|
- In the example which you mentioned, it is only logical that the teacher in a Catholic school should be Catholic.
- Bahsettiğiniz örnekte, bir Katolik okulundaki öğretmenin Katolik olması mantıklıdır.
- And that's why I chose the hard teacher.
- İşte bu yüzden zor olan öğretmeni seçtim.
- For any teacher, the first year is the most important.
- Her öğretmen için ilk yıl en önemli yıldır.
- There is no distinction between heaven and earth, man and woman, teacher and disciple.
- Gök ve yer, erkek ve kadın, öğretmen ve öğrenci arasında hiçbir ayrım yoktur.
- His careless work made him lose face with his teacher.
- Dikkatsiz çalışması öğretmeninin gözünden düşmesine neden oldu.
- There is no distinction between heaven and earth, man and woman, teacher and disciple.
- Cennet ile yeryüzü, erkek ile kadın, öğretmen ile mürit arasında hiçbir ayrım yok.
- For any teacher, the first year is the most important.
- Her öğretmen için ilk yıl en önemlisidir.
- And that's why I chose the hard teacher.
- Ve ben bu yüzden o sert olan öğretmeni seçtim.
- Then her teacher had to stop the lessons for a while.
- Sonra öğretmeni derslere bir süreliğine ara vermek zorunda kaldı.
- There is no distinction between heaven and earth, man and woman, teacher and disciple.
- Yer ile gök, kadın ile erkek, öğretmen ile öğrenci arasında bir fark yoktur.
- And that's why I chose the hard teacher.
- İşte bu yüzden sert olan öğretmeni seçtim.
- You can't ever stop thinking like a teacher, though.
- Yine de bir öğretmen gibi düşünmeyi asla bırakamazsınız.
- The teacher was far from satisfied with the result.
- Öğretmen sonuçtan hoşnut olmaktan çok uzaktı.
- Who was your favorite teacher when you were in high school?
- Lisedeyken en sevdiğin öğretmen kimdi?
- He was a great teacher so his children were very obedient.
- O harika bir öğretmendi bu yüzden onun çocukları çok itaatkardı.
- Layla was a Sunday school teacher.
- Leyla, pazar okulu öğretmeniydı.
- Tom is a better teacher than Mary is.
- Tom, Mary'den daha iyi bir öğretmen.
- The teacher works in a high school.
- Öğretmen bir lisede çalışıyor.
- The teacher will call us when he's ready.
- Öğretmen hazır olduğunda bizi arar.
- The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.
- Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi.
- Even his teacher didn't understand him.
- Onu öğretmeni bile anlamadı.
- I want to be a teacher in the future.
- Gelecekte öğretmen olmak istiyorum.
- My mother is to meet with my homeroom teacher tomorrow.
- Annem yarın sınıf öğretmenimle buluşacak.
- He is a teacher, as is clear from his way of talking.
- Konuşma tarzından da anlaşılacağı gibi o bir öğretmen.
- The teacher is supervising her students.
- Öğretmen öğrencilerini denetliyor.
- The teacher gave us a lot of homework.
- Öğretmen bize bir sürü ev ödevi verdi.
- What the teacher said encouraged Mary to study harder.
- Öğretmenin söyledikleri Mary'yi daha çok çalışmaya teşvik etti.
- He would often make mistakes purposely just so the teacher would notice him.
- Sırf öğretmen onu fark etsin diye sık sık kasten hata yapardı.
- The teacher lined the children up in order of height.
- Öğretmen çocukları boy sırasına göre dizdi.
- The teacher pointed her finger at me and asked me to come with her.
- Öğretmen parmağıyla beni işaret etti ve onunla gelmemi istedi.
- My homeroom teacher is the same age as my mother.
- Sınıf öğretmenim annemle aynı yaşta.
- Tom stayed after class to talk to the teacher.
- Tom, öğretmenle konuşmak için dersten sonra sınıfta kaldı.
- Was it you who squealed to the teacher that I cheated?
- Öğretmene kopya çektiğimi söyleyen sen miydin?
- He came to Berlin as a teacher.
- O, bir öğretmen olarak Berlin'e geldi.
- The wise teacher knew about the sap.
- Bilge öğretmen özsu hakkında biliyordu.
- You're in trouble with the teacher.
- Öğretmenle başın belada.
- We couldn't help laughing at the teacher's joke.
- Öğretmenin şakasına gülmeden edemedik.
- He works as a teacher, but actually he is a spy.
- O bir öğretmen olarak çalışıyor fakat aslında bir casus.
- Tom is a music teacher, isn't he?
- Tom bir müzik öğretmeni, değil mi?
- Even the teacher could not solve the problem.
- Öğretmen bile problemi çözemedi.
- Such conduct is unworthy of a teacher.
- Böyle bir davranış bir öğretmene yakışmaz.
- He has not yet done his homework, so his teacher begins to worry about him.
- O hâlâ ödevini yapmadı, bu nedenle öğretmeni onun hakkında endişelenmeye başlıyor.
- They hired a teacher.
- Onlar bir öğretmen kiraladılar.
- They answered their teacher's question with difficulty.
- Onlar öğretmenlerinin sorusuna güçlükle cevap verdi.
- She is a teacher.
- O bir öğretmendir.
- You don't look like a teacher.
- Öğretmene benzemiyorsun.
- He stuck out his tongue at his teacher.
- Öğretmenine dil çıkardı.
- The teacher will get angry for sure.
- Öğretmen kesin kızacak.
- I ran across my old teacher on the street.
- Yolda giderken eski öğretmenime rastladım.
- I have a friend who's a teacher in Boston.
- Boston'da bir öğretmen olan bir arkadaşım var.
- And you're a teacher, right?
- Ve sen bir öğretmensin, değil mi?
- Tom looks like a teacher, but he's actually a student.
- Tom bir öğretmen gibi görünüyor ama aslında bir öğrenci.
- It is said that Mr Jones is a good teacher.
- Bay Jones'un iyi bir öğretmen olduğu söyleniyor.
- The teacher explained to us the meaning of the poem.
- Öğretmen bize şiirin anlamını açıkladı.
- You shouldn't talk when the teacher's talking.
- Öğretmen konuşurken konuşmamalısın.
- The teacher as well as his students has come.
- Öğretmen de öğrencileri gibi geldi.
- The teacher interpreted the sentence for us.
- Öğretmen bizim için cümleyi yorumladı.
- My father is a teacher.
- Babam bir öğretmendir.
- He tried to write down everything the teacher said.
- Öğretmenin söylediği her şeyi not almaya çalıştı.
- The teacher asked me to read my paper in front of the class.
- Öğretmen ödevimi sınıfın karşısında okumamı istedi.
- In Soviet Russia, lesson teaches teacher!
- Sovyet Rusya'da ders öğretmene öğretir!
- He bowed to his teacher.
- Öğretmeninin önünde eğildi.
- He told me that his father's a teacher.
- Bana babasının öğretmen olduğunu söyledi.
- When I grow up, I want to be a teacher.
- Büyüdüğümde öğretmen olmak istiyorum.
- Tom is a passionate teacher.
- Tom tutkulu bir öğretmendir.
- Mary is answering the teacher's question.
- Mary öğretmenin sorusunu cevaplıyor.
- Are you a teacher here or a student?
- Burada bir öğretmen mi yoksa bir öğrenci misin?
- The teacher told Tom that he couldn't give him anything higher than a C.
- Öğretmen Tom'a C'den daha yüksek bir not veremeyeceğini söyledi.
- Didn't you used to be a teacher?
- Eskiden öğretmen değil miydin?
- The school needed a new teacher.
- Okulun yeni bir öğretmene ihtiyacı var.
- I got scolded severely by that teacher.
- O öğretmen tarafından şiddetle azarlandım.
- They waited for their teacher.
- Onlar öğretmenlerini beklediler.
- Tom took one look at the teacher's face and he knew he was in trouble.
- Tom öğretmenin yüzüne bir kez baktı ve başının belada olduğunu anladı.
- See whether you can prevail upon your teacher to give you an extension for the assignment.
- Öğretmeninizin size ödev için ek süre vermesini sağlayıp sağlayamayacağınıza bir bakın.
- Tom was Mary's first teacher.
- Tom Mary'nin ilk öğretmeniydi.
- Tom is a very capable teacher.
- Tom çok yetenekli bir öğretmendir.
- A teacher should never laugh at a student who makes a mistake.
- Öğretmen hata yapan bir öğrenciye asla gülmemeli.
- The teacher asked the students to draw their desks together into a semicircle.
- Öğretmen öğrencilerden sıralarını yarım daire şeklinde birleştirmelerini istedi.
- The teacher called the students in alphabetical order.
- Öğretmen öğrencileri alfabetik sırayla çağırdı.
- You're the teacher's pet, aren't you?
- Sen öğretmenin evcil hayvanısın, değil mi?
- My father is a teacher of English.
- Babam İngilizce öğretmenidir.
- He's an Italian teacher.
- O bir İtalyanca öğretmeni.
- They accused the teacher of being too strict with the children.
- Öğretmeni çocuklara karşı çok katı olmakla suçladılar.
- The teacher gave a brief explanation.
- Öğretmen kısa bir açıklama yaptı.
- The teacher distributed the question papers.
- Öğretmen soru kağıtlarını dağıttı.
- Today is Teacher's Conference Day.
- Bugün Öğretmenlerin Konferans Günü.
- If you can't solve this problem, ask your teacher.
- Bu soruyu çözemiyorsan; öğretmenine sor.
- It's very unlikely that the teacher will believe Tom's excuse for not having his homework done on time.
- Öğretmenin Tom'un ödevini zamanında yapmadığı için öne sürdüğü bahaneye inanması pek olası değil.
- The teacher and the students are at the art museum.
- Öğretmen ve öğrenciler sanat müzesinde.
- Tom has a crush on his teacher.
- Tom öğretmenine aşık.
- Jose muttered the answer to the question asked by the teacher.
- Jose öğretmen tarafından sorulan soruya cevabı mırıldandı.
- No sooner had the bell rung than the teacher came into the classroom.
- Zil çalar çalmaz öğretmen sınıfa geldi.
- The teacher accused Tom of cheating.
- Öğretmen Tom'u kopya çekmekle suçladı.
- That teacher is in charge of the third-year class.
- O öğretmen, üçüncü sınıfın sorumlusu.
- What are you learning from the teacher?
- Öğretmenden ne öğreniyorsun?
- She speaks as if she were a teacher.
- Sanki bir öğretmenmiş gibi konuşuyordu.
- The teacher became a soldier.
- Öğretmen bir asker oldu.
- I know that you're a teacher.
- Öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- The teacher claimed that he'd have us all speaking fluent French in three months.
- Öğretmen üç ay içinde hepimizi akıcı Fransızca konuşur hale getireceğini iddia ediyordu.
- She has a lot of respect for her teacher.
- Öğretmenine çok saygı duyuyor.
- The teacher was very angry.
- Öğretmen çok kızgındı.
- The teacher was worried by Tom's frequent absences from class.
- Öğretmen Tom'un sık sık derse gelmemesinden endişe duyuyordu.
- Tom is imitating the teacher.
- Tom öğretmenini taklit ediyor.
- They were scolded by the teacher.
- Öğretmenleri tarafından azarlandılar.
- The teacher read a passage from the Bible to the class.
- Öğretmen sınıfa Kutsal Kitap'tan bir bölüm okudu.
- I am just a humble teacher.
- Ben sadece mütevazı bir öğretmenim.
- The teacher reminded us to study hard for the test.
- Öğretmen bize test için çok çalışmamızı hatırlattı.
- I know that I'm a good teacher.
- Ben iyi bir öğretmen olduğumu biliyorum.
- Aren't you a teacher here?
- Burada öğretmen değil misin?
- A teacher must not laugh about a pupil who has made a mistake.
- Bir öğretmen hata yapan bir öğrencisine gülmemelidir.
- Aren't you a teacher?
- Sen öğretmen değil misin?
- Tom is a singing teacher.
- Tom bir şan öğretmeni.
- Tom is a teacher's assistant.
- Tom bir öğretmenin asistanı.
- The teacher put a mark next to his name to show that he was absent.
- Öğretmen devamsızlık yaptığını göstermek için adının yanına bir işaret koydu.
- The teacher is with the school principal.
- Öğretmen okul müdürüyle birlikte.
- If you just listen to what the teacher says, you'll be able to become a good student.
- Eğer öğretmenin söylediklerini dinlersen, iyi bir öğrenci olabilirsin.
- The teacher wrote something on the blackboard in a language I didn't know.
- Öğretmen tahtaya bilmediğim bir dilde bir şeyler yazdı.
- I trust the teacher.
- Ben öğretmene güveniyorum.
- The teacher told Tom his essay was well written.
- Öğretmen Tom'a kompozisyonunun iyi yazılmış olduğunu söyledi.
- Are you a teacher or a student?
- Öğretmen misin yoksa öğrenci misin?
- The teacher did not permit the students to leave the lecture hall.
- Öğretmen öğrencilerin amfiden çıkmasına izin vermedi.
- She has a lot of respect for her teacher.
- Öğretmenine çok saygısı vardır.
- The teacher looked around the classroom and started to talk.
- Öğretmen sınıfa baktı ve konuşmaya başladı.
- Mr Thomas is a very able teacher.
- Bay Thomas, çok yetenekli bir öğretmen.
- The teacher pointed out the pupil's mistakes.
- Öğretmen öğrencilerinin hatalarını gösterdi.
- Is Tom a teacher?
- Tom bir öğretmen mi?
- This person is a teacher.
- Bu kişi bir öğretmen.
- Tom doesn't want to be a French teacher.
- Tom bir Fransız öğretmeni olmak istemiyor.
- The teacher marvelled at my response.
- Öğretmen cevabıma hayret etti.
- The teacher answers every question we ask.
- Öğretmen sorduğumuz her soruyu cevaplar.
- Tom worked as a teacher in Boston for a few years.
- Tom birkaç yıl boyunca Boston'da öğretmen olarak çalıştı.
- That teacher is in charge of the third-year class.
- Bu öğretmen, üçüncü sınıftan sorumlu.
- Tom would be a good teacher.
- Tom iyi bir öğretmen olurdu.
- That teacher tends to be partial to female students.
- O öğretmen kız öğrencilere düşkündür.
- He works as a teacher, but actually he's a vampire.
- Öğretmen olarak çalışıyor ama aslında o bir vampir.
- Is Tom still a teacher?
- Tom hâlâ bir öğretmen mi?
- She likes the teacher.
- Öğretmeni seviyor.
- I ran across my old teacher on the street.
- Sokakta eski öğretmenime rastladım.
- I work as a teacher.
- Öğretmen olarak çalışıyorum.
- The teacher wrote a short comment on each student's paper.
- Öğretmen her öğrencinin kağıdına kısa bir yorum yazdı.
- I will be his teacher.
- Onun öğretmeni olacağım.
- A great scholar is not necessarily a good teacher.
- Büyük bir bilgenin iyi bir öğretmen olması gerekmez.
- My mother is a teacher, too.
- Benim annem de öğretmen.
- Do you really think I'm not a good teacher?
- Gerçekten iyi bir öğretmen olmadığımı mı düşünüyorsun?
- The teacher split the students into groups.
- Öğretmen öğrencileri gruplara ayırdı.
- I couldn't care less if the teacher is mad at me.
- Öğretmen bana kızsa bile umurumda değil.
- The teacher skipped the exercise on page 21.
- Öğretmen 21. sayfadaki alıştırmayı atladı.
- My father is a teacher of the English language.
- Babam İngiliz dilinin bir öğretmenidir.
- Tom never listens to what the teacher says.
- Tom, öğretmenin söylediğini asla dinlemez.
- The teacher made fun of Tom.
- Öğretmen Tom'la alay etti.
- Mary was the only female teacher.
- Mary tek kadın öğretmendi.
- I was a teacher.
- Bir öğretmendim.
- The teacher looked over the examination papers.
- Öğretmen sınav kağıtlarına baktı.
- The teacher ordered the students to gather around the big tree.
- Öğretmen öğrencilere büyük ağacın etrafında toplanmalarını emretti.
- The teacher has marked his name absent.
- Öğretmen, onu yoklamada "yok" yazdı.
- If you can't solve this problem, ask your teacher.
- Eğer bu problemi çözemiyorsanız, öğretmeninize sorun.
- Is the new teacher fat?
- Yeni öğretmen şişman mı?
- Who is your Chinese teacher?
- Çince öğretmeniniz kim?
- It is not surprising that you should be scolded by your teacher.
- Öğretmenin tarafından azarlanman şaşırtıcı değil.
- The teacher gave way to the students' demand.
- Öğretmen öğrencilerin talebini kabul etti.
- Were you praised by the teacher?
- Öğretmeniniz sizi övdü mü?
- There is a statue of the teacher in front of the school.
- Okulun önünde bir öğretmen heykeli var.
- The teacher asked the students to place their chairs in a semicircle.
- Öğretmen öğrencilerden sandalyelerini yarım daire şeklinde yerleştirmelerini istedi.
- He blamed his teacher for his failure in the entrance examination.
- O giriş sınavında başarısızlığı için öğretmenini suçladı.
- Tom and Mary gave exactly the same answers on the test which made the teacher suspicious.
- Tom ve Mary'nin sınavda tamamen aynı cevapları vermesi öğretmenin şüphelenmesine neden oldu.
- Tell me why you have told on me to the teacher.
- Neden beni öğretmene ispiyonladığını söyle.
- The teacher has no authority over his students.
- Öğretmenin öğrencileri üzerinde hiçbir otoritesi yoktur.
- Tom is a popular teacher.
- Tom popüler bir öğretmen.
- Their teacher is making them study hard.
- Öğretmenleri onları çok çalıştırıyor.
- He is not a doctor but a teacher.
- O bir doktor değil ama bir öğretmen.
- Is his father a teacher?
- Onun babası bir öğretmen mi?
- The teacher told me that Hitler killed himself.
- Öğretmen bana, Hitler'in kendisini öldürdüğünü söyledi.
- I was a science teacher.
- Fen bilgisi öğretmeniydim.
- My brother is a teacher.
- Kardeşim bir öğretmen.
- Tom worked as a teacher and journalist.
- Tom bir öğretmen ve gazeteci olarak çalıştı.
- I don't see you as a teacher.
- Seni bir öğretmen olarak görmüyorum.
- The teacher has the text read aloud.
- Öğretmen metni sesli okutur.
- The teacher showed us how to use a computer.
- Öğretmen bize bilgisayarı nasıl kullanacağımızı gösterdi.
- The teacher saw someone copying on the test.
- Öğretmen birinin sınavda kopya çektiğini gördü.
- The teacher praised the boy for his honesty.
- Öğretmen çocuğu dürüstlüğü için övdü.
- Tom is a good teacher, isn't he?
- Tom iyi bir öğretmen, değil mi?
- Tom shouldn't have compared his teacher to Hitler.
- Tom öğretmenini Hitler'e benzetmemeliydi.
- If you'd listen a little more carefully to what the teacher says, you'd probably be able to understand.
- Öğretmenin söylediklerini biraz daha dikkatli dinlersen, muhtemelen anlayabilirsin.
- A teacher should never laugh at a student who makes a mistake.
- Bir öğretmen hata yapan öğrencisine asla gülmemelidir.
- The teacher threw me out of the classroom.
- Öğretmen beni sınıftan attı.
- I had an excellent teacher!
- Benim mükemmel bir öğretmenim vardı!
- He was respected both as a teacher and as a man.
- Ona hem bir öğretmen hem de bir insan olarak saygı duyuluyordu.
- The teacher grades easily.
- Öğretmen kolayca not verir.
- Tom is such a good teacher.
- Tom öyle iyi bir öğretmen ki.
- I had an excellent teacher!
- Mükemmel bir öğretmenim vardı!
- Tom has been working as a teacher for thirty years.
- Tom otuz yıldır öğretmen olarak çalışıyor.
- I thought Tom wouldn't tell the teacher that I hadn't done my homework.
- Tom'un ev ödevimi yapmadığımı öğretmene söylemeyeceğini düşündüm.
- Sami was a much esteemed teacher.
- Sami çok değerli bir öğretmendi.
- The teacher kicked me out of class.
- Öğretmen beni sınıftan kovdu.
- I'm not a teacher.
- Ben öğretmen değilim.
- The teacher allowed him to go home.
- Öğretmen eve gitmesine izin verdi.
- You should talk to the teacher yourself.
- Öğretmenle kendiniz konuşmalısınız.
- It was my science teacher.
- O benim fen bilgisi öğretmenimdi.
- The teacher fell asleep in class and started snoring loudly.
- Öğretmen sınıfta uyuyakaldı ve yüksek sesle horlamaya başladı.
- A teacher must be fair with his students.
- Bir öğretmen öğrencilerine karşı adil olmalıdır.
- Today is Teacher's Conference Day.
- Bugün Öğretmenler Konferans Günü.
- The teacher wouldn't allow us to speak French in the classroom.
- Öğretmen sınıfta Fransızca konuşmamıza izin vermedi.
- The teacher gave way to the students' demand.
- Öğretmen öğrencilerin talebine karşı koyamadı.
- Tom is a dance teacher.
- Tom bir dans öğretmeni.
- There is a statue of the teacher in front of the school.
- Okulun önünde öğretmenin heykeli var.
- Tom ought not to have spoken to his teacher in that tone of voice.
- Tom öğretmeniyle o ses tonuyla konuşmamalıydı.
- When I grow up, I want to be a teacher.
- Büyüdüğüm zaman öğretmen olmak istiyorum.
- Jim suggested that the teacher might be wrong.
- Jim, öğretmenin yanılıyor olabileceğini öne sürdü.
- In a crisis, you must get in touch with your teacher.
- Bir kriz anında öğretmeninizle iletişime geçmelisiniz.
- True, he was a very good teacher.
- Doğru, çok iyi bir öğretmendi.
- A teacher should never make fun of a student who makes a mistake.
- Bir öğretmen hata yapan bir öğrencisiyle asla dalga geçmemeli.
- A teacher should never make fun of a student who makes a mistake.
- Bir öğretmen hata yapan bir öğrenciyle asla dalga geçmemelidir.
- Tom is now a teacher, isn't he?
- Tom artık bir öğretmen, değil mi?
- The teacher had a bad cold.
- Öğretmen kötü bir soğuk algınlığı geçirmiş.
- Stop sucking up to the teacher.
- Öğretmene yağ çekmeyi kesin.
- Tom is now a teacher, isn't he?
- Tom şimdi bir öğretmen, değil mi?
- He's a teacher and so am I.
- O bir öğretmen ve ben de öyleyim.
- I never thought that they would like their teacher so much.
- Onların öğretmenlerini o kadar çok seveceklerini düşünmemiştim.
- Ken visited his teacher yesterday.
- Ken dün öğretmenini ziyaret etti.
- The teacher has no authority over his students.
- Öğretmenin öğrenciler üzerinde yetkisi yok.
- I'm going to be your teacher.
- Sizin öğretmeniniz olacağım.
- She fell asleep the moment the teacher started talking.
- Öğretmen konuşmaya başladığı anda uyuyakaldı.
- Tom is an excellent teacher.
- Tom mükemmel bir öğretmen.
- Their teacher is making them study hard.
- Öğretmenleri onları çok çalışmaya zorluyor.
- He never pays much attention to what his teacher says.
- O, öğretmenin söylediklerine fazla dikkat etmez.
- We can't teach Islam because we don't have a religious education teacher.
- İslam'ı öğretemiyoruz çünkü din eğitimi öğretmenimiz yok.
- I'm told you're a good teacher.
- Bana iyi bir öğretmen olduğun söyleniyor.
- Compare your answers with the teacher's.
- Cevaplarını öğretmeninki ile karşılaştır.
- Tom and Mary gave exactly the same answers on the test which made the teacher suspicious.
- Tom ve Mary, sınavda öğretmeni şüphelendirecek şekilde tamamen aynı cevapları vermişler.
- I had my composition corrected by the teacher.
- Kompozisyonum öğretmen tarafından düzeltildi.
- She never listens to the teacher.
- Öğretmenini hiç dinlemez.
- Why do you not ask your teacher for advice?
- Neden öğretmeninden tavsiye istemiyorsun?
- I, too, am a teacher.
- Ben kendim de öğretmenim.
- You're still a teacher, aren't you?
- Sen hâlâ bir öğretmensin, değil mi?
- His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
- Çok fazla geç kaldığı için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
- I'm not really a teacher anymore.
- Ben artık pek öğretmen sayılmam.
- Tom's father was a teacher.
- Tom'un babası öğretmendi.
- She tried to take down every word the teacher said.
- Öğretmenin söylediği her kelimeyi not etmeye çalıştı.
- Did she go to the station to see her teacher off?
- Öğretmenini uğurlamak için istasyona mı gitti?
- The teacher cannot have said such a thing.
- Öğretmen böyle bir şey söylemiş olamaz.
- The teacher read a passage from the Bible to the class.
- Öğretmen sınıfa İncil'den bir pasaj okudu.
- Tom no longer works as a teacher.
- Tom öğretmen olarak çalışmıyor artık.
- The teacher told Tom to shut up.
- Öğretmen Tom'a susmasını söyledi.
- This teacher is said to be popular with children.
- Bu öğretmenin çocuklar arasında popüler olduğu söyleniyor.
- Is she your teacher?
- Öğretmeniniz mi?
- I'm a teacher.
- Ben bir öğretmenim.
- He went to Mexico to work as a teacher of English.
- O bir İngilizce öğretmeni olarak çalışmak için Meksika'ya gitti.
- He was respected as their teacher.
- Onların öğretmeni olarak ona saygı gösterildi.
- Tom wasn't just a teacher.
- Tom sadece bir öğretmen değildi.
- The teacher is writing something on the board.
- Öğretmen tahtaya bir şeyler yazıyor.
- Why not talk it over with your teacher?
- Neden bunu öğretmeninle konuşmuyorsun?
- Have you ever laughed at the teacher?
- Öğretmene güldün mü hiç?
- I am a teacher, too.
- Ben de bir öğretmenim.
- I know that you're a teacher.
- Senin öğretmen olduğunu biliyorum.
- He made a fool of his teacher.
- Öğretmenini aptal yerine koydu.
- You're a teacher, right?
- Sen bir öğretmensin, değil mi?
- The student refused to obey his teacher.
- Öğrenci öğretmenine itaat etmeyi reddetti.
- You're a science teacher, aren't you?
- Sen fen bilgisi öğretmenisin, değil mi?
- When the pupil is ready to learn, a teacher will appear.
- Öğrenci öğrenmeye hazır olduğunda, bir öğretmen ortaya çıkacaktır.
- I gave all of the Chinese proverbs back to the teacher.
- Bütün Çin atasözlerini öğretmene geri verdim.
- I'm also a teacher.
- Ben de bir öğretmenim.
- We got a new teacher.
- Yeni bir öğretmenimiz var.
- The teacher pointed out the pupil's mistakes.
- Öğretmen öğrencinin hatalarına dikkat çekti.
- We formed a circle around the teacher.
- Öğretmenin etrafında bir daire oluşturduk.
- Tom's teacher told him to pay more attention to his punctuation.
- Tom'un öğretmeni ona noktalama işaretlerine daha çok dikkat etmesini söyledi.
- Tom must be a good teacher.
- Tom iyi bir öğretmen olmalı.
- Tom has a crush on his teacher.
- Tom öğretmeninden hoşlanıyor.
- How much money does a teacher make?
- Bir öğretmen ne kadar para kazanıyor?
- The teacher taught us that we should always do our best.
- Öğretmen bize hep en iyisini yapmamız gerektiğini öğretti.
- Tom isn't really a teacher.
- Tom gerçekten bir öğretmen değil.
- Tom's father is a swimming teacher.
- Tom'un babası bir yüzme öğretmeni.
- The teacher kicked her out of class.
- Öğretmen onu sınıftan attı.
- He pays no attention to the teacher.
- O, öğretmene hiç kulak vermez.
- If you have any questions, ask your teacher.
- Herhangi bir sorunuz varsa, öğretmeninize sorun.
- Tom wasn't paying attention to the teacher.
- Tom öğretmene dikkat etmiyordu.
- I will tell the teacher all about it.
- Öğretmenime her şeyi anlatacağım.
- One is a teacher, another is a doctor, and the other is a journalist.
- Biri öğretmen, diğeri doktor ve öteki de gazeteci.
- She is not a doctor, but a teacher.
- O bir doktor değil, bir öğretmen.
- The teacher didn't keep her word.
- Öğretmen sözünü tutmadı.
- Don't hesitate to ask your teacher a question.
- Öğretmenine soru sormaya çekinme.
- I haven't always been a teacher.
- Ben her zaman bir öğretmen değildim.
- Tom didn't want to be a French teacher.
- Tom bir Fransız öğretmeni olmak istemedi.
- The teacher spoke about the courage of the Romans.
- Öğretmen Romalıların cesareti hakkında konuştu.
- Tom heard Mary was a good teacher.
- Tom, Mary'nin iyi bir öğretmen olduğunu duymuş.
- She advised him not to believe everything the teacher says.
- Öğretmenin söylediği her şeye inanmamasını tavsiye etti.
- Experience is a wonderful teacher.
- Tecrübe harika bir öğretmendir.
- The teacher told him to study English hard.
- Öğretmen ona İngilizceye çok çalışmasını söyledi.
- The teacher wrote French words on the blackboard.
- Öğretmen tahtaya Fransızca kelime yazdı.
- Did you inform your teacher of this?
- Bununla ilgili öğretmenini bilgilendirdin mi?
- Sami is a teacher at a local high school.
- Sami yerel bir lisede öğretmendir.
- The teacher singled out Tanaka for praise.
- Öğretmen övgü için Tanaka'yı seçti.
- The teacher dismissed his class when the bell rang.
- Zil çaldığında, öğretmen sınıfını paydos etti.
- This person is a teacher.
- Bu kişi bir öğretmendir.
- You're a good teacher.
- Siz iyi bir öğretmensiniz.
- She is a very good teacher.
- O çok iyi bir öğretmen.
- As a teacher you should try to win the pupils' confidence, that is half the battle.
- Bir öğretmen olarak öğrencilerin güvenini kazanmaya çalışmalısınız, bu savaşın yarısıdır.
- I'm not a teacher anymore.
- Artık öğretmen değilim.
- I'm not your teacher anymore.
- Ben artık senin öğretmenin değilim.
- You're my kid's teacher.
- Sen çocuğumun öğretmenisin.
- You are a teacher.
- Siz bir öğretmensiniz.
- That teacher isn't too bad.
- O öğretmen fazla kötü değil.
- The teacher said I'm a smart kid.
- Öğretmen zeki bir çocuk olduğumu söyledi.
- I think I'm a good teacher.
- İyi bir öğretmen olduğumu düşünüyorum.
- Tom is my saxophone teacher.
- Tom benim saksofon öğretmenim.
- There is no reason to be afraid of the teacher.
- Öğretmenden korkmak için bir sebep yok.
- Our new teacher comes fresh out of college.
- Yeni öğretmenimiz üniversiteden yeni mezun oldu.
- What's the new teacher like?
- Yeni öğretmen nasıl biridir?
- The teacher reminded us to study hard for the test.
- Öğretmen bize sınav için çok çalışmamız gerektiğini hatırlattı.
- He made a polite bow to his teacher.
- Öğretmenini kibarca selamladı.
- The teacher insisted that I should study in college.
- Öğretmen üniversitede okumam için ısrar etti.
- That boy is in love with his teacher.
- O çocuk öğretmenine aşık.
- Tom will make a good teacher.
- Tom, iyi bir öğretmen olacak.
- You should attend more to what your teacher says.
- Öğretmenin söylediklerine daha fazla dikkat etmelisin.
- One of my brothers is a teacher and the others are lawyers.
- Kardeşlerimden biri öğretmen, diğerleri ise avukat.
- Only one student stayed after class to talk to the teacher.
- Sadece bir öğrenci dersten sonra öğretmenle konuşmak için kaldı.
- Every child bowed to the teacher.
- Her çocuk öğretmenin önünde eğildi.
- The teacher submitted a request for more funds.
- Öğretmen daha fazla fon için bir talepte bulundu.
- The teacher singled out Tanaka for praise.
- Öğretmen Tanaka'yı övgüye değer buldu.
- I'm a teacher now.
- Ben şimdi bir öğretmenim.
- My sister is a teacher.
- Kız kardeşim bir öğretmen.
- The teacher handles his pupils well.
- Öğretmen, öğrencilerle iyi başa çıkıyor.
- I don't like this teacher; he always ignores my questions.
- Bu öğretmeni sevmiyorum; sorularımı hep görmezden geliyor.
- He pays no attention to the teacher.
- Öğretmenine hiç dikkat etmez.
- The teacher has never made fun of the students' mistakes.
- Öğretmen öğrencilerin hatalarıyla asla alay etmedi.
- The teacher is busy looking over the examination papers.
- Öğretmen sınav kağıtlarına gözden geçirmekle meşgul.
- The teacher wrote his name on the blackboard.
- Öğretmenimiz tahtaya kendi adını yazdı.
- She respects her homeroom teacher a lot.
- Sınıf öğretmenine çok saygı duyuyor.
- How much does a public school teacher earn?
- Bir devlet okulu öğretmeni ne kadar kazanır?
- I'm not your teacher.
- Ben senin öğretmenin değilim.
- Sami was considered a great teacher.
- Sami büyük bir öğretmen olarak kabul edildi.
- Tom told me he wasn't just a teacher.
- Tom bana sadece bir öğretmen olmadığını söyledi.
- She doesn't listen to her teacher.
- O, öğretmeni dinlemez.
- The teacher gathered his students around him.
- Öğretmen öğrencilerini kendi etrafında topladı.
- Tom's phone was confiscated by the teacher.
- Öğretmen tarafından Tom'un telefonuna el konuldu.
- I was a teacher for fifteen years.
- Ben on beş yıldır bir öğretmendim.
- Her wish is to become a good teacher.
- Onun dileği iyi bir öğretmen olmak.
- I trust the teacher.
- Öğretmene güveniyorum.
- Tom is a popular teacher.
- Tom popüler bir öğretmendir.
- His wife is our Italian teacher.
- Karısı bizim İtalyanca öğretmenimiz.
- She is a teacher.
- O bir öğretmen.
- What's his teacher's name?
- Öğretmeninin ismi ne?
- My father is an English language teacher.
- Babam İngilizce öğretmeni.
- The teacher didn't let the students ask any questions.
- Öğretmen öğrencilerin herhangi bir soru sormasına izin vermedi.
- Tom is a dedicated teacher.
- Tom özel bir öğretmendir.
- Tom's wife is a teacher.
- Tom'un karısı bir öğretmen.
- Tom is a teacher and so am I.
- Tom bir öğretmen ve ben de öyleyim.
- The teacher told me to stand up.
- Öğretmen ayağa kalkmamı söyledi.
- The teacher would only allow us to speak French in the classroom.
- Öğretmen sadece sınıfta Fransızca konuşmamıza izin verirdi.
- There is a statue of the teacher near the school.
- Öğretmenin okulun yakınında bir heykeli var.
- The teacher enjoyed talking with some of the graduates.
- Öğretmen bazı mezunlarla konuşmaktan keyif aldı.
- He is said to have been a good teacher.
- İyi bir öğretmen olduğu söyleniyor.
- Tom doesn't act like a teacher.
- Tom bir öğretmen gibi davranmıyor.
- The teacher exhorted his pupils to do well.
- Öğretmen öğrencilerini başarmaları için teşvik etti.
- Every Tatoeba member is simultaneously student and teacher.
- Her Tatoeba üyesi, aynı anda hem öğrenci hem de öğretmendir.
- He apologized to the teacher for coming to school late.
- O, okula geç geldiği için öğretmenden özür diledi.
- When you have a question, ask the teacher.
- Bir sorunuz varsa, öğretmene sorun.
- You had better consult with your teacher.
- Öğretmenine danışsan iyi olur.
- For the teacher, teaching her was fun.
- Öğretmen için ona ders vermek eğlenceliydi.
- We wouldn't want to disobey the teacher, would we?
- Öğretmene itaatsizlik etmek istemeyiz, değil mi?
- The teacher teaches the student.
- Öğretmen öğrenciye öğretir.
- Tom is a violin teacher, isn't he?
- Tom keman öğretmeni, değil mi?
- The teacher answers every question we ask.
- Öğretmen sorduğumuz her soruya cevap veriyor.
- A teacher must not laugh at a pupil who made a mistake.
- Bir öğretmen hata yapan bir öğrenciye gülmemelidir.
- The teacher is Chinese.
- Öğretmen Çinlidir.
- I recognized the teacher at once, because I had met him before.
- Öğretmeni hemen tanıdım; çünkü onunla daha önce karşılaşmıştım.
- I will be his teacher.
- Öğretmeni olacağım.
- Have you ever picked your nose in the presence of the teacher?
- Hiç öğretmenin yanında burnunuzu karıştırdınız mı?
- You're a teacher, aren't you?
- Öğretmensin, değil mi?
- Tom could be a teacher if he wanted to be.
- Tom isterse bir öğretmen olabilir.
- Who is your teacher?
- Öğretmeniniz kim?
- The teacher called each student by name.
- Öğretmen her öğrenciye adıyla seslendi.
- A teacher should never laugh at his students' mistakes.
- Bir öğretmen öğrencilerinin hatalarına asla gülmemeli.
- Tom is a very capable teacher.
- Tom, çok yetenekli bir öğretmen.
- I had my composition corrected by the teacher.
- Kompozisyonumu öğretmenime düzelttirdim.
- The teacher enjoyed talking with some of the graduates.
- Öğretmen, mezunlardan bazıları ile konuşmaktan zevk aldı.
- Even a teacher can make mistakes.
- Bir öğretmen bile hata yapabilir.
- Tom is a dancing teacher.
- Tom bir dans öğretmeni.
- The little girl asked a question of her teacher.
- Küçük kız öğretmenine bir soru sordu.
- My wife is a teacher.
- Karım bir öğretmendir.
- Mr Hirayama is a very good teacher.
- Bay Hirayama çok iyi bir öğretmen.
- Is he your teacher?
- O senin öğretmenin mi?
- He is always finding fault with his teacher.
- O her zaman öğretmenin hatasını buluyor.
- Intensive communication between teacher and student is the key to effective teaching.
- Öğretmen ve öğrenci arasındaki yoğun iletişim, etkili öğretimin anahtarıdır.
- The teacher gave out the test papers after the bell rang.
- Öğretmen zil çaldıktan sonra sınav kağıtlarını dağıttı.
- I'm not a doctor, but a teacher.
- Ben bir doktor değil fakat bir öğretmenim.
- Why don't you ask your teacher for advice?
- Neden öğretmeninizden tavsiye istemiyorsunuz?
- The teacher caught a student cheating in the exam.
- Öğretmen sınavda bir öğrenciyi kopya çekerken yakaladı.
- Who's the funniest teacher in your school?
- Okulunuzdaki en komik öğretmen kim?
- The teacher pointed out several mistakes in my English composition.
- Öğretmenim İngilizce kompozisyonumdaki birkaç hataya dikkat çekti.
- The new teacher is more like a friend than a teacher.
- Yeni öğretmen, bir öğretmenden çok bir arkadaş gibi.
- Have you ever mentioned this to the teacher?
- Hiç bundan öğretmene bahsettin mi?
- Tom is a good music teacher.
- Tom iyi bir müzik öğretmenidir.
- Hiroshi is a karate teacher.
- Hiroshi bir karate öğretmeni.
- The teacher can show an example on the blackboard to clarify the type of answer expected.
- Öğretmen beklenen cevap türünü netleştirmek için tahtada bir örnek gösterebilir.
- What do you think of the new teacher?
- Yeni öğretmen hakkında ne düşünüyorsunuz?
- The teacher sounded like he was my father.
- Öğretmenin sesi babammış gibi geliyordu.
- A teacher should never laugh about a pupil who has made a mistake.
- Bir öğretmen hata yapan bir öğrenciye asla gülmemeli.
- Karam is a new teacher.
- Karam yeni bir öğretmendir.
- You may ask that teacher questions.
- O öğretmene sorular sorabilirsiniz.
- Tom is a gym teacher, isn't he?
- Tom bir spor öğretmeni, değil mi?
- The teacher spoke too fast for us to understand.
- Öğretmen anlayabileceğimizden hızlı konuştu.
- It is said that Mr Jones is a good teacher.
- Bay Jones'un iyi bir öğretmen olduğu söylenir.
- I can't get work as a teacher.
- Öğretmen olarak iş bulamıyorum.
- Tom isn't much of a teacher.
- Tom çok iyi bir öğretmen değil.
- I'm pretty sure Tom's a teacher.
- Tom'un bir öğretmen olduğuna eminim.
- The teacher distributed the handouts to the students.
- Öğretmen öğrencilere broşürleri dağıttı.
- She used to be a teacher.
- Eskiden öğretmendi.
- Tom is a retired teacher, isn't he?
- Tom emekli bir öğretmen, değil mi?
- A teacher should never laugh about a pupil who has made a mistake.
- Bir öğretmen hata yapan bir öğrencisine asla gülmemelidir.
- The teacher was very angry.
- Öğretmen çok kızmıştı.
- There is no reason to be afraid of the teacher.
- Öğretmenden korkmanın hiçbir nedeni yok.
- The students went to the baseball game along with their teacher.
- Öğrenciler öğretmenleriyle birlikte beyzbol maçına gittiler.
- The teacher cannot have said such a thing.
- Öğretmen böyle bir şey söyleyemez.
- A new teacher stood before the class.
- Sınıfın önünde yeni bir öğretmen duruyordu.
- The teacher mixed up our names.
- Öğretmen isimlerimizi karıştırdı.
- A teacher should never make fun of a pupil who makes a mistake.
- Bir öğretmen hata yapan bir öğrenci ile asla alay etmemelidir.
- The teacher has a great influence on his pupils.
- Öğretmenin öğrencileri üzerinde büyük bir etkisi var.
- She looked like a teacher, and later I found that she actually is one.
- Bir öğretmen gibi görünüyordu ve daha sonra aslında bir öğretmen olduğunu öğrendim.
- Tom is married to a teacher.
- Tom bir öğretmenle evli.
- Tom is a teacher, right?
- Tom bir öğretmen, değil mi?
- The teacher told us that over and over again.
- Öğretmen bize bunu tekrar tekrar söyledi.
- The teacher welcomed the new students.
- Öğretmen yeni öğrencileri karşıladı.
- The teacher has the text read aloud.
- Öğretmen metni yüksek sesle okutur.
- The students bowed to their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerini selamladı.
- Tom had a good teacher.
- Tom'un iyi bir öğretmeni vardı.
- I saw the teacher walk across the street.
- Öğretmenin caddeyi yürüyerek geçtiğini gördüm.
- The old teacher began to talk about the good old days.
- Yaşlı öğretmen, eski güzel günlerden bahsetmeye başladı.
- I have been a teacher for 15 years.
- Ben 15 yıldır bir öğretmenim.
- You need to pay more attention to what your teacher says.
- Öğretmeninin söylediklerine daha fazla dikkatini vermelisin.
- I bet Tom would be a good teacher.
- Bahse girerim Tom iyi bir öğretmen olurdu.
- Why does Tom want to be a teacher?
- Tom neden öğretmen olmak istiyor?
- He is a teacher of the Italian language.
- O bir İtalyan dili öğretmeni.
- He is not a teacher but a student.
- O bir öğretmen değil ama bir öğrenci.
- Practice is the best teacher.
- Uygulama en iyi öğretmendir.
- The teacher kicked Tom out of class.
- Öğretmen Tom'u sınıftan kovdu.
- The teacher opened the box and took out a ball.
- Öğretmen kutuyu açtı ve bir top çıkardı.
- I don't see you as a teacher.
- Sizi öğretmen olarak görmüyorum.
- Tom made fun of the teacher.
- Tom öğretmenle alay etti.
- Tom has been a teacher for thirty years.
- Tom otuz yıldır öğretmen.
- Her teacher praised her.
- Öğretmeni onu övdü.
- The teacher demonstrated the idea with an experiment.
- Öğretmen bu fikri bir deneyle gösterdi.
- The teacher who substituted for professor Rosa is from Argentina.
- Profesör Rosa'nın yerine gelen öğretmen Arjantinli.
- The teacher made us repeat the word.
- Öğretmen bize kelimeyi tekrarlattı.
- Tom hasn't been paying attention to the teacher.
- Tom öğretmene dikkatini vermiyor.
- I've learned nothing from the teacher.
- Öğretmenden hiçbir şey öğrenmedim.
- The teacher mixed up our names.
- Öğretmen bizim adlarımızı karıştırdı.
- Interested, he turned to the teacher.
- İlgiyle öğretmenine döndü.
- I know I'm a good teacher.
- Ben iyi bir öğretmen olduğumu biliyorum.
- He is a teacher at our school.
- O, bizim okulumuzda bir öğretmendir.
- You're a science teacher, aren't you?
- Siz fen bilimleri öğretmenisiniz, değil mi?
- The new teacher is in the class.
- Yeni öğretmen sınıfta.
- Tom should do what his teacher told him to do.
- Tom öğretmeninin ona yapmasını söylediğini yapmalıdır.
- The boy threw a paper airplane at the teacher.
- Çocuk öğretmene kağıttan bir uçak fırlattı.
- Betty is a dancing teacher.
- Betty, bir dans öğretmeni.
- The teacher asked me a difficult question.
- Öğretmen bana zor bir soru sordu.
- That's no way to talk to your teacher.
- Öğretmeninle konuşmanın bir yolu yok.
- Patience is vital for a teacher.
- Sabır bir öğretmen için hayati önem taşır.
- Betty is a dance teacher.
- Betty bir dans öğretmeni.
- The teacher was surrounded by her students.
- Öğretmenin etrafı öğrencileri tarafından sarılmıştı.
- Isn't that a teacher from your school?
- Bu sizin okuldan bir öğretmen değil mi?
- What's her teacher's name?
- Onun öğretmenin adı nedir?
- She visited the teacher.
- O, öğretmeni ziyaret etti.
- How much money does a teacher make?
- Bir öğretmen ne kadar para kazanır?
- The teacher told me that I should have my hair cut.
- Öğretmen bana saçımı kestirmem gerektiğini söyledi.
- I am a teacher of English.
- Ben bir İngilizce öğretmeniyim.
- The teacher lost his job because he cruelly berated students who made mistakes.
- Öğretmen işini kaybetti çünkü hata yapan öğrencileri acımasızca azarlıyordu.
- You'll be asked why you want to be a teacher.
- Neden öğretmen olmak istediğin sorulacak.
- I have a good teacher.
- Benim iyi bir öğretmenim var.
- You sure guessed the critical points of that teacher's exam.
- O öğretmenin sınavının kritik noktaları emin olarak tahmin ettin.
- Our Japanese teacher is very nice to us.
- Japonca öğretmenimiz bize karşı çok kibar.
- Tom gave the teacher an apple.
- Tom öğretmene bir elma verdi.
- He told me that his father's a teacher.
- Bana babasının bir öğretmen olduğunu söyledi.
- I'm the teacher.
- Ben öğretmenim.
- The teacher is with the school principal.
- Öğretmen okul müdürü ile birlikte.
- I'm now writing a letter to my Chinese teacher.
- Şu anda Çince öğretmenime bir mektup yazıyorum.
- Tom gave an apple to the teacher.
- Tom öğretmene bir elma verdi.
- You must pay attention to the teacher.
- Öğretmene dikkat etmeniz gerekir.
- Are you a teacher?
- Sen bir öğretmen misin?
- None of the students were listening to the teacher.
- Öğrencilerin hiçbiri öğretmeni dinlemiyordu.
- If you don't know, ask the teacher.
- Bilmiyorsan öğretmene sor.
- I had to stay after class and talk to the teacher.
- Dersten sonra kalmak ve öğretmenle konuşmak zorundaydım.
- The new teacher asked me what my name was and I told him.
- Yeni öğretmen bana adımın ne olduğunu sordu, ben de söyledim.
- Are you still a violin teacher?
- Hâlâ keman öğretmeni misin?
- Who is their homeroom teacher?
- Sınıf öğretmenleri kim?
- The teacher wrote something on the blackboard.
- Öğretmen tahtaya bir şey yazdı.
- He apologized to the teacher for coming to school late.
- Okula geç kaldığı için öğretmeninden özür diledi.
- I'm a teacher, not a student.
- Ben bir öğretmenim, öğrenci değil.
- He talks as if he were a teacher.
- Bir öğretmenmiş gibi konuşuyor.
- I'm Tom's teacher.
- Ben Tom’un öğretmeniyim.
- She tried to take down every word the teacher said.
- Öğretmenin dediği her kelimeyi not almaya çalıştı.
- Is Tom really a teacher?
- Tom gerçekten bir öğretmen mi?
- The teacher has a great influence on his pupils.
- Öğretmenin öğrenciler üzerinde büyük bir etkisi var.
- Tom didn't understand what the teacher said.
- Tom öğretmenin ne dediğini anlamadı.
- Tom was scolded by the teacher.
- Tom öğretmeni tarafından azarlandı.
- The teacher kicked us out of class.
- Öğretmen bizi dersten attı.
- You're in trouble with the teacher.
- Öğretmenle başın dertte.
- He might be our new teacher.
- Yeni öğretmenimiz olabilir.
- All I know about Tom is that he's a teacher.
- Tom hakkında bildiğim tek şey bir öğretmen olduğu.
- She looks like a teacher.
- O bir öğretmene benziyor.
- He is always finding fault with his teacher.
- Her zaman öğretmeninde hata bulur.
- The woman trying to speak to this boy is a teacher.
- Bu çocukla konuşmaya çalışan kadın bir öğretmen.
- I thought Tom wouldn't tell the teacher that I hadn't done my homework.
- Tom'un ödevimi yapmadığımı öğretmene söylemeyeceğini düşünmüştüm.
- I thought you wouldn't tell the teacher that I hadn't done my homework.
- Ödevimi yapmadığımı öğretmene söylemezsin sanmıştım.
- Tom told his teacher that the reason he had been absent was that he had been sick.
- Tom öğretmenine devamsızlığının sebebinin hasta olması olduğunu söyledi.
- When I came to class late the teacher didn't let me in.
- Sınıfa geç geldiğimde öğretmen beni içeri almadı.
- Why do you want to be a teacher?
- Neden öğretmen olmak istiyorsun?
- You remind me so much of my friend Marina, a great teacher of Russian.
- Bana çok iyi bir Rusça öğretmeni olan arkadaşım Marina'yı hatırlatıyorsun.
- He made fun of the teacher.
- Öğretmenle alay etti.
- Aren't you a teacher?
- Öğretmen değil misin?
- The teacher let the boy go home.
- Öğretmen çocuğu eve gönderdi.
- We can't teach Islam because we don't have a religious education teacher.
- İslam'ı öğretemiyoruz çünkü din eğitimi verecek öğretmenimiz yok.
- Our music teacher advised me to visit Vienna.
- Müzik öğretmenimiz bana Viyana'yı ziyaret etmemi tavsiye etti.
- I gave all of the Chinese proverbs back to the teacher.
- Çin atasözlerinin hepsini öğretmene geri verdim.
- He earned his living as a teacher.
- Bir öğretmen olarak hayatını kazandı.
- The teacher told Mary to hold her tongue.
- Öğretmen Mary'ye konuşmamasını söyledi.
- Such conduct is unworthy of a teacher.
- Bir öğretmene bu tarz bir davranış yakışmaz.
- The teacher wanted to know why we hadn't done the exercises.
- Öğretmen alıştırmaları neden yapmadığımızı öğrenmek istedi.
- Jose muttered the answer to the question asked by the teacher.
- Jose, öğretmenin sorduğu sorunun cevabını mırıldandı.
- The teacher can't have said such a thing.
- Öğretmen böyle bir şey söylemiş olamaz.
- The teacher speaks quietly.
- Öğretmen sessiz konuşuyor.
- Tom's phone was confiscated by the teacher.
- Tom'un telefonuna öğretmen el koydu.
- Tom is a violin teacher, isn't he?
- Tom bir keman öğretmeni, değil mi?
- The teacher and I sat down face to face.
- Öğretmen ve ben yüz yüze oturduk.
- May I speak with the teacher?
- Öğretmenle konuşabilir miyim?
- I don't understand what the teacher is saying.
- Öğretmenin söylediklerini anlamıyorum.
- I'm a teacher of Spanish for foreigners, so believe me, I know what I'm talking about.
- Ben yabancılar için İspanyolca öğretmeniyim, bu yüzden inanın bana, neden bahsettiğimi biliyorum.
- We should keep every school open and every teacher in his job.
- Biz her okulu açık ve her öğretmeni işinin başında tutmalıyız.
- He is said to have been a good teacher.
- Onun iyi bir öğretmen olduğu söyleniyor.
- The teacher of that class was a Muslim convert.
- O sınıfın öğretmeni Müslüman olmuş biriydi.
- Is Tom a teacher?
- Tom öğretmen mi?
- It was the first time I mimed the teacher and I made all the students laugh.
- İlk kez öğretmeni taklit ettim ve tüm öğrencileri güldürdüm.
- The teacher asked us to clean our classroom every day.
- Öğretmen bizden her gün sınıfımızı temizlememizi istedi.
- Is he a teacher?
- O bir öğretmen mi?
- She convinced the teacher.
- Öğretmeni ikna etti.
- The teacher was angry with me.
- Öğretmen bana kızdı.
- The teacher talked on and on.
- Öğretmen sürekli konuştu.
- Is Tom a teacher here?
- Tom burada bir öğretmen mi?
- Why don't you ask your teacher for advice?
- Neden öğretmenine danışmıyorsun?
- Who do you think is the most interesting teacher at this school?
- Bu okulda en ilginç öğretmenin kim olduğunu düşünüyorsunuz?
- Tom is also a teacher, isn't he?
- Tom da bir öğretmen, değil mi?
- The teacher insisted that I should study in college.
- Öğretmen, benim üniversitede okumam gerektiğinde ısrar etti.
- The teacher began to ask us questions.
- Öğretmen bize sorular sormaya başladı.
- The teacher's young daughter was a beautiful blonde with big blue eyes.
- Öğretmenin genç kızı büyük mavi gözlü güzel bir sarışındı.
- The teacher spoke too fast for us to understand.
- Öğretmen bizim anlayamayacağımız kadar hızlı konuştu.
- He had the boldness to ignore the teacher's advice.
- Öğretmenin tavsiyesini görmezden gelme cesaretini gösterdi.
- The teacher has marked his name absent.
- Öğretmen onun adını devamsız olarak işaretledi.
- I'm a teacher of Spanish for foreigners, so believe me, I know what I'm talking about.
- Ben yabancılar için bir İspanyolca öğretmeniyim, bu yüzden inan bana, ben ne hakkında konuştuğumu biliyorum.
- Tom Jackson was considered a great teacher.
- Tom Jackson harika bir öğretmen olarak görülürdü.
- I have a great teacher.
- Harika bir öğretmenim var.
- Tom seems to be a very good teacher.
- Tom çok iyi bir öğretmen gibi görünüyor.
- The teacher was very fair when she marked our exams.
- Öğretmen sınavlarımızı değerlendirirken çok adil davrandı.
- The teacher became a soldier.
- Öğretmen asker oldu.
- The teacher looked over the exam papers.
- Öğretmen sınav kağıtlarına göz attı.
- You're a teacher and you don't know these things?
- Sen bir öğretmensin ve bunları bilmiyor musun?
- Tom's teacher told him to pay more attention to his punctuation.
- Tom'un öğretmeni ona, noktalamasına daha fazla dikkat etmesini söyledi.
- I'm your teacher.
- Ben senin öğretmeninim.
- Who's your teacher?
- Senin öğretmenin kim?
- The teacher is always finding fault with his students.
- Öğretmen her zaman öğrencilerinde hata buluyor.
- The teacher should be very patient with her students.
- Öğretmen öğrencilerine karşı çok sabırlı olmalı.
- The teacher gave a presentation on the history of France.
- Öğretmen, Fransa tarihi üzerine bir sunum yaptı.
- I had to stay after class and talk to the teacher.
- Dersten sonra kalıp öğretmenle konuşmak zorunda kaldım.
- I'm currently working at the school as a teacher.
- Şu anda bir öğretmen olarak okulda çalışıyorum.
- No matter what you do, don't ever kiss your teacher.
- Ne yaparsan yap, asla öğretmenini öpme.
- The teacher gave him a failing grade for basing his report on discredited research.
- Öğretmen onun itibarsız araştırmasıyla ilgili raporuna dayandırarak ona başarısız notu verdi.
- Mr Smith is a good teacher.
- Bay Smith iyi bir öğretmendir.
- She's talking to the Russian teacher.
- Rus öğretmenle konuşuyor.
- I was scolded by the teacher for being late.
- Geç kaldığım için öğretmen tarafından azarlandım.
- For me you are a good teacher.
- Sen benim için iyi bir öğretmensin.
- The teacher wrote something on the blackboard, but it was too small for me to read.
- Öğretmen tahtaya bir şeyler yazdı ama benim okuyamayacağım kadar küçüktü.
- Mary is a dance teacher.
- Mary bir dans öğretmenidir.
- I got scolded by the teacher.
- Öğretmen tarafından azarlandım.
- He is a teacher of English.
- O bir İngilizce öğretmeni.
- We are sick of the tired old jokes the teacher keeps making.
- Öğretmenin sürekli yaptığı eski şakalardan bıktık.
- How is this teacher?
- Bu nasıl öğretmen?
- I'm a teacher now.
- Artık bir öğretmenim.
- Tom is a wonderful teacher.
- Tom harika bir öğretmendir.
- I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today.
- O kötü öğretmenin bugün bizi zor bir sınavdan geçireceğinden eminim.
- Layla was a Sunday school teacher.
- Layla bir Pazar okulu öğretmeniydi.
- The teacher treated all the students fairly.
- Öğretmen bütün öğrencilere adil davrandı.
- You had better consult with your teacher.
- Öğretmeninize danışsanız iyi olur.
- Tom joined his school's debating team at the suggestion of his teacher.
- Tom öğretmeninin önerisiyle okulunun münazara takımına katıldı.
- Not even the teacher talked about that topic.
- Öğretmen bile o konu hakkında konuşmadı.
- The students disobeyed their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerine karşı geldiler.
- The teacher is coming along.
- Öğretmen geliyor.
- The teacher was gone.
- Öğretmen gitmişti.
- He was scolded by his teacher for being lazy.
- Tembel olduğu için öğretmeninden azar yedi.
- Sami didn't say anything to his teacher.
- Sami öğretmenine hiçbir şey söylemedi.
- My homeroom teacher is the same age as my mother.
- Benim dersane öğretmenim annemle aynı yaşta.
- Tom is a violin teacher.
- Tom bir keman öğretmeni.
- Who is your teacher?
- Senin öğretmenin kim?
- The teacher tried to interest the students in current events.
- Öğretmen güncel olaylara öğrencilerin dikkatini çekmeye çalıştı.
- The teacher was worried by his frequent absence from class.
- Öğretmen onun sık sık derse gelmemesinden endişelendi.
- Tom is a teacher, too.
- Tom da bir öğretmendir.
- She is a very good teacher.
- O çok iyi bir öğretmendir.
- I had a great teacher.
- Harika bir öğretmenim vardı.
- Tom is a very good teacher.
- Tom çok iyi bir öğretmendir.
- Our Japanese teacher is very nice to us.
- Japonca öğretmenimiz bize çok iyi davranıyor.
- The new teacher is more like a friend than a teacher.
- Yeni öğretmen öğretmenden çok bir arkadaş gibi.
- He never listens to the teacher.
- O, öğretmene hiç kulak vermez.
- The teacher wrote English sentences on the blackboard.
- Öğretmen tahtaya İngilizce cümleler yazdı.
- The teacher made all of his female students fall in love with him.
- Öğretmen, kız öğrencilerinin hepsinin ona aşık olmasını sağladı.
- He made his son a teacher.
- Oğlunu öğretmen yaptı.
- He is an experienced teacher.
- O tecrübeli bir öğretmendir.
- Stop talking when the teacher comes in.
- Öğretmen içeri girdiğinde konuşmayı bırakın.
- The teacher caught the student cheating on the examination.
- Öğretmen öğrenciyi sınavda kopya çekerken yakaladı.
- Tom is a good teacher.
- Tom iyi bir öğretmendir.
- I had a good teacher.
- İyi bir öğretmenim vardı.
- As a teacher you should try to win the pupils' confidence, that is half the battle.
- Bir öğretmen olarak öğrencilerin güvenini kazanmaya çalışmalısınız, bu, savaşın yarısıdır.
- Tom got scolded by the teacher.
- Tom öğretmeni tarafından azarlandı.
- Tom is a teacher, isn't he?
- Tom bir öğretmen, değil mi?
- The teacher is fresh from college.
- Öğretmen üniversiteden yeni mezun oldu.
- Her teacher advised her to read more and more novels.
- Öğretmeni ona daha fazla roman okumasını tavsiye etti.
- Tom must've been a great teacher.
- Tom harika bir öğretmen olmalı.
- He never pays much attention to what his teacher says.
- Öğretmeninin söylediklerine asla fazla dikkat etmez.
- I think Tom looks like a teacher.
- Bence Tom bir öğretmene benziyor.
- What's the teacher explaining?
- Öğretmen ne açıklıyor?
- The teacher can see you.
- Öğretmen seni görebilir.
- Patience is essential for a teacher.
- Sabır bir öğretmen için gereklidir.
- They are afraid of the teacher.
- Öğretmenden korkuyorlar.
- The students bowed to their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerini selamladılar.
- The teacher is busy looking over the examination papers.
- Öğretmen sınav kağıtlarını incelemekle meşgul.
- Do you remember your first teacher's name?
- İlk öğretmeninin ismini hatırlıyor musun?
- Is she your teacher?
- O sizin öğretmeniniz mi?
- The teacher told me to stand up.
- Öğretmen bana ayağa kalkmamı söyledi.
- Please, tell me about your teacher.
- Lütfen, bana öğretmeninden bahset.
- If you just listen to what the teacher says, you'll be able to become a good student.
- Öğretmenin söylediklerini dinlersen, iyi bir öğrenci olabilirsin.
- Why would you want to be a teacher?
- Neden bir öğretmen olmak istiyorsun?
- My older brother is a teacher.
- Ağabeyim bir öğretmendir.
- Is that man over there a teacher?
- Oradaki o adam bir öğretmen mi?
- Tom asked some questions to the teacher.
- Tom öğretmene bazı sorular sordu.
- Tom is a natural-born teacher.
- Tom doğuştan bir öğretmendi.
- I'm a teacher, too.
- Ben de öğretmenim.
- The new teacher is in the classroom.
- Yeni öğretmen sınıfta.
- You're not really a teacher, are you?
- Gerçekten öğretmen değilsin, değil mi?
- We were all frightened by this teacher.
- Bu öğretmen hepimizi korkuttu.
- Did she go to the station to see her teacher off?
- O, öğretmenini yolcu etmek için istasyona gitti mi?
- The teacher was worried by Tom's frequent absence from class.
- Öğretmen Tom'un sık sık sınıfta bulunmamasından endişeliydi.
- The principal came in after the teacher.
- Müdür, öğretmenden sonra geldi.
- The teacher has no authority over her students.
- Öğretmenin öğrencileri üzerinde hiçbir yetkisi yok.
- Not only they but also I was scolded by the teacher.
- Sadece onlar değil, ben de öğretmenden azar işittim.
- Tom is an experienced teacher.
- Tom deneyimli bir öğretmendir.
- The teacher called the pupil to the blackboard.
- Öğretmen öğrenciyi tahtaya çağırdı.
- Tom said that I should obey the teacher.
- Tom öğretmene itaat etmem gerektiğini söyledi.
- Do I want to be able to continue working as a teacher?
- Öğretmen olarak çalışmaya devam edebilmek istiyor muyum?
- For me you are a good teacher.
- Benim için iyi bir öğretmensin.
- The teacher is writing in his office.
- Öğretmen, ofisinde yazıyor.
- The teacher encouraged me to study abroad.
- Öğretmenim beni yurtdışında okumaya teşvik etti.
- The students laughed under their breath when they saw that the teacher had put on his sweater backwards.
- Öğrenciler, öğretmenin kazağını ters giydiğini görünce bıyık altından güldüler.
- Tom is imitating the teacher.
- Tom öğretmeni taklit ediyor.
- Tom seems to be a very good teacher.
- Tom çok iyi bir öğretmene benziyor.
- The teacher fell in love with the student.
- Öğretmen öğrencisine aşık oldu.
- I was a teacher.
- Ben bir öğretmendim.
- Tom was a terrible teacher.
- Tom berbat bir öğretmendi.
- I was Tom's teacher.
- Tom'un öğretmeniydim.
- Tom, I bet you'd be a good teacher.
- Tom, iyi bir öğretmen olacağına eminim.
- I think Tom looks like a teacher.
- Bence Tom öğretmen gibi duruyor.
- The woman speaks as if she were a teacher.
- Kadın sanki bir öğretmenmiş gibi konuşuyor.
- Are you the new teacher?
- Sen yeni öğretmen misin?
- The teacher recommended that I read Shakespeare.
- Öğretmen Shakespeare okumamı tavsiye etti.
- Why would you want to be a teacher?
- Neden öğretmen olmak istiyorsun?
- The teacher teaches.
- Öğretmen öğretir.
- Tell the teacher your name.
- Öğretmene adını söyle.
- The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
- Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
- I couldn't care less if the teacher is mad at me.
- Öğretmenin bana kızgın olup olmadığı umurumda değil.
- He is not a teacher but a doctor.
- O bir öğretmen değil ama bir doktor.
- Ken called on his teacher yesterday.
- Ken dün öğretmenine uğradı.
- Tom is a good music teacher.
- Tom iyi bir müzik öğretmeni.
- The teacher affirmed the decision of the student council.
- Öğretmen, öğrenci konseyi kararını onayladı.
- That man over there might be our new teacher.
- Oradaki şu adam bizim yeni öğretmenimiz olabilir.
- It is believed that Mr Jones is a good teacher.
- Bay Jones'un iyi bir öğretmen olduğuna inanılıyor.
- Tom is no longer a teacher.
- Tom artık bir öğretmen değil.
- Tom is a skillful teacher, isn't he?
- Tom yetenekli bir öğretmendir, değil mi?
- Are you saying you don't want to be a teacher anymore?
- Artık bir öğretmen olmak istemediğini mi söylüyorsun?
- You're a very good teacher.
- Çok iyi bir öğretmensin.
- The teacher wrote French words on the blackboard.
- Öğretmen tahtaya Fransızca kelimeler yazdı.
- The teacher is on the phone.
- Öğretmen telefonda.
- We ask the teacher questions every day.
- Öğretmene her gün sorular soruyoruz.
- Thanks a lot, teacher!
- Çok teşekkürler, öğretmenim!
- Who will the new teacher be?
- Kim yeni öğretmen olacak?
- Tom is a teacher at our son's school.
- Tom oğlumuzun okulunda bir öğretmendir.
- I erased the blackboard for the teacher.
- Öğretmen için tahtayı sildim.
- The teacher is sitting on the chair.
- Öğretmen sandalyede oturuyor.
- Time is a great teacher, but unfortunately it kills all its pupils.
- Zaman müthiş bir öğretmendir, ama ne yazık ki tüm öğrencilerini öldürür.
- This is a letter from my old teacher.
- Bu eski öğretmenimden gelen bir mektup.
- The teacher let him go home.
- Öğretmen onun eve gitmesine izin verdi.
- Tom told me he couldn't remember the teacher's name.
- Tom bana öğretmenin adını hatırlayamadığını söyledi.
- The teacher had to evaluate all the students.
- Öğretmen tüm öğrencileri değerlendirmek zorunda kaldı.
- The teacher teaches.
- Öğretmen öğretiyor.
- Tom is a skillful teacher, isn't he?
- Tom yetenekli bir öğretmen, değil mi?
- I used to be a teacher here.
- Eskiden burada öğretmendim.
- Everyone was silent as the teacher was announcing the results of the examination.
- Öğretmen sınav sonuçlarını duyururken herkes sessizdi.
- I had my composition corrected by the teacher.
- Kompoziyonumu öğretmene düzelttirdim.
- You must've been surprised to meet your teacher in such a place.
- Öğretmeninle böyle bir yerde karşılaştığına şaşırmış olmalısın.
- Who's your favorite teacher?
- En sevdiğiniz öğretmen kim?
- Maria is answering the teacher's question.
- Maria öğretmenin sorusunu cevaplıyor.
- I want to meet the teacher.
- Öğretmenle tanışmak istiyorum.
- My French teacher isn't a Canadian.
- Fransız öğretmenim Kanadalı değil.
- Why does Tom want to be a teacher?
- Tom neden bir öğretmen olmak istiyor?
- Tom is your teacher.
- Tom senin öğretmenin.
- You're a good teacher.
- Sen iyi bir öğretmensin.
- I'm now writing a letter to my Chinese teacher, but in English.
- Şu anda Çince öğretmenime bir mektup yazıyorum fakat İngilizce.
- Tom and Mary gave exactly the same answers on the test which made the teacher suspicious.
- Tom ve Mary sınavda tamamen aynı cevapları verdiler ve bu da öğretmeni şüphelendirdi.
- Their teacher praised them.
- Öğretmenleri onları övdü.
- Patience is vital for a teacher.
- Sabır öğretmenler için olmazsa olmazdır.
- She always complains of her teacher.
- O her zaman öğretmenini şikayet eder.
- The teacher has never made fun of the students' mistakes.
- Öğretmen hiçbir zaman öğrencilerin hatalarıyla dalga geçmedi.
- The students presented their teacher with a gold watch.
- Öğrenciler öğretmenlerine altın bir saat verdi.
- Are you still a teacher?
- Hâlâ bir öğretmen misin?
- My father is an English language teacher.
- Babam İngilizce öğretmenidir.
- Tom is a teacher and a novelist.
- Tom bir öğretmen ve roman yazarı.
- The teacher demonstrated many physics experiments.
- Öğretmen birçok fizik deneyleri gösterdi.
- Tom was a science teacher.
- Tom bir fen bilgisi öğretmeniydi.
- The teacher dismissed his class when the bell rang.
- Zil çaldığında öğretmen sınıfı gönderdi.
- The teacher treated all the students fairly.
- Öğretmen tüm öğrencilere adil davrandı.
- I am not a teacher.
- Ben öğretmen değilim.
- Who was your favorite teacher when you were in high school?
- Lisedeyken en sevdiğiniz öğretmen kimdi?
- She has great respect for her teacher.
- Öğretmenine büyük saygı duyuyor.
- I have to know the teacher's name.
- Öğretmenin adını bilmek zorundayım.
- I will be her teacher.
- Ben onun öğretmeni olacağım.
- Is Tom still a teacher?
- Tom hala öğretmen mi?
- This teacher is amazing.
- Bu öğretmen inanılmaz.
- My music teacher was surprised to know I know how to cook.
- Müzik öğretmenim yemek yapmayı bildiğimi öğrenince çok şaşırdı.
- James, while John had had "had", had had "had had"; "had had" had had a better effect on the teacher.
- John "had"'e sahipken, James "had had"'e sahipti; "had had"'in öğretmen üzerinde daha iyi bir etkisi vardı.
- The teacher asked the students to place their chairs in a semicircle.
- Öğretmen öğrencilerin sandalyelerini yarım daire şeklinde yerleştirmelerini istedi.
- The teacher is very bad, but he is very crazy.
- Öğretmen çok kötü biri ama çok da deli.
- Is Tom really a teacher?
- Tom gerçekten öğretmen mi?
- Tom was a teacher for nearly thirty years.
- Tom yaklaşık otuz yıldır öğretmendi.
- Even his teacher didn't understand him.
- Öğretmeni bile onu anlamadı.
- Where's the teacher?
- Öğretmen nerede?
- I am going to call my old teacher.
- Eski öğretmenimi arayacağım.
- She convinced the teacher.
- O, öğretmeni ikna etti.
- Mr Thomas is a very able teacher.
- Bay Thomas, gerçekten çok yetenekli bir öğretmen.
- I really want to be a good teacher.
- Gerçekten iyi bir öğretmen olmak istiyorum.
- If the student had known his lesson better, the teacher would not have punished him.
- Eğer öğrenci dersini daha iyi bilseydi, öğretmen onu cezalandırmazdı.
- I saw the teacher walk across the street.
- Öğretmenin sokağın karşısına yürüyerek geçtiğini gördüm.
- The teacher made fun of Tom.
- Öğretmen Tom'la dalga geçti.
- The teacher assembled the students in the hall.
- Öğretmen öğrencileri salonda topladı.
- As soon as the new teacher entered the classroom, the students began to applaud.
- Yeni öğretmen sınıfa girer girmez öğrenciler alkışlamaya başladı.
- He's a teacher and so am I.
- O bir öğretmen ve ben de öyle.
- Tom is a teacher at a local high school.
- Tom yerel bir lisede öğretmen.
- Tom isn't a very good teacher.
- Tom çok iyi bir öğretmen değil.
- Are you still a violin teacher?
- Hâlâ bir keman öğretmeni misin?
- Tom has what it takes to be a good teacher.
- Tom iyi bir öğretmen olmak için gerekenlere sahip.
- The teacher is busy marking papers.
- Öğretmen kağıtları işaretlemekle meşgul.
- Let's ask the teacher.
- Öğretmene soralım.
- Tom thought Mary was a French teacher.
- Tom Mary'nin bir Fransız öğretmeni olduğunu düşünüyordu.
- The teacher is reading a book.
- Öğretmen kitap okuyor.
- The teacher said that he didn't know the answer to my question.
- Öğretmen sorumun cevabını bilmediğini söyledi.
- The teacher said that we are the future of our home country.
- Öğretmen dedi ki, biz kendi ülkemizin geleceğiyiz.
- The teacher distributed the leaflets.
- Öğretmen kitapçıkları dağıttı.
- This teacher is said to be popular with children.
- Söylenenlere göre bu öğretmenin çocuklarla arası iyiymiş.
- I used to be a teacher here.
- Burada bir öğretmendim.
- Don't be shy about talking to the teacher; if you don't understand, use some initiative!
- Öğretmenle konuşmaktan çekinmeyin; eğer anlamıyorsanız, biraz inisiyatif kullanın!
- The salary of a teacher is lower than that of a lawyer.
- Bir öğretmenin aylığı bir avukatınkinden daha düşüktür.
- I think I'm a good teacher.
- Ben iyi bir öğretmen olduğumu düşünüyorum.
- The teacher had to evaluate all the students.
- Öğretmen tüm öğrencileri değerlendirmek zorundaydı.
- You must pay attention to the teacher.
- Öğretmene dikkat etmelisin.
- You must've been surprised to meet your teacher in such a place.
- Öğretmeninle böyle bir yerde karşılaşmış olduğuna şaşırmış olmalısın.
- The teacher taught us that we should always do our best.
- Öğretmen bize her zaman elimizden gelenin en iyisini yapmamız gerektiğini öğretti.
- The teacher told us that over and over again.
- Öğretmen onu bize tekrar tekrar anlattı.
- Her wish is to become a good teacher.
- Onun arzusu iyi bir öğretmen olmaktır.
- You don't look like a teacher.
- Öğretmen gibi görünmüyorsun.
- Tom is obviously a good teacher.
- Açıkçası Tom iyi bir öğretmendir.
- The students pretended that they couldn't hear the teacher.
- Öğrenciler öğretmeni duyamamış gibi davrandı.
- The teacher found it difficult to get his meaning across to the students.
- Öğretmen anlatmak istediklerini öğrencilere aktarmakta zorlandı.
- Tom is my French teacher.
- Tom benim Fransız öğretmenim.
- Tom might've been a teacher.
- Tom bir öğretmen olabilir.
- Tom asked his teacher for advice.
- Tom öğretmeninden tavsiye istedi.
- He's a singing teacher.
- Bir şan öğretmeni.
- The teacher scolded her class for being noisy.
- Öğretmen gürültücü oldukları için sınıfını azarladı.
- Tom is a dedicated teacher.
- Tom kendini işine adamış bir öğretmendir.
- That man over there might be our new teacher.
- Şuradaki adam yeni öğretmenimiz olabilir.
- Tom is a teacher's assistant.
- Tom bir öğretmenin asistanıdır.
- The teacher says I'm a smart kid.
- Öğretmen akıllı bir çocuk olduğumu söylüyor.
- You may ask that teacher questions.
- O öğretmene soru sorabilirsiniz.
- What's his teacher's name?
- Onun öğretmeninin adı ne?
- Ken called on his teacher yesterday.
- Ken dün öğretmenine ziyarette bulundu.
- Who do you think is the most interesting teacher at this school?
- Sizce bu okulda en ilginç öğretmen hangisidir?
- Is that your teacher?
- Bu senin öğretmenin mi?
- The teacher asked me to read my paper in front of the class.
- Öğretmen benden ödevimi sınıfın önünde okumamı istedi.
- Have you ever picked your nose in the presence of the teacher?
- Sen hiç öğretmen varken burnunu karıştırdın mı?
- The teacher made me repeat the sentence.
- Öğretmen bana cümleyi tekrarlattı.
- The teacher speaks quietly.
- Öğretmen sessizce konuşur.
- Tom will be a great teacher.
- Tom harika bir öğretmen olacak.
- He would often play jokes on the teacher.
- Sık sık öğretmene şakalar yapardı.
- Is Tom also a teacher?
- Tom da öğretmen miymiş?
- You need to pay more attention to what your teacher says.
- Öğretmeninizin söylediklerine daha fazla dikkat etmeniz gerekir.
- Tom is a great teacher.
- Tom harika bir öğretmendir.
- Didn't you use to be a teacher?
- Eskiden öğretmen değil miydin?
- I'm an eighth-grade science teacher in Boston.
- Boston'da sekizinci sınıf fen bilgisi öğretmeniyim.
- The teacher handed out the tests.
- Öğretmen testleri dağıttı.
- Tom is a very good teacher, isn't he?
- Tom çok iyi bir öğretmen, değil mi?
- Tom might've been a teacher.
- Tom bir öğretmen olabilirdi.
- Is your father a teacher?
- Baban öğretmen mi?
- I'm a teacher, not a student.
- Ben bir öğretmenim, bir öğrenci değilim.
- I'll be your teacher.
- Öğretmenin olacağım.
- Tom wrote down his new teacher's name so he wouldn't forget it.
- Tom unutmamak için yeni öğretmeninin adını yazdı.
- He isn't much of a teacher.
- O, bir öğretmen olmak için uygun değil.
- My father is a teacher of the English language.
- Babam İngilizce öğretmenidir.
- Tom answered the teacher's questions.
- Tom öğretmenin sorularını yanıtladı.
- The teacher accused one of his students of being noisy in class.
- Öğretmen öğrencilerinden birini sınıfta gürültü yapmakla suçladı.
- She stood up when her teacher came in.
- Öğretmen içeri girdiğinde ayağa kalktı.
- Let's ask the teacher.
- Hadi öğretmene soralım.
- This teacher was well liked by his students.
- Bu öğretmen öğrencileri tarafından çok sevilirdi.
- I am a teacher, too.
- Ben de öğretmenim.
- The teacher has three times as many books as I do.
- Öğretmenimin benden üç kat fazla kitabı var.
- I'm not a teacher and don't want to become one.
- Ben bir öğretmen değilim ve olmak istemiyorum.
- I had my composition corrected by the teacher.
- Kompozisyonumu öğretmene düzelttirdim.
- Tom doesn't want to be a teacher.
- Tom öğretmen olmak istemiyor.
- The principal came in after the teacher.
- Okul müdürü, öğretmenden sonra içeri geldi.
- She always writes down every word her teacher says.
- O her zaman öğretmeninin söylediği her şeyi not alır.
- He is an experienced teacher.
- O deneyimli bir öğretmen.
- Tom can't picture himself as a teacher.
- Tom kendini bir öğretmen olarak hayal edemiyor.
- The teacher allowed me to leave school early.
- Öğretmen okuldan erken ayrılmama izin verdi.
- He blamed the teacher for his failure.
- Başarısızlığı için öğretmeni suçladı.
- You need to pay more attention to teacher.
- Öğretmene daha fazla dikkat etmeniz gerekir.
- The teacher told Tom to be quiet.
- Öğretmen Tom'a sessiz olmasını söyledi.
- None of the students were listening to the teacher.
- Öğrencilerden hiçbiri öğretmeni dinlemiyordu.
- He is a good scholar, and what is better, a good teacher.
- İyi bir akademisyen ve daha da iyisi iyi bir öğretmen.
- I will be her teacher.
- Onun öğretmeni olacağım.
- The teacher would only allow us to speak French in the classroom.
- Öğretmen sınıfta sadece Fransızca konuşmamıza izin verirdi.
- All things considered, he is a good teacher.
- Her şey göz önüne alındığında, o iyi bir öğretmen.
- Interested, he turned to the teacher.
- İlgilenerek öğretmene döndü.
- Heh, the teacher won't find us here.
- Hah, öğretmen bizi burada bulamaz.
- Tom is a teacher, too, isn't he?
- Tom da bir öğretmen, değil mi?
- She's a very good teacher.
- O çok iyi bir öğretmendir.
- Tom's father is a swimming teacher.
- Tom'un babası yüzme öğretmeni.
- The teacher's pronunciation is almost perfect.
- Öğretmenin telaffuzu neredeyse mükemmel.
- I think that he's a good teacher.
- Sanırım o iyi bir öğretmendir.
- The teacher was worried by her frequent absence from class.
- Öğretmen onun sık sık devamsızlık yapmasından dolayı endişeliydi.
- Is her father a teacher?
- Babası öğretmen mi?
- Who will the new teacher be?
- Yeni öğretmen kim olacak?
- He earned his living as a teacher.
- Hayatını öğretmen olarak kazanmıştır.
- Tom was once a Bible teacher.
- Tom bir defasında İncil öğretmeniydi.
- I want to become a better teacher.
- Daha iyi bir öğretmen olmak istiyorum.
- The teacher didn't let the students ask any questions.
- Öğretmen öğrencilerin soru sormasına izin vermedi.
- The teacher affirmed the decision of the student council.
- Öğretmen, öğrenci konseyinin kararını onayladı.
- Time is a great teacher, but unfortunately it kills all its pupils.
- Zaman harika bir öğretmendir, ama ne yazık ki tüm öğrencilerini öldürür.
- My father was a teacher.
- Babam bir öğretmendi.
- A new teacher stood before the class.
- Sınıfın karşısına yeni bir öğretmen çıktı.
- You're a good teacher.
- İyi bir öğretmensin.
- Tom raised his hand to get the teacher's attention.
- Tom öğretmenin dikkatini çekmek için elini kaldırdı.
- The teacher gathered his students around him.
- Öğretmen öğrencilerini etrafına topladı.
- The teacher I wrote to you about has not yet arrived.
- Size yazdığım öğretmen henüz gelmedi.
- The teacher caught a student cheating in the exam.
- Öğretmen sınavda kopya çeken bir öğrenciyi yakaladı.
- Tom never listens to the teacher.
- Tom asla öğretmenini dinlemez.
- May I speak with the teacher?
- Ben öğretmenle konuşabilir miyim?
- Are you saying you don't want to be a teacher anymore?
- Artık öğretmen olmak istemediğini mi söylüyorsun?
- The teacher was quite candid about my chances of entering Tokyo University.
- Öğretmen, Tokyo Üniversitesi'ne girme şansım hakkında oldukça samimiydi.
- And you're a teacher, right?
- Ve öğretmensiniz, doğru mu?
- Whose teacher is coming from the United Kingdom?
- Birleşik Krallık'tan gelen öğretmen kimin?
- I know I'm a good teacher.
- İyi bir öğretmen olduğumu biliyorum.
- The teacher didn't keep his word.
- Öğretmen sözünü tutmadı.
- He blamed his teacher for his failure in the entrance examination.
- Giriş sınavındaki başarısızlığı için öğretmenini suçladı.
- The teacher scolded the student for no reason.
- Öğretmen suçsuz yere öğrenciyi azarladı.
- She speaks as if she were a teacher.
- Sanki bir öğretmenmiş gibi konuşuyor.
- Tom would make a good teacher.
- Tom iyi bir öğretmen olurdu.
- The teacher collected the papers.
- Öğretmen kağıtları topladı.
- He's a very good teacher, so his children really listen to him.
- O çok iyi bir öğretmen, bu yüzden çocukları onu gerçekten dinliyor.
- I was Tom's teacher.
- Ben Tom'un öğretmeniydim.
- True, he was a very good teacher.
- Doğru, o çok iyi bir öğretmendi.
- I am an excellent foreign language teacher.
- Ben mükemmel bir yabancı dil öğretmeniyim.
- Tom would often play jokes on the teacher.
- Tom sık sık öğretmene şakalar yapardı.
- The teacher sounded like he was my father.
- Öğretmen babam gibi görünüyordu.
- I think that he's a good teacher.
- Bence o iyi bir öğretmen.
- Is her father a teacher?
- Onun babası bir öğretmen mi?
- The teacher will illustrate how to do it.
- Öğretmen onun nasıl yapılacağını gösterecek.
- I really want to be a good teacher.
- Ben gerçekten iyi bir öğretmen olmak istiyorum.
- I was a teacher for a long time.
- Uzun zaman boyunca öğretmendim.
- The teacher confiscated Tom's phone when she caught him texting in class.
- Öğretmen Tom'u sınıfta mesajlaşırken yakalayınca telefonuna el koydu.
- You had better yield to your teacher's advice.
- Öğretmeninizin tavsiyelerine kulak verseniz iyi olur.
- The teacher read the book.
- Öğretmen kitabı okudu.
- I love being your teacher.
- Öğretmeniniz olmayı seviyorum.
- The students were not respectful towards their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerine karşı saygılı değillerdi.
- Laura, are you a teacher?
- Laura, sen bir öğretmen misin?
- The teacher got well again.
- Öğretmen tekrar iyileşti.
- I was a science teacher.
- Ben bir fen bilgisi öğretmeniydim.
- The teacher called the students in alphabetical order.
- Öğretmen öğrencileri alfabetik sıraya göre çağırdı.
- The teacher checks the class roster.
- Öğretmen sınıf listesini kontrol eder.
- The teacher blamed her for the mistake.
- Öğretmeni hatadan dolayı onu suçladı.
- I learnt nothing from the teacher.
- Öğretmenden hiçbir şey öğrenmedim.
- Stop sucking up to the teacher.
- Öğretmene yağ çekmeyi bırakın.
- I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today.
- O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.
- Tom is also a teacher, isn't he?
- Tom da bir öğretmendir, değil mi?
- Tom's a teacher, right?
- Tom bir öğretmen, değil mi?
- The students bothered the teacher with silly questions.
- Öğrenciler aptalca sorularla öğretmeni rahatsız etti.
- The teacher let the boy go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
- The teacher said that we are the future of the fatherland.
- Öğretmen bizlerin anavatanın geleceği olduğumuzu söyledi.
- We should keep every school open and every teacher in his job.
- Her okulu açık ve her öğretmeni vazifesinde tutmalıyız.
- Tom convinced the teacher to let him hand in his homework late.
- Tom öğretmenini ev ödevini geç teslim etmesine izin vermesi için ikna etti.
- If you'd listen a little more carefully to what the teacher says, you'd probably be able to understand.
- Eğer öğretmenin söylediklerini dikkatli dinleseydin, büyük ihtimalle anlayabilirdin.
- The teacher was speaking about the virtue of the Romans.
- Öğretmen Romalıların erdemleri hakkında konuşuyordu.
- Tom would make a good teacher.
- Tom'dan iyi bir öğretmen olurdu.
- All things considered, he is a good teacher.
- Her şey göz önüne alınırsa, o iyi bir öğretmen.
- The teacher was angry with me.
- Öğretmen bana kızgındı.
- Sami was considered a great teacher.
- Sami harika bir öğretmen olarak kabul ediliyordu.
- He ran off to meet his teacher.
- Öğretmeniyle buluşmak için kaçtı.
- The teacher is busy looking over our tests.
- Öğretmen testlerimizi incelemekle meşgul.
- I know that I'm a good teacher.
- İyi bir öğretmen olduğumu biliyorum.
- She fell in love with the new teacher.
- Yeni öğretmene aşık oldu.
- Sami was known as the Cannibal Teacher.
- Sami, Yamyam Öğretmen olarak biliniyordu.
- Why not talk it over with your teacher?
- Neden onu öğretmeninle görüşmüyorsun?
- My mother is a teacher.
- Benim annem bir öğretmendir.
- The teacher gave him a failing grade for basing his report on discredited research.
- Öğretmen, raporunu güvenilmez bir araştırmaya dayandırdığı için ona zayıf not verdi.
- Have you ever laughed at the teacher?
- Siz hiç öğretmene güldünüz mü?
- Even Tom wasn't able to answer the teacher's questions.
- Tom bile öğretmenin sorularına cevap veremedi.
- The teacher can show an example on the blackboard to clarify the type of answer expected.
- Öğretmen beklenen cevabın türünü netleştirmek için tahtada bir örnek gösterebilir.
- A teacher must not laugh at a pupil who made a mistake.
- Bir öğretmen, hata yapan bir öğrenciye gülmemelidir.
- Have you ever laughed at the teacher?
- Hiç öğretmene güldün mü?
- Tom isn't a teacher.
- Tom bir öğretmen değil.
- I was in the teacher's room.
- Öğretmenler odasındaydım.
- The teacher told us to be quiet.
- Öğretmen sessiz olmamızı söyledi.
- The teacher aroused our interest.
- Öğretmen ilgimizi çekti.
- Her teacher praised her.
- Onun öğretmeni onu övdü.
- Everyone was silent as the teacher was announcing the results of the examination.
- Öğretmen sınav sonuçlarını açıklarken herkes sessizdi.
- Tom, I bet you'd be a good teacher.
- Tom, eminim iyi bir öğretmen olurdun.
- The only thing that matters is whether or not your teacher thinks your report is good enough.
- Önemli olan tek şey senin öğretmeninin senin raporunun yeterince iyi olup olmadığını düşünmesidir.
- Who's your favorite teacher?
- En sevdiğin öğretmenin kimdir?
- The teacher encouraged me to read, write and speak.
- Öğretmen beni okumaya, yazmaya ve konuşmaya teşvik etti.
- The teacher put a short comment on each paper.
- Öğretmen her kağıda kısa bir yorum yazdı.
- The teacher wrote his name on the blackboard.
- Öğretmen tahtaya adını yazdı.
- The students loved their teacher.
- Öğrenciler öğretmenini severdi.
- A student raised his hand when the teacher finished the reading.
- Öğretmen okumayı bitirdiğinde bir öğrenci elini kaldırdı.
- He went to Mexico to work as a teacher of English.
- İngilizce öğretmeni olarak çalışmak için Meksika'ya gitti.
- Tom is asking questions to the teacher.
- Tom öğretmene sorular soruyor.
- All the class waited for the new teacher.
- Bütün sınıf yeni öğretmeni bekledi.
- I am afraid of what the teacher will say.
- Öğretmenin ne diyeceğinden korkuyorum.
- She fell asleep the moment the teacher started talking.
- Öğretmen konuşmaya başladığı an uykuya daldı.
- Don't contradict your teacher.
- Öğretmeninizle çelişmeyin.
- Tom heard Mary was a good teacher.
- Tom Mary'nin iyi bir öğretmen olduğunu duydu.
- Shihai is carrying a Chinese grammar book to go to Teacher Wang's place and ask questions.
- Shihai, Öğretmen Wang'ın evine gidip sorular sormak için bir Çince dilbilgisi kitabı taşıyor.
- Not only does she do house work, she is a teacher.
- Sadece ev işi yapmıyor, aynı zamanda bir öğretmen.
- The teacher looked over the exam papers.
- Öğretmen sınav kağıtlarına baktı.
- The teacher told Mary to hold her tongue.
- Öğretmen Meryem'e dilini tutmasını söyledi.
- The only thing that matters is whether or not your teacher thinks your report is good enough.
- Önemli olan tek şey, öğretmeninizin raporunuzun yeterince iyi olduğunu düşünüp düşünmediğidir.
- I like the teacher.
- Öğretmeni seviyorum.
- He gives an apple to the teacher every day.
- Öğretmene her gün bir elma veriyor.
- Aren't you a teacher here?
- Sen burada bir öğretmen değil misin?
- The teacher was worried by her frequent absence from class.
- Onun sık sık derse gelmemesi öğretmeni endişelendiriyordu.
- We ought to take the teacher's advice.
- Öğretmenin nasihatını dinlemeliyiz.
- She sucks up to the teacher.
- Öğretmene yalakalık yapıyor.
- I've been a teacher for five years.
- Beş yıldır bir öğretmenim.
- The teacher will call us when he's ready.
- Öğretmen hazır olduğunda bizi çağıracak.
- I ran into my old teacher at the station.
- İstasyonda eski öğretmenimle karşılaştım.
- She respects her teacher a lot.
- Öğretmenine çok saygı duyuyor.
- How long have you been a teacher here?
- Ne kadar süredir burada bir öğretmensiniz?
- You're a very good teacher.
- Sen çok iyi bir öğretmensin.
- The teacher did not permit the students to leave the lecture hall.
- Öğretmen öğrencilerin konferans salonundan ayrılmasına izin vermedi.
- You're not really a teacher, are you?
- Gerçekten bir öğretmen değilsin, değil mi?
- The teacher told me to study harder.
- Öğretmen daha çok çalışmamı söyledi.
- The teacher was worried by his frequent absences from class.
- Öğretmen onun sık devamsızlık yapmasından dolayı endişeliydi.
- The class accepted the new teacher.
- Sınıf, yeni öğretmeni kabul etti.
- I am afraid of what the teacher will say.
- Öğretmenin söyleyeceklerinden korkuyorum.
- The teacher and the pupils are in the museum.
- öğretmen ve öğrenciler müzede.
- Experience is a wonderful teacher.
- Deneyim harika bir öğretmendir.
- Our new teacher is fresh out of college.
- Yeni öğretmenimiz üniversiteyi yeni bitirmiş.
- The teacher asked the students to practice the dialogue in pairs.
- Öğretmen öğrencilerden ikili gruplar halinde diyalog alıştırması yapmalarını istedi.
- The teacher gave a presentation on the history of France.
- Öğretmen Fransa tarihi üzerine bir sunum yaptı.
- Do you know the teacher who taught me French?
- Bana Fransızca öğreten öğretmeni tanıyor musunuz?
- Tom helped the teacher decorate the classroom for Valentine's Day.
- Tom, öğretmenin Sevgililer Günü için sınıfı süslemesine yardım etti.
- Are you a teacher or a student here?
- Burada öğretmen misin yoksa öğrenci mi?
- Have you ever sworn in the presence of the teacher?
- Hiç öğretmenin yanında küfür ettin mi?
- Tom never listens to the teacher.
- Tom asla öğretmeni dinlemez.
- The teacher didn't give us any homework.
- Öğretmen bize bir ev ödevi vermedi.
- Is that your teacher?
- O senin öğretmenin mi?
- The teacher has no authority over her students.
- Öğretmenin öğrencileri üzerinde hiçbir yetkisi yoktur.
- Whose teacher is coming from the United Kingdom?
- Kimin öğretmeni Birleşik Krallık'tan geliyor?
- Tom hasn't been a teacher long.
- Tom uzun zamandır bir öğretmen değil.
- Stop talking when the teacher comes in.
- Öğretmen içeri girdiğinde konuşmayı bırak.
- You're the teacher.
- Sen öğretmensin.
- All I know about Tom is that he's a teacher.
- Tom hakkında bütün bildiğim onun bir öğretmen olduğu.
- Can you remember your kindergarten teacher's name?
- Ana okulu öğretmeninin adını hatırlayabiliyor musun?
- Tom isn't a music teacher anymore.
- Tom artık müzik öğretmeni değil.
- The teacher told them to stop fighting.
- Öğretmen onlara kavgayı bırakmalarını söyledi.
- The teacher suspected the student was cheating.
- Öğretmen, öğrencinin kopya çektiğinden şüpheleniyordu.
- Every Tatoeba member is simultaneously student and teacher.
- Her Tatoeba üyesi aynı anda hem öğrenci hem de öğretmendir.
- Tom is a very patient teacher.
- Tom çok sabırlı bir öğretmen.
- He's a singing teacher.
- Şan öğretmenidir.
- The teacher is busy looking over our tests.
- Öğretmen testlerimizi gözden geçirmekle meşgul.
- We formed a circle around the teacher.
- Öğretmenin etrafında bir çember oluşturduk.
- Neither Tom nor Mary is a teacher.
- Ne Tom ne de Mary öğretmen.
- Your teacher won't be pleased.
- Öğretmenin memnun olmayacak.
- My mother is a teacher, too.
- Benim annem de bir öğretmen.
- The teacher took notice of the student's mistake.
- Öğretmen öğrencinin hatasını fark etti.
- The student became very nervous with the teacher watching him.
- Öğrenci öğretmeni onu izlediği için çok gerildi.
- The teacher sits on the chair.
- Öğretmen sandalyede oturur.
- The teacher and I sat face to face.
- Öğretmen ve ben yüz yüze oturduk.
- I recognized the teacher at once, because I had met him before.
- Öğretmeni hemen tanıdım, çünkü onunla önceden tanışmıştım.
- I never thought that they would like their teacher so much.
- Öğretmenlerini bu kadar çok seveceklerini hiç düşünmemiştim.
- He was respected as their teacher.
- Öğretmenleri olarak saygı görüyordu.
- Even Tom wasn't able to answer the teacher's questions.
- Tom bile öğretmenin sorularını cevaplayamadı.
- Einstein decided to study math and physics so he could become a teacher.
- Einstein bir öğretmen olabilmek için matematik ve fizik okumaya karar verdi.
- Do you remember your first teacher's name?
- İlk öğretmeninizin adını hatırlıyor musunuz?
- The teacher warned us that the exam would probably be complicated.
- Öğretmen, sınavın muhtemelen karmaşık olacağı konusunda bizi uyardı.
- The teacher was really upset and threw Johnny out of class.
- Öğretmen çok sinirlendi ve Johnny'yi sınıftan attı.
- This teacher is in charge of the third year class.
- Bu öğretmen üçüncü sınıftan sorumlu.
- Was the teacher young?
- Öğretmen genç miydi?
- I consider him to be an excellent teacher.
- Onun mükemmel bir öğretmen olduğunu düşünüyorum.
- They saw Pedro talking to the art teacher.
- Onlar Pedro'yu sanat öğretmeniyle konuşurken gördüler.
- The teacher told the boy not to make noise.
- Öğretmen çocuğa gürültü yapmamasını söyledi.
- If you tell your teacher you lost your homework, she won't believe you.
- Eğer öğretmenine ev ödevini kaybettiğini söylersen, sana inanmaz.
- I asked the teacher which was the better.
- Öğretmene hangisinin daha iyi olduğunu sordum.
- He was a great teacher so his children were very obedient.
- Harika bir öğretmendi, bu yüzden çocukları çok itaatkardı.
- The teacher was worried by his frequent absences from class.
- Sık sık derse gelmemesi öğretmenini endişelendiriyordu.
- The teacher distributed the leaflets.
- Öğretmen broşürleri dağıttı.
- The teacher taught them that the earth is round.
- Öğretmen onlara dünyanın yuvarlak olduğunu öğretti.
- The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.
- Öğretmen, yaramazlık yapan ya da çarpım tablosunu okuyamayan çocukları sopayla döverdi.
- The teacher fell asleep in class and started snoring loudly.
- Öğretmen derste uyuyakaldı ve yüksek sesle horlamaya başladı.
- Isn't that a teacher from your school?
- O senin okulundan bir öğretmen değil mi?
- The teacher is fresh from college.
- Öğretmen, üniversiteden yeni mezun.
- Right after the teacher finished the class the bell rang.
- Öğretmen dersi bitirdikten hemen sonra zil çaldı.
- I want to be a teacher when I grow up.
- Büyüyünce öğretmen olmak istiyorum.
- He gives an apple to the teacher every day.
- O her gün öğretmene bir elma verir.
- Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras almak için ne yapmalıyım?
- The teacher made him stay after school.
- Öğretmen onu okuldan sonra kalmaya zorladı.
- Tom was once a Bible teacher.
- Tom bir zamanlar İncil öğretmeniydi.
- I thought you wouldn't tell the teacher that I hadn't done my homework.
- Ev ödevimi yapmadığımı öğretmene söylemeyeceğini düşündüm.
- The teacher asked me a difficult question.
- Öğretmenim bana zor bir soru sordu.
- You must pay attention to what your teacher says.
- Öğretmeninin söylediğine dikkat etmelisin.
- Tom married a teacher.
- Tom bir öğretmen ile evlendi.
- The teacher will illustrate how to do it.
- Öğretmen nasıl yapılacağını gösterecek.
- The teacher didn't permit me to leave early.
- Öğretmen erken çıkmama izin vermedi.
- Tom is your saxophone teacher, isn't he?
- Tom senin saksafon öğretmenin, değil mi?
- They waited for their teacher.
- Öğretmenlerini beklediler.
- What's your teacher's name?
- Öğretmeninizin adı ne?
- At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşındayken daktilo kullanmayı öğrenmiş ve öğretmenine elle yazmayı öğrenmesine gerek olmadığını söylemiştir.
- The teacher was having her lunch.
- Öğretmen öğle yemeğini yiyordu.
- In a crisis, you must get in touch with your teacher.
- Bir krizde öğretmenin ile temas kurmalısın.
- Tom is your guitar teacher, isn't he?
- Tom senin gitar öğretmenin, değil mi?
- It seems the teacher was disappointed.
- Görünüşe göre öğretmen hayal kırıklığına uğramış.
- Are you a teacher or a student here?
- Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz?
- The teacher fell in love with the student.
- Öğretmen öğrenciye aşık oldu.
- The old teacher began to talk about the good old days.
- Yaşlı öğretmen, eski güzel günlerden söz etmeye başladı.
- She looked like a teacher, and later I found that she actually is one.
- O bir öğretmene benziyordu ve sonra aslında onun bir öğretmen olduğunu keşfettim.
- He was picking his nose in front of the teacher.
- Öğretmenin önünde burnunu karıştırıyordu.
- The teacher patted me on the back.
- Öğretmen sırtımı sıvazladı.
- I, too, am a teacher.
- Ben de öğretmenim.
- Einstein decided to study math and physics so he could become a teacher.
- Einstein öğretmen olabilmek için matematik ve fizik okumaya karar verdi.
- I'm not a teacher and don't want to become one.
- Ben öğretmen değilim ve olmak da istemiyorum.
- How long have you been a teacher here?
- Ne zamandır burada öğretmensin?
- My Chinese teacher is a man.
- Çince öğretmenim erkek.
- My mother is a psychology teacher.
- Annem bir psikoloji öğretmeni.
- Tom didn't read the book his teacher had told him to read.
- Tom öğretmeninin okumasını söylediği kitabı okumadı.
- Our new teacher is fresh out of college.
- Yeni öğretmenimiz üniversiteden yeni mezun oldu.
- That's no way to talk to your teacher.
- Öğretmeninle böyle konuşamazsın.
- The teacher told me that Hitler killed himself.
- Öğretmen bana, Hitler'in intihar ettiğini söyledi.
- Bob asked the teacher some questions.
- Bob öğretmene bazı sorular sordu.
- The teacher sat on the chair.
- Öğretmen sandalyeye oturdu.
- The teacher lets students use a calculator on the exam.
- Öğretmen öğrencilerin sınavda hesap makinesi kullanmasına izin veriyor.
- I'm still a teacher.
- Ben hâlâ bir öğretmenim.
- The teacher scolded his students severely.
- Öğretmen öğrencilerini sert bir şekilde azarladı.
- The teacher pointed out several mistakes in my English composition.
- Öğretmen İngilizce kompozisyonumdaki birkaç hataya dikkat çekti.
- I'm a teacher here.
- Ben burada bir öğretmenim.
- Tom thinks he's the best French teacher here.
- Tom burada en iyi Fransız öğretmeni olduğunu düşünüyor.
- You had better read your teacher's comments on your compositions one more time.
- Öğretmeninin kompozisyonlarınla ilgili yorumlarını bir kez daha okusan iyi olur.
- He asked his teacher several questions.
- Öğretmenine birkaç soru sordu.
- The teacher often emphasizes that students should have courage.
- Öğretmen genellikle öğrencilerin cesarete sahip olmalarının gerekli olduğunu vurgulamaktadır.
- The teacher said that we are the future of the fatherland.
- Öğretmen dedi ki, biz anavatanın geleceğiyiz.
- The wise teacher knew about the sap.
- Bilge öğretmen özsuyu biliyordu.
- Tom is a very able teacher.
- Tom çok yetenekli bir öğretmendir.
- Tom is the only one here who isn't a teacher.
- Tom burada öğretmen olmayan tek kişi.
- A great scholar is not necessarily a good teacher.
- Büyük bir âlim mutlaka iyi bir öğretmen değildir.
- The teacher told me that I should have my hair cut.
- Öğretmen bana saçlarımı kestirmem gerektiğini söyledi.
- The teacher announced that Arabic Level 5 has been canceled for this term.
- Öğretmen Arapça Seviye 5'in bu dönem için iptal edildiğini duyurdu.
- The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
- Öğretmen kızgın, bu yüzden lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
- I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- As soon as the bell rang the teacher came into the classroom.
- Zil çalar çalmaz öğretmen sınıfa girdi.
- The teacher intervened in the quarrel between the two students.
- İki öğrenci arasındaki kavgaya öğretmen müdahale etti.
- He is a teacher.
- O bir öğretmen.
- What's your teacher's name?
- Öğretmeninin adı nedir?
- I'm now writing a letter to my Chinese teacher, but in English.
- Şu anda Çinli öğretmenime bir mektup yazıyorum fakat İngilizce.
- The teacher praised me for working very hard.
- Öğretmen çok çalıştığım için beni övdü.
- The teacher started class immediately after entering the classroom.
- Öğretmen sınıfa girdikten hemen sonra derse başladı.
- This teacher is in charge of the third year class.
- Bu öğretmen üçüncü sınıf dersinden sorumludur.
- Tom is a teacher and novelist.
- Tom bir öğretmen ve romancıdır.
- The teacher stressed the importance of daily practice.
- Öğretmen günlük çalışmanın önemini vurguladı.
- Were you scolded by your teacher?
- Öğretmeninizden azar mı işittiniz?
- You were a good teacher.
- Sen iyi bir öğretmendin.
- Mary is a dance teacher.
- Mary bir dans öğretmeni.
- They were scolded by the teacher.
- Onlar öğretmen tarafından azarlandılar.
- He's a science teacher.
- O bir fen bilgisi öğretmenidir.
- Tom could've been a teacher.
- Tom bir öğretmen olabilirdi.
- Tom used to be a teacher.
- Tom bir öğretmendi.
- The teacher told Tom to shut up.
- Öğretmen Tom'a çenesini kapatmasını söyledi.
- Why do you want to be a teacher?
- Neden bir öğretmen olmak istiyorsun?
- Tom is a master teacher.
- Tom usta bir öğretmendir.
- I bet Tom would be a good teacher.
- Tom'un iyi bir öğretmen olacağına eminim.
- Tom Jackson is a teacher at our school.
- Tom Jackson okulumuzda öğretmen.
- The teacher made him stay after school.
- Öğretmen okuldan sonra onun kalmasını sağladı.
- The teacher told us that Columbus discovered America in 1492.
- Öğretmen bize Kolomb'un 1492 yılında Amerika'yı keşfettiğini söyledi.
- Tom is the teacher.
- Tom öğretmendir.
- The teacher was deluged with questions.
- Öğretmen soru yağmuruna tutuldu.
- What kind of teacher do you want to be?
- Ne tür bir öğretmen olmak istiyorsun?
- Tom is the only one here who isn't a teacher.
- Burada öğretmen olmayan tek kişi Tom.
- Tom is my saxophone teacher.
- Tom benim saksafon öğretmenim.
- Find things out for yourself instead of having a parent or a teacher tell you.
- Bir ebeveynin ya da öğretmenin size söylemesi yerine kendi başınıza bir şeyler öğrenin.
- I erased the blackboard for the teacher.
- Öğretmen için kara tahtayı sildim.
- He was respected both as a teacher and as a man.
- O hem bir öğretmen olarak hem de bir insan olarak saygı görüyordu.
- Tom has been a teacher for many years.
- Tom yıllardır bir öğretmen.
- I'm a teacher, too.
- Ben de bir öğretmenim.
- The students were not respectful towards their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerine karşı saygılı değildiler.
- Tom didn't want to be a teacher.
- Tom öğretmen olmak istemiyordu.
- He talks as if he were a teacher.
- Sanki bir öğretmenmiş gibi konuşuyor.
- The teacher asked the students to split off into groups of two or three.
- Öğretmen öğrencilerin iki veya üç gruba ayrılmalarını istedi.
- Tom is a teacher like me.
- Tom da benim gibi bir öğretmen.
- Tom isn't a music teacher anymore.
- Tom artık bir müzik öğretmeni değil.
- I'm not really a teacher anymore.
- Ben artık gerçekten bir öğretmen değilim.
- The teacher kicked me out of class.
- Öğretmen beni sınıftan attı.
- Mary is a wonderful teacher.
- Mary harika bir öğretmen.
- The teacher gave us a copy of the syllabus in the first class.
- Öğretmen ilk derste bize ders programının bir kopyasını verdi.
- The teacher explained his theory using pictures.
- Öğretmen resimleri kullanarak teorisini açıkladı.
- The teacher explained the meaning of the word to us.
- Öğretmen bize kelimenin anlamını açıkladı.
- Tom isn't a teacher anymore.
- Tom artık bir öğretmen değil.
- She always complains of her teacher.
- Her zaman öğretmeninden yakınıyor.
- He was taught English by a non-native English teacher.
- İngilizceyi ana dili İngilizce olmayan bir öğretmenden öğrendi.
- Find things out for yourself instead of having a parent or a teacher tell you.
- Ebeveyn ya da öğretmene anlattıracağınıza bir şeyleri kendiniz öğrenin.
- Tom is a teacher and novelist.
- Tom bir öğretmen ve roman yazarı.
- Not even the teacher talked about that topic.
- Öğretmen bile bu konu hakkında konuşmadı.
- I'm using a private teacher.
- Özel bir öğretmen çalıştırıyorum.
- Jane liked to make believe she was a teacher.
- Jane, bir öğretmen gibi davranmaktan hoşlanırdı.
- The teacher asked me how the moon differs from the earth.
- Öğretmen bana ayın dünyadan nasıl farklı olduğunu sordu.
- Mr Hirayama is a very good teacher.
- Bay Hirayama çok iyi bir öğretmendir.
- The teacher can see you.
- Öğretmen seni görebiliyor.
- The students disobeyed their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerine itaatsizlik ettiler.
- My friend copied my homework and the teacher found out.
- Arkadaşım ödevimi kopyaladı ve öğretmen bunu öğrendi.
- I'm not a teacher anymore.
- Ben artık bir öğretmen değilim.
- Tom could be a teacher if he wanted to be.
- Tom isterse öğretmen olabilir.
- I have a good teacher.
- İyi bir öğretmenim var.
- I have a great teacher.
- Müthiş bir öğretmenim var.
- Tom is a guitar teacher.
- Tom bir gitar öğretmenidir.
- Are you a teacher here or a student?
- Burada öğretmen misiniz yoksa öğrenci mi?
- The teacher permitted him to go home.
- Öğretmen onun eve gitmesine izin verdi.
- Are you a teacher or a student?
- Öğretmen misin, öğrenci misin?
- How long have you been a teacher?
- Ne kadar süredir bir öğretmensin?
- The teacher talked on and on.
- Öğretmen durmadan konuştu.
- The teacher told him to study English hard.
- Öğretmen ona çok İngilizce çalışmasını söyledi.
- Tom would be a better teacher if he were more patient.
- Tom daha sabırlı olsaydı daha iyi bir öğretmen olurdu.
- Apparently, Tom used to be a teacher.
- Görünüşe göre, Tom bir öğretmendi.
- The teacher compared my poem with a fellow student's.
- Öğretmen benim şiirimi diğer bir öğrencininkiyle karşılaştırdı.
- I'm currently a teacher at this school.
- Ben şu anda bu okulda bir öğretmenim.
- He would often play jokes on the teacher.
- Öğretmene sık sık şaka yapardı.
- The teacher showed us how to use a computer.
- Öğretmen bilgisayarın nasıl kullanılacağını bize gösterdi.
- Your best teacher is your last mistake.
- En iyi öğretmeniniz son hatanızdır.
- He works as a teacher, but actually he is a spy.
- Öğretmen olarak çalışıyor ama aslında o bir casus.
- You haven't been a teacher very long, have you?
- Uzun süredir bir öğretmen değilsin, değil mi?
- I bet Tom would be a good teacher.
- Tom'un iyi bir öğretmen olacağına bahse girerim.
- Are you not a teacher?
- Öğretmen değil misin?
- The teacher listened attentively to my explanation.
- Öğretmen açıklamamı dikkatle dinledi.
- Your best teacher is your last mistake.
- En iyi öğretmenin senin son hatandır.
- Who is your Chinese teacher?
- Çince öğretmenin kim?
- Are you a teacher here?
- Burada öğretmen misin?
- Apparently, Tom used to be a teacher.
- Görünüşe göre Tom eskiden öğretmenmiş.
- You must be an extraordinary teacher.
- Olağanüstü bir öğretmen olmalısın.
- The teacher got quite well again.
- Öğretmen yeniden epey iyi hale geldi.
- The teacher is strict with his students.
- Öğretmen öğrencilerine karşı katıdır.
- The teacher was speaking about the virtue of the Romans.
- Öğretmen Romalıların erdemlerinden bahsediyordu.
- The teacher has the text read aloud.
- Öğretmen metni yüksek sesle okutuyor.
- Tom is a retired teacher.
- Tom emekli bir öğretmendir.
- She fell in love with the new teacher.
- O, yeni öğretmene aşık oldu.
- Tom married a teacher.
- Tom bir öğretmenle evlendi.
- Tom is such a good teacher.
- Tom çok iyi bir öğretmen.
- Tom worked as a teacher in Boston for a few years.
- Tom birkaç yıl Boston'da öğretmen olarak çalıştı.
- The teacher told us that we couldn't eat in the classroom.
- Öğretmen bize sınıfta yemek yiyemeyeceğimizi söyledi.
- It is believed that Mr Jones is a good teacher.
- Bay Jones'un iyi bir öğretmen olduğuna inanılır.
- Tom didn't want to be a teacher.
- Tom öğretmen olmak istemedi.
- I ran into my old teacher at the station.
- İstasyonda benim eski öğretmenime rastladım.
- The teacher compared my poem with one of his.
- Öğretmenim şiirimi kendi şiirleirnden biriyle kıyasladı.
- The teacher was disappointed at my answer.
- Öğretmen cevabım karşısında hayal kırıklığına uğradı.
- The teacher made all of his female students fall in love with him.
- Öğretmen bütün kız öğrencilerini kendisine aşık etti.
- Tom was scolded by the teacher.
- Tom öğretmen tarafından azarlandı.
- I'm no longer a teacher.
- Ben artık öğretmen değilim.
- My brother is a teacher.
- Erkek kardeşim öğretmendir.
- This is a letter from my old teacher.
- Bu, benim eski öğretmenimden gelen bir mektup.
- The teacher said that World War II broke out in 1939.
- Öğretmen İkinci Dünya Savaşı'nın 1939 yılında çıktığını söyledi.
- They answered their teacher's question with difficulty.
- Öğretmenlerinin sorusuna zorlukla cevap verdiler.
- Students stand up when their teacher enters.
- Öğretmenleri girdiğinde öğrenciler ayağa kalkar.
- The teacher is coming along.
- Öğretmen de geliyor.
- The teacher blamed her for the mistake.
- Öğretmen hata için onu suçladı.
- Tom never pays much attention to what his teacher says.
- Tom öğretmeninin söylediğine asla çok dikkat etmez.
- My mother is a psychology teacher.
- Annem bir psikoloji öğretmenidir.
- That teacher tends to be partial to female students.
- Şu öğretmen kız öğrencilerin tarafını tutma eğilimindedir.
- Laura, are you a teacher?
- Laura, öğretmen misin?
- When the bell rang, the teacher ended the class.
- Zil çaldığında öğretmen dersi sonlandırdı.
- There is a statue of the teacher near the school.
- Okulun yakınında öğretmenin bir heykeli yer alıyor.
- Tom gave an apple to the teacher.
- Tom, öğretmene bir elma verdi.
- Tom Jackson is a teacher at our school.
- Tom Jackson okulumuzda bir öğretmendir.
- Tom isn't a teacher.
- Tom bir öğretmen değildir.
- Tom solved all the problems without his teacher's help.
- Tom bütün problemleri öğretmeninin yardımı olmadan çözdü.
- Karam is a new teacher.
- Karam yeni bir öğretmen.
- We gathered around the teacher.
- Öğretmenin etrafında toplandık.
- The students didn't understand the teacher's explanation.
- Öğrenciler öğretmenin açıklamasını anlamadı.
- Tom might have been a teacher once.
- Tom bir zamanlar öğretmen olabilir.
- My older brother is a teacher.
- Benim ağabeyim bir öğretmendir.
- The teacher once suggested to Emma that they should have a child together.
- Öğretmen bir keresinde Emma'ya birlikte bir çocuk sahibi olmalarını önermişti.
- You had better read your teacher's comments on your compositions one more time.
- Öğretmeninizin kompozisyonlarınızla ilgili yorumlarını bir kez daha okusanız iyi olur.
- I will tell the teacher all about it.
- Bu konuda öğretmene her şeyi anlatacağım.
- How much does a public school teacher earn?
- Bir devlet okulu öğretmeni ne kadar para kazanıyor?
- He is a teacher at our school.
- Okulumuzda öğretmen.
- The teacher warned us that the test would be difficult.
- Öğretmen sınavın zor olacağı konusunda bizi uyarmıştı.
- Chen is a teacher.
- Chen bir öğretmen.
- The teacher said that we are the future of our home country.
- Öğretmen bizim kendi anavatanımızın geleceği olduğumuzu söyledi.
- Is Tom also a teacher?
- Tom da öğretmen mi?
- A teacher must be fair with his students.
- Bir öğretmen öğrencilerine karşı adil olmalı.
- The teacher was very fair when she marked our exams.
- Öğretmen, sınavlarımızda not verirken çok adildi.
- I had a wonderful teacher.
- Harika bir öğretmenim vardı.
- Your teacher won't be pleased.
- Öğretmeniniz memnun olmayacak.
- He's a teacher of physics, but can also teach math.
- Fizik öğretmeni ama matematik de öğretebiliyor.
- The teacher saw them passing notes.
- Öğretmen onları not verirken görmüş.
- The teacher says I'm a smart kid.
- Öğretmen zeki bir çocuk olduğumu söyler.
- The teacher said he did not know the answer to my question.
- Öğretmen sorumun cevabını bilmediğini söyledi.
- The teacher warned us that the test would be difficult.
- Öğretmen testin zor olacağı konusunda bizi uyardı.
- My wife is a teacher.
- Karım bir öğretmen.
- Tom asked the teacher several questions.
- Tom öğretmene birkaç soru sordu.
- The teacher marvelled at my response.
- Öğretmen benim yanıtıma hayret etti.
- This is the first time I've ever asked the teacher a question.
- İlk defa öğretmene bir soru sordum.
- The teacher wrote something on the blackboard, but it was too small for me to read.
- Öğretmen tahtaya bir şey yazdı, ama okuyamayacağım kadar küçüktü.
- I don't understand what the teacher is saying.
- Öğretmenin ne dediğini anlamıyorum.
- Students generally like a teacher who understands their problems.
- Öğrenciler genellikle sorunlarını anlayan bir öğretmenden hoşlanırlar.
- The teacher interpreted the sentence for us.
- Öğretmen bizim için cümleyi tercüme etti.
- Don't hesitate to ask your teacher a question.
- Öğretmeninize soru sormaktan çekinmeyin.
- The teacher demonstrated many physics experiments.
- Öğretmen birçok fizik deneyi gösterdi.
- The teacher began to bombard me with questions.
- Öğretmen beni sorularla bombardıman etmeye başladı.
- The teacher has a loud, clear voice.
- Öğretmenin yüksek ve net bir sesi var.
- He made fun of the teacher.
- Öğretmenle dalga geçti.
- I'm not your teacher anymore.
- Artık öğretmeniniz değilim.
- The teacher told me that I should get my hair cut.
- Öğretmen bana saçımı kestirmem gerektiğini söyledi.
- Tom can't picture himself as a teacher.
- Tom bir öğretmen olarak kendi resmini yapamaz.
- Tom is going to be a good teacher.
- Tom iyi bir öğretmen olacak.
- Tom is a teacher now, isn't he?
- Tom artık bir öğretmen, değil mi?
- The teacher asked the students to draw their desks together into a semicircle.
- Öğretmen öğrencilerin hep birlikte masalarını yarım daire şeklinde düzenlemelerini istedi.
- The teacher has given Tom permission to do whatever he wants.
- Öğretmen Tom'a istediğini yapması için izin verdi.
- The teacher announced that Arabic Level 5 has been canceled for this term.
- Öğretmen Arapça Seviye 5'in bu dönem iptal edildiğini duyurdu.
- Tom is a really good teacher.
- Tom gerçekten iyi bir öğretmendir.
- The teacher has given Tom permission to do whatever he wants.
- Öğretmen Tom'a istediğini yapma izni verdi.
- They hired a teacher.
- Bir öğretmen tuttular.
- The teacher's talk stimulates Mary to study harder.
- Öğretmenin konuşması Mary'yi daha çok çalışmaya teşvik ediyor.
- She had a crush on her teacher.
- Öğretmenine aşıktı.
- Is Tom going to be a teacher?
- Tom öğretmen mi olacak?
- The teacher teaches the students.
- Öğretmen öğrencilere öğretir.
- Tom is a retired teacher, isn't he?
- Tom emekli bir öğretmendir, değil mi?
- Tom is a bad teacher.
- Tom kötü bir öğretmen.
- He's a teacher of physics, but can also teach math.
- O fizik öğretmeni ama matematik de öğretebilir.
- The teacher handles his pupils well.
- Öğretmen öğrencilerini iyi idare ediyor.
- Tom said Mary didn't look like a teacher.
- Tom, Mary'nin bir öğretmene benzemediğini söyledi.
- I'm now writing a letter to my Chinese teacher, but in English.
- Şimdi Çinli öğretmenime bir mektup yazıyorum, ama İngilizce.
- I'm not your teacher anymore.
- Artık öğretmenin değilim.
- The teacher is strict with his students.
- Öğretmen, öğrencilerine karşı otoriter.
- She is very good at imitating her teacher.
- O, öğretmenini taklit etmede çok iyi.
- I'm just a teacher.
- Ben sadece bir öğretmenim.
- The student insulted the teacher.
- Öğrenci öğretmene hakaret etti.
- He didn't have anything to say to the teacher.
- Öğretmene söyleyecek bir şeyi yoktu.
- How is this teacher?
- Bu öğretmen nasıl ?
- She used to be a teacher.
- O bir öğretmendi.
- I think him a good teacher.
- Onun iyi bir öğretmen olduğunu düşünüyorum.
- A new teacher stood before the class.
- Yeni bir öğretmen sınıfın önünde durdu.
- The students hold their teacher in high regard.
- Öğrenciler öğretmenlerine büyük saygı duyuyor.
- Tom is a teacher.
- Tom bir öğretmen.
- Students stand up when their teacher enters.
- Öğretmenleri içeri girdiğinde öğrenciler ayağa kalkar.
- The woman speaks as if she were a teacher.
- Kadın, öğretmenmiş gibi konuşuyor.
- Every teacher knows that Ann is a good athlete.
- Her öğretmen Ann'in iyi bir atlet olduğunu bilir.
- The teacher told Mary to shut up.
- Öğretmen Mary'ye çenesini kapamasını söyledi.
- He is not a doctor but a teacher.
- O bir doktor değil ama öğretmen.
- Tom couldn't hear what the teacher was saying because all of the other students were making so much noise.
- Tom öğretmenin ne dediğini duyamadı çünkü diğer tüm öğrenciler çok fazla gürültü yapıyordu.
- The teacher said that World War II broke out in 1939.
- Öğretmen İkinci Dünya Savaşı'nın 1939'da patlak verdiğini söyledi.
- This teacher is amazing.
- Bu öğretmen muhteşem.
- You should follow your teacher's advice.
- Öğretmeninin tavsiyesini dinlemelisin.
- I like the teacher.
- Öğretmeni severim.
- What a lazy teacher!
- Ne tembel bir öğretmen!
- Tom is a teacher now.
- Tom artık bir öğretmen.
- The teacher said that you need to master the subject.
- Öğretmen bu konuda uzmanlaşmanız gerektiğini söyledi.
- I learned nothing from the teacher.
- Öğretmenden hiçbir şey öğrenmedim.
- I think I'd be a good teacher.
- Sanırım iyi bir öğretmen olurdum.
- One of my brothers is a teacher.
- Erkek kardeşlerimden biri öğretmen.
- He would often make mistakes purposely just so the teacher would notice him.
- Öğretmen kendini fark etsin diye sık sık bilinçli olarak hata yapardı.
- The teacher scolded the student for no reason.
- Öğretmen öğrenciyi sebepsiz yere azarladı.
- You must be the new teacher.
- Yeni öğretmen sen olmalısın.
- Is she still working as a teacher?
- Hâlâ öğretmen olarak mı çalışıyor?
- The teacher stressed the importance of daily practice.
- Öğretmen günlük pratiğin önemine vurgu yaptı.
- Tom is Mary's teacher.
- Tom, Mary'nin öğretmenidir.
- The teacher lined the children up in order of height.
- Öğretmen boy sırasına göre çocukları sıraya dizdi.
- My youngest sister is a teacher, my oldest one, a medical doctor.
- Benim en küçük kız kardeşim bir öğretmendir, en büyük kardeşim ise bir tıp doktorudur.
- I'll be your teacher.
- Ben senin öğretmenin olacağım.
- Mary is answering the teacher's question.
- Mary öğretmenin sorusuna cevap veriyor.
- The students pretended that they couldn't hear the teacher.
- Öğrenciler öğretmeni duymuyormuş gibi yaptılar.
- Tom is a retired teacher.
- Tom emekli bir öğretmen.
- Tom never listens to what the teacher says.
- Tom öğretmenin söylediklerini asla dinlemez.
- You're a teacher now.
- Artık bir öğretmensin.
- Tom is a middle school teacher.
- Tom bir ortaokul öğretmeni.
- Only one student stayed after class to talk to the teacher.
- Öğretmenle konuşmak için dersten sonra sadece bir öğrenci kaldı.
- The children tried to imitate their teacher.
- Çocuklar öğretmenlerini taklit etmeye çalıştılar.
- All the class waited for the new teacher.
- Tüm sınıf yeni öğretmeni bekledi.
- I used to be a teacher.
- Eskiden öğretmendim.
- Tom is a really good teacher.
- Tom gerçekten iyi bir öğretmen.
- She never listens to the teacher.
- O, öğretmeni hiç dinlemez.
- They are afraid of the teacher.
- Onlar öğretmenden korkarlar.
- The teacher is sitting on the chair.
- Öğretmen sandalye üzerinde oturuyor.
- I want to be a teacher in the future.
- İleride öğretmen olmak istiyorum.
- A new teacher's going to take charge of this class.
- Yeni bir öğretmen bu sınıfın sorumluluğunu üslenecek.
- The teacher called the roll.
- Öğretmenimiz yoklama yaptı.
- The teacher is always finding fault with his students.
- Öğretmen her zaman öğrencilerine kulp takıyor.
- At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- O, altı yaşında daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
- The teacher is writing something on the board.
- Öğretmen tahtada bir şeyler yazıyor.
- The teacher asked the students to split off into groups of two or three.
- Öğretmen öğrencilerden ikili ya da üçlü gruplara ayrılmalarını istedi.
- Tom is a teacher at a local high school.
- Tom yerel bir lisede bir öğretmen.
- Tom isn't much of a teacher.
- Tom pek iyi bir öğretmen değil.
- She went to the station to see her teacher off.
- O, öğretmenini yolcu etmek için istasyona gitti.
- They accused the teacher of being too strict with the children.
- Onlar öğretmeni çocuklara çok sıkı olmakla suçladı.
- Tom is a bad teacher.
- Tom kötü bir öğretmendir.
- I bet you're a great teacher.
- Bahse girerim harika bir öğretmensin.
- Tom helped the teacher decorate the classroom for Valentine's Day.
- Tom, öğretmenin sınıfı Sevgililer Günü için süslemesine yardımcı oldu.
- If you tell your teacher you lost your homework, she won't believe you.
- Öğretmeninize ödevinizi kaybettiğinizi söylerseniz, size inanmayacaktır.
- You're a horrible teacher.
- Sen korkunç bir öğretmensin.
- The teacher was quite candid about my chances of entering Tokyo University.
- Öğretmenim Tokyo Üniversitesi'ne girme şansım konusunda oldukça samimiydi.
- You need to pay more attention to teacher.
- Öğretmenine daha fazla dikkat etmelisin.
- Neither Tom nor Mary is a teacher.
- Ne Tom ne de Mary bir öğretmendir.
- The teacher took part in the children's games.
- Öğretmen çocukların oyunlarına katıldı.
- The teacher called the roll.
- Öğretmen yoklama yaptı.
- Tom is a teacher here.
- Tom burada bir öğretmen.
- Tom worked as a teacher and journalist.
- Tom öğretmen ve gazeteci olarak çalıştı.
- I want to be a teacher.
- Öğretmen olmak istiyorum.
- Tom stayed after class to talk to the teacher.
- Tom dersten sonra öğretmenle konuşmak için kaldı.
- You must pay attention to what your teacher says.
- Öğretmeninizin söylediklerine dikkat etmelisiniz.
- It is not surprising that you should be scolded by your teacher.
- Öğretmeniniz tarafından azarlanmanız şaşırtıcı değil.
- Tom worked as a teacher.
- Tom bir öğretmen olarak çalıştı.
- When you have a question, ask the teacher.
- Bir sorunuz olduğunda, öğretmene sorun.
- He will be a good teacher.
- İyi bir öğretmen olacak.
- I lied to the teacher.
- Öğretmene yalan söyledim.
- Tom is a music teacher.
- Tom bir müzik öğretmeni.
- Are you the new teacher?
- Yeni öğretmen sen misin?
- The teacher reads the book.
- Öğretmen kitabı okuyor.
- I've only been a teacher for three months.
- Sadece üç aydır bir öğretmenim.
- Maybe he will be a good teacher.
- Belki iyi bir öğretmen olur.
- You must have been surprised to meet your teacher in such a place.
- Öğretmeninle böyle bir yerde karşılaşmış olduğuna şaşırmış olmalısın.
- She respects her teacher a lot.
- O, öğretmenine çok saygılıdır.
- If you don't know, ask the teacher.
- Bilmiyorsan, öğretmene sor.
- She always writes down every word her teacher says.
- Her zaman öğretmeninin söylediği her kelimeyi yazar.
- Is Tom really a French teacher?
- Tom gerçekten de bir Fransız öğretmeni mi?
- I got scolded severely by that teacher.
- O öğretmen beni çok azarladı.
- The teacher tells us to clean our classroom every day.
- Öğretmen her gün sınıfımızı temizlememizi söyler.
- He is a teacher and novelist.
- O bir öğretmen ve romancı.
- The teacher allowed me to leave school early.
- Öğretmen okuldan erken çıkmama izin verdi.
- The problem is that Tom isn't a very good teacher.
- Sorun Tom'un çok iyi bir öğretmen olmamasıdır.
- The teacher didn't give us any homework.
- Öğretmen bize hiç ödev vermedi.
- Tom said Mary didn't look like a teacher.
- Tom, Mary'ye bir öğretmen gibi görünmediğini söyledi.
- They were afraid of the teacher.
- Onlar öğretmenden korkardı.
- If the student had known his lesson better, the teacher would not have punished him.
- Öğrenci dersini daha iyi bilseydi öğretmen onu cezalandırmazdı.
- The teacher told him to rewrite his essay.
- Öğretmen ona denemesini yeniden yazmasını söyledi.
- Is his father a teacher?
- Babası öğretmen mi?
- Are you a teacher?
- Sen öğretmen misin?
- Cecilia wasn't a teacher.
- Cecilia bir öğretmen değildi.
- I, too, am a teacher.
- Ben de bir öğretmenim.
- You're a teacher, aren't you?
- Sen bir öğretmensin, değil mi?
- Tom told his teacher that he had been sick, but that wasn't true.
- Tom öğretmenine hasta olduğunu söyledi ama bu doğru değildi.
- She's a very good teacher.
- O çok iyi bir öğretmen.
- We couldn't help laughing at the teacher's joke.
- Öğretmenin şakasına gülmekten kendimi alamadım.
- The teacher confiscated Tom's phone when she caught him texting in class.
- Öğretmen onu sınıfta mesaj yazarken yakaladığında Tom'un telefonuna el koydu.
- The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
- Not only the students but also their teacher wishes for holidays.
- Sadece öğrenciler değil, öğretmenleri de tatil istiyor.
- My music teacher was surprised to know I know how to cook.
- Müzik öğretmenim, benim yemek yapmayı bildiğime şaşırdı.
- The teacher kicked Tom out of class.
- Öğretmen Tom'u sınıftan attı.
- I am a teacher, not a student.
- Ben bir öğretmenim, bir öğrenci değilim.
- Tom is a teacher, and so am I.
- Tom öğretmen, ben de öyleyim.
- Practice is the best teacher.
- Pratik en iyi öğretmendir.
- He is a teacher and novelist.
- O bir öğretmen ve roman yazarı.
- I'm going to be your teacher.
- Senin öğretmenin olacağım.
- Tom Jackson was considered a great teacher.
- Tom Jackson büyük bir öğretmen olarak kabul edilirdi.
- The teacher as well as his students has come.
- Öğrencilerinin yanı sıra öğretmen de geldi.
- Tom is a teacher and a novelist.
- Tom bir öğretmen ve romancıdır.
- I am a teacher, not a student.
- Ben bir öğretmenim, öğrenci değil.
- He was respected both as a teacher and as a man.
- Hem bir öğretmen hem de bir erkek olarak saygı görüyordu.
- He is a teacher rather than a writer.
- Yazardan çok bir öğretmendir.
- I've learnt nothing from the teacher.
- Öğretmenden hiçbir şey öğrenmedim.
- Didn't you use to be a teacher?
- Sen eskiden öğretmen değil miydin?
- The teacher writes on the board.
- Öğretmen tahtaya yazı yazıyor.
- Tom was your teacher, wasn't he?
- Tom senin öğretmenindi, değil mi?
- He likes that teacher.
- O öğretmeni seviyor.
- The teacher is writing in his office.
- Öğretmen ofisinde yazı yazıyor.
- The teacher told him not to forget his books.
- Öğretmen ona kitaplarını unutmamasını söyledi.
- Tom certainly is a good teacher.
- Tom kesinlikle iyi bir öğretmen.
- One of my brothers is a teacher and the others are lawyers.
- Erkek kardeşlerimden biri öğretmen, ve diğerleri avukattır.
- I'm not a teacher.
- Ben bir öğretmen değilim.
- The teacher checks the class roster.
- Öğretmen sınıf listesini kontrol ediyor.
- The teacher looked over the papers.
- Öğretmen kağıtlara baktı.
- The teacher has three times as many books as I do.
- Öğretmen benim sahip olduğumun üç katı kadar çok kitaba sahip.
- He came to Berlin as a teacher.
- Berlin'e öğretmen olarak geldi.
- Tom was a good teacher.
- Tom iyi bir öğretmendi.
- I think I'd be a good teacher.
- İyi bir öğretmen olacağımı düşünüyorum.
- The teacher and her partner took the people attending the wedding to a park.
- Öğretmen ve partneri düğüne katılan insanları bir parka götürdü.
- Betty is a dancing teacher.
- Betty bir dans öğretmenidir.
- She always complains of her teacher.
- O her zaman öğretmeninden yakınır.
- I am a teacher.
- Ben bir öğretmenim.
- The teacher is right.
- Öğretmen haklı.
- What's her teacher's name?
- Öğretmeninin adı ne?
- Tom was Mary's first teacher.
- Tom, Mary'nin ilk öğretmeniydi.
- Tom blamed the teacher for his failure.
- Tom başarısızlığı için öğretmeni suçladı.
- I used to be a teacher.
- Ben bir öğretmendim.
- The teacher told me to study harder.
- Öğretmenim daha çok çalışmamı söyledi.
- The teacher permitted him to go home.
- Öğretmen eve gitmesine izin verdi.
- Sami was considered a great teacher.
- Sami büyük bir öğretmen olarak kabul edilirdi.
- My youngest sister is a teacher, my oldest one, a medical doctor.
- En küçük kız kardeşim öğretmen, en büyük kız kardeşim ise tıp doktoru.
- The teacher excused me for being late for class.
- Öğretmen derse geç kaldığım için beni mazur gördü.
- Tom will be a good teacher.
- Tom iyi bir öğretmen olacak.
- The teacher was far from satisfied with the result.
- Öğretmen sonuçtan memnun olmaktan uzaktı.
- He will be a good teacher.
- O, iyi bir öğretmen olacak.
- Tom wasn't a good teacher.
- Tom iyi bir öğretmen değildi.
- The teacher kicked us out of class.
- Öğretmen bizi sınıftan attı.
- Ann apologized to her teacher for coming to school late.
- Ann okula geç geldiği için öğretmeninden özür diledi.
- Are you a teacher or a student?
- Sen bir öğrenci misin yoksa bir öğretmen misin?
- The teacher ran up the stairs.
- Öğretmen merdivenlerden yukarı koştu.
- The teacher told Mary to shut up.
- Öğretmen Mary'ye çenesini kapatmasını söyledi.
- I want to be a teacher when I grow up.
- Büyüdüğümde öğretmen olmak istiyorum.
- I'm still a teacher.
- Hala bir öğretmenim.
- The teacher I wrote to you about has not yet arrived.
- Sana yazımda bahsettiğim öğretmen henüz gelmedi.
- The teacher suggested that we go to the library to study.
- Öğretmen ders çalışmak için kütüphaneye gitmemizi önerdi.
- The teacher is unfriendly.
- Öğretmen arkadaş canlısı değil.
- The teacher went on talking for two hours.
- Öğretmen iki saat boyunca konuştu durdu.
- I am a teacher of English.
- Ben İngilizce öğretmeniyim.
- He never listens to the teacher.
- Öğretmenini hiç dinlemez.
- Chen is a teacher.
- Chen bir öğretmendir.
- The teacher praised the boy for his honesty.
- Öğretmen dürüstlüğü için çocuğu övdü.
- The teacher speaks softly.
- Öğretmen alçak sesle konuşuyor.
- Tom had a crush on his science teacher.
- Tom fen bilgisi öğretmenine aşık oldu.
- The lady that is speaking to that boy is his teacher.
- O çocukla konuşan kadın onun öğretmeni.
- He is a very good teacher.
- O çok iyi bir öğretmen.
- You should attend more to what your teacher says.
- Öğretmeninizin söylediklerine daha fazla dikkat etmelisiniz.
- She stood up when her teacher came in.
- Öğretmeni içeri girdiğinde ayağa kalktı.
- I was in the teacher's room.
- Öğretmenin odasındaydım.
- I will be their teacher.
- Öğretmenleri olacağım.
- He asked his teacher stupid questions.
- Öğretmenine salakça sorular sordu.
- He might be our new teacher.
- O, bizim yeni öğretmenimiz olabilir.
- Are you saying that Tom is a bad teacher?
- Tom'un kötü bir öğretmen olduğunu mu söylüyorsun?
- What's the teacher explaining?
- Öğretmen ne anlatıyor?
- I couldn't have asked for a better teacher.
- Daha iyi bir öğretmen isteyemezdim.
- A teacher must not laugh about a pupil who has made a mistake.
- Bir öğretmen hata yapan bir öğrenciye gülmemeli.
- Did you inform your teacher of this?
- Öğretmeninize haber verdiniz mi?
- The teacher put a short comment on each paper.
- Öğretmen her kağıt üzerine kısa bir yorum yazdı.
- History is the teacher of life.
- Tarih hayatın öğretmenidir.
- Is that man over there a teacher?
- Şuradaki adam bir öğretmen mi?
- He asked his teacher stupid questions.
- Öğretmenine aptalca sorular sordu.
- He is a teacher of the Italian language.
- O, İtalyanca dil öğretmenidir.
- I'm Tom's teacher.
- Ben Tom'un öğretmeniyim.
- I'm the French teacher at Tom's school.
- Ben Tom'un okulunda Fransız öğretmeniyim.
- He has not yet done his homework, so his teacher begins to worry about him.
- Henüz ödevini yapmadı, bu yüzden öğretmeni onun için endişelenmeye başladı.
- The female student that sat in front of the teacher is from Germany.
- Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanya'dan.
- My Chinese teacher is a man.
- Çince öğretmenim bir erkek.
- Not only the student but their teacher is looking forward to holiday.
- Sadece öğrenciler değil, öğretmenleri de tatili iple çekiyor.
- He is not the teacher.
- O öğretmen değil.
- You're still a teacher, aren't you?
- Hâlâ öğretmensin, değil mi?
- Tom looks like a teacher.
- Tom bir öğretmene benziyor.
- The teacher was disappointed at my answer.
- Cevabım öğretmeni hayal kırıklığına uğrattı.
- The students hold their teacher in high regard.
- Öğrenciler öğretmenlerine hayrandır.
- I'm not your teacher anymore.
- Artık senin öğretmenin değilim.
- The teacher began to bombard me with questions.
- Öğretmen beni soru bombardımanına tutmaya başladı.
- The teacher allowed him to go home.
- Öğretmen onun eve gitmesi için izin verdi.
- The teacher intervened in the quarrel between the two students.
- Öğretmen iki öğrencinin arasındaki kavgaya müdahale etti.
- Tom shouldn't have compared his teacher to Hitler.
- Tom öğretmenini Hitler ile karşılaştırmamalıydı.
- Tom is a teacher of Chinese literature.
- Tom bir Çin edebiyatı öğretmenidir.
- Maria is answering the teacher's question.
- Maria, öğretmenin sorusunu yanıtlıyor.
- Some questions were asked me by the teacher.
- Öğretmen tarafından bana bazı sorular soruldu.
- I was a teacher.
- Ben öğretmendim.
- Tom wanted to be a French teacher.
- Tom bir Fransız öğretmeni olmak istedi.
- Tom worked as a teacher.
- Tom öğretmen olarak çalıştı.
- He tried to write down everything the teacher said.
- Öğretmenin söylediği her şeyi yazmaya çalıştı.
- She's talking to the Russian teacher.
- Rusça öğretmeniyle konuşuyor.
- The teacher will get angry for sure.
- Öğretmen kesinlikle kızacak.
- The teacher writes on the board.
- Öğretmen tahtaya yazıyor.
- Tom isn't a good teacher.
- Tom iyi bir öğretmen değil.
- Teacher, this question is too difficult!
- Öğretmenim, bu soru çok zor!
- Our new teacher is there.
- Bizim yeni öğretmenimiz orada.
- The teacher excused me from the examination.
- Öğretmen beni sınavdan muaf tuttu.
- Who do you think is the most interesting teacher at this school?
- Sizce bu okuldaki en ilginç öğretmen kim?
- I will be their teacher.
- Ben onların öğretmeni olacağım.
- The teacher told me that I should get my hair cut.
- Öğretmen bana saçlarımı kestirmem gerektiğini söyledi.
- We must appoint a new teacher soon.
- Yakında yeni bir öğretmen atamalıyız.
- There should be an harmonious relation between student and teacher.
- Öğretmen ve öğrenci arasında uyumlu bir ilişki olmalı.
- My mother is a teacher.
- Annem bir öğretmen.
- He isn't much of a teacher.
- Pek iyi bir öğretmen değil.
- Tom says his teacher gives him too much homework.
- Tom öğretmeninin ona çok fazla ödev verdiğini söylüyor.
- What if I told you I really want to be a teacher?
- Ya sana gerçekten öğretmen olmak istediğimi söylersem?
- The teacher put a comment on each paper.
- Öğretmen her kağıda bir yorum yazdı.
- Is Tom a teacher here?
- Tom burada öğretmen mi?
- They were afraid of the teacher.
- Öğretmenden korkuyorlardı.
- Who's your teacher?
- Öğretmeniniz kim?
- One of my brothers is a teacher.
- Kardeşlerimden biri öğretmen.
- Heh, the teacher won't find us here.
- Heh, öğretmen bizi burada bulamaz.
- The teacher particularly emphasized that point.
- Öğretmen özellikle bu noktanın üzerinde durdu.
- What the teacher said made Mary break out into a cold sweat.
- Öğretmenin söyledikleri Mary'nin soğuk terler dökmesine neden oldu.
- A new teacher's going to take charge of this class.
- Bu sınıfın sorumluluğunu yeni bir öğretmen alacak.
- The teacher concluded that Tom would pass the exam.
- Öğretmen Tom'un sınavı geçeceği sonucuna vardı.
- Stop talking when the teacher comes in.
- Öğretmen içeri girince konuşmayı kesin.
- Some questions were asked me by the teacher.
- Öğretmenden bana bazı sorular geldi.
- The children were listening to the teacher.
- Çocuklar öğretmeni dinliyordu.
- If you can't solve this problem, ask your teacher.
- Bu soruyu çözemiyorsanız; öğretmeninize sorun.
- Who was your favorite teacher in high school?
- Lisede en sevdiğiniz öğretmen kimdi?
- Tom couldn't hear what the teacher was saying because all of the other students were making so much noise.
- Diğer öğrenciler çok gürültü yaptığı için Tom öğretmenin ne dediğini duyamıyordu.
- Tom's wife is a teacher.
- Tom'un karısı bir öğretmendir.
- We listened to the teacher during the English lesson.
- İngilizce dersi sırasında öğretmeni dinledik.
- What the teacher said made Mary break out into a cold sweat.
- Öğretmenin söylediği şey, Mary'ye soğuk terler döktürdü.
- The teacher demonstrated many experiments in physics.
- Öğretmen pek çok fizik deneyleri gösterdi.
- Every child bowed to the teacher.
- Her çocuk öğretmeni selamladı.
- Tom is Mary's teacher.
- Tom Mary'nin öğretmeni.
- The teacher grades easily.
- Öğretmen kolayca not veriyor.
- Your suggestion will be rejected by the teacher.
- Öneriniz öğretmen tarafından reddedilecektir.
- The students presented their teacher with a gold watch.
- Öğrenciler öğretmenlerine altın bir saat hediye ettiler.
- He's a very good teacher, so his children really listen to him.
- O çok iyi bir öğretmen, bu yüzden onun çocukları onu gerçekten dinler.
- The teacher's young daughter was a beautiful blonde with big blue eyes.
- Öğretmenin genç kızı büyük mavi gözlü sarışın bir güzeldi.
- When the bell rang, the teacher ended the class.
- Zil çaldığında öğretmen dersi bitirdi.
- He's not paying attention to the teacher.
- Öğretmene dikkatini vermiyor.
- The teacher was worried by Tom's frequent absences from class.
- Tom'un derse sık devamsızlığı öğretmeni endişelendirdi.
- He is a teacher of English.
- O bir İngilizce öğretmenidir.
- He was scolded by his teacher for being lazy.
- Tembel olduğu için öğretmeni tarafından azarlandı.
- The teacher was worried by his frequent absence from class.
- Öğretmen onun sık sık devamsızlık yapmasından dolayı endişeliydi.
- Experience is the best teacher.
- Deneyim en iyi öğretmendir.
- I wonder if Tom is a teacher.
- Acaba Tom öğretmen mi?
- I have a brainstorm teacher.
- Bir beyin fırtınası öğretmenim var.
- The teacher caught the student cheating on the examination.
- Öğretmen sınavda kopya çeken öğrenciyi yakaladı.
- Stop sucking up to the teacher.
- Öğretmene yağ çekmeyi bırak.
- For the teacher, teaching her was fun.
- Öğretmen için, ona öğretmek eğlenceliydi.
- The teacher demonstrated many experiments in physics.
- Öğretmen birçok fizik deneyi gösterdi.
- Tom's teacher says he's a model student.
- Tom'un öğretmeni onun örnek bir öğrenci olduğunu söylüyor.
- You should seek a teacher and learn the method of spiritual practice that is best for you.
- Bir öğretmen aramalı ve ruhani uygulama yöntemini öğrenmelisiniz.
- The teacher often emphasizes that students should have courage.
- Öğretmen sık sık öğrencilerin cesaretli olması gerektiğini vurgular.
- Our new teacher is there.
- Yeni öğretmenimiz orada.
- He is a good scholar, and what is better, a good teacher.
- O iyi bir akademisyendir ve daha iyi olanı, iyi bir öğretmen.
- The teacher corrects our exercises.
- Öğretmenimiz alıştırmalarımızı düzeltir.
- Are you a teacher here?
- Burada bir öğretmen misin?
- The teacher recommended that I read Shakespeare.
- Öğretmen Shakespeare okumamı önerdi.
- The teacher said that World War II broke out in 1939.
- Öğretmen İkinci Dünya Savaşı'nın 1939'da çıktığını söyledi.
- He bowed to his teacher.
- O, başıyla öğretmenini selamladı.
- She always complains of her teacher.
- Her zaman öğretmeninden şikayet eder.
- Mary is a music teacher.
- Mary müzik öğretmenidir.
- I'm the new teacher.
- Ben yeni öğretmenim.
- The teacher pointed out the grammatical errors made by the students.
- Öğretmen, öğrenciler tarafından yapılan gramer hatalarına dikkat çekmiştir.
- You look like a teacher.
- Bir öğretmene benziyorsun.
- She had a crush on her teacher.
- O, öğretmenine aşık oldu.
- The teacher told us a funny story.
- Öğretmen bize komik bir hikaye anlattı.
- Tom thought the teacher had given him way too much homework to finish in one day.
- Tom öğretmeninin ona bir günde bitiremeyeceği kadar çok ödev verdiğini düşündü.
- The new teacher asked me what my name was and I told him.
- Yeni öğretmen bana adımın ne olduğunu sordu ve ben ona söyledim.
- You ought to ask for your teacher's permission.
- Öğretmeninin iznini istemelisin.
- We ought to take the teacher's advice.
- Öğretmenin tavsiyesini dinlemeliyiz.
- The teacher warned us that the exam would probably be complicated.
- Öğretmen sınavın muhtemelen karmaşık olacağı konusunda bizi uyardı.
- Tom is a teacher, and so am I.
- Tom bir öğretmen, ben de öyleyim.
- Is she still working as a teacher?
- O hâlâ bir öğretmen olarak çalışıyor mu?
- The teacher writes on the blackboard.
- Öğretmen tahtaya yazıyor.
- Tom and his teacher were talking to each other.
- Tom ve öğretmeni birbirleriyle konuşuyorlardı.
- This teacher was well liked by his students.
- Bu öğretmen öğrencileri tarafından sevilirdi.
- If I were you, I would pay more attention to the teacher's advice.
- Yerinde olsaydım, öğretmenin tavsiyelerine daha çok dikkat ederdim.
- The students went to the baseball game along with their teacher.
- Öğrenciler öğretmenleri ile birlikte beyzbol maçına gitti.
- Kozue thought the teacher's lecture was dull, boring and endless.
- Kozue, öğretmenin dersinin bayık, sıkıcı ve sonu gelmeyen bir ders olduğunu düşündü.
- The teacher explained his theory using pictures.
- Öğretmen teorisini resimler kullanarak açıkladı.
- Tom wanted to be a better teacher.
- Tom daha iyi bir öğretmen olmak istedi.
- You sure guessed the critical points of that teacher's exam.
- Öğretmenin sınavının kritik noktalarını kesinlikle tahmin ettin.
- See whether you can prevail upon your teacher to give you an extension for the assignment.
- Ödeviniz için size ek süre verme konusunda öğretmeninizi ikna edip edemeyeceğinize bir bakın.
- Are you still a teacher?
- Hâlâ öğretmen misin?
- The teacher had a bad cold.
- Öğretmen bayağı üşütmüştü.
- Strange to say, the teacher didn't scold me.
- Gariptir ki, öğretmen beni azarlamadı.
- The teacher told them to stop fighting.
- Öğretmen onlara kavgayı durdurmalarını söyledi.
- The teacher and the students are at the art museum.
- Öğretmen ve öğrenciler sanat müzesindeler.
- The students hold their teacher in high regard.
- Öğrenciler öğretmenlerine hürmet eder.
- The teacher emphasized the importance of education.
- Öğretmen eğitimin önemini vurguladı.
- The teacher went on talking for two hours.
- Öğretmenimiz iki saat boyunca konuşmaya devam etti.
- Mr Smith is a good teacher.
- Bay Smith iyi bir öğretmen.
- A good teacher must be patient with his students.
- İyi bir öğretmen öğrencilerine karşı sabırlı olmalıdır.
- She has great respect for her teacher.
- O, öğretmenine büyük bir saygısı duyuyor.
- The teacher pointed out the grammatical errors made by the students.
- Öğretmen öğrencilerin yaptığı dilbilgisi hatalarına dikkat çekti.
- The teacher was surrounded by her students.
- Öğretmenin etrafı öğrencileriyle çevriliydi.
- Tom answered the teacher's questions.
- Tom öğretmenin sorularını cevapladı.
- What the teacher said got Mary to study harder.
- Öğretmenin söyledikleri Mary'nin daha çok çalışmasını sağladı.
- Tom used to be a teacher.
- Tom eskiden öğretmendi.
- If you have any questions, ask your teacher.
- Sorularınız varsa, öğretmeninize sorun.
- She went to the station to see her teacher off.
- Öğretmenini uğurlamak için istasyona gitti.
- The teacher warned me not to be late for school.
- Öğretmen okula geç kalmamam için beni uyardı.
- Tom will make a good teacher.
- Tom iyi bir öğretmen olacak.
- You're a teacher now.
- Artık bir öğretmensiniz.
- I'm not a doctor, but a teacher.
- Ben doktor değilim, öğretmenim.
- She is not a doctor, but a teacher.
- O bir doktor değil ama bir öğretmen.
- What the teacher said encouraged Mary to study harder.
- Öğretmenin söylediği Mary'yi daha çok çalışmaya teşvik etti.
- A teacher's job isn't easy.
- Bir öğretmenin işi kolay değildir.
- She is very good at imitating her teacher.
- Öğretmenini çok iyi taklit eder.
- The teacher and her partner took the people attending the wedding to a park.
- Öğretmenimiz ve eşi düğüne katılanları bir parka götürdüler.
- The school needed a new teacher.
- Okulun yeni bir öğretmene ihtiyacı vardı.
- Jane liked to make believe she was a teacher.
- Jane kendini öğretmen gibi göstermeyi severdi.
- Tom never pays much attention to what his teacher says.
- Tom öğretmeninin söylediklerine hiç dikkat etmez.
- The students laughed under their breath when they saw that the teacher had put on his sweater backwards.
- Öğrenciler öğretmenin kazağını ters giydiğini gördüklerinde alçak sesle güldüler.
- He is a teacher rather than a writer.
- Bir yazardan ziyade bir öğretmendir.
- Tom wasn't a teacher.
- Tom öğretmen değildi.
- Tom was a teacher.
- Tom bir öğretmendi.
- Tom has been a teacher for thirty years.
- Tom otuz yıldır öğretmendir.
- I'm a teacher here.
- Ben burada öğretmenim.
- Tom is a really good teacher, isn't he?
- Tom gerçekten iyi bir öğretmen, değil mi?
- Tom is a teacher now, isn't he?
- Tom şimdi bir öğretmen, değil mi?
- Is Tom still a teacher?
- Tom hâlâ bir öğretmen midir.
- The teacher asked me how the moon differs from the earth.
- Öğretmen bana ayın dünyadan ne kadar farklı olduğunu sordu.
- We knew that the teacher wouldn't be late.
- Öğretmenin geç kalmayacağını biliyorduk.
- In Soviet Russia, lesson teaches teacher!
- Sovyet Rusya'da, ders öğretmeni öğretir!
- The teacher told Tom his essay was well written.
- Öğretmen Tom'a denemesinin iyi yazıldığını söyledi.
- Cecilia wasn't a teacher.
- Cecilia öğretmen değildi.
- What's his teacher's name?
- Öğretmeninin adı ne?
- You are a teacher.
- Sen bir öğretmensin.
- The teacher took part in the children's games.
- Öğretmen çocukların oyunlarında yer aldı.
- I am a teacher in the secondary school.
- Ben ortaokulda bir öğretmenim.
- The teacher stood before the class.
- Öğretmen sınıfın önünde durdu.
- I am a teacher in the secondary school.
- Ortaokulda öğretmenim.
- I'm also a teacher.
- Ben de öğretmenim.
- The teacher told Mary to be quiet.
- Öğretmen Mary'ye sessiz olmasını söyledi.
- The teacher compared my poem with one of his.
- Öğretmen benim şiirimi onunkilerden biri ile karşılaştırdı.
- The teacher thought I was cheating.
- Öğretmen kopya çektiğimi düşündü.
- Are you a teacher or a student?
- Bir öğrenci misin yoksa bir öğretmen mi?
- This morning the teacher got very angry with me.
- Bu sabah öğretmen bana çok kızdı.
- You're the teacher, aren't you?
- Sen öğretmensin, değil mi?
- The teacher particularly emphasized that point.
- Öğretmen özellikle o noktaya vurgu yaptı.
- The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
- That teacher isn't too bad.
- O öğretmen o kadar da kötü değil.
- Didn't you used to be a teacher?
- Sen öğretmen değil miydin?
- The teacher saw them passing notes.
- Öğretmen onları notlaşırken gördü.
- You're not a good teacher.
- Sen iyi bir öğretmen değilsin.
- I'm not sure who Tom's teacher is.
- Tom'un öğretmeninin kim olduğundan emin değilim.
- The teacher tells us to clean our classroom every day.
- Öğretmenimiz bize sınıfımızı temizlememizi her gün söylüyor.
- The teacher asked Tom to read his essay aloud.
- Öğretmen Tom'dan kompozisyonunu yüksek sesle okumasını istedi.
- Is Tom also a teacher?
- Tom da mı öğretmen?
- The teacher told us that Columbus discovered America in 1492.
- Öğretmen bize Columbus'ın Amerika'yı 1492'de keşfettiğini söyledi.
- Maria is answering the teacher's question.
- Maria, öğretmenin sorusunu cevaplıyor.
- The teacher of German looked like a German woman.
- Almanca öğretmeni Alman bir kadına benziyordu.
- Tom made fun of the teacher.
- Tom öğretmenle dalga geçti.
- Tom had a crush on his science teacher.
- Tom fen bilgisi öğretmenine aşıktı.
- Tom is a young teacher and doesn't have much teaching experience yet.
- Tom genç bir öğretmen ve henüz çok fazla öğretmenlik deneyimi yok.
- The teacher asked Tom to read his essay aloud.
- Öğretmen Tom'dan denemesini yüksek sesle okumasını istedi.
- Tom is a master teacher.
- Tom bir usta öğretmendir.
- The students loved their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerini sevdi.
- Tom's teacher says he's a model student.
- Öğretmeni Tom'un örnek bir öğrenci olduğunu söylüyor.
- I have a wonderful teacher.
- Harika bir öğretmenim var.
- The teacher gave us homework.
- Öğretmenimiz bize ev ödevi verdi.
- How long have you been a teacher?
- Ne zamandır öğretmensin?
- Immediately after the bell rang the teacher came into the classroom.
- Zil çaldıktan hemen sonra öğretmen sınıfa girdi.
- The teacher has a loud, clear voice.
- Öğretmenin yüksek, net bir sesi var.
- Tom is obviously a good teacher.
- Tom belli ki iyi bir öğretmen.
- The teacher told him to rewrite his essay.
- Öğretmen ona kompozisyonunu yeniden yazmasını söyledi.
- Mary is a music teacher.
- Mary bir müzik öğretmeni.
- The problem is that Tom isn't a very good teacher.
- Sorun Tom'un çok iyi bir öğretmen olmaması.
- Tom paid attention to his teacher.
- Tom öğretmenine dikkat etti.
- Tom wasn't paying attention to the teacher.
- Tom öğretmene dikkatini vermiyordu.
- The teacher is Chinese.
- Öğretmen Çinli.
- The teacher encouraged me to study abroad.
- Öğretmen beni yurt dışında eğitim için teşvik etti.
- The teacher gave John a prize.
- Öğretmen John'a bir ödül verdi.
- The teacher tried to interest the students in current events.
- Öğretmen öğrencilerin ilgisini güncel olaylara çekmeye çalıştı.
- The teacher pushed him for an answer.
- Öğretmen bir cevap vermesi için onu zorladı.
- The teacher told us to be quiet.
- Öğretmenimiz bize sessiz olmamızı söyledi.
- Tom is a teacher of Chinese literature.
- Tom Çin edebiyatı öğretmeni.
- The teacher called each student by name.
- Öğretmen her öğrenciyi ismiyle çağırdı.
- There should be an harmonious relation between student and teacher.
- Öğrenci ve öğretmen arasında uyumlu bir ilişki olmalı.
- The teacher of that class was a Muslim convert.
- O sınıfın öğretmeni sonradan Müslüman olmuş biri.
- The teacher wants us to divide the work on this project.
- Öğretmen bu projedeki işi bölmemizi istiyor.
- The teacher told them not to swim in the river.
- Öğretmen onlara nehirde yüzmemelerini söyledi.
- The art teacher paints at night.
- Sanat öğretmeni gece resim yapar.
- The teacher looked over the examination papers.
- Öğretmen sınav kağıtlarını gözden geçirdi.
- Tom might be our new teacher.
- Tom yeni öğretmenimiz olabilir.
- Tom is a young teacher and doesn't have much teaching experience yet.
- Tom genç bir öğretmen ve henüz çok öğretim deneyimi yok.
- The salary of a teacher is lower than that of a lawyer.
- Bir öğretmenin maaşı bir avukatın maaşından daha düşüktür.
- Tom convinced the teacher to let him hand in his homework late.
- Tom öğretmenini ödevini geç teslim etmesi için ikna etti.
- Sami was a much esteemed teacher.
- Sami çok saygın bir öğretmendi.
- The teacher recommended this dictionary to us.
- Öğretmen bize bu sözlüğü tavsiye etti.
- The teacher gave us a lot of homework.
- Öğretmen bize çok fazla ev ödevi verdi.
- The teacher said that World War II broke out in 1939.
- Öğretmen İkinci Dünya Savaşı'nın 1939'da başladığını söyledi.
- Tom is a teacher at our son's school.
- Tom oğlumuzun okulunda öğretmen.
- Teacher Zhang teaches Chinese to his students at school every day.
- Öğretmen Zhang her gün okulda öğrencilerine Çince öğretiyor.
- Tom no longer works as a teacher.
- Tom artık öğretmen olarak çalışmıyor.
- Were you scolded by your teacher?
- Öğretmenin tarafından azarlandın mı?
- Tom is a teacher, too.
- Tom da bir öğretmen.
- Tom solved all the problems without his teacher's help.
- Tom tüm problemleri öğretmeninin yardımı olmadan çözdü.
- Don't contradict your teacher.
- Öğretmeninle çelişme.
- Apologize to the teacher whenever you're late.
- Geç kaldığınızda öğretmenden özür dileyin.
- Tom Jackson was considered a great teacher.
- Tom Jackson harika bir öğretmen olarak kabul edilirdi.
- I'm now writing a letter to my Chinese teacher.
- Şimdi Çince öğretmenime bir mektup yazıyorum.
- The contumacious student dared to gainsay his teacher.
- İnatçı öğrenci öğretmenine karşı gelmeye cüret etti.
- Before long, she will be a good teacher.
- Çok geçmeden, iyi bir öğretmen olacak.
- I wonder if I should really become a teacher.
- Acaba gerçekten öğretmen mi olsam?
- The female student that sat in front of the teacher is from Germany.
- Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.
- We all caught flu, and so did the teacher.
- Hepimiz grip olduk, öğretmen de öyle.
- I just had a talk with your teacher.
- Az önce öğretmeninle konuştum.
- It was the first time I mimed the teacher and I made all the students laugh.
- İlk defa öğretmenin taklidini yaptım ve bütün öğrencileri güldürdüm.
- The students bothered the teacher with silly questions.
- Öğrenciler saçma sapan sorularla öğretmeni rahatsız ettiler.
- She doesn't listen to her teacher.
- Öğretmenini dinlemiyor.
- Is Mr Brown a teacher?
- Bay Brown öğretmen mi?
- You must have been surprised to meet your teacher in such a place.
- Öğretmeninle böyle bir yerde karşılaştığına şaşırmış olmalısın.
- Tom is married to a teacher.
- Tom bir öğretmen ile evlidir.
- Tom is a teacher here, isn't he?
- Tom burada öğretmen, değil mi?
- Tom is a better teacher than Mary is.
- Tom, Mary'den daha iyi bir öğretmendir.
- The teacher approved his plan.
- Öğretmen onun planını onayladı.
- Have you ever sworn in the presence of the teacher?
- Hiç öğretmenin huzurunda yemin ettin mi?
- The teacher made me repeat the sentence.
- Öğretmen bana cümleyi tekrar ettirdi.
- Tom is a teacher like me.
- Tom benim gibi bir öğretmendir.
- The children were listening to the teacher.
- Çocuklar öğretmeni dinliyorlardı.
- I'm told you're a good teacher.
- Bana iyi bir öğretmen olduğun söylendi.
- The teacher took off the fifth calendar page.
- Öğretmen beşinci takvim sayfasını çıkardı.
- I'm a good teacher.
- Ben iyi bir öğretmenim.
- The teacher sits on the chair.
- Öğretmen sandalyede oturuyor.
- The teacher lost his job because he cruelly berated students who made mistakes.
- Öğretmen işini kaybetti çünkü hata yapan öğrencileri acımasızca azarladı.
- Tom was your guitar teacher, wasn't he?
- Tom senin gitar öğretmenindi, değil mi?
- The teacher gave us homework.
- Öğretmen bize ev ödevi verdi.
- I learned nothing from the teacher.
- Öğretmenden hiçbir şey öğrenemedim.
- We ask the teacher questions every day.
- Öğretmene her gün sorular sorarız.
- The teacher pointed to the blackboard.
- Öğretmen tahtayı işaret etti.
- Tom joined his school's debating team at the suggestion of his teacher.
- Tom, öğretmeninin önerisi üzerine okulunun münazara takımına katıldı.
- She looks like a teacher.
- Bir öğretmene benziyor.
- The teacher encouraged me to read, write and speak.
- Öğretmen beni okumam, yazmam ve konuşmam için teşvik etti.
- Tom asked the teacher some questions.
- Tom öğretmene bazı sorular sordu.
- Sami was known as the Cannibal Teacher.
- Sami Yamyam Öğretmen olarak biliniyordu.
- My father is a teacher of English.
- Babam bir İngilizce öğretmenidir.
- Tom was Mary's teacher.
- Tom, Mary'nin öğretmeniydi.
- No sooner had the bell rung than the teacher came into the classroom.
- Zil çalar çalmaz öğretmen sınıfa girdi.
- Tom was my violin teacher.
- Tom benim keman öğretmenimdi.
- She likes the teacher.
- O, öğretmeni seviyor.
- The teacher wrote something on the blackboard in a language I didn't know.
- Öğretmen tahtaya bilmediğim bir dilde bir şey yazdı.
- I love being your teacher.
- Öğretmenin olmayı seviyorum.
- The teacher said he did not know the answer to my question.
- Öğretmen benim sorumun cevabını bilmediğini söyledi.
- The teacher kicked her out of class.
- Öğretmen onu sınıftan kovdu.
- Mary is answering the teacher's question.
- Mary öğretmenin sorusunu yanıtlıyor.
- The teacher turned out to be sick.
- Öğretmenin hasta olduğu ortaya çıktı.
- Tom's father was a teacher.
- Tom'un babası bir öğretmendi.
- The teacher excused me for being late for class.
- Öğretmen derse geç kaldığım için beni affetti.
- What's the new teacher like?
- Yeni öğretmen nasıl biri?
- It seems the teacher was disappointed.
- Öğretmen hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyor.
- When the pupil is ready to learn, a teacher will appear.
- Öğrenci öğrenmeye hazır olduğu zaman, öğretmen çıkagelir.
- Immediately after the bell rang the teacher came into the classroom.
- Öğretmen zil çaldıktan hemen sonra sınıfa girdi.
- Tom isn't really a teacher.
- Tom gerçek bir öğretmen değil.
- She visited the teacher.
- Öğretmeni ziyaret etti.
- Tom should do what his teacher told him to do.
- Tom öğretmeninin yap dediğini yapmalı.
- Tom is a very good teacher.
- Tom çok iyi bir öğretmen.
- Who was your favorite teacher in high school?
- Lisede en sevdiğin öğretmen kimdi?
- The teacher made us repeat the word.
- Öğretmen bize kelimeyi tekrar ettirdi.
- When Xueyou came to see Teacher Lin, it was raining outside.
- Xueyou Öğretmen Lin'i görmeye geldiğinde dışarıda yağmur yağıyordu.
- A good teacher must be patient with his pupils.
- İyi bir öğretmen, öğrencilerine karşı sabırlı olmalıdır.
- Have you ever mentioned this to the teacher?
- Hiç öğretmene bundan bahsettin mi?
- Is your father a teacher?
- Senin baban bir öğretmen mi?
- Who is their homeroom teacher?
- Onların sınıf öğretmeni kimdir?
- Tom is a teacher here, isn't he?
- Tom burada bir öğretmen, değil mi?
- He stuck out his tongue at his teacher.
- Öğretmenine dilini çıkardı.
Show More (1734)
|
