Turkish - English Sentences
Turkish - English
German - English
French - English
Spanish - English
English Synonyms
Turkish - English Sentences
Synonyms
Sentences
Tools
Resources
About Us
Contact
Login / Register
Turn off the lights
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Tools
Resources
About Us
Contact
Login / Register
Sentences
Turkish - English
German - English
Spanish - English
French - English
English Synonyms
Turkish - English Sentences
Hide
Details
Clear
History :
shit-house
öğrencinin ikamet ettiği yerdeki okul dışındaki devlet okuluna kaydolması
buy at first hand
cassia bark
History
English
Turkish
1
turbulent
çalkantılı
adj.
The Union and the euro zone have contributed to the stabilisation of the economy in a
turbulent
period.
Birlik ve Avro bölgesi,
çalkantılı
bir dönemde ekonominin istikrara kavuşmasına katkıda bulunmuştur.
It is going to be a
turbulent
year.
Çalkantılı
bir yıl olacak.
These are
turbulent
times.
Bunlar
çalkantılı
zamanlar.
Show More (0)
2
turbulent
çok çalkantılı
adj.
European farmers have had a very
turbulent
few years, following on from the BSE and foot-and-mouth crisis.
Avrupalı çiftçiler, BSE ve şap krizlerinin ardından
çok çalkantılı
bir kaç yıl geçirdiler.
Show More (-2)