|
- I should like to remind you all of some figures briefly.
- Hepinize bazı rakamları kısaca hatırlatmak isterim.
- I would remind the House of my speech and my explanation of vote on 26 and 27 March.
- Meclis'e 26 ve 27 Mart tarihlerinde yaptığım konuşmayı ve oylamaya ilişkin açıklamamı hatırlatmak isterim.
- I would remind you that this is the level they had in 1999 and that in 2006 it will be 0.31%.
- Bunun 1999 yılındaki seviye olduğunu ve 2006 yılında %0,31 olacağını hatırlatmak isterim.
- But let me remind the House of what the Treaty already says.
- Ancak Meclis'e Antlaşma'nın zaten ne dediğini hatırlatmama izin verin.
- I will surprise nobody by reminding you of the position of the French delegation of my group.
- Grubumun Fransız delegasyonunun tutumunu hatırlatarak kimseyi şaşırtmayacağım.
- The official number of civilian deaths during this first week reminds us that this is not the case.
- Bu ilk hafta içinde ölen sivillerin resmi sayısı bize durumun böyle olmadığını hatırlatıyor.
- I would remind you that this issue was decided for the future of the European Union 44 years ago.
- Bu konunun 44 yıl önce Avrupa Birliği'nin geleceği için kararlaştırıldığını hatırlatmak isterim.
- Let me remind you of Article 12.
- Size 12. Maddeyi hatırlatmama izin verin.
- The fourth of November, I must remind you, is the anniversary of the assassination of Yitzhak Rabin.
- Dört Kasım'ın Yitzhak Rabin suikastının yıldönümü olduğunu hatırlatmak isterim.
- These attacks on innocent civilians remind us all of the grave security threat that terrorism poses.
- Masum sivillere yönelik bu saldırılar hepimize terörizmin yarattığı ciddi güvenlik tehdidini hatırlatmaktadır.
- I should like to remind you briefly of the main features of this programme.
- Size bu programın temel özelliklerini kısaca hatırlatmak isterim.
- It is over, and it is unfair to keep reminding Slovakia of it.
- Bitti ve Slovakya'ya bunu hatırlatmaya devam etmek haksızlık olur.
- I remind you that the first team of American governors in Iraq has already come to an end.
- Irak'taki ilk Amerikan valiler ekibinin çoktan sona erdiğini hatırlatırım.
- I would very much like to remind you what sustainability means.
- Size sürdürülebilirliğin ne anlama geldiğini hatırlatmak isterim.
- It is worth reminding ourselves that the polluter pays principle is only half the story.
- Kirleten öder ilkesinin hikayenin sadece yarısı olduğunu kendimize hatırlatmakta fayda var.
- World leaders cannot, of course, be satisfied when they are reminded that the Rio commitments have not been fulfilled.
- Dünya liderleri, Rio taahhütlerinin yerine getirilmediği hatırlatıldığında elbette tatmin olamazlar.
- The entire accession process reminds me of colonial-type dependencies.
- Tüm katılım süreci bana sömürge tipi bağımlılıkları hatırlatıyor.
- I just wish to remind us of this.
- Ben bunu bir hatırlatmak istiyorum.
- I must remind you that, as President of the European Parliament, I had the opportunity to visit Orient House.
- Avrupa Parlamentosu Başkanı olarak Orient House'u ziyaret etme fırsatım olduğunu hatırlatmak isterim.
- I must remind the House that, under Rule 110a(4), the rapporteur is fully within her rights to speak for two minutes.
- Meclise, İçtüzük 110a(4) uyarınca raportörün iki dakika konuşma hakkına sahip olduğunu hatırlatmak isterim.
- Firstly I have to remind you that we do not yet know the exact causes and the series of events.
- Öncelikle, olayların tam nedenlerini ve seyrini henüz bilmediğimizi hatırlatmak isterim.
- The situation in Italy reminds one of Russia, although the Russian leadership at least does not own television channels.
- İtalya'daki durum insana Rusya'yı hatırlatıyor, ancak Rus liderliği en azından televizyon kanallarına sahip değil.
- But let me remind the House of what the Treaty already says.
- Ancak Meclis'e Antlaşmanın zaten ne dediğini hatırlatayım.
- Need I remind you of the United Kingdom's policy on BSE?
- Birleşik Krallık'ın BSE konusundaki politikasını hatırlatmama gerek var mı?
- We would remind you, however, that more should have been done, as we proposed.
- Bununla birlikte önerdiğimiz gibi daha fazlasının yapılması gerektiğini hatırlatmak isteriz.
- Their struggle must remind us of our responsibilities.
- Onların mücadelesi bize sorumluluklarımızı hatırlatmalıdır.
- Of course, I do not need to remind you that the European Union is opposed to capital punishment.
- Elbette Avrupa Birliği'nin idam cezasına karşı olduğunu hatırlatmama gerek yok.
- Has the Commission no powers to do anything more than request or remind?
- Komisyonun talep etmek veya hatırlatmaktan başka bir şey yapma yetkisi yok mu?
- Let us remind ourselves of the United Nations Secretary-General's report on globalisation to the Millennium Assembly.
- Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Milenyum Asamblesi'ne sunduğu küreselleşme raporunu kendimize hatırlatalım.
- I should like to remind colleagues that these speeches should be limited to one minute.
- Meslektaşlarıma bu konuşmaların bir dakika ile sınırlı olması gerektiğini hatırlatmak isterim.
- We need to remind ourselves why the Nice Conference took place.
- Nice Konferansının neden gerçekleştiğini kendimize hatırlatmalıyız.
- We reminded ourselves, and we do so again, that on 1 July the sixth amendment came into force.
- Kendimize, 1 Temmuz'da altıncı değişikliğin yürürlüğe girdiğini hatırlattık ve tekrar hatırlatıyoruz.
- I would remind them that the committee went to Knowstone in Devon precisely to gather that kind of information.
- Komitenin Devon'daki Knowstone'a tam da bu tür bilgileri toplamak için gittiğini hatırlatmak isterim.
- I would, for example, remind you of the difficulties the Christians are facing in that country.
- Örneğin size bu ülkede Hıristiyanların karşılaştıkları zorlukları hatırlatmak isterim.
- Let me remind you of how the European mandate was determined.
- Size Avrupa yetkisinin nasıl belirlendiğini hatırlatmama izin verin.
- Let me remind you that in the case of the Ghent European Council he opted for a very restricted meeting.
- Ghent Avrupa Konseyi'nde çok kısıtlı bir toplantı yapmayı tercih ettiğini hatırlatmak isterim.
- I would like to remind you of the current situation as regards the fight against marine pollution.
- Deniz kirliliğiyle mücadele konusunda mevcut durumu hatırlatmak isterim.
- I take this opportunity to remind the President of his task in this respect.
- Bu vesileyle Başkan'a bu konudaki görevini hatırlatmak isterim.
- We reminded ourselves, and we do so again, that on 1 July the sixth amendment came into force.
- Kendimize 1 Temmuz'da altıncı değişikliğin yürürlüğe girdiğini hatırlattık ve bunu bir kez daha hatırlatıyoruz.
- This report has the merit of reminding us of the essential issues in lifelong learning.
- Bu rapor bize hayat boyu öğrenmenin temel konularını hatırlatmaktadır.
- It reminds us that such transportations are a cause of the explosive spread of infectious animal diseases.
- Bu tür taşımaların bulaşıcı hayvan hastalıklarının hızla yayılmasına neden olduğunu hatırlatır.
- May I remind you that the new rural development policy only started up last year.
- Yeni kırsal kalkınma politikasının sadece geçen yıl uygulanmaya başladığını hatırlatmak isterim.
- I would remind you that the role of court jester is an essential one.
- Saray soytarısı rolünün önemli bir rol olduğunu hatırlatmak isterim.
- It reminds me of something I frequently experienced in my professional life.
- Bu bana iş hayatımda sıkça yaşadığım bir şeyi hatırlattı.
- The letter reminded me of a drug addict in denial, addicted to subsidies.
- Mektup bana inkâr içindeki, sübvansiyonlara bağımlı bir uyuşturucu müptelasını hatırlattı.
- I would also remind Parliament that the decision contains a review clause.
- Ayrıca Parlamento'ya kararın bir inceleme maddesi içerdiğini de hatırlatmak isterim.
- Let us remind ourselves of what those wrongs are.
- Bu yanlışların neler olduğunu kendimize hatırlatalım.
- I would like to remind you of this because it does not exactly coincide with what you have told us.
- Bunu size hatırlatmak isterim çünkü bize anlattıklarınızla tam olarak örtüşmüyor.
- I would remind Members of the provisions of Rule 9(1), Annex I, Article 1 on declarations of interest.
- Üyelere Kural 9(1), Ek I, Madde 1'de yer alan çıkar beyanlarına ilişkin hükümleri hatırlatmak isterim.
- We must also, however, keep reminding ourselves of the logic involved.
- Bununla birlikte, işin mantığını da kendimize hatırlatmaya devam etmeliyiz.
- I desire only the destruction of an undemocratic process and I will always be reminding you of that.
- Ben sadece demokratik olmayan bir sürecin yok edilmesini arzuluyorum ve bunu size her zaman hatırlatacağım.
- I would remind Members that this is exclusively Question Time.
- Üyelere bunun sadece Soru Zamanı olduğunu hatırlatmak isterim.
- I would remind you of the debate surrounding the non-food regulation dating back some five years.
- Yaklaşık beş yıl öncesine dayanan gıda dışı yönetmeliğe ilişkin tartışmaları hatırlatmak isterim.
- I should like to remind you that a study is underway on tobacco; this study will be completed at the end of the year.
- Tütün konusunda bir çalışma yürütüldüğünü hatırlatmak isterim; bu çalışma yıl sonunda tamamlanacaktır.
- I therefore remind you that the idea was to simplify the directives.
- Bu nedenle, amacın direktifleri basitleştirmek olduğunu hatırlatmak isterim.
- May I remind colleagues that short, sharp questions are better.
- Meslektaşlarıma kısa ve keskin soruların daha iyi olduğunu hatırlatmak isterim.
- Let me remind you, in this context, that we have hitherto been highly cooperative.
- Bu bağlamda bugüne kadar son derece işbirlikçi bir tutum sergilediğimizi de hatırlatmak isterim.
- When we speak of peat it is worth reminding ourselves of scale.
- Turbadan bahsederken kendimize ölçeği hatırlatmakta fayda var.
- Furthermore, I would remind you again that we are facing the serious problem of town and country planning.
- Ayrıca ciddi bir şehir ve ülke planlaması sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu tekrar hatırlatmak isterim.
- But it should also remind us how far we still have to go.
- Ancak aynı zamanda bize daha ne kadar yol kat etmemiz gerektiğini de hatırlatmalıdır.
- There they remind us that the heavens belong to us all, as something we all share.
- Burada bize göklerin hepimize ait olduğunu, hepimizin paylaştığı bir şey olduğunu hatırlatıyorlar.
- I would take this opportunity to remind him that you cannot take a stand on more than one platform at once.
- Bu vesileyle kendisine aynı anda birden fazla platformda yer alamayacağını hatırlatmak isterim.
- I would like to remind you of a figure produced by your own services.
- Size kendi servisleriniz tarafından üretilen bir rakamı hatırlatmak isterim.
- Mr Harbour has reminded me of our confrontation but I can assure him that our confrontations are always exciting.
- Bay Harbour bana yüzleşmemizi hatırlattı ama onu temin ederim ki yüzleşmelerimiz her zaman heyecan vericidir.
- He very helpfully reminded us that we had the Convention because of the shock of Nice.
- Kendisi bize çok yardımcı olarak Nice'in yarattığı şok nedeniyle Konvansiyon'a sahip olduğumuzu hatırlattı.
- I take this opportunity to remind the President of his task in this respect.
- Bu vesileyle Cumhurbaşkanı'na bu konudaki görevini hatırlatmak isterim.
- I do not wish to remind anyone of the case of nitrophenol.
- Kimseye nitrofenol vakasını hatırlatmak istemiyorum.
- Finally, I should like to remind you of an anniversary which took place two days ago.
- Son olarak size iki gün önce gerçekleşen bir yıldönümünü hatırlatmak isterim.
- Let me remind you, in this context, that we have hitherto been highly cooperative.
- Bu bağlamda, şimdiye kadar son derece işbirlikçi olduğumuzu hatırlatmama izin verin.
- Let me remind you of the popular proverb, ‘you cannot make an omelette without breaking eggs’.
- Size popüler bir atasözünü hatırlatmama izin verin: 'yumurtaları kırmadan omlet yapamazsınız'.
- There are different voices at the bottom of the ballot box, and I would remind you of something.
- Sandığın dibinde farklı sesler var ve size bir şeyi hatırlatmak isterim.
- Let us remind ourselves of the route it took.
- Kendimize izlediği yolu hatırlatalım.
- I remind you that we work in a market place.
- Size bir pazar yerinde çalıştığımızı hatırlatırım.
- I would remind Members that this is exclusively a Question Time.
- Üyelere bunun sadece bir Soru Zamanı olduğunu hatırlatmak isterim.
- I would like to conclude by reminding you that we should at last stop blaming ourselves for things that no longer exist.
- Son olarak, artık var olmayan şeyler için kendimizi suçlamayı bırakmamız gerektiğini hatırlatmak isterim.
- The letter reminded me of a drug addict in denial, addicted to subsidies.
- Mektup bana inkâr eden, sübvansiyonlara bağımlı bir uyuşturucu bağımlısını hatırlattı.
- I would remind everyone that we are admitting around 100 million people to the Union at one time.
- Herkese tek seferde yaklaşık 100 milyon kişiyi Birliğe kabul ettiğimizi hatırlatmak isterim.
- Allow me also to remind you that people want decisions to be taken as close to themselves as possible.
- İnsanların kararların mümkün olduğunca kendilerine yakın alınmasını istediklerini de hatırlatmama izin verin.
- As I am regularly reminded, the Commission is not a Member State.
- Bana düzenli olarak hatırlatıldığı üzere, Komisyon bir Üye Devlet değildir.
- May I remind you that one of the basic objectives of the employment strategy is to integrate older people.
- İstihdam stratejisinin temel hedeflerinden birinin yaşlıların entegrasyonu olduğunu hatırlatmak isterim.
- I would remind you that we have had considerable success recently, multiplying the FIPOL fund by 5.
- Son dönemde FIPOL fonunu 5'e katlayarak önemli bir başarı elde ettiğimizi hatırlatmak isterim.
- Colleagues, I remind you that you have two minutes of speaking time.
- Meslektaşlarım, iki dakikalık konuşma süreniz olduğunu hatırlatmak isterim.
- I am sure in your discussions with Bob Zurlik you will remind him of that.
- Bob Zurlik ile yaptığınız görüşmelerde kendisine bunu hatırlatacağınızdan eminim.
- Let us remind ourselves that the knowledge economy will be driven by private investment.
- Bilgi ekonomisinin özel yatırımlar tarafından yönlendirileceğini kendimize hatırlatalım.
- However, what I have heard so far reminds me of a news item I saw recently on the television.
- Ancak şu ana kadar duyduklarım bana geçenlerde televizyonda gördüğüm bir haberi hatırlattı.
- It reminds me of when we arrived in Parliament two and a half years ago.
- Bu bana iki buçuk yıl önce Parlamentoya geldiğimiz zamanı hatırlatıyor.
- I would remind all my fellow Members of the rules of the game.
- Tüm Üye arkadaşlarıma oyunun kurallarını hatırlatmak isterim.
- May I remind you that this directive will apply to 1.5%-2% of workers in Europe.
- Bu direktifin Avrupa'daki işçilerin %1.5-%2'sine uygulanacağını hatırlatmak isterim.
- That reminds me of a joke.
- Bu bana bir fıkrayı hatırlattı.
- I might simply remind you of the tanker disasters that we have had in recent years.
- Size sadece son yıllarda yaşadığımız tanker facialarını hatırlatabilirim.
- I would remind the House that Rule 148 of the Rules of Procedure has been amended.
- Meclise İçtüzüğün 148. Maddesinin değiştirildiğini hatırlatmak isterim.
- Let me remind you of three articles in the new constitution.
- Size yeni anayasadaki üç maddeyi hatırlatmama izin verin.
- Please allow me to remind you, as a teacher of public economy, Milton Freedman, said, that we are all Post-Keynesians.
- Kamu ekonomisi hocası Milton Freedman'ın dediği gibi hepimizin Post-Keynesçi olduğunu hatırlatmama izin verin.
- I would like to remind everybody that the Council and Parliament confirmed e-Europe as a priority.
- Konsey ve Parlamentonun e-Avrupa'yı bir öncelik olarak teyit ettiğini herkese hatırlatmak isterim.
- I have mentioned the subject of the Financial Perspective, so let me remind you of the Andreasen case.
- Mali Perspektif konusundan bahsetmiştim, bu nedenle size Andreasen davasını hatırlatmama izin verin.
- I would like to remind you of this because it does not exactly coincide with what you have told us.
- Bunu size hatırlatmak isterim çünkü bize söylediklerinizle tam olarak örtüşmüyor.
- We in this House must remind ourselves that we cannot be selective in the application of principle.
- Bu Meclis'te bizler, ilkelerin uygulanmasında seçici olamayacağımızı kendimize hatırlatmalıyız.
- Let us remind ourselves of the United Nations Secretary-General's report on globalisation to the Millennium Assembly.
- Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin küreselleşme konusunda Milenyum Asamblesi'ne sunduğu raporu hatırlatalım.
- This situation reminds me of a Dutch official we once had here, when exactly the same thing happened.
- Bu durum bana bir zamanlar aynı şeyin yaşandığı Hollandalı bir yetkiliyi hatırlattı.
- May I remind you that this directive will apply to 1.5%-2% of workers in Europe.
- Bu direktifin Avrupa'daki çalışanların %1.5-%2'si için geçerli olacağını hatırlatmak isterim.
- The fourth of November, I must remind you, is the anniversary of the assassination of Yitzhak Rabin.
- Dört Kasım'ın Yitzhak Rabin suikastının yıl dönümü olduğunu hatırlatmak isterim.
- I would remind you of the crisis in Yugoslavia and, more recently, the one in Iraq.
- Size Yugoslavya'daki krizi ve daha yakın zamanda Irak'ta yaşanan krizi hatırlatmak isterim.
- I would remind you that a report on women and sport was presented to Parliament thirteen years ago.
- On üç yıl önce kadın ve sporla ilgili bir raporun Parlamento'ya sunulduğunu hatırlatmak isterim.
- I would remind them that the committee went to Knowstone in Devon precisely to gather that kind of information.
- Onlara komitenin Devon'daki Knowstone'a tam da bu tür bilgileri toplamak için gittiğini hatırlatmak isterim.
- I would also remind all of you that this is Question Time, not Statement Time or General Debate Time.
- Ayrıca hepinize bunun Soru Zamanı olduğunu, Açıklama Zamanı ya da Genel Tartışma Zamanı olmadığını hatırlatmak isterim.
- Again let me remind Parliament of the strong emphasis placed on the need for coherence.
- Bir kez daha Parlamento'ya tutarlılık ihtiyacına yapılan güçlü vurguyu hatırlatmak isterim.
- I would remind you that, as you know, this was a unilateral decision taken by the Kosovo authorities.
- Bildiğiniz üzere bunun Kosova makamları tarafından alınan tek taraflı bir karar olduğunu hatırlatmak isterim.
- I would remind you of the debate surrounding the non-food regulation dating back some five years.
- Yaklaşık beş yıl öncesine dayanan gıda dışı tüzükle ilgili tartışmaları hatırlatmak isterim.
- The situation in Italy reminds one of Russia, although the Russian leadership at least does not own television channels.
- İtalya'daki durum Rusya'yı hatırlatıyor, ancak Rus liderliği en azından televizyon kanallarına sahip değil.
- Let me remind you that the EU is by far the world's largest importer of agricultural products from poor countries.
- AB'nin yoksul ülkelerden dünyanın açık ara en büyük tarım ürünleri ithalatçısı olduğunu hatırlatmama izin verin.
- I would also like to remind you about the vital concept of location advantages.
- Ben de size konum avantajı gibi hayati bir kavramı hatırlatmak isterim.
- It is also right that we should be proud of what we have achieved and constantly remind ourselves of it.
- Başardıklarımızla gurur duymamız ve bunu kendimize sürekli hatırlatmamız da doğrudur.
- I would like to remind the House of the importance of the proposal we are debating today, for various reasons.
- Meclise bugün görüşmekte olduğumuz teklifin çeşitli nedenlerle taşıdığı önemi hatırlatmak isterim.
- Let me remind you that Erika was registered in Valletta.
- Erika'nın Valletta'da kayıtlı olduğunu hatırlatmak isterim.
- How much longer will it go on requesting and reminding before some action is taken by somebody?
- Birileri tarafından harekete geçilmeden önce bu talep ve hatırlatmalar daha ne kadar devam edecek?
- Let me remind you that ICANN was created in October 1998 in order to stand up to American hegemony in Internet running.
- ICANN'in Ekim 1998'de İnternet yönetiminde Amerikan hegemonyasına karşı durmak için kurulduğunu hatırlatmak isterim.
- In this respect, I would remind the chairman - who furthermore is Greek - of the famous myth of Procrustes.
- Bu bağlamda, Yunanlı olan başkana ünlü Procrustes efsanesini hatırlatmak isterim.
- Let me remind you of the popular proverb, ‘you cannot make an omelette without breaking eggs’.
- Size popüler bir atasözünü hatırlatayım: 'Yumurtaları kırmadan omlet yapamazsınız'.
- These three pandemics have reminded us that the planet is like another Space Shuttle Columbia.
- Bu üç salgın bize gezegenin bir başka Columbia Uzay Mekiği gibi olduğunu hatırlattı.
- The practice of preparing lists of writers which should not be published reminds one of times we all believed were over.
- Yayınlanmaması gereken yazarlar listesi hazırlama uygulaması, hepimizin bittiğine inandığı zamanları hatırlatıyor.
- Mr Belder was right to remind us of the need for the strategy.
- Sayın Belder stratejiye duyulan ihtiyacı hatırlatmakta haklıydı.
- We would remind the House that the Schengen Information System started up in 1995, well before 11 September 2001.
- Meclis'e Schengen Bilgi Sistemi'nin 11 Eylül 2001'den çok önce, 1995 yılında başladığını hatırlatmak isteriz.
- We must remind ourselves of what the situation was like.
- Kendimize durumun nasıl olduğunu hatırlatmalıyız.
- Let me remind you that Europe has 7 million blood donors out of a population of 360 million.
- Avrupa'nın 360 milyonluk nüfusu içinde 7 milyon kan bağışçısı olduğunu hatırlatmak isterim.
- We Liberals would like to remind everyone of Article 2 of the EU-Egypt Association Agreement.
- Biz Liberaller herkese AB-Mısır Ortaklık Anlaşmasının 2. Maddesini hatırlatmak isteriz.
- I would remind the House once again that our proposals for this area relate only to distribution.
- Meclis'e bir kez daha bu alandaki önerilerimizin sadece dağıtımla ilgili olduğunu hatırlatmak isterim.
- On this opportunity, I would like to remind you a belief of mine and my advice.
- Bu vesileyle bir inancımı ve tavsiyemi de hatırlatmak isterim.
- And remind you why you loved it in the first place.
- Ve en başından neden sevdiğinizi hatırlatın.
- On this opportunity, I would like to remind you a belief of mine and my advice.
- Bu vesileyle sizlere bir inancımı ve tavsiyemi hatırlatmak istiyorum.
- It's not like I didn't call to remind you.
- Hatırlatmak için seni aramadım da değil yani.
- On this opportunity, I would like to remind you a belief of mine and my advice.
- Bu vesile ile ben bir inancımı ve bir nasihatımı hatırlatmak istiyorum.
- Thank you for reminding me.
- Bana hatırlattığın için teşekkürler.
- Remind me later.
- Sonra hatırlatırsın.
- Thanks for reminding me.
- Hatırlattığın için teşekkürler.
- This doesn't remind me of anything.
- Bu bana hiçbir şey hatırlatmıyor.
- It reminds me of Tom.
- O bana Tom'u hatırlatıyor.
- You remind me of my daughter.
- Bana kızımı hatırlatıyorsun.
- This song reminds me of my hometown.
- Bu şarkı bana memleketimi hatırlatıyor.
- Seeing the woman with the yellow hat reminded me of a story.
- Sarı şapkalı kadını görmek bana bir hikayeyi hatırlattı.
- We called to remind him lest he come late.
- Geç kalmasın diye ona hatırlatmak için aradık.
- That portrait reminds me of someone I knew a long time ago.
- O portre, bana uzun süre önce tanıdığım birini hatırlatıyor.
- Remind me that there is a meeting on Monday.
- Pazartesi günü bir toplantı olduğunu hatırlat bana.
- Thanks for reminding me!
- Bana hatırlattığın için teşekkürler!
- This reminds me of someone.
- Bu bana birini hatırlatıyor.
- Your voice reminds me of your mother.
- Sesin bana anneni hatırlatıyor.
- The way he walks reminds me very much of his father.
- Onun yürüme tarzı babasını bana çok hatırlatıyor.
- This song reminds me of someone.
- Bu şarkı bana birisini hatırlatıyor.
- This is the last time I'm going to remind you.
- Bu sana son hatırlatışım olacak.
- Do I really remind you of him?
- Sana gerçekten onu hatırlatıyor muyum?
- What you have just said reminds me of an old saying.
- Az önce söylediğin şey bana eski bir atasözünü hatırlatıyor.
- The story reminds me of an experience I had long ago.
- Bu hikâye bana çok uzun zaman önce yaşadığım bir tecrübeyi hatırlatıyor.
- I'll remind you to do that.
- Bunu sana hatırlatacağım.
- That music always reminded me of you.
- O müzik bana hep seni hatırlattı.
- It reminds me of someone.
- Bu bana birini hatırlatıyor.
- Our teacher reminded us not to forget our homework.
- Öğretmenimiz bize ev ödevimizi unutmamamızı hatırlattı.
- Does this remind you of anybody?
- Bu sana birini hatırlatıyor mu?
- But let me remind you of one thing.
- Ama size bir şeyi hatırlatmama izin verin.
- This song always reminds me of my childhood.
- Bu şarkı bana her zaman çocukluğumu hatırlatıyor.
- This reminds me of them.
- Bu bana onları hatırlatıyor.
- You remind me of someone.
- Bana birini hatırlatıyorsun.
- Ah, that reminds me of the old days!
- Ah, bu bana eski günleri hatırlattı!
- You remind me of your mother whenever I meet you.
- Ne zaman sana rastlasam bana anneni hatırlatıyorsun.
- It reminds me of something!
- O bana bir şey hatırlatıyor!
- This music reminds me of that girl.
- Bu müzik bana o kızı hatırlatır.
- She reminds me very much of her mother.
- Bana annesini çok fazla hatırlatıyor.
- Tom reminded Mary that he wanted to do that today.
- Tom Mary'ye bunu bugün yapmak istediğini hatırlattı.
- That reminded me of you.
- Bu bana seni hatırlattı.
- Let me remind you again that March 31st is the due date.
- Son teslim tarihinin 31 Mart olduğunu tekrar hatırlatmak isterim.
- When I heard that song, it reminded me of my childhood.
- Bu şarkıyı duyduğumda, bana çocukluğumu hatırlattı.
- His belly reminds me of postcards from Japan - flat and pretty.
- Onun göbeği bana Japonya'dan gelen düz ve güzel kartpostalları hatırlatıyor.
- Tom reminded us of our duty.
- Tom bize görevimizi hatırlattı.
- This view reminds me of my home town.
- Bu manzara bana memleketimi hatırlatıyor.
- Tom has already reminded Mary to do that.
- Tom zaten Mary'nin bunu yapmasını hatırlattı.
- He reminds me of someone.
- Bana birini hatırlatıyor.
- Why don't you call Tom and remind him about the party on Friday?
- Niçin Tom'u aramıyorsun ve ona cuma günkü partiyi hatırlatmıyorsun?
- Remind me to thank Tom the next time I see him.
- Gelecek sefer onu gördüğümde Tom'a teşekkür etmemi hatırlat.
- Mary reminds me of myself at that age.
- Mary bana o yaşlardaki halimi hatırlatıyor.
- You like a language that reminds you of your own?
- Sana kendi dilini hatırlatan bir dili mi seviyorsun?
- Tom forgot to remind Mary about the meeting.
- Tom, Mary'ye toplantıyı hatırlatmayı unuttu.
- Tom reminds me of someone I went to school with.
- Tom bana aynı okula gittiğim birini hatırlatıyor.
- Don't forget to remind Tom to do that.
- Tom'a bunu yapmasını hatırlatmayı unutma.
- Maybe you need to be reminded how dangerous Tom is.
- Belki de Tom'un ne kadar tehlikeli olduğunun size hatırlatılması gerekiyordur.
- He is forgetful sometimes so never forget to remind him about the schedules.
- Bazen unutkandır, bu yüzden ona programları hatırlatmayı asla unutmayın.
- I'm calling to remind you of our dinner plans.
- Akşam yemeği planımızı hatırlatmak için arıyorum.
- The red umbrella reminded her of her grandma.
- Kırmızı şemsiye ona büyükannesini hatırlattı.
- The cottage reminded me of the happy times I had spent with her.
- Sayfiye evi, bana onunla birlikte geçirdiğim mutlu günleri hatırlattı.
- Does that remind you of anything?
- Bu sana bir şey hatırlatıyor mu?
- Who does that remind you of?
- Bu sana kimi hatırlatıyor?
- Tom reminds me a lot of my dad.
- Tom bana babamı çok hatırlatıyor.
- He was reminded to pay his taxes.
- Ona vergilerini ödemesi hatırlatıldı.
- I just wanted to remind you to pick Tom up after school.
- Sadece Tom'u okuldan sonra almanı hatırlatmak istedim.
- Tom reminds me of my ex-husband.
- Tom bana eski kocamı hatırlatıyor.
- Her eyes remind me of a cat's eyes.
- Gözleri bana bir kedinin gözlerini hatırlatıyor.
- Tom reminds me a lot of John.
- Tom bana John'u çok hatırlatıyor.
- There were so many things that reminded Tom of Mary.
- Tom'a Mary'yi hatırlatan çok şey vardı.
- It reminds me of the good old times.
- O bana eski güzel zamanları hatırlatıyor.
- Please remind me to post the letter.
- Lütfen bana mektubu postalamamı hatırlat.
- Remind him to come home early.
- Ona eve erken gelmesini hatırlat.
- Tom reminded Mary to smile.
- Tom, Mary'ye gülümsemesini hatırlattı.
- Tom reminded Mary to go to the bank.
- Tom Mary'ye bankaya gitmesini hatırlattı.
- This reminds me of him.
- Bu bana onu hatırlatıyor.
- This picture reminds me of my childhood.
- Bu resim bana çocukluğumu hatırlatıyor.
- That reminds me of home.
- Bana evimi hatırlatıyor.
- It reminds me of you.
- Bu bana seni hatırlatıyor.
- You just reminded me of someone.
- Bana birini hatırlattın.
- Doesn't that remind you of anything?
- Bu sana bir şey hatırlatmıyor mu?
- That song reminds me of my childhood.
- O şarkı bana çocukluğumu hatırlatıyor.
- This song reminds me of the good old days.
- Bu şarkı bana eski güzel günleri hatırlatıyor.
- It reminds me of her.
- Bana onu hatırlatıyor.
- Thank you for reminding me about the meeting I have to attend.
- Katılmam gereken toplantıyı hatırlattığın için teşekkür ederim.
- That reminds me of him.
- Bu bana onu hatırlatıyor.
- Snow reminds me of my hometown.
- Kar bana benim memleketi hatırlatıyor.
- You remind me of myself.
- Bana kendimi hatırlatıyorsun.
- Who does this remind you of?
- Bu size kimi hatırlatıyor?
- I've already reminded Tom to do that.
- Tom'a bunu yapmasını hatırlattım bile.
- Tom reminded Mary not to forget to flush the toilet.
- Tom Mary'ye tuvalette sifonu çekmeyi unutmamasını hatırlattı.
- When I heard that song, it reminded me of when I was a kid.
- Bu şarkıyı duyduğumda, bana çocukluğumu hatırlattı.
- We called to remind him lest he come late.
- Geç gelmesin diye hatırlatmak için aradık.
- Maybe you need to be reminded how dangerous Tom is.
- Tom'un ne kadar tehlikeli olduğu belki de sana hatırlatılmalı.
- May I remind you of your promise?
- Sana sözünü hatırlatabilir miyim?
- Beth protested, but her mother reminded her that she was incredibly fat.
- Beth itiraz etti ama annesi ona inanılmaz derecede şişman olduğunu ona hatırlattı.
- Something in his face really reminded me of an old boyfriend of mine.
- Onun yüzündeki bir şey bana gerçekten eski bir erkek arkadaşımı hatırlattı.
- The scenery of the city reminded me of London.
- Kentin manzarası bana Londra'yı hatırlattı.
- The letter reminds me of my young days.
- Mektup bana gençlik günlerimi hatırlatıyor.
- Thanks for reminding us.
- Bize hatırlattığın için teşekkürler.
- The teacher reminded us to study hard for the test.
- Öğretmen bize test için çok çalışmamızı hatırlattı.
- Remind me to never ever do that again.
- Hatırlat da bunu bir daha asla yapmayayım.
- It reminds me of my childhood.
- O bana çocukluğumu hatırlatıyor.
- I don't want to be reminded.
- Hatırlatılmak istemiyorum.
- What you have just said reminds me of an old saying.
- Söylediklerin bana eski bir deyişi hatırlatıyor.
- What does it remind you of?
- Bu size neyi hatırlatıyor?
- That reminds us of something.
- Bu bize bir şey hatırlatıyor.
- Don't forget to remind Tom to feed the dog.
- Tom'a köpeği beslemesini hatırlatmayı unutma.
- We need to remind Tom to do that.
- Tom'a bunu yapmasını hatırlatmamız gerek.
- Tom reminds me of a boy I used to know.
- Tom bana eskiden tanıdığım bir çocuğu hatırlatıyor.
- Tom forgot to remind Mary about the meeting.
- Tom Mary'ye toplantıyı hatırlatmayı unuttu.
- You remind me of Tom.
- Bana Tom'u hatırlatıyorsunuz.
- Tom reminded Mary that she needed to buy some bread.
- Tom Mary'ye biraz ekmek alması gerektiğini hatırlattı.
- I'll remind you to do that.
- Sana bunu yapmanı hatırlatacağım.
- Tom asked Mary to remind him to call John in the morning.
- Tom, Mary'den sabah John'u aramasını hatırlatmasını istedi.
- Does this video remind you of something?
- Bu video sana bir şey hatırlattı mı?
- I'll try to remember to remind you tomorrow.
- Yarın size hatırlatmayı hatırlamaya çalışacağım.
- Remind me to give this to her.
- Bunu ona vermemi hatırlat.
- This reminds me of a girl I once knew.
- Bu bana bir zamanlar tanıdığım bir kızı hatırlatıyor.
- The picture reminds me of my school days.
- Resim bana okul günlerimi hatırlatıyor.
- Will you remind me to mail these letters?
- Bu mektupları postalamamı hatırlatır mısınız?
- Remind me what time the concert starts.
- Konserin ne zaman başlayacağını hatırlat.
- Remind me to give this to them.
- Bunu onlara vermemi hatırlat.
- That song reminds me of a famous movie actor.
- Bu şarkı bana ünlü bir sinema oyuncusunu hatırlatıyor.
- She has reminded him many times to do his homework.
- Ona ödevini yapmasını birçok kez hatırlattı.
- This is the last time I'm going to remind you.
- Sana son kez hatırlatacağım.
- I'll remind you to do that tomorrow.
- Bunu yarın yapmanı hatırlatacağım.
- Remind me that there is a meeting on Monday.
- Bana pazartesi günü bir toplantı olduğunu hatırlat.
- This photograph always reminds me of my father.
- Bu fotoğraf bana her zaman babamı hatırlatır.
- Tom reminded me not to forget my umbrella.
- Tom bana şemsiyemi unutmamam gerektiğini hatırlattı.
- The girl's name reminds me of my happy school days.
- Kızın adı bana mutlu okul günlerimi hatırlatıyor.
- He reminds me of someone I used to know in high school.
- Bana liseden birini hatırlatıyor.
- This crowd reminds me of the streets of Tokyo.
- Bu kalabalık bana Tokyo caddelerini hatırlatıyor.
- You remind me of Tom.
- Bana Tom'u hatırlatıyorsun.
- Remind me to stop by the supermarket on the way home.
- Eve giderken bana süper markete uğramamı hatırlat.
- He reminds me of his father when he speaks.
- Konuştuğunda bana babasını hatırlatır.
- Remind me to thank Tom the next time I see him.
- Hatırlat da Tom'u bir daha gördüğümde ona teşekkür edeyim.
- The scenery of the city reminded me of London.
- Şehrin manzarası bana Londra'yı hatırlattı.
- It reminded me of you.
- Bana seni hatırlattı.
- This song always reminds me of my childhood.
- Bu şarkı bana hep çocukluğumu hatırlatır.
- That song reminds me of a certain girl.
- O şarkı bana bir kızı hatırlatıyor.
- Please remind me to go to the doctor's tomorrow.
- Lütfen yarın doktora gitmem gerektiğini hatırlat.
- Don't forget to remind Tom to do that.
- Tom’a bunu yapmayı hatırlatmayı unutma.
- Remind me to give this to him.
- Bunu ona vermemi hatırlat.
- This picture always reminds me of my hometown.
- Bu resim her zaman bana memleketimi hatırlatır.
- The picture reminds me of my student days.
- Bu fotoğraf bana öğrencilik günlerimi hatırlatıyor.
- What does this hat remind you of?
- Bu şapka sana neyi hatırlatıyor?
- This picture reminds me of when I was a student.
- Bu resim bana öğrencilik yıllarımı hatırlatıyor.
- I'm calling to remind you of our dinner plans.
- Sana akşam yemeği planlarımızı hatırlatmak için arıyorum.
- This crowd reminds me of the streets of Tokyo.
- Bu kalabalık bana Tokyo sokaklarını hatırlatıyor.
- Does this remind you of anybody?
- Bu size birisini hatırlatıyor mu?
- Mary reminds me of my mother.
- Mary bana annemi hatırlatıyor.
- When was the last time you had to remind me to do something?
- En son ne zaman bana bir şey yapmamı hatırlatmak zorunda kaldın?
- I must remind you about your promise.
- Sana sözünü hatırlatmam gerekiyor.
- Remind me to give this to Tom.
- Hatırlat da bunu Tom'a vereyim.
- I must remind Tom to pay his rent.
- Tom'a kirasını ödemesini hatırlatmalıyım.
- The story of Edward Snowden has reminded us once again that even the walls have ears.
- Edward Snowden'in hikayesi bize duvarların bile kulaklarının olduğunu bir kez daha hatırlattı.
- Tom wanted to remind Mary about the meeting.
- Tom, Mary'ye toplantıyı hatırlatmak istedi.
- Tom didn't remind Mary to do that.
- Tom Mary'ye onu yapmayı hatırlatmadı.
- It reminds me of the good old times.
- Bana eski güzel günleri hatırlatıyor.
- Do I really remind you of her?
- Sana gerçekten onu hatırlatıyor muyum?
- Tom reminded Mary not to forget to flush the toilet.
- Tom Mary'ye sifonu çekmeyi unutmaması gerektiğini hatırlattı.
- Thank you for reminding me about the meeting I have to attend.
- Katılmak zorunda olduğum toplantıyı bana hatırlattığın için sana teşekkür ederim.
- You remind me of myself at a young age.
- Bana genç yaştaki halimi hatırlatıyorsun.
- This cottage reminds me of the one I was born in.
- Bu kulübe bana doğduğum evi hatırlatıyor.
- Does this video remind you of something?
- Bu video sana bir şey hatırlatıyor mu?
- This reminds me of home.
- Bu bana memleketimi hatırlatıyor.
- Does it remind you of anything?
- Sana bir şeyi hatırlatıyor mu?
- She always reminds me of her mother.
- Bana hep annesini hatırlatır.
- Her story reminded me of the good old days.
- Hikayesi bana eski güzel günleri hatırlattı.
- Do I really remind you of her?
- Gerçekten sana onu hatırlatıyor muyum?
- This photo reminds me of Scotland.
- Bu fotoğraf bana İskoçya'yı hatırlatıyor.
- Sami wants to remind Layla who is boss.
- Sami, Layla'ya kimin patron olduğunu hatırlatmak istedi.
- Let me remind you what's important.
- Neyin önemli olduğunu sana hatırlatayım.
- Tom reminded me not to forget my passport.
- Tom bana pasaportumu unutmamam gerektiğini hatırlattı.
- That reminds me of her.
- Bu bana onu hatırlatıyor.
- This reminds me of you.
- Bu bana seni hatırlatıyor.
- The rocks on this beach remind me of those summer days when Laura and I played in the sand until nightfall.
- Bu sahildeki kayalar bana Laura'yla akşama kadar kumda oynadığımız yaz günlerini hatırlatıyor.
- He reminds me of someone.
- O bana birisini hatırlatıyor.
- This song reminds me of someone.
- Bu şarkı bana birini hatırlatıyor.
- This ugly yellow reminds me of the color of your bedsheets.
- Bu çirkin sarı bana senin çarşaflarının rengini hatırlatıyor.
- That reminds us of something.
- O bize bir şey hatırlatıyor.
- Please remind me to give back this book.
- Lütfen bana bu kitabı geri vermemi hatırlat.
- You remind me of somebody I used to know.
- Bana önceden tanıdığım birini hatırlatıyorsun.
- Everything around me reminds me of you.
- Etrafımdaki her şey bana seni hatırlatıyor.
- Your voice reminds me of your mother.
- Sesiniz bana annenizi hatırlatıyor.
- He reminds me of someone I used to know in high school.
- Bana lisede tanıdığım birini hatırlatıyor.
- When I heard that song, it reminded me of when I was a kid.
- O şarkıyı duyduğumda bana bir çocuk olduğum zamanı hatırlattı.
- That song always reminds me of my childhood.
- O şarkı bana hep çocukluğumu hatırlatıyor.
- Do I remind you of the one of the guys you left behind?
- Sana geride bıraktığın adamlardan birini mi hatırlatıyorum?
- I'll remind you tomorrow to do that.
- Yarın sana bunu yapmanı hatırlatacağım.
- I was trying to remind something but I couldn't.
- Bir şey hatırlatmaya çalışıyordum ama yapamadım.
- He reminds me of a boy I used to know.
- Bana eskiden tanıdığım bir çocuğu hatırlatıyor.
- You remind me of myself when I was your age.
- Bana senin yaşında olduğum zamanı hatırlatıyorsun.
- This article reminds me of something I saw on TV.
- Bu makale bana televizyonda gördüğüm bir şeyi hatırlattı.
- That reminds me of them.
- Bu bana onları hatırlatıyor.
- These photographs remind me of our holiday.
- Bu fotoğraflar bana tatilimizi hatırlatıyor.
- You remind me of a boy I used to know.
- Bana eskiden tanıdığım bir çocuğu hatırlatıyorsun.
- You remind me of your brother.
- Bana erkek kardeşini hatırlatıyorsun.
- Tom reminded Mary that he wanted to do that today.
- Tom, Mary'e bugün bunu yapmak istediğini hatırlattı.
- He reminded me not to forget my passport.
- Pasaportumu unutmamamı hatırlattı.
- I'd like to remind everyone to vote.
- Herkese oy vermelerini hatırlatmak isterim.
- Your mother is half you, and reminds me of you.
- Annen senin yarındır ve bana seni hatırlatır.
- She reminded him to go to the bank.
- Ona bankaya gitmesini hatırlattı.
- I reminded him to write to his mother soon.
- Annesine yakında mektup yazmasını hatırlattım.
- Tom reminded Mary to smile.
- Tom Mary'ye gülümsemesini hatırlattı.
- Tom reminds me of John.
- Tom bana John'u hatırlatıyor.
- Please remind me to write a letter tomorrow.
- Lütfen bana yarın bir mektup yazmam gerektiğini hatırlat.
- The picture reminded me of Scotland.
- Resim bana İskoçya'yı hatırlattı.
- Tom didn't remind Mary to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmasını hatırlatmadı.
- Tom reminded me to pay my bills.
- Tom bana faturalarımı ödememi hatırlattı.
- This song reminds me of my junior high school days.
- Bu şarkı bana lise günlerimi hatırlatıyor.
- Snow reminds me of my hometown.
- Kar bana memleketimi hatırlatıyor.
- She always reminds me of her mother.
- O bana her zaman annesini hatırlatıyor.
- This album reminds me of my happy school days.
- Bu albüm bana mutlu okul günlerimi hatırlatıyor.
- That song reminds me of my home.
- O şarkı bana yuvamı hatırlatıyor.
- These dishes remind me of my mother's cooking.
- Bu yemekler bana annemin yemek pişirmesini hatırlatıyor.
- This picture always reminds me of my hometown.
- Bu resim bana hep memleketimi hatırlatıyor.
- The song reminds me of my home.
- Bu şarkı bana evimi hatırlatıyor.
- Do I really remind you of Tom?
- Gerçekten Tom'u sana hatırlatıyor muyum?
- That reminds me of my father.
- Bu bana babamı hatırlatıyor.
- Her eyes remind me of a cat.
- Onun gözleri bana bir kediyi hatırlatıyor.
- Please remind me to turn in the paper.
- Lütfen bana evrağı teslim etmeyi hatırlat.
- You remind me of your mother whenever I meet you.
- Seninle ne zaman karşılaşsam bana anneni hatırlatıyorsun.
- We need to remind Tom to do that.
- Tom'a bunu yapmasını hatırlatmalıyız.
- This park reminds me of my childhood.
- Bu park bana çocukluğumu hatırlatıyor.
- The picture reminds me of my happy school days.
- Bu resim bana mutlu okul günlerimi hatırlatıyor.
- Your eyes remind me of stars.
- Gözlerin bana yıldızları hatırlatıyor.
- Tom has already reminded Mary to do that.
- Tom çoktan Mary'ye bunu yapmasını hatırlattı.
- You remind me of someone I used to know.
- Bana eskiden tanıdığım birini hatırlatıyorsun.
- Tom and Mary remind me of my parents.
- Tom ve Mary bana ailemi hatırlatıyor.
- The Wedding March always reminds me of the music played when soldiers go into battle.
- Düğün Marşı bana hep askerler savaşa girerken çalınan müziği hatırlatır.
- Tom reminds me of someone I used to know.
- Tom bana eskiden tanıdığım birini hatırlatıyor.
- Tom reminded Mary to renew her driver's license.
- Tom Mary'ye ehliyetini yenilemesini hatırlattı.
- This music reminds me of that girl.
- Bu müzik bana o kızı hatırlatıyor.
- Please remind me to post the letter.
- Lütfen mektubu postalamamı hatırlatın.
- What does it remind you of?
- Sana neyi hatırlatıyor?
- Tom forgot to remind Mary to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmasını hatırlatmayı unuttu.
- Do I really remind you of him?
- Gerçekten sana onu hatırlatıyor muyum?
- Tom reminds me of someone I used to know.
- Tom bana önceden tanıdığım birini hatırlatıyor.
- History reminds us that walls can be torn down, but doing so is never easy.
- Tarih bize duvarların yıkılabileceğini hatırlatır, ama bunu yapmak asla kolay değildir.
- Tom reminds me of you.
- Tom bana seni hatırlatıyor.
- You remind me of Tom sometimes.
- Bazen bana Tom'u hatırlatıyorsun.
- Remind me to tell Tom to call Mary.
- Hatırlat da Tom'a Mary'yi aramasını söyleyeyim.
- I remind you that you are still under oath.
- Hala yemin altında olduğunuzu hatırlatırım.
- Tom reminded Mary about the meeting.
- Tom, Mary'ye toplantıyı hatırlattı.
- This melody reminds me of my school days.
- Bu melodi bana okul günlerimi hatırlatıyor.
- I don't want to have anything that reminds me of you in this room.
- Bu odada bana seni hatırlatan hiçbir şey olmasını istemiyorum.
- This article reminds me of something I saw on TV.
- Bu makale bana TV'de gördüğüm bir şeyi hatırlatıyor.
- He reminded me not to forget my passport.
- Pasaportumu unutmamam gerektiğini hatırlattı.
- It reminds me of the good old days.
- Bana eski güzel günleri hatırlatıyor.
- That reminds me of Tom.
- Bu bana Tom'u hatırlatıyor.
- Remind me that the meeting is on Monday.
- Bana toplantının pazartesi günü olduğunu hatırlat.
- He reminds me of his father when he speaks.
- Konuştuğunda bana babasını hatırlatıyor.
- When I see you, you always remind me of my brother.
- Seni gördüğümde, bana hep kardeşimi hatırlatıyorsun.
- You remind me of your mother.
- Bana anneni hatırlatıyorsun.
- Why don't you call Tom and remind him?
- Neden Tom'u arayıp hatırlatmıyorsun?
- Doesn't that remind you of anything?
- O sana bir şey hatırlatmıyor mu?
- This ugly yellow reminds me of the color of your bedsheets.
- Bu çirkin sarı bana senin yatak çarşafı rengini hatırlatıyor.
- That reminds me of home.
- Bu bana memleketimi hatırlatıyor.
- I like to remind my mother of those days.
- Anneme o günleri hatırlatmayı seviyorum.
- The song reminds me of my home.
- Şarkı bana evimi hatırlatıyor.
- You remind me of how I used to be.
- Bana eskiden nasıl olduğumu hatırlatıyorsun.
- Tom reminded Mary to renew her driver's license.
- Tom, Mary'ye ehliyetini yenilemesi gerektiğini hatırlattı.
- Tom reminded me to stop at the supermarket and buy some bread.
- Tom süpermarkette durmamı ve biraz ekmek almamı hatırlattı.
- Ah, that reminds me of the old days!
- Ah, o bana eski günleri hatırlatır.
- It reminds me of him.
- Bana onu hatırlatıyor.
- When I heard that song, it reminded me of my childhood.
- O şarkıyı duyduğumda, o bana çocukluğumu hatırlattı.
- Which reminds me, it's been more than 30 years since that incident.
- Bu da bana o olayın üzerinden 30 yıldan fazla zaman geçtiğini hatırlattı.
- Tom wanted to remind Mary about the meeting.
- Tom Mary'ye toplantıyı hatırlatmak istedi.
- I'm glad you reminded me about the meeting.
- Bana toplantıyı hatırlattığına sevindim.
- I have to remind you of your promise.
- Sana sözünü hatırlatmak zorundayım.
- This photograph always reminds me of my father.
- Bu fotoğraf bana hep babamı hatırlatır.
- You remind me of your brother.
- Bana kardeşini hatırlatıyorsun.
- The picture reminds me of my happy old days.
- Resim bana mutlu eski günlerimi hatırlatıyor.
- You remind me of somebody.
- Bana birini hatırlatıyorsunuz.
- He was reminded to pay his taxes.
- Vergilerini ödemesi hatırlatıldı.
- His belly reminds me of postcards from Japan - flat and pretty.
- Karnı bana Japonya'dan gelen kartpostalları hatırlatıyor - düz ve güzel.
- Tom reminds me a lot of myself.
- Tom bana kendimi çok hatırlatıyor.
- It reminds me of Tom.
- Bana Tom'u hatırlatıyor.
- This reminds me of home.
- Bu bana evimi hatırlatıyor.
- Tom reminded me to do that.
- Tom bana bunu yapmamı hatırlattı.
- This song always reminds me of my school days.
- Bu şarkı bana hep okul günlerimi hatırlatıyor.
- Her hair and the way she holds her head remind me of Maria.
- Saçları ve başını tutuş şekli bana Maria'yı hatırlatıyor.
- Tom reminded Mary of her father.
- Tom Mary’ye onun babasını hatırlattı.
- The teacher reminded us to study hard for the test.
- Öğretmen bize sınav için çok çalışmamız gerektiğini hatırlattı.
- You remind me of somebody I used to know.
- Bana eskiden tanıdığım birini hatırlatıyorsun.
- Her hair and the way she holds her head remind me of Maria.
- Onun saçı ve kafasını tutma şekli bana Maria'yı hatırlatıyor.
- That reminds me of you.
- Bu bana seni hatırlatıyor.
- Tom reminds me of myself when I was his age.
- Tom bana onun yaşındaykenki halimi hatırlatıyor.
- It reminds me of the good old days.
- Bu bana güzel eski günleri hatırlatıyor.
- Who does this remind you of?
- Bu sana kimi hatırlatıyor?
- Tom reminds me of someone I went to school with.
- Tom bana birlikte okula gittiğim birini hatırlatıyor.
- I'm glad you reminded me about the meeting.
- Bana toplantıyı hatırlattığın için memnun oldum.
- Remind me to give this to Tom.
- Bunu Tom'a vermemi hatırlat.
- Does it remind you of anything?
- Size bir şeyi hatırlatıyor mu?
- You remind me of Tom sometimes.
- Bana bazen Tom'u hatırlatıyorsun.
- Something in his face really reminded me of an old boyfriend of mine.
- Yüzündeki bir şey bana eski bir erkek arkadaşımı hatırlattı.
- The song reminds me of my youth.
- Bu şarkı bana gençliğimi hatırlatıyor.
- Tom reminds me of his father.
- Tom bana babasını hatırlatıyor.
- I'll remind you tomorrow to do that.
- Yarın bunu yapmanı hatırlatacağım.
- Tom reminded me to stop at the supermarket and buy some bread.
- Tom bana süpermarkette durup biraz ekmek almam gerektiğini hatırlattı.
- Please remind me to call John at nine.
- Lütfen John'u saat dokuzda aramamı hatırlat.
- It reminds me of them.
- Bu bana onları hatırlatıyor.
- What does it remind you of?
- Bu sana neyi hatırlatıyor?
- He gave her a gift that would remind her of the happy days they experienced together.
- Ona birlikte yaşadıkları mutlu günleri hatırlatacak bir hediye verdi.
- Tom reminds me of someone I used to know in high school.
- Tom bana lisede tanıdığım birini hatırlatıyor.
- This reminds me of her.
- Bu bana onu hatırlatıyor.
- I must remind you about your promise.
- Sana verdiğin sözü hatırlatmalıyım.
- Which reminds me, it's been more than 30 years since that incident.
- Hangisi beni hatırlatıyor, o olaydan beri otuz yıldan daha fazla oldu.
- It reminds me of you.
- Bana seni hatırlatıyor.
- Let me remind you what's important.
- Sana neyin önemli olduğunu hatırlatayım.
- Remind me again what we've been discussing up to now?
- Şu ana kadar ne konuştuğumuzu tekrar hatırlatır mısın?
- I'd like to remind you that you're under oath.
- Yemin altında olduğunuzu hatırlatmak isterim.
- It reminds me of him.
- Bu bana onu hatırlatıyor.
- This song reminds me of someone I used to know.
- Bu şarkı bana eskiden tanıdığım birini hatırlatıyor.
- Tom reminds me of my father.
- Tom bana babamı hatırlatıyor.
- She reminds him of his mother.
- Ona annesini hatırlattı.
- He reminds me of somebody.
- O bana birini hatırlatıyor.
- This song reminds me of my childhood.
- Bu şarkı bana çocukluğumu hatırlatıyor.
- You remind me so much of my friend Marina, a great teacher of Russian.
- Bana çok iyi bir Rusça öğretmeni olan arkadaşım Marina'yı hatırlatıyorsun.
- Please remind me to call John at nine.
- Lütfen bana John'u dokuzda aramamı hatırlat.
- That reminds me.
- Bu bana ne hatırlattı.
- I was trying to remind something but I couldn't.
- Bir şeyler hatırlatmaya çalışıyordum ama yapamadım.
- Her eyes remind me of a cat.
- Gözleri bana bir kediyi hatırlatıyor.
- This picture always reminds me of my hometown.
- Bu resim her zaman bana memleketimi hatırlatıyor.
- It reminds me of someone.
- O bana birini hatırlatıyor.
- He reminds me of somebody.
- Bana birini hatırlatıyor.
- When was the last time you had to remind me to do something?
- En son ne zaman bana bir şey yapmayı hatırlatmak zorunda kaldın?
- Listening to oldies reminds me of my hometown.
- Eski şarkıları dinlemek bana memleketimi hatırlatıyor.
- That reminds me of something I heard yesterday.
- Bu bana dün duyduğum bir şeyi hatırlattı.
- The voice reminded me of my mother.
- Ses, bana annemi hatırlattı.
- I just wanted to remind you to pick Tom up after school.
- Sadece okuldan sonra Tom'u almanı hatırlatmak istedim.
- Your eyes remind me of stars.
- Gözleriniz bana yıldızları hatırlatıyor.
- That song reminds me of my home.
- Bu şarkı bana evimi hatırlatıyor.
- Tom reminded Mary about the meeting.
- Tom Mary'ye toplantıyı hatırlattı.
- Why don't you call Tom and remind him about the party on Friday?
- Neden Tom'u arayıp Cuma günkü partiyi hatırlatmıyorsunuz?
- You remind me of my mother.
- Bana annemi hatırlatıyorsun.
- That reminds me of Tom.
- O bana Tom'u hatırlatıyor.
- Your story reminded me of my younger days.
- Senin hikâyen bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- Tom forgot to remind Mary to buy eggs.
- Tom, Mary'ye yumurta almasını hatırlatmayı unutmuş.
- It reminds me of my childhood.
- Bana çocukluğumu hatırlatıyor.
- Listening to oldies reminds me of my hometown.
- Eski müzik formatlarını dinlemek bana memleketimi hatırlatıyor.
- Remind me to never do that again.
- Hatırlat da bunu bir daha asla yapmayayım.
- Tom forgot to remind Mary to buy eggs.
- Tom, Mary'ye yumurta satın almasını hatırlatmayı unuttu.
- It reminds me of them.
- Bana onları hatırlatıyor.
- Your voice reminds me of my late grandmother.
- Senin sesin bana rahmetli büyük annemi hatırlatıyor.
- She reminds me of someone.
- O bana birini hatırlatıyor.
- This reminds me of Tom.
- Bu bana Tom'u hatırlatıyor.
- Hyacinths and fresh-cut grass remind me of my childhood.
- Sümbüller ve taze kesilmiş çimler bana çocukluğumu hatırlatıyor.
- She reminds me very much of her mother.
- Bana annesini çok hatırlatıyor.
- That reminds me of something I heard yesterday.
- O bana dün duyduğum bir şeyi hatırlatıyor.
- When I see you, you always remind me of my brother.
- Seni gördüğümde bana her zaman erkek kardeşimi hatırlatıyorsun.
- Does it remind you of anything?
- Sana bir şey hatırlatıyor mu?
- Tom reminded me not to forget my umbrella.
- Tom şemsiyemi unutmamamı hatırlattı.
- That very tune reminded me of my adolescence.
- İşte bu şarkı bana ergenlik dönemimi hatırlattı.
- You remind me of myself at a young age.
- Bana kendi gençliğimi hatırlatıyorsun.
- The Wedding March always reminds me of the music played when soldiers go into battle.
- Düğün Marşı bana her zaman askerler savaşa giderken çalınan müziği hatırlatır.
- There were so many things that reminded Tom of Mary.
- Tom'a Mary'yi hatırlatan pek çok şey vardı.
- These dishes remind me of my mother's cooking.
- Bu yemekler bana annemin mutfağını hatırlatıyor.
- That music always reminded me of you.
- O müzik her zaman bana seni hatırlatmıştır.
- He reminds me of my grandfather.
- Bana büyükbabamı hatırlatıyor.
- Your mother is half you, and reminds me of you.
- Annen senin yarın ve bana seni hatırlatıyor.
- Tom reminded Mary to go to the bank.
- Tom, Mary'ye bankaya gitmesini hatırlattı.
- You remind me of her.
- Sen bana onu hatırlatıyorsun.
- The story of Edward Snowden has reminded us once again that even the walls have ears.
- Edward Snowden'ın hikayesi bize bir kez daha duvarların bile kulakları olduğunu hatırlattı.
- Tom reminds me of someone.
- Tom bana birini hatırlatıyor.
- This song reminds me of someone I used to know.
- Bu şarkı bana eskiden tanıdığım birisini hatırlatıyor.
- Will you remind me to mail these letters?
- Bu mektupları postalamamı hatırlatır mısın?
- I must remind you about your promise.
- Sana sözünü hatırlatmalıyım.
- Tom reminded me not to forget my passport.
- Tom pasaportumu unutmamamı hatırlattı.
- He reminds me of his father.
- Bana babasını hatırlatıyor.
- Let me remind you of something.
- Sana bir şey hatırlatayım.
- Tom reminds me a lot of John.
- Tom bana John'u hatırlatıyor.
- I must remind Tom to pay his rent.
- Tom'a kirasını ödemesini hatırlatmam gerekiyor.
- Why don't you call Tom and remind him?
- Niçin Tom'u aramıyorsun ve ona hatırlatmıyorsun?
- The way he walks reminds me very much of his father.
- Yürüyüşü bana babasını hatırlatıyor.
- Tom reminded Mary that they could no longer have children.
- Tom, Mary'ye artık çocuk sahibi olamayacaklarını hatırlattı.
- This picture reminds me of when I was a student.
- Bu resim bana öğrenci olduğum zamanları hatırlatıyor.
- Please remind me of the time of the meeting.
- Lütfen bana toplantı zamanını hatırlat.
- Tom reminded Mary of her father.
- Tom, Mary'ye babasını hatırlattı.
- You remind me of your father.
- Bana babanı hatırlatıyorsun.
- Thanks for reminding me!
- Hatırlattığın için teşekkürler!
- That album reminds me of the school happy days.
- Bu albüm bana okuldaki mutlu günlerimi hatırlatıyor.
- Please remind me of the time of the meeting.
- Lütfen bana toplantının saatini hatırlatın.
- I've already reminded Tom to do that.
- Tom'a onu yapmasını çoktan hatırlattım.
- You remind me of him.
- Sen bana onu hatırlatıyorsun.
- Tom reminded Mary that she needed to buy some bread.
- Tom, Mary'ye ekmek alması gerektiğini hatırlattı.
- The group put up posters to remind people that noise is harmful.
- Grup, insanlara gürültünün zararlı olduğunu hatırlatmak için afişler astı.
- This reminds me of a girl.
- Bu bana bir kızı hatırlatıyor.
- Your voice reminds me of my late grandmother.
- Sesiniz bana rahmetli büyükannemi hatırlatıyor.
- Remind me to stop by the supermarket on the way home.
- Hatırlat da eve dönerken süpermarkete uğrayayım.
- What does this hat remind you of?
- Bu şapka size neyi hatırlatıyor?
- These dishes remind me of my mother's cooking.
- Bu yemekler bana annemin yemeklerini hatırlatıyor.
- Doesn't Tom remind you of John?
- Tom sana John'u hatırlatmıyor mu?
- These photographs remind me of our holiday.
- Bu fotoğraflar bana tatilimizi hatırlatır.
- That song reminds me of a famous movie actor.
- O şarkı bana ünlü bir sinema oyuncusunu hatırlatır.
- Do I really remind you of Tom?
- Sana gerçekten Tom'u hatırlatıyor muyum?
- Thanks for reminding us.
- Hatırlattığın için teşekkürler.
- The song always reminds me of my childhood.
- Bu şarkı bana her zaman çocukluğumu hatırlatır.
- You remind me of my son.
- Bana oğlumu hatırlatıyorsun.
- The story reminded me of my father.
- Hikaye bana babamı hatırlattı.
- I don't need reminding.
- Hatırlatılmaya ihtiyacım yok.
- Her story reminded me of the good old days.
- Onun hikayesi bana eski güzel günleri hatırlattı.
- You remind me of myself when I was your age.
- Bana senin yaşındaykenki halimi hatırlatıyorsun.
- It reminds me of something!
- Bana bir şey hatırlatıyor!
- Tom reminded Mary that they could no longer have children.
- Tom Mary'ye artık çocukları olamayacağını hatırlattı.
- Thanks for reminding me.
- Bana hatırlattığın için teşekkürler.
- You remind me of a boy I used to know.
- Bana daha önce tanıdığım bir genci hatırlatıyorsun.
- What does this remind you of?
- Bu sana neyi hatırlatıyor?
- That very tune reminded me of my adolescence.
- Tam da o melodi bana ergenliğimi hatırlattı.
- Seeing the woman with the yellow hat reminded me of a story.
- Kadını sarı bir şapkayla görmek bana bir hikayeyi hatırlattı.
- It reminds me of her.
- Bu bana onu hatırlatıyor.
- She reminds me of someone.
- Bana birini hatırlatıyor.
- You just reminded me of someone.
- Bana birisini hatırlattın.
- The red umbrella reminded her about her grandmother.
- Kırmızı şemsiye ona büyükannesini hatırlattı.
- Please remind me to go to the doctor's tomorrow.
- Lütfen yarın doktora gitmemi hatırlat.
- This cottage reminds me of the one I was born in.
- Bu ev bana doğduğum evi hatırlatıyor.
- The story reminds me of an experience I had long ago.
- Hikaye, bana uzun zaman önce yaşadığım bir deneyimi hatırlattı.
- Don't forget to remind Tom to feed the dog.
- Tom'a köpeği beslemesini hatırlatmayı unutmayın.
- The picture reminds me of my happy old days.
- Fotoğraf bana eski mutlu günlerimi hatırlatıyor.
- Does that remind you of anything?
- Bu size herhangi bir şey hatırlatıyor mu?
- You remind me of somebody.
- Bana birini hatırlatıyorsun.
- Thank you for reminding me.
- Hatırlattığın için teşekkürler.
- Who does Tom remind you of?
- Tom sana kimi hatırlatıyor?
- This song always reminds me of my school days.
- Bu şarkı bana hep okul günlerimi hatırlatır.
- Our teacher reminded us not to forget our homework.
- Öğretmenimiz ödevlerimizi unutmamamız gerektiğini hatırlattı.
- His face reminded me of one of my friends in my senior high school days.
- Yüzü bana lise son sınıftaki arkadaşlarımdan birini hatırlattı.
- This photograph reminds me of my childhood.
- Bu fotoğraf bana çocukluğumu hatırlatıyor.
- The song always reminds me of my childhood.
- Bu şarkı bana hep çocukluğumu hatırlatıyor.
Show More (552)
|
