| 1 |
presume |
varsaymak |
v. |
|
- I presume that is the case, and it should be the case, in all the countries changing over to the euro on 1 January 2001.
- 1 Ocak 2001 tarihinde Euro'ya geçen tüm ülkelerde durumun böyle olduğunu ve böyle olması gerektiğini varsayıyorum.
- Lastly, the question conjures up a presumed link between these practices and the Schengen Agreements.
- Son olarak soru bu uygulamalar ile Schengen Anlaşmaları arasında varsayılan bir bağlantıyı akla getirmektedir.
- For example, if the donor is deceased, some presume consent whereas others do not.
- Örneğin, donör vefat etmişse, bazıları rıza gösterdiğini varsayarken, diğerleri göstermez.
- I presume such preferences are mostly cultural.
- Bu tür tercihlerin çoğunlukla kültürel olduğunu varsayıyorum.
- Tom is presumed innocent.
- Tom'un masum olduğu varsayılıyor.
- Fadil presumed the bracelet belonged to Layla.
- Fadıl bileziğin Leyla'ya ait olduğunu varsaymıştı.
- Let's presume you're right.
- Haklı olduğunu varsayalım.
Show More (4)
|
| 2 |
presume |
tahmin etmek |
v. |
|
- I presume this amendment refers to the non-inclusion of synthetic alcohol in the proposal for agricultural alcohol.
- Bu değişikliğin, tarımsal alkol teklifine sentetik alkolün dahil edilmemesine atıfta bulunduğunu tahmin ediyorum.
- You'll do that tomorrow, I presume.
- Bunu yarın yapacağınızı tahmin ediyorum.
- I presume you're Tom Jackson.
- Ben senin Tom Jackson olduğunu tahmin ediyorum.
- The picture is presumed to have been painted by Picasso.
- Resmin Picasso tarafından yapıldığı tahmin ediliyor.
- Three people are still missing and presumed dead.
- Üç kişi hala kayıp ve öldükleri tahmin ediliyor.
- The men we're chasing are presumed armed and extremely dangerous.
- Peşinde olduğumuz adamların silahlı ve son derece tehlikeli oldukları tahmin ediliyor.
- The picture is presumed to have been painted by Picasso.
- Resmin Picasso tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir.
Show More (4)
|
| 3 |
presume |
sanmak |
v. |
|
- I presume the planes will not be able to get here either.
- Sanırım uçaklar da buraya gelemeyecek.
- I presume this means he will reply in the normal way and within the normal period.
- Sanırım bu, normal şekilde ve normal süre içerisinde cevap vereceği anlamına geliyor.
- I presume you're Tom Jackson.
- Sanırım siz Tom Jackson'sınız.
- Dan had been missing for two years and was presumed dead.
- Dan iki yıldır kayıptı ve öldüğü sanılıyordu.
- I presume that he has paid the money back.
- Onun parayı geri ödediğini sanıyorum.
- I presume that he has paid the money back.
- Sanırım parayı geri ödemiştir.
Show More (3)
|
| 4 |
presume |
cüret etmek |
v. |
|
- I would not presume to lecture the House on the many objectives contained in existing and draft treaties.
- Mevcut ve taslak antlaşmalarda yer alan pek çok hedef konusunda Meclis'e ders vermeye cüret edemem.
Show More (-2)
|
| 5 |
presume |
farz etmek |
v. |
|
- Fadil presumed the bracelet belonged to Layla.
- Fadıl bileziğin Leyla'ya ait olduğunu farz etti.
Show More (-2)
|
