use - English Turkish Sentences
English Turkish
use kullanmak v.
  • I understand the argument of mutual recognition, but one has to be very careful when using it.
  • Karşılıklı tanıma argümanını anlıyorum, ancak bunu kullanırken çok dikkatli olmak gerekiyor.
  • This is another way to use this Convention.
  • Bu Sözleşme'yi kullanmanın bir başka yolu da budur.
  • They can perhaps teach us to use the proximity principle somewhat better.
  • Belki de bize yakınlık ilkesini biraz daha iyi kullanmayı öğretebilirler.
Show More (1417)
use kullanım n.
  • We feel that the use of the system should not be limited to the diseases on this list.
  • Sistemin kullanımının bu listedeki hastalıklarla sınırlı kalmaması gerektiğini düşünüyoruz.
  • A last word on the tricky subject of double use or only civilian use.
  • Çifte kullanım veya sadece sivil kullanım gibi zor bir konuda son söz.
  • Thirdly, the use of credits must be completely prohibited in the directive's first implementation period.
  • Üçüncü olarak, direktifin ilk uygulama döneminde kredi kullanımı tamamen yasaklanmalıdır.
Show More (349)
use kullanmak v
  • The Commission often uses these arguments when it does not want to adopt a particular measure!
  • Komisyon, belirli bir tedbiri kabul etmek istemediğinde genellikle bu argümanları kullanır!
  • The Commission often uses these arguments when it does not want to adopt a particular measure.
  • Komisyon, belirli bir tedbiri kabul etmek istemediğinde bu argümanları sıklıkla kullanır.
  • The Commission also uses this information to assist third countries.
  • Komisyon ayrıca bu bilgileri üçüncü dünya ülkelerine yardımcı olmak için de kullanmaktadır.
Show More (100)
use fayda n.
  • What is the use of banning child labour if, at the same time, we are not promoting education policies?
  • Eğer aynı zamanda eğitim politikalarını da desteklemiyorsak, çocuk işçiliğini yasaklamanın ne faydası var?
  • It is not much use for the European Council to issue generalities.
  • Avrupa Konseyi'nin genellemeler yapmasının pek bir faydası yoktur.
  • There is no use in continuing to bury our heads in the sand.
  • Kafamızı kuma gömmeye devam etmenin bir faydası yok.
Show More (44)
use kullanılan adj.
  • Nearly every food product would have to be labelled "manufactured using or from GMOs".
  • Neredeyse her gıda ürününün üzerinde "GDO kullanılarak veya GDO'lardan üretilmiştir" ibaresinin bulunması gerekecektir.
  • It is concerned with using market valuation to encourage supplementary pensions.
  • Ek emeklilik maaşlarını teşvik etmek için piyasa değerlemesinin kullanılmasıyla ilgilidir.
  • That is why the proposal to fund aid to Afghanistan using the flexibility reserve is extremely interesting.
  • Bu nedenle Afganistan'a yardımın esneklik rezervi kullanılarak finanse edilmesi önerisi son derece ilginçtir.
Show More (39)
use yarar n.
  • What use has it been able to make of these reports?
  • Bu raporlar ne işe yaradı?
  • What use is port state control without controllers?
  • Kontrolörler olmadan liman devleti kontrolü ne işe yarar?
  • What use are our directives on protection?
  • Korumaya ilişkin direktiflerimiz ne işe yarar?
Show More (12)
use kullanılıyor expr.
  • School books still use terms such as 'unbelievers' to describe both Jews and Christians.
  • Okul kitaplarında hem Yahudileri hem de Hıristiyanları tanımlamak için hâlâ 'kâfirler' gibi terimler kullanılıyor.
  • School books still use terms such as 'unbelievers' to describe both Jews and Christians.
  • Okul kitaplarında hem Yahudileri hem de Hristiyanları tanımlamak için hâlâ 'kâfirler' gibi terimler kullanılıyor.
  • This textbook uses a new method of teaching.
  • Bu ders kitabında yeni bir öğretme yöntemi kullanılıyor.
Show More (1)
use harcamak v.
  • It is wholly unnecessary to use EUR 173 million each year in order to respect historical treaties.
  • Tarihi anlaşmalara saygı göstermek için her yıl 173 milyon Euro harcamak tamamen gereksizdir.
  • The iron uses a lot of electricity.
  • Ütü çok fazla elektrik harcıyor.
  • The iron uses a lot of electricity.
  • Ütü çok elektrik harcar.
Show More (0)
use ihtiyaç n.
  • Tom could use some help.
  • Tom'un yardıma ihtiyacı olabilir.
  • Tom could use some rest.
  • Tom'un biraz dinlenmeye ihtiyacı var.
  • We could all use something to eat.
  • Hepimizin yiyecek bir şeylere ihtiyacı var.
Show More (0)
use yaramak v.
  • We could use some new ideas.
  • Yeni fikirler işimize yarayabilir.
  • I could use some extra money.
  • Fazladan biraz para işime yarayabilirdi.
  • I could use some extra money.
  • Fazladan para işime yarayabilir.
Show More (0)
use davranmak v.
  • I suggest we organise things in the most practical order and, where the Treaty is silent, that we use common sense.
  • İşleri en pratik sıraya göre düzenlememizi ve Antlaşma'nın sessiz kaldığı yerlerde sağduyulu davranmamızı öneriyorum.
  • I suggest we organise things in the most practical order and, where the Treaty is silent, that we use common sense.
  • İşleri en pratik düzene göre organize etmemizi ve Antlaşmanın sessiz kaldığı yerlerde sağduyulu davranmamızı öneriyorum.
Show More (-1)
use faydalanmak v.
  • If such an opportunity occurs, it will certainly be used.
  • Böyle bir fırsat ortaya çıkarsa kesinlikle bundan faydalanılacaktır.
  • He works diligently, using of all the trade secrets that he has learned.
  • Öğrenmiş olduğu tüm meslek sırlarından faydalanarak, gayretle çalışıyor.
Show More (-1)
use sarf etmek v.
  • In parallel, major efforts must be made to ensure that our energy is used more efficiently.
  • Buna paralel olarak enerjimizin daha verimli kullanılmasını sağlamak için büyük çaba sarf edilmelidir.
Show More (-2)
use değerlendirmek v.
  • If such an opportunity occurs, it will certainly be used.
  • Böyle bir imkan oluşursa kesinlikle değerlendirilecektir.
Show More (-2)
use kullanan adj.
  • Offensive language can also have an effect on those who use it.
  • Saldırgan dil, onu kullananları da etkileyebilir.
Show More (-2)
use yararlanmak v.
  • You can use my help.
  • Yardımımdan yararlanabilirsin.
Show More (-2)