tiny - English Turkish Sentences
English Turkish
tiny küçük adj.
  • At first reading, Parliament adopted a total of 40 amendments, some admittedly by a tiny majority.
  • Parlamento, ilk okumada, bazıları kuşkusuz küçük bir çoğunlukla olmak üzere toplam 40 değişiklik önergesini kabul etti.
  • In both the unions and the employers' organisations women in leadership roles are in a tiny minority.
  • Hem sendikalarda hem de işveren örgütlerinde liderlik rolündeki kadınlar küçük bir azınlıktır.
  • Neither antibiotics nor drugs or vaccines effect these tiny deadly worms.
  • Ne antibiyotikler, ne de ilaç veya aşılar bu küçük ölümcül kurtlara tesir eder.
Show More (67)
tiny küçücük adj.
  • The State restricts the tiny space of freedom that had been gained by the working class and youth.
  • Devlet, işçi sınıfının ve gençliğin kazandığı küçücük özgürlük alanını kısıtlıyor.
  • My office is tiny.
  • Ofisim küçücük.
  • The houses and cars looked tiny from the sky.
  • Evler ve arabalar gökyüzünden küçücük görünüyorlardı.
Show More (8)
tiny minik adj.
  • She decided to do a sponsored wheelchair push, self-propelling the wheels with her tiny hands.
  • Minik elleriyle tekerlekleri kendi kendine iterek sponsorlu bir tekerlekli sandalye itme hareketi yapmaya karar verdi.
  • The baby wrapped his tiny hand around Tom's finger.
  • Bebek minik elini Tom'un parmağına doladı.
  • Tom has tiny feet.
  • Tom'un minik ayakları var.
Show More (7)
tiny çok küçük adj.
  • That is a tiny amount.
  • Bu çok küçük bir miktar.
  • However, keep in mind that these really are tiny amounts.
  • Ancak, bunların gerçekten çok küçük miktarlar olduğunu unutmayın.
  • You're so tiny.
  • Çok küçüksün.
Show More (4)
tiny ufacık adj.
  • The baby held out his tiny hand.
  • Bebek ufacık elini uzattı.
  • We made just one tiny little mistake.
  • Sadece ufacık bir hata yaptık.
Show More (-1)