tread - English Turkish Sentences
English Turkish
tread yürümek v.
  • It is a difficult path to tread, but it is the only path.
  • Bu yürünmesi zor bir yoldur, ancak tek yol budur.
  • Consequently, the state aid path is a hard path to tread as things currently stand in Europe.
  • Sonuç olarak devlet yardımı yolu, Avrupa'da şu anda olduğu gibi yürünmesi zor bir yoldur.
  • You're treading on thin ice.
  • İnce buz üzerinde yürüyorsun.
Show More (3)
tread basmak v.
  • In order to swim, you have to learn to tread water first.
  • Yüzmek için önce suya basmayı öğrenmelisin.
  • You are treading on her corns.
  • Onun damarına basıyorsun.
  • You are treading on her corns.
  • Onun bam teline basıyorsun.
Show More (0)
tread adım n.
  • Sexual and reproductive health and rights are an area on which we need to tread softly softly at European level.
  • Cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve hakları, Avrupa düzeyinde yumuşak adımlarla ilerlememiz gereken bir alandır.
Show More (-2)
tread diş n.
  • When a tire loses its tread, it's time to buy a new one.
  • Bir lastiğin dişleri döküldüğünde, yeni bir lastik almanın zamanı gelmiştir.
Show More (-2)