union - English Turkish Sentences
English Turkish
union birlik n.
  • The Union has, however, made it perfectly clear that it would prefer a united Cyprus to join.
  • Bununla birlikte Birlik, birleşik bir Kıbrıs'ın katılmasını tercih edeceğini açıkça belirtmiştir.
  • For the Union to have a credible foreign policy we need a common security policy.
  • Birliğin inandırıcı bir dış politikaya sahip olabilmesi için ortak bir güvenlik politikasına ihtiyacımız var.
  • The accession of the candidate countries with their strong skills base will offer the Union enormous opportunities.
  • Güçlü yetenek altyapısına sahip aday ülkelerin katılımı Birliğe muazzam fırsatlar sunacaktır.
Show More (723)
union sendika n.
  • In the nineteenth century, when there were no strong unions, factory inspectors helped workers.
  • Güçlü sendikaların olmadığı on dokuzuncu yüzyılda fabrika müfettişleri işçilere yardımcı oluyordu.
  • In both the unions and the employers' organisations women in leadership roles are in a tiny minority.
  • Hem sendikalarda hem de işveren örgütlerinde liderlik rolündeki kadınlar küçük bir azınlıktır.
  • In March, the Union submitted a communication proposing two courses of action.
  • Mart ayında, Sendika iki hareket tarzı öneren bir bildiri sunmuştur.
Show More (47)
union birleşme n.
  • Extremist militia of Muslim activists who demand union with Pakistan are very active here.
  • Pakistan ile birleşmeyi talep eden Müslüman aktivistlerden oluşan aşırılıkçı milisler burada çok aktiftir.
  • Because it represents the hard reflect of people who against the union.
  • Çünkü bu, birleşmeye karşı olanların sert tepkisini simgeliyor.
  • There is no chance of a union between the two countries.
  • İki ülke arasında birleşme şansı yok.
Show More (1)
union sendikal adj.
  • We are also seeing the insufficient participation of women in positions of greater responsibility in union life.
  • Ayrıca kadınların sendikal yaşamda daha fazla sorumluluk gerektiren pozisyonlara yeterince katılmadığını da görüyoruz.
  • We still see child labour, serious union repression and predominantly low-paid women.
  • Hala çocuk işçiliği, ciddi sendikal baskılar ve ağırlıklı olarak düşük ücretli kadınlar görüyoruz.
  • We are also seeing the insufficient participation of women in positions of greater responsibility in union life.
  • Ayrıca kadınların sendikal yaşamda daha fazla sorumluluk gerektiren mevkilere katılımının yetersiz olduğunu görüyoruz.
Show More (0)
union ittifak n.
  • There is no chance of a union between the two countries.
  • İki ülke arasında hiçbir ittifak şansı yok.
Show More (-2)