1 |
poison |
zehir |
n. |
|
- Instead, the sustainable use of pesticides gives the green light to the spreading of poison.
- Bunun yerine pestisitlerin sürdürülebilir kullanımı zehirin yayılmasına yeşil ışık yakmaktadır.
- By now, the poison has spread.
- Şimdiye kadar zehir yayıldı.
- What's your poison?
- Senin zehirin nedir?
- By now, the poison has spread.
- Şimdiye kadar zehir yayılmıştır.
- If I choose the gallows instead of the poison, I'll suffer for a shorter amount of time before dying.
- Ben zehir yerine darağacını seçersem, ölmeden önce kısa bir süre için acı çekeceğim.
- Suspicion is the poison of friendship.
- Şüphe, arkadaşlığın zehridir.
- Sami's body reacted violently to the poison.
- Sami'nin vücudu zehre şiddetli tepki verdi.
- Sami didn't realize the deadly poison was meant for him.
- Sami ölümcül zehrin kendi için olduğunu fark etmedi.
- There's no poison in this fish.
- Bu balıkta zehir yok.
- This medicine is a poison by nature.
- Bu ilaç doğal bir zehirdir.
- Sami injected Layla with poison.
- Sami, Layla'ya zehir enjekte etti.
- He killed himself by taking poison.
- Zehir alarak kendini öldürdü.
- She killed herself by taking poison.
- Zehir alarak kendini öldürdü.
- The tip of the spear was dipped in a deadly poison.
- Mızrağın ucu ölümcül bir zehre batırılmıştı.
- That stuff is poison.
- O madde zehirdir.
- If your child drinks poison, rush him to the hospital.
- Eğer çocuğunuz zehir içerse, derhal hastaneye götürün.
- If I choose the gallows instead of the poison, I'll suffer for a shorter amount of time before dying.
- Zehir yerine darağacını seçersem, ölmeden önce daha kısa süre acı çekeceğim.
- That is poison as well.
- Bu da zehir.
- War is the poison of the world.
- Savaş dünyanın zehiridir.
- This transparent liquid contains poison.
- Bu saydam sıvı zehir içerir.
- One drop of this poison is enough to kill 160 people.
- Bu zehirin bir damlası 160 kişiyi öldürmek için yeterlidir.
- The victim is thought to have taken a large quantity of poison by mistake.
- Kurbanın yanlışlıkla büyük miktarda zehir aldığı düşünülüyor.
- This poison is very effective in getting rid of roaches.
- Bu zehir hamam böceklerinden kurtulmakta çok etkilidir.
- This transparent liquid contains a kind of poison.
- Bu saydam sıvı bir tür zehir içerir.
- What kind of poison did you use?
- Ne tür zehir kullandın?
- He lost hope and killed himself by taking poison.
- O umudunu kaybetti ve zehir alarak intihar etti.
- Suspicion is the poison of friendship.
- Şüphe, dostluğun zehiridir.
- This medicine is a natural poison.
- Bu ilaç doğal bir zehirdir.
- Are you sure this isn't poison?
- Bunun zehir olmadığından emin misin?
- Sami's body reacted violently to the poison.
- Sami'nin vücudu zehire şiddetle tepki gösterdi.
- This medicine is a poison by nature.
- Bu ilaç doğası gereği bir zehir.
- He made a mistake and drank poison.
- Bir hata yaptı ve zehir içti.
- He took poison by mistake.
- O yanlışlıkla zehir aldı.
- There's no poison in this fish.
- Bu balıkta hiç zehir yok.
- One man's meat is another man's poison.
- Bir adamın eti başka bir adamın zehiridir.
- Poison can kill you.
- Zehir sizi öldürebilir.
- Tom committed suicide by taking poison.
- Tom zehir alarak intihar etti.
- Sami used an undetectable poison to kill Layla.
- Sami, Layla'yı öldürmek için tespit edilemeyen bir zehir kullandı.
- I just want to make sure this isn't poison.
- Bunun zehir olmadığından emin olmak istiyorum.
- He lost hope and killed himself with poison.
- O, ümidini kaybetti ve zehirle intihar etti.
- Are you sure this isn't poison?
- Bunun zehir olmadığına emin misin?
- This transparent liquid contains a kind of poison.
- Bu şeffaf sıvı bir tür zehir içeriyor.
- He made a mistake and drank poison.
- O bir hata yaptı ve zehir içti.
- That is poison as well.
- O da zehir.
- Is sugar a poison?
- Şeker bir zehir midir?
- Tom had a bottle of poison in his briefcase.
- Tom'un çantasında bir şişe zehir vardı.
- Sami didn't realize the deadly poison was meant for him.
- Sami, ölümcül zehirin kendisi için olduğunu anlamadı.
- Mary received a poison pen letter.
- Mary zehir zemberek bir mektup aldı.
- Tom wrote poison pen letters to most of his neighbors.
- Tom, komşularının çoğuna zehir zemberek mektuplar yazdı.
Show More (47)
|
2 |
poison |
zehirlemek |
v. |
|
- Without these, there is the risk that the attacks will give rise to legends which could poison many people's minds.
- Bunlar olmadan saldırıların birçok insanın zihnini zehirleyebilecek efsanelere yol açma riski vardır.
- It is relatively straightforward to poison water.
- Suyu zehirlemek nispeten kolaydır.
- Did you poison them?
- Onları sen mi zehirledin?
- Sami poisoned Layla to death.
- Sami, Layla'yı zehirleyerek öldürdü.
- Why did you poison her?
- Onu neden zehirledin?
- The police suspect that Tom poisoned Mary's food.
- Polis Tom'un Mary'nin yemeğini zehirlediğinden şüpheleniyor.
- Tom didn't poison Mary.
- Tom Mary'i zehirlemedi.
- I didn't poison Tom.
- Tom'u ben zehirlemedim.
- There's no doubt that Tom poisoned Mary.
- Tom'un Mary'yi zehirlediğine şüphe yok.
- Perhaps Tom will think I tried to poison him.
- Belki Tom onu zehirlemeye çalıştığımı düşünür.
- You poisoned Tom, didn't you?
- Tom'u sen zehirledin, değil mi?
- You poisoned Tom, didn't you?
- Tom'u zehirledin, değil mi?
- Did you poison him?
- Onu sen mi zehirledin?
- Someone tried to poison you.
- Biri seni zehirlemeye çalıştı.
- Why did you poison us?
- Bizi neden zehirledin?
- Somebody poisoned him.
- Biri onu zehirledi.
- The police think that Tom was the one who poisoned Mary.
- Polis, Mary'yi zehirleyenin Tom olduğunu düşünüyor.
- They tried to poison us.
- Bizi zehirlemeye çalıştılar.
- Somebody poisoned them.
- Biri onları zehirledi.
- Somebody poisoned us.
- Biri bizi zehirledi.
- Tom tried to poison us.
- Tom bizi zehirlemeye çalışmış.
- Tom tried to poison us.
- Tom bizi zehirlemeye çalıştı.
- Somebody poisoned her.
- Biri onu zehirledi.
- Someone tried to poison you.
- Biri sizi zehirlemeye çalıştı.
- The police think that Tom poisoned Mary.
- Polis, Tom'un Mary'yi zehirlediğini düşünüyor.
- The police think Tom poisoned Mary.
- Polis, Tom'un Mary'yi zehirlediğini düşünüyor.
- She poisoned her husband.
- O, kocasını zehirledi.
- Someone tried to poison Tom.
- Biri Tom'u zehirlemeye çalıştı.
- Tom has poisoned himself.
- Tom kendini zehirledi.
- I accidentally poisoned myself.
- Yanlışlıkla kendimi zehirledim.
- Tom poisoned Mary's dog.
- Tom, Mary'nin köpeğini zehirledi.
- Were you the one who poisoned Tom?
- Tom'u zehirleyen sen miydin?
- Are you trying to poison me?
- Beni zehirlemeye mi çalışıyorsun?
- There's no doubt that Tom poisoned Mary.
- Tom'un Mary'yi zehirlediğine hiç şüphe yok.
- Someone tried to poison her.
- Biri onu zehirlemeye çalıştı.
- Someone tried to poison him.
- Biri onu zehirlemeye çalıştı.
- You poisoned Tom, didn't you?
- Tom'u zehirleyen sendin, değil mi?
- Tom tried to poison Mary's dog.
- Tom, Mary'nin köpeğini zehirlemeye çalıştı.
- The police think that Tom poisoned Mary.
- Polis Tom'un Mary'yi zehirlediğini sanıyor.
- There have been many attempts to poison Tom.
- Tom'u zehirlemek için birçok girişim oldu.
- Tom didn't poison anybody.
- Tom kimseyi zehirlemedi.
- Sami poisoned his daughter.
- Sami kızını zehirledi.
- Tom didn't poison Mary.
- Tom Mary'yi zehirlemedi.
- Would my sister really try to poison me?
- Kız kardeşim beni gerçekten zehirlemeye çalışır mı?
- Why did you poison them?
- Onları neden zehirledin?
- The police suspect Tom poisoned Mary.
- Polis Tom'un Mary'yi zehirlediğinden şüpheleniyor.
- Tom tried to poison us.
- Tom bizi zehirlemeye kalktı.
Show More (44)
|
3 |
poison |
zehirli |
adj. |
|
- She's a poison pill.
- O zehirli bir hap.
- Tom was killed by a poison dart fired from a blowgun.
- Tom, üflemeli tüfekten çıkan zehirli bir okla öldürüldü.
Show More (-1)
|
4 |
poison |
zehir katmak |
v. |
|
- Fadil poisoned Layla's food.
- Fadıl Leyla'nın yemeğine zehir kattı.
Show More (-2)
|