1 |
tire |
lastik |
n. |
|
- A nail punctured the tire.
- Bir çivi lastiği patlatmış.
- She got a flat tire on her way home.
- O eve giderken düz bir lastik aldı.
- A nail punctured the tire.
- Bir çivi lastiği delmiş.
- He pumped up the tire.
- Lastiğe hava bastı.
- I need a jack to change my tire.
- Lastiğimi değiştirmek için bir krikoya ihtiyacım var.
- This tire is punctured.
- Bu lastik delinmiş.
- The tire is low.
- Lastik inmiş.
- Fadil helped Layla fix her tire.
- Fadıl, Layla'nın lastiğini tamir etmesine yardım etti.
- This tire is punctured.
- Bu lastik patlamış.
- My bicycle had a flat tire, so I missed the seven o'clock train.
- Bisikletimin patlak bir lastiği vardı, bu yüzden yedi trenini kaçırdım.
- Do you know how to change a tire?
- Lastik nasıl değiştirilir biliyor musun?
- The tire factory employs 250 people.
- Lastik fabrikasında 250 kişi çalışıyor.
- It looks like we've got a flat tire.
- Patlak bir lastiğimiz var gibi görünüyor.
- I suppose I could change a tire if I had to.
- Sanırım mecbur kalsaydım lastik değiştirebilirdim.
- My father had me change a tire on his car.
- Babam bana arabasında bir lastik değiştirtti.
- Is there someplace around here that can fix a flat tire?
- Buralarda patlak bir lastiği tamir edebilecek bir yer var mı?
- I don't know how to change a tire.
- Bir lastiği nasıl değiştireceğimi bilmiyorum.
- My bicycle has a punctured tire.
- Bisikletimin lastiği patladı.
- The left front tire looks low.
- Sol ön lastik inik görünüyor.
- One tire looks a little flat.
- Lastiklerden biri biraz patlak gibi.
- Do you know how to change a tire?
- Lastik değiştirmeyi biliyor musun?
- He pumped up the tire.
- Lastiği şişirdi.
- Tom should be able to change the tire by himself.
- Tom lastiği tek başına değiştirebilmeli.
- I must put some air in the tire.
- Lastiği biraz şişirmeliyim.
- Your left rear tire is flat.
- Sol arka lastiğinin havası inmiş.
- I don't know how to change a tire.
- Lastik nasıl değiştirilir bilmiyorum.
- Tom pumped up the tire.
- Tom lastiği şişirdi.
- The tire leaks air.
- Lastik hava kaçırıyor.
- My bicycle has a flat tire.
- Benim bisikletimin lastiği inik.
- The left front tire looks low.
- Sol ön lastik düşük görünüyor.
- We found a nail stuck in the tire.
- Lastiğe saplanmış bir çivi bulduk.
- The tire needs air.
- Lastiğin havaya ihtiyacı var.
- There must be enough space for the tire in my trunk.
- Bagajımda lastik için yeterli alan olmalı.
- Can you fix my broken tire now?
- Şimdi hasarlı lastiğimi tamir edebilir misin?
- There must be enough space for the tire in my trunk.
- Bagajımda lastik için yeterli yer olmalı.
- I must put some air in the tire.
- Lastiğe biraz hava basmalıyım.
- I have to check the tire pressure.
- Lastikleri kontrol etmeliyim.
- I've no idea how you change a tire.
- Lastik nasıl değiştirilir hiçbir fikrim yok.
- I pumped up the tire.
- Lastiği şişirdim.
- My car has a flat tire.
- Arabamın patlak bir lastiği var.
- If you pump air into a tire it expands.
- Lastiğe hava basarsanız, lasttik şişer.
- Tom should be able to change the tire by himself.
- Tom lastiği kendi başına değiştirebiliyor olmalı.
- I pumped up the tire.
- Lastiğe hava bastım.
- I need a jack to change my tire.
- Lastiğimi değiştirmek için krikoya ihtiyacım var.
- This tire doesn't have enough air in it.
- Bu lastiğin içinde yeterli hava yok.
- When a tire loses its tread, it's time to buy a new one.
- Bir lastiğin dişleri döküldüğünde, yeni bir lastik almanın zamanı gelmiştir.
- Can you fix my broken tire now?
- Kırık lastiğimi tamir edebilir misin?
- This tire doesn't have enough air in it.
- Bu lastiğin yeterince havası yok.
- Fadil helped Layla fix her tire.
- Fadıl, Leyla'nın lastiğini onarmasına yardımcı oldu.
- The tire factory employs 250 people.
- Lastik fabrikası 250 kişi istihdam etmektedir.
- How much do you charge to fix a flat tire?
- Patlak bir lastiği tamir etmek için ne kadar ücret alıyorsunuz?
- She pumped up the tire.
- O lastiği şişirdi.
- I found the track of the tire.
- Lastiğin izini buldum.
- She pumped up the tire.
- Lastiği şişirdi.
- Pump up the tire.
- Lastiği şişir.
- This tire needs some air.
- Bu lastiğin biraz havaya ihtiyacı var.
- I have to check the tire pressure.
- Lastiğin havasını kontrol etmem gerekiyor.
- This tire is showing wear.
- Bu lastik aşınmış.
Show More (55)
|
2 |
tire |
araba lastiği |
n. |
|
- The policemen shot at the car's tires.
- Polisler arabanın lastiklerine ateş etti.
- Tom's car has new tires.
- Tom'un arabasının lastikleri yeni.
- The car's tires were caked with dried mud.
- Arabanın lastikleri kuru çamurla kaplanmıştı.
- The policemen fired at the car's tires.
- Polisler arabanın lastiklerine ateş etti.
- How old are the tires on your car?
- Arabanızın lastikleri kaç yıllık?
- This car's tires don't have enough air.
- Bu arabanın lastiklerinde yeterince hava yok.
- My car has a flat tire.
- Arabamın lastiği patladı.
- Tires are made from synthetic rubber.
- Araba lastikleri sentetik kauçuktan yapılır.
- This car's tires don't have enough air.
- Bu arabanın lastiklerinin yeterli havası yok.
- The policemen shot at the car's tires.
- Polisler arabanın lastiklerine ateş ettiler.
- They rotated the tires on my car.
- Arabamın lastiklerini değiştirdiler.
- My father had me change a tire on his car.
- Babam bana arabasının lastiğini değiştirtmişti.
- How old are the tires on your car?
- Arabanızdaki lastikler kaç yaşında?
- The car's tires were caked with dried mud.
- Arabanın lastikleri kurumuş çamurla kaplanmıştı.
- The policemen fired at the car's tires.
- Polisler arabanın lastiklerine ateş ettiler.
Show More (12)
|
3 |
tire |
yormak |
v. |
|
- Under these circumstances, why should they tire themselves out?
- Bu koşullar altında neden kendilerini yorsunlar ki?
- In five steps it is possible to fast without tiring the heart and body.
- Beş adımda kalbi ve vücudu yormadan oruç tutmak mümkündür.
- Okay Red, remember don't tire yourself out today, because tonight is a special night in the bedroom.
- Pekala Red, bugün kendini sakın fazla yormayasın, çünkü bu gece yatak odasında özel bir gece.
- In five steps it is possible to fast without tiring the heart and body.
- Beş adımda kalbi ve bedeni yormadan oruç tutmak mümkün.
- And having two jobs at once was tiring me out.
- Ve iki işi bir arada yapmak beni çok yoruyordu.
- The long walk tired me out.
- Uzun yürüyüş beni yordu.
- Don't tire yourselves out.
- Kendinizi çok yormayın.
- Men tire themselves in pursuit of rest.
- İnsanlar kendilerini dinlenme peşinde yorarlar.
- Men tire themselves in pursuit of rest.
- İnsanlar dinlenmenin peşinde kendilerini yorarlar.
- The twelve-hour journey had tired me out.
- On iki saatlik yolculuk beni çok yordu.
Show More (7)
|
4 |
tire |
yorulmak |
v. |
|
- I tire easily.
- Çabuk yoruluyorum.
- I tire easily.
- Ben kolayca yorulurum.
- He tires easily.
- Çabuk yoruluyor.
- They tire easily.
- Kolay yoruluyorlar.
- Tom tires easily.
- Tom çabuk yorulur.
- Tom tires easily.
- Tom kolayca yorulur.
- The children are growing tired.
- Çocuklar yoruluyorlar.
- He tires easily.
- O kolayca yorulur.
- They tire easily.
- Kolayca yorulurlar.
Show More (6)
|
5 |
tire |
bıktırmak |
v. |
|
- If you're tired of arguing with strangers on the Internet, try talking with one of them in real life.
- İnternette yabancılarla tartışmaktan bıktıysanız, gerçek hayatta onlardan biriyle konuşmayı deneyin.
Show More (-2)
|
6 |
tire |
tekerlek |
n. |
|
- The rear tire of my bicycle is flat.
- Bisikletimin arka tekerleği patlak.
Show More (-2)
|
7 |
tire |
bıkmak |
v. |
|
- Aren't you tired from taking care of him all day?
- Bütün gün onunla ilgilenmekten bıkmıyor musun?
Show More (-2)
|