1 |
run across |
rastlamak |
v. |
|
- I ran across an old friend of mine at the party yesterday.
- Dün partide eski bir arkadaşıma rastladım.
- I ran across my old teacher on the street.
- Yolda giderken eski öğretmenime rastladım.
- She ran across her old friend while walking in the park.
- Parkta yürürken eski arkadaşına rastladı.
- I ran across an old friend when I went to the movies yesterday.
- Dün sinemaya gittiğimde eski bir arkadaşa rastladım.
- I ran across his telephone number in an old address book of mine.
- Eski adres defterimde onun telefon numarasına rastladım.
- I ran across an old friend near the bank.
- Bankanın yanında eski bir arkadaşa rastladım.
- I ran across my old teacher on the street.
- Sokakta eski öğretmenime rastladım.
- Nancy ran across an old friend of hers yesterday.
- Nancy dün eski bir arkadaşına rastladı.
- I ran across an old friend when I went to the movies yesterday.
- Dün sinemaya gittiğimde eski bir arkadaşıma rastladım.
- I ran across an old friend of mine at party the other day.
- Geçen gün partide eski bir arkadaşıma rastladım.
- She ran across her old friend while walking in the park.
- O parkta yürürken eski arkadaşına rastladı.
- I ran across an ex-boyfriend of mine in town the other day.
- Geçen gün şehirde eski bir erkek arkadaşıma rastladım.
Show More (9)
|
2 |
run across |
koşarak geçmek |
v. |
|
- A rat ran across the road.
- Bir sıçan yolu koşarak geçti.
- I ran across the field.
- Tarlayı koşarak geçtim.
- Tom ran across the road.
- Tom yolu koşarak geçti.
- Don't run across the street.
- Caddeyi koşarak geçmeyin.
- Tom ran across the field.
- Tom sahayı koşarak geçti.
- I ran across the field.
- Sahayı koşarak geçtim.
Show More (3)
|
3 |
run across |
karşılaşmak |
v. |
|
- I ran across an ex-boyfriend of mine in town the other day.
- Geçen gün şehirde eski bir erkek arkadaşımla karşılaştım.
- I ran across her in Mongolia, of all places.
- Onunla Moğolistan'da karşılaştım, o kadar yer varken.
Show More (-1)
|