|
- Every man needs a nice dress shoe.
- Her erkeğin şık bir ayakkabıya ihtiyacı vardır.
- Every man needs a nice dress shoe.
- Her erkeğin güzel bir elbise ayakkabısına ihtiyacı vardır.
- The dog ate my shoe.
- Köpek ayakkabımı yedi.
- Everything is possible, the boy from Dollbergen said, tying his shoe with an earthworm.
- Dollbergen'li çocuk ayakkabısını bir solucanla bağlarken, "Her şey mümkün" dedi.
- I can't find my other shoe.
- Diğer ayakkabımı bulamıyorum.
- Excuse me, but where is the men's shoe department?
- Affedersiniz ama erkek ayakkabı reyonu nerede?
- Tom bent down to tie his shoe.
- Tom ayakkabısını bağlamak için eğildi.
- Mary dangled her shoe off the tip of her toes.
- Mary ayakkabısını parmaklarının ucundan sarkıttı.
- Even a straw shoe belongs to a pair.
- Bir geleneksel Kore saman ayakkabısı bile bir çifte aittir.
- Tom only has one shoe on.
- Tom'un ayağında sadece bir ayakkabı vardı.
- The other shoe was nowhere in the store.
- Diğer ayakkabı mağazanın hiçbir yerinde yoktu.
- There's a rock in my shoe.
- Ayakkabımın içinde bir taş var.
- There is a stone in my shoe.
- Benim ayakkabımda bir taş var.
- Where's the shoe department?
- Ayakkabı bölümü nerede?
- This shoe is a size bigger.
- Bu ayakkabı bir numara büyük.
- They're only $50 with two cans of shoe polish free of charge.
- Onlar, yanında iki kutu bedava ayakkabı cilası ile birlikte sadece 50 dolar.
- I went to a shoe store yesterday.
- Dün bir ayakkabı mağazasına gittim.
- Tom got some chewing gum stuck on the bottom of his shoe.
- Tom'un ayakkabısının altına sakız yapıştı.
- What size shoe does he wear?
- Kaç numara ayakkabı giyiyor?
- I have a stone in my shoe.
- Ayakkabımın içinde bir taş var.
- Gum got stuck to the bottom of my shoe.
- Sakız ayakkabımın tabanına yapıştı.
- There's gum stuck to the bottom of my shoe.
- Ayakkabımın altına yapışmış sakız var.
- Mary killed the cockroach with a shoe.
- Mary bir ayakkabı ile hamamböceğini öldürdü.
- Tom's left shoe is missing.
- Tom'un sol ayakkabısı kayıp.
- I can't find my other shoe.
- Ayakkabımın diğer tekini bulamıyorum.
- I can't find my other shoe.
- Ayakkabımın eşini bulamıyorum.
- Mary killed the cockroach with a shoe.
- Mary hamamböceğini ayakkabısıyla öldürdü.
- Even a straw shoe belongs to a pair.
- Hasır bir ayakkabı bile bir çifte aittir.
- May I use the shoe polish?
- Ayakkabı cilasını kullanabilir miyim?
- I wish I could throw a shoe at him.
- Keşke ona ayakkabı atabilseydim.
- Mary dangled her shoe off the tip of her toes.
- Mary ayakkabısını ayak parmaklarının ucunda sarkıttı.
- Why didn't Cinderella's shoe disappear after midnight?
- Neden Kül Kedisi'nin ayakkabısı gece yarısından sonra kaybolmadı?
- I hid the bracelet in a shoe in my closet.
- Bileziği dolabımdaki bir ayakkabının içine sakladım.
- There is a stone in my shoe.
- Ayakkabımın içinde bir taş var.
- There's a rock in my shoe.
- Ayakkabımda bir taş var.
- We went to the shoe store.
- Ayakkabı mağazasına gittik.
- There's gum stuck to the bottom of my shoe.
- Ayakkabımın altına sakız yapışmış.
- This steak is as tough as shoe leather.
- Bu biftek ayakkabı derisi kadar sert.
- I can't find my left shoe.
- Sol ayakkabımı bulamıyorum.
- Tom is missing his right shoe.
- Tom'un sağ ayakkabısı kayıp.
- Where's the shoe department?
- Ayakkabı reyonu nerede?
- My left shoe is missing.
- Sol ayakkabım kayıp.
- What size shoe does he wear?
- O, kaç numara ayakkabı giyiyor?
- If the shoe fits, wear it.
- Ayakkabı uyuyorsa, giy.
- If Cinderella's shoe fits perfectly, then why did it fall off?
- Sindirella'nın ayakkabısı tam oturduysa neden düştü?
- The shoe department is on the third floor.
- Ayakkabı bölümü üçüncü katta.
- I have a rock in my shoe.
- Ayakkabımda bir taş var.
- Why didn't Cinderella's shoe disappear after midnight?
- Cinderella'nın ayakkabısı gece yarısından sonra neden kaybolmadı?
- She wears a size 13 shoe.
- O, 13 numara ayakkabı giyer.
- My shoe size is 45.
- Benim ayakkabım 45 numara.
- I'm like a stone in your shoe.
- Ben senin ayakkabındaki taş gibiyim.
- She wears a size 13 shoe.
- 13 numara ayakkabı giyiyor.
- I lost my shoe in the fire.
- Yangında ayakkabımı kaybettim.
- Everything is possible, the boy from Dollbergen said, tying his shoe with an earthworm.
- Dollbergen'li çocuk ayakkabısını bir solucanla bağlarken "Her şey mümkün" dedi.
- I wish I could throw a shoe at him.
- Keşke ona bir ayakkabı fırlatabilseydim.
- He bent over to tie his shoe.
- Ayakkabısını bağlamak için eğildi.
- Julia finally found a shoe she likes.
- Julia sonunda sevdiği bir ayakkabı buldu.
- This kind of shoe is apt to slip on wet ground.
- Bu tür bir ayakkabı ıslak zeminde kaymaya müsaittir.
- I have a rock in my shoe.
- Ayakkabıma taş girmiş.
- There's gum stuck to the sole of my shoe.
- Ayakkabımın altına sakız yapışmış.
- I have a rock in my shoe.
- Ayakkabıma taş kaçmış.
- We went to the shoe store.
- Ayakkabıcıya gittik.
- Tom found his missing shoe under the coffee table.
- Tom kayıp ayakkabısını sehpanın altında buldu.
- Tom sat down on a rock and removed a stone from his shoe.
- Tom bir kayanın üzerine oturdu ve ayakkabısından bir taş çıkardı.
- Tom couldn't find his left shoe.
- Tom ayakkabısının sol tekini bulamadı.
- Where's your shoe department?
- Ayakkabı reyonunuz nerede?
- The shoe fell off the horse's hoof.
- Ayakkabı atın toynağına düştü.
- Excuse me, but where is the men's shoe department?
- Afedersiniz fakat erkek ayakkabıları bölümü nerede?
- Where's my other shoe?
- Diğer ayakkabım nerede?
- Tom is missing his right shoe.
- Tom sağ ayakkabısını arıyor.
- I'm like a stone in your shoe.
- Ben senin ayakkabındaki bir taş gibiyim.
- Tie your shoe.
- Ayakkabını bağla.
- Tom couldn't find his left shoe.
- Tom sol ayakkabısını bulamadı.
Show More (70)
|
