quality - English Turkish Sentences
English Turkish
quality kalite n.
  • These utensils are made of high-quality steel.
  • Bu kaplar yüksek kaliteli çelikten yapılmıştır.
  • He enjoys collecting wines of quality from around the world.
  • Dünyanın dört bir yanındaki kaliteli şarapların koleksiyonunu yapmaktan hoşlanıyor.
  • This will prompt Turkish companies to become particularly active in the field of quality management.
  • Bu durum, Türkiye şirketlerini, kalite yönetimi alanında daha aktif olmaya yöneltecektir.
Show More (258)
quality kaliteli adj.
  • The chocolates were made with quality ingredients.
  • Çikolatalar kaliteli malzemelerden yapılmıştır.
  • We should remember that a quality secondary education creates a basis for lifelong learning.
  • Kaliteli bir orta öğretimin yaşam boyu öğrenme için bir temel oluşturduğunu unutmamalıyız.
  • It gives the consumer a wider choice and offers expansion for the quality producer.
  • Tüketiciye daha geniş bir seçenek sunmakta ve kaliteli üreticiye genişleme imkanı sağlamaktadır.
Show More (24)
quality nitelik n.
  • She has all the physical qualities of a good gymnast.
  • İyi bir jimnastikçinin tüm fiziksel niteliklerine sahip.
  • My third point is that it is not only about quantity but also about quality.
  • Üçüncü husus ise, konunun sadece nicelik değil aynı zamanda nitelik ile de ilgili olduğudur.
  • This is not enough, in terms of either quantity or quality.
  • Bu ne nicelik ne de nitelik açısından yeterli değildir.
Show More (22)
quality özellik n.
  • He has many good qualities besides being a great father.
  • Harika bir baba olmanın yanı sıra birçok iyi özelliği var.
  • Another quality of the ILO is that it combines legislation with very practical, technical support on site.
  • ILO'nun bir diğer özelliği de mevzuatı sahada çok pratik ve teknik destekle birleştirmesidir.
  • An important quality of steel is its strength.
  • Çeliğin önemli bir özelliği sağlamlığıdır.
Show More (0)
quality ses kalitesi n.
  • Let us hope that the sound quality will be better tomorrow.
  • Yarın ses kalitesinin daha iyi olacağını umalım.
Show More (-2)
quality meziyet n.
  • On Tom's death in 1998, Mary paid tribute to his personal qualities.
  • 1998'de Tom'un ölümü üzerine, Mary, onun meziyetlerini öven bir konuşma yaptı.
Show More (-2)