1 |
tread |
yürümek |
v. |
|
- It is a difficult path to tread, but it is the only path.
- Bu yürünmesi zor bir yoldur, ancak tek yol budur.
- Consequently, the state aid path is a hard path to tread as things currently stand in Europe.
- Sonuç olarak devlet yardımı yolu, Avrupa'da şu anda olduğu gibi yürünmesi zor bir yoldur.
- You're treading on thin ice.
- İnce buz üzerinde yürüyorsun.
- We're treading on very thin ice.
- Çok ince bir buzun üzerinde yürüyoruz.
- In order to swim, you have to learn to tread water first.
- Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.
- We're treading on very thin ice.
- Çok ince bir buz üzerinde yürüyoruz.
Show More (3)
|
2 |
tread |
basmak |
v. |
|
- In order to swim, you have to learn to tread water first.
- Yüzmek için önce suya basmayı öğrenmelisin.
- You are treading on her corns.
- Onun damarına basıyorsun.
- You are treading on her corns.
- Onun bam teline basıyorsun.
Show More (0)
|
3 |
tread |
adım |
n. |
|
- Sexual and reproductive health and rights are an area on which we need to tread softly softly at European level.
- Cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve hakları, Avrupa düzeyinde yumuşak adımlarla ilerlememiz gereken bir alandır.
Show More (-2)
|
4 |
tread |
diş |
n. |
|
- When a tire loses its tread, it's time to buy a new one.
- Bir lastiğin dişleri döküldüğünde, yeni bir lastik almanın zamanı gelmiştir.
Show More (-2)
|