of my life.
- Müzik hayatımın büyük bir parçası.
- He showed little interest in books or music.
- Kitaplara ya da müziğe az ilgi gösterdi.
- Tom yelled over the music.
- Tom müziği bastırarak bağırdı.
- What kind of music do you normally listen to?
- Normal olarak ne tür müzik dinlersin?
- They stopped the music.
- Müziği durdurdular.
- The Wedding March always reminds me of the music played when soldiers go into battle.
- Düğün Marşı bana hep askerler savaşa girerken çalınan müziği hatırlatır.
- Music constitutes a part of me.
- Müzik benim bir parçamı oluşturuyor.
- Your music pleases me very much.
- Müziğin beni çok memnun ediyor.
- Music has settled her nerves.
- Müzik onun sinirlerini sakinleştirdi.
- I can't stand this kind of music.
- Bu tür müziğe tahammül edemiyorum.
- Music makes our life happy.
- Müzik hayatımızı mutlu kılar.
- They love music.
- Onlar müziği severler.
- Michael Jackson is the best music artist of all time.
- Michael Jackson tüm zamanların en iyi müzik sanatçısıdır.
- Do you like modern music?
- Modern müziği sever misin?
- Can I play some music?
- Biraz müzik çalabilir miyim?
- I love music, too.
- Ben de müziği seviyorum.
- I know nothing about music.
- Müzik hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- She has an extraordinary ability in music.
- Onun müzikte olağanüstü bir yeteneği var.
- Tom and his friends love to get together and play music.
- Tom ve arkadaşları bir araya gelmeyi ve müzik çalmayı severler.
- Come what may, I won't stop making music.
- Ne olursa olsun, müzik yapmayı bırakmayacağım.
- What type of music do you like?
- Ne tür müzikten hoşlanırsın?
- My father does not like music.
- Babam müzik sevmez.
- In music, he is a famous critic.
- Müzik alanında ünlü bir eleştirmendir.
- I can't imagine a world without music.
- Müziksiz bir dünya hayal edemiyorum.
- I love music.
- Müziği seviyorum.
- They went to the music festival.
- Müzik festivaline gittiler.
- I never stopped making music.
- Müzik yapmayı hiç bırakmadım.
- Tom is interested in music.
- Tom müzikle ilgileniyor.
- She went to France in order to study music.
- Müzik eğitimi yapmak için Fransa'ya gitti.
- I love music, particularly classical.
- Müziği severim, özellikle de klasik müziği.
- Muslims don't play music at the mosque.
- Müslümanlar camide müzik çalmazlar.
- This kind of music makes me nervous.
- Bu tür müzik beni sinirlendiriyor.
- Tom wanted to study music.
- Tom müzik çalışmak istedi.
- I love the music in this level.
- Müziği bu seviyede seviyorum.
- He likes not only music but sports as well.
- Sadece müziği değil sporu da sever.
- I like this music.
- Bu müziği seviyorum.
- Tom likes this kind of music.
- Tom bu tür müzikten hoşlanıyor.
- This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
- They even listened to music.
- Müzik bile dinliyorlardı.
- I enjoy listening to many kinds of music.
- Birçok türde müzik dinlemekten hoşlanırım.
- Music is considered food for the soul.
- Müzik ruhun gıdası olarak düşünülür.
- Now let me entertain you with music.
- Şimdi sizi müzikle eğlendireyim.
- Music is my life.
- Müzik benim hayatım.
- Stop listening to this crappy music.
- Bu berbat müziği dinlemeyi kes.
- Even if you don't like music, you'll enjoy his concert.
- Müzikten hoşlanmasan bile, onun konserini seveceksin.
- Music isn't really a science.
- Müzik gerçekten bir bilim değildir.
- I don't really like this kind of music.
- Bu tür müzikten pek hoşlanmıyorum.
- Which do you like better, English or music?
- Hangisini daha çok seviyorsunuz, İngilizce'yi mi yoksa müziği mi?
- What kind of music do you like to listen to when you're driving?
- Araba sürerken ne tür müzik dinlemeyi seversin?
- The music was composed by a famous composer.
- Müzik ünlü bir besteci tarafından bestelenmiştir.
- Swing music was a new form of jazz.
- Swing müziği cazın yeni bir formuydu.
- He has a remarkable aptitude for music.
- Müzik için dikkate değer bir yeteneği var.
- Music is the silence between the notes.
- Müzik notalar arasındaki sessizliktir.
- This music brought me to tears.
- Bu müzik beni gözyaşlarına boğdu.
- Ronnie's music and legacy live in all of us!
- Ronnie'nin müziği ve mirası hepimizin içinde yaşıyor!
- Mary went to a medieval music festival.
- Mary bir ortaçağ müzik festivaline gitti.
- I like music as well.
- Ben de müziği seviyorum.
- It's music to my ears.
- Kulaklarıma müzik gibi geliyor.
- Tom did a pretty good job of selecting music for the dance.
- Tom dans için müzik seçiminde oldukça iyi bir iş çıkardı.
- She's very interested in music.
- Müzikle çok ilgileniyor.
- Could you turn down the music, please?
- Müziğin sesini kısabilir misin lütfen?
- The music makes me want to dance.
- Müzik bende dans etme isteği uyandırıyor.
- I like many kinds of music.
- Müziğin birçok türünü severim.
- What kind of music did you like when you were in high school?
- Lisedeyken ne tarz müzikten hoşlanırdın?
- Let's have a drink and listen to some music.
- İçki içelim ve biraz müzik dinleyelim.
- Tom asked Mary what kind of music she liked.
- Tom Mary'ye ne tür müzikten hoşlandığını sordu.
- To join the choir, you have to be able to read music.
- Koroya katılmak için müzik okuyabilmelisin.
- Music is boring.
- Müzik sıkıcıdır.
- Tom shouldn't expect everyone to like the same kind of music that he does.
- Tom herkesin kendisiyle aynı tür müzikten hoşlanmasını beklememeli.
- I put on some music.
- Biraz müzik açtım.
- Have you ever played music with Tom?
- Tom'la hiç müzik çaldınız mı?
- Do Tom and Mary like the same kind of music?
- Tom ve Mary aynı tür müzikten hoşlanır mı?
- His son has a gift for music.
- Oğlunun müzik yeteneği var.
- My school is getting ready for the campus music festival.
- Okulum kampüs müzik festivali için hazırlanıyor.
- The neighbors will call the police if you don't turn the music down.
- Müziğin sesini kısmazsan komşular polisi arayacak.
- I'm not particularly keen on this kind of music.
- Özellikle bu tür müzikten hoşlanmıyorum.
- Turn the music down.
- Müziğin sesini kısın.
- It is one of the biggest summer music festivals.
- En büyük yaz müzik festivallerinden biri.
- I am thankful for music.
- Müzik için müteşekkirim.
- I'm not interested in music.
- Müzikle ilgilenmiyorum.
- What kind of music do you listen to?
- Ne tür müzik dinlersin?
- They were dancing to the music.
- Onlar müzik eşliğinde dans ediyorlardı.
- What music do you listen to?
- Hangi müziği dinlersin?
- I love this music.
- Bu müziği seviyorum.
- We've been playing music together for years.
- Yıllardır birlikte müzik çalıyoruz.
- Tom and Mary don't like the same kind of music.
- Tom ve Mary aynı tür müzikten hoşlanmıyor.
- Do you like modern music?
- Modern müzik sever misin?
- We are grateful for the music he left behind.
- Geride bıraktığı müziğe minnettarız.
- He loves music.
- Müziğe bayılır.
- Tom doesn't have an ear for music.
- Tom'da müzik kulağı yok.
- I remember hearing that music somewhere.
- O müziği bir yerde duyduğumu hatırlıyorum.
- My sister adores music.
- Kız kardeşim müziği çok sever.
- I discovered American music.
- Amerikan müziğini keşfettim.
- His music has attained great popularity overseas.
- Onun müziği yurt dışında büyük bir popülerliğe ulaşmıştır.
- Tom asked Mary what kind of music she liked.
- Tom, Mary'ye ne tür müzikten hoşlandığını sordu.
- This music is making me sleepy.
- Bu müzik uykumu getiriyor.
- Music and sound are very related.
- Müzik ve ses çok ilişkilidir.
- Music is the soundtrack of your life.
- Müzik hayatınızın soundtrack'idir.
- He went to Austria for the purpose of studying music.
- O müzik eğitimi amacıyla Avusturya'ya gitti.
- I used to make pretty good money playing music.
- Eskiden müzik çalarak iyi para kazanırdım.
- She loves poetry and music.
- Şiiri ve müziği seviyor.
- I'm not saying his music is bad.
- Müziğinin kötü olduğunu söylemiyorum.
- I love the music in this level.
- Bu bölümdeki müziğe bayıldım.
- The music began again.
- Müzik yeniden başladı.
- He went there to study music.
- Oraya müzik okumaya gitti.
- Cathy seems to like music.
- Cathy müzikten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- He listened to the music with his eyes closed.
- Gözleri kapalı müziği dinledi.
- Can you please reduce the volume of the music?
- Müziğin sesini kısabilir misiniz?
- Tom used to come over every Monday evening and play music with me.
- Tom her pazartesi akşamı gelir ve benimle müzik çalardı.
- In music, he is a famous critic.
- Müzikte, o ünlü bir eleştirmendir.
- Music is an important part of my life.
- Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
- We will have a music contest soon.
- Yakında bir müzik yarışmamız olacak.
- I just have to face the music.
- Müzikle yüzleşmek zorundayım.
- Music is the greatest of the arts.
- Müzik sanatların en büyüğüdür.
- Digital music is becoming more and more popular.
- Dijital müzik gittikçe daha popüler oluyor.
- I am serious about music.
- Müzik konusunda ciddiyim.
- This music's annoying everyone.
- Bu müzik herkesi rahatsız ediyor.
- No music, no life.
- Müzik yoksa, hayat da yok.
- I don't have an ear for music.
- Benim bir müzik kulağım yok.
- Do you like Celtic music?
- Kelt müziğini sever misin?
- I was carried away by the music.
- Kendimi müziğe kaptırdım.
- Do you want to listen to some music?
- Biraz müzik dinlemek ister misin?
- I thought that Tom said that he liked this kind of music.
- Tom'un bu tür müzikten hoşlandığını söylediğini düşündüm.
- Who's your favorite music artist?
- En sevdiğiniz müzik sanatçısı kimdir?
- I like waking up to music.
- Müzikle uyanmayı seviyorum.
- What's your favorite kind of music?
- En sevdiğin müzik türü nedir?
- Tom loves to study music.
- Tom müzik çalışmayı sever.
- I don't like the kind of music Tom plays.
- Tom'un çaldığı müzik türünü beğenmiyorum.
- I'm tired of always listening to the same kind of music.
- Sürekli aynı tür müziği dinlemekten usandım.
- I thought Tom said that he liked this kind of music.
- Tom'un bu tür müziği sevdiğini söylediğini sanıyordum.
- I enjoy music.
- Müzikten hoşlanırım.
- I used to play music with Tom.
- Tom'la müzik yapardık.
- I know that downloading music from the internet without paying is wrong, but I do it anyway.
- İnternetten para ödemeden müzik indirmenin yanlış olduğunu biliyorum ama yine de yapıyorum.
- He still keeps up his interest in music.
- O hâlâ müziğe olan ilgisini devam ettiriyor.
- I've got a diploma from the Paris Conservatory of Music.
- Benim Paris Müzik Konservatuarı'ndan bir diplomam var.
- What kind of music do you usually listen to?
- Genelde ne tür müzik dinlersin?
- This sort of music is not my cup of tea.
- Bu tür müzik benim tarzım değil.
- Tom loves music.
- Tom müziği seviyor.
- Tom became interested in music because his neighbor was quite a musician.
- Tom tam bir müzisyen olan komşusundan dolayı müzikle ilgileniyordu.
- The drum is the lord of music.
- Davul müziğin efendisidir.
- The radio was playing soft music.
- Radyoda hafif bir müzik çalıyordu.
- Turn up the music!
- Müziğin sesini aç!
- I like listening to ambient music at night.
- Geceleri ortam müziği dinlemeyi seviyorum.
- Are you good at sight reading music?
- Müzik okuma konusunda iyi misiniz?
- Tom only wants to play his own music.
- Tom sadece kendi müziğini çalmak istiyor.
- Tom has decided to major in music.
- Tom müzik alanında uzmanlaşmaya karar verdi.
- Mathematics is the music of reason.
- Matematik, aklın müziğidir.
- Tom will provide music.
- Tom müziği sağlayacak.
- I like to listen to Italian music every night.
- Her gece İtalyan müziği dinlemeyi severim.
- I'm a professor, I'm living in Uberlândia at present, and I love music.
- Ben bir profesörüm, şu anda Uberlândia'da yaşıyorum ve müziği seviyorum.
- Do you like the same kind of music that Tom does?
- Tom'la aynı tür müzikten mi hoşlanıyorsun?
- He has a natural bent for music.
- Müzik için doğal bir eğilimi vardır.
- To me, playing music is like reading a book.
- Benim için müzik çalmak kitap okumak gibi bir şey.
- Have you ever heard such beautiful music before?
- Daha önce hiç böyle güzel bir müzik duymuş muydun?
- We are good at music.
- Biz müzikte iyiyiz.
- What kind of music do you like listening to?
- Ne tür müzik dinlemekten hoşlanırsın?
- I produce music.
- Ben müzik üretiyorum.
- I'm not interested in music.
- Müziğe ilgim yok.
- Besides music, what else do you do?
- Müzik dışında, başka ne yapıyorsun?
- If it wasn't for music, the world would be a dull place.
- Eğer müzik olmasaydı, dünya sıkıcı bir yer olurdu.
- Isaac Herschel encouraged all six of his children to train in mathematics, French and music.
- Isaac Herschel altı çocuğunu da matematik, Fransızca ve müzik eğitimi almaları için teşvik etti.
- I can't imagine what my life would be like without music.
- Müzik olmadan hayatımın nasıl olacağını hayal bile edemiyorum.
- She's moving her head in time with the music.
- Kafasını müzikle birlikte hareket ettiriyor.
- Music doesn't know borders.
- Müzik sınır tanımaz.
- What music do you like?
- Hangi müzikten hoşlanırsın?
- Tom cranked up the music.
- Tom müziği açtı.
- Tom turned on some music.
- Tom biraz müzik açtı.
- Tom loves studying music.
- Tom müzik çalışmayı sever.
- I study music at a university in Boston.
- Boston'da bir üniversitede müzik eğitimi görüyorum.
- Your voice is like music to my ears.
- Sesiniz kulaklarıma müzik gibi geliyor.
- Tom loves being a music student.
- Tom bir müzik öğrencisi olmayı seviyor.
- Turn the music off.
- Müziği kapatın.
- Tom is apparently some kind of genius when it comes to music.
- Görünüşe göre Tom müzik konusunda bir tür dahi.
- Mary is fascinated by German music.
- Mary Alman müziğinden etkileniyor.
- Do Tom and Mary like to listen to the same kind of music?
- Tom ve Mary aynı tür müzik dinlemeyi seviyorlar mı?
- Have you seen Tom's latest music video?
- Tom'un son müzik videosunu gördün mü?
- She wants to study music and dance.
- O müzik ve dans eğitimi almak istiyor.
- I love Celtic music.
- Ben Kelt müziğini severim.
- They sat still as if they were charmed by the music.
- Müzikten büyülenmiş gibi kıpırdamadan oturdular.
- Which do you like better, music or English?
- Hangisini daha çok seviyorsun, müziği mi İngilizceyi mi?
- He is mad about music.
- O, müziği deli gibi seviyor.
- Without music, life would be an error.
- Müzik olmadan, hayat bir hata olurdu.
- What kind of music do you normally listen to?
- Sen normalde ne tür müzik dinlersin?
- She's moving her head in time with the music.
- Başını müzikle birlikte hareket ettiriyor.
- I know nothing about music.
- Ben müzik hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- Have you ever heard Tom's music?
- Hiç Tom'un müziğini duydun mu?
- Tom and Mary like the same kind of music.
- Tom ve Mary aynı tür müzikten hoşlanırlar.
- Tom likes music.
- Tom müzikten hoşlanır.
- Music is the soul of language.
- Müzik dilin ruhudur.
- His music is highly polyphonic.
- Onun müziği oldukça polifoniktir.
- Mary went to a medieval music festival.
- Mary bir orta çağ müzik festivaline gitti.
- I like German schlager music.
- Alman schlager müziğini severim.
- Music is wonderful for the soul.
- Müzik ruh için harikadır.
- As soon as she wakes up, we'll turn on the music.
- Uyanır uyanmaz müziği açacağız.
- This music reminds me of that girl.
- Bu müzik bana o kızı hatırlatıyor.
- I produce music.
- Müzik üretiyorum.
- Mary is a music teacher.
- Mary müzik öğretmenidir.
- My dad is not fond of music.
- Babam müziğe düşkün değildir.
- I like all kinds of music.
- Her türlü müziği severim.
- Have you seen Taylor Swift's latest music video?
- Taylor Swift'in son müzik videosunu gördün mü?
- You're the only person I know besides me who likes medieval music.
- Benim dışında orta çağ müziğinden hoşlanan bildiğim tek kişisin.
- We will have a music contest soon.
- Yakında bir müzik yarışması düzenleyeceğiz.
- What type of music do you like?
- Ne tür müziklerden hoşlanıyorsun?
- You love studying music, don't you?
- Müzik çalışmayı seviyorsun, değil mi?
- Music is a good way to fight silence.
- Müzik sessizlikle savaşmak için iyi bir yoldur.
- Brazilian music is simply magical.
- Brezilya müziği tek kelimeyle büyülüdür.
- He likes dancing, much more music.
- Dans etmeyi, müziği daha çok seviyor.
- Tom and Mary are music majors.
- Tom ve Mary müzik bölümündeler.
- I don't like noisy music, such as rock.
- Rock gibi gürültülü müzikleri sevmiyorum.
- The music you listen to reflects your inner world.
- Dinlediğiniz müzik iç dünyanızı yansıtır.
- One thing Tom and Mary have in common is their love of music.
- Tom ve Mary'nin ortak bir yönü, onların müzik sevgisidir.
- I like English better than music.
- İngilizceyi müzikten daha çok seviyorum.
- She went to Paris to study music.
- Müzik eğitimi almak için Paris'e gitti.
- That girl likes that music.
- O kız o müzikten hoşlanır.
- I am not keen on this kind of music.
- Bu tür müziğe düşkün değilim.
- She went to Germany for the purpose of studying music.
- Müzik eğitimi almak için Almanya'ya gitti.
- Miss Green teaches us music.
- Bayan Green bize müzik öğretiyor.
- I'm learning music.
- Ben müzik öğreniyorum.
- Where words fail, music speaks.
- Sözlerin yetersiz kaldığı durumlarda müzik konuşur.
- I like the music of Austria.
- Avusturya müziğini seviyorum.
- My sister is fond of music.
- Kız kardeşim müziğe meraklıdır.
- Tom doesn't like the music I listen to.
- Tom dinlediğim müzikten hoşlanmıyor.
- Music brightens our lives.
- Müzik hayatımızı aydınlatıyor.
- Don't let him listen to this music.
- Bu müziği dinlemesine izin verme.
- I know a lot about music.
- Müzik hakkında çok şey biliyorum.
- Tom doesn't know much about music.
- Tom müzik hakkında pek bir şey bilmiyor.
- He devoted himself to music in those days.
- O günlerde kendini müziğe adadı.
- He was listening to the music in his room.
- Odasında müzik dinliyordu.
- Music is a language understood by all humans.
- Müzik tüm insanlar tarafından anlaşılan bir dildir.
- He belongs to the music club.
- Müzik kulübüne üyedir.
- Music is the universal language.
- Müzik evrensel bir dildir.
- I'm not as fond of music as you are.
- Müziğe senin kadar düşkün değilim.
- When it comes to music I have no ear for it.
- Müziğe gelince benim kulağım hiç yok.
- Turn the music down.
- Müziğin sesini kıs.
- This music's annoying everyone.
- Bu müzik herkesin canını sıkıyor.
- He has a natural bent for music.
- Onun müzik için doğal bir eğilimi var.
- He is playing music.
- Müzik çalıyor.
- Tom is interested in French music.
- Tom Fransız müziği ile ilgileniyor.
- He really likes music a lot.
- Müziği gerçekten çok seviyor.
- Marcela used to listen to 80's music.
- Marcela 80'lerin müziğini dinlerdi.
- What's this music?
- Bu müzik de ne?
- Tom doesn't like the same kind of music as Mary does.
- Tom, Mary ile aynı tür müzikten hoşlanmıyor.
- Roger Miller began writing songs because he loved the music he heard on the radio.
- Roger Miller şarkı yazmaya başladı çünkü radyoda duyduğu müziği seviyordu.
- I adore poetry and music.
- Şiire ve müziğe bayılırım.
- Tom wasn't interested in music.
- Tom müzikle ilgilenmiyordu.
- So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
- İnsan ruhu bu gezegende yaşadığı sürece, müzik de ona eşlik edecek, onu sürdürecek ve ona etkileyici bir anlam katacaktır.
- We hear music.
- Müzik sesi duyuyoruz.
- What's this music?
- Bu müzik nedir?
- We like music.
- Müziği severiz.
- I've never played this piece of music before.
- Bu müzik parçasını daha önce hiç çalmadım.
- I was deeply impressed with the medieval music.
- Ortaçağ müziğinden çok etkilendim.
- You never turn off the music and the lights before going to bed.
- Yatmadan önce müzik ve ışıkları asla kapatma.
- In my opinion, eastern music is too noisy.
- Benim düşünceme göre, doğu müziği fazla gürültülüdür.
- My sister is fond of music.
- Kız kardeşim müziğe düşkündür.
- It isn't true that Jack is no good at music; on the contrary, he plays the piano well.
- Jack'in müzikte iyi olmadığı doğru değil, aksine, o piyanoyu iyi çalar.
- Tom and Mary played music together all evening.
- Tom ve Mary bütün akşam birlikte müzik yaptılar.
- Try to reproduce the music in your mind.
- Müziği zihninizde yeniden üretmeye çalışın.
- Tom says he likes this kind of music.
- Tom bu tür müziği sevdiğini söylüyor.
- That music is grating on my nerves.
- Bu müzik sinirime dokunuyor.
- I really like your music.
- Ben gerçekten müziğini seviyorum.
- This is the kind of music that I like to listen to.
- Bu benim dinlemekten hoşlandığım müzik türü.
- We're particularly interested in your music program.
- Biz özellikle sizin müzik programınızla ilgileniyoruz.
- In music or speaking, a pause is frequently used for dramatic effect.
- Müzikte ya da konuşmada, dramatik bir etki yaratmak için sık sık duraklama kullanılır.
- He likes music a lot.
- Müziği çok seviyor.
- I adore poetry and music.
- Şiir ve müziğe bayılırım.
- They sat still as if they were charmed by the music.
- Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- The music is peaceful.
- Müzik huzur verici.
- She taught music for thirty years.
- Otuz yıldır müzik öğretiyor.
- This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
- I listen to a lot of music.
- Birçok müzik dinlerim.
- She loves studying music.
- Müzik çalışmayı seviyor.
- Dan was upset at the loud music.
- Dan yüksek sesli müzikten rahatsız oldu.
- Tom and his friends love to get together and play music.
- Tom ve arkadaşları bir araya gelmeyi ve müzik çalmayı seviyor.
- Tom has an ear for music.
- Tom'da müzik kulağı var.
- You do like music, don't you?
- Müziği seviyorsun, değil mi?
- This music was composed by Bach.
- Bu müzik Bach tarafından bestelendi.
- I am using a 30-day trial copy of the music software.
- Ben müzik yazılımının 30 günlük deneme kopyasını kullanıyorum.
- I like music very much.
- Müziği çok severim.
- She especially likes music.
- Özellikle müzikten hoşlanıyor.
- The music got my imagination working.
- Müzik hayal gücümü çalıştırdı.
- When you watch television or listen to the radio, the music which you hear is often African in origin.
- Televizyon izlediğinizde ya da radyo dinlediğinizde duyduğunuz müzik genellikle Afrika kökenlidir.
- Tom knows very little about music.
- Tom'un müzik konusunda bilgisi çok kısıtlıdır.
- Tom isn't a music major.
- Tom müzik bölümü mezunu değil.
- I don't like American music.
- Amerikan müziğini sevmiyorum.
- He showed little interest in books or music.
- Kitaplara ya da müziğe çok az ilgi gösterdi.
- This sort of music is not my cup of tea.
- Bu tür müzikler bana göre değil.
- Tom is very interested in music.
- Tom müzikle çok ilgileniyor.
- I despise this music.
- Bu müzikten nefret ediyorum.
- Music is ever present in our daily lives.
- Müzik günlük hayatımızda her daim vardır.
- Both Tom and Mary plan to study music in Boston.
- Tom da Mary de Boston'da müzik eğitimi almayı planlıyor.
- Who that understands music could say his playing is good?
- Müzikten anlayan kim onun iyi çaldığını söyleyebilir?
- Extremely loud music interrupted their conversation.
- Son derece yüksek sesli müzik konuşmalarını böldü.
- He went to England to study music.
- Müzik okumak için İngiltere'ye gitti.
- Talking about music is like dancing about architecture.
- Müzik hakkında konuşmak, mimari hakkında dans etmek gibidir.
- Without music the world is a vale of tears.
- Müzik olmadan dünya bir gözyaşı vadisidir.
- We study music.
- Müzik çalışıyoruz.
- Do stop talking and listen to the music.
- Konuşmayı kes ve müziği dinle.
- She liked poetry and music.
- O, şiir ve müzik severdi.
- Miss Green teaches us music.
- Bayan Green bize müzik öğretir.
- Tom doesn't like loud music.
- Tom yüksek sesli müziği sevmez.
- Music gives sound to fury, shape to joy.
- Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.
- Neither Tom nor Mary plans to study music in Boston.
- Ne Tom ne de Mary Boston'da müzik okumayı planlıyor.
- Don't let him listen to this music.
- Onun bu müziği dinlemesine izin verme.
- I don't like 70's music.
- 70'lerin müziğini sevmiyorum.
- Tom and Mary enjoy playing music together.
- Tom ve Mary birlikte müzik yapmaktan hoşlanıyorlar.
- Are you interested in music?
- Müzikle ilgileniyor musun?
- My favourite genre of music is pop.
- Benim en sevdiğim müzik türü poptur.
- You have a gift for music.
- Senin müziğe doğuştan yeteneğin var.
- He went to Italy for the purpose of studying music.
- O müzik eğitimi amacıyla İtalya'ya gitti.
- He excelled in music even as a child.
- Çocukken bile müzikte çok başarılıydı.
- He is mad about music.
- Müzik için deli oluyor.
- We danced to the music for hours until we were all exhausted.
- Hepimiz tükenene kadar saatlerce müzik eşliğinde dans ettik.
- To join the choir, you have to be able to read music.
- Koroya katılmak için müzik okuyabilmeniz gerekir.
- What kind of music has been popular lately?
- Son zamanlarda ne tür müzikler popüler?
- It seems that Cathy likes music.
- Cathy müzikten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Music from my home makes me cry.
- Memleketime ait müzikler beni ağlatıyor.
- I don't like this kind of music.
- Bu tür müzikten hoşlanmıyorum.
- My most favorite style of music is pop music.
- En sevdiğim müzik türü pop müziktir.
- His music is sweeping the whole country.
- Müziği tüm ülkeyi kasıp kavuruyor.
- The music ended, and they are still dancing.
- Müzik bitti ama onlar hala dans ediyor.
- What kind of music does Tom like?
- Tom ne tür müzikten hoşlanır?
- Tom didn't know how to read music.
- Tom müzik okumayı bilmiyordu.
- I don't like playing music with Tom.
- Tom'la müzik çalmayı sevmiyorum.
- She went to Italy for the purpose of studying music.
- O müzik eğitimi için İtalya'ya gitti.
- The music was composed by a famous composer.
- Müzik ünlü bir besteci tarafından bestelendi.
- He went to England to study music.
- Müzik eğitimi almak için İngiltere'ye gitti.
- The music began again.
- Müzik tekrar başladı.
- Tom doesn't know much about music.
- Tom müzik hakkında çok şey bilmiyor.
- What kind of music did you like when you were in high school?
- Lisedeyken ne tür müzikten hoşlanırdınız?
- What music do you find interesting?
- Hangi müziği ilginç buluyorsun?
- He likes music.
- Müziği seviyor.
- I'll put on some music.
- Biraz müzik açacağım.
- Nobody is equal to this young woman in the field of music.
- Müzik alanında kimse bu genç kadına denk değil.
- Tom chose music as a career.
- Tom kariyer olarak müziği seçti.
- We're all big fans of your music around here.
- Burada hepimiz müziğinizin büyük hayranlarıyız.
- I am using a 30-day trial copy of the music software.
- Müzik yazılımının 30 günlük deneme kopyasını kullanıyorum.
- What kind of music did you like when you were younger?
- Gençken ne tür müzikten hoşlanırdınız?
- Tom is a music teacher.
- Tom bir müzik öğretmeni.
- Many students go to Europe for the purpose of studying music.
- Çok sayıda öğrenci müzik eğitimi yapmak amacıyla Avrupa'ya gider.
- Music is an outburst of the soul.
- Müzik ruhun dışa vurumudur.
- This music is highly polyphonic.
- Bu müzik son derece çok sesli.
- She prefers quiet music - the baroque, for example.
- Sakin müziği tercih eder, örneğin barok.
- His family was poor, and poor people did not often hear music.
- Ailesi fakirdi ve fakir insanlar sık sık müzik dinlemezdi.
- Are you interested in Japanese music?
- Japon müziği ile ilgileniyor musun?
- I am not so fond of music as you are.
- Müziğe senin kadar düşkün değilim.
- I've got a diploma from the Paris Conservatory of Music.
- Paris Müzik Konservatuarı'ndan diplomam var.
- Tom and Mary enjoy playing music together.
- Tom ve Mary birlikte müzik çalmayı seviyorlar.
- That music is worth listening to many times.
- O müzik defalarca dinlemeye değer.
- We danced to the music.
- Biz müzik eşliğinde dans ettik.
- The music stopped abruptly.
- Müzik aniden durdu.
- His music is highly polyphonic.
- Onun müziği hayli çok seslidir.
- They love music.
- Müziği seviyorlar.
- Tom's music is beautiful.
- Tom'un müziği çok güzel.
- She has taught music for thirty years.
- O, otuz yıl boyunca müzik öğretti.
- We're listening to Celtic music.
- Kelt müziği dinliyoruz.
- I like music better than sports.
- Müziği spordan daha çok severim.
- I don't like the kind of music Tom plays.
- Tom'un çaldığı müzik türünü sevmiyorum.
- We've been playing music together for years.
- Yıllardır birlikte müzik yapıyoruz.
- I love Celtic music.
- Kelt müziğini severim.
- I like music and English.
- Müziği ve İngilizceyi severim.
- Turn down the music before you kill us all.
- Hepimizi öldürmeden önce müziği kısın.
- For me, listening to loud music is annoying.
- Benim için yüksek sesle müzik dinlemek can sıkıcı.
- Who taught you music?
- Size müziği kim öğretti?
- My big brother likes music.
- Ağabeyim müziği sever.
- She devoted her time to the study of music.
- Vaktini müzik çalışmasına adadı.
- The girl likes the music.
- Kız müziği seviyor.
- She has a talent for music.
- Onun müziğe yeteneği var.
- This music is very difficult to sight read.
- Bu müziği okumak çok zordur.
- Turn down the music before you kill us all.
- Hepimizi öldürmeden önce müziğin sesini kıs.
- No music, no life.
- Müzik yoksa hayat da yoktur.
- What's your favorite music?
- En sevdiğin müzik hangisi?
- He loves music ardently.
- O, müziği tutkuyla sever.
- I heard some reggae music playing in the distance.
- Uzaktan bir reggae müziği duydum.
- Tom is a music teacher, isn't he?
- Tom bir müzik öğretmeni, değil mi?
- I don't like loud music.
- Yüksek sesli müzikten hoşlanmam.
- You annoy us with your music.
- Müziğinle bizi kızdırıyorsun.
- We talked about music.
- Müzik hakkında konuştuk.
- If I were more creative, I would try to write music.
- Daha yaratıcı olsaydım, müzik yazmaya çalışırdım.
- Music is the greatest of the arts.
- Müzik, sanatların en büyüğüdür.
- He's what society calls a real lover of music.
- Toplum ona gerçek bir müzik aşığı diyor.
- Mary likes listening to Hip-Hop music.
- Mary, Hip-Hop müzik dinlemekten hoşlanır.
- What kind of music do they play?
- Onlar ne tür müzik çalar?
- Music is a language that everyone understands.
- Müzik herkesin anladığı bir dildir.
- Does the music have to be so loud?
- Müzik bu kadar sesli olmak zorunda mı?
- He likes dancing, much more music.
- O, müzikten çok daha fazla dans etmeyi seviyor.
- Are you good at sight reading music?
- Müzik okumada iyi misin?
- I'll talk to him about the loud music.
- Onunla yüksek sesli müzik hakkında konuşacağım.
- What kind of music do you like to listen to?
- Ne tür müzik dinlemekten hoşlanırsın?
- Bach's music is rich in polyphony.
- Bach'ın müziği çokseslilik açısından zengindir.
- You're the only person I know besides me who likes medieval music.
- Benden başka orta çağ müziğini seven tek kişi sensin.
- Tom's music is amazing.
- Tom'un müziği inanılmaz.
- They share a love for music.
- Müzik sevgisini paylaşıyorlar.
- Tom and I talked about music.
- Tom ve ben müzik hakkında konuştuk.
- Roger Miller began writing songs because he loved the music he heard on the radio.
- Roger Miller radyoda dinlediği müziği sevdiği için şarkılar yazmaya başladı.
- He wants to study music and dance.
- O müzik ve dans eğitimi almak istiyor.
- We like music.
- Biz müzikten hoşlanırız.
- Tom doesn't like loud music.
- Tom yüksek sesli müzikten hoşlanmaz.
- My father doesn't like music.
- Babam müzikten hoşlanmaz.
- I don't like this kind of music.
- Bu tür müzikten hoşlanmam.
- The music faded away.
- Müzik yavaş yavaş yok oldu.
- Music gratifies the ears.
- Müzik kulakları şenlendirir.
- It happened that she and I liked the same kind of music.
- O ve ben aynı tür müzikten hoşlanıyorduk.
- I love Berber music.
- Berberi müziğini seviyorum.
- Dan was upset at the loud music.
- Dan yüksek seste müziğe sinirlendi.
- Tom and I talked about music.
- Tom ve ben müzik hakkında konuşurduk.
- We hear music.
- Müzik duyuyoruz.
- Tom is interested in French music.
- Tom Fransız müziğiyle ilgilenir.
- I hate music.
- Müzikten nefret ederim.
- My brother likes music.
- Erkek kardeşim müzik seviyor.
- There's no music without rhythm.
- Ritimsiz müzik yoktur.
- Music is considered food for the soul.
- Müzik ruhun gıdası olarak kabul edilir.
- Tom doesn't like that kind of music.
- Tom bu tür müzikten hoşlanmıyor.
- Talking of music, what kind of music do you like?
- Müzikten bahsetmişken, ne tür müzik seversiniz?
- Tom likes music, doesn't he?
- Tom müzikten hoşlanır, değil mi?
- The music of the Sainte-Chapelle concerts is extraordinary.
- Sainte-Chapelle konserlerinin müziği olağanüstüdür.
- The music was terrific.
- Müzik müthişti.
- Where's that music coming from?
- Bu müzik nereden geliyor?
- That music always reminded me of you.
- O müzik bana hep seni hatırlattı.
- This music is popular with young people.
- Bu müzik gençler arasında popüler.
- Tom loves 8-bit music.
- Tom 8 bit müziği çok sever.
- One won’t hear much music in that pub.
- O barda pek müzik duyamazsınız.
- She likes music very much.
- Müziği çok sever.
- My favorite music is pop music.
- En sevdiğim müzik pop müziktir.
- He devoted himself to music in those days.
- O, bugünlerde kendini müziğe adadı.
- Few things give us as much pleasure as music.
- Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.
- I don’t want to talk about music.
- Müzik hakkında konuşmak istemiyorum.
- Tom understands music.
- Tom müzikten anlıyor.
- I remember this music.
- Bu müziği hatırlıyorum.
- I like the kind of music Tom composes.
- Tom'un bestelediği müzik türünden hoşlanıyorum.
- I came to this country for the purpose of studying music.
- Bu ülkeye müzik okumak için geldim.
- Music is a form of entertainment.
- Müzik bir eğlence biçimidir.
- Tom talked about music.
- Tom müzik hakkında konuştu.
- This music is terrible.
- Bu müzik berbat.
- Do Tom and Mary like to listen to the same kind of music?
- Tom ve Mary aynı tür müzik dinlemekten hoşlanır mı?
- I really like your music.
- Müziğini gerçekten seviyorum.
- The importance of music is underrated.
- Müziğin önemi küçümseniyor.
- I don't like music as much as you do.
- Müziği senin kadar sevmiyorum.
- Do Tom and Mary like the same kind of music?
- Tom ve Mary aynı türden müziği sever mi?
- Tom likes music a lot.
- Tom müziği çok sever.
- He went to Austria to study music.
- Müzik eğitimi için Avusturya'ya gitti.
- He is fond of this kind of music.
- O, bu tür müziği seviyor.
- He's what society calls a real lover of music.
- O, toplumun müziğe âşık dediği kişidir.
- What kind of music does Tom like?
- Tom ne tür müzik sever?
- She has a talent for music.
- Müzik için bir yeteneği var.
- Nobody listens to this music except nuts.
- Bu müziği deliler dışında kimse dinlemiyor.
- I don't like playing music for free.
- Bedava müzik çalmayı sevmiyorum.
- I can't stand this kind of music.
- Bu tür müziğe dayanamıyorum.
- He is interested in music.
- Müzikle ilgileniyor.
- This is the kind of music that Tom likes to listen to.
- Bu, Tom'un dinlemek istediği müzik türü.
- I thought I heard music coming from Tom's room.
- Tom'un odasından müzik sesi geldiğini sandım.
- I hate all music.
- Tüm müziklerden nefret ediyorum.
- Tom wasn't interested in music.
- Tom müzikle ilgilenmedi.
- If you want to know about the Sixties, play the music of The Beatles.
- Eğer 60'lar hakkında bilgi edinmek istiyorsanız, Beatles'ın müziğini çalın.
- Turn the music up!
- Müziğin sesini aç!
- The girl likes the music.
- Kız müziği sever.
- She devoted her time to the study of music.
- Zamanını müzik çalışmalarına adadı.
- I love music, particularly classical.
- Müziği, özellikle de klasik müziği severim.
- She loves studying music.
- O, müzik çalışmayı sever.
- I prefer English to music.
- İngilizceyi müziğe tercih ederim.
- I remember hearing that music somewhere.
- O müziği bir yerlerde duyduğumu hatırlıyorum.
- Tom and Mary went to a music festival.
- Tom ve Mary bir müzik festivaline gittiler.
- I listen to all kinds of music.
- Her tür müziği dinlerim.
- Real music isn't on the radio.
- Gerçek müzik radyoda yok.
- It seems that Cathy likes music.
- Görünüşe göre Cathy müzikten hoşlanıyor.
- Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
- Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
- Which do you like better, English or music?
- Hangisini daha çok seversin, İngilizce'yi mi yoksa müziği mi?
- He belongs to the music club.
- O, müzik kulübüne üyedir.
- I'm learning music.
- Müzik öğreniyorum.
- What kind of music has been popular lately?
- Son zamanlarda ne tür müzik popüler olmuştur?
- Our neighbors often play loud music at night.
- Komşularımız geceleri sık sık yüksek sesle müzik çalarlar.
- She especially likes music.
- Müziği bilhassa seviyor.
- I hate this kind of music.
- Bu tür müzikten nefret ederim.
- There's music for everyone.
- Herkes için müzik var.
- The neighbors will call the police if you don't turn the music down.
- Müziği kısmazsan komşular polisi arayacaklar.
- We could talk about music.
- Müzik hakkında konuşabiliriz.
- That sounds like music to me.
- Bu bana müzik gibi geliyor.
- Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
- Duyguları, görüntüleri, düşünceleri veya anıları aktarmayan müzik sadece arka plan gürültüsüdür.
- You do like music, don't you?
- Müzikten hoşlanıyorsun, değil mi?
- Does the music have to be so loud?
- Müzik bu kadar yüksek olmak zorunda mı?
- Do you like Italian music?
- İtalyan müziği sever misin?
- Music is my passion.
- Müzik benim tutkum.
- Tom doesn't like any kind of music.
- Tom hiçbir müzik türünü sevmez.
- He settled down in his armchair to listen to the music.
- Müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.
- I like music.
- Müziği severim.
- She only listens to indie music.
- Sadece indie müzik dinler.
- I heard Tom tapping his foot to the music.
- Tom'un ayağını müziğe vurduğunu duydum.
- What kind of music does Tom listen to?
- Tom ne tür müzik dinler?
- Bach's music is rich in polyphony.
- Bach'ın müziği çok seslilik açısından zengin.
- The music coming from next door was loud and annoying.
- Yan odadan gelen müzik çok gürültülü ve rahatsız ediciydi.
- Isaac Herschel encouraged all six of his children to train in mathematics, French and music.
- Isaac Herschel, altı çocuğunun hepsini matematik, Fransızca ve müzik alanında çalışmaları için teşvik etti.
- He has an ear for music.
- Müzik kulağı var.
- This music puts one to sleep.
- Bu müzik insanın uykusunu getirir.
- Music is a part of me.
- Müzik benim bir parçam.
- Tom loves talking about music.
- Tom müzik hakkında konuşmayı sever.
- Both Tom and Mary swayed to the music.
- Tom da Mary de kendini müziğin ritmine kaptırmıştı.
- For Pete's sake turn that music down!
- Tanrı aşkına şu müziğin sesini kısın!
- Without music, the world would be a boring place.
- Müzik olmasaydı, dünya sıkıcı bir yer olurdu.
- I know that Nancy likes music.
- Nancy'nin müzikten hoşlandığını biliyorum.
- What does Tom think of your music?
- Tom müziğin hakkında ne düşünüyor?
- I like music, and I listen to it every day.
- Müziği severim ve her gün dinlerim.
- The music was excellent.
- Müzik mükemmeldi.
- My brother is interested in English and music.
- Kardeşim İngilizce ve müzikle ilgileniyor.
- Tom did a pretty good job of selecting music for the dance.
- Tom, dans için müzik seçimi konusunda iyi bir iş çıkardı.
- The desert had its own music.
- Çölün kendine has bir müziği vardı.
- She devoted her life to music.
- O, hayatını müziğe adadı.
- Do you love music?
- Müzik seviyor musunuz?
- He had to face the music.
- Müzikle yüzleşmek zorunda kaldı.
- I've played this piece of music before.
- Bu müzik parçasını daha önce de çalmıştım.
- Without music, the world is a valley of tears.
- Müzik olmadan, dünya bir gözyaşı vadisidir.
- Ann likes music very much.
- Ann müziği çok seviyor.
- Tom put on some music.
- Tom biraz müzik açmış.
- What do you like better, music or English?
- Hangisini daha çok seviyorsun, müzik mi İngilizce mi?
- I like loud music.
- Yüksek sesli müziği severim.
- Music is an outburst of the soul.
- Müzik, ruhun dışavurumudur.
- This piece of music is way too difficult for me to play.
- Bu müzik parçası benim çalmam için çok fazla zor.
- You can turn the music off if you want to.
- Eğer isterseniz müziği kapatabilirsiniz.
- Tom shouted over the music.
- Tom müzikten sesini duyurabilmek için bağırdı.
- My brother likes music.
- Kardeşim müzikten hoşlanır.
- This music is giving me a headache.
- Bu müzik başımı ağrıtıyor.
- Music is a form of entertainment.
- Müzik bir eğlence şeklidir.
- I majored in music.
- Müzikte uzmanlaştım.
- He turned the music off.
- Müziği kapattı.
- He likes music very much.
- Müziği çok sever.
- With regards to music, he is one of the most famous critics.
- Müzik konusunda o, en ünlü eleştirmenlerden biridir.
- No musician would have thought of playing that music at the funeral.
- Hiçbir müzisyen, cenazede o müziği çalmayı düşünmezdi.
- Loud music bothers me.
- Yüksek sesli müzik beni rahatsız ediyor.
- I've been looking forward to playing music with you.
- Seninle müzik çalmayı dört gözle bekliyordum.
- You should seriously consider majoring in music.
- Müzik konusunda uzmanlaşmayı ciddi olarak düşünmelisin.
- Neither Tom nor Mary plans to study music in Boston.
- Ne Tom ne de Mary, Boston'da müzik okumayı planıyorlar.
- I was deeply impressed with the medieval music.
- Ben orta çağ müziğinden son derece etkilendim.
- He likes both music and sports.
- Hem müziği hem de sporu seviyor.
- Music is a gift from God.
- Müzik Allah'ın bir hediyesidir.
- She went to Austria for the purpose of studying music.
- Müzik eğitimi almak amacıyla Avusturya'ya gitti.
- Tom knows very little about music.
- Tom müzik hakkında çok az şey bilir.
- The music stopped for a minute.
- Müzik bir dakika durdu.
- Tom doesn't like clubs where there is loud music.
- Tom yüksek sesli müzik olan kulüpleri sevmez.
- One thing Tom and Mary have in common is their love of music.
- Tom ve Mary'nin bir ortak noktası da müziğe olan sevgileri.
- Does everybody love music?
- Herkes müziği seviyor mu?
- His son has a gift for music.
- Onun oğlunun müziğe doğuştan yeteneği var.
- I love Christmas music.
- Noel müziğini severim.
- I put on some music.
- Ben biraz müzik açtım.
- I like all kinds of music.
- Bütün müzik türlerini severim.
- This is the music classroom.
- Burası müzik sınıfı.
- When did you start making money playing music?
- Müzikten para kazanmaya ne zaman başladın?
- The music we listened to last night was wonderful.
- Dün gece dinlediğimiz müzik harikaydı.
- Please turn the music down a bit.
- Lütfen müziği biraz kıs.
- This music makes me sick.
- Bu müzik beni hasta ediyor.
- What kind of music do you want us to play?
- Ne tür müzik çalmamızı istersiniz?
- Muslims don't play music in their mosques.
- Müslümanlar camilerinde müzik çalmıyorlar.
- It isn't true that Jack is no good at music; on the contrary, he plays the piano well.
- Jack'in müzikte iyi olmadığı doğru değil; tam tersine, iyi piyano çalıyor.
- How would you describe the kind of music you play?
- Çaldığın müzik türünü nasıl tanımlarsın?
- I've never played this piece of music before.
- Bu müzik parçasını daha önce hiç çalmamıştım.
- Have you ever heard Tom's music?
- Tom'un müziğini hiç dinledin mi?
- I can't read music.
- Müzik okuyamıyorum.
- When really lively music starts playing, I start dancing unconsciously.
- Gerçekten canlı bir müzik çalmaya başladığında, bilinçsizce dans etmeye başlıyorum.
- Tom seems to like the same kind of music as Mary.
- Tom Mary ile aynı tür müzikten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- This is the kind of music that I like to listen to.
- Dinlemekten keyif aldığım müzik türü bu.
- He talked about music.
- O, müzik hakkında konuştu.
- Modern music is familiar to him.
- Modern müzik ona tanıdık geliyor.
- The music of Mozart is always pleasing to me.
- Mozart'ın müziği, her zaman hoşuma gider.
- I don't like American music.
- Amerikan müziğini beğenmiyorum.
- Some of the girls like that sort of music, and some don't.
- Bazı kızlar o tür müzikten hoşlanıyor, bazıları hoşlanmıyor.
- Tom says he likes this kind of music.
- Tom bu tür bir müzikten hoşlandığını söylüyor.
- Tom loves to study music.
- Tom müzik çalışmayı seviyor.
- Tom can't stand loud music.
- Tom yüksek sesli müziğe dayanamaz.
- He has an ear for music.
- Onun müzik kulağı var.
- He has always devoted himself to music.
- O, her zaman kendini müziğe adadı.
- I'm interested in music.
- Müziğe ilgi duyuyorum.
- I hear Latin music is taking the music industry by storm this year.
- Bu sene Latin müziği müzik endüstrisini kasıp kavuruyormuş.
- Tom was able to hear the music from nightclub down the street.
- Tom sokağın aşağısındaki gece kulübünden gelen müziği duyabiliyordu.
- There was a brief pause and then the music began.
- Kısa bir duraklama oldu ve sonra müzik başladı.
- My big brother likes music.
- Benim ağabeyim müzik sever.
- They are talking about music.
- Müzik hakkında konuşuyorlar.
- Do you know much about music?
- Müzik hakkında çok şey biliyor musun?
- What music do you like?
- Hangi müziği seversin?
- I often study with music.
- Sık sık müzikle çalışırım.
- This music is giving me a headache.
- Bu müzik bende baş ağrısı yapıyor.
- This music allows you to relax after work.
- Bu müzik işten sonra rahatlamanızı sağlar.
- Music feeds our imagination.
- Müzik hayal gücümüzü besler.
- The radio was playing soft music.
- Radyoda hafif müzik çalıyordu.
- Tom cranked up the music.
- Tom müziğin sesini yükseltti.
- Music has no age.
- Müziğin yaşı yoktur.
- Tom was hired to supervise the production of Mary's music video.
- Tom, Mary'nin müzik videosunun yapımını denetlemek için işe alındı.
- A nation creates music — the composer only arranges it.
- Bir ulus kendi müziğini yaratır - besteci yalnızca onu düzenler.
- Margaret has a talent for music.
- Margaret'in müzik yeteneği var.
- She likes poetry and music.
- O, şiiri ve müziği seviyor.
- The kind of music one listens to is a matter of preference.
- Birinin dinlediği müzik türü bir tercih meselesidir.
- Music is love.
- Müzik aşktır.
- What kind of music do they play?
- Ne tür müzik çalıyorlar?
- He has always devoted himself to music.
- Kendini daima müziğe adamıştır.
- Tom turned on the music.
- Tom müziği açtı.
- Music gratifies the ears.
- Müzik kulakları tatmin eder.
- If this kind of music floats your boat, let me recommend a few other musicians you may want to listen to.
- Eğer bu tür müzikler hoşunuza gidiyorsa, size dinlemek isteyebileceğiniz birkaç müzisyen daha önereyim.
- Mary loves studying music.
- Mary müzik çalışmayı seviyor.
- Talking about music is like dancing about architecture.
- Müzik hakkında konuşmak mimari hakkında dans etmek gibidir.
- Do stop talking and listen to the music.
- Konuşmayı bırakın ve müziği dinleyin.
- Michael Jackson's music is enjoyed by people of many countries.
- Michael Jackson'ın müziği pek çok ülkenin insanları tarafından sevilir.
- At the time, music was everything to us.
- O zamanlar müzik bizim için her şeydi.
- Tom doesn't want to study music.
- Tom müzik okumak istemiyor.
- Tom turned off the music.
- Tom müziği kapattı.
- They love studying music.
- Müzik çalışmayı severler.
- I recognized my former music professor at the party.
- Ben partide eski müzik öğretmenimi tanıdım.
- Music surrounds our lives like air.
- Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.
- We need music.
- Müziğe ihtiyacımız var.
- I have to find out what that music is.
- O müziğin ne olduğunu öğrenmek zorundayım.
- Who's your favorite music artist?
- En sevdiğin müzik sanatçısı kim?
- I often listen to sad music.
- Sık sık hüzünlü müzik dinlerim.
- He likes sports as well as music.
- Müziğin yanı sıra sporu da seviyor.
- It is one of the biggest summer music festivals.
- Bu en büyük yaz müzik festivallerinden biridir.
- Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.
- Her insanın eseri, ister edebiyat, ister müzik, ister resim, ister mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.
- The music is peaceful.
- Müzik huzurlu.
- Listen to the music.
- Müziği dinle.
- Could you turn down the music a little?
- Müziğin sesini biraz kısabilir misin?
- Turn the music off.
- Müziği kapat.
- Everybody loves music.
- Herkes müzik sever.
- She as well as her friends is fond of music.
- Arkadaşları gibi o da müziğe düşkündür.
- I hear the music.
- Müziği duyuyorum.
- Please turn the music down a bit.
- Lütfen müziğin sesini biraz kıs.
- I can't imagine life without music.
- Müziksiz bir hayat düşünemiyorum.
- What kind of music will you guys be playing?
- Ne tür müzik çalacaksınız?
- Her music makes me dream.
- Onun müziği bana hayal kurdurur.
- Music affords us much pleasure.
- Müzik bize çok zevk verir.
- Tom's music is amazing.
- Tom'un müziği inanılmazdır.
- Mary likes listening to Hip-Hop music.
- Mary Hip-Hop müzik dinlemeyi seviyor.
- He seemed to be very keen on music.
- Müziğe çok meraklı görünüyor.
- Do you like this music?
- Bu müziği seviyor musun?
- Tom doesn't listen to mainstream music.
- Tom ana akım müzik dinlemiyor.
- I wouldn't be able to live without music.
- Müzik olmadan yaşayamam.
- If it wasn't for music, the world would be a dull place.
- Eğer müzik olmasaydı dünya sıkıcı bir yer olurdu.
- This is the first time I've ever listened to Hungarian music.
- İlk defa Macar müziği dinliyorum.
- My sister went to Italy to study music.
- Kız kardeşim müzik eğitimi almak için İtalya'ya gitti.
- I hear the music from the ice cream truck.
- Dondurma kamyonundan gelen müziği duyuyorum.
- When it comes to music I have no ear for it.
- Benim müzik konusunda kulağım hiç iyi değil.
- Do you love music?
- Müzik sever misin?
- Music is noise that thinks.
- Müzik, düşünen sestir.
- The Wedding March always reminds me of the music played when soldiers go into battle.
- Düğün Marşı bana her zaman askerler savaşa giderken çalınan müziği hatırlatır.
- I love playing music with Tom.
- Tom'la müzik yapmayı seviyorum.
- Talent for music runs in their blood.
- Müzik yeteneği kanlarında var.
- I am listening to the music.
- Müzik dinliyorum.
- Nancy likes music.
- Nancy, müzikten hoşlanıyor.
- Tom started dancing to the music.
- Tom müzik eşliğinde dans etmeye başladı.
- Have you ever heard that music played on the guitar?
- Bu müziğin gitarla çalındığını hiç duydunuz mu?
- Tom is a good music teacher.
- Tom iyi bir müzik öğretmenidir.
- Are you listening to music?
- Müzik mi dinliyorsun?
- Music is your passion.
- Müzik senin tutkun.
- I'm listening to Celtic music.
- Kelt müziği dinliyorum.
- He loves music ardently.
- Müziği çok sever.
- He loves studying music.
- Müzik çalışmayı seviyor.
- You can turn the music off if you want to.
- İstersen müziği kapatabilirsin.
- We love studying music.
- Müzik çalışmayı seviyoruz.
- I majored in music.
- Müzikte ihtisas yaptım.
- Even if you don't like music, you'll enjoy his concert.
- Müzikten hoşlanmasanız bile onun konserini seveceksiniz.
- In order to relax, I need to listen to soothing music.
- Rahatlamak için, rahatlatıcı müzik dinlemem gerekiyor.
- It was Tom's dream to teach music.
- Müzik öğretmek Tom'un hayaliydi.
- Tom isn't interested in music.
- Tom müzikle ilgilenmiyor.
- I thought I heard music.
- Müzik duyduğumu sandım.
- I'm not saying his music is bad.
- Ben onun müziğinin kötü olduğunu söylemiyorum.
- The music is in balance with the structure of the movie.
- Müzik filmin yapısıyla uyumlu.
- Tom likes music.
- Tom müziği sever.
- Let's have a drink and listen to some music.
- Bir şeyler içelim ve biraz müzik dinleyelim.
- Tom eats, sleeps and breathes music.
- Tom müzikle beslenir, uyur ve nefes alır.
- There's music for everyone.
- Herkes için müzik vardır.
- I can't stand loud music.
- Yüksek sesli müziğe dayanamıyorum.
- You should seriously consider majoring in music.
- Müzikte uzmanlaşmayı ciddi olarak düşünmelisin.
- I like music better than sports.
- Müziği spordan daha çok seviyorum.
- Tom's music is beautiful.
- Tom'un müziği güzeldir.
- I was listening to French music.
- Fransız müziği dinliyordum.
- Music is important to me.
- Müzik benim için önemli.
- I really just don't like Christmas music.
- Noel müziğini hiç sevmiyorum işte.
- Music is a big part of my life.
- Müzik hayatımın büyük bir parçasıdır.
- He talked about music.
- Müzik hakkında konuştu.
- She likes poetry and music.
- Şiir ve müzik sever.
- The music is too loud.
- Müziğin sesi çok yüksek.
- Which kind of music do you like?
- Hangi tür müzikten hoşlanıyorsun?
- I love to write music.
- Müzik yazmayı seviyorum.
- Tom doesn't like that kind of music.
- Tom o tür müziği sevmez.
- I asked her what kind of music she liked.
- Ben ona ne tür müzik sevdiğini sordum.
- As soon as she wakes up, we'll turn on the music.
- O uyanır uyanmaz müziği açacağız.
- I listen to all kinds of music.
- Her türlü müzik dinlerim.
- I can't live without music.
- Müziksiz yaşayamam.
- Tom shouted over the music.
- Tom müziğin sesini bastırabilmek için bağırdı.
- My most favorite style of music is pop music.
- En çok sevdiğim müzik türü pop müziktir.
- The music stopped.
- Müzik durdu.
- I was carried away by the music.
- Müzik beni benden aldı.
- Tom went to Boston to study music.
- Tom müzik eğitimi almak için Boston'a gitti.
- I enjoy music.
- Müziği seviyorum.
- Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
- I like listening to ambient music at night.
- Geceleri ambiyans müziği dinlemeyi severim.
- Tom loves Indian music.
- Tom, Hint müziğini sever.
- She devoted her life to music.
- Hayatını müziğe adamıştır.
- His music has attained great popularity overseas.
- Müziği yurtdışında büyük popülerlik kazandı.
- I thought Mary liked this kind of music.
- Mary'nin bu tür müzikten hoşlandığını sanıyordum.
- Ann likes music very much.
- Ann müzikten çok hoşlanır.
- The music lured everyone.
- Müzik herkesi cezbetti.
- My mother loves music.
- Annem müziği çok sever.
- Tom isn't a music teacher anymore.
- Tom artık müzik öğretmeni değil.
- Ken likes music very much.
- Ken müziği çok seviyor.
- Tom thought the music was too loud, but he was too tired to get up and turn the volume down.
- Tom müziğin sesinin çok yüksek olduğunu düşündü ama kalkıp sesi kısamayacak kadar yorgundu.
- This type of music is not to everyone's taste.
- Bu tür müzik herkesin zevkine göre değil.
- I listen to a lot of music.
- Çok müzik dinlerim.
- Their music makes me dream.
- Onların müziği bana hayal kurduruyor.
- Tom likes football and music.
- Tom futbolu ve müziği seviyor.
- Mary is fascinated by German music.
- Mary Alman müziğinden etkilendi.
- Tom chose music as a career.
- Tom bir kariyer olarak müzik seçti.
- What kind of music do you like listening to?
- Ne tür müzik dinlemeyi seversin?
- He has a good ear for music.
- İyi bir müzik kulağı var.
- I can't read music.
- Ben müzik okuyamıyorum.
- Tom doesn't like the music I listen to.
- Tom dinlediğim müziği sevmez.
- Turn this music off immediately.
- Bu müziği hemen kapat.
- Tom turned the music up very loud.
- Tom müziğin sesini çok açtı.
- Tom turned the music down.
- Tom müziğin sesini kıstı.
- Tom is swaying slightly with the music.
- Tom müzikle hafifçe sallanıyor.
- They went to the music festival.
- Onlar müzik festivaline gitti.
- Where there is music there is joy.
- Müziğin olduğu yerde neşe vardır.
- Come to watch us play music sometime.
- Bir ara bizi müzik çalarken izlemeye gel.
- Music has settled her nerves.
- Müzik onun sinirlerini yatıştırdı.
- This station plays good music.
- Bu istasyon iyi müzik çalıyor.
- We seem to like the same kind of music.
- Aynı tür müzikten hoşlanıyor gibiyiz.
- Tom really likes music a lot.
- Tom gerçekten müziği çok sever.
- I've played this piece of music before.
- Bu müzik parçasını daha önce çaldım.
- Stop listening to this crappy music.
- Şu boktan müziği dinlemeyi bırak.
- Are you fond of music?
- Müziğe düşkün müsünüz?
- I'm not interested in music.
- Müzik ilgimi çekmiyor.
- Tom loves Indian music.
- Tom Hint müziğini sever.
- Tom can't stand loud music.
- Tom yüksek sesli müziğe katlanamaz.
- Muslims don't play music at the mosque.
- Müslümanlar camide müzik çalmaz.
- Do you like music?
- Müzik sever misin?
- Tom is a good music teacher.
- Tom iyi bir müzik öğretmeni.
- Both Tom and Mary plan to study music in Boston.
- Hem Tom hem de Mary Boston'da müzik eğitimi almayı planlıyorlar.
- If you want to know about the Sixties, play the music of The Beatles.
- 60'lı yaşlar hakkında bilgi edinmek isterseniz The Beatles'ın müziğini çalın.
- You don't like music.
- Müziği sevmiyorsun.
- I hate this kind of music.
- Bu tür müzikten nefret ediyorum.
- Susie loves Japanese music.
- Susie Japon müziğini seviyor.
- He stands alone as a conductor of ballet music.
- O, bağımsız bir bale müziği şefi.
- Music unites.
- Müzik birleştirir.
- In my opinion, eastern music is too noisy.
- Bence doğu müziği çok gürültülü.
- I like the kind of music that Tom plays.
- Tom'un çaldığı müzik türünü seviyorum.
- Tom shouted over the music.
- Tom müzikten daha yüksek sesle bağırdı.
- I like Irish music.
- İrlanda müziğini severim.
- They danced to the sound of the music.
- Müziğin sesiyle dans ettiler.
- Do you like Italian music?
- İtalyan müziğinden hoşlanır mısın?
- Music is a gift from God.
- Müzik Tanrı'nın bir armağanıdır.
- When upbeat music starts playing, I just start dancing.
- Neşeli bir müzik çalmaya başladığında, dans etmeye başlıyorum.
- Are you interested in Japanese music?
- Japon müziğiyle ilgileniyor musunuz?
- Does everybody love music?
- Herkes müzik sever mi?
- Music is inner life, and he will never suffer loneliness who has inner life.
- Müzik içsel yaşamdır ve içsel yaşamı olan biri asla yalnızlık çekmez.
- Music is an important part of my life.
- Müzik hayatımın önemli bir parçası.
- She taught music for thirty years.
- O, otuz yıl boyunca müzik öğretti.
- Tom isn't a music teacher anymore.
- Tom artık bir müzik öğretmeni değil.
- I thought Tom said that he liked this kind of music.
- Tom'un bu tür müzikten hoşlandığını söylediğini sanıyordum.
- He still keeps up his interest in music.
- Hala müziğe olan ilgisini sürdürüyor.
- Please turn down the music.
- Lütfen müziğin sesini kısın.
- My music teacher was surprised to know I know how to cook.
- Müzik öğretmenim yemek yapmayı bildiğimi öğrenince çok şaşırdı.
- The people came out of their houses to listen to his music.
- İnsanlar onun müziğini dinlemek için evlerinden çıktılar.
- That music is grating on my nerves.
- Bu müzik sinirlerimi bozuyor.
- I hate music.
- Müzikten nefret ediyorum.
- The music ended, and they are still dancing.
- Müzik bitti ve onlar hala dans ediyor.
- She likes music better than anything else.
- Müziği diğer her şeyden daha çok seviyor.
- I don't understand music.
- Ben müzikten anlamıyorum.
- He likes not only music but sports as well.
- Sadece müziği değil, sporu da sever.
- Tom isn't a music major.
- Tom müzik bölümü öğrencisi değil.
- All applicants in music must audition.
- Tüm müzik adaylarının seçmelere katılması gerekir.
- I'm not keen on this kind of music.
- Bu tür müzikten hoşlanmıyorum.
- I don't like that kind of music.
- Bu tür müzikten hoşlanmıyorum.
- My father does not like music.
- Babam müzikten hoşlanmaz.
- Even if you don't like music, you'll enjoy his concert.
- Müzikten hoşlanmasanız bile onun konserinden keyif alacaksınız.
- Ken likes music very much.
- Ken müziği çok sever.
- Talking of music, what kind of music do you like?
- Müzik demişken, ne tür müziklerden hoşlanırsınız?
- He went to Austria for the purpose of studying music.
- Müzik eğitimi almak için Avusturya'ya gitti.
- Enya’s music is good.
- Enya'nın müziği iyi.
- His music is rich in polyphony.
- Onun müziği çokseslilik açısından zengin.
- That music is grating on my nerves.
- Bu müzik sinirimi bozuyor.
- Tom hates listening to this kind of music.
- Tom bu tür müzik dinlemekten nefret eder.
- I'm interested in music.
- Müzikle ilgileniyorum.
- Music is, and will likely always be, Tom's greatest joy in life.
- Müzik Tom'un hayattaki en büyük eğlence kaynağı ve muhtemelen de hep öyle kalacak.
- Do you still write music?
- Hâlâ müzik yazıyor musun?
- Tom loves studying music.
- Tom müzik çalışmayı seviyor.
- You annoy us with your music.
- Bizi müziğinle rahatsız ediyorsun.
- I asked her what kind of music she liked.
- Ona ne tür müzikten hoşlandığını sordum.
- Tom loves talking about music.
- Tom müzik hakkında konuşmayı seviyor.
- Where words fail, music speaks.
- Sözün bittiği yerde müzik konuşur.
- My music teacher was surprised to know I know how to cook.
- Müzik öğretmenim, benim yemek yapmayı bildiğime şaşırdı.
- I study music at a university in Boston.
- Boston'da bir üniversitede müzik okuyorum.
- I like music, especially classical music.
- Müziği severim, özellikle de klasik müziği.
- That sounds like music to me.
- O bana müzik gibi geliyor.
- I love this kind of music.
- Bu tür müziği severim.
- He is fond of this kind of music.
- Bu tür müzikten hoşlanıyor.
- There was no music.
- Müzik yoktu.
- What kind of music did you listen to when you were a teenager?
- Gençken ne tür müzikler dinlerdiniz?
- Try to reproduce the music in your mind.
- Kafanızda müziği yeniden oluşturmaya çalışın.
- Tom turned the music up.
- Tom müziğin sesini açtı.
- She loves poetry and music.
- O, şiir ve müziği sever.
- He went to Italy in order to study music.
- Müzik eğitimi almak için İtalya'ya gitti.
- Tom likes music, doesn't he?
- Tom müziği seviyor, değil mi?
- Vivaldi wrote a lot of music for the bassoon.
- Vivaldi fagot için pek çok müzik yazdı.
- What's your favorite music?
- En sevdiğiniz müzik nedir?
- I like the kind of music that Tom plays.
- Tom'un çaldığı müzik türünü severim.
- For our singing lessons, we would go to the music school across the road.
- Şan derslerimiz için yolun karşısındaki müzik okuluna giderdik.
- I'm going to vomit because of this club music.
- Bu kulüp müziği yüzünden kusacağım.
- Tony did not often hear music.
- Tony sık sık müzik sesi duymadı.
- In order to relax, I need to listen to soothing music.
- Rahatlamak için sakinleştirici müzik dinlemeliyim.
- I have to find out what that music is.
- O müziğin ne olduğunu bulmalıyım.
- He has gone to Italy to study music.
- Müzik eğitimi almak için İtalya'ya gitti.
- I want to study music.
- Müzik okumak istiyorum.
- She went to Austria for the purpose of studying music.
- Müzik eğitimi almak için Avusturya'ya gitti.
- Playing music to me is like reading a book.
- Müzik çalmak benim için kitap okumak gibidir.
- Tom loves being a music student.
- Tom müzik öğrencisi olmayı seviyor.
- Do you like this kind of music?
- Bu tür müziği sever misin?
- She prefers quiet music.
- Sessiz müziği tercih eder.
- I heard Tom tapping his foot to the music.
- Tom'un müziğe göre ayağını vurduğunu duydum.
- I don't have an ear for music.
- Müzik kulağım yok.
- That girl likes that music.
- Şu kız şu müziği seviyor.
- This music brought me to tears.
- Müzik beni ağlattı.
- The music got my imagination working.
- Müzik hayal gücümü çalıştırıyor.
- We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm.
- Bazen küçümseyerek gürültü diyoruz, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik.
- Do you like Mozart's music?
- Mozart'ın müziğini sever misin?
- I've seen you playing music at Chuck's Bar and Grill.
- Chuck's Bar ve Gril'de müzik çaldığını gördüm.
- I used to make pretty good money playing music.
- Ben müzik çalarak oldukça iyi para kazanırdım.
- Listening to sad music makes me happy.
- Hüzünlü müzik dinlemek beni mutlu ediyor.
- His music is sweeping the whole country.
- Onun müziği tüm ülkeye yayılıyor.
- I knew you wouldn't like the kind of music Tom plays.
- Tom'un çaldığı müzik türünü sevmeyeceğini biliyordum.
- Please turn the music down.
- Lütfen müziğin sesini kıs.
- I enjoy listening to many kinds of music.
- Birçok türde müzik dinlemeyi severim.
- The drum is the lord of music.
- Davul, müziğin efendisidir.
- Vivaldi wrote a lot of music for the bassoon.
- Vivaldi fagot için birçok müzik yazdı.
- What type of music do you normally listen to?
- Normalde ne tür müzik dinlersin?
- Tom listened to sad music.
- Tom hüzünlü müzik dinledi.
- Music is, and will likely always be, Tom's greatest joy in life.
- Müzik Tom'un hayattaki en büyük eğlencesi ve muhtemelen hep öyle kalacak.
- I really like this kind of music.
- Bu tür müziği gerçekten seviyorum.
- I like to listen to good music.
- İyi müzik dinlemeyi severim.
- What kind of music do you like to listen to when you're driving?
- Araba kullanırken ne tür müzik dinlemekten hoşlanırsın?
- I belong to the music club.
- Müzik kulübüne üyeyim.
- Dan attended a prestigious music school.
- Dan prestijli bir müzik okuluna başladı.
- She regretted not having gone into music.
- Müzik işine girmediğine pişmanlık duyuyordu.
- Put on some music.
- Biraz müzik açın.
- I loved the music.
- Müziği sevdim.
- Enya’s music is good.
- Enya'nın müziği iyidir.
- Is that music I hear?
- Duyduğum müzik midir?
- Do you like Mozart's music?
- Mozart'ın müziğini sever misiniz?
- They are talking about music.
- Onlar müzik hakkında konuşuyorlar.
- What kind of music do you want at your wedding?
- Düğününde ne tür müzik istiyorsun?
- I knew you wouldn't like the kind of music Tom plays.
- Tom'un çaldığı müzik türünden hoşlanmayacağınızı biliyordum.
- I want to find out what kind of music Tom likes.
- Tom'un ne tür müzikten hoşlandığını öğrenmek istiyorum.
- She regretted not having gone into music.
- Müzikle ilgilenmediği için pişman oldu.
- I like music, and I listen to it every day.
- Müzikten hoşlanırım ve her gün dinlerim.
- Where there is music there is joy.
- Müziğin olduğu yerde eğlence var.
- We danced to the music.
- Müzik eşliğinde dans ettik.
- Can we talk about music?
- Müzik hakkında konuşabilir miyiz?
- Mary is a music teacher.
- Mary bir müzik öğretmeni.
- Tom asked us to turn down the music.
- Tom müziğin sesini kısmamızı istedi.
- This is the kind of music that Tom likes to listen to.
- Bu Tom'un dinlemeyi sevdiği türden bir müzik.
- What kind of music did you like when you were in high school?
- Sen lisedeyken ne tür müzikten hoşlanırdın?
- I know that downloading music from the internet without paying is wrong, but I do it anyway.
- Ödeme yapmadan internetten müzik indirmenin yanlış olduğunu biliyorum ama ben yine de yapıyorum.
- If it's a simple piece of music, I can sight-sing it.
- O basit bir müzik parçası ise onu hazırlıksız okuyabilirim.
- Music is a common speech for humanity.
- Müzik insanlığa yapılmış ortak bir söylevdir.
- I know my music isn't for everyone.
- Müziğimin herkes için olmadığını biliyorum.
- I don't like playing music for free.
- Ücretsiz müzik çalmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like that kind of music.
- O tür müziği sevmiyorum.
- She is interested in music.
- Müzikle ilgileniyor.
- This music is making me sleepy.
- Bu müzik beni uykulu yapıyor.
- Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
- Müzik ve sanat hayattan keyif almaya büyük katkı sağlayabilir.
- When Fred hears loud music, he gets annoyed.
- Fred yüksek sesli müzik duyduğunda rahatsız olur.
- This music suits my present mood.
- Bu müzik şu anki ruh halime uyuyor.
- Tom loves 8-bit music.
- Tom 8-bit müziği sever.
- I love studying music.
- Müzik çalışmayı seviyorum.
- With regards to music, he is one of the most famous critics.
- Müzik konusunda en ünlü eleştirmenlerden biridir.
- Tom asked Mary what kind of music she liked to listen to.
- Tom, Mary'ye ne tür müzik dinlemekten hoşlandığını sordu.
- He has an outstanding talent for music.
- Müzik konusunda olağanüstü bir yeteneği var.
- The girls danced to music.
- Kızlar müzik eşliğinde dans ettiler.
- I know that Nancy likes music.
- Nancy'nin müziği sevdiğini biliyorum.
- She writes music for a living.
- Geçimini sağlamak için müzik yazıyor.
- I love music, too.
- Ben de müzik seviyorum.
- Tom really likes music a lot.
- Tom müziği gerçekten çok seviyor.
- What kind of music does Tom like to listen to?
- Tom ne tür müzik dinlemekten hoşlanır?
- He turned the music off.
- Müziği kapadı.
- Music is my hobby.
- Müzik benim hobimdir.
- This music is popular with young people.
- Müzik genç insanlar arasında popülerdir.
- John has the complete collection of Sam's music.
- John Sam'in müzik koleksiyonunun tamamına sahip.
- Tom will provide music.
- Tom müzik sağlayacak.
- I loved the music.
- Müziği severdim.
- This music is highly polyphonic.
- Bu müzik hayli çok seslidir.
- He has a remarkable aptitude for music.
- Onun müziğe olağanüstü bir yeteneği var.
- Tom closed his eyes and listened to the music.
- Tom gözlerini kapadı ve müziği dinledi.
- I'm a professor, I'm living in Uberlândia at present, and I love music.
- Ben bir profesörüm, şu anda Uberlândia'da yaşıyorum, müziği seviyorum.
- He has gone to Italy to study music.
- O, müzik öğrenimi için İtalya'ya gitti.
- He could show his feeling with music instead of words.
- Duygularını kelimeler yerine müzikle gösterebilirdi.
- I love studying music.
- Ben müzik çalışmayı severim.
- They are sitting as if charmed by the music.
- Müzikten büyülenmiş gibi oturuyorlar.
- We danced to the music for hours until we were all exhausted.
- Hepimiz bitkin düşene kadar saatlerce müzik eşliğinde dans ettik.
- The music was very loud.
- Müzik çok gürültülüydü.
- Beyoncé is one of the best music artists of all time.
- Beyoncé tüm zamanların en iyi müzik sanatçılarından biridir.
- I was moved by the music.
- Ben müzikten etkilendim.
- That's music to my ears.
- Kulaklarıma müzik gibi geldi.
- Music is the soul of geometry.
- Müzik geometrinin ruhudur.
- He likes music a lot.
- O müzikten çok hoşlanır.
- What's this strange music?
- Bu garip müzik de ne?
- She went to Italy to study music.
- Müzik eğitimi almak için İtalya'ya gitti.
- What kind of music do you enjoy listening to?
- Ne tür müzik dinlemekten hoşlanırsınız?
- He applied himself to the study of music.
- Kendini müzik çalışmalarına verdi.
- What kind of music do you enjoy listening to?
- Ne tür müzik dinlemekten hoşlanırsın?
- I love Berber music.
- Berberi müziğini severim.
- We stopped talking so that we could hear the music.
- Müziği duyabilmek için konuşmayı bıraktık.
- All my friends like the same kind of music that I do.
- Tüm arkadaşlarım benimle aynı tür müzikten hoşlanıyor.
- Good music speaks for itself.
- İyi müzik kendini belli eder.
- Tom and Mary don't like the same kind of music.
- Tom ve Mary aynı tür müzikten hoşlanmıyorlar.
- She wants to go abroad so that she can study music.
- Müzik eğitimi almak için yurtdışına gitmek istiyor.
- Music is a universal language.
- Müzik evrensel bir dildir.
- The music is too loud.
- Müzik çok gürültülü.
- To me, playing music is like reading a book.
- Bana göre müzik çalmak kitap okumak gibidir.
- Nancy likes music.
- Nancy, müziği sever.
- This music puts one to sleep.
- Bu müzik insanı uyutuyor.
- Mathematics is the music of reason.
- Matematik aklın müziğidir.
- Music is her passion.
- Müzik onun tutkusu.
- Music is universal.
- Müzik evrenseldir.
- He seemed to be very keen on music.
- O, müziğe çok düşkün gibi görünüyordu.
- Music is everything.
- Müzik her şeydir.
- What was the music you were listening to?
- Dinlediğin müzik neydi?
- Dan turned off the music.
- Dan müziği kapattı.
- Do you care what kind of music we listen to?
- Ne tür müzik dinlediğimiz umurunda mı?
- What's your favorite kind of music to wake up to?
- Senin uyanmak için en sevdiğin müzik türü hangisi?
- Music is his passion.
- Müzik onun tutkusu.
- The music lured everyone.
- Müzik, herkesin ilgisini çekti.
- Music constitutes a part of me.
- Müzik benim bir parçam.
- This music is beautiful.
- Bu müzik çok güzel.
- I am not keen on this kind of music.
- Bu tür müzikten hoşlanmıyorum.
- Linda went to the park to listen to the music.
- Linda müzik dinlemek için parka gitti.
- No musician would have thought of playing that music at the funeral.
- Hiçbir müzisyen, o müziği cenaze töreninde çalmayı düşünmezdi.
- He went to Italy for the purpose of studying music.
- Müzik eğitimi almak için İtalya'ya gitti.
- This music is from the 40s.
- Bu müzik 40'lardan kalma.
- I'm going to put on some music.
- Biraz müzik açacağım.
- What kind of music do you want at your wedding?
- Düğününüzde ne tür bir müzik istiyorsunuz?
- I'm studying music.
- Müzik okuyorum.
- Tom became interested in music because his neighbor was quite a musician.
- Tom müzikle ilgilenmeye başladı çünkü komşusu çok iyi bir müzisyendi.
- Tom and Mary like the same kind of music.
- Tom ve Mary aynı tür müzikten hoşlanır.
- Tom and I like the same kind of music.
- Tom ve ben aynı tür müziği severiz.
- That music gets on his nerves.
- O müzik onu sinirlendiriyor.
- She prefers quiet music.
- O, sakin müziği tercih ediyor.
- Music bores me.
- Müzik beni sıkıyor.
- I'm getting tired of hearing Christmas music everywhere I go.
- Gittiğim her yerde Noel müziklerini duymaktan bıkıyorum.
- She went to Paris to study music.
- Müzik öğrenimi için Paris'e gitti.
- My hobby is music.
- Benim hobim müzik.
- He is interested in music.
- O müzikle ilgileniyor.
- I recognized my former music professor at the party.
- Partide eski müzik profesörümü tanıdım.
- The music stopped for a minute.
- Müzik bir dakikalığına durdu.
- We love studying music.
- Biz müzik çalışmayı seviyoruz.
- He stands alone as a conductor of ballet music.
- Bağımsız bir bale müziği şefidir.
- Tom has a talent for music.
- Tom'un müzik yeteneği var.
- We are grateful for the music he left behind.
- Ardında bıraktığı müzik için ona müteşekkiriz.
- I like the music of Austria.
- Avusturya müziğini severim.
- How do you find time to write music?
- Müzik yazmak için nasıl zaman buluyorsun?
- Tom wanted to study music.
- Tom müzik okumak istiyordu.
- Tom and Mary were dancing to the music.
- Tom ve Mary müzik eşliğinde dans ediyorlardı.
- This isn't music.
- Bu müzik değil.
- We're particularly interested in your music program.
- Özellikle müzik programınızla ilgileniyoruz.
- We enjoyed listening to the music.
- Biz müzik dinlemenin keyfini çıkardık.
- What music should we play?
- Hangi müziği çalmalıyız?
- Tom likes football and music.
- Tom futbol ve müzikten hoşlanır.
- Mary is fond of Celtic music.
- Mary Kelt müziğine düşkündür.
- He went to Italy in order to study music.
- O, müzik öğrenmek için İtalya'ya gitti.
- Tom knows very little about music.
- Tom müzik hakkında çok az şey biliyor.
- Digital music is becoming more and more popular.
- Dijital müzik giderek daha popülerleşiyor.
- Have you ever heard such beautiful music before?
- Daha önce hiç bu kadar güzel bir müzik dinledin mi?
- This music reminds me of that girl.
- Bu müzik bana o kızı hatırlatır.
- Tom has decided to major in music.
- Tom müzikte uzmanlaşmaya karar verdi.
- Music feeds our imagination.
- Müzik bizim hayal gücümüzü besler.
- I love this kind of music.
- Bu tür müziği seviyorum.
- He settled down in his armchair to listen to the music.
- O, müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.
- Both Tom and Mary swayed to the music.
- Hem Tom hem de Mary müzikle sallandılar.
- I would like to go to Austria in order to study music.
- Müzik eğitimi almak için Avusturya'ya gitmek istiyorum.
- What's your favorite kind of music to wake up to?
- Uyanmak için en sevdiğiniz müzik türü nedir?
- You never turn off the music and the lights before going to bed.
- Yatmadan önce müziği ve ışıkları asla kapatmazsın.
- He excelled in music even as a child.
- O, bir çocukken müzikte sivrildi.
- You like music, don't you?
- Müziği beğeniyorsun, değil mi?
- Tom heard some music coming from the next room.
- Tom yan odadan gelen bir müzik sesi duydu.
- I like music a lot.
- Müziği çok severim.
- She is interested in music.
- O, müzikle ilgileniyor.
- Tom cranked up the music.
- Tom müziğin sesini açtı.
- Tom is swaying slightly with the music.
- Tom müzikle birlikte hafifçe sallanıyor.
- He loves music.
- O müziği sever.
- Does Tom like this kind of music?
- Tom bu tür müziği seviyor mu?
- There's no music without rhythm.
- Ritim olmadan müzik olmaz.
- The beauty of the music brought tears to her eyes.
- Müziğin güzelliği gözlerini yaşarttı.
- This music is from the 40s.
- Bu müzik kırklardan.
- She has taught music for thirty years.
- Otuz yıl boyunca müzik öğretmenliği yaptı.
- I like German schlager music.
- Alman schlager müziğinden hoşlanıyorum.
- I like listening to good music.
- İyi müzik dinlemeyi severim.
- I hear music.
- Ben müzik duyuyorum.
- He really likes music a lot.
- O, müziği gerçekten çok sever.
- The music Tom writes is pretty good.
- Tom'un yazdığı müzik oldukça iyi.
- I often listen to soothing music in order to relax.
- Rahatlamak için sık sık sakinleştirici müzik dinlerim.
- When I work, I like to listen to the music.
- Çalışırken müzik dinlemeyi severim.
- He loves studying music.
- O müzik çalışmayı seviyor.
- Tom often plays music with his friends.
- Tom sık sık arkadaşlarıyla müzik çalar.
- His music appeals to young people.
- Onun müziği genç insanlara hitap ediyor.
- Change the channel, please; that music is unbearable.
- Lütfen kanalı değiştir; o müziğe tahammül edilemez.
- Cathy seems to like music.
- Cathy müziği seviyor gibi görünüyor.
- How many people do you think have an ear for music?
- Sence kaç kişinin müzik kulağı vardır?
- Do you like Mozart's music?
- Mozart'ın müziğini beğeniyor musun?
- I love this romantic music.
- Bu romantik müziği seviyorum.
- Do you like this kind of music?
- Bu tür müzikten hoşlanıyor musun?
- Does Tom like this kind of music?
- Tom bu tür müzikten hoşlanır mı?
- If it weren't for music, the world would be a dull place.
- Eğer müzik olmasaydı, dünya sıkıcı bir yer olurdu.
- Tom doesn't listen to mainstream music.
- Tom ana akım müzikleri dinlemez.
- I make a living playing music.
- Müzik yaparak hayatımı kazanıyorum.
- Tom has good tastes in music.
- Tom'un müzikte iyi zevkleri vardır.
- Some of the girls like that sort of music, and some don't.
- Bazı kızlar bu tür müzikten hoşlanıyor, bazıları ise hoşlanmıyor.
- Which kind of music do you like?
- Hangi tür müzikten hoşlanırsın?
- Modern music is familiar to him.
- Modern müzik ona tanıdıktır.
- His music is too noisy.
- Onun müziği çok gürültülü.
- Tom has a gift for music.
- Tom'un müziğe yeteneği var.
- Tom isn't a music major.
- Tom müzik öğrencisi değil.
- You like music, don't you?
- Müziği seviyorsun, değil mi?
- They were dancing to the music.
- Müzik eşliğinde dans ediyorlardı.
- He likes both music and sports.
- O, hem müzik hem de sporları sever.
- She went to Italy for the purpose of studying music.
- İtalya'ya müzik eğitimi almak için gitti.
- It happened that she and I liked the same kind of music.
- O ve ben tesadüfen aynı tür müziği seviyoruz.
- Tom has a good ear for music.
- Tom'un iyi bir müzik kulağı var.
- I hear the music.
- Müzik duyuyorum.
- I don't really like this kind of music.
- Bu tür müzikten gerçekten hoşlanmam.
- It is not so difficult to appreciate good music.
- İyi müziği takdir etmek hiç de zor değildir.
- Mary loves studying music.
- Mary müzik eğitimi almayı seviyor.
- I'm not as fond of music as you are.
- Ben senin kadar müziğe düşkün değilim.
- He has an outstanding talent for music.
- Onun müzik için olağanüstü bir yeteneği var.
- If it's a simple piece of music, I can sight-sing it.
- Basit bir müzik parçasıysa, görerek söyleyebilirim.
- What kind of music do you play?
- Sen ne tür müzik çalıyorsun?
- I hate this music.
- Bu müzikten nefret ediyorum.
- What kind of music did you like when you were younger?
- Daha gençken ne tür müzikten hoşlanırdın?
- Music gives sound to fury, shape to joy.
- Müzik öfkeye ses, neşeye şekil verir.
- Such a wonderful music!
- Ne harika bir müzik!
- My favourite genre of music is pop.
- En sevdiğim müzik türü pop.
- He went there to study music.
- Oraya müzik okumak için gitti.
- Because of him the music world was changed forever.
- Onun yüzünden müzik dünyası sonsuza dek değişti.
- My mother loves music.
- Annem müziği sever.
- I like to play music written by my friends.
- Arkadaşlarımın yazdığı müzikleri çalmayı severim.
- Why are you downloading this music?
- Neden bu müziği indiriyorsun?
- I'm not interested in music.
- Müziğe ilgi duymuyorum.
- Your music pleases me very much.
- Müziğiniz beni çok memnun ediyor.
- Is that music I hear?
- Bu duyduğum müzik mi?
- Let's listen to some music.
- Biraz müzik dinleyelim.
- I like music as well.
- Ben de müziği severim.
- They were dancing with the music.
- Müzikle dans ediyorlardı.
- I don't like music as much as you do.
- Müziği senin sevdiğin kadar çok sevmiyorum.
- Music is a part of me.
- Müzik benim bir parçamdır.
- If it weren't for music, the world would be a boring place.
- Müzik olmasaydı, dünya sıkıcı bir yer olurdu.
- My sister adores music.
- Kız kardeşim müziğe bayılır.
- Mayuko is dancing to the music.
- Mayuko müzik eşliğinde dans ediyor.
- I like to listen to Italian music every night.
- Ben her gece İtalyan müziği dinlemekten hoşlanırım.
- She wants to go abroad so that she can study music.
- O, müzik okuyabilmek için yurt dışına gitmek istiyor.
- This kind of music makes me nervous.
- Bu tür müzik beni geriyor.
- She has an extraordinary ability in music.
- Müzik konusunda olağanüstü bir yeteneği var.
- Have you ever played music with Tom?
- Hiç Tom ile müzik çaldın mı?
- Tom heard some music coming from the next room.
- Tom bitişik odadan gelen bir müzik duydu.
- Music constitutes a part of me.
- Müzik benim bir parçamı oluşturur.
- Anyone can cultivate their interest in music.
- Herkes müziğe olan ilgisini geliştirebilir.
- Who composed this music?
- Bu müziği kim besteledi?
- Many students go to Europe for the purpose of studying music.
- Birçok öğrenci müzik eğitimi almak için Avrupa'ya gitmektedir.
- I love Aimer's music.
- Aimer'ın müziğini seviyorum.
- Extremely loud music interrupted their conversation.
- Aşırı yüksek sesli müzik onların sohbetini böldü.
- My favorite music is pop music.
- Benim en sevdiğim müzik pop müziktir.
- She understands music.
- Müzikten anlar.
- Everybody loves music.
- Herkes müziği sever.
- I hope there are some music clubs.
- Umarım müzik kulüpleri vardır.
- Let's listen to some music.
- Hadi biraz müzik dinleyelim.
- Real music isn't on the radio.
- Müziğin hası radyoda çalmıyor.
- Her music makes me dream.
- Onun müziği bana rüya gördürüyor.
- I don't understand music.
- Müzikten anlamam.
- I'm tired of always listening to the same kind of music.
- Hep aynı tür müziği dinlemekten bıktım.
- Change the channel, please; that music is unbearable.
- Kanalı değiştir lütfen; bu müzik dayanılmaz.
- He likes music very much.
- O, müziği çok sever.
- What do you like better, music or English?
- Hangisini daha çok seversin, müziği mi yoksa İngilizceyi mi?
- The music lured everyone.
- Müzik, herkesi cezbetti.
- This piece of music is way too difficult for me to play.
- Bu müzik parçasını çalmak benim için çok zor.
- I love Irish music.
- İrlanda müziğini severim.
- I'm not keen on this kind of music.
- Bu tür müziğe hevesli değilim.
- It seems to me that he likes music.
- Bana öyle geliyor ki müzikten hoşlanıyor.
- I love Aimer's music.
- Aimer'in müziğini severim.
- This is the kind of music that I like to listen to.
- Bu benim dinlemekten hoşlandığım türden bir müzik.
- When Justin Bieber started his music career, he was fourteen years old.
- Justin Bieber müzik kariyerine başladığında on dört yaşındaydı.
- She always comforted herself with music when she was lonely.
- Yalnız kaldığında kendini hep müzikle rahatlatırdı.
- Have you ever listened to such a good music?
- Hiç bu kadar güzel bir müzik dinlediniz mi?
- Tom likes this kind of music.
- Tom bu tür müziği seviyor.
- What kind of music do you like?
- Ne tür müzikten hoşlanırsınız?
- What kind of music do you usually listen to?
- Genellikle ne tür müzik dinlersiniz?
- Besides music, what else do you do?
- Müzik dışında başka ne yaparsın?
- The music was excellent.
- Müzik harikaydı.
- I like the kind of music that Tom writes.
- Tom'un yazdığı müzik türünü seviyorum.
- Their music makes me dream.
- Onların müziği bana rüya gördürüyor.
- Tom seems to like the same kind of music as Mary.
- Tom, Mary ile aynı tür müzikten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- The music carried me back to my childhood.
- Müzik beni çocukluğuma geri götürdü.
- Dan attended a prestigious music school.
- Dan prestijli bir müzik okuluna gidiyordu.
- A nation creates music — the composer only arranges it.
- Bir ulus müziği yaratır, besteci sadece onu düzenler.
- Tom decided to go to Boston to study music.
- Tom müzik eğitimi almak için Boston'a gitmeye karar verdi.
- I really like this kind of music.
- Bu tür müzikten gerçekten hoşlanıyorum.
- The music started again.
- Müzik tekrar başladı.
- I like many kinds of music.
- Birçok müzik türünü severim.
- This music is terrible.
- Bu müzik korkunç.
- I like the kind of music that Tom writes.
- Tom'un yazdığı müzik türünden hoşlanırım.
- We enjoyed listening to the music.
- Müzik dinlemekten keyif aldık.
- Music is my hobby.
- Müzik benim hobim.
- What kind of music will you guys be playing?
- Siz beyler ne tür müzik çalacaksınız?
- I often listen to sad music.
- Sık sık hüzünlü müzikler dinlerim.
- I like to play music with Tom.
- Tom'la müzik çalmayı severim.
- I love music as well as sports.
- Sporun yanı sıra müziği de seviyorum.
- I am thankful for music.
- Müzik için minnettarım.
- I heard you playing music last night.
- Dün gece müzik çaldığını duydum.
- I'm getting tired of hearing Christmas music everywhere I go.
- Gittiğim her yerde Noel müziği duymaktan sıkıldım.
- His music is highly polyphonic.
- Müziği oldukça çok sesli.
- Music surrounds our lives like air.
- Müzik hayatımızı hava gibi kuşatır.
- My daughter loves music.
- Kızım müziği sever.
- This music is beautiful.
- Bu müzik güzel.
- The girls danced to music.
- Kızlar müziğe göre dans ettiler.
- Tom knows a lot about music.
- Tom müzik hakkında çok şey bilir.
- It is not so difficult to appreciate good music.
- İyi müziği takdir etmek o kadar da zor değil.
- I love music.
- Müziğe bayılırım.
- Playing music to me is like reading a book.
- Benim için müzik çalmak bir kitap okumak gibidir.
- We talked about music.
- Biz müzik hakkında konuştuk.
- Why is music so fun to listen to?
- Müzik dinlemek neden bu kadar eğlenceli?
- Listen to this music and relax.
- Bu müziği dinle ve rahatla.
- This music allows you to relax after work.
- Bu müzik işten sonra dinlenmenize olanak verir.
- Because of him the music world was changed forever.
- Onun sayesinde müzik dünyası sonsuza dek değişti.
- Please turn down the music.
- Müziğin sesini kıs lütfen.
- I love to write music.
- Ben müzik yazmayı severim.
- Music is a common speech for humanity.
- Müzik insanlık için ortak bir dildir.
- Music has no age.
- Müziğin yaşı yok.
- If it weren't for music, the world would be a dull place.
- Müzik olmasaydı dünya sıkıcı bir yer olurdu.
- Where words fail, music speaks.
- Kelimelerin yetersiz kaldığı yerde, müzik konuşur.
- That music always reminded me of you.
- O müzik her zaman bana seni hatırlatmıştır.
- I like this music.
- Ben bu müzikten hoşlanırım.
- She liked poetry and music.
- Şiiri ve müziği severdi.
- Come watch us play music sometime.
- Bir ara gel de bizi müzik çalarken izle.
- His compositions represent the last echo of Renaissance music.
- Besteleri Rönesans müziğinin son yankısını temsil ediyor.
- I've seen you playing music at Chuck's Bar and Grill.
- Seni Chuck's Bar and Grill'de müzik yaparken gördüm.
- His music is rich in polyphony.
- Müziği çok seslilik açısından zengin.
- I came to this country for the purpose of studying music.
- Bu ülkeye müzik eğitimi amacıyla geldim.
- I'm studying music.
- Müzik öğreniyorum.
- Michael Jackson's music is enjoyed by people of many countries.
- Michael Jackson'ın müziği birçok ülkeden insan tarafından beğenilmektedir.
- I wouldn't be able to live without music.
- Müziksiz yaşayamazdım.
- Turn down the music.
- Müziğin sesini kıs.
Show More (1261)
|