| 1 |
surround |
etrafını sarmak |
v. |
|
- Enemies surround me.
- Düşmanlar etrafımı sardı.
- I saw them surrounding him.
- Etrafını sardıklarını gördüm.
- They surrounded her.
- Onun etrafını sardılar.
- Suspicion surrounded Layla.
- Kuşkular Layla'nın etrafını sardı.
- They surrounded him.
- Etrafını sardılar.
- We surrounded Tom.
- Tom'un etrafını sardık.
- They had us surrounded.
- Etrafımızı sardılar.
- The English language surrounds us like a sea.
- İngiliz dili bir deniz gibi etrafımızı sarıyor.
- They surrounded her.
- Etrafını sardılar.
- We surrounded her.
- Onun etrafını sardık.
- We surrounded him.
- Onun etrafını sardık.
- They surrounded him.
- Onun etrafını sardılar.
- At the square, a crowd surrounded and listened to the street singers.
- Meydanda bir kalabalık etrafı sarmış ve sokak şarkıcılarını dinliyordu.
- They're surrounding us.
- Etrafımızı sardılar.
- They surrounded Tom.
- Tom'un etrafını sardılar.
Show More (12)
|
| 2 |
surround |
çevrelemek |
v. |
|
- Can we reduce all the countries which surround us to the east and south to a common denominator?
- Bizi doğudan ve güneyden çevreleyen tüm ülkeleri ortak bir paydaya indirgeyebilir miyiz?
- Even the paper which surrounds packages, even wood and plastic can be reused and are good for something.
- Paketleri çevreleyen kağıt, ahşap ve plastik bile yeniden kullanılabilir ve bir işe yarar.
- Do you mean we are less useful than packaging, than the paper which surrounds all the products sold?
- Ambalajdan, satılan tüm ürünleri çevreleyen kağıttan daha az yararlı olduğumuzu mu söylüyorsunuz?
- Music surrounds our lives like air.
- Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.
- I saw them surrounding him.
- Onu çevrelediklerini gördüm.
- Suspicion surrounded Layla.
- Şüphe, Leyla'yı çevreledi.
- A very large field of rice surrounds the city.
- Çok geniş bir pirinç tarlası kenti çevreler.
- I'm not a smart person, but I surround myself with smart people.
- Zeki biri değilim ama kendimi zeki insanlarla çevreliyorum.
- An aura of light surrounds him.
- Bir ışık aurası onu çevreliyor.
- A strange atmosphere surrounds the visitor in this room.
- Bu odada garip bir atmosfer ziyaretçiyi çevreliyor.
- A very large field of rice surrounds the city.
- Şehri çevreleyen çok geniş bir pirinç tarlası var.
- The English language surrounds us like a sea.
- İngilizce dili bir deniz gibi bizi çevreliyor.
- A wall surrounded the ancient part of the city.
- Şehrin eski kısmını bir duvar çevreliyordu.
- A moat surrounds the castle.
- Kaleyi bir hendek çevreliyor.
Show More (11)
|
| 3 |
surround |
kuşatmak |
v. |
|
- Fine, the Americans and the English are surrounding Iraq, so Iraq cannot move.
- Pekala, Amerikalılar ve İngilizler Irak'ı kuşatıyor, bu yüzden Irak harekete geçemiyor.
- A magic army, a hundred thousand strong, surrounds the walls.
- Yüz bin kişiden oluşan, büyülü bir ordu duvarları kuşattı.
- A magic army, a hundred thousand strong, surrounds the walls.
- Yüz bin kişilik sihirli bir ordu gücü surları kuşatıyor.
- A magic army, a hundred thousand strong, surrounds the walls.
- Yüz bin kişilik sihirli bir ordu surları kuşatıyor.
- Music surrounds our lives like air.
- Müzik hayatımızı hava gibi kuşatır.
- We surrounded them.
- Onları kuşattık.
- The police surrounded the place where Tom was hiding.
- Polis Tom'un saklandığı yeri kuşattı.
- The police have surrounded the building.
- Polis binayı kuşattı.
- Lions surrounded Tom on all sides.
- Aslanlar Tom'u her taraftan kuşattı.
- Special forces surrounded the building.
- Özel kuvvetler binayı kuşattı.
- We've got the house surrounded.
- Evi kuşattık.
- We surrounded the village.
- Köyü kuşattık.
- The soldiers surrounded the village.
- Askerler köyü kuşattı.
- The police surrounded the place where Tom was hiding.
- Polis, Tom'un saklandığı yeri kuşattı.
Show More (11)
|
| 4 |
surround |
etrafını çevirmek |
v. |
|
- We've got the house surrounded.
- Evin etrafını çevirttik.
- We surrounded her.
- Onun etrafını çevirdik.
- We surrounded them.
- Onların etrafını çevirdik.
- We surrounded Tom.
- Tom'un etrafını çevirdik.
- We surrounded him.
- Onun etrafını çevirdik.
Show More (2)
|
| 5 |
surround |
çevirmek |
v. |
|
- The police have surrounded the building.
- Polisler binayı çevirdi.
- Lions surrounded Tom on all sides.
- Aslanlar Tom'u her tarafından çevirdi.
Show More (-1)
|
| 6 |
surround |
sarmak |
v. |
|
- A strange atmosphere surrounds the visitor in this room.
- Bu odada ziyaretçiyi garip bir atmosfer sarıyor.
Show More (-2)
|
