|
- All those satellites would be linked to a network of control stations on the ground.
- Tüm bu uydular yerdeki kontrol istasyonlarından oluşan bir ağa bağlanacaktır.
- Well, there are things on the ground that people want.
- Yerde insanların istediği şeyler var.
- He lay injured on the ground.
- Yerde yaralı yatıyor.
- I saw some empty bottles lying on the ground.
- Yerde duran bazı boş şişeler gördüm.
- Tom lay motionless on the ground.
- Tom yerde hareketsiz yatıyordu.
- Tom stomped on the ground.
- Tom yerde tepindi.
- There's something lying on the ground.
- Yerde yatan bir şey var.
- There isn't any snow on the ground.
- Yerde hiç kar yok.
- There isn't much snow on the ground.
- Yerde fazla kar yok.
- Tom is lying unconscious on the ground.
- Tom yerde baygın yatıyor.
- Last night there was still snow on the ground, but this morning it's all melted.
- Dün gece hâlâ yerde kar vardı, ama bu sabah hepsi eridi.
- I saw some empty bottles lying on the ground.
- Yerde yatan birkaç boş şişe gördüm.
- There's not much snow on the ground.
- Yerde fazla kar yok.
- Tom sat on the ground.
- Tom yerde oturdu.
- Ideas don't really have a home on the ground, they float in the air between people.
- Fikirlerin gerçekte yerde bir evi yoktur, insanların arasında havada süzülürler.
- When I woke up, there were four inches of snow on the ground.
- Uyandığımda yerde on santim kar vardı.
- Tom is sitting on the ground.
- Tom yerde oturuyor.
- Tom saw Mary lying on the ground.
- Tom Mary'nin yerde yattığını gördü.
- I slept on the ground.
- Yerde uyudum.
- Tom is sitting on the ground.
- Tom yerde oturuyordu.
- The police officer checked to see if the body lying on the ground had a pulse.
- Polis memuru yerde yatan bedenin bir nabzı olup olmadığını görmek için kontrol etti.
- Something on the ground caught Tom's eye.
- Yerdeki bir şey Tom'un gözüne çarptı.
- Tom saw Mary lying on the ground.
- Tom, Mary'nin yerde yattığını gördü.
- Last night there was still snow on the ground, but this morning it's all melted.
- Dün gece yerde hala kar vardı ama bu sabah hepsi erimiş.
- There's snow on the ground.
- Yerde kar var.
- Tom pointed at something on the ground.
- Tom yerdeki bir şeyi işaret etti.
- The police officer checked to see if the body lying on the ground had a pulse.
- Polis memuru yerde yatan cesedin nabzının atıp atmadığını kontrol etti.
- When I woke up, there were four inches of snow on the ground.
- Uyandığımda yerde 10.16 santimetre kar vardı.
- Layla saw Sami on the ground.
- Leyla, Sami'yi yerde gördü.
- Tom bent down and picked up the money he saw on the ground.
- Tom eğildi ve yerde gördüğü parayı aldı.
- Tom saw something on the ground.
- Tom yerde bir şey gördü.
- There isn't much snow on the ground.
- Yerde çok kar yok.
- Tom and Mary were sitting on the ground.
- Tom ve Mary yerde oturuyorlardı.
- The snowstorm left more than 30 inches of snow on the ground.
- Kar fırtınası yerde 30 inçten fazla kar bıraktı.
- There were too many footprints on the ground.
- Yerde çok fazla ayak izi vardı.
- Glorify the ocean, but stay on the ground.
- Okyanusu yüceltin, ama yerde kalın.
- Do we have to lie flat on the ground?
- Yerde dümdüz yatmamız mı gerek?
- Tom's gun is on the ground.
- Tom'un silahı yerde.
- There were a lot of empty beer bottles lying on the ground near the tent.
- Çadırın yanında yerde bir sürü boş bira şişesi vardı.
- Tom and I sat on the ground.
- Tom ve ben yerde oturduk.
- Layla saw Sami on the ground.
- Layla, Sami'yi yerde gördü.
- Tom lied unconscious on the ground.
- Tom yerde bilinçsiz yatıyordu.
- Tom saw some books lying on the ground.
- Tom yerde yatan bazı kitaplar gördü.
- The soldier lay injured on the ground.
- Asker yerde yaralı yatıyordu.
- He lay injured on the ground.
- O, yerde yaralı yatıyordu.
- There are big stones on the ground.
- Yerde büyük taşlar var.
- Tom lay injured on the ground.
- Tom yerde yaralı yatıyordu.
- Tom is lying on the ground.
- Tom yerde yatıyor.
- Tom lied unconscious on the ground.
- Tom yerde baygın yatıyordu.
- There wasn't much snow on the ground.
- Yerde fazla kar yoktu.
- There was something lying on the ground.
- Yerde yatan bir şey vardı.
- I slept on the ground.
- Ben yerde uyudum.
- Tom and Mary were sitting on the ground.
- Tom ve Mary yerde oturuyordu.
- Tom stumbled over something on the ground.
- Tom yerdeki bir şeye takılıp tökezledi.
- The ball rolled on the ground towards me.
- Top yerde bana doğru yuvarlandı.
- There's no snow on the ground.
- Yerde kar yok.
Show More (53)
|
