permanent - English Turkish Sentences
English Turkish
permanent kalıcı adj.
  • I would like to see November become the permanent changeover date.
  • Kasım ayının kalıcı bir geçiş tarihi olmasını istiyorum.
  • Is it to be permanent or for a limited period?
  • Kalıcı mı olacak yoksa sınırlı bir süre için mi?
  • This approach involves forced guilt, moral inquisition and permanent psychological conditioning.
  • Bu yaklaşım zorla suçluluk duygusu, ahlaki sorgulama ve kalıcı psikolojik şartlandırmayı içerir.
Show More (77)
permanent daimi adj.
  • Terms and conditions of employment are regulated by collective agreements for both permanent and temporary employees.
  • İstihdam hüküm ve koşulları hem daimi hem de geçici çalışanlar için toplu sözleşmelerle düzenlenir.
  • The EU ought not to develop its own defence involving permanent troops.
  • AB, daimi birlikler içeren kendi savunmasını geliştirmemelidir.
  • Thereafter, the permanent concern of Parliament, and obviously of our group, is safety.
  • Bundan sonra Parlamentonun ve tabii ki grubumuzun daimi kaygısı güvenliktir.
Show More (14)
permanent sürekli adj.
  • In fact, it is even enjoying a phase of permanent expansion at European and global level.
  • Aslına bakarsan Avrupa'da ve küresel düzeyde sürekli bir genişleme evresinin keyfini çıkarmaktadır.
  • They are in a permanent learning process, through which they achieve a considerable growth in experience.
  • Sürekli bir öğrenme süreci içerisindedirler ve bu sayede deneyimlerinde kayda değer bir artış elde ederler.
Show More (-1)
permanent devamlı adj.
  • I found a permanent job with a decent salary.
  • İyi bir maaşı olan devamlı bir iş buldum.
Show More (-2)