1 |
suppress |
bastırmak |
v. |
|
- They quickly suppressed the riot.
- İsyanı çabucak bastırdılar.
- He often has trouble suppressing his anger.
- Öfkesini bastırmakta çoğunlukla güçlük çekiyor.
- No government or country must be allowed to suppress it.
- Hiçbir hükümetin ya da ülkenin bunu bastırmasına izin verilmemelidir.
- No government or country must be allowed to suppress it.
- Hiçbir hükümet ya da ülkenin bunu bastırmasına izin verilmemelidir.
- Your physician may suggest utilizing an electronic device to suppress the sound.
- Doktorunuz sesi bastırmak için elektronik bir cihaz kullanmanızı önerebilir.
- To be silent is worse; all suppressed truths become poisonous.
- Sessiz kalmak daha kötüdür; bastırılan tüm gerçekler zehirli hale gelir.
- Your physician may suggest utilizing an electronic device to suppress the sound.
- Doktorunuz sesi bastırmak için elektronik bir alet kullanılmasını önerebilir.
- Your physician may suggest utilizing an electronic device to suppress the sound.
- Doktorunuz elektronik bir alet kullanılarak sesin bastırılmasını önerebilir.
- Tom suppressed a yawn.
- Tom bir esnemeyi bastırdı.
- Tom couldn't suppress his anger.
- Tom öfkesini bastıramadı.
- I suppressed a yawn.
- Esnememi bastırdım.
- He suppressed his anger.
- Öfkesini bastırdı.
- Tom tried to suppress a smile.
- Tom bir tebessümü bastırmaya çalıştı.
- Tom suppressed a smile.
- Tom gülümsemesini bastırdı.
- It will take a long time to suppress the revolt.
- Ayaklanmayı bastırmak, uzun sürecek.
- Tom is trying to suppress a smile.
- Tom gülümsemesini bastırmaya çalışıyor.
- When I saw his new hairstyle I tried hard to suppress my laughter.
- Onun yeni saç stilini gördüğümde kahkahamı bastırmaya çalıştım.
- Tom suppressed his anger.
- Tom öfkesini bastırdı.
- When I saw his new hairstyle I tried hard to suppress my laughter.
- Yeni saç modelini gördüğümde kahkahalarımı bastırmak için çok uğraştım.
- Tom suppressed a grin.
- Tom bir sırıtışı bastırdı.
- It will take a long time to suppress the revolt.
- İsyanı bastırmak, uzun zaman alacak.
- We'll suppress the rebellion.
- İsyanı bastıracağız.
- You can't suppress the truth.
- Gerçeği bastıramazsın.
- We'll suppress the rebellion.
- Biz isyanı bastıracağız.
- You should suppress your pride.
- Gururunu bastırmalısın.
- Tom couldn't suppress his anger.
- Tom öfkesini bastıramıyordu.
Show More (23)
|
2 |
suppress |
duyguyu bastırmak (bilinçli olarak) |
v. |
|
- It was very hard for her to suppress her emotions.
- Duygularını bastırmak onun için çok zordu.
- She couldn't suppress her emotions.
- Duygularını bastıramıyordu.
- She can't suppress her emotions.
- O, duygularını bastıramaz.
- She can't suppress her emotions.
- Duygularını bastıramıyor.
- She couldn't suppress her emotions.
- Duygularını bastıramadı.
Show More (2)
|
3 |
suppress |
dindirmek |
v. |
|
- This medication should suppress the symptoms.
- Bu ilacın semptomları dindirmesi lazım.
Show More (-2)
|
4 |
suppress |
örtbas etmek |
v. |
|
- They were accused of suppressing vital information.
- Hayati bilgileri örtbas etmekle suçlandılar.
Show More (-2)
|
5 |
suppress |
engellemek |
v. |
|
- Attempts by governments to suppress the use of certain drugs are as old as their failure.
- Hükümetlerin bazı uyuşturucuların kullanımını engelleme girişimleri, başarısızlıkları kadar eskidir.
Show More (-2)
|