| 1 |
tense |
gergin |
adj. |
|
- He looked very tense when the judge entered the courtroom.
- Yargıç mahkeme salonuna girdiğinde çok gergin görünüyordu.
- During dinner, there was a tense moment between the family members.
- Akşam yemeği sırasında aile üyeleri arasında gergin bir an yaşandı.
- Radical groups also threaten peace in the relationship between India and Pakistan, which remains tense.
- Radikal gruplar aynı zamanda Hindistan ve Pakistan arasındaki gergin ilişkilerde barışı tehdit etmektedir.
- My first comment is that these are tense times.
- İlk yorumum, bunların gergin zamanlar olduğudur.
- This can only heighten the already tense atmosphere in the region.
- Bu sadece bölgede zaten gergin olan atmosferi daha da gerginleştirebilir.
- This vote did indeed take place against the backdrop of a tense international situation.
- Bu oylama gerçekten de gergin bir uluslararası durumun arka planında gerçekleşti.
- Things have been a little tense around here since the quote-unquote accident.
- Tırnak içinde 'kazadan' beri, buralarda işler biraz gergin.
- Tom was tense.
- Tom gergindi.
- Try not to be so tense.
- Çok gergin olmamaya çalışın.
- It was a tense moment.
- Bu gergin bir andı.
- Tom is tense.
- Tom gergin.
- Tom looked like he was tense.
- Tom gergin gibi görünüyordu.
- Things are tense.
- İşler gergin.
- Tom often uses humor to defuse tense situations.
- Tom gergin durumları yatıştırmak için sık sık mizah kullanır.
- You look very tense.
- Çok gergin görünüyorsun.
- Tom was still tense.
- Tom hala gergindi.
- Why is everyone so tense?
- Neden herkes bu kadar gergin?
- My back is tense.
- Sırtım gergin.
- The mood in the courtroom was tense.
- Mahkeme salonundaki hava gergindi.
- They're very tense.
- Çok gerginler.
- Tom looks tense.
- Tom gergin görünüyor.
- Right now, things are tense.
- Şu anda işler gergin.
- It was very tense.
- Çok gergindi.
- You were probably too much tense and that prevented you from sleeping well.
- Sen muhtemelen çok fazla gergindin ve bu senin iyi uyumanı engelledi.
- There was a tense silence, when the curtain fell.
- Perde kapandığında gergin bir sessizlik oldu.
- His meeting with his boss was very tense.
- Patronuyla yaptığı toplantı çok gergindi.
- The government's financial situation is tense.
- Hükümetin mali durumu gergin.
- I always feel tense.
- Her zaman gergin hissediyorum.
- Tom looked tense.
- Tom gergin görünüyordu.
- I'm not that tense.
- O kadar gergin değilim.
- You're really tense.
- Gerçekten gerginsin.
- Everyone seems tense.
- Herkes gergin görünüyor.
- Tom seems tense.
- Tom gergin görünüyor.
- You look like you're tense.
- Gerginmiş gibi görünüyorsun.
- I am so tense right now.
- Şu an çok gerginim.
- Tom does look tense, doesn't he?
- Tom gergin görünüyor, değil mi?
- Sami spent six tense hours in the interrogation room.
- Sami sorgu odasında altı gergin saat geçirdi.
- The mood is tense.
- Ortam gergin.
- You look a bit tense.
- Sen biraz gergin görünüyorsun.
- You seem tense.
- Gergin görünüyorsun.
- The situation there is tense.
- Oradaki durum gergin.
- Tom said I looked tense.
- Tom gergin göründüğümü söyledi.
- Tom looks very tense.
- Tom çok gergin görünüyor.
- It was very tense.
- O çok gergindi.
- I am always tense before I get on an airplane.
- Uçağa binmeden önce her zaman gergin olurum.
- Tom told me that he thought Mary was tense.
- Tom bana Mary'nin gergin olduğunu düşündüğünü söyledi.
- There was a tense silence, when the curtain fell.
- Perde düştüğü zaman gergin bir sessizlik vardı.
- Tom didn't seem tense to me.
- Tom bana gergin görünmedi.
- You're too tense.
- Çok gerginsin.
- He looks a little bit tense.
- Biraz gergin görünüyor.
- Tom seemed tense.
- Tom gergin görünüyordu.
- In the most thrilling moment, everyone looked very tense.
- En heyecanlı anda herkes çok gergin görünüyordu.
- Tom didn't seem to be as tense as Mary seemed to be.
- Tom, Mary kadar gergin görünmüyordu.
- You look tense.
- Gergin görünüyorsun.
- I've been tense all morning.
- Sabahtan beri gerginim.
- Your shoulders are very tense.
- Omuzların çok gergin.
- Tom was noticeably tense.
- Tom fark edilir derecede gergindi.
- You seem a little tense.
- Biraz gergin görünüyorsun.
- You were probably too much tense and that prevented you from sleeping well.
- Muhtemelen çok gergindiniz ve bu iyi uyumanızı engelledi.
- Tom didn't seem tense.
- Tom gergin gözükmüyordu.
- Tom didn't seem very tense.
- Tom çok gergin görünmüyordu.
- You look like you're tense.
- Gergin görünüyorsun.
- I feel tense and agitated when I have too much work to do.
- Yapacak çok işim olduğunda kendimi gergin ve tedirgin hissederim.
- The situation is still tense.
- Durum hâlâ gergin.
- Tom says that he always feels tense when Mary is in the room.
- Tom, Mary odadayken her zaman gergin hissettiğini söylüyor.
- Tom didn't seem tense.
- Tom gergin görünmüyordu.
- They're tense.
- Onlar gerginler.
- I've never seen you so tense.
- Seni hiç bu kadar gergin görmedim.
- Tom seems a little tense.
- Tom biraz gergin görünüyor.
- The situation at home was pretty tense.
- Evdeki durum oldukça gergindi.
- They're very tense.
- Onlar çok gergin.
- The situation seemed very tense and dangerous.
- Durum çok gergin ve tehlikeli görünüyordu.
- I've never seen them so tense.
- Onları hiç bu kadar gergin görmedim.
- Are you still tense?
- Hala gergin misiniz?
- I've never seen her so tense.
- Onu hiç bu kadar gergin görmedim.
- I've never seen her so tense.
- Onu hiç bu kadar gergin görmemiştim.
- You do seem a little tense.
- Biraz gergin görünüyorsun.
- Everyone was tense.
- Herkes gergindi.
- Tom seemed a little tense.
- Tom biraz gergin görünüyordu.
- Tom is tense, isn't he?
- Tom gergin, değil mi?
- Tom says that he always feels tense when Mary is in the room.
- Mary odada iken, Tom her zaman gergin hissettiğini söylüyor.
- You're so tense.
- Çok gerginsin.
- Tom was very tense.
- Tom çok gergindi.
- My muscles are tense.
- Kaslarım gergin.
- The crew is tense.
- Mürettebat gergin.
- I've never seen them so tense.
- Onları hiç bu kadar gergin görmemiştim.
- Tom seemed very tense.
- Tom çok gergin görünüyordu.
- Don't be so tense.
- Bu kadar gergin olma.
- Relations between China and Japan have been tense recently.
- Çin ve Japonya arasındaki ilişkiler son zamanlarda gergin.
- I am always tense before I get on an airplane.
- Uçağa binmeden önce hep gergin olurum.
- The situation is still tense.
- Durum hala gergin.
- I've never seen him so tense.
- Onu hiç bu kadar gergin görmemiştim.
- Tom was noticeably tense.
- Tom gözle görülür derecede gergindi.
- Tom looks like he's tense.
- Tom gergin gibi görünüyor.
- Are you still tense?
- Hâlâ gergin misin?
- His meeting with his boss was very tense.
- Patronuyla toplantısı çok gergindi.
- Tom seemed to be tense.
- Tom gergin görünüyordu.
- I've never seen you so tense.
- Seni hiç bu kadar gergin görmemiştim.
- I feel tense and agitated when I have too much work to do.
- Yapacak çok işim olduğu zaman gergin ve heyecanlı hissediyorum.
- Relations between Greece and Germany are tense.
- Yunanistan ve Almanya arasındaki ilişkiler gergin.
- Tom doesn't seem to be as tense as Mary seems to be.
- Tom, Mary kadar gergin görünmüyor.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
- Tom'un patronuyla yaptığı toplantı çok gergindi.
- Your shoulders are very tense.
- Omuzlarınız çok gergin.
- Tom didn't seem very tense.
- Tom pek gergin görünmüyordu.
- I've never seen Tom so tense.
- Tom'u hiç bu kadar gergin görmemiştim.
- The situation is tense.
- Durum gergin.
- Try not to be so tense.
- Bu kadar gergin olmamaya çalışın.
- It looks like you're tense.
- Gergin görünüyorsun.
- You look very tense.
- Çok gergin duruyorsun.
- The situation was very tense.
- Durum çok gergindi.
- I'm feeling a little tense.
- Biraz gergin hissediyorum.
- I think Tom is tense.
- Bence Tom gergin.
- Things are tense.
- Her şey gergin.
- There was a tense atmosphere in the room.
- Odada gergin bir hava vardı.
- There was a tense atmosphere in the room.
- Odada gergin bir atmosfer vardı.
- Tom looked like he was tense.
- Tom gergin görünüyordu.
- Tom seems very tense.
- Tom çok gergin görünüyor.
- It's a tense situation.
- Bu gergin bir durum.
- Tom looks like he's tense.
- Tom gergin görünüyor.
- It was a tense moment.
- Gergin bir andı.
- Tom is very tense, isn't he?
- Tom çok gergin, değil mi?
- I've never seen him so tense.
- Onu hiç bu kadar gergin görmedim.
- You look a bit tense.
- Biraz gergin görünüyorsun.
- It's a tense situation.
- Gergin bir durum.
- It looks like you're tense.
- Gergin gibi görünüyorsun.
- They're tense.
- Gerginler.
- I always feel tense.
- Kendimi hep gergin hissediyorum.
- The mood in the courtroom was tense.
- Mahkemede ruh hali gergindi.
- I was very tense.
- Çok gergindim.
- I've been tense all morning.
- Bütün sabah gergindim.
Show More (129)
|
| 2 |
tense |
gerilmek |
v. |
|
- Tom tensed slightly.
- Tom hafifçe gerildi.
- Tom tensed up.
- Tom gerildi.
- My breathing got faster and I became tense.
- Nefes almam hızlandı ve gerildim.
- Tom is getting tense.
- Tom geriliyor.
- My breathing got faster and I became tense.
- Nefes alışım hızlandı ve gerildim.
Show More (2)
|
| 3 |
tense |
zaman |
n. |
|
- These sentences only differ with respect to tense.
- Bu cümleler sadece zaman bakımından farklı.
- That's the wrong tense.
- Bu yanlış zaman kipi.
- That is the wrong tense.
- Bu yanlış zaman kipi.
Show More (0)
|
| 4 |
tense |
strese girmek |
v. |
|
- Mary tenses up every time we talk about work.
- Mary ne zaman iş hakkında konuşsak strese giriyor.
Show More (-2)
|
| 5 |
tense |
gerili |
adj. |
|
- My back is tense because of poor posture.
- Duruş bozukluğum olduğu için sırtım gerili durumda.
Show More (-2)
|
| 6 |
tense |
(dilbilgisi) zaman çekimi |
n. |
|
- We will learn the perfect tenses in this lecture.
- Bu derste yakın geçmiş zaman çekimini öğreneceğiz.
Show More (-2)
|
| 7 |
tense |
fiil zamanı |
n. |
|
- Secondly, a minor change is also needed in paragraph 19 in the verb tenses.
- İkinci olarak 19. paragrafta fiil zamanlarında da küçük bir değişiklik yapılması gerekmektedir.
Show More (-2)
|
| 8 |
tense |
stresli |
adj. |
|
- You look very tense.
- Çok stresli görünüyorsun.
Show More (-2)
|
