plague - English Turkish Sentences
English Turkish
plague veba n.
  • Consider the situation in Algeria, with the plague crisis.
  • Cezayir'deki veba kriziyle ilgili durumu düşünün.
  • It really does seem as if the country has plague on all sides at once.
  • Gerçekten de sanki ülkenin her tarafı aynı anda veba salgınına yakalanmış gibi görünüyor.
  • What about if plague returns to Europe or breaks out again anywhere?
  • Peki ya veba Avrupa'ya geri dönerse ya da herhangi bir yerde tekrar patlak verirse?
Show More (21)
plague bela olmak v.
  • The boll weevil has long plagued cotton crops.
  • Pamuk kurdu uzun zamandır pamuklu bitkilerin başına bela olmuş durumda.
  • The boll weevil has long plagued cotton crops.
  • Koza kurdu uzun zamandır pamuk ekinlerinin başına bela olmuştur.
  • A huge federal budget deficit has been plaguing the American economy for many years.
  • Dev bir federal bütçe açığı, yıllardır Amerikan ekonomisinin başına bela oldu.
Show More (0)
plague salgın (hastalıktan/haşarattan kaynaklanan) n.
  • No one on the temporary committee will ever forget the aftermath of that great foot and mouth plague of 2001.
  • Geçici komitedeki hiç kimse 2001 yılındaki o büyük şap salgınının sonuçlarını asla unutmayacaktır.
  • We must stop this dangerous plague.
  • Bu tehlikeli salgını durdurmalıyız.
Show More (-1)
plague salgın hastalık n.
  • Thousands of people died during the plague.
  • Salgın hastalık sırasında binlerce insan öldü.
  • In ancient times, plagues killed many people.
  • Eski zamanlarda salgın hastalıklar birçok kişiyi öldürürdü.
Show More (-1)
plague musallat olmak v.
  • Political torment plagued Europe in the last century.
  • Geçtiğimiz yüzyılda Avrupa'nın başına siyasi belalar musallat olmuştur.
Show More (-2)