|
- He became secretary.
- Sekreter oldu.
- He fired his secretary.
- Sekreterini işten attı.
- My secretary is typing my texts and my assistant is talking on telephone.
- Sekreterim metinlerimi yazıyor ve asistanım telefonda konuşuyor.
- He handed the letter to the secretary.
- Mektubu sekretere uzattı.
- I had my secretary run off ten copies.
- Sekreterime on kopya yaptırdım.
- My secretary is the sweetest person in the whole office.
- Benim sekreterim tüm ofisteki en tatlı kişidir.
- Before she retired, she worked as a secretary to a director of a research school at a university.
- Emekli olmadan önce, bir üniversitede araştırma okulu müdürünün sekreteri olarak çalışıyordu.
- He handed the letter to the secretary.
- Mektubu sekretere teslim etti.
- The secretary is good at English in addition to being beautiful.
- Sekreter, güzel olmasının yanı sıra iyi İngilizce biliyor.
- We need a new secretary.
- Yeni bir sekretere ihtiyacımız var.
- My secretary has a good command of English.
- Sekreterim iyi derecede İngilizce biliyor.
- He had his secretary translate the letter to English.
- O, sekreterine mektubu İngilizceye çevirtti.
- He had his secretary type the report.
- Raporu sekreterine yazdırdı.
- Pay the secretary.
- Sekretere ödeme yap.
- I hear she is a secretary to Mr Smith.
- Ben onun Bay Smith'in sekreteri olduğunu duydum.
- My secretary told me you phoned.
- Sekreterim aradığınızı söyledi.
- The manager was out, so I left a message with his secretary.
- Müdür dışarıdaydı, ben de sekreterine mesaj bıraktım.
- My mother is not a secretary.
- Annem sekreter değil.
- She made up her mind to be a secretary.
- Sekreter olmaya karar verdi.
- Are you the new secretary?
- Yeni sekreter sen misin?
- You're the new secretary, aren't you?
- Sen yeni sekretersin, değil mi?
- He had his secretary translate the letter into English.
- Sekreterine mektubu İngilizceye tercüme ettirdi.
- Tom's new secretary can type very fast.
- Tom'un yeni sekreteri çok hızlı yazabilir.
- Your secretary seems to know the truth.
- Senin sekreterin gerçeği biliyor gibi görünüyor.
- Before she retired, she worked as a secretary to a director of a research school at a university.
- O, emekli olmadan önce, bir üniversitede bir araştırma okulu müdürünün sekreteri olarak çalıştı.
- You need a secretary.
- Size bir sekreter lazım.
- He had to let his secretary go because she got married.
- Sekreteri evlendiği için onu işten çıkarmak zorunda kaldı.
- My secretary has a good command of English.
- Benim sekreterim iyi derecede İngilizce bilmektedir.
- He became secretary.
- O, sekreter oldu.
- She works as a secretary in an office.
- Sekreter olarak bir büroda çalışır.
- His secretary can speak three languages well.
- Onun sekreteri üç dili iyi biçimde konuşabiliyor.
- I am a secretary.
- Ben bir sekreterim.
- I haven't even told my secretary.
- Sekreterime bile söylemedim.
- He had his secretary translate the letter into English.
- O, sekreterine mektubu İngilizceye çevirtti.
- Pay the secretary.
- Sekretere ödeme yapın.
- I'll try her out as a secretary.
- Onu bir sekreter olarak deneyeceğim.
- The secretary gave me an agreeable smile.
- Sekreter bana hoş bir gülümseme verdi.
- The secretary put the letter into the envelope.
- Sekreter mektubu zarfın içine koydu.
- This may be research my secretary did.
- Bu sekreterimin yaptığı araştırma olabilir.
- This may be research my secretary did.
- Bu, sekreterimin yaptığı araştırma olabilir.
- My son is engaged to his secretary.
- Oğlum sekreteriyle nişanlandı.
- I left a message with your secretary.
- Sekreterinize bir mesaj bıraktım.
- Please ask the secretary to stock the office supplies in the storage room.
- Lütfen sekreterden ofis malzemelerini, depo odasına stok etmesini isteyin.
- His secretary flatly denied leaking any confidential information.
- Sekreteri herhangi bir gizli bilgiyi sızdırdığını kesin bir dille reddetti.
- He dictated several letters to his secretary.
- Sekreterine birkaç mektup yazdırdı.
- Mary is Tom's secretary.
- Mary, Tom'un sekreteri.
- This is the place where she works as a secretary.
- Burası onun sekreter olarak çalıştığı yer.
- My son is engaged to his secretary.
- Oğlum sekreteri ile nişanlandı.
- Tom's new secretary can type very fast.
- Tom'un yeni sekreteri çok hızlı yazabiliyor.
- The new secretary types faster than the old one.
- Yeni sekreter eskine göre daha hızlı daktilo kullanıyor.
- I'll have my secretary do that.
- Bunu sekreterime yaptıracağım.
- His secretary can speak three languages well.
- Sekreteri üç dili iyi konuşabiliyor.
- The secretary inserted the letter in the envelope.
- Sekreter mektubu zarfın içine koydu.
- The lawyer went out with the secretary.
- Avukat sekreterle dışarı çıktı.
- I need a secretary who can speak French.
- Fransızca konuşabilen bir sekretere ihtiyacım var.
- Is your mother a secretary?
- Anneniz bir sekreter mi?
- My secretary has a good command of English.
- Benim sekreterim İngilizce'ye hakimdir.
- Tom made Mary his secretary.
- Tom, Mary'i sekreteri yaptı.
- He laid off his secretary.
- Sekreterini işten çıkardı.
- He made Miss Green his secretary.
- Bayan Green'i sekreteri yaptı.
- Tom's tax rate is 15%, but his secretary's tax rate is 35%.
- Tom'un vergi oranı %15, ama sekreterinin vergi oranı %35.
- He had his secretary type the report.
- Sekreterine raporu yazdırdı.
- Helena is a secretary, right?
- Helena sekreter, değil mi?
- Tom buzzed his secretary.
- Tom sekreterini aradı.
- The manager was out, so I left a message with his secretary.
- Yönetici dışarıdaydı, bu yüzden onun sekreterine bir mesaj bıraktım.
- He had his secretary translate the letter to English.
- Sekreterine mektubu İngilizceye tercüme ettirdi.
- My secretary is incompetent.
- Sekreterim beceriksizdir.
- My secretary is incompetent.
- Sekreterim beceriksiz.
- I had my secretary do that.
- Bunu sekreterime yaptırdım.
- My mother is not a secretary.
- Annem bir sekreter değil.
- I need to hire a new secretary.
- Yeni bir sekreter işe almam gerekiyor.
- The president and the secretary talked over a cup of coffee.
- Başkan ve sekreter bir fincan kahve eşliğinde konuştular.
- Tom fired his secretary.
- Tom sekreterini kovdu.
- Is your mother a secretary?
- Annen bir sekreter mi?
- I'll try her out as a secretary.
- Onu sekreter olarak deneyeceğim.
- He had to part with his secretary because she got married.
- O evlendiği için, o sekreterinden ayrılmak zorunda kaldı.
- Your secretary said you wanted to see me.
- Sekreterin beni görmek istediğini söyledi.
- I was Tom's secretary.
- Tom'un sekreteriydim.
- Tom asked Mary to be his secretary.
- Tom Mary'den sekreteri olmasını istedi.
- My secretary said it was urgent.
- Sekreterim bunun acil olduğunu söyledi.
- He fired his secretary.
- Sekreterini kovdu.
- My secretary is typing my texts and my assistant is talking on telephone.
- Sekreterim mesajlarımı yazıyor, asistanım telefonla konuşuyor.
- You need a secretary.
- Bir sekretere ihtiyacın var.
- It seems that his secretary knows a truth.
- Onun sekreteri bir gerçeği biliyor gibi görünüyor.
- This is supposedly research which my secretary did.
- Bu, sekreterimin yaptığı sözde bir araştırma.
- I told my secretary to cancel all my appointments.
- Ben sekreterime bütün randevularımı iptal etmesini söyledim.
- It seems that his secretary knows a truth.
- Görünüşe göre sekreteri bir gerçeği biliyor.
- My secretary is pushing for a promotion.
- Sekreterim terfi için bastırıyor.
- Rosa has been a secretary for a long time.
- Rosa uzun zamandır sekreterlik yapıyor.
- He had his secretary make another copy.
- Sekreterine bir kopya daha yaptırdı.
- Please ask the secretary to stock the office supplies in the storage room.
- Lütfen sekretere ofis malzemelerini depoda stoklamasını söyleyin.
- My secretary is pushing for a promotion.
- Sekreterim terfî için sıkıştırıyor.
- I haven't even told my secretary.
- Daha sekreterime bile söylemedim.
- I had my secretary run off ten copies.
- Sekreterime on kopya çıkarttırdım.
- My secretary is incompetent.
- Sekreterim yeteneksizdir.
- Miss Sato is the president's new secretary.
- Bayan Sato başkanın yeni sekreteri.
- My sister works in a bank as a secretary.
- Kız kardeşim bir bankada sekreter olarak çalışıyor.
- The secretary works on business correspondence.
- Sekreter iş yazışmaları üzerinde çalışıyor.
- Sami was getting oral sex from his secretary.
- Sami sekreterinden oral seks alıyordu.
- Jane is the president's secretary.
- Jane başkanın sekreteri.
- Sami's last secretary said that he was a wonderful boss.
- Sami'nin son sekreteri onun harika bir patron olduğunu söyledi.
- I made Ann my secretary.
- Ann'i sekreterim yaptım.
- The secretary answered me shortly.
- Sekreter beni kısaca cevapladı.
- He had to part with his secretary when she got married.
- Sekreteri evlendiğinde ondan ayrılmak zorunda kaldı.
- The new secretary types faster than the old one.
- Yeni sekreter eskisinden daha hızlı yazıyor.
- Jane Cobb, his present secretary, is the only person in the office who can stand him.
- Şu anki sekreteri Jane Cobb, ofiste ona katlanabilen tek kişi.
- This is the place where she works as a secretary.
- Sekreter olarak çalıştığı yer burası.
- I need to hire a new secretary.
- Yeni bir sekreter tutmam gerekiyor.
- I told my secretary to cancel all my appointments.
- Sekreterime tüm randevularımı iptal etmesini söyledim.
- The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week.
- Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikir bulmasını söyledi.
- These letters can be typed by any secretary.
- Bu mektuplar herhangi bir sekreter tarafından temize çekilebilir.
- I don't like being a secretary.
- Sekreter olmayı sevmiyorum.
- The new secretary types about 70 words per minute.
- Yeni sekreter dakikada yaklaşık 70 kelime yazıyor.
- This is supposedly research which my secretary did.
- Bu sözde araştırmayı sekreterim yapmıştır.
- Tom made Mary his secretary.
- Tom, Mary'yi sekreteri yaptı.
- The president and the secretary talked over a cup of coffee.
- Başkan ve sekreter bir fincan kahve içerken sohbet ettiler.
- Your secretary said to come in.
- Sekreterin içeri girmemi söyledi.
- The secretary opened the mail which had been delivered that morning.
- Sekreter o sabah gelen postayı açtı.
- She is secretary to Mr Uda.
- Bay Uda'nın sekreteri.
- I had my secretary type the letter.
- Sekreterime mektubu yazdırdım.
- I hear she is a secretary to Mr Smith.
- Bay Smith'in sekreteri olduğunu duydum.
- The secretary is tired of typing.
- Sekreter yazmaktan yoruldu.
- She is secretary to Mr Uda.
- O Bay Uda'nın sekreteridir.
- Sami never had a secretary.
- Sami'nin hiç sekreteri yoktu.
- Sami's secretary called and said the matter was urgent.
- Sami'nin sekreteri aradı ve konunun acil olduğunu söyledi.
- I get my secretary to do that.
- Bunu sekreterime yaptırıyorum.
- Tom's tax rate is 15%, but his secretary's tax rate is 35%.
- Tom'un vergi oranı %15 ama sekreterinin vergi oranı %35.
- Helena is a secretary, right?
- Helena bir sekreterdir, değil mi?
- He had his secretary make another copy.
- Sekreterine başka bir kopya hazırlattı.
- My sister worked as a secretary before she got married.
- Kız kardeşim evlenmeden önce bir sekreter olarak çalıştı.
- The secretary works on business correspondence.
- Sekreter, ticari yazışmalar üzerinde çalışıyor.
- My sister worked as a secretary before she got married.
- Kız kardeşim evlenmeden önce sekreter olarak çalışıyordu.
- These letters can be typed by any secretary.
- Bu mektuplar herhangi bir sekreter tarafından daktilo edilebilir.
- I told my secretary I was not to be disturbed.
- Sekreterime rahatsız edilmemem gerektiğini söyledim.
- Tom hired a new secretary.
- Tom yeni bir sekreter tuttu.
- Tom dictated a letter to his secretary.
- Tom sekreterine bir mektup yazdırdı.
- He had to part with his secretary because she got married.
- Sekreteri evlendiği için ondan ayrılmak zorunda kaldı.
- His secretary flatly denied leaking any confidential information.
- Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
- She's determined to become a secretary.
- Sekreter olmaya kararlı.
- I need a secretary.
- Bir sekretere ihtiyacım var.
- Tom tried to seduce his secretary.
- Tom sekreterini baştan çıkarmaya çalıştı.
- I told my secretary I was not to be disturbed.
- Sekreterime rahatsız edilmek istemediğimi söyledim.
- His secretary greeted me.
- Onun sekreteri beni selamladı.
- He had his secretary type letter.
- Sekreterine mektup yazdırdı.
- The secretary answered me shortly.
- Sekreter bana kısaca yanıt verdi.
- Warren Buffett complained that he has a lower tax rate than his secretary.
- Warren Buffett, sekreterinden daha düşük bir vergi oranına sahip olmasından yakındı.
- Mary is Tom's secretary.
- Mary Tom'un sekreteri.
- His secretary seems to know the truth.
- Sekreteri gerçeği biliyor gibi görünüyor.
- My sister works as a secretary in a big multinational.
- Kız kardeşim büyük bir uluslararası şirkette sekreter olarak çalışıyor.
- Sami was getting oral sex from his secretary.
- Sami sekreterine oral seks yaptırıyordu.
- His secretary greeted me.
- Sekreteri beni karşıladı.
- My sister works as a secretary in a big multinational.
- Kız kardeşim büyük bir çok uluslu şirkette sekreter olarak çalışıyor.
- She works as a secretary in an office.
- Bir ofiste sekreter olarak çalışıyor.
- Sami was having an affair with his secretary.
- Sami'nin sekreteriyle bir ilişkisi vardı.
- The others sent either a friend or a secretary.
- Geri kalan ya bir arkadaş ya da bir sekreter gönderdi.
- My secretary said it was urgent.
- Sekreterim acil olduğunu söyledi.
- That president's secretary is always prim.
- Başkanın sekreteri her zaman çok ciddidir.
- Tom hired Mary to be his secretary.
- Tom, Mary'yi sekreteri olarak işe aldı.
- My secretary is the sweetest person in the whole office.
- Sekreterim tüm ofisteki en tatlı insandır.
- The others sent either a friend or a secretary.
- Diğerleri ya bir arkadaş ya da bir sekreter gönderdi.
- Your secretary seems to know the truth.
- Sekreteriniz gerçeği biliyor gibi görünüyor.
- Are you the new secretary?
- Sen yeni sekreter misin?
- That president's secretary is always prim.
- O başkanın sekreteri her zaman aşırı resmîdir.
- His secretary seems to know the truth.
- Onun sekreteri gerçeği biliyor gibi görünüyor.
- Mary is Tom's secretary.
- Mary Tom'un sekreteridir.
- He had to let his secretary go because she got married.
- O evlendiği için sekreterinin gitmesine izin vermek zorunda kaldı.
- Layla was a secretary at a church.
- Layla bir kilisede sekreterdi.
- He had his secretary type letter.
- Mektubu sekreterine yazdırdı.
- Tom had his secretary make three copies of the contract.
- Tom sekreterine sözleşmenin üç kopyasını yaptırdı.
- Sami was having an affair with his secretary.
- Sami'nin, sekreteri ile ilişkisi vardı.
- Sami never had a secretary.
- Sami'nin hiç sekreteri olmadı.
- Warren Buffett complained that he has a lower tax rate than his secretary.
- Warren Buffett, sekreterinden daha düşük vergi oranına sahip olduğundan şikayet etti.
- I'm Tom's new secretary.
- Tom'un yeni sekreteriyim.
- I had my secretary type the letter.
- Mektubu sekreterime yazdırdım.
- Sami's last secretary said that he was a wonderful boss.
- Sami'nin son sekreteri onun harika bir patron olduğunu söylemişti.
- She made up her mind to be a secretary.
- Bir sekreter olmak için kararını verdi.
- Tom made Jill his secretary.
- Tom Jill'i sekreteri yaptı.
- My secretary told me you phoned.
- Sekreterim bana senin telefon ettiğini söyledi.
- Miss Sato is the president's new secretary.
- Bayan Sato başkanın yeni sekreteridir.
- Layla was a secretary at a church.
- Leyla kilisede bir sekreterdi.
- I was Tom's secretary.
- Ben Tom'un sekreteriydim.
- Who is the secretary?
- Sekreter kim?
- Tom buzzed his secretary.
- Tom sekreterini çağırdı.
- Tom had his secretary make three copies of the contract.
- Tom sekreterine sözleşmenin üç nüshasını hazırlattı.
- Your secretary said to come in.
- Sekreterin içeri gelmemi söyledi.
- The secretary inserted the letter in the envelope.
- Sekreter mektubu zarfın içine yerleştirdi.
- I'm Tom's new secretary.
- Ben Tom'un yeni sekreteriyim.
- Your secretary said you wanted to see me.
- Sekreteriniz beni görmek istediğinizi söyledi.
- The secretary is tired of typing.
- Sekreter yazmaktan usandı.
Show More (186)
|
|
- The Polish people, too, preferred to follow the American Secretary for War rather than the Polish Pope.
- Polonya halkı da Polonyalı Papa yerine Amerikan Savaş Bakanını takip etmeyi tercih etmiştir.
- In two days time, next Saturday, I shall be the guest of the Slovenian State Secretary for Foreign Affairs in Ljubljana.
- İki gün sonra, önümüzdeki Cumartesi günü, Ljubljana'da Slovenya Dışişleri Bakanı'nın konuğu olacağım.
Show More (-1)
|
