1 |
victim |
kurban |
n. |
|
- It is also important to note that it is not only the European Parliament that prevents road victims.
- Yol kurbanlarını engelleyenin sadece Avrupa Parlamentosu olmadığını da belirtmek gerekir.
- We honour victims with one minute's silence.
- Kurbanları bir dakikalık saygı duruşu ile onurlandırıyoruz.
- I cannot imagine that we would bring toys into circulation which claim 5 million victims annually.
- Yılda 5 milyon kurbana mal olan oyuncakları dolaşıma sokacağımızı hayal bile edemiyorum.
- Indeed, lower speeds lead to fewer road accidents and fewer victims.
- Gerçekten de, daha düşük hızlar daha az trafik kazasına ve daha az kurbana yol açmaktadır.
- I have talked in earlier debates of the use of mustard gas in the marshes in 1996 and of the victims I saw.
- Daha önceki tartışmalarda 1996 yılında bataklıklarda hardal gazı kullanıldığından ve gördüğüm kurbanlardan bahsetmiştim.
- We are all dismayed and we all share in the pain of the families of the victims.
- Hepimiz dehşete düştük ve hepimiz kurbanların ailelerinin acılarını paylaşıyoruz.
- We have a score to settle with him because our thousands of Iraqi comrades were his first victims.
- Onunla görülecek bir hesabımız var çünkü binlerce Iraklı yoldaşımız onun ilk kurbanlarıydı.
- The victims are the real prisoners of terrorism; the perpetrators all too often walk free.
- Kurbanlar terörizmin gerçek mahkumlarıdır; failler ise çoğu zaman serbestçe dolaşmaktadır.
- This adds up to over 3 million victims a year worldwide, 500 000 of whom are European citizens.
- Bu da dünya genelinde yılda 3 milyondan fazla kurban anlamına gelmektedir ki bunların 500.000'i Avrupa vatandaşıdır.
- Cries of distress from individual victims are still reaching us today from this humanitarian disaster.
- Bugün hala bu insani felaketin bireysel kurbanlarından gelen acı çığlıkları bize ulaşıyor.
- We are witnessing an unprecedented level of violence, with a horrendous number of victims.
- Daha önce görülmemiş düzeyde bir şiddete ve korkunç sayıda kurbana tanık oluyoruz.
- Yet the number of victims alone should concern us, if it were not concealed by the effects of poverty.
- Yine de, yoksulluğun etkisiyle gizlenmemiş olsaydı, sadece kurbanların sayısı bile bizi endişelendirmeliydi.
- We have to recognise the victims.
- Kurbanları tanımak zorundayız.
- An enormous amount of money is still required, particularly for the aftercare of the victims and the relatives.
- Özellikle kurbanların ve yakınlarının sonraki bakımı için hala muazzam miktarda paraya ihtiyaç vardır.
- Often, unfortunately, their victims were forgotten and left alone.
- Ne yazık ki çoğu zaman kurbanları unutuldu ve yalnız bırakıldı.
- With the help of the victims, what counts is getting at the big villains.
- Kurbanların yardımıyla, önemli olan esas kötü adamlara ulaşmaktır.
- We owe this to the victims and those left behind.
- Bunu kurbanlara ve geride kalanlara borçluyuz.
- These acts of violence are often never exposed and sometimes even end in the murder of the victim.
- Bu şiddet eylemleri genellikle hiçbir zaman açığa çıkmamakta ve hatta bazen kurbanın öldürülmesiyle sonuçlanmaktadır.
- These three diseases claim the most victims and are spreading with devastating effect.
- Bu üç hastalık en çok kurban alan ve yıkıcı etkilerle yayılan hastalıklardır.
- Sixteen other victims, including 9 children, had already been claimed during a raid on Gaza at the end of July.
- Temmuz sonunda Gazze'ye yapılan saldırıda 9'u çocuk olmak üzere 16 kurban daha verilmişti.
- More families have been bereaved and more victims have been added to the tragic pages of the Middle East conflict.
- Orta Doğu'daki çatışmaların trajik sayfalarına daha fazla aile ve daha fazla kurban eklenmiştir.
- The real victim is the entire people of Galicia.
- Asıl kurban tüm Galiçya halkıdır.
- The only difference is that death from poverty is slow and the victim him/herself is branded as the culprit.
- Tek fark, yoksulluktan ölümün yavaş olması ve kurbanın kendisinin suçlu olarak damgalanmasıdır.
- It is also important to note that it is not only the European Parliament that prevents road victims.
- Yol kurbanlarını engelleyenin sadece Avrupa Parlamentosu olmadığını da unutmamak gerekir.
- The human suffering was enormous, and the grief for the victims remains.
- İnsanların çektiği acı çok büyüktü ve kurbanların acısı hâlâ tazeliğini koruyor.
- No type of terrorist act is justified; we cannot distinguish either between terrorists or between their victims.
- Hiçbir terör eylemi meşru değildir; ne teröristler arasında ne de kurbanları arasında ayrım yapamayız.
- The ideologically 'legitimised' obsession with power on the part of dictators created millions of victims.
- Diktatörlerin ideolojik olarak 'meşrulaştırılmış' güç saplantısı milyonlarca kurban yaratmıştır.
- We express our support for the families and friends of the victims.
- Kurbanların ailelerine ve arkadaşlarına desteğimizi ifade ediyoruz.
- In Europe, it claims 548 000 victims a year, or one every minute.
- Avrupa'da yılda 548.000 ya da her dakikada bir kurban veriliyor.
- Victims will remain under the control of the networks and mafias.
- Kurbanlar şebekelerin ve mafyaların kontrolü altında kalacaktır.
- Metal barriers, inappropriate vertical signs and kerbs are among the causes behind an enormous number of victims.
- Metal bariyerler, uygun olmayan dikey işaretler ve bordürler çok sayıda kurbanın arkasındaki nedenler arasındadır.
- It is clearly outrageous that the state should condemn the victims, rather than their aggressors.
- Devletin saldırganlar yerine kurbanları kınaması açıkça çirkindir.
- I have talked in earlier debates of the use of mustard gas in the marshes in 1996 and of the victims I saw.
- Daha önceki tartışmalarda 1996 yılında bataklıklarda hardal gazı kullanımından ve gördüğüm kurbanlardan bahsetmiştim.
- The human suffering was enormous, and the grief for the victims remains.
- Yaşanan insani acılar çok büyüktür ve kurbanların acısı hala tazeliğini korumaktadır.
- On the contrary, they are more than hostages; they are victims.
- Aksine onlar rehineden daha fazlasıdır; onlar kurbandırlar.
- It goes without saying that the members of my group wish to pay their respects to each and every one of the victims.
- Grubumun üyelerinin kurbanların her birine saygılarını sunmak istediklerini söylemeye gerek yok.
- More families have been bereaved and more victims have been added to the tragic pages of the Middle East conflict.
- Daha fazla aile yas tuttu ve Orta Doğu çatışmasının trajik sayfalarına daha fazla kurban eklendi.
- Please allow me to say that we Spaniards fully understand the suffering of the victims.
- Lütfen biz İspanyolların kurbanların acılarını tamamen anladığımızı söylememe izin verin.
- At least that is how Saddam's living victims see it.
- En azından Saddam'ın yaşayan kurbanları bunu böyle görüyor.
- Even medical personnel are now being numbered among the victims.
- Sağlık personeli bile artık kurbanlar arasında sayılıyor.
- The most recent victim was Hulya Simsek, who passed away on 31 August.
- En son kurban 31 Ağustos'ta vefat eden Hülya Şimşek'ti.
- I cannot imagine that we would bring toys into circulation which claim 5 million victims annually.
- Yılda 5 milyon kurbana mal olan oyuncakları dolaşıma sokacağımızı düşünemiyorum.
- Our protection of data has therefore been of more use to the terrorists than it has to their victims.
- Bu nedenle verileri korumamız, teröristlerin kurbanlarından daha çok işine yaramıştır.
- I think we should firstly express our sorrow for the victims.
- Bence öncelikle kurbanlar için üzüntümüzü ifade etmeliyiz.
- We also remember the 58 victims found at Dover in June 2000.
- Haziran 2000'de Dover'da bulunan 58 kurbanı da hatırlıyoruz.
- I would like to again express our dismay and our grief over the victims and express our sympathy to their families.
- Kurbanlardan duyduğumuz üzüntüyü ve acıyı bir kez daha ifade etmek ve ailelerine başsağlığı dilemek istiyorum.
- It promotes a sense of victimisation in people who already feel like victims.
- Zaten kurban gibi hisseden kişilerde mağduriyet duygusunu teşvik eder.
- It has also offered the relatives of the victims the prospect of an aid package amounting to around EUR 35 million.
- Ayrıca kurbanların yakınlarına yaklaşık 35 milyon Euro tutarında bir yardım paketi sunmuştur.
- Victims become disenchanted and frustrated, and to them the whole idea of Europe seems to have failed.
- Kurbanlar hayal kırıklığına uğruyor ve hüsrana uğruyor ve onlara tüm Avrupa fikri başarısız olmuş gibi görünüyor.
- Here we are, worrying about how to get money to the victims.
- Burada, kurbanlara nasıl para ulaştıracağımız konusunda endişeleniyoruz.
- It goes without saying that the members of my group wish to pay their respects to each and every one of the victims.
- Grubumun üyelerinin kurbanların her birine saygılarını sunmak istediğini söylemeye gerek yok.
- Needless to say, there are also opposing forces, and those claim victims.
- Pek tabii kurbana susamış düşman kuvvetleri de bulunuyor.
- All those victims also deserve our sympathy and respect.
- Tüm bu kurbanlar da sempati ve saygımızı hak ediyor.
- If you would be so kind, ladies and gentlemen, we will now observe a minute's silence for the victims.
- Hanımefendiler ve beyefendiler, şimdi kurbanlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunacağız.
- I should also like to express my solidarity with the victims.
- Ayrıca kurbanlarla dayanışma içinde olduğumu ifade etmek isterim.
- The victims are undoubtedly always political opponents of the regimes in power.
- Kurbanlar kuşkusuz her zaman iktidardaki rejimlerin siyasi muhalifleridir.
- I would like to ask you to observe a minute's silence to pay homage to all the victims.
- Sizlerden tüm kurbanlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.
- The victims are the real prisoners of terrorism; the perpetrators all too often walk free.
- Terörizmin gerçek mahkumları kurbanlardır; failler ise çoğu zaman serbestçe dolaşmaktadır.
- We cannot limit ourselves to lamenting the victims.
- Kurbanlara ağıt yakmakla kendimizi sınırlayamayız.
- Human suffering was huge, and the grieving for the victims continues.
- İnsanların çektiği acı çok büyüktü ve kurbanların yası devam ediyor.
- Malaria reappeared in the 1970s and claims one million victims each year.
- Sıtma 1970'lerde yeniden ortaya çıktı ve her yıl bir milyon kurban veriyor.
- These acts of violence are often never exposed and sometimes even end in the murder of the victim.
- Bu şiddet eylemleri çoğu zaman asla açığa çıkmamakta ve hatta bazen kurbanın öldürülmesiyle sonuçlanmaktadır.
- But, given the fate of the victims, that would have been irresponsible.
- Ancak, kurbanların kaderi göz önüne alındığında, bu sorumsuzluk olurdu.
- I ask you to observe a minute's silence in respect of the victims.
- Sizlerden kurbanlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.
- No words of mine could be equal to the task of describing the losses, the suffering and the despair of the victims.
- Hiçbir kelimem kurbanların kayıplarını, acılarını ve çaresizliklerini anlatmaya yetmeyecektir.
- Let us now observe a minute's silence for all the victims.
- Şimdi tüm kurbanlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunalım.
- He's the third witness who could hear this song when the victim was killed.
- Kurban öldürüldüğünde bu şarkıyı duyabilen üçüncü tanık oydu.
- This is another negative command that keeps the victim from escaping.
- Bu, kurbanın kaçmasını engelleyen bir başka olumsuz komuttur.
- Maybe this is the new, green way to zap your victims.
- Belki de kurbanlarınızı vurmanın yeni, çevreci yolu budur.
- You two check out the victim's story, not a word to anybody.
- Siz ikiniz kurbanın hikayesini kontrol edin, kimseye tek kelime etmeyin.
- He's the third witness who could hear this song when the victim was killed.
- Kurban öldürüldüğünde bu şarkıyı duyabilen üçüncü tanıktı.
- He's the third witness who could hear this song when the victim was killed.
- Kurban öldürüldüğünde bu şarkıyı duyabilmiş olan üçüncü tanık oydu.
- And how many other victims will there be after tonight?
- Peki bu geceden sonra kaç kurban daha verilecek?
- The fearful victims run to a witch doctor, who administers yogurt and herbs and tells them they are no longer pregnant.
- Korku içindeki kurbanlar, yoğurt ve şifalı otlar veren ve artık hamile olmadıklarını söyleyen bir büyücü hekime koşuyor.
- The victim looks like he was a drug addict.
- Kurban uyuşturucu bağımlısı gibi görünüyor.
- He says he left to check out the Luke Blade stunt; he returned and found the victim.
- Luke Blade gösterisine göz atmak için ayrıldığını söylüyor; geri döndüğünde kurbanı bulmuş.
- Maybe this is the new, green way to zap your victims.
- Belki de kurbanlarınızı vurmanın yeni, çevre dostu yolu budur.
- Our victim must have got them off the black market.
- Kurbanımız onları karaborsadan almış olmalı.
- The police will release the victim's name after they have notified his next of kin.
- Polis kurbanın ismini yakınlarına haber verdikten sonra açıklayacak.
- The second victim was identified as Dan Anderson.
- İkinci kurban Dan Anderson olarak tespit edildi.
- The victim is thought to have taken a large quantity of poison by mistake.
- Kurbanın yanlışlıkla büyük miktarda zehir aldığı düşünülüyor.
- At this time, the victims' names aren't being released.
- Şu anda kurbanların isimleri açıklanmıyor.
- One other victim remains hospitalized.
- Diğer bir kurban hala hastanede yatıyor.
- Tom is the brother of one of the victims.
- Tom kurbanlardan birinin kardeşi.
- Layla was already a victim.
- Layla zaten bir kurbandı.
- You're no less a victim than anyone else here.
- Burada başka hiç kimseden daha az kurban değilsin.
- The Red Cross dispensed food and medical supplies to the victims.
- Kızıl Haç kurbanlara yiyecek ve tıbbi malzeme dağıttı.
- I wonder who Tom's next victim will be.
- Tom'un bir sonraki kurbanının kim olacağını merak ediyorum.
- The victim was crippled by dogs.
- Kurban köpekler tarafından sakat bırakılmıştı.
- The sniper picked off his victims one by one.
- Keskin nişancı kurbanlarını teker teker öldürdü.
- The police believe the victim knew his killer.
- Polis, kurbanın katilini tanıdığına inanıyor.
- Layla is always playing the victim role.
- Layla her zaman kurban rolünü oynuyor.
- The victim died at a hospital in Boston.
- Kurban, Boston'daki bir hastanede hayatını kaybetti.
- The war ended with many victims.
- Savaş, pek çok kurban ile sona erdi.
- I've discovered the victim's identity.
- Kurbanın kimliğini buldum.
- Who was the victim?
- Kurban kimdi?
- Tom loves to play the victim.
- Tom kurbanı oynamayı sever.
- They found gunshot residue on the victim's hand.
- Kurbanın elinde barut kalıntısı buldular.
- Where are the victims?
- Kurbanlar nerede?
- Dan examined the contents of the victim's purse.
- Dan kurbanın çantasının içindekileri inceledi.
- The police believe the victim knew his killer.
- Polis kurbanın katilini tanıdığına inanıyor.
- Sami stalked his victims.
- Sami kurbanlarını gizlice takip etti.
- Neither victim has been identified.
- İki kurbanın da kimliği belirlenemedi.
- Stop acting like a victim.
- Kurban gibi davranmayı bırak.
- Sami knew where the victim lived.
- Sami kurbanın yaşadığı yeri biliyordu.
- Why blame the victim?
- Kurbanı neden suçluyorsun?
- The victim was identified as Dan Anderson.
- Kurban Dan Anderson olarak tespit edildi.
- The Red Cross dispensed food and medical supplies to the victims.
- Kızıl Haç kurbanlara yiyecek ve tıbbi malzemeler dağıttı.
- Sami dehumanized his victims.
- Sami kurbanlarını insanlıktan çıkardı.
- The victim hasn't been named.
- Kurban adlandırılmadı.
- We're the victims here.
- Burada kurban biziz.
- There are no victims.
- Hiç kurban yok.
- Tom tortured and murdered several victims before he was killed by the police.
- Tom, polis tarafından öldürülmeden önce birkaç kurbana işkence etti ve öldürdü.
- We must provide the victims with food and clothes.
- Kurbanlara yiyecek ve elbise sağlamalıyız.
- Search dogs located the victim's body.
- Arama köpekleri kurbanın cesedini buldu.
- Sami still likes to portray himself as an innocent victim.
- Sami hala kendini masum bir kurban olarak göstermeyi seviyor.
- Tom said he knew both of the victims.
- Tom, kurbanların her ikisini de bildiğini söyledi.
- It appears that the victim tried to write the murderer's name with his own blood.
- Görünüşe göre kurban, katilin adını kendi kanıyla yazmaya çalışmış.
- Layla was already a victim.
- Leyla zaten bir kurbandı.
- I'm not the victim here.
- Burada kurban ben değilim.
- Sami executed his victims in his van.
- Sami kurbanlarını minibüsünde infaz ediyordu.
- The victim's name hasn't been released.
- Kurbanın adı bildirilmedi.
- The war ended with many victims.
- Savaş, birçok kurbanla sona erdi.
- The victims haven't yet been identified.
- Kurbanlar henüz tanımlanmadı.
- I'm not the victim here.
- Burada kurban değilim.
- Tom gave Mary a list of all the victims.
- Tom, Mary'ye tüm kurbanların listesini verdi.
- The victim's body was lying face down on the rug.
- Kurbanın cesedi halının üzerinde yüzüstü yatıyordu.
- The victim was identified as Tom Jackson.
- Kurbanın Tom Jackson olduğu tespit edildi.
- Sami knew where the victim lived.
- Sami kurbanın nerede yaşadığını biliyordu.
- The victim was crippled by dogs.
- Kurban köpekler tarafından sakat bırakılmıştır.
- It appears that the victim tried to write the murderer's name with his own blood.
- Kurbanın kendi kanı ile katilin adını yazmaya çalıştığı görünmektedir.
- Tom said he knows both of the victims.
- Tom iki kurbanı da tanıdığını söyledi.
- Tom said he knew both of the victims.
- Tom iki kurbanı da tanıdığını söyledi.
- The mayor expressed his sympathy to all the families of the victims.
- Belediye başkanı tüm kurbanların ailelerine başsağlığı diledi.
- The rescue team located the victims.
- Kurtarma ekibi kurbanların yerini tespit etti.
- The victim was shot at close range.
- Kurban yakın mesafeden vuruldu.
- Tom wasn't the only victim.
- Tom tek kurban değildi.
- Dan took a look at the victim's vehicle.
- Dan kurbanın aracına baktı.
- Sami was a victim.
- Sami bir kurbandı.
- Was the victim male or female?
- Kurban kadın mıydı erkek mi?
- I empathize strongly with the victims.
- Kurbanlarla güçlü bir empati kuruyorum.
- Tom said he knows both of the victims.
- Tom, kurbanların her ikisini de bildiğini söyledi.
- The victim hasn't been identified.
- Kurbanın kimliği tespit edilmedi.
- The graphic description of the victim's murder was too much for his mother, who ran out of the court in tears.
- Kurbanın katili tarafından yapılan çarpıcı betimleme, gözyaşları içinde mahkemeyi terk eden annesine çok ağır geldi.
- The victim was identified as Dan Anderson.
- Kurbanın Dan Anderson olduğu tespit edildi.
- The victim was identified as Tom Jackson.
- Kurbanın kimliği Tom Jackson olarak belirlendi.
- One other victim remains hospitalized.
- Bir başka kurban, hastanede kalmaya devam ediyor.
- The victim was identified as 22-year-old Fadil Sadiq.
- Kurbanın 22 yaşındaki Fadıl Sadiq olduğu tespit edildi.
- They set up a fund to support the victims.
- Kurbanları desteklemek için bir fon kurdular.
- Many of the victims either burnt to death or suffocated.
- Kurbanların çoğu ya yanarak ya da boğularak öldü.
- Killers sometimes dismember their victims.
- Katiller bazen kurbanlarını parçalamaktadır.
- Dental records confirmed the victim's identity.
- Diş kayıtları kurbanın kimliğini doğruladı.
- None of the victims' names have been released.
- Kurbanların hiçbirinin ismi açıklanmadı.
- Sami stalked his victims.
- Sami kurbanlarını tacizkar biçimde takip ediyordu.
- How many victims were there?
- Kaç kurban vardı?
- Tom is the brother of one of the victims.
- Tom kurbanlardan birinin erkek kardeşi.
- Most of the victims were small children.
- Kurbanların çoğu küçük çocuklardı.
- There was no connection between Dan and the victim's family.
- Dan ve kurbanın ailesi arasında hiçbir bağlantı yoktu.
- The second victim was identified as Dan Anderson.
- İkinci kurbanın kimliği Dan Anderson olarak belirlendi.
- How many victims were there?
- Orada kaç tane kurban vardı?
- None of the victims' names have been released.
- Kurbanların hiçbirinin adı açıklanmadı.
- The victim had been beaten up and left for dead.
- Kurban dövülmüş ve ölüme terk edilmişti.
- The police thought the victim was Tom, but they were unable to identify the body.
- Polis kurbanın Tom olduğunu düşündü ama cesedi teşhis edemediler.
- The rescue team located the victims.
- Kurtarma ekibi kurbanların yerini saptadı.
- Tom apologized to the families of the victims for the explosion at the factory.
- Tom fabrikadaki patlama için kurbanların ailelerinden özür diledi.
- We must provide the victims with food and clothes.
- Kurbanlara yiyecek ve giyecek sağlamalıyız.
- The victim didn't have to testify.
- Kurbanın tanıklık etmesine gerek yoktu.
- She identified the victim.
- O, kurbanın kimliğini tespit etti.
- The victim's name wasn't released.
- Kurbanın ismi açıklanmadı.
- The victim was shot at close range.
- Kurban yakın mesafeden vurulmuş.
- Tom was one of the victims.
- Tom kurbanlardan biriydi.
- Who would be its next victim?
- Onun bir sonraki kurbanı kim olacaktı?
- I'm the victim here.
- Burada kurban benim.
- She is not the victim.
- O kurban değil.
- Who would be its next victim?
- Bir sonraki kurbanı kim olacak?
- I know some of Tom's victims.
- Tom'un kurbanlarından bazılarını tanıyorum.
- The victim's name wasn't released.
- Kurbanın adı yayınlanmadı.
- The firefighter helped the car-accident victim.
- İtfaiyeci araba kazası kurbanına yardım etti.
- I've discovered the victim's identity.
- Kurbanın kimliğini keşfettim.
- The victim's family wanted the murder case reopened.
- Kurbanın ailesi cinayet davasının yeniden açılmasını istedi.
- The tarantula seized its victim very quickly.
- Tarantula kurbanını çok çabuk yakaladı.
- Tom is the victim.
- Tom kurban.
- Sami was required to write letters of apology to the families of the victims.
- Sami'nin kurbanların ailelerine özür mektupları yazması gerekiyordu.
- Sami found the perfect victim in Layla.
- Sami, Layla'da mükemmel bir kurban buldu.
- She identified the victim.
- Kurbanı teşhis etti.
- Tom wasn't the only victim.
- Tek kurban Tom değildi.
- The graphic description of the victim's murder was too much for his mother, who ran out of the court in tears.
- Kurbanın cinayetinin grafik tasviri annesi için çok fazlaydı ve gözyaşları içinde mahkemeden kaçtı.
- The victim didn't have to testify.
- Kurban tanıklık etmek zorunda değildi.
- The burglar pointed his gun at the victim.
- Hırsız silahını kurbana doğrulttu.
- Tom is the victim.
- Tom kurbandır.
- Killers sometimes dismember their victims.
- Katiller kimi zaman kurbanlarını parçalara ayırır.
- An unknown number of victims may be trapped beneath the rubble.
- Bilinmeyen sayıda kurban enkaz altında kalmış olabilir.
- They called on us to do something to help the victims.
- Kurbanlara yardım etmek için bir şeyler yapmamızı istediler.
- They set up a fund to support the victims.
- Kurbanları desteklemek için bir fon oluşturdular.
- Unfortunately, the police had to wait until there was another victim to try to find more about the serial killer.
- Ne yazık ki polis, seri katil hakkında daha fazla bilgi edinmek için başka bir kurban bulunana kadar beklemek zorunda kaldı.
- The victims haven't yet been identified.
- Kurbanların kimlikleri henüz belirlenmedi.
- The victim hasn't been identified.
- Kurbanın kimliği belirlenemedi.
- The three gunshot victims are in critical condition.
- Üç kurbanın durumu ise kritik.
- I'm not the victim here.
- Ben burada kurban değilim.
- Sami was linked to two of the victims.
- Sami'nin iki kurbanla bağlantısı vardı.
- The victim's name hasn't been released.
- Kurbanın ismi henüz açıklanmadı.
- Layla was victim to Sami's every perverse whim.
- Leyla, Sami'nin her sapık hevesinin kurbanıydı.
- The victim hasn't been named.
- Kurbanın adı açıklanmadı.
- Sami was the victim.
- Sami kurbandı.
- The victim had been beaten up and left for dead.
- Kurban dövülmüş ve ölüme terkedilmiş.
- I don't consider myself a victim.
- Kendimi kurban olarak görmüyorum.
- Fadil was shocked when he learned there were two more victims.
- Fadıl iki kurban daha olduğunu öğrendiğinde şok oldu.
- The mayor expressed his sympathy to all the families of the victims.
- Belediye başkanı, tüm kurbanların ailelerine duygudaşlığını ifade etti.
- Was the victim male or female?
- Kurban erkek mi yoksa kadın mıydı?
- Dan took a look at the victim's vehicle.
- Dan kurbanın aracına bir göz attı.
- Sami found another victim.
- Sami başka bir kurban buldu.
- There's possibly a second victim.
- Muhtemelen ikinci bir kurban daha var.
- Tom donated his bone marrow to save the cancer victim's life.
- Tom kanser kurbanının hayatını kurtarmak için kemik iliğini bağışladı.
- The burglar pointed his gun at the victim.
- Soyguncu silahını kurbana doğrulttu.
- Dan examined the contents of the victim's purse.
- Dan kurbanın çantasının içeriğini inceledi.
- The victim died at a hospital in Boston.
- Kurban Boston'daki bir hastanede öldü.
- Neither victim has been identified.
- Hiçbir kurbanın kimliği tespit edilmedi.
- Sami executed his victims in his van.
- Sami kurbanlarını minibüsünde infaz etti.
- Tom was the third victim.
- Tom üçüncü kurbandı.
Show More (216)
|
2 |
victim |
mağdur |
n. |
|
- These problems affect real men and women but most importantly victims.
- Bu sorunlar gerçek erkek ve kadınları ama en önemlisi mağdurları etkilemektedir.
- I second all those who expressed their solidarity with the storm victims.
- Fırtına mağdurlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade eden herkesi destekliyorum.
- Perhaps the drivers should be pursued, but certainly not the victims of the accidents.
- Belki sürücülerin peşine düşülmeli ama kesinlikle kazaların mağdurlarının değil.
- You will see the same approach when we talk about accessing victims of the Israeli-Palestinian conflict.
- Aynı yaklaşımı İsrail-Filistin çatışmasının mağdurlarına erişimden bahsederken de göreceksiniz.
- It is about improved protection for accident victims in the European Union.
- Avrupa Birliği'nde kaza mağdurlarının daha iyi korunmasıyla ilgilidir.
- This does not alter the fact that there is a real need for a special effort for victims who are minors.
- Bu durum, reşit olmayan mağdurlar için özel bir çabaya ihtiyaç duyulduğu gerçeğini değiştirmez.
- It provides shelter for women and children who are the victims of domestic violence.
- Aile içi şiddet mağduru kadın ve çocuklar için sığınak sağlamaktadır.
- Also, the farming sector is not the only victim of this crisis.
- Ayrıca, bu krizin tek mağduru tarım sektörü değildir.
- I urge the Commission not to keep having to be asked and to provide assistance for the victims of the storms.
- Komisyon'u, fırtına mağdurları için sürekli yardım istemek ve yardım sağlamak zorunda kalmamaya çağırıyorum.
- We do not have guilty and innocent parties here, just victims.
- Burada suçlu ve masum taraflar yok, sadece mağdurlar var.
- We should also take into account the fact that men can also be victims.
- Erkeklerin de mağdur olabileceği gerçeğini de göz önünde bulundurmalıyız.
- We naturally have a responsibility to help the victims and give them the opportunity of a better life.
- Doğal olarak mağdurlara yardım etme ve onlara daha iyi bir yaşam fırsatı verme sorumluluğumuz var.
- In the past year alone, a dozen petitions from victims of violent crime within the EU have been passed on to us.
- Sadece geçtiğimiz yıl, AB içinde şiddet suçu mağdurlarından gelen bir düzine dilekçe bize iletildi.
- We have submitted proposals on prevention, reception of victims and legislation.
- Önleme, mağdurların kabulü ve mevzuat konularında teklifler sunduk.
- Eurobarometer shows that up to one-third of people in Member States fear that they could be a victim.
- Eurobarometer, Üye Devletlerdeki insanların üçte birinin mağdur olabileceğinden korktuğunu göstermektedir.
- A meeting is only successful, however, if it is feared by the violators and applauded by the victims.
- Bir toplantı ancak ihlalcilerden korkulduğu ve mağdurlar tarafından alkışlandığı takdirde başarılı olur.
- What happened last week is so horrific on account of its sheer scale and the large number of victims involved.
- Geçen hafta yaşananlar, büyüklüğü ve çok sayıda mağduru içermesi nedeniyle çok korkunçtur.
- These were women issuing a call to action and not only victims.
- Bu kadınlar sadece mağdur değil, bir eylem çağrısında bulunan kadınlardı.
- So there is more to it than the primary objective of helping the victims of torture.
- Dolayısıyla, işkence mağdurlarına yardım etmek gibi birincil bir amaçtan daha fazlası söz konusudur.
- Our message of suffering for the victims should not turn into a war cry.
- Mağdurlar için acı mesajımız bir savaş çığlığına dönüşmemelidir.
- Let me start with victim support.
- Mağdur desteği ile başlamama izin verin.
- We now know that these diseases are continuing to spread and are creating huge numbers of victims.
- Artık bu hastalıkların yayılmaya devam ettiğini ve çok sayıda mağdur yarattığını biliyoruz.
- We would be putting motor vehicle accident victims in a class apart.
- Motorlu araç kazası mağdurlarını ayrı bir sınıfa koymuş oluruz.
- What I want to say is that this directive stands or falls by the minimum social provision for victims.
- Söylemek istediğim şey, bu direktifin mağdurlar için asgari sosyal hükümlerle ayakta durduğu veya düştüğüdür.
- We are doing this out of the conviction that the rules of nation states on the compensation of victims are inadequate.
- Bunu, ulus devletlerin mağdurların tazminine ilişkin kurallarının yetersiz olduğuna inandığımız için yapıyoruz.
- They devised a project in the context of cooperation in helping the victims of human trafficking.
- İnsan ticareti mağdurlarına yardım konusunda işbirliği bağlamında bir proje geliştirdiler.
- This would be unfair to the people and the victims of these floods.
- Bu, insanlara ve bu sellerin mağdurlarına haksızlık olur.
- Meanwhile, many victims who have inhaled asbestos dust have died from it.
- Bu arada asbest tozunu soluyan birçok mağdur bu nedenle hayatını kaybetmiştir.
- Thus, we need to put the protection of victims at the centre of the debate on justice.
- Bu nedenle mağdurların korunmasını adalet tartışmalarının merkezine koymamız gerekmektedir.
- The first concerns automatic refugee status for victims of trafficking in women.
- İlki, kadın ticareti mağdurlarına otomatik mülteci statüsü verilmesiyle ilgilidir.
- These were women issuing a call to action and not only victims.
- Bunlar sadece mağdurlar değil, harekete geçme çağrısı yapan kadınlardı.
- Similarly, women are the main victims of insecurity, which threatens their life and their dignity.
- Benzer şekilde kadınlar, yaşamlarını ve onurlarını tehdit eden güvensizliğin başlıca mağdurlarıdır.
- First, Europe must support the victim against the aggressor.
- İlk olarak Avrupa saldırgana karşı mağduru desteklemelidir.
- Women are predominantly the victims of this inhuman judicial procedure.
- Bu insanlık dışı adli prosedürün mağdurları ağırlıklı olarak kadınlardır.
- Meanwhile, many victims who have inhaled asbestos dust have died from it.
- Bu arada, asbest tozunu soluyan birçok mağdur bu nedenle hayatını kaybetmiştir.
- So there is more to it than the primary objective of helping the victims of torture.
- Dolayısıyla işkence mağdurlarına yardım etmek gibi birincil bir amaçtan daha fazlası söz konusudur.
- The victims must be protected and we must ensure that it is not they who have to flee and hide.
- Mağdurlar korunmalı ve kaçmak ve saklanmak zorunda kalanların onlar olmamasını sağlamalıyız.
- It will make it easier for drivers to get insurance and improve the protection of victims.
- Sürücülerin sigorta yaptırmalarını kolaylaştıracak ve mağdurların korunmasını iyileştirecektir.
- The main victims of violence, trafficking and mutilation are women and girls.
- Şiddet, insan ticareti ve sakatlanmanın başlıca mağdurları kadınlar ve kız çocuklarıdır.
- The court decided that the victim had consented to sex and concluded that the rape was not proven.
- Mahkeme, mağdurun cinsel ilişkiye rıza gösterdiğine karar vermiş ve tecavüzün kanıtlanamadığı sonucuna varmıştır.
- With the Vienna Action Plan, Europe took up the issue of care and compensation for victims.
- Viyana Eylem Planı ile Avrupa, mağdurlar için bakım ve tazminat konusunu ele almıştır.
- We cannot abandon the victims to their fate, failing to provide support or a way out.
- Destek ya da çıkış yolu sunmayarak mağdurları kaderlerine terk edemeyiz.
- Clear and swift decisions are the best way of reassuring victims of the outcome of their claim.
- Açık ve hızlı kararlar, mağdurlara taleplerinin sonucu konusunda güven vermenin en iyi yoludur.
- We have heard the voices of these victims.
- Bu mağdurların seslerini duyduk.
- This can work if the victim is involved in his own rescue.
- Eğer mağdur kendi kurtarılmasına dahil olursa bu işe yarayabilir.
- They are victims, because they have had the misfortune to be born in a beleaguered country.
- Onlar mağdurlar, çünkü kuşatılmış bir ülkede doğma talihsizliğine sahipler.
- Victim protection has already long been a topic of political discussion even at European level.
- Mağdurların korunması, Avrupa düzeyinde bile uzun zamandır siyasi bir tartışma konusu olmuştur.
- We do not have guilty and innocent parties here, just victims.
- Bizim burada suçlu ve masum taraflarımız yok, sadece mağdurlarımız var.
- Let me start with victim support.
- Mağdur desteği ile başlayayım.
- There is also evidence of a discriminatory response to victims reporting crime.
- Suç ihbarında bulunan mağdurlara karşı ayrımcı bir tutum sergilendiğine dair kanıtlar da mevcuttur.
- At the same time victims of trafficking in human beings are victims of a whole range of abuses and criminal practices.
- Aynı zamanda insan ticareti mağdurları bir dizi istismar ve suç uygulamasının da mağdurudur.
- They are victims because they are desperate and are looking for compassion.
- Onlar mağdur çünkü çaresizler ve merhamet bekliyorlar.
- The victims are in the best position to be able to provide this type of information to the authorities.
- Mağdurlar, yetkililere bu tür bilgileri verebilecek en iyi konumdadır.
- They are victims, because they have had the misfortune to be born in a beleaguered country.
- Onlar, kuşatılmış bir ülkede doğma talihsizliğine uğradıkları için mağdurlar.
- In my own country the victims of timeshare fraud have banded together to try and demand action.
- Benim ülkemde devre mülk dolandırıcılığı mağdurları bir araya gelerek harekete geçilmesini talep ettiler.
- With the Vienna Action Plan, Europe took up the issue of care and compensation for victims.
- Viyana Eylem Planı ile Avrupa, mağdurlar için bakım ve tazminat konusunu ele aldı.
- We are doing this out of the conviction that the rules of nation states on the compensation of victims are inadequate.
- Bunu, ulus devletlerin mağdurların tazminine ilişkin kurallarının yetersiz olduğu inancıyla yapıyoruz.
- The victims of the hurricane in Latin America did not receive the money we had allocated.
- Latin Amerika'daki kasırga mağdurları tahsis ettiğimiz parayı alamadı.
- The civilian population is naturally the victim, but those responsible have never been punished.
- Sivil halk doğal olarak mağdurdur, ancak sorumlular hiçbir zaman cezalandırılmamıştır.
- It has supported the victims of the second Chechnya conflict since its very beginning and will continue to do so.
- İkinci Çeçenistan çatışmasının mağdurlarını en başından beri desteklemiştir ve desteklemeye devam edecektir.
- We owe aid and assistance to the victims.
- Mağdurlara yardım ve destek borçluyuz.
- Most Member States provide some form of initial help for victims.
- Üye Devletlerin çoğu mağdurlar için bir tür ilk yardım sağlamaktadır.
- Aid must be direct and immediate, because the victims will not be sympathetic to bureaucracy and administrative delays.
- Yardım doğrudan ve anında olmalıdır, çünkü mağdurlar bürokrasiye ve idari gecikmelere sempati duymayacaktır.
- We really also have to support the rehabilitation of victims.
- Mağdurların rehabilitasyonunu da gerçekten desteklemeliyiz.
- The idea is to reflect the principle that the younger the victim the worse the offence.
- Fikir, mağdur ne kadar gençse suçun o kadar kötü olduğu ilkesini yansıtmaktır.
- I have devoted years of my life to helping women who had fallen victim to the trafficking in human beings.
- Hayatımın yıllarını insan ticareti mağduru kadınlara yardım etmeye adadım.
- This is the only way of affording the victims the opportunity to make their claims for compensation.
- Bu, mağdurlara tazminat taleplerini dile getirme fırsatı vermenin tek yoludur.
- Too many women and children are victims, as was mentioned earlier.
- Daha önce de belirtildiği üzere, çok sayıda kadın ve çocuk mağdur durumdadır.
- We cannot abandon the victims to their fate, failing to provide support or a way out.
- Mağdurları kaderlerine terk edemeyiz, destek ya da bir çıkış yolu sunamayız.
- This support for the victim must involve two types of measures which complement each other.
- Mağdura yönelik bu destek, birbirini tamamlayan iki tür tedbiri içermelidir.
- It is also important for the victims of abuses of power to be able to turn to a moral authority that can help them.
- Güç istismarı mağdurlarının kendilerine yardımcı olabilecek bir ahlaki otoriteye başvurabilmeleri de önemlidir.
- This adds up to over 3 million victims a year worldwide, 500 000 of whom are European citizens.
- Bu da dünya genelinde yılda 500.000'i Avrupa vatandaşı olmak üzere 3 milyondan fazla mağdur anlamına gelmektedir.
- We approve the principle of giving protection to the victims of networks trafficking in human beings.
- İnsan ticareti şebekelerinin mağdurlarına koruma sağlanması ilkesini onaylıyoruz.
- European money must arrive quickly on the ground in order to assist victims at the time when they need it most.
- Avrupa parası, mağdurlara en çok ihtiyaç duydukları anda yardım edebilmek için hızla sahaya ulaşmalıdır.
- They devised a project in the context of cooperation in helping the victims of human trafficking.
- İnsan kaçakçılığı mağdurlarına yardım etmek için işbirliği bağlamında bir proje tasarladılar.
- These amounts, however, seem too high where there only one or few victims are involved in an accident.
- Ancak bu miktarlar, sadece bir ya da birkaç mağdurun kazaya karıştığı durumlarda çok yüksek görünmektedir.
- In my own country the victims of timeshare fraud have banded together to try and demand action.
- Kendi ülkemde devre mülk dolandırıcılığı mağdurları bir araya gelerek harekete geçilmesini talep ettiler.
- We must give victims the chance to speak out.
- Mağdurlara seslerini duyurma şansı vermeliyiz.
- We cannot do more than that for the victims of accidents.
- Kaza mağdurları için bundan daha fazlasını yapamayız.
- It provides shelter for women and children who are the victims of domestic violence.
- Aile içi şiddet mağduru kadın ve çocuklar için sığınma evi sağlamaktadır.
- Most of the victims have still not been compensated.
- Mağdurların çoğu hala tazmin edilmemiştir.
- Help for the victims of Chernobyl must also be improved.
- Çernobil mağdurlarına yönelik yardım da iyileştirilmelidir.
- Our priority must be to give aid and assistance to the victims.
- Önceliğimiz mağdurlara yardım ve destek sağlamak olmalıdır.
- Here we are, worrying about how to get money to the victims.
- Burada, mağdurlara nasıl para ulaştıracağımız konusunda endişeleniyoruz.
- Unfortunately, the police had to wait until there was another victim to try to find more about the serial killer.
- Ne yazık ki, polis seri katil hakkında daha fazla bilgi bulmaya çalışmak için başka bir mağdur buluncaya kadar beklemek zorunda kaldı.
- As a result of the war, a great number of victims remained.
- Savaşın bir sonucunda, çok sayıda mağdur kaldı.
- The volunteer group provides war victims with food and medicine.
- Gönüllü grup, savaş mağdurlarına yiyecek ve ilaç sağlıyor.
- Tom donated his bone marrow to save the cancer victim's life.
- Tom, kanser mağdurunun hayatını kurtarmak için kemik iliğini bağışladı.
- We must provide food and clothes for the victims.
- Mağdurlar için yiyecek ve giyecek sağlamalıyız.
- Let us students contribute to the welfare of the victims of the earthquake; even loose change will go a long way.
- Biz öğrenciler deprem mağdurlarının refahına katkıda bulunalım; bozuk paralar bile uzun bir yol kat edecektir.
- Victims of the hurricane received financial aid from the government.
- Kasırga mağdurları hükümetten mali yardım aldı.
- I think prostitutes are victims and troubled girls.
- Fahişelerin mağdur ve sorunlu kızlar olduğunu düşünüyorum.
- Where are the victims?
- Mağdurlar nerede?
- Why blame the victim?
- Niye mağduru suçluyorsunuz?
- Layla is always playing the victim role.
- Leyla her zaman mağdur rolünü oynuyor.
- Let us students contribute to the welfare of the victims of the earthquake; even loose change will go a long way.
- Haydi öğrenciler deprem mağdurlarının iyiliği için katkıda bulunalım; bozuk para bile çok yararlı olacaktır.
- They are the so-called victims of war.
- Onlar sözde savaş mağdurlarıdır.
- The volunteer group provides war victims with food and medicine.
- Gönüllü grup, savaş mağdurlarının yiyecek ve ilaç eksikliğini gideriyor.
- Layla was the victim of a sexual assault.
- Layla cinsel saldırı mağduruydu.
- Lady Gaga gave $1 million to the Red Cross to help the victims of Hurricane Sandy.
- Lady Gaga, Sandy Kasırgası mağdurlarına yardım amacıyla Kızıl Haç'a 1 milyon dolar bağışladı.
- We're the victims here.
- Biz burada mağduruz.
- I'm the victim here.
- Ben burada mağdurum.
- You're no less a victim than anyone else here.
- Sen de buradaki herhangi birinden daha az mağdur değilsin.
- I'm not the victim here.
- Burada mağdur değilim.
- They supplied the war victims with food.
- Savaş mağdurlarına yiyecek sağladılar.
- The governor decided to provide assistance for the victims.
- Vali mağdurlara yardım sağlamaya karar verdi.
Show More (103)
|
3 |
victim |
maktul |
adj. |
|
- The victim's family wanted the murder case reopened.
- Maktulün ailesi cinayet davasının yeniden açılmasını istedi.
Show More (-2)
|
4 |
victim |
av |
n. |
|
- Predators always prey on unsuspecting victims.
- Yırtıcılar her zaman masum kurbanları avlar.
Show More (-2)
|
5 |
victim |
felaketzede |
n. |
|
- We provided the flood victims with food and clothing.
- Sel felaketzedelerine yiyecek ve giyecek sağladık.
Show More (-2)
|