|
- They should not wear political colours.
- Siyasi renkler giymemelidirler.
- For your information, I can point out that I am wearing neither a tie, shirt nor jacket.
- Bilginiz için, ne kravat, ne gömlek ne de ceket giydiğimi belirtebilirim.
- There are many candidate countries that would like to be wearing that maillot jaune, I think they are all wearing them.
- O Sarı Mayo'yu giymek isteyen pek çok aday ülke var, bence hepsi de giyiyor.
- They still have to wear the burkha, which is medieval.
- Hâlâ burka giymek zorundalar, ki bu ortaçağdan kalma bir şey.
- There are many candidate countries that would like to be wearing that maillot jaune, I think they are all wearing them.
- O Sarı Mayo'yu giymek isteyen pek çok aday ülke var, ki bence hepsi giyiyor.
- We should be wearing them every day for the victims of these killer diseases.
- Bu katil hastalıkların kurbanları için onları her gün giymeliyiz.
- It is not enough to wear the clothes of Europe.
- Avrupa'nın kıyafetlerini giymek yeterli değil.
- They still have to wear the burkha, which is medieval.
- Hala burka giymek zorundalar ki bu ortaçağdan kalma bir şey.
- A pity you're all wearing nice shoes.
- Ne yazık ki hepiniz şık ayakkabılar giyiyorsunuz.
- I, too, wondered how you wore the same clothes after a bath.
- Ben de banyodan sonra aynı kıyafetleri nasıl giydiğini merak ediyordum.
- Wear these to be like a soldier.
- Asker gibi olmak için bunları giy.
- Wear them not to catch cold, okay?
- Üşütmemek için şunları giyin, olur mu?
- That woman has been planning what to wear since high school.
- O kadın liseden beri ne giysem diye planlıyor.
- Alpa and I's already wearing earth mama's natural night camo.
- Alpa ve ben zaten Toprak Ana'nın doğal gece kamuflajını giyiyoruz.
- Wear any of these cropped shirts to look like a million dollars.
- Bir milyon dolar gibi görünmek için bu kırpılmış gömleklerden birini giy.
- A pity you're all wearing nice shoes.
- Ne yazık ki hepiniz de şık ayakkabılar giymişsiniz.
- A pity you're all wearing nice shoes.
- Hepinizin şık ayakkabılar giymesi ne acı.
- Wear protective clothing against sun, wind, and cold weather.
- Güneşe, rüzgara ve soğuk havaya karşı koruyucu kıyafet giyin.
- Perhaps the hospital would even let you wear them to work.
- Belki hastane bunları işe giderken giymene bile izin verir.
- I can't get over that shirt he was wearing.
- Giydiği tişörtü unutamıyorum.
- Annan is wearing a daring French cut with a plunging eye slit.
- Annan, derin yırtmaçlı, cesur bir Fransız kesimi giyiyor.
- Wear them not to catch cold, okay?
- Giy onları da üşütme, tamam mı?
- That woman has been planning what to wear since high school.
- O kadın liseden beri ne giyeceğini planlıyor.
- I wasn't hard to find, wearing that red raincoat.
- O kırmızı yağmurluğu giydiğim için beni bulmak zor olmadı.
- Alpa and I's already wearing earth mama's natural night camo.
- Alpa ile ben, toprak ananın doğal gece kamuflajını zaten giyiyoruz.
- Perhaps the hospital would even let you wear them to work.
- Belki de hastane bunları işe giderken giymene bile izin verir.
- Please say yes, because I would like to wear them.
- Lütfen evet de, çünkü onları giymek istiyorum.
- Alpa and I's already wearing earth mama's natural night camo.
- Alpa ve ben zaten toprak ananın doğal gece kamuflajını giymekteyiz.
- Wear them not to catch cold, okay?
- Üşümemek için bunları giy, tamam mı?
- I wasn't hard to find, wearing that red raincoat.
- O kırmızı yağmurluğu giyerken beni bulmaları zor olmadı.
- Tom didn't wear a suit.
- Tom bir takım elbise giymedi.
- Tom is wearing my cap.
- Tom benim şapkamı giyiyor.
- I never wear white socks.
- Asla beyaz çorap giymem.
- The men are wearing short sleeves.
- Erkekler kısa kollu giyiyor.
- I have to wear boots.
- Çizme giymek zorundayım.
- Traditional hula dancers did not wear grass skirts.
- Geleneksel hula dansçıları çim etekler giymiyorlardı.
- I wore black pants and a white T-shirt yesterday.
- Dün siyah pantolon ve beyaz tişört giydim.
- Tom always wears a suit to work.
- Tom işe giderken hep takım elbise giyiyor.
- You weren't wearing a uniform the last time I saw you.
- Seni son gördüğümde üniforma giymiyordun.
- Sami posted photos of himself wearing Layla's red tights.
- Sami, kendisinin Leyla'nın kırmızı taytını giyerken çekilmiş fotoğraflarını yayınladı.
- Do you remember what the girl who was with me last night was wearing?
- Dün gece benimle olan kızın ne giydiğini hatırlıyor musun?
- Tom should've worn a heavier coat.
- Tom daha kalın bir palto giymeliydi.
- I often wear blue jeans and a blue shirt.
- Genellikle mavi kot pantolon ve mavi bir gömlek giyerim.
- I wear shorts all the time.
- Ben her zaman şort giyerim.
- If someone invited you to a white tie event, would you know what to wear?
- Biri sizi beyaz kravatlı bir davete çağırsa, ne giyeceğinizi bilir misiniz?
- I should have worn a coat.
- Palto giymeliydim.
- Tom doesn't usually wear pajamas.
- Tom genelde pijama giymez.
- What size shoe does he wear?
- O, kaç numara ayakkabı giyiyor?
- Do I really have to wear this?
- Gerçekten bunu giymek zorundayım?
- Good-looking people are good-looking no matter what they wear.
- Yakışıklı insanlar ne giyerlerse giysinler yakışıklıdırlar.
- Tom is wearing low-rise jeans.
- Tom düşük belli kot pantolon giyiyor.
- Maria is wearing a burqa.
- Maria burka giyiyor.
- Tom wore a rain poncho.
- Tom yağmur pançosu giymişti.
- Tom forgot to wear a hat.
- Tom bir şapka giymeyi unuttu.
- Tom is wearing John's pajamas.
- Tom John'un pijamasını giyiyor.
- Tom wasn't the only one wearing a suit.
- Takım elbise giyen tek kişi Tom değildi.
- I'm wearing a new pair of shoes today, so I don't want to walk too far.
- Bugün yeni bir çift ayakkabı giyiyorum, bu yüzden fazla yürümek istemiyorum.
- Tom wasn't wearing a tuxedo.
- Tom bir smokin giymiyordu.
- I never wear it.
- Ben bunu asla giymem.
- Mary wore an eyecatching dress.
- Mary göz alıcı bir elbise giymişti.
- It looks like you're wearing my shoes.
- Ayakkabılarımı giyiyormuşsun gibi görünüyor.
- Tom likes to wear tight pants.
- Tom dar pantolon giymeyi sever.
- Tom wore only his birthday suit.
- Tom sadece doğum günü kıyafetini giymiş.
- I almost always wear dark clothes.
- Neredeyse her zaman koyu renk kıyafetler giyerim.
- Tom says he can't wear a pink shirt to work.
- Tom iş için pembe bir gömlek giyemeyeceğini söylüyor.
- Do you wear shoes inside your house?
- Evinizin içinde ayakkabı giyiyor musunuz?
- Tom was wearing an old t-shirt with holes in it.
- Tom delikleri olan eski bir tişört giyiyordu.
- The hunter wore camouflage clothing.
- Avcı kamuflaj giysisi giydi.
- I'm wearing a new pair of shoes today, so I don't want to walk too far.
- Bugün yeni bir çift ayakkabı giyiyorum, bu yüzden çok fazla yürümek istemiyorum.
- I don't like wearing vests.
- Yelek giymeyi sevmiyorum.
- Tom hardly ever wears green.
- Tom neredeyse hiç yeşil giymez.
- Tom didn't wear a suit.
- Tom takım elbise giymedi.
- Tom is wearing a black coat today.
- Tom bugün siyah bir palto giyiyor.
- Next time, you should wear something more appropriate.
- Bir dahaki sefere daha uygun bir şeyler giymelisin.
- Tom wasn't wearing a warm coat.
- Tom kalın bir palto giymiyordu.
- She wore a red blouse.
- Kırmızı bir bluz giyiyordu.
- They were wearing shorts.
- Onlar şort giyiyordu.
- Wear warm clothes or you could get sick.
- Kalın giysiler giy yoksa hastalanabilirsin.
- Tom wasn't wearing a lifejacket.
- Tom bir can yeleği giymiyordu.
- Tom wears the same size shoes as I do.
- Tom benimle aynı numara ayakkabı giyiyor.
- Tom wasn't wearing pajamas.
- Tom pijama giymiyordu.
- Tom is wearing a bathrobe.
- Tom bornoz giyiyor.
- I usually wear a hat when I'm outside.
- Dışarıdayken genellikle şapka giyerim.
- Some will be wearing new uniforms next year.
- Bazıları gelecek yıl yeni üniforma giyiyor olacak.
- Tom wasn't wearing a lifejacket.
- Tom can yeleği giymiyordu.
- Tom told Mary to wear what she wanted to wear.
- Tom, Mary'ye ne giymek istiyorsa onu giymesini söyledi.
- Tom is wearing a kilt today.
- Tom bugün İskoç eteği giyiyor.
- I don't even know what I'm going to wear.
- Ne giyeceğimi bile bilmiyorum.
- Do you wear a uniform?
- Üniforma giyiyor musun?
- She wore suggestive clothing.
- Müstehcen kıyafetler giyiyordu.
- What Tom is wearing is inappropriate.
- Tom'un giydiği şey uygun değil.
- Wear a blue dress.
- Mavi bir elbise giyin.
- Tom isn't wearing socks.
- Tom çorap giymiyor.
- He plays bagpipes and wears a kilt.
- O gayda çalar ve İskoç eteği giyer.
- The short man wears a black suit.
- Kısa adam siyah bir takım elbise giyiyor.
- I never wear suits.
- Ben asla takım elbise giymem.
- Do you wear a uniform at work?
- İş yerinde üniforma giyiyor musun?
- Why are you wearing gloves?
- Neden eldiven giyiyorsun?
- I do not like wearing anybody else's clothes.
- Başkasının kıyafetlerini giymeyi sevmem.
- Tom wore a camouflage jacket.
- Tom kamuflaj ceketi giydi.
- Tom was wearing a cowboy hat when I saw him.
- Tom onu gördüğümde bir kovboy şapkası giyiyordu.
- Don't judge a man by the clothes he wears.
- Bir kişiyi giydiği giysiden dolayı yargılama.
- Tom always wears black clothes.
- Tom her zaman siyah kıyafetler giyer.
- Tom and Mary wore matching costumes.
- Tom ve Mary aynı kostümleri giydiler.
- He's wearing a cummerbund.
- Kombinezon giyiyor.
- They're both wearing uniforms.
- İkisi de üniforma giyiyor.
- I couldn't see what she was wearing, but I knew it was something cute.
- Ne giydiğini göremiyordum ama sevimli bir şey olduğunu biliyordum.
- Tom still hasn't decided what to wear.
- Tom hala ne giyeceğine karar vermedi.
- Tom wore a long, loose-fitting coat.
- Tom uzun, bol bir palto giyiyordu.
- Tom seldom wears jeans.
- Tom nadiren kot pantolon giyer.
- Tom purposely wore his shirt inside out just to irritate Mary.
- Tom sadece Mary'yi kızdırmak için gömleğini kasıtlı olarak ters giydi.
- Officers of the navy wear white uniforms.
- Donanma subayları beyaz üniforma giyerler.
- I almost always wear a hat when I go outside.
- Dışarı çıktığımda neredeyse her zaman bir şapka giyerim.
- Why aren't you wearing your uniform today?
- Neden bugün üniformanı giymiyorsun?
- He always wears dark clothes.
- Her zaman koyu renk kıyafetler giyer.
- I have been wearing this overcoat for more than five years.
- Beş yıldan daha fazla bir süredir bu paltoyu giyiyorum.
- Tom isn't wearing jeans.
- Tom kot pantolon giymiyor.
- She was wearing a white T-shirt.
- Beyaz bir tişört giyiyordu.
- She's wearing ankle boots.
- Ayak bileği botu giyiyor.
- Tom wore black jeans.
- Tom siyah kot giydi.
- Tom wore the same pair of jeans the whole year.
- Tom bütün yıl aynı kot pantolonu giydi.
- Does Tom wear boots?
- Tom çizme giyiyor mu?
- She was wearing pumps.
- Topuklu ayakkabı giyiyordu.
- She doesn't wear the cheap stuff.
- Ucuz şeyler giymiyor.
- My brother wore his shirt inside out.
- Kardeşim gömleğini ters giymiş.
- Tom is wearing motorcycle boots.
- Tom motosiklet botları giyiyor.
- Mary is only taller than Tom when she's wearing high heels.
- Mary sadece topuklu ayakkabı giydiğinde Tom'dan uzun oluyor.
- Look at what he's wearing!
- Şunun ne giydiğine bak!
- I am wearing an orange t-shirt and green pants.
- Turuncu bir tişört ve yeşil bir pantolon giyiyorum.
- You need to wear a tuxedo.
- Bir smokin giymelisin.
- You guys should really be wearing gloves.
- Gerçekten eldiven giymelisiniz arkadaşlar.
- She was wearing a red blouse.
- O, kırmızı bir bulüz giyiyordu.
- Dan was last seen wearing blue jeans and a black leather jacket.
- Dan'ın son olarak mavi kot pantolon ve siyah bir deri ceket giydiği görüldü.
- Tom was wearing a brown coat.
- Tom kahverengi bir palto giyiyordu.
- Look at what she's wearing!
- Şunun ne giydiğine bak!
- You need to wear thick socks to keep your feet warm.
- Ayaklarını sıcak tutmak için kalın çoraplar giymelisin.
- I think I will wear this red sweater.
- Galiba bu kırmızı kazağı giyeceğim.
- You should wear a coat.
- Bir palto giymelisin.
- Tom is wearing a coat.
- Tom palto giyiyor.
- Mary wore a beautiful dress.
- Mary çok güzel bir elbise giymişti.
- She wears high heels to make herself look taller.
- O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- Most of the passengers weren't wearing life jackets.
- Yolcuların çoğu can yelekleri giymiyordu.
- I wonder why Tom isn't wearing a lab coat.
- Tom'un neden laboratuvar önlüğü giymediğini merak ediyorum.
- Italians don't wear flip-flops, unless they're at the pool or beach.
- İtalyanlar havuzda ya da plajda olmadıkları sürece parmak arası terlik giymezler.
- Most of the clothes that Canadians wear are made outside of Canada.
- Kanadalıların giydikleri giysilerin çoğu Kanada'nın dışında yapılmaktadır.
- What you're wearing isn't appropriate for where we're going.
- Giydiğin şey gideceğimiz yere uygun değil.
- Tom isn't wearing any shoes.
- Tom hiç ayakkabı giymiyor.
- Hats aren't allowed to be worn inside the clubhouse.
- Kulüp binasında şapka giyilmesine izin verilmiyor.
- You're wearing your sweater inside out.
- Kazağını ters giymişsin.
- You're not going to wear that, are you?
- Onu giymeyeceksin, değil mi?
- Though she did not wear expensive clothes, she was neatly dressed.
- Pahalı kıyafetler giymemesine rağmen, düzgün giyinmişti.
- She wore a blue dress made by her mother for the concert.
- Konser için annesinin diktiği mavi bir elbise giymişti.
- I wear a size 37.
- 37 numara giyiyorum.
- The hunter wore camouflage clothing.
- Avcı kamuflaj kıyafeti giyiyordu.
- She was wearing long boots.
- O, uzun çizmeler giyiyordu.
- Can you tell us what you're wearing?
- Bize ne giydiğini söyleyebilir misin?
- Wear whatever you want to wear.
- Ne giymek istiyorsan giy.
- I'm not wearing any pants.
- Pantolon giymiyorum.
- I think I will wear this red sweater.
- Sanırım bu kırmızı kazağı giyeceğim.
- Don't you ever wear any color other than black?
- Hiç siyahtan başka bir renk giymez misin?
- I'm not sure what size she wears.
- Onun kaç beden giydiğinden emin değilim.
- If I were invisible, I wouldn't have to wear anything.
- Görünmez olsaydım, herhangi bir şey giymek zorunda kalmazdım.
- She's wearing high heels.
- O yüksek topuklu giyiyor.
- They're wearing expensive clothes.
- Pahalı kıyafetler giyiyorlar.
- The boss told Tom that he had to wear a suit and tie to work.
- Patron Tom'a işe giderken takım elbise giymesi ve kravat takması gerektiğini söyledi.
- Tom wasn't wearing baggy pants like Mary said he was.
- Tom, Mary'nin söylediği gibi bol pantolon giymiyordu.
- I wore my new suit on Monday.
- Pazartesi günü yeni takımımı giydim.
- Tom is still wearing his police uniform.
- Tom hala polis üniformasını giyiyor.
- I can't wear this old suit to that party.
- Bu eski takımı o partide giyemem.
- I wasn't wearing a coat.
- Bir palto giymiyordum.
- Are you seriously going to wear that?
- Ciddi ciddi bunu giyecek misin?
- I hear a lot of girls wear bikinis at that beach.
- O plajda bir sürü kızın bikini giydiğini duydum.
- Tom wore a new coat to school today.
- Tom bugün okula yeni bir palto giyerek geldi.
- I usually don't wear pajamas.
- Ben genellikle pijama giymem.
- He was wearing long boots.
- O, uzun botlar giyiyordu.
- Tom is wearing a new pair of shoes.
- Tom yeni bir çift ayakkabı giyiyor.
- Why are you wearing those clothes?
- Neden bu kıyafetleri giyiyorsun?
- The last time I saw Tom he was wearing a tuxedo.
- Tom'u son gördüğümde smokin giyiyordu.
- Tom often wears corduroys.
- Tom sık sık kadife pantolon giyer.
- I don't often wear a suit.
- Ben sık sık takım elbise giymem.
- Tom and I wore each other's clothes.
- Tom ve ben birbirimizin kıyafetlerini giydik.
- I'm wearing an orange T-shirt.
- Turuncu bir tişört giyiyorum.
- She wore a green dress.
- Yeşil bir elbise giymişti.
- He's wearing a kilt.
- O bir İskoç eteği giyiyor.
- I had to change clothes because what I was wearing wasn't appropriate for the situation.
- Kıyafetlerimi değiştirmek zorunda kaldım çünkü giydiklerim duruma uygun değildi.
- The school uniform is convenient because it can be worn for both informal and formal occasions.
- Okul üniforması kullanışlıdır çünkü hem resmi hem de gayri resmi durumlarda giyilebilir.
- Hiromi wears a new dress.
- Hiromi, yeni bir elbise giyiyor.
- You're wearing odd socks.
- Garip çoraplar giyiyorsun.
- When I was young I wouldn't wear pants.
- Gençken pantolon giymezdim.
- I wasn't wearing socks, so my feet got cold.
- Çorap giymediğim için ayaklarım üşüdü.
- Mary often wears blue dresses.
- Mary genellikle mavi elbiseler giyer.
- They're wearing their soccer uniforms.
- Futbol üniformalarını giyiyorlar.
- She's wearing a cool hat.
- O, hoş bir şapka giyiyor.
- What did you wear?
- Ne giydiniz?
- Men usually wear black suits and black ties to funerals.
- Erkekler cenazelerde genellikle siyah takım elbise giyer ve siyah kravat takarlar.
- These shoes are too tight to wear.
- Bu ayakkabılar giymek için çok dar.
- Tom said Mary has never seen him wearing a suit.
- Tom, Mary'nin onu hiç takım elbise giydiğini görmediğini söyledi.
- What size shoe does he wear?
- Kaç numara ayakkabı giyiyor?
- Tom was wearing baggy tan pants.
- Tom şalvar giyiyordu.
- Steve is wearing a black turtleneck.
- Steve siyah boğazlı kazak giyiyor.
- Tom is wearing a coat.
- Tom bir ceket giyiyor.
- She was wearing a green coat with a matching mini-skirt.
- O bir uygun mini etekle yeşil bir ceket giyiyordu.
- Tom always wears dark clothes.
- Tom her zaman koyu renk kıyafetler giyer.
- Tom couldn't fit into the pants he wore last summer.
- Tom geçen yaz giydiği pantolonun içine sığamıyordu.
- The short woman wears a gray suit.
- Kısa boylu kadın gri bir takım giyiyor.
- Tom wore an old pair of shoes.
- Tom eski bir çift ayakkabı giydi.
- She wore a beautiful dress.
- O, güzel bir elbise giymişti.
- Tom is wearing my cap, isn't he?
- Tom benim şapkamı giyiyor, değil mi?
- I'd rather wear ugly clothes than wear no clothes at all.
- Hiç kıyafet giymemektense çirkin kıyafetler giymeyi tercih ederim.
- Tom and Mary are both wearing what they wore yesterday.
- Tom ve Mary dün giydiklerini bugün de giyiyorlar.
- What should I wear tonight?
- Bu gece ne giymeliyim?
- I'll wear the blue dress.
- Mavi elbiseyi giyeceğim.
- Tom was wearing a blue shirt and blue jeans.
- Tom mavi bir gömlek ve mavi bir kot pantolon giyiyordu.
- It was cold last night, yet he didn't wear a coat.
- Dün gece hava soğuktu, ama o ceket giymedi.
- Tom is wearing an expensive-looking pair of boots.
- Tom pahalı görünümlü çizmeler giyiyor.
- She was wearing dark brown shoes.
- O koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.
- Look at what he's wearing!
- Onun giydiğine bak!
- Everyone in this cult wears orange clothes, just like in jail.
- Bu tarikattaki herkes turuncu kıyafetler giyiyor, tıpkı hapishanedeki gibi.
- Why are you wearing short pants?
- Neden kısa pantolon giyiyorsun?
- Tom wore a Christmas sweater embroidered with reindeer.
- Tom ren geyiği ile işlemeli bir Noel kazağı giydi.
- Sarah wore a sari.
- Sarah bir sari giydi.
- Are you wearing my shoes?
- Benim ayakkabılarımı mı giyiyorsun?
- I wore the white dress.
- Beyaz elbiseyi ben giydim.
- Tom was wearing a new coat.
- Tom yeni bir palto giyiyordu.
- She wore a sweater that she'd knitted herself.
- Kendi ördüğü kazağı giydi.
- Tom wore an old pair of shoes.
- Tom eski bir ayakkabı giydi.
- It's not appropriate to wear a red miniskirt to a funeral.
- Cenazede kırmızı mini etek giymek uygun değil.
- It looks like Tom only wears expensive clothes.
- Görünüşe göre Tom sadece pahalı kıyafetler giyiyor.
- The school rules require students to wear school uniforms.
- Okul kuralları öğrencilerin okul üniformaları giymelerini gerektiriyor.
- Tom wore hand-me-down clothes from his older brother.
- Tom, ağabeyinin elden düşme kıyafetlerini giyiyordu.
- Sami isn't going to wear this police uniform anymore.
- Sami artık bu polis üniformasını giymeyecek.
- We all wear uniforms to school.
- Hepimiz okula giderken üniforma giyeriz.
- Tom was wearing a tux.
- Tom bir smokin giyiyordu.
- Tom is wearing his coat.
- Tom ceketini giyiyor.
- He always wears black clothes.
- O her zaman siyah renkli kıyafetler giyer.
- He has long hair and wears jeans.
- Uzun saçı var ve pantolon giyer.
- Tom was wearing a new coat.
- Tom yeni bir ceket giyiyordu.
- I wore the white dress.
- Beyaz elbiseyi giydim.
- Young men often wear T-shirts instead of shirts.
- Genç erkekler genellikle gömlek yerine tişört giyerler.
- I've never seen Tom wear a hat.
- Tom'un bir şapka giydiğini asla görmedim.
- You should wear your own clothes.
- Kendi kıyafetlerini giymelisin.
- When I was young I wouldn't wear pants.
- Ben gençken pantolon giymezdim.
- Tom is wearing a biohazard suit.
- Tom biyolojik tehlike kıyafeti giyiyor.
- Please tell Tom to wear a suit.
- Lütfen Tom'a takım elbise giymesini söyle.
- I thought you'd wear something like that.
- Böyle bir şey giyeceğini düşünmüştüm.
- I hear a lot of girls wear bikinis at that beach.
- O sahilde çok sayıda kızın bikini giydiğini duyuyorum.
- Tom wore a black suit and tie.
- Tom siyah bir takım elbise ve kravat giymişti.
- We wear uniforms at our school.
- Okulumuzda üniforma giyiyoruz.
- If only she'd wear summer clothes.
- Keşke o yazlık giysiler giyse.
- Mary was wearing a red skirt.
- Mary kırmızı bir etek giyiyordu.
- Tom is wearing a nice hat.
- Tom güzel bir şapka giyiyor.
- I love what you're wearing.
- Giydiğin şeyi seviyorum.
- I wore a coat so I wouldn't catch a cold.
- Soğuk almayayım diye bir ceket giydim.
- You're always wearing the same clothes.
- Her zaman aynı kıyafetleri giyiyorsun.
- If Tom had been wearing a bullet-proof vest like the other police officers, he probably wouldn't have been killed.
- Tom da diğer polis memurları gibi kurşun geçirmez yelek giyseydi muhtemelen öldürülmezdi.
- The tall woman wears jeans.
- Uzun kadın kot pantolon giyiyor.
- What are Tom and Mary going to wear to the Halloween party?
- Tom ve Mary Cadılar Bayramı partisinde ne giyecekler?
- Tom is wearing a sweater.
- Tom kazak giyiyor.
- Steve is wearing a black turtleneck.
- Steve siyah bir balıkçı yaka giyiyor.
- Tom didn't think what Mary was wearing was appropriate for the occasion.
- Tom, Mary'nin giydiği şeyin duruma uygun olduğunu düşünmüyordu.
- You're wearing your T-shirt inside out.
- Tişörtünü ters giyiyorsun.
- Why are you wearing a coat?
- Neden palto giyiyorsun?
- Mary and Alice often wear the same thing.
- Mary ve Alice sık sık aynı şeyi giyiyor.
- Why are you wearing a sweater?
- Neden bir kazak giyiyorsun?
- We wear wool in winter.
- Kışın yün giyiyoruz.
- He was wearing a long black coat that reached almost to his ankles.
- O neredeyse ayak bileklerine kadar uzanan uzun bir siyah ceket giyiyordu.
- Tom wore a long, loose-fitting coat.
- Tom uzun bol ceket giydi.
- Tom was wearing a brown coat.
- Tom kahverengi bir ceket giyiyordu.
- I didn't even notice what Tom was wearing.
- Tom'un ne giyiyor olduğunu fark etmedim bile.
- Mary wore a long baggy T-shirt down to her knees.
- Mary dizlerine kadar uzanan uzun bol bir tişört giyiyordu.
- You need to wear thick socks to keep your feet warm.
- Ayaklarını sıcak tutmak için kalın çorap giymelisin.
- I noticed that Tom was wearing a new pair of shoes.
- Tom'un yeni bir çift ayakkabı giydiğini fark ettim.
- Do you remember what Cathy was wearing at the party?
- Cathy'nin partide ne giydiğini hatırlıyor musun?
- Why don't you wear a dress?
- Neden elbise giymiyorsun?
- Frankly, I don't like what you're wearing.
- Açıkçası, senin giydiklerini beğenmiyorum.
- Girls are wearing short skirts these days.
- Bugünlerde kızlar kısa etek giyiyor.
- I often wear boots.
- Sıklıkla bot giyerim.
- You should wear a hat that covers your ears when it's cold outside.
- Dışarıda hava soğuk olduğunda kulaklarını kapatan bir şapka giymelisin.
- Tom wore a camouflage jacket.
- Tom bir kamuflaj ceket giydi.
- She was wearing a blue coat.
- O, mavi bir ceket giyiyordu.
- He is wearing gloves.
- O, eldiven giyiyordu.
- Tom is wearing white socks.
- Tom beyaz çorap giyiyor.
- Tom is wearing an expensive Italian suit.
- Tom pahalı bir İtalyan takımı giyiyor.
- I wore this yesterday.
- Bunu dün giymiştim.
- Tom usually wears silk pajamas.
- Tom genellikle ipek pijama giyer.
- No matter what Tom wears, he looks cool.
- Tom ne giyerse giysin, havalı görünüyor.
- I want to get a hat like the one Tom is wearing.
- Tom'un giydiği gibi bir şapka almak istiyorum.
- Tom wore a dark sweater.
- Tom koyu renk bir kazak giymişti.
- She was wearing a red blouse.
- Kırmızı bir bluz giyiyordu.
- Sarah wore a sari.
- Sarah bir sari giymişti.
- Sami wore his police uniform.
- Sami polis üniformasını giymişti.
- Tom is wearing a coat that's too large for him.
- Tom onun için çok büyük olan bir ceket giyiyor.
- Do I have to wear this?
- Bunu giymek zorunda mıyım?
- I like to wear my skirts knee length.
- Eteklerimi diz boyu giymeyi severim.
- Mary had never worn a sari before.
- Mary daha önce hiç sari giymemişti.
- You weren't wearing a uniform the last time I saw you.
- Seni son gördüğümde bir üniforma giymiyordun.
- Who's wearing the blue T-shirt?
- Mavi tişörtü kim giyer?
- The bride was wearing a white wedding dress.
- Gelin beyaz bir gelinlik giyiyordu.
- Wear whatever you want.
- İstediğini giy.
- I don't have any clean clothes to wear.
- Giyecek hiç temiz elbisem yok.
- I don't have a thing to wear.
- Giyecek bir şeyim yok.
- Tom was wearing scuba gear.
- Tom dalgıç kıyafeti giyiyordu.
- I want you to wear your new dress.
- Yeni elbiseni giymeni istiyorum.
- Good-looking people are good-looking no matter what they wear.
- İyi görünümlü insanlar ne giyerlerse giysinler iyi görünümlüdür.
- I don't often wear a suit.
- Sık sık takım elbise giymem.
- Our team were wearing red shirts.
- Ekibimiz kırmızı gömlekler giyiyordu.
- Who'd want to wear that?
- Kim onu giymek ister?
- What Tom is wearing isn't appropriate.
- Tom'un giydiği şey uygun değil.
- You're wearing my pajamas.
- Benim pijamalarımı giyiyorsun.
- She often wears corduroys.
- Sık sık kadife pantolon giyer.
- I wasn't wearing a uniform.
- Üniforma giymiyordum.
- The Romans wore togas.
- Romalılar toga giyerlerdi.
- She was wearing a fur coat.
- O bir kürk ceket giymişti.
- One does not wear a red mini skirt to a funeral.
- Kimse cenazede kırmızı mini etek giymez.
- I want the same style of coat as you wear now.
- Şu an giydiğin ceketin aynısını istiyorum.
- Why aren't you wearing your gloves?
- Neden eldivenlerini giymiyorsun?
- Tom told Mary which dress to wear.
- Tom Mary'ye hangi elbiseyi giyeceğini söyledi.
- Tom usually wears jeans.
- Tom genellikle kot pantolon giyer.
- I wasn't wearing jeans yesterday.
- Dün kot pantolon giymiyordum.
- Mary never wears the same clothes twice in a week.
- Mary asla aynı kıyafeti bir hafta içinde iki kez giymez.
- Tom and I wear each other's clothes.
- Tom ve ben birbirimizin kıyafetlerini giyeriz.
- I want the same jacket as you are wearing.
- Giydiğin ceketin aynısından istiyorum.
- She was wearing a poodle skirt circa 1955.
- 1955'lerden kalma bir kaniş etek giyiyordu.
- I looked in my closet for something to wear, but couldn't find anything appropriate for the occasion.
- Giyecek bir şey için dolabıma baktım ama duruma uygun bir şey bulamadım.
- In former times one wore the national costume every day.
- Eskiden her gün ulusal kıyafet giyilirdi.
- What shall I wear when going there?
- Orada giderken ne giyeyim?
- I usually wear a white shirt to work.
- İşe giderken genelde beyaz gömlek giyerim.
- Police officers wear blue uniforms.
- Polis memurları mavi üniforma giyerler.
- It's cold so you should wear a coat.
- Hava soğuk, bu yüzden kaban giymelisin.
- Tom was wearing a black suit yesterday.
- Tom dün siyah bir takım giyiyordu.
- She's wearing low-rise jeans.
- O, düşük belli kot pantolon giyiyor.
- Tom isn't wearing any shoes.
- Tom ayakkabı giymiyor.
- Tom is wearing brown shoes.
- Tom kahverengi ayakkabı giyiyor.
- The short woman wears a gray suit.
- Kısa kadın gri bir takım elbise giyiyor.
- Tom is wearing a batik shirt.
- Tom batik tişört giyiyor.
- Hey, didn't you wear that shirt yesterday?
- Hey, bu gömleği dün giymemiş miydin?
- Mary wore a jumpsuit.
- Mary bir tulum giydi.
- I don't care what Tom wears.
- Tom'un ne giydiği umurumda değil.
- What do you usually wear?
- Genelde ne giyersin?
- You should probably buy something warm to wear.
- Muhtemelen giymek için sıcak tutan bir şeyler almalısın.
- These soldiers are wearing civilian clothes.
- Bu askerler sivil kıyafetler giyiyor.
- They're both wearing uniforms.
- Her ikisi de üniforma giyiyorlar.
- Tom was wearing a bulletproof vest.
- Tom kurşun geçirmez yelek giyiyordu.
- My mother always wears a kimono at home.
- Annem evde her zaman kimono giyer.
- Tom was wearing a brown suede coat.
- Tom kahverengi süet bir ceket giyiyordu.
- I've never seen Tom wearing jeans.
- Tom'u hiç kot pantolon giyerken görmedim.
- What do you usually wear to work?
- İşe giderken genelde ne giyersiniz?
- Why is Tom wearing a coat?
- Niçin Tom bir palto giyiyor?
- She was wearing a mink coat.
- Vizon kürk giyiyordu.
- The tall man wears a black suit.
- Uzun adam siyah bir takım elbise giyiyor.
- You need to wear a tuxedo.
- Smokin giymelisin.
- I'm never wearing these shoes again.
- Bu ayakkabıları bir daha asla giymeyeceğim.
- These men are wearing tights.
- Bu adamlar tayt giyiyorlar.
- Tom wore black jeans.
- Tom siyah kot pantolon giyiyordu.
- Tom asked Mary not to wear her red dress to the opera.
- Tom, Mary'den operaya giderken kırmızı elbisesini giymemesini istedi.
- Both Tom and I were wearing rubber gloves.
- Hem Tom hem de ben lastik eldivenler giyiyorduk.
- I've always wanted to wear a tux.
- Ben hep smokin giymek istedim.
- I'm too old to wear something like that.
- Öyle bir şey giymek için fazla yaşlıyım.
- I wear designer clothes myself.
- Ben tasarım kıyafetler giyerim.
- We wear the same size.
- Aynı bedeni giyiyoruz.
- Mary wore a red dress.
- Mary kırmızı bir elbise giydi.
- What are you going to wear to the party tonight?
- Bu gece parti için ne giyeceksin?
- You're not wearing any pants.
- Pantolon giymiyorsun.
- You're wearing the same clothes you were wearing yesterday, aren't you?
- Dün giydiğin kıyafetleri giyiyorsun, değil mi?
- Tom is wearing a blue sweater.
- Tom mavi bir kazak giyiyor.
- Do you wear shoes indoors?
- İçeride ayakkabı giyer misin?
- She was wearing a red bathing suit.
- Kırmızı bir mayo giyiyordu.
- Tom is wearing baggy pants.
- Tom bol dökümlü pantolon giyiyor.
- You can't wear that.
- Bunu giyemezsin.
- Mary wore a pale blue dress.
- Mary soluk mavi bir elbise giydi.
- He looks funny wearing those shoes.
- Bu ayakkabıları giyince komik görünüyor.
- I'm not wearing this.
- Ben bunu giymiyorum.
- You're wearing the clothes you wore yesterday.
- Dün giydiğin kıyafetleri giyiyorsun.
- Mary wore a long dress.
- Mary uzun bir elbise giymişti.
- Tom is wearing a suit.
- Tom takım elbise giyiyor.
- Tom is wearing nothing but his underwear.
- Tom iç çamaşırından başka bir şey giymiyor.
- Are you really going to wear that?
- Gerçekten onu giyecek misin?
- Tom wore one of my shirts yesterday.
- Tom dün benim tişörtlerimden birini giydi.
- He was wearing a threadbare suit.
- O çok eskimiş bir takım elbise giyiyordu.
- Why aren't you wearing anything?
- Neden bir şey giymiyorsun?
- Tom wore the same pair of jeans the whole year.
- Tom bütün yıl aynı pantolonu giydi.
- Tom's foot was once crushed by a woman wearing high heels in the train.
- Tom'un ayağı bir keresinde trende yüksek topuklu ayakkabı giyen bir kadın tarafından ezilmişti.
- I was wearing shorts yesterday.
- Dün şort giyiyordum.
- I always wear a tie to work.
- İşe giderken hep kravat giyerim.
- You'd better wear a sweater under your jacket.
- Ceketinin altına bir kazak giysen iyi olur.
- Tom likes to wear tight clothes.
- Tom dar kıyafetler giymeyi seviyor.
- Mary and Alice often wear the same thing.
- Mary ve Alice genellikle aynı şeyi giyerler.
- Tom wore long underwear.
- Tom uzun iç çamaşırı giydi.
- Tom is wearing a strange-looking hat today.
- Tom bugün tuhaf görünümlü bir şapka giyiyor.
- Tom is wearing a hooded raincoat.
- Tom bir kapüşonlu yağmurluk giyiyor.
- He wore a dark sweater.
- O koyu renkli bir kazak giymişti.
- Tom wore baggy jeans.
- Tom bol kot pantolon giymişti.
- Tom likes to wear boots.
- Tom bot giymeyi seviyor.
- I want you to wear your new dress.
- Yeni giysini giymeni istiyorum.
- The girl wearing the blue coat is my daughter.
- Mavi mont giyen kız benim kızım.
- The men are wearing short sleeves.
- Adamlar kısa kollu giyiyorlar.
- I almost always wear suspenders.
- Neredeyse her zaman pantolon askısı giyerim.
- Are you wearing heels?
- Topuklu mu giyiyorsun?
- She wore a sweater that she'd knitted herself.
- Kendi ördüğü bir kazağı giymişti.
- Cosmonauts wear spacesuits.
- Kozmonotlar uzay giysileri giyerler.
- We were all wearing gloves.
- Hepimiz eldiven giyiyorduk.
- Mary was wearing a bikini that last time I saw her.
- Mary onu son gördüğümde bikini giyiyordu.
- She always wears clothes which are out of fashion.
- Her zaman modası geçmiş kıyafetler giyer.
- Sami was wearing a gray hoodie.
- Sami gri bir kapüşon giyiyordu.
- Tom didn't wear a suit today.
- Tom bugün bir takım elbise giymedi.
- Tom didn't wear a uniform.
- Tom bir üniforma giymedi.
- She never wears green.
- Hiç yeşil giymez.
- Mary often wears high heels.
- Mary genellikle yüksek topuklu giyer.
- Are you going to wear that dress to the party?
- Partide o elbiseyi giyecek misin?
- I see you're wearing a new hat.
- Yeni bir şapka giydiğini görüyorum.
- You're not supposed to wear shoes in here.
- Burada ayakkabı giymemen gerekir.
- Some people don't wear pajamas.
- Bazı insanlar pijama giymez.
- I wore a hoody.
- Kapüşon giydim.
- Tom wore baggy jeans.
- Tom bol bir kot giyiyordu.
- Tom was wearing flip-flops and a Hawaiian shirt.
- Tom bir parmakarası terlik ve bir Hawaii gömleği giyiyordu.
- Tom was wearing a swimsuit.
- Tom mayo giyiyordu.
- Sami was wearing blue jeans.
- Sami mavi kot pantolon giyiyordu.
- You don't deserve to wear that uniform.
- O üniformayı giymeyi hak etmiyorsun.
- What did Tom wear yesterday?
- Tom dün ne giydi?
- Does Tom wear boots?
- Tom bot giyer mi?
- What are you wearing?
- Ne giyiyorsun?
- She was wearing a red skirt.
- Kırmızı bir etek giyiyordu.
- No one noticed that Tom wasn't wearing shoes.
- Tom'un ayakkabı giymediğini hiç kimse fark etmedi.
- I saw people wearing jeans.
- Kot pantolon giyen insanlar gördüm.
- I asked her who the man wearing the white hat was.
- Ona beyaz şapka giyen adamın kim olduğunu sordum.
- I'm not wearing this.
- Bunu giymiyorum.
- I am required to wear a suit and tie to work.
- İşe giderken takım elbise giyip kravat takmak zorundayım.
- This shirt is too small for me to wear.
- Bu gömlek benim giymem için fazla küçük.
- She wears a woolen sweater.
- Yün kazak giyiyor.
- I thought you'd wear something like that.
- Senin öyle bir şey giyeceğini düşündüm.
- Tom wore a dark blue suit.
- Tom lacivert bir takım giydi.
- New York City policemen wear dark blue uniforms.
- New York şehri polisleri koyu mavi üniforma giyerler.
- Tom was wearing a vintage T-shirt.
- Tom klasik bir tişört giyiyordu.
- Did you remember to wear warm socks?
- Kalın çorap giymeyi unutmadın değil mi?
- Tom is still wearing his police uniform.
- Tom hâlâ polis üniformasını giyiyor.
- He wore red pants.
- Kırmızı pantolon giydi.
- Mary wore a simple white dress.
- Mary, basit bir beyaz elbise giydi.
- She's wearing tights.
- Tayt giyiyor.
- Which size do you wear?
- Hangi bedeni giyiyorsun?
- She usually wears jeans.
- O genellikle kot pantolon giyer.
- Please tell Tom to wear a suit.
- Lütfen Tom'a bir takım elbise giymesini söyle.
- I wear jeans almost every day.
- Neredeyse her gün kot pantolon giyerim.
- She wore a white dress.
- O beyaz bir elbise giydi.
- If Tom had been wearing a bullet-proof vest like the other police officers, he probably wouldn't have died.
- Tom da diğer polis memurları gibi kurşun geçirmez yelek giyseydi muhtemelen ölmezdi.
- Tom often wears sandals.
- Tom genellikle sandalet giyer.
- Tom doesn't like girls who wear high heels.
- Tom yüksek topuklu ayakkabı giyen kızları sevmez.
- I wear a size 37.
- 37 numara giyerim.
- I always wear a blue shirt.
- Ben hep mavi bir gömlek giyerim.
- A lot of kids wear jeans.
- Bir sürü çocuk kot pantolon giyiyor.
- Tom was wearing an orange jumpsuit.
- Tom turuncu bir tulum giyiyordu.
- Mary is wearing a beautiful dress.
- Mary çok hoş bir kıyafet giyiyor.
- I often wear a hat in the winter.
- Kışın genellikle şapka giyerim.
- Tom was wearing a gray suit with a red tie.
- Tom kırmızı kravatla gri bir takım elbise giyiyordu.
- She is particular about what she wears.
- Ne giydiği konusunda çok titizdir.
- It's unlikely that the next person who walks through that door will be wearing short pants.
- O kapıdan geçen bir sonraki kişinin kısa pantolon giymesi pek olası değildir.
- I can't remember exactly what Tom was wearing.
- Tom'un ne giydiğini tam olarak hatırlayamıyorum.
- He wears Chinese-style clothes.
- Çin tarzı kıyafetler giyiyor.
- Both wore dark clothing.
- Her ikisi de koyu renk kıyafetler giymişti.
- She often wears corduroys.
- O sık sık fitilli pantolon giyer.
- The queen wore a very beautiful silver dress.
- Kraliçe çok güzel bir gümüş elbise giydi.
- Look at what Tom's wearing.
- Tom'un ne giydiğine bak.
- Who wears the pants in your family?
- Ailenizde kim pantolon giyer?
- I don't know what to wear.
- Ne giyeceğimi bilmiyorum.
- We all wear uniforms to school.
- Hepimiz okulda üniforma giyiyoruz.
- What size do you wear?
- Kaç beden giyiyorsunuz?
- The sisters wore matching dresses.
- Kız kardeşler uyumlu elbiseler giymişlerdi.
- She wore a beautiful dress.
- Güzel bir elbise giydi.
- I don't think I need to wear a coat today.
- Bugün bir cekey giymem gerektiğini sanmıyorum.
- Sami's girlfriend was wearing a sports bra.
- Sami'nin kız arkadaşı spor sutyeni giyiyordu.
- Why are you wearing a tux?
- Neden bir smokin giyiyorsun?
- In the summer I wear short-sleeved shirts.
- Yazın kısa kollu gömlek giyerim.
- In former times one wore the national costume every day.
- Eskiden biri her gün ulusal kostüm giyerdi.
- Tom was wearing a black T-shirt and designer jeans.
- Tom siyah bir tişört ve tasarımcı kotu giyiyordu.
- Tom is wearing a sombrero.
- Tom bir sombrero giyiyor.
- She was wearing a green coat with a matching mini-skirt.
- Yeşil bir ceket ve ona uygun bir mini etek giyiyordu.
- Tom is wearing a lab coat.
- Tom bir laboratuvar önlüğü giyiyor.
- She wore a red shirt and a black skirt.
- Kırmızı bir gömlek ve siyah bir etek giymişti.
- Tom wore a vest.
- Tom bir yelek giydi.
- Why are you wearing a tux?
- Neden smokin giyiyorsun?
- I don't like wearing high heels.
- Yüksek topuklu giymekten hoşlanmam.
- The last time I saw Tom he was wearing a blue cap.
- Tom'u en son gördüğümde mavi bir şapka giyiyordu.
- Do you wear a uniform to work?
- İşe giderken üniforma giyiyor musun?
- Why are you wearing those?
- Neden bunları giyiyorsun?
- I wasn't wearing socks, so my feet got cold.
- Çorap giymiyordum, bu yüzden ayaklarım üşüdü.
- Tom has bought a new suit, but he hasn't worn it yet.
- Tom yeni bir takım elbise aldı ama henüz giymedi.
- I'm wearing gloves.
- Eldiven giyiyorum.
- We are accustomed to wearing shoes.
- Ayakkabı giymeye alışığız.
- You should wear this more often.
- Bunu daha sık giymelisin.
- I often wear sandals during warm weather.
- Sıcak havalarda genellikle sandalet giyerim.
- Tom is wearing a baseball glove.
- Tom bir beyzbol eldiveni giyiyor.
- I don't think I need to wear a coat today.
- Bugün bir palto giymem gerektiğini sanmıyorum.
- Tom is wearing expensive clothes.
- Tom pahalı kıyafetler giyiyor.
- I've never seen her wear a hat.
- Onun bir şapka giydiğini hiç görmedim.
- Why do doctors wear white coats?
- Doktorlar neden beyaz önlük giyer?
- Mary asked Alice if she could borrow a dress to wear to the dance.
- Mary Alice'e dansta giymek için bir elbise ödünç alıp alamayacağını sordu.
- A beard doesn't make a philosopher, nor does wearing a cheap coat.
- Sakal insanı filozof yapmaz, ucuz palto giymek de öyle.
- Tom wanted to wear his new shoes.
- Tom yeni ayakkabılarını giymek istedi.
- Tom is wearing a new suit.
- Tom yeni bir takım elbise giyiyor.
- I have no idea what I'm going to wear.
- Ne giyeceğim konusunda fikrim yok.
- You're not supposed to wear that at school.
- Okulda bunu giymemen gerekiyordu.
- You're not supposed to wear your slippers down to the lobby.
- Terliklerinizi lobide giymemelisin.
- Wear a coat - it's cold out!
- Palto giyin, dışarısı soğuk!
- Tom wants me to buy a suit to wear to that job interview.
- Tom iş görüşmesine giderken giymek için bir takım elbise almamı istiyor.
- I'm wearing a sweater because I'm cold.
- Kazak giyiyorum çünkü üşüyorum.
- This shirt is too small for me to wear.
- Bu gömlek benim giymem için çok küçük.
- Tom wasn't wearing cowboy boots.
- Tom kovboy çizmeleri giymiyordu.
- Tom is required to wear a suit and tie to work.
- Tom'un işe giderken takım elbise giymesi ve kravat takması gerekiyor.
- Tom wore one of my shirts yesterday.
- Tom dün gömleklerimden birini giydi.
- He was wearing a tuxedo.
- Smokin giyiyordu.
- She never wears pants.
- O, asla pantolon giymez.
- He wears socks and shoes.
- O, çorap ve ayakkabı giyer.
- I'm going to wear these shoes on our date tonight.
- Bu akşamki randevumuzda bu ayakkabıları giyeceğim.
- Tom wasn't wearing his new coat.
- Tom yeni paltosunu giymiyordu.
- Mary wore clothes made by her mother.
- Mary annesinin yaptığı kıyafetleri giyerdi.
- We wear a uniform at school.
- Okulda üniforma giyiyoruz.
- He wore red trousers.
- O kırmızı pantolon giymişti.
- Mary was wearing a tight red dress.
- Mary dar bir kırmızı elbise giyiyordu.
- I love what you're wearing.
- Giydiklerinizi seviyorum.
- Tom said Mary has never seen him wearing a suit.
- Tom, Mary'nin onu hiç takım elbise giyerken görmediğini söyledi.
- Did you see what she was wearing?
- Onun ne giydiğini gördün mü?
- The tall man wears a black suit.
- O uzun boylu adam siyah bir takım elbise giyiyor.
- Tom wore a vest.
- Tom yelek giydi.
- I didn't wear a suit to my graduation ceremony.
- Mezuniyet törenimde takım elbise giymedim.
- What shirt will you wear to school today?
- Okula giderken bugün hangi gömleği giyeceksin?
- She told me which clothes would be good to wear.
- Bana hangi kıyafetleri giymemin iyi olacağını söyledi.
- Mary often wears high heels.
- Mary sık sık yüksek topuklu giyer.
- In the summer, I wear cotton shirts.
- Yazın pamuklu gömlekler giyerim.
- Tom has a T-shirt just like the one Mary is wearing.
- Tom'un tıpkı Mary'nin giydiği gibi bir tişörtü var.
- The police officer wore a bulletproof vest.
- Polis memuru kurşun geçirmez yelek giyiyordu.
- Are you wearing a brand-new suit?
- Yepyeni bir takım mı giyiyorsun?
- I wore this yesterday.
- Bunu dün giydim.
- Mary is wearing a short skirt today.
- Mary bugün kısa bir etek giyiyor.
- I wear jeans almost every day.
- Neredeyse her gün kot pantolon giyiyorum.
- Tom wants to wear jeans.
- Tom kot pantolon giymek istiyor.
- What size shoes does Tom wear?
- Tom kaç numara ayakkabı giyer?
- Tom was wearing a swimsuit.
- Tom bir mayo giyiyordu.
- She never wears green.
- O asla yeşil giymez.
- Do I have to wear a suit?
- Bir takım elbise giymek zorunda mıyım?
- He is wearing pyjamas.
- Pijama giyiyor.
- Tom didn't wear a suit today.
- Tom bugün takım elbise giymedi.
- She is wearing a woolen sweater.
- O, yünlü bir kazak giyiyor.
- You can wear your undershirt.
- Atletini giyebilirsin.
- Tom can wear anything he wants.
- Tom istediği her şeyi giyebilir.
- I'm sure I can find something for you to wear.
- Senin giymen için bir şey bulabileceğimden eminim.
- Girls are wearing short skirts these days.
- Kızlar bugünlerde kısa etek giyiyor.
- Tom is wearing a leather jacket.
- Tom deri ceket giymiş.
- Why are you wearing that?
- Neden bunu giyiyorsun?
- Tom is wearing gloves.
- Tom eldiven giyiyor.
- We agonized over what to wear.
- Biz ne giyeceğimizi enine boyuna düşündük.
- Tom wore black jeans and a white T-shirt.
- Tom siyah kot ve beyaz t-shirt giyiyordu.
- Sami wore Layla's tights.
- Sami, Leyla'nın taytını giyiyordu.
- I always wear boots when it rains or snows.
- Yağmur ya da kar yağdığında her zaman botlarımı giyerim.
- The short man wears a sweater.
- Kısa boylu adam kazak giyiyor.
- At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear.
- Camilerde kadınların giymesi için eşarp, etek ve hırka veriliyor.
- Tom is wearing what he wore yesterday.
- Tom dün ne giydiyse onu giyiyor.
- Tom is picky about what he wears.
- Tom ne giydiği hakkında seçici.
- Tom is wearing a white cotton T-shirt.
- Tom beyaz pamuklu bir tişört giyiyor.
- Tom is wearing a tuxedo.
- Tom smokin giyiyor.
- Tom is wearing what he wore yesterday.
- Tom dün giydiğini giyiyor.
- Both girls are wearing white suits.
- İki kız da beyaz takım elbise giyiyor.
- Both Tom and I were wearing rubber gloves.
- Tom da ben de lastik eldiven giyiyorduk.
- Tom wasn't wearing shoes.
- Tom ayakkabı giymiyordu.
- They like to wear bright colors.
- Parlak renkler giymeyi severler.
- Tom is wearing clothes that are too big for him.
- Tom kendisine çok büyük gelen kıyafetler giyiyor.
- To avoid confusion, the teams wore different colors.
- Karışıklığı önlemek için, takımlar farklı renkler giydi.
- I've never seen him wearing jeans.
- Onun pantolon giydiğini asla görmedim.
- Doesn't Tom ever wear a suit?
- Tom hiç takım elbise giymez mi?
- I like the dress Mary is wearing.
- Mary'nin giydiği elbiseyi beğeniyorum.
- Mary was wearing men's clothing.
- Mary erkek kıyafetleri giyiyordu.
- Tom isn't wearing a suit.
- Tom bir takım elbise giymiyor.
- Mary looks cute no matter what she wears.
- Mary ne giyerse giysin sevimli görünüyor.
- Do you think it's wise to wear your uniform today?
- Bugün üniforma giymenin akıllıca olduğunu düşünüyor musunuz?
- Why are you wearing a sweater?
- Sen neden kazak giyiyorsun?
- She always wears fashionable clothes.
- O her zaman moda kıyafetler giyer.
- Tom was wearing a white lab coat.
- Tom beyaz bir laboratuvar önlüğü giyiyordu.
- Tom was wearing jeans and a T-shirt.
- Tom kot ve tişört giyiyordu.
- Ever since we've been wearing clothes, we haven't known one another.
- Kıyafet giymeye başladığımızdan beri birbirimizi tanımıyoruz.
- She wears beautiful clothes.
- Güzel kıyafetler giyerdi.
- I often wear black clothes.
- Genellikle siyah kıyafetler giyerim.
- Tom is wearing a new suit today.
- Tom bugün yeni bir takım elbise giyiyor.
- Tom is wearing black leather gloves.
- Tom siyah deri eldiven giyiyor.
- Linda wore modest dresses all the time.
- Linda her zaman mütevazı elbiseler giyerdi.
- What are you going to wear to the party?
- Partide ne giyeceksin?
- I should've worn gloves.
- Eldiven giymeliydim.
- Do you like the jacket that Tom is wearing?
- Tom'un giydiği ceketi beğeniyor musun?
- Tom wanted to wear jeans.
- Tom kot pantolon giymek istedi.
- I am not wearing any underwear.
- İç çamaşırı giymiyorum.
- She bought a shirt for him to wear to the party.
- Partide giymesi için ona bir gömlek aldı.
- Mary was wearing a pink blouse with matching miniskirt.
- Mary pembe bir bluz ve ona uygun mini etek giyiyordu.
- Tom only wears a suit on special occasions.
- Tom sadece özel günlerde takım elbise giyer.
- Tom was wearing shoes, but he wasn't wearing socks.
- Tom ayakkabı giyiyordu ama çorap giymiyordu.
- Employees must wear a uniform.
- Çalışanlar üniforma giymek zorunda.
- We are wearing a coat because it's cold here.
- Burada hava soğuk olduğu için bir ceket giyiyoruz.
- She was wearing a black hat.
- O, siyah bir şapka giyiyordu.
- Why are you wearing a pink T-shirt, Tom?
- Neden bir pembe tişört giyiyorsun, Tom?
- She wore a plain blue dress.
- O, düz mavi bir elbise giydi.
- I'm not sure what size she wears.
- Kaç numara giydiğinden emin değilim.
- It's unlikely that the next person who walks through that door will be wearing short pants.
- Şu kapıdan giren bir sonraki kişinin kısa pantolon giymesi pek olası değil.
- I don't want to wear this stupid dress!
- Bu aptal elbiseyi giymek istemiyorum!
- She was wearing nothing but her underwear.
- O, iç çamaşırından başka bir şey giymiyordu.
- Because she has a good figure, whatever she wears suits her.
- Güzel bir vücudu olduğu için ne giyse yakışıyor.
- Mary wore knee-high boots.
- Mary diz üstü çizme giyiyordu.
- Judy decided to wear her new bikini.
- Judy yeni bikinisini giymeye karar verdi.
- To tell the truth, I don't like what you're wearing.
- Doğruyu söylemek gerekirse, giydiğini beğenmedim.
- She wears high heels to make herself look taller.
- Kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- I'd like everyone to wear nice clothes.
- Herkesin güzel kıyafetler giymesini istiyorum.
- I'm wearing new shoes, so I don't want to walk too far today.
- Yeni ayakkabılar giyiyorum, bu yüzden bugün fazla yürümek istemiyorum.
- Some will be wearing new uniforms next year.
- Bazıları gelecek yıl yeni üniformalar giyecek.
- Tom wears clothes made by his mother.
- Tom annesi tarafından yapılan kıyafetler giyer.
- Tom wasn't wearing a blue sweater.
- Tom mavi bir kazak giymiyordu.
- I don't wear suggestive clothing.
- Müstehcen kıyafetler giymem.
- She's wearing ankle boots.
- Bilek bot giymiş.
- He wore a coat too large for him.
- Kendisi için çok büyük bir palto giymiş.
- Tom was wearing a black turtleneck.
- Tom siyah bir balıkçı kazağı giyiyordu.
- Look at what Tom's wearing.
- Tom'un giydiğine bak.
- You are wearing your socks inside out.
- Çoraplarını ters giymişsin.
- Mary is wearing a new outfit.
- Mary yeni bir kıyafet giymiş.
- My father usually wears a hat when he goes out.
- Dışarı çıktığında babam genellikle bir şapka giyer.
- Tom wasn't wearing a uniform.
- Tom üniforma giymiyordu.
- Didn't you wear that yesterday?
- Onu dün giymedin mi?
- It's something a bit different and the people I was hanging around with wore them.
- Bu biraz farklı bir şey ve birlikte takıldığım insanlar bundan giyiyordu.
- If you want me to wear those boots, I'll wear those boots.
- O botları giymemi istiyorsan o botları giyeceğim.
- He wore red trousers.
- Kırmızı pantolon giydi.
- Tom was wearing a T-shirt and a baseball cap.
- Tom bir tişört ve beyzbol şapkası giyiyordu.
- Tom wore a V-neck T-shirt.
- Tom V yakalı bir tişört giymişti.
- Tom wore a suit and tie.
- Tom takım elbise ve kravat giydi.
- He wears a wool sweater.
- Yün bir kazak giyiyor.
- I'm wearing a sweater because I'm cold.
- Üşüdüğümden dolayı bir kazak giyiyorum.
- Tom thought what Mary was wearing wasn't appropriate for a formal party.
- Tom Mary'nin giydiğinin resmî bir parti için uygun olmadığını düşünüyordu.
- Mary was wearing a knee-length blue dress.
- Mary diz boyu bir mavi elbise giyiyordu.
- Tom wore jeans and a cowboy hat.
- Tom kot pantolon ve kovboy şapkası giymişti.
- I think Tom's grandmother is too old to be wearing a bikini.
- Bence Tom'un büyükannesi bikini giymek için çok yaşlı.
- I often wear blue shirts.
- Sık sık mavi gömlek giyerim.
- You need to wear a tuxedo.
- Bir smokin giymen lazım.
- Mary wore a plain blue dress.
- Mary düz mavi bir elbise giymişti.
- Tom and Mary even always wear the same color clothes.
- Hatta Tom ve Mary hep aynı renk kıyafetler giyerler.
- Tom and Mary were both wearing heavy winter coats.
- Tom ve Mary ağır kışlık paltolar giyiyorlardı.
- Tom didn't wear jeans yesterday.
- Tom dün kot pantolon giymedi.
- Please look at the girl who wore the blue clothes.
- Lütfen mavi elbise giymiş kıza bak.
- I know you didn't want Tom to wear your clothes, but his were all wet.
- Tom'un senin kıyafetlerini giymesini istemediğini biliyorum ama onunkiler ıslaktı.
- Tom doesn't often wear a suit.
- Tom sık sık takım elbise giymez.
- I never wear a hat.
- Hiç şapka giymem.
- I like the dress you're wearing.
- Giydiğin elbiseyi beğendim.
- She wore a vest.
- Bir yelek giydi.
- To avoid confusion, the teams wore different colors.
- Karışıklığı önlemek için takımlar farklı renkler giydi.
- As a child, I’d only wear trousers.
- Çocukken sadece pantolon giyerdim.
- Tom wore a dark blue suit.
- Tom koyu mavi bir takım elbise giydi.
- They are all wearing uniforms.
- Hepsi üniforma giyiyor.
- He was wearing long boots.
- Uzun çizmeler giyiyordu.
- Teenagers often wear strange clothes.
- Gençler genellikle garip kıyafetler giyerler.
- You're always wearing the same clothes.
- Hep aynı kıyafetleri giyiyorsun.
- No matter what Tom wears, he always looks great.
- Tom ne giyerse giysin, her zaman muhteşem görünür.
- Tom asked Mary to wear a blue dress.
- Tom, Mary'den mavi bir elbise giymesini istedi.
- Tom always wears sunglasses and a trench coat.
- Tom her zaman güneş gözlüğü ve bir trençkot giyer.
- The princess wore a golden dress.
- Prenses altın bir elbise giyiyordu.
- She was wearing a red bathing suit.
- O, kırmızı bir mayo giyiyordu.
- Kaikai is wearing blue clothes to go to the kindergarten.
- Kaikai anaokuluna gitmek için mavi kıyafetler giyiyor.
- I have no idea what I'm going to wear.
- Ne giyeceğim hakkında hiçbir fikrim yok.
- Do you have anything to wear to the dance?
- Dansta giymek için bir şeyin var mı?
- Tom is wearing John's T-shirt.
- Tom, John'un tişörtünü giyiyor.
- He wore old shoes.
- Eski ayakkabılar giyiyordu.
- Sami is wearing his hoodie.
- Sami kapüşonlu kazağını giymiş.
- Tom is wearing baggy pants.
- Tom bol pantolon giyiyor.
- Tom rarely wears dark colors.
- Tom nadiren koyu renk giyer.
- Tom wasn't wearing cowboy boots.
- Tom kovboy çizmesi giymiyordu.
- I usually don't wear pajamas.
- Genelde pijama giymem.
- In the summer, I wear short-sleeve shirts.
- Yazın kısa kollu tişörtler giyerim.
- When I travel, I don't wear armor.
- Seyahat ederken zırh giymem.
- Mary wore knee-high socks.
- Mary diz üstü çorap giyiyordu.
- He wore a new coat to school today.
- Bugün okula yeni bir palto giyerek geldi.
- You're wearing my shoes.
- Benim ayakkabılarımı giyiyorsun.
- Tom was wearing John's pajamas.
- Tom John'un pijamalarını giyiyordu.
- Young men often wear T-shirts instead of shirts.
- Genç erkekler gömlek yerine sıklıkla tişört giyerler.
- I won't wear that dress.
- O elbiseyi giymeyeceğim.
- Tom was wearing an old pair of shoes.
- Tom eski bir çift ayakkabı giyiyordu.
- Tom is wearing John's shoes.
- Tom, John'un ayakkabılarını giyiyor.
- What do you want me to wear?
- Ne giymemi istiyorsunuz?
- Tom was wearing a sweater.
- Tom bir kazak giyiyordu.
- She wears a girdle.
- Korse giyiyor.
- Tom wasn't wearing his new hat.
- Tom yeni şapkasını giymiyordu.
- Do you remember what Tom was wearing yesterday?
- Tom'un dün ne giydiğini hatırlıyor musun?
- I've always wanted to wear a tux.
- Hep smokin giymek istemişimdir.
- You are wearing your socks inside out.
- Çoraplarını ters giyiyorsun.
- I'd rather wear ugly clothes than wear no clothes at all.
- Hiç elbise giymemektense çirkin kıyafetler giymeyi tercih ederim.
- Tom wasn't wearing socks, so his feet were cold.
- Tom çorap giymiyordu, bu yüzden ayakları üşüyordu.
- My mother wouldn't let me wear one in high school.
- Annem lisede bir tane giymeme izin vermezdi.
- It took Mary a long time to choose which dress to wear to the dance.
- Mary'nin dansa giderken hangi elbiseyi giyeceğini seçmesi zaman aldı.
- She wore a simple dress.
- Sade bir elbise giymişti.
- I'm going to wear my blue jacket.
- Mavi ceketimi giyeceğim.
- Tom wore a suit and tie.
- Tom takım elbise giydi ve kravat taktı.
- He is wearing a wool sweater.
- Yün kazak giyiyor.
- You're wearing the wrong shoes.
- Yanlış ayakkabıları giyiyorsun.
- Why are you wearing a coat?
- Neden bir ceket giyiyorsun?
- Nowadays, Japanese people rarely wear kimonos.
- Günümüzde, Japon halkı nadiren kimono giyerler.
- You are wearing your shirt inside out.
- Gömleğini ters giymişsin.
- Don't forget to wear a hat.
- Şapka giymeyi unutma.
- He's required to wear a suit and tie to work.
- İşe giderken takım elbise giymesi ve kravat takması gerekiyor.
- Tom is wearing a bathrobe.
- Tom bir bornoz giyiyor.
- Both Tom and Mary were wearing trench coats.
- Hem Tom hem de Mary trençkot giyiyorlardı.
- Are you seriously going to wear that?
- Cidden bunu giyecek misin?
- I wasn't wearing a coat.
- Palto giymiyordum.
- Tom is wearing long johns.
- Tom uzun don giyiyor.
- The last time I saw Tom he was wearing a hospital gown.
- Tom'u son gördüğümde hastane önlüğü giyiyordu.
- The prisoner wore an orange jumpsuit.
- Mahkum turuncu bir tulum giyiyordu.
- Tom was wearing a trench coat.
- Tom trençkot giyiyordu.
- I'm wearing new shoes, so I don't want to walk too far today.
- Yeni ayakkabılar giyiyorum, bu yüzden bugün fazla uzağa yürümek istemiyorum.
- You're wearing my hat.
- Şapkamı giyiyorsun.
- This girl is wearing a burkini.
- Bu kız burkini giyiyor.
- Do you know what Tom was wearing?
- Tom'un ne giydiğini biliyor musunuz?
- Tom isn't wearing a suit.
- Tom takım elbise giymiyor.
- Unfortunately, Tom wasn't wearing a life jacket.
- Ne yazık ki Tom can yeleği giymiyordu.
- Do you think it's wise to wear your uniform today?
- Sence bugün üniformanı giymek akıllıca mı?
- Wear what clothes you want.
- İstediğin kıyafetleri giy.
- I don't think I need to wear a coat today.
- Bugün palto giymem gerektiğini sanmıyorum.
- It's cold so you should wear a coat.
- Hava soğuk, bu yüzden palto giymelisin.
- Tom has been wearing a blue sweater.
- Tom mavi bir kazak giyiyor.
- Dan was last seen wearing blue jeans and a black leather jacket.
- Dan en son mavi kot pantolon ve siyah deri ceket giyerken görüldü.
- There are no special rules about what clothes we have to wear.
- Hangi kıyafetleri giymemiz gerektiği konusunda özel bir kural yok.
- I hardly ever wear my red sweater.
- Kırmızı kazağımı neredeyse hiç giymiyorum.
- Tom is wearing a black coat today.
- Tom bugün siyah bir ceket giyiyor.
- Mary has a ton of old dresses to give away, about ten of which have never been worn.
- Mary'nin vermek istediği bir ton eski elbisesi var, bunlardan yaklaşık on tanesi hiç giyilmemiş.
- She was wearing a white T-shirt.
- O beyaz bir tişört giyiyordu.
- The school uniform is convenient because it can be worn for both informal and formal occasions.
- Hem resmi hem de gayri resmi durumlarda giyilebildiği için okul üniforması pratiktir.
- She was wearing long boots.
- Uzun çizmeler giyiyordu.
- Tom often wears cowboy boots and a cowboy hat.
- Tom genellikle kovboy çizmeleri ve kovboy şapkası giyer.
- She was wearing a strange hat.
- O garip bir şapka giyiyordu.
- Tom was wearing a suit.
- Tom bir takım elbise giyiyordu.
- What kind of clothes do you usually wear to school?
- Okul için genellikle ne tür elbiseler giyersin?
- Why are you wearing those?
- Niçin onları giyiyorsunuz?
- Do you remember what you were wearing the first time I met you?
- Seninle ilk tanıştığımda ne giydiğini hatırlıyor musun?
- Tom wasn't wearing a life jacket.
- Tom bir can yeleği giymiyordu.
- It's raining, but she's not wearing a coat.
- Yağmur yağıyor fakat o bir ceket giymiyor.
- I asked Tom not to wear his sister's clothes.
- Tom'dan kız kardeşinin kıyafetlerini giymemesini istedim.
- When I last saw him, he was wearing a blue shirt and white slacks.
- Onu son gördüğümde, o mavi bir gömlek ve beyaz pantolon giyiyordu.
- I wasn't wearing anything.
- Hiçbir şey giymiyordum.
- Was your father wearing a sweater last night?
- Baban dün gece kazak giymiş miydi?
- Tom wasn't wearing a suit.
- Tom takım elbise giymiyordu.
- The school rules require students to wear school uniforms.
- Okul kuralları öğrencilerin okul üniforması giymesini gerektiriyor.
- Mary wore a long dress.
- Mary uzun elbise giymişti.
- Mary and Alice wore matching outfits.
- Mary ve Alice aynı kıyafetleri giymişlerdi.
- She wore a red dress.
- Kırmızı bir elbise giymişti.
- I'd never wear a shell suit.
- Ben asla bir eşofman giymem.
- What will you wear?
- Ne giyeceksin?
- This is something I wore when I was much younger.
- Bu çok daha gençken giydiğim bir şey.
- It's cold so you should wear a coat.
- Hava soğuk bu yüzden bir manto giymelisin.
- Tom didn't notice what Mary was wearing.
- Tom, Mary'nin ne giydiğini fark etmedi.
- They're both wearing uniforms.
- Her ikisi de üniforma giyiyor.
- Wear this coat, or you will catch a cold.
- Bu paltoyu giy, yoksa üşüteceksin.
- Tom is wearing the shirt that Mary gave him.
- Tom, Mary'nin ona verdiği tişörtü giyiyor.
- Mary wore a white dress.
- Mary beyaz bir elbise giydi.
- I often wear jeans and a T-shirt.
- Genellikle kot pantolon ve bir t-shirt giyerim.
- You can wear your undershirt.
- Fanilanı giyebilirsin.
- I didn't wear a suit to my graduation ceremony.
- Mezuniyet törenim için bir takım elbise giymedim.
- They wore identical dresses.
- Onlar aynı elbiseleri giydiler.
- He took off his coat because it was getting too hot to wear it.
- Ceketini çıkardı çünkü giymek için çok sıcak olmaya başlamıştı.
- Why don't you wear summer clothes?
- Neden yaz kıyafetleri giymiyorsun?
- Tom is wearing a new hat.
- Tom yeni bir şapka giyiyor.
- He wore old shoes.
- O, eski ayakkabılar giydi.
- I should've worn short sleeves.
- Kısa kollu giymeliydim.
- Layla is wearing a new scarf.
- Leyla yeni bir eşarp giyiyor.
- Mary is wearing demure clothes.
- Mary ağırbaşlı kıyafetler giyiyor.
- Would Tom let me wear this?
- Tom bunu giymeme izin verir mi?
- Tom wore long johns.
- Tom uzun don giyerdi.
- She wore a white dress.
- Beyaz bir elbise giydi.
- I think I'll wear this red sweater.
- Sanırım bu kırmızı kazağı giyeceğim.
- Tom was wearing shorts.
- Tom şort giyiyordu.
- I've never seen them wear hats.
- Onların şapka giydiğini hiç görmedim.
- Why are you wearing a sweater?
- Neden bir kazak giyiyorsunuz?
- Tom would never wear a coat that looked like that.
- Tom asla böyle bir palto giymezdi.
- If the shoe fits, wear it.
- Ayakkabı uyuyorsa, giy.
- She's wearing a loose coat.
- O gevşek bir ceket giyiyor.
- She wore a loose jacket.
- Bol bir ceket giydi.
- Who cares what Tom wears?
- Tom'un ne giydiği kimin umurunda?
- Tom always wears fashionable clothes.
- Tom her zaman şık kıyafetler giyer.
- I don't often wear this color.
- Bu rengi pek sık giymem.
- Tom likes to wear boots.
- Tom bot giymekten hoşlanır.
- It's easier for me to wear this dress now that I'm thin.
- Şimdi zayıf olduğumdan dolayı bu kıyafeti giymek benim için daha kolay.
- I'm sure we'll find something you can wear.
- Giyebileceğiniz bir şey bulacağımızdan eminim.
- Mary wore a jumpsuit.
- Mary bir tulum giyiyordu.
- Tom isn't used to wearing shoes.
- Tom ayakkabı giymeye alışık değil.
- I didn't even have to wear shoes.
- Ayakkabı giymek zorunda bile değilim.
- Tom would never wear a coat that looked like that.
- Tom öyle görünen bir ceketi asla giymezdi.
- What are you wearing to graduation?
- Mezuniyette ne giyeceksin?
- Do you like the jacket that Tom is wearing?
- Tom'un giydiği ceketi seviyor musun?
- I wore one.
- Ben bir tane giydim.
- I want you to wear this.
- Bunu giymenizi istiyorum.
- Let's buy something for you to wear to the party.
- Partide giymen için bir şeyler alalım.
- Are you really going to wear that dress?
- Gerçekten o elbiseyi giyecek misin?
- Mary is wearing high heels.
- Mary yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- Tom is wearing a bulletproof vest.
- Tom bir kurşun geçirmez yelek giyiyor.
- Mary wore a flowery skirt.
- Mary çiçekli bir etek giymişti.
- The tall woman wears jeans.
- Uzun boylu kadın kot pantolon giyiyor.
- We wear wool in winter.
- Biz kış aylarında yünlü giyeriz.
- I noticed that Tom was wearing a new pair of shoes.
- Ben Tom'un yeni bir çift ayakkabı giydiğini fark ettim.
- Tom was not wearing socks.
- Tom çorap giymiyordu.
- Tom wasn't wearing a life jacket.
- Tom can yeleği giymiyordu.
- Tom was wearing black leather pants and a black leather jacket.
- Tom siyah deri pantolon ve siyah deri ceket giyiyordu.
- Tom wasn't wearing baggy pants like Mary said he was.
- Tom Mary'nin giydiğini söylediği gibi bol pantolon giymiyordu.
- Tom and Mary are both wearing brown hats.
- Hem Tom hem de Mary kahverengi şapka giyiyorlar.
- Mary wore a simple white dress.
- Mary sade beyaz bir elbise giymişti.
- Most of the clothes that Europeans wear are made outside of Europe.
- Avrupalıların giydikleri giysilerin çoğu Avrupa'nın dışında yapılmaktadır.
- You are required to wear a suit and tie to work, aren't you?
- İşe giderken takım elbise giyip kravat takmanız gerekiyor, değil mi?
- I won't wear that dress.
- Ben o elbiseyi giymeyeceğim.
- Mary doesn't want to wear expensive brand name clothes.
- Mary pahalı marka kıyafetler giymek istemiyor.
- Layla was wearing a long sweater.
- Layla uzun bir kazak giyiyordu.
- He was wearing a dinner jacket.
- O, bir smokin giyiyordu.
- Do you wear those shoes often?
- Bu ayakkabıları sık sık giyer misin?
- He didn't want to wear the sweater that his mother had gotten him for his birthday.
- Annesinin doğum günü için aldığı kazağı giymek istemedi.
- The girl wore a light blue kimono.
- Kız açık mavi bir kimono giydi.
- They like to wear bright colors.
- Onlar parlak renkler giymeyi severler.
- She is wearing dancing shoes.
- O dans ayakkabıları giyiyor.
- Tom always wears nice clothes.
- Tom her zaman güzel kıyafetler giyer.
- Where did you wear them?
- Onları nerede giydin?
- Mary was wearing short shorts.
- Mary kısa şort giyiyordu.
- I wear an overcoat in the winter.
- Kışın bir palto giyerim.
- She wears a girdle.
- O bir korse giyiyor.
- Tom was wearing a nice suit.
- Tom güzel bir takım giyiyordu.
- Tom likes wearing white socks with his sandals.
- Tom sandaletleriyle beyaz çorap giymeyi seviyor.
- All of the boys were wearing gloves.
- Bütün çocuklar eldiven giyiyordu.
- The girl wearing the blue coat is my daughter.
- Mavi ceket giyen kız benim kızım.
- Who would wear that?
- Onu kim giyer ki?
- I don't usually wear a suit.
- Genelde takım elbise giymem.
- Meg was the only girl that was wearing jeans.
- Meg kot pantolon giyen tek kızdı.
- Tom was wearing a gray suit and a red tie.
- Tom gri bir takım elbise giymiş ve kırmızı bir kravat takmıştı.
- Mary wore a plain blue dress.
- Mary düz bir mavi elbise giydi.
- Tom was wearing a suit.
- Tom takım elbise giyiyordu.
- The man is wearing grubby clothes.
- Adam kirli kıyafetler giyiyor.
- Are you wearing shoes?
- Ayakkabı giyiyor musun?
- These shoes are too small for me to wear.
- Bu ayakkabılar benim giymem için çok küçük.
- Tom is still wearing his work clothes.
- Tom hala iş kıyafetlerini giyiyor.
- The nurse wore scrubs.
- Hemşire ameliyat önlüğü giydi.
- Tom is the only one wearing a suit.
- Takım elbise giyen tek kişi Tom'dur.
- I always wear a hat in the summer.
- Ben yazın her zaman şapka giyerim.
- Wear a blue dress.
- Mavi bir elbise giy.
- Mary did not wear her life vest.
- Mary can yeleğini giymedi.
- Tom looks funny wearing those shoes.
- Tom bu ayakkabıları giyince komik görünüyor.
- I wear a suit and tie.
- Takım elbise giyerim ve kravat takarım.
- Layla was wearing a gorgeous hijab.
- Leyla harika bir başörtüsü giyiyordu.
- She wears flamboyant clothes to draw attention.
- Dikkat çekmek için gösterişli kıyafetler giyiyor.
- Do those girls wear white skirts?
- O kızlar beyaz etek mi giyiyor?
- Even though I was wearing gloves, my fingers were cold.
- Eldiven giymiş olmama rağmen parmaklarım üşümüştü.
- Tom wore a black suit and tie.
- Tom siyah bir takım elbise giydi ve kravat taktı.
- Amy wants something new to wear.
- Amy giymek için yeni bir şey istiyor.
- I often wear black clothes.
- Sıklıkla siyah giysiler giyerim.
- Tom was wearing jeans.
- Tom kot pantolon giyiyordu.
- Tom rarely wears dark colors.
- Tom nadiren koyu renkler giyer.
- He was not wearing a warm coat.
- O, sıcak bir ceket giymiyordu.
- Tom is wearing a coat that's way too large for him.
- Tom onun için çok büyük olan bir ceket giyiyor.
- Tom wore a white jacket.
- Tom beyaz bir ceket giydi.
- She was wearing a splendid outfit.
- Muhteşem bir kıyafet giymişti.
- Why are you wearing those clothes?
- Neden o kıyafetleri giyiyorsun?
- I want to wear jeans.
- Kot pantolon giymek istiyorum.
- Tom is wearing long johns.
- Tom paçalı don giyiyor.
- I love the outfit you're wearing.
- Giydiğin kıyafete bayıldım.
- She's wearing a loose coat.
- Bol bir palto giyiyor.
- Why are you wearing my coat?
- Neden benim ceketimi giyiyorsun?
- You're wearing my shoes, aren't you?
- Benim ayakkabılarımı giyiyorsun, değil mi?
- I know exactly what to wear.
- Ne giyeceğimi tam olarak biliyorum.
- She's wearing a light blue suit.
- Açık mavi bir takım giyiyor.
- You should not wear a fur coat.
- Kürk giymemelisin.
- She always wore trendy clothes.
- Her zaman modaya uygun kıyafetler giyerdi.
- I'm trying to find that black skirt I wore last week.
- Geçen hafta giydiğim siyah eteği bulmaya çalışıyorum.
- For general amusement, I'm wearing a mini-skirt today.
- Genel eğlence için bugün mini etek giyiyorum.
- You weren't wearing your uniform the last time I saw you.
- Seni son gördüğümde üniformanı giymiyordun.
- Tom was wearing white socks.
- Tom beyaz çorap giyiyordu.
- I always wear boots when it rains or snows.
- Yağmur ya da kar yağdığında her zaman bot giyerim.
- Mary has on the same green dress she was wearing yesterday.
- Mary dün giydiği yeşil elbisenin aynısını giyiyor.
- What's Tom going to wear to the party?
- Tom partide ne giyecek?
- Tom was wearing a blue shirt and blue jeans.
- Tom mavi bir gömlek ve mavi kot pantolon giyiyordu.
- Both of the girls are wearing white suits.
- Kızların ikisi de beyaz takım elbise giyiyor.
- Tom wore a Hawaiian shirt.
- Tom Hawaii gömleği giymişti.
- Tom was wearing moccasins.
- Tom makosenlerini giyiyordu.
- We wear a uniform at school.
- Biz okulda bir üniforma giyeriz.
- Tom is wearing jeans and a T-shirt.
- Tom kot pantolon ve tişört giyiyor.
- I never wear it.
- Asla giymem.
- Tom wore a yellow T-shirt with a smiley face on it.
- Tom üzerinde gülen yüz olan sarı bir tişört giymişti.
- You should probably buy a hat to wear.
- Muhtemelen giymek için bir şapka almalısın.
- Why aren't you wearing gloves?
- Neden eldiven giymiyorsun?
- I do not like wearing anybody else's clothes.
- Başkasının kıyafetlerini giymeyi sevmiyorum.
- I'd never wear a shell suit.
- Asla kabuklu bir takım giymezdim.
- Sami wore gloves.
- Sami eldiven giyiyordu.
- Tom is wearing black shoes.
- Tom siyah ayakkabı giyiyor.
- I'm wearing a new coat.
- Yeni bir ceket giyiyorum.
- Tom didn't wear a uniform.
- Tom üniforma giymedi.
- Tom's wearing a new coat.
- Tom yeni bir palto giyiyor.
- Mary never wears the same clothes twice in a week.
- Mary asla bir hafta içinde iki kez aynı elbiseyi giymez.
- I'm not wearing that.
- Ben onu giymiyorum.
- You were wearing a blue coat the day I first met you.
- Seninle ilk tanıştığım gün mavi bir palto giyiyordun.
- Tom was wearing an old lab coat.
- Tom eski bir laboratuvar önlüğü giyiyordu.
- The suspect was last seen wearing blue jeans and an orange sweatshirt.
- Şüpheli en son mavi kot pantolon ve turuncu bir kazak giyerken görüldü.
- The last time I saw Tom he was wearing a cowboy hat.
- Tom'u son gördüğümde o bir kovboy şapkası giyiyordu.
- I thought Tom would wear something like that.
- Tom'un böyle bir şey giyeceğini düşünmüştüm.
- Are you wearing shoes?
- Ayakkabı mı giyiyorsun?
- Tom was wearing a gray suit.
- Tom gri bir takım giyiyordu.
- A cute person will look cute no matter what they wear.
- Sevimli bir insan ne giyerse giysin sevimli görünür.
- She always wears flashy clothes.
- Her zaman gösterişli kıyafetler giyer.
- What does a Scotsman wear under his kilt?
- Bir İskoç eteğinin altına ne giyer?
- Tom was wearing an expensive suit.
- Tom pahalı bir takım elbise giyiyordu.
- Was your father wearing a sweater last night?
- Baban dün gece kazak mı giyiyordu?
- You're wearing an expensive-looking pair of shoes.
- Pahalı görünen bir çift ayakkabı giyiyorsun.
- I want to ask, just in case - we should wear our uniforms tomorrow, right?
- Her ihtimale karşı sormak istiyorum - yarın üniformalarımızı giymeliyiz, değil mi?
- Why are you wearing a tuxedo?
- Neden smokin giyiyorsun?
- Tom often wears tie-dyed T-shirts.
- Tom sık sık batik tişörtler giyer.
- Mary was wearing a fur coat.
- Mary kürk manto giyiyordu.
- Next time, you should wear something more appropriate.
- Bir dahaki sefere daha uygun bir şey giymelisin.
- I usually wear a white shirt.
- Genelde beyaz gömlek giyerim.
- Tom wore an orange hat, and his coat was orange, too.
- Tom turuncu bir şapka giymişti ve paltosu da turuncuydu.
- Sami's girlfriend was wearing a sports bra.
- Sami'nin kız arkadaşı spor sütyeni giyiyordu.
- Tom is wearing a wind jacket.
- Tom bir anorak giyiyor.
- How come you don't wear that hat anymore?
- Neden artık o şapkayı giymiyorsunuz?
- What was Tom wearing when he died?
- Tom öldüğünde ne giyiyordu?
- I want you to buy a new suit to wear to your job interview.
- İş görüşmende giymek üzere yeni bir takım elbise almanı istiyorum.
- Tom often wears boots.
- Tom çoğu zaman bot giyer.
- We are used to wearing shoes.
- Ayakkabı giymeye alışkınız.
- She was wearing a thick coat against the chill.
- Soğuğa karşı kalın bir palto giymişti.
- Please look at the girl who wore the blue clothes.
- Lütfen mavi elbise giyen kıza bak.
- Tom was wearing a purple sweatshirt.
- Tom mor bir sweatshirt giyiyordu.
- Tom wore a jumpsuit.
- Tom bir tulum giyiyordu.
- Tom was wearing shoes, but he wasn't wearing socks.
- Tom ayakkabı giyiyordu, ama çorap giymiyordu.
- I wasn't wearing my uniform then.
- O zaman üniformamı giymiyordum.
- Tom never wears a suit.
- Tom asla takım elbise giymez.
- Sami wore a red jacket.
- Sami kırmızı bir ceket giydi.
- Tom often wears jeans and a leather jacket.
- Tom genellikle kot pantolon ve deri ceket giyer.
- Mary is wearing provocative clothing.
- Mary kışkırtıcı kıyafetler giyiyor.
- Can you tell us what you're wearing?
- Ne giydiğini bize söyleyebilir misin?
- The identity of the boy who had been missing was verified by the clothes he was wearing.
- Kayıp olan çocuğun kimliği giydiği elbiselerle doğrulandı.
- How do you wear these things?
- Bunları nasıl giyiyorsun?
- He was wearing a tux.
- O bir smokin giyiyordu.
- Tom was wearing a uniform.
- Tom üniforma giyiyordu.
- I don't like wearing vests.
- Yelek giymek hoşuma gitmiyor.
- If the cap fits, wear it.
- Eğer şapka sana uyuyorsa, giy.
- I wore black pants and a white T-shirt yesterday.
- Dün siyah pantolon ve beyaz bir tişört giydim.
- Why aren't you wearing a sweater today?
- Neden bugün bir kazak giymiyorsun?
- Almost all humans wear clothes.
- Neredeyse tüm insanlar kıyafet giyer.
- These men are wearing tights.
- Bu adamlar tayt giyiyor.
- Tom hated the shoes that Mary was wearing.
- Tom, Mary'nin giydiği ayakkabılardan nefret ediyordu.
- What's that your wearing?
- Bu giydiğin de ne?
- Tom was wearing jeans and a T-shirt.
- Tom kot pantolon ve tişört giyiyordu.
- What Tom is wearing is inappropriate.
- Tom'un giydiği uygunsuz.
- He who wears armor falls with a big crash!
- Zırh giyen büyük bir gürültüyle düşer!
- What colour was Tom wearing?
- Tom hangi renk giyiyordu?
- I don't think I need to wear a coat today.
- Bugün palto giymeme gerek olduğunu sanmıyorum.
- Layla was wearing a long sweater.
- Leyla uzun bir süveter giyiyordu.
- Tom took off his coat because it was getting too hot to wear it.
- Tom paltosunu çıkardı çünkü onu giymek için çok sıcaktı.
- Tom only wears brand-name clothes.
- Tom sadece marka kıyafetler giyer.
- Tom is wearing a white sports jacket.
- Tom beyaz bir spor ceket giyiyor.
- I think Tom's grandmother is too old to wear a miniskirt.
- Bence Tom'un büyükannesi mini etek giymek için çok yaşlı.
- Tom is wearing a heavy coat and gloves.
- Tom kalın bir palto ve eldivenler giyiyor.
- Employees are required to wear uniforms.
- Çalışanlar üniforma giymek zorunda.
- Tom was wearing an orange prison jumpsuit.
- Tom turuncu bir hapishane tulumu giyiyordu.
- I remember that she wore a green hat.
- Onun yeşil bir şapka giydiğini hatırlıyorum.
- Do I have to wear a suit?
- Takım elbise giymek zorunda mıyım?
- It's cold so you should wear a coat.
- Hava soğuk bu yüzden bir mont giymelisiniz.
- Do they really let you wear that to work?
- Gerçekten işe giderken bunu giymene izin veriyorlar mı?
- She wore a plain blue dress.
- Sade mavi bir elbise giymişti.
- When I travel, I don't wear armor.
- Ben yolculuk ederken zırh giymiyorum.
- The bride was wearing a white wedding dress.
- Gelin, beyaz bir gelinlik giyiyordu.
- I wear a suit but wear no tie.
- Takım elbise giyerim ama kravat takmam.
- He's wearing a kilt.
- İskoç eteği giyiyor.
- Was Mary wearing a cape?
- Mary pelerin mi giyiyordu?
- I'm wearing my swimsuit under my clothes.
- Kıyafetlerimin altına mayomu giyiyorum.
- This kid is wearing shorts.
- Bu çocuk şort giyiyor.
- Tom is wearing shorts.
- Tom şort giyiyor.
- In the winter I wear a coat on top of my vest.
- Kışın yeleğimin üstüne bir palto giyerim.
- Mary is wearing a beautiful red dress.
- Mary güzel bir kırmızı elbise giyiyor.
- Both girls wear white suits.
- Her iki kız da beyaz takım elbise giyiyordu.
- Tom was wearing an orange jumpsuit and his hands were cuffed in front of him.
- Tom turuncu bir tulum giyiyordu ve elleri önünde kelepçeliydi.
- Mary is wearing a brown coat and long bronze-coloured boots.
- Mary kahverengi bir palto ve uzun bronz renkli botlar giyiyor.
- Tom wore black pants.
- Tom siyah pantolon giydi.
- Tom can still wear the same size jeans he did when he was twenty years old.
- Tom hala yirmi yaşındayken giydiği kot pantolon bedeninin aynısını giyebiliyor.
- I wear cool clothes and cool sunglasses.
- Ben klas elbiseler giyerim ve klas gözlükler takarım.
- I only wear a kimono about once a year.
- Yılda sadece bir kez falan kimono giyerim.
- Tom is wearing a loose-fitting coat.
- Tom bol bir palto giyiyor.
- What kinds of clothes do you like to wear?
- Ne tür kıyafetler giymeyi seviyorsun?
- Tom wore his best suit to his job interview.
- Tom iş görüşmesine giderken en iyi takım elbisesini giydi.
- I wear size six gloves.
- Altı numara eldiven giyerim.
- Let me help you choose which dress to wear.
- Hangi elbiseyi giyeceğini seçmeme yardım edeyim.
- Tom was wearing flip-flops and a Hawaiian shirt.
- Tom parmak arası terlik ve Hawaii gömleği giyiyordu.
- It is common for people to wear wool hats in winter.
- Kışın yün şapka giymek, insanlar arasında yaygındır.
- Tom always wears his new shoes at home first to break them in.
- Tom yeni ayakkabılarını her zaman önce evde giyer.
- Why don't you wear a dress?
- Neden bir elbise giymiyorsun?
- Tom is wearing a hooded raincoat.
- Tom kapüşonlu bir yağmurluk giyiyor.
- He is wearing gloves.
- Eldiven giyiyor.
- Mary wore a long baggy T-shirt down to her knees.
- Mary dizlerine kadar inen uzun bol bir tişört giymişti.
- He stood out because he was wearing a suit.
- Takım elbise giydiği için göze çarpıyordu.
- Tom is wearing a bulletproof vest.
- Tom kurşun geçirmez yelek giyiyor.
- No matter what Tom wears, he always looks great.
- Tom ne giyerse giysin, her zaman harika görünür.
- I wear a floral dress.
- Çiçekli bir elbise giyiyorum.
- Tom was wearing a vintage T-shirt.
- Tom vintage bir tişört giyiyordu.
- Aren't you wearing shoes?
- Ayakkabı giymiyor musun?
- Tom was wearing a pink polo shirt.
- Tom pembe bir polo tişört giyiyordu.
- Mary is wearing some sexy clothes.
- Mary seksi kıyafetler giyiyor.
- Tom is wearing John's shoes.
- Tom John'un ayakkabılarını giyiyor.
- He was wearing nothing but his underwear.
- İç çamaşırı hariç hiçbir şey giymiyordu.
- Though she did not wear expensive clothes, she was neatly dressed.
- Pahalı elbiseler giymemesine rağmen temiz giyinirdi.
- She was wearing a new hat.
- O yeni bir şapka giyiyordu.
- Tom was wearing a bulletproof vest.
- Tom kurşun geçirmez bir yelek giymişti.
- What shirt will you wear to school today?
- Bugün okula giderken hangi gömleği giyeceksiniz?
- That gentleman usually wears a hat.
- Şu beyefendi genellikle bir şapka giyer.
- I'm wearing a warm pair of socks.
- Sıcak tutan bir çift çorap giyiyorum.
- Have you ever worn long underwear?
- Sen hiç uzun iç çamaşırı giydin mi?
- I don't wear shoes in my house.
- Ben evimde ayakkabı giymem.
- Next time, I will wear boots!
- Bir dahaki sefere çizme giyeceğim!
- You can't wear that.
- Onu giyemezsin.
- Did you bring anything else to wear?
- Giymek için başka bir şey getirdin mi?
- I don't like what you're wearing.
- Giydiğin şeyi beğenmedim.
- Tom didn't have to wear a suit and tie, but he did.
- Tom takım elbise giymek ve kravat takmak zorunda değildi ama yaptı.
- Tom was the only one not wearing a suit.
- Takım elbise giymeyen tek kişi Tom'du.
- Tom and I wear each other's clothes.
- Tom ve ben birbirimizin kıyafetlerini giyiyoruz.
- Dan wore white tennis shoes.
- Dan, beyaz tenis ayakkabılarını giydi.
- These girls are wearing skimpy clothes.
- Bu kızlar dar ve kısa kıyafetler giyiyor.
- What'll you wear?
- Sen ne giyeceksin?
- Tom is wearing a hat like mine.
- Tom benimki gibi bir şapka giyiyor.
- Tom wasn't wearing gloves.
- Tom eldiven giymiyordu.
- Mary wore a white dress.
- Mary beyaz bir elbise giymişti.
- I'm not wearing clothes.
- Kıyafet giymiyorum.
- I thought Tom would wear something like that.
- Tom'un öyle bir şey giyeceğini düşündüm.
- Frankly, I don't like what you're wearing.
- Açıkçası, giydiğin şeyden hoşlanmadım.
- Mary is wearing a short skirt today.
- Mary bugün kısa etek giyiyor.
- Does Tom wear shoes indoors?
- Tom evde ayakkabı giyer mi?
- What kinds of clothes do you like to wear?
- Ne tür kıyafetler giymekten hoşlanıyorsun?
- Tom is wearing a new coat.
- Tom yeni bir palto giyiyor.
- Tom was wearing a black T-shirt and designer jeans.
- Tom siyah bir tişört ve tasarımcı pantolon giyiyordu.
- Sami wasn't wearing his uniform then.
- Sami o zaman üniformasını giymiyordu.
- What were you wearing?
- Ne giyiyordun?
- I always wear a blue shirt.
- Her zaman mavi gömlek giyerim.
- Did you have to wear a uniform when you were in high school?
- Lisedeyken üniforma giymeniz gerekiyor muydu?
- She was wearing a fur coat.
- Kürk manto giyiyordu.
- He is required to wear a suit and tie to work.
- İşe giderken takım elbise giymesi ve kravat takması gerekiyor.
- I don't usually wear socks.
- Ben genelde çorap giymem.
- You can't wear those clothes to work.
- Bu kıyafetleri işe giderken giyemezsin.
- Tom seldom wears his black shirt.
- Tom siyah gömleğini nadiren giyer.
- Both girls are wearing white suits.
- Her iki kız da beyaz renkli takım elbise giyiyorlar.
- I wore one.
- Birini giydim.
- The burglar was likely wearing gloves.
- Hırsız muhtemelen eldiven giyiyordu.
- I like to wear a tunic.
- Tunik giymeyi severim.
- Why don't you wear that hat anymore?
- Neden artık o şapkayı giymiyorsun?
- Tom is wearing new shoes.
- Tom yeni ayakkabı giyiyor.
- Who would wear that?
- Bunu kim giyer ki?
- Mary wore a red dress.
- Mary kırmızı bir elbise giymişti.
- Tom is wearing a nice suit.
- Tom güzel bir takım elbise giyiyor.
- I never wore those shoes again.
- O ayakkabıları bir daha giymedim.
- I'm too old to wear something like that.
- Böyle bir şey giymek için çok yaşlıyım.
- He plays bagpipes and wears a kilt.
- Gayda çalıyor ve İskoç eteği giyiyor.
- Tom was wearing the same suit as I was.
- Tom da benimle aynı takımı giyiyordu.
- The short man wears a sweater.
- Kısa adam bir kazak giyiyor.
- Tom wore this.
- Tom bunu giyerdi.
- Tom is wearing a loose-fitting coat.
- Tom bol bir ceket giyiyor.
- Tom couldn't fit into the pants he wore last summer.
- Tom geçen yaz giydiği pantolonlara sığamadı.
- Where did you wear them?
- Onları nerede giydiniz?
- Tom purposely wore his shirt inside out just to irritate Mary.
- Tom sırf Mary'yi kızdırmak için gömleğini bilerek ters giydi.
- She wears a size 13 shoe.
- O, 13 numara ayakkabı giyer.
- He was wearing a tux.
- Smokin giyiyordu.
- Tom isn't wearing a sweater.
- Tom kazak giymiyor.
- Tom was wearing a uniform.
- Tom bir üniforma giyiyordu.
- Tom often wears corduroys.
- Tom sık sık fitilli kadife pantolon giyer.
- Why are wearing gold pants to a funeral?
- Bir cenazede altın rengi pantolon giymek neden?
- When I last saw him, he was wearing a blue shirt and white slacks.
- Onu son gördüğümde mavi bir gömlek ve beyaz bir pantolon giyiyordu.
- The dress Mary was wearing was white.
- Mary'nin giydiği elbise beyazdı.
- Tom wore long johns.
- Tom uzun paçalı don giydi.
- Some schools have banned students from wearing creepy clown costumes for Halloween.
- Bazı okullar öğrencilerin Cadılar Bayramı için ürkütücü palyaço kostümleri giymelerini yasakladı.
- Why aren't you wearing any clothes?
- Neden hiç kıyafet giymiyorsun?
- Do you wear a kimono?
- Kimono giyer misin?
- He only wears a suit on special occasions.
- Sadece özel günlerde takım elbise giyer.
- Tom is wearing a women's dress.
- Tom bir kadın elbisesi giyiyor.
- Tom walked in wearing a tuxedo.
- Tom smokin giymiş olarak içeri girdi.
- My grandmother wears a dress to rags.
- Büyükannem bir elbiseyi paçavra olana kadar giyer.
- Mary wore an eyecatching dress.
- Mary gözalıcı bir elbise giydi.
- Tom was wearing a new pair of jeans.
- Tom yeni bir kot giyiyordu.
- I've been wearing this denim jacket for 15 years now.
- Bu kot ceketi 15 yıldır giyiyorum.
- Are you ever going to wear these boots again?
- Bu botları bir daha giyecek misin?
- Tom was wearing a blue sweater.
- Tom mavi bir kazak giyiyordu.
- I often wear sandals during warm weather.
- Sıcak havalarda sık sık sandalet giyerim.
- In the winter I wear a coat on top of my vest.
- Kışın yeleğimin üstüne ceket giyerim.
- What do you think I should wear for my date tomorrow?
- Sence yarınki randevumda ne giymeliyim?
- Sami wore Layla's tights.
- Sami Layla'nın taytını giydi.
- She never wears pants.
- O asla pantolon giymez.
- The nurse wore scrubs.
- Hemşire önlük giyiyordu.
- He's wearing a new coat.
- O yeni bir ceket giyiyor.
- I'm sure I can find something for you to wear.
- Eminim sana giyecek bir şeyler bulabilirim.
- I usually wear black shoes.
- Ben genellikle siyah ayakkabı giyerim.
- Tom likes to wear loose-fitting clothes.
- Tom bol kıyafetler giymeyi seviyor.
- Tom wore black jeans and a white T-shirt.
- Tom siyah kot ve beyaz tişört giyiyordu.
- I wear heels bigger than your dick.
- Senin sikinden daha büyük topuklu giyiyorum.
- Can I wear your clothes?
- Kıyafetlerini giyebilir miyim?
- Tom was wearing his new hat.
- Tom yeni şapkasını giyiyordu.
- I thought you were going to wear your new suit.
- Yeni takımını giyeceğini sanıyordum.
- What size boots do you wear?
- Kaç numara bot giyiyorsun?
- Mary wore a flowered dress.
- Mary çiçekli bir elbise giymişti.
- You're not supposed to wear shoes in here.
- Burada ayakkabı giymemen gerekiyor.
- I have a bathrobe, but I seldom wear it.
- Bir bornozum var ama nadiren giyerim.
- Neither was wearing a lifejacket.
- İkisi de can yeleği giymiyordu.
- My mother always wears a kimono at home.
- Annem her zaman evde bir kimono giyer.
- Tom likes to wear brightly colored orange pants.
- Tom parlak renkli turuncu pantolon giymeyi seviyor.
- The students at that school wear uniforms.
- O okuldaki öğrenciler üniforma giyerler.
- I looked in my closet for something to wear.
- Giyecek bir şey için dolabıma baktım.
- Mary is wearing high heels.
- Mary yüksek topuklu giyiyor.
- The little girl doesn't like to wear shoes.
- Küçük kız ayakkabı giymeyi sevmez.
- I can't wear these shoes.
- Bu ayakkabıları giyemem.
- I'll be wearing a white sports jacket to the party tonight.
- Bu akşamki partide beyaz bir spor ceket giyeceğim.
- I never wore that hat again.
- O şapkayı bir daha asla giymedim.
- What are you going to wear to the party?
- Partide ne giyeceksiniz?
- I didn't even have to wear shoes.
- Ayakkabı giymeme bile gerek yoktu.
- She wore a simple dress.
- O sade bir elbise giymişti.
- The knights wore elaborate suits of armor.
- Şövalyeler özenle hazırlanmış zırhlar giyerlerdi.
- Mary wore a dark brown dress.
- Mary koyu kahverengi bir elbise giymişti.
- Look at what she's wearing!
- Onun giydiğine bak!
- They are required to wear a suit and tie to work.
- İşe giderken takım elbise giymeleri ve kravat takmaları gerekiyor.
- I wear my old coat in weather like this.
- Böyle havalarda eski paltomu giyerim.
- The cyclists are wearing cyclist shorts made of spandex.
- Bisikletçiler tayttan yapılmış bisikletçi şortu giyiyor.
- Tom was wearing John's pajamas.
- Tom, John'un pijamalarını giyiyordu.
- He wears a wool sweater.
- O yün bir süveter giyer.
- Our team were wearing red shirts.
- Takımımız kırmızı tişört giyiyordu.
- Are you wearing new shoes?
- Yeni ayakkabı mı giyiyorsun?
- I wasn't wearing my boots.
- Botlarımı giymiyordum.
- My biggest problem is deciding what I should wear.
- Benim en büyük sorunum ne giyeceğime karar vermek.
- Tom was the only one wearing a suit.
- Takım elbise giyen tek kişi Tom'du.
- I am wearing an orange t-shirt and green pants.
- Turuncu bir tişört ve yeşil pantolon giyiyorum.
- I wore a beautiful dress.
- Güzel bir elbise giydim.
- Men usually wear black suits and black ties to funerals.
- Erkekler cenazeler için genellikle siyah takım elbise ve siyah kravat giyerler.
- Sami was wearing blue jeans.
- Sami kot giyiyordu.
- Tom isn't wearing a bulletproof vest.
- Tom kurşungeçirmez yelek giymemiş.
- I didn't even notice what Tom was wearing.
- Tom'un ne giydiğini bile fark etmedim.
- I noticed that she had worn a new hat.
- Onun yeni bir şapka giydiğini fark ettim.
- I wear size six gloves.
- Altı numara eldiven giyiyorum.
- Tom wore a V-neck T-shirt.
- Tom V yaka tişört giydi.
- Tom is wearing a women's dress.
- Tom kadın elbisesi giyiyor.
- You're wearing your sweater inside out.
- Kazağını ters giyiyorsun.
- Tom usually wears a wetsuit when he goes surfing.
- Tom sörf yapmaya gittiğinde genellikle dalgıç kıyafeti giyer.
- Tom wore his best suit to his job interview.
- Tom iş görüşmesi için en iyi takım elbisesini giydi.
- Tom wasn't wearing a warm coat.
- Tom kışlık ceket giymiyordu.
- I wear flannel pajamas.
- Ben flanel pijama giyerim.
- Tom is having a hard time deciding what to wear to the party.
- Tom partide ne giyeceğine karar vermekte zorlanıyor.
- The queen wore a very beautiful silver dress.
- Kraliçe çok güzel gümüş bir elbise giymişti.
- The little girl doesn't like to wear shoes.
- Küçük kız ayakkabı giymeyi sevmiyor.
- Dan didn't even wear a suit.
- Dan takım elbise bile giymedi.
- The tall woman wears a gray suit.
- Uzun boylu kadın gri bir takım elbise giyiyor.
- Tom is wearing protective gloves.
- Tom koruyucu eldiven giyiyor.
- I've never seen you wear a hat.
- Bir şapka giydiğini hiç görmedim.
- I hardly ever wear my red sweater.
- Kırmızı süveterimi neredeyse hiç giymem.
- I never wear white socks.
- Ben asla beyaz çorap giymem.
- Tom is picky about what he wears.
- Tom ne giydiği konusunda seçicidir.
- Tom is the only one wearing a suit.
- Takım elbise giyen tek kişi Tom.
- Tom likes to wear tight pants.
- Tom dar pantolon giymeyi seviyor.
- Tom was wearing nothing but his underwear.
- Tom iç çamaşırından başka bir şey giymiyordu.
- Tom showed up at the party wearing a suit and tie.
- Tom partiye takım elbise giyip kravat takarak geldi.
- Sami posted photos of himself wearing Layla's red tights.
- Sami, Layla'nın kırmızı taytını giydiği fotoğrafları yayınladı.
- Tom wore a long baggy T-shirt.
- Tom uzun bol bir tişört giymişti.
- Tom is wearing a suit today.
- Tom bugün takım elbise giyiyor.
- Tom asked us not to wear shoes in his house.
- Tom evinde ayakkabı giymememizi istedi.
- Tom almost always wears dark clothes.
- Tom neredeyse her zaman koyu kıyafetler giyer.
- He wears a woolen sweater.
- Yün kazak giyiyor.
- The tall woman wears a gray suit.
- Uzun boylu kadın gri bir takım giyiyor.
- Do I really have to wear this?
- Gerçekten bunu giymek zorunda mıyım?
- You need to wear a tuxedo.
- Bir smokin giymen gerekiyor.
- Why aren't you wearing shoes?
- Neden ayakkabı giymiyorsun?
- Tom often wears flashy clothes.
- Tom sık sık gösterişli kıyafetler giyer.
- I thought you were going to wear your new suit.
- Yeni takım elbiseni giyeceğini düşündüm.
- The price tag is still on the shirt Tom is wearing.
- Fiyat etiketi hâlâ Tom'un giydiği gömleğin üzerinde.
- Tom wasn't wearing a brown coat.
- Tom kahverengi bir palto giymiyordu.
- Tom wanted to wear jeans.
- Tom kot pantolon giymek istiyordu.
- Tom is wearing a new coat.
- Tom yeni bir ceket giyiyor.
- The cyclists are wearing cyclist shorts made of spandex.
- Bisikletçiler, spandexten yapılmış bisikletçi şortları giyiyorlar.
- Tom wasn't wearing his uniform the last time I saw him.
- Tom onu en son gördüğümde üniformasını giymiyordu.
- Italians don't wear flip-flops, unless they're at the pool or beach.
- İtalyanlar havuzda veya plajda olmadıkça parmak arası terlik giymezler.
- She was wearing a short skirt and high heels.
- O, kısa bir etek ve yüksek topuklu ayakkabı giyiyordu.
- Tom took off his coat because it was getting too hot to wear it.
- Tom ceketini çıkardı çünkü giymek için çok sıcak olmaya başlamıştı.
- Have you ever worn long underwear?
- Hiç uzun iç çamaşırı giydin mi?
- I'm not wearing socks.
- Çorap giymiyorum.
- I often wear boots.
- Sık sık çizme giyerim.
- I'm sure we'll find something you can wear.
- Giyebileceğin bir şeyler bulacağımıza eminim.
- I wasn't wearing a hat.
- Bir şapka giymiyordum.
- Tom and John always wear similar clothes.
- Tom ve John her zaman benzer kıyafetler giyerler.
- That's the jacket I saw Tom wearing.
- Bu Tom'un giydiğini gördüğüm ceket.
- She was wearing a white petticoat.
- O beyaz bir kombinezon giyiyordu.
- I have nothing else to wear.
- Giyecek başka bir şeyim yok.
- She was wearing a white petticoat.
- Beyaz bir kombinezon giyiyordu.
- I often wear that shirt you made for me.
- Benim için diktiğin gömleği sık sık giyiyorum.
- I don't know which shirt to wear.
- Hangi gömleği giyeceğimi bilmiyorum.
- Mary wore an extravagant dress.
- Mary abartılı bir elbise giymişti.
- I am not wearing any underwear.
- Hiç iç çamaşırı giymiyorum.
- I should've worn a coat.
- Bir ceket giymeliydim.
- Tom isn't wearing shoes.
- Tom ayakkabı giymiyor.
- Tom has a T-shirt just like the one Mary is wearing.
- Tom'un da Mary'nin giydiğine benzer bir tişörtü var.
- Why is Tom wearing a coat?
- Tom neden palto giyiyor?
- Layla is wearing a hijab.
- Leyla bir başörtüsü giyiyor.
- She wants to wear a Kabyle dress.
- Bir Kabile elbisesi giymek istiyor.
- What are Tom and Mary going to wear to the Halloween party?
- Tom ve Mary Cadılar bayramı partisi için ne giyecek?
- The boy wears mittens during cold weather.
- Çocuk soğuk havalarda eldiven giyer.
- Tom can wear one of my shirts.
- Tom benim gömleklerimden birini giyebilir.
- Do you like the jacket Tom is wearing?
- Tom'un giydiği ceketi beğeniyor musun?
- Tom often wears blue clothes.
- Tom sık sık mavi kıyafetler giyer.
- Tom did not wear socks.
- Tom çorap giymedi.
- Tom always wears fashionable clothes.
- Tom her zaman modaya uygun kıyafetler giyer.
- They're wearing their soccer uniforms.
- Futbol formalarını giyiyorlar.
- Tom's wearing a new coat.
- Tom yeni bir ceket giyiyor.
- What do you want me to wear?
- Sen ne giymemi istiyorsun?
- Maybe we should wear gloves.
- Belki de eldiven giymeliyiz.
- I should wear this more often.
- Ben bunu daha sık giymeliyim.
- I usually wear black shoes.
- Genelde siyah ayakkabı giyerim.
- Mary was wearing jeans and a T-shirt.
- Mary kot pantolon ve tişört giyiyordu.
- Mom, I don't want to wear this.
- Anne, bunu giymek istemiyorum.
- She was wearing nothing but her underwear.
- İç çamaşırından başka bir şey giymiyordu.
- Tom wore this.
- Tom bunu giydi.
- Tom and I were both wearing black coats.
- Hem Tom hem de ben siyah ceket giyiyorduk.
- He wore a new coat to school today.
- Bugün okula giderken yeni bir ceket giydi.
- Tom looks cool no matter what he wears.
- Tom ne giyerse giysin havalı görünüyor.
- Mary was wearing a cheerleader's uniform.
- Mary bir amigo üniforması giyiyordu.
- The last time I saw Tom he was wearing a tuxedo.
- Tom'u son gördüğümde o bir smokin giymişti.
- I'm wearing Tom's old pajamas.
- Ben Tom'un eski pijamasını giyiyorum.
- Sami was wearing a suit.
- Sami takım elbise giyiyordu.
- I'd like you to wear this.
- Bunu giymeni istiyorum.
- Tom wore a jumpsuit.
- Tom bir tulum giydi.
- I wore my favorite dress.
- En sevdiğim elbiseyi giydim.
- Tom wore a hoody.
- Tom kapüşonlu giyiyordu.
- Tom was wearing a gray hoodie.
- Tom gri bir kapüşon giyiyordu.
- Tom didn't want to wear jeans.
- Tom kot pantolon giymek istemedi.
- Tom is still wearing his work clothes.
- Tom hâlâ iş elbiseleri giyiyor.
- She's wearing low-rise jeans.
- Düşük bel kot giyiyor.
- Employees must wear a uniform.
- Çalışanlar üniforma giymelidir.
- I don't like wearing shoes.
- Ayakkabı giymeyi sevmiyorum.
- You're wearing your T-shirt inside out.
- Tişörtünü ters giymişsin.
- The two girls wore the same dress to the dance.
- İki kız, dansta aynı elbiseyi giydi.
- Tom wears a kilt when he plays the bagpipes.
- Tom gayda çalarken İskoç eteği giyer.
- I preferred wearing my Hawaiian T-shirt and green shorts to be cool and different, but I quickly got used to the white shirt and black slacks.
- Havalı ve farklı olmak için Hawaii tişörtümü ve yeşil şortumu giymeyi tercih ederdim ama beyaz gömlek ve siyah pantolona çabucak alıştım.
- Luckily, someone gave me a jacket to wear.
- Neyse ki biri bana giymem için bir ceket verdi.
- Officers of the navy wear white uniforms.
- Donanma subayları beyaz üniformalar giyer.
- Why are you wearing a pink T-shirt, Tom?
- Neden pembe bir tişört giyiyorsun, Tom?
- If only she'd wear summer clothes.
- Keşke yazlık kıyafetler giyseydi.
- Everyone in this cult wears orange clothes, just like in jail.
- Bu tarikattaki herkes, hapishanedekiler gibi turuncu giysiler giyer.
- Why are you wearing a suit?
- Neden takım elbise giyiyorsun?
- He's wearing a new coat.
- Yeni bir ceket giyiyor.
- Tom is only wearing a pair of shorts.
- Tom sadece bir şort giyiyor.
- Tom wore good shoes.
- Tom iyi ayakkabılar giydi.
- Tom was wearing a new pair of jeans.
- Tom yeni bir kot pantolon giyiyordu.
- Tom was wearing a new hat.
- Tom yeni bir şapka giyiyordu.
- She chose a scarf to wear with the dress.
- Elbiseyle birlikte giymek için bir eşarp seçti.
- I'd like you to wear this.
- Bunu giymek isterim.
- I think I'll wear this red sweater.
- Galiba bu kırmızı kazağı giyeceğim.
- What shirt will you wear to school today?
- Bugün okula giderken hangi gömleği giyeceksin?
- Tom never wears pink clothes.
- Tom asla pembe kıyafetler giymez.
- Mary wore a plain white dress.
- Mary sade beyaz bir elbise giyiyordu.
- She is wearing dancing shoes.
- Dans ayakkabıları giyiyor.
- What did Tom wear to the party?
- Tom partide ne giydi?
- I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
- Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm güneşten fena yandı.
- I'm not wearing socks, so my feet are cold.
- Çorap giymediğim için ayaklarım üşüyor.
- I'm sure we'll find something you can wear.
- Giyebileceğin bir şey bulacağımızdan eminim.
- Tom still hasn't decided what to wear.
- Tom ne giyeceğine hâlâ karar vermedi.
- She was wearing a poodle skirt circa 1955.
- O 1955 dolaylarında kaniş etek giyiyordu.
- Dan forgot to wear gloves.
- Dan eldiven giymeyi unuttu.
- She was wearing a heavy coat to protect against the chill.
- Soğuktan korunmak için kalın bir palto giymişti.
- Let me help you choose which dress to wear.
- Hangi elbiseyi giyeceğine karar vermene yardım edeyim.
- We are required to wear a suit and tie to work.
- İşe giderken takım elbise giyip kravat takmak zorundayız.
- You're not wearing that to the party, are you?
- Bunu partide giymeyeceksin, değil mi?
- Are you ever going to wear these boots again?
- Bu botları tekrar giyecek misin?
- I usually wear dark clothes.
- Genellikle koyu renk kıyafetler giyerim.
- I can't wear this old suit to that party.
- O partide bu eski takımı giyemem.
- She doesn't wear the cheap stuff.
- Ucuz şey giymez.
- Tom doesn't like girls who wear high heels.
- Tom yüksek topuklu giyen kızlardan hoşlanmaz.
- Tom told Mary which dress to wear.
- Tom, Mary'ye hangi elbiseyi giyeceğini söyledi.
- She likes to wear dark colours.
- Koyu renkler giymeyi seviyor.
- Tom is wearing jeans.
- Tom kot pantolon giyiyor.
- What did you wear?
- Ne giydin?
- What Tom is wearing isn't appropriate.
- Tom'un giydiği uygun değil.
- Some women don't wear bras.
- Bazı kadınlar sutyen giymez.
- She wore a beautiful white dress.
- Çok güzel beyaz bir elbise giyiyordu.
- I've never seen Tom wearing jeans.
- Tom'un hiç kot pantolon giydiğini görmedim.
- Male gnomes have long beards and wear a tall red hat.
- Erkek cücelerin uzun sakalları var ve uzun kırmızı bir şapka giyerler.
- What do you want me to wear?
- Ne giymemi istiyorsun?
- Mary says she'll wear the blue dress.
- Mary mavi elbiseyi giyeceğini söylüyor.
- Tom forgot to wear gloves.
- Tom eldiven giymeyi unuttu.
- Mary was wearing a sleeveless summer dress.
- Mary kolsuz bir yazlık elbise giyiyordu.
- Tom never wears a suit.
- Tom hiçbir zaman takım elbise giymez.
- Do you have anything to wear to the dance?
- Dans için giyecek bir şeyin var mı?
- Mary was wearing a new outfit.
- Mary yeni bir kıyafet giyiyordu.
- Tom is wearing a uniform.
- Tom üniforma giyiyor.
- Do you sometimes wear Tom's clothes?
- Bazen Tom'un kıyafetlerini giyiyor musun?
- I've never seen him wearing jeans.
- Onu hiç kot pantolon giyerken görmedim.
- Tom is wearing a sports coat.
- Tom spor bir ceket giyiyor.
- Tom wore a cowboy hat.
- Tom bir kovboy şapkası giyiyordu.
- Tom always wears black clothes.
- Tom hep siyah kıyafetler giyer.
- She was wearing a splendid outfit.
- Muhteşem bir kıyafet giyiyordu.
- Tom wore a Christmas sweater embroidered with reindeer.
- Tom ren geyiği işlemeli bir Noel kazağı giymişti.
- I don't usually wear socks.
- Ben genellikle çorap giymem.
- Luckily, someone gave me a jacket to wear.
- İyi ki, biri bana giyecek bir ceket verdi.
- I think you're wearing Tom's cap.
- Sanırım Tom'un şapkasını giyiyorsun.
- I like the dress Mary is wearing.
- Mary'nin giydiği elbiseyi beğendim.
- I wear flannel pajamas.
- Flanel pijama giyiyorum.
- Amy wants something new to wear.
- Amy, giyecek yeni bir şey istiyor.
- Tom wasn't wearing jeans yesterday.
- Tom dün kot pantolon giymiyordu.
- Tom is wearing a trench coat.
- Tom trençkot giyiyor.
- Tom is wearing a red sweater.
- Tom kırmızı bir kazak giyiyor.
- She was wearing a gown of satin.
- O, saten bir sabahlık giymişti.
- The students at that school wear uniforms.
- O okuldaki öğrenciler üniforma giyiyor.
- Tom is wearing a sweater.
- Tom bir kazak giyiyor.
- Mary asked Alice if she could borrow a dress to wear to the dance.
- Mary, Alice'e dansta giymek için bir elbise ödünç alıp alamayacağını sordu.
- Sami was wearing jeans.
- Sami kot pantolon giyiyordu.
- Tom was wearing John's sweater.
- Tom, John'un kazağını giyiyordu.
- You don't need to wear anything fancy.
- Süslü bir şey giymene gerek yok.
- Tom wasn't wearing a suit.
- Tom bir takım elbise giymiyordu.
- Aren't you wearing my shoes?
- Benim ayakkabılarımı giymiyor musun?
- Tom is wearing a gray suit.
- Tom gri bir takım elbise giyiyor.
- What was Tom wearing?
- Tom ne giyiyordu?
- New York City policemen wear dark blue uniforms.
- New York City polisleri koyu mavi üniforma giyer.
- Tom wasn't wearing a uniform.
- Tom bir üniforma giymiyordu.
- Shouldn't you wear gloves?
- Eldiven giymen gerekmiyor mu?
- I recognized her by the hat she was wearing.
- Onu giydiği şapkadan tanıdım.
- She's wearing high heels.
- Yüksek topuklu giyiyor.
- Tom was wearing dark brown shoes.
- Tom koyu kahverengi ayakkabı giyiyordu.
- What am I going to wear?
- Ne giyeceğim?
- Tom is wearing a blue hat.
- Tom mavi bir şapka giyiyor.
- Wearing a suit, he stood out.
- Takım elbise giydiği için göze çarpıyordu.
- Tom should've worn a heavier coat.
- Tom daha ağır bir palto giymeliydi.
- Tom came into the living room, not wearing any pants.
- Tom oturma odasına geldi, pantolon giymemişti.
- I wasn't wearing my uniform then.
- Ben o zaman üniformamı giymiyordum.
- Tom and Mary aren't wearing socks.
- Tom ve Mary çorap giymiyorlar.
- She wore pajama pants.
- Pijama pantolon giyiyordu.
- What should we wear?
- Ne giymeliyiz?
- Tom doesn't wear suits.
- Tom takım elbise giymez.
- Didn't you wear that yesterday?
- Dün giymedin mi?
- I don't know what to wear.
- Ben ne giyeceğimi bilmiyorum.
- Tom told me that he thought the dress that Mary was wearing was too short.
- Tom bana Mary'nin giydiği elbisenin çok kısa olduğunu düşündüğünü söyledi.
- I like the dress you're wearing.
- Giydiğin elbiseyi beğeniyorum.
- Tom is wearing a white cotton T-shirt.
- Tom beyaz pamuklu tişört giyiyor.
- Wearing a suit, he stood out.
- Takım elbise giydiği için göze battı.
- I don't usually wear a suit.
- Ben genellikle bir takım elbise giymem.
- Tom is wearing John's pajamas.
- Tom, John'un pijamalarını giyiyor.
- I wore my favorite dress.
- En sevdiğim elbisemi giydim.
- Mary was wearing a bikini that last time I saw her.
- Mary onu son gördüğümde bir bikini giyiyordu.
- You guys should really be wearing swimsuits.
- Gerçekten mayo giyiyor olmalısınız arkadaşlar.
- Tom always wears dark clothes.
- Tom her zaman koyu elbiseler giyer.
- Tom and John have bought new suits, but they haven't worn them yet.
- Tom ve John yeni takım elbiseler aldılar ama henüz giymediler.
- What are you wearing tonight?
- Bu gece ne giyiyorsun?
- I never wear suits.
- Asla takım elbise giymem.
Show More (1331)
|
|
- Perhaps in future every Member of this House could explain exactly which hat they are wearing when they address us.
- Belki de gelecekte bu Meclis'in her üyesi bize hitap ederken tam olarak hangi şapkayı taktığını açıklayabilir.
- I wear another hat as the Chairman of the committee, thereby keeping an eye on the rapporteur.
- Komite Başkanı olarak bir şapka daha takıyorum ve böylece raportöre göz kulak oluyorum.
- The Sikh and Hindu minorities will be required to wear a yellow identification sign on their clothes.
- Sih ve Hindu azınlıkların kıyafetlerine sarı bir kimlik işareti takmaları gerekecektir.
- Will we be discussing the issue of women wearing the headscarf?
- Kadınların başörtüsü takması konusunu tartışacak mıyız?
- Perhaps the hospital would even let you wear them to work.
- Belki de hastane onları işe giderken takmanıza bile izin verir.
- Tom was wearing a hat that was too small for him.
- Tom kendisine çok küçük gelen bir şapka takıyordu.
- I saw another kid wearing that exact hat three weeks ago.
- Üç hafta önce aynı bu şapkadan takan bir çocuk daha görmüştüm.
- I saw another kid wearing that exact hat three weeks ago.
- Üç hafta önce aynı şapkayı takan başka bir çocuk görmüştüm.
- Please say yes, because I would like to wear them.
- Lütfen evet de, çünkü onları takmak istiyorum.
- I saw another kid wearing that exact hat three weeks ago.
- Üç hafta önce aynı şapkayı takan başka bir çocuk gördüm.
- Do you think that I should start to wear coloured contact lenses?
- Renkli kontak lensler takmaya başlamam gerektiğini düşünüyor musun?
- Tom isn't wearing a new hat.
- Tom yeni bir şapka takmıyor.
- He usually wears sunglasses even when it's not so bright.
- Genelde hava çok güneşli değilken bile güneş gözlüğü takar.
- Why do horses wear blinders?
- Atlar neden at gözlüğü takar?
- They banned the wearing of the hijab in public buildings.
- Kamu binalarında başörtüsü takmayı yasakladılar.
- Tom wore a hard hat.
- Tom baret takıyordu.
- Some will be wearing new watches next year.
- Bazıları gelecek yıl yeni saatler takacak.
- Tom always wears a hat, even inside.
- Tom her zaman şapka takar, içeride bile.
- Tom is wearing the tie that Mary gave him.
- Tom, Mary'nin verdiği kravatı takıyor.
- I don't always wear a hat.
- Ben her zaman bir şapka takmam.
- I've never seen him wear a hat.
- Onun bir şapka taktığını hiç görmedim.
- Layla decided to wear the hijab.
- Layla başörtüsü takmaya karar vermişti.
- Are you wearing a watch?
- Saat takıyor musun?
- I almost never wear a tie.
- Neredeyse asla kravat takmam.
- Tom is wearing a black tie.
- Tom siyah bir kravat takıyor.
- I often wear a hat in the winter.
- Kışın sık sık şapka takarım.
- I plan to wear a black tie.
- Siyah kravat takmayı planlıyorum.
- Tom wore a fedora.
- Tom fötr şapka takıyordu.
- Are you wearing a girdle?
- Korse takıyor musun?
- What sort of jewelry are you going to wear with this dress?
- Bu elbiseyle ne tür bir takı takacaksın?
- You are wearing expensive earrings.
- Pahalı küpeler takıyorsun.
- I don't like to wear ties.
- Kravat takmayı sevmiyorum.
- Mary wore a red ribbon in her hair.
- Mary saçına kırmızı bir kurdele takmıştı.
- Tom was wearing a black hat when I first met him.
- Onunla ilk tanıştığımda Tom siyah bir şapka takıyordu.
- I seldom wear a hat.
- Nadiren şapka takarım.
- He wears an eyepatch.
- O bir göz bandı takar.
- I never wear a tie.
- Ben asla kravat takmam.
- Tom and Mary are both wearing brown hats.
- Tom ve Mary'nin ikisi de kahverengi şapka takıyor.
- She wore a red scarf around her neck.
- Boynuna kırmızı bir atkı takmıştı.
- Tom is wearing my cap, isn't he?
- Tom benim şapkamı takıyor, değil mi?
- Tom was wearing his new hat.
- Tom yeni şapkasını takıyordu.
- How often does Tom wear that scarf you gave him?
- Tom ona verdiğin o atkıyı ne sıklıkta takıyor.
- Tom was wearing a cowboy hat the last time I saw him.
- Tom'u son gördüğümde kovboy şapkası takıyordu.
- I told them to wear hats.
- Onlara şapka takmasını söyledim.
- Layla converted to Islam and started wearing the Muslim headscarf.
- Leyla Müslüman olup başörtüsü takmaya başladı.
- Tom was wearing a cowboy hat when I saw him.
- Onu gördüğümde Tom kovboy şapkası takıyordu.
- Why are you wearing that scarf?
- O eşarbı neden takıyorsun?
- You should always wear a seat belt when you are riding in a car.
- Arabaya bindiğinde her zaman bir emniyet kemeri takmalısın.
- That gentleman usually wears a hat.
- O beyefendi genelde şapka takar.
- Layla taught Salima how to wear her Muslim headscarf.
- Layla Salima'ya Müslüman başörtüsünü nasıl takacağını öğretti.
- I used to never wear a hat.
- Eskiden hiç şapka takmazdım.
- Do you ever wear a hat?
- Hiç şapka takar mısın?
- I told you to wear a hat.
- Sana şapka takmanı söyledim.
- Tom doesn't usually wear a tie.
- Tom genellikle kravat takmaz.
- Isn't this the same necklace that Aunt Clara wears?
- Bu Clara Teyze'nin taktığı kolyenin aynısı değil mi?
- Tom is wearing a black tie.
- Tom siyah kravat takıyor.
- I rarely wear a tie.
- Nadiren kravat takarım.
- Tom wears a fake Rolex.
- Tom sahte bir Rolex takıyor.
- Tom isn't wearing his hat.
- Tom şapkasını takmıyor.
- Tom wasn't wearing a hat.
- Tom şapka takmıyordu.
- Why isn't Tom wearing a name tag?
- Neden Tom bir yaka kartı takmıyor?
- Mary's husband always wears the same hat.
- Mary'nin kocası hep aynı şapkayı takar.
- I've never seen him wear a hat.
- Onu hiç şapka takarken görmedim.
- Why aren't you wearing those earrings I gave you?
- Sana verdiğim küpeleri neden takmıyorsun?
- I usually don't wear a watch.
- Genellikle saat takmam.
- I told Tom to wear a tie.
- Tom'a bir kravat takmasını söyledim.
- I've never seen you wear a hat.
- Seni hiç şapka takarken görmedim.
- Tom always wears the same hat.
- Tom hep aynı şapkayı takar.
- Tom was wearing a seat belt.
- Tom bir emniyet kemeri takıyordu.
- She wore heart-shaped earrings.
- O, kalp şeklinde küpeler taktı.
- Mary is sensitive to light, so she wears sunglasses.
- Mary ışığa karşı duyarlı olduğundan güneş gözlüğü takıyor.
- She wore a pretty hat.
- Güzel bir şapka takmış.
- Everybody is supposed to wear a tie at the party.
- Herkesin partide bir kravat takması gerekiyor.
- Tom is wearing the tie Mary gave him.
- Tom, Mary'nin verdiği kravatı takıyor.
- She's wearing a cool hat.
- Havalı bir şapka takıyor.
- Don't forget to wear a tie.
- Kravat takmayı unutma.
- I love wearing my progressives.
- Uzak-yakın lenslerimi takmayı seviyorum.
- How about wearing contact lenses?
- Kontakt lens takmaya ne dersin?
- I don't like to wear ties.
- Kravat takmaktan hoşlanmam.
- I told her to wear a tie.
- Ona kravat takmasını söyledim.
- The politician claimed that he wore neither a wig nor false teeth.
- Politikacı ne peruk ne de takma diş taktığını iddia etti.
- Tom didn't wear the tie Mary wanted him to wear.
- Tom Mary'nin takmasını istediği kravatı takmadı.
- He was wearing a hat.
- Şapka takıyordu.
- The policeman is wearing a gas mask.
- Polis bir gaz maskesi takıyor.
- How often do you wear a hat?
- Ne sıklıkta şapka takıyorsun?
- Tom used to never wear a hat.
- Tom asla bir şapka takmazdı.
- He is not wearing a hat.
- Şapka takmıyor.
- He would still be alive if he had been wearing his seat belt when the car crashed.
- Araba çarptığında o, emniyet kemerini takıyor olsaydı hala hayatta olurdu.
- Tom is wearing a blue hat.
- Tom mavi bir şapka takıyor.
- She wore a red scarf around her neck.
- Boynuna kırmızı bir eşarp takmıştı.
- Tom usually wears a black cowboy hat.
- Tom genellikle siyah kovboy şapkası takar.
- Tom is wearing a wide-brimmed hat.
- Tom geniş kenarlı bir şapka takıyor.
- She chose a scarf to wear with the dress.
- Elbiseyle takmak için bir eşarp seçti.
- I don't wear a hat every day.
- Her gün şapka takmıyorum.
- He's wearing sunglasses.
- Güneş gözlüğü takıyor.
- She's wearing hair curlers.
- Saç maşası takıyor.
- Tom noticed that Mary was wearing a new bracelet.
- Tom, Mary'nin yeni bir bilezik taktığını fark etti.
- Why aren't you wearing your hat?
- Neden şapkanı takmıyorsun?
- Tom doesn't like to wear ties.
- Tom kravat takmaktan hoşlanmaz.
- Are you wearing a protective face mask?
- Koruyucu yüz maskesi takıyor musun?
- I usually don't wear a watch.
- Genelde saat takmam.
- Tom noticed Mary wasn't wearing a wedding ring.
- Tom, Mary'nin alyans takmadığını fark etti.
- Were they wearing seatbelts?
- Emniyet kemeri takıyorlar mıydı?
- Why do you wear a watch?
- Neden saat takıyorsunuz?
- Tom won't be wearing a tie.
- Tom kravat takmayacak.
- Tom wears a tie to work.
- Tom işe kravat takarak gitti.
- Tom wears a different tie every day.
- Tom her gün farklı bir kravat takar.
- Tom doesn't always wear a hat.
- Tom her zaman şapka takmaz.
- I seldom wear a tie.
- Nadiren kravat takıyorum.
- Tom wasn't wearing his wedding ring.
- Tom alyansını takmıyordu.
- Who's going to wear them?
- Kim takacak?
- Tom wears an eyepatch.
- Tom bir göz bandı takıyor.
- You're wearing a very expensive-looking watch.
- Çok pahalı görünen bir saat takıyorsun.
- I wear a hat whenever I go outside.
- Ne zaman dışarı çıksam şapka takarım.
- Tom is still wearing his wedding ring.
- Tom hala evlilik yüzüğünü takıyor.
- I'm wearing a hat.
- Bir şapka takıyorum.
- I don't need to wear a tie where I work.
- Çalıştığım yerde kravat takmama gerek yok.
- Tom usually only wears his glasses when he's reading.
- Tom gözlüğünü genellikle sadece okurken takar.
- Luckily, Tom was wearing his seat belt.
- Neyse ki Tom emniyet kemerini takıyordu.
- Layla decided to wear the hijab.
- Leyla başörtüsü takmaya karar verdi.
- Both Tom and Mary are wearing sunglasses.
- Hem Tom hem de Mary güneş gözlüğü takıyor.
- I haven't worn this tie in almost three years.
- Neredeyse üç yıldır bu kravatı takmadım.
- Mary likes to wear flowers in her hair.
- Mary saçına çiçek takmayı seviyor.
- I don't usually wear a hat.
- Genelde şapka takmam.
- She is wearing an expensive necklace.
- Pahalı bir gerdanlık takıyor.
- He wears a bow tie every day.
- Her gün papyon takıyor.
- Do I have to wear a tie?
- Kravat takmak zorunda mıyım?
- Tom is wearing a hat like mine.
- Tom benimki gibi bir şapka takıyor.
- You can't wear that hat to school.
- Bu şapkayı okulda takamazsın.
- A lot of kids wear them.
- Bir sürü çocuk takıyor.
- The tall man wore a pink carnation in his lapel.
- Uzun boylu adam, yakasına pembe bir karanfil takmıştı.
- I often wear sunglasses.
- Sık sık güneş gözlüğü takarım.
- I wear a tie almost every day.
- Neredeyse her gün kravat takarım.
- Tom wasn't wearing anything.
- Tom hiçbir şey takmıyordu.
- It's been a long time since I've worn a tie.
- Bir kravat taktığımdan beri uzun zaman oldu.
- Tom doesn't often wear a hat.
- Tom sık sık şapka takmaz.
- Why are you wearing sunglasses at night?
- Neden geceleyin güneş gözlüğü takıyorsun?
- I don't often wear a hat.
- Sık sık şapka takmam.
- Mary didn't wear any jewelry.
- Mary herhangi bir takı takmadı.
- Don't ever wear that tie again.
- Bir daha asla o kravatı takma.
- Every man a king, but no one wears a crown.
- Herkes kral, ama taç takan yok.
- Tell Tom that he needs to wear a tie tomorrow.
- Tom'a yarın bir kravat takması gerektiğini söyle.
- He's wearing sunglasses.
- O, güneş gözlüğü takıyor.
- I think Tom should wear a tie to the party.
- Bence Tom partide kravat takmalı.
- When was the last time you saw Tom wear a tie?
- Tom'u en son ne zaman kravat takarken gördün?
- It's something a bit different and the people I was hanging around with wore them.
- Bu biraz farklı bir şeydi ve beraber takıldığım insanlar bunlardan takıyordu.
- Tom is wearing a tie, isn't he?
- Tom kravat takıyor, değil mi?
- Layla is wearing a new scarf.
- Layla yeni bir eşarp takıyor.
- Neither was wearing a seatbelt.
- İkisi de emniyet kemeri takmıyordu.
- Sami always wore his wedding ring.
- Sami nikah yüzüğünü her zaman takıyordu.
- Tom is wearing a new hat.
- Tom yeni bir şapka takıyor.
- Tom wasn't wearing a red tie.
- Tom kırmızı kravat takmıyordu.
- Mary wears expensive jewelry.
- Mary pahalı mücevherler takıyor.
- Tom almost never wears a hat.
- Tom neredeyse hiç şapka takmaz.
- I love wearing my progressives.
- Progresif lenslerimi takmayı seviyorum.
- That girl who's wearing a scarf is a virgin.
- Bir eşarp takan o kız bakire.
- Tom noticed Mary wasn't wearing the ring he'd given her.
- Tom ona verdiği yüzüğü Mary'nin takmadığını fark etti.
- Jeff wore the tie which Kim had given him for a birthday present.
- Jeff, Kim'in ona doğum günü hediyesi olarak verdiği kravatı taktı.
- I never wore that hat again.
- O şapkayı bir daha hiç takmadım.
- I often wear a black cowboy hat.
- Sıklıkla siyah bir kovboy şapkası takarım.
- I don't wear a tie every day.
- Ben her gün kravat takmıyorum.
- Tom is wearing a red tie.
- Tom kırmızı bir kravat takıyor.
- Tom is wearing a stethoscope.
- Tom bir stetoskop takıyor.
- She wore a dark blue scarf.
- Koyu mavi bir eşarp takmıştı.
- Layla was wearing a hijab.
- Layla başörtüsü takıyordu.
- Without wearing a tie, you won't get in here!
- Kravat takmadan buraya giremezsin!
- She doesn't wear that jewellery in public.
- O mücevheri herkesin içinde takmıyor.
- Tom always wears a tie to work.
- Tom işe giderken hep kravat takar.
- I was fined for not wearing a seatbelt.
- Emniyet kemeri takmadığım için cezalandırıldım.
- Tom was fined for not wearing a seatbelt.
- Tom emniyet kemeri takmadığı için cezalandırıldı.
- I usually don't wear a hat.
- Genelde şapka takmam.
- Did you notice that Tom wasn't wearing his wedding ring today?
- Tom'un bugün alyansını takmadığını fark ettin mi?
- How come you don't wear that hat anymore?
- Neden o şapkayı artık takmıyorsun?
- Why don't you want to wear a tie?
- Neden kravat takmak istemiyorsun?
- Jeff wore the tie Kim had given him for a birthday present.
- Jeff, Kim'in ona doğum günü hediyesi olarak verdiği kravatı taktı.
- Everyone except Tom and John was wearing a tie.
- Tom ve John hariç herkes kravat takıyordu.
- Tom is wearing a blue cap.
- Tom mavi bir şapka takıyor.
- The duchess wore a large hat.
- Düşes büyük bir şapka takıyordu.
- You are always wearing a loud necktie.
- Her zaman parlak renkli kravat takıyorsun.
- Tom was wearing a tie.
- Tom kravat takıyordu.
- I don't usually wear a tie.
- Ben genellikle kravat takmam.
- Tom always wears a tie to work, except on Fridays.
- Tom, Cuma günleri hariç, işe her zaman kravat takarak gider.
- Mary wears expensive jewelry.
- Mary pahalı mücevherler takar.
- She was wearing a black hat.
- Siyah bir şapka takıyordu.
- She's wearing a hat.
- Şapka takıyor.
- Tom isn't wearing his wedding ring today.
- Tom bugün alyansını takmıyor.
- You're not wearing a tie.
- Kravat takmıyorsun.
- I didn't see anyone wearing a hat.
- Şapka takan birini görmedim.
- Are you wearing my glasses?
- Gözlüklerimi mi takıyorsun?
- She is wearing a nice watch.
- Güzel bir saat takıyor.
- Tom is wearing a cool-looking hat.
- Tom havalı görünen bir şapka takıyor.
- I wear cool clothes and cool sunglasses.
- Havalı kıyafetler ve havalı güneş gözlükleri takıyorum.
- Do you usually wear a tie to work?
- Genellikle çalışmak için kravat takıyor musunuz?
- Layla converted to Islam and started wearing the Muslim headscarf.
- Leyla İslam'a geçti ve Müslüman başörtüsü takmaya başladı.
- Tom is wearing a black fedora.
- Tom siyah bir fötr şapka takıyor.
- She is wearing a nice watch.
- O, hoş bir saat takıyor.
- The last time I saw Tom he was wearing a blue cap.
- Tom'u son gördüğümde mavi bir şapka takıyordu.
- Tom would still be alive if he had been wearing his seat belt.
- Tom emniyet kemerini takmış olsaydı hâlâ hayatta olurdu.
- Mary wears a heart-shaped locket with a photo of Tom in it.
- Mary içinde Tom'un bir fotoğrafı olan kalp şeklindeki bir madalyon takıyor.
- I never wear a tie.
- Ben hiç kravat takmam.
- I almost always wear sunglasses when I go outside.
- Dışarı çıkarken neredeyse her zaman güneş gözlüğü takarım.
- I rarely wear a tie.
- Ben nadiren kravat takıyorum.
- Layla should wear the hijab.
- Layla başörtüsü takmalı.
- Tom wore a tie yesterday.
- Tom dün kravat taktı.
- Why are you wearing that scarf?
- Neden o atkıyı takıyorsun?
- I rarely wear a hat.
- Nadiren şapka takarım.
- Tom is wearing a hat, isn't he?
- Tom şapka takıyor, değil mi?
- Tom used to never wear a hat.
- Tom asla şapka takmazdı.
- Tom has to wear an ankle monitor bracelet while he's out on bail.
- Tom kefaletle dışarıdayken bileklik takmak zorunda.
- Tom is wearing the tie I gave him.
- Tom ona verdiğim kravatı takıyor.
- I always wear sunglasses, even indoors.
- Her zaman güneş gözlüğü takarım, iç mekanlarda bile.
- I always wear my helmet when I ride my motorcycle.
- Motoruma binerken kaskımı her zaman takarım.
- Does Tom wear a wedding ring?
- Tom alyans takıyor mu?
- Tom was wearing a neck brace.
- Tom boyunluk takıyordu.
- Tom sometimes wears a hat.
- Tom bazen şapka takar.
- Almost one-third of all office workers wear spectacles.
- Ofis çalışanlarının neredeyse üçte biri gözlük takıyor.
- When did you start wearing contacts?
- Ne zaman kontak lens takmaya başladın?
- I usually don't wear a tie.
- Genellikle kravat takmam.
- Tom doesn't wear a watch.
- Tom saat takmıyor.
- Tom used to always wear a watch, but now he just looks at his smart phone.
- Tom eskiden hep saat takardı, ama şimdi sadece akıllı telefonuna bakıyor.
- Didn't Tom wear that same tie yesterday?
- Tom dün de aynı kravatı takmamış mıydı?
- Do you usually wear a bike helmet?
- Genellikle bisiklet kaskı takar mısın?
- Tom wasn't wearing his hat.
- Tom şapkasını takmamıştı.
- Do you always wear a tie to work?
- Her zaman çalışmak için kravat takıyor musun?
- Tom is wearing the tie that Mary gave him.
- Tom, Mary'nin verdiği kravatı takmış.
- I've never seen Tom wearing a hat.
- Tom'u hiç şapka takarken görmedim.
- Layla wore a hijab.
- Leyla başörtüsü takıyordu.
- If Tom had been wearing his seat belt, he wouldn't have been injured so badly.
- Tom emniyet kemerini takmış olsaydı, bu kadar kötü yaralanmazdı.
- Tom doesn't wear a hat every day.
- Tom her gün şapka takmaz.
- Layla was wearing a hijab.
- Leyla tesettür takıyordu.
- Tom was wearing a wide-brimmed hat.
- Tom geniş kenarlı bir şapka takıyordu.
- Sami wears a turban.
- Sami sarık takıyor.
- Tom doesn't like to wear a watch.
- Tom saat takmayı sevmiyor.
- Tom noticed that Mary wasn't wearing any jewelry.
- Tom, Mary'nin hiç mücevher takmadığını fark etti.
- I don't wear a tie every day.
- Her gün kravat takmıyorum.
- Tom didn't wear the tie Mary wanted him to wear.
- Tom, Mary'nin takmasını istediği kravatı takmadı.
- He was penalized for not wearing a seatbelt.
- Emniyet kemeri takmadığı için cezalandırıldı.
- Layla didn't want to get punished on the Day of Judgment for not wearing the hijab.
- Leyla kıyamet gününde başörtüsü takmadığı için cezalandırılmak istemedi.
- Why don't you want to wear a tie?
- Neden kravat takmak istemiyorsunuz?
- She's wearing a great-looking hat.
- O, muhteşem görünümlü bir şapka takıyor.
- The man wearing the red tie is the only one here I don't know.
- Kırmızı kravat takan adam burada tanıdığım tek kişi.
- Tom wears a hat every day.
- Tom her gün şapka takar.
- I never wear a hat.
- Ben hiç şapka takmam.
- Tom doesn't want Mary to wear any jewelry.
- Tom, Mary'nin takı takmasını istemiyor.
- I almost never wear a tie.
- Neredeyse hiç kravat takmam.
- For a long time I didn't wear a tie.
- Uzun süre kravat takmadım.
- Tom never wears a hat.
- Tom asla şapka takmaz.
- Why do you like wearing hats so much?
- Şapka takmayı neden bu kadar çok seviyorsun?
- I almost always wear sunglasses when I go outside.
- Dışarı çıktığımda neredeyse her zaman güneş gözlüğü takıyorum.
- Tom never wore that hat again.
- Tom o şapkayı bir daha takmadı.
- Mary is wearing an ankle bracelet.
- Mary bilek bileziği takıyor.
- Tom is married, but he doesn't wear a wedding ring.
- Tom evli ama alyans takmıyor.
- I don't wear a watch.
- Ben bir saat takmam.
- Tom wasn't wearing a name tag.
- Tom yaka kartı takmıyordu.
- Tom never wears a tie.
- Tom asla kravat takmaz.
- Every boy is supposed to wear a tie at the party.
- Partide erkek çocuklarının kravat takması gerekiyor.
- I don't wear a watch.
- Saat takmıyorum.
- Tom is wearing a very expensive watch.
- Tom çok pahalı bir saat takıyor.
- Mary wore an ankle bracelet.
- Mary ayak bileğine bir bilezik taktı.
- I don't often wear a tie.
- Ben genellikle kravat takmam.
- I wore this tie yesterday.
- Bu kravatı dün takmıştım.
- Tom will be wearing a tie.
- Tom bir kravat takıyor olacak.
- I often wear sunglasses when I'm driving.
- Ben araba kullanırken genellikle güneş gözlüğü takarım.
- Why is Tom never wearing safety goggles?
- Tom neden hiç güvenlik gözlüğü takmıyor?
- Tom was wearing a ridiculous-looking hat.
- Tom gülünç görünen bir şapka takıyordu.
- Tom was wearing a fisherman's cap.
- Tom balıkçı şapkası takıyordu.
- He is wearing sunglasses.
- O güneş gözlüğü takıyor.
- Why do you like wearing hats so much?
- Neden bu kadar şapka takmaktan hoşlanıyorsun?
- Mary doesn't usually wear jewelry.
- Mary genellikle takı takmaz.
- I always wear a hat in the summer.
- Yazları hep şapka takarım.
- Tom needs to wear a tie where he works.
- Tom çalıştığı yerde bir kravat takmalı.
- Tom wears bi-focals.
- Tom çift odaklı gözlük takar.
- I hate the tie you're wearing.
- Taktığın kravattan nefret ediyorum.
- I rarely wear a hat.
- Nadiren şapka takıyorum.
- You're wearing my hat.
- Benim şapkamı takıyorsun.
- Tom is the man wearing the red tie.
- Tom kırmızı kravat takan adam.
- Tom is wearing my cap.
- Tom benim şapkamı takıyor.
- Tom often wears a baseball cap.
- Tom sık sık beyzbol şapkası takar.
- I thought I'd wear a tie.
- Kravat takarım diye düşünmüştüm.
- Tom wears a sleep mask at night.
- Tom geceleri uyku maskesi takıyor.
- I should've worn a hat.
- Şapka takmalıydım.
- Mary wore a heart-shaped locket.
- Mary kalp şeklinde bir madalyon takıyordu.
- Tom often wears a fake wedding ring.
- Tom sık sık sahte alyans takar.
- I told Tom to wear a hat.
- Tom'a şapka takmasını söyledim.
- What were they wearing?
- Ne takıyorlardı?
- Tom is wearing a cool hat.
- Tom havalı bir şapka takıyor.
- Are you wearing my glasses?
- Benim gözlüğümü mü takıyorsun?
- Sami always wore his wedding ring.
- Sami her zaman alyansını takardı.
- Tom always wears goggles when he rides his motorcycle.
- Tom motosiklet sürerken hep gözlük takar.
- I wore a hard hat.
- Sert bir şapka taktım.
- Layla wasn't wearing the hijab.
- Leyla tesettür takmıyordu.
- In the office, I have to wear a tie.
- İş yerinde kravat takmak zorundayım.
- Tom was wearing a hood.
- Tom kapüşon takıyordu.
- She is wearing a leather belt around her waist.
- Beline deri kemer takıyor.
- He does not wear a hat.
- O, şapka takmaz.
- I've never seen Tom wearing a hat.
- Tom'un şapka taktığını hiç görmedim.
- I wore sunglasses to protect my eyes from the sun.
- Gözlerimi güneşten korumak için güneş gözlüğü taktım.
- Tom was wearing the hat Mary gave him.
- Tom, Mary'nin ona verdiği şapkayı takıyordu.
- He isn't wearing a hat.
- Şapka takmıyor.
- I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
- Şapkamı takmayı unuttum ve yüzüm fena halde güneşten yandı.
- Do you think that I should start to wear coloured contact lenses?
- Sence renkli kontakt lens takmaya başlamalı mıyım?
- He's wearing a hat.
- O bir şapka takıyor.
- Tom wondered if Mary would wear the necklace he had given her to the party.
- Tom, Mary'nin ona verdiği kolyeyi partide takıp takmayacağını merak ediyordu.
- Layla wore her Muslim headscarf so wrong.
- Leyla başörtüsünü hiç güzel takmamıştı.
- I would like you to wear this.
- Senden bunu takmanı rica edeceğim.
- Tom doesn't always wear a tie to work.
- Tom işe giderken her zaman kravat takmaz.
- Layla wasn't wearing the hijab.
- Layla başörtüsü takmıyordu.
- I'm not wearing a diamond ring, but I'm happy.
- Elmas yüzük takmıyorum ama mutluyum.
- I think you should wear a tie.
- Bence kravat takmalısın.
- Do you like to wear hats?
- Şapka takmayı sever misin?
- We'll be wearing gas masks.
- Biz gaz maskesi takıyor olacağız.
- Tom should really wear safety glasses.
- Tom gerçekten koruyucu gözlük takmalıdır.
- Layla wore a hijab.
- Layla başörtüsü takıyordu.
- The doctor told Tom that he had to wear a cast for three weeks.
- Doktor Tom'a üç hafta boyunca alçı takması gerektiğini söyledi.
- This is a ring my grandmother wore.
- Bu büyükannemin taktığı bir yüzük.
- Tom wears bi-focals.
- Tom çift odaklı gözlük takıyor.
- He wears an eyepatch.
- Göz bandı takıyor.
- I always wear a seatbelt when I'm driving.
- Ben araba kullanırken her zaman bir emniyet kemeri takarım.
- Some will be wearing new watches next year.
- Bazıları gelecek sene yeni saatler takıyor olacak.
- He always wears his school tie.
- Daima okul kravatını takar.
- Tom was wearing a straw hat and sunglasses.
- Tom hasır şapka ve güneş gözlüğü takıyordu.
- Tom is the man wearing the blue tie.
- Tom mavi kravat takan adam.
- I borrowed a necklace to wear to the banquet tonight.
- Bu geceki ziyafette takmak için bir kolye ödünç aldım.
- A lot of kids don't wear bicycle helmets.
- Birçok çocuk bisiklet kaskı takmaz.
- Tom needs to wear a tie where he works.
- Tom'un çalıştığı yerde kravat takması gerekiyor.
- A lot of kids don't wear bicycle helmets.
- Birçok çocuk bisiklet kaskı takmıyor.
- I wore the earrings that you gave me for my birthday.
- Doğum günüm için bana verdiğin küpeleri taktım.
- Tom is wearing a hearing aid.
- Tom bir işitme cihazı takıyor.
- He wore a very loud necktie.
- Çok parlak bir kravat taktı.
- Some men wear jewelry.
- Bazı erkekler mücevher takar.
- Tom was wearing a red headband.
- Tom kırmızı bir saç bandı takıyordu.
- Mary likes to wear flowers in her hair.
- Mary saçına çiçekler takmayı sever.
- Tom is wearing the sunglasses he bought yesterday.
- Tom dün aldığı güneş gözlüğünü takıyor.
- Tom noticed that Mary was wearing a new bracelet.
- Tom Mary'nin yeni bir bilezik taktığını fark etti.
- I don't see anyone wearing a hat.
- Şapka takan kimseyi görmüyorum.
- Tom wears a tinfoil hat to protect his brain from harmful radiation.
- Tom beynini zararlı radyasyondan korumak için folyo şapka takıyor.
- Layla wore her Muslim headscarf so wrong.
- Layla Müslüman başörtüsünü çok yanlış takıyordu.
- I seldom wear a tie.
- Ben nadiren kravat takarım.
- His name was Geppetto, but to the boys of the neighborhood he was Polendina, on account of the wig he always wore which was just the color of yellow corn.
- Adı Geppetto'ydu ama her zaman taktığı sarı mısır rengindeki peruğu yüzünden mahallenin çocukları için Polendina'ydı.
- I was penalized for not wearing a seatbelt.
- Emniyet kemeri takmadığım için ceza aldım.
- Mary was wearing heart-shaped earrings.
- Mary kalp şeklinde küpeler takıyordu.
- He wears eyeglasses to read.
- Okumak için gözlük takıyor.
- Tom was wearing a straw hat the last time I saw him.
- Tom'u son gördüğümde hasır şapka takıyordu.
- I always have to wear a tie because of my job.
- İşimden dolayı her zaman kravat takmak zorundayım.
- Sami never forced Layla to wear the hijab.
- Sami asla Layla'yı başörtüsü takmaya zorlamadı.
- Don't go out in this heat without wearing a hat.
- Bu sıcakta şapka takmadan dışarı çıkma.
- Tom wears a sleep mask at night.
- Tom geceleri uyku maskesi takar.
- Why are you wearing sunglasses at night?
- Neden geceleri güneş gözlüğü takıyorsun?
- Why aren't you wearing a tie?
- Neden bir kravat takmıyorsun?
- He usually wears sunglasses even when it's not so bright.
- Hava çok aydınlık olmadığında bile genellikle güneş gözlüğü takar.
- I don't usually wear a hat.
- Ben genellikle bir şapka takmam.
- Some men wear jewelry.
- Bazı erkekler takı takar.
- Why do you wear a watch?
- Neden saat takıyorsun?
- I told him to wear a hat.
- Ona şapka takmasını söyledim.
- Why do you always wear that hat?
- Neden her zaman o şapkayı takıyorsun?
- Do I have to wear a tie at work?
- İş yerinde kravat takmak zorunda mıyım?
- Tom is wearing a baseball cap.
- Tom beyzbol şapkası takıyordu.
- Why aren't you wearing a tie?
- Neden kravat takmıyorsun?
- He is wearing a hat.
- O bir şapka takıyor.
- Tom wore a hard hat and winked at us.
- Tom baret taktı ve bize göz kırptı.
- I think you're wearing Tom's cap.
- Sanırım Tom'un şapkasını takıyorsun.
- She has worn the same hat for a month.
- Bir ay boyunca aynı şapkayı taktı.
- I always have to wear a tie because of my job.
- İşim gereği her zaman kravat takmak zorundayım.
- Tom rarely wears a tie.
- Tom nadiren kravat takar.
- Tom is wearing the tie Mary gave him.
- Tom, Mary'nin ona verdiği kravatı takıyor.
- Why does your mother always wear sunglasses?
- Annen neden hep güneş gözlüğü takıyor?
- Tom is wearing a hat, isn't he?
- Tom bir şapka takıyor, değil mi?
- Tom wasn't wearing his seat belt.
- Tom emniyet kemerini takmıyordu.
- Tom always wears a green star.
- Tom her zaman yeşil bir yıldız takar.
- They won't let you into that restaurant if you're not wearing a tie.
- Kravat takmazsan o restorana girmene izin vermezler.
- Does your wife wear the Muslim headscarf?
- Eşiniz Müslüman başörtüsü takıyor mu?
- Why aren't you wearing those earrings I gave you?
- Sana verdiğim şu yüzükleri neden takmıyorsun?
- Tom was wearing a very expensive watch.
- Tom çok pahalı bir saat takıyordu.
- Why is Tom wearing a name tag?
- Tom neden yaka kartı takıyor?
- Tom is wearing the tie that Mary gave him.
- Tom, Mary'nin ona verdiği kravatı takıyor.
- They won't let you into that restaurant if you're not wearing a tie.
- Kravat takmıyorsan o restorana girmene izin vermezler.
- Do you always wear a tie to work?
- İşe giderken hep kravat takar mısın?
- Mary wore a silver locket in the shape of a heart.
- Mary kalp şeklinde gümüş bir madalyon takıyordu.
- Tom isn't wearing a name tag.
- Tom bir yaka kartı takmıyor.
- The policeman is wearing a gas mask.
- Polis gaz maskesi takıyor.
- You supposed to be wearing your name tag.
- Yaka kartını takıyor olman gerekiyordu.
- Mary didn't wear any jewelry.
- Mary hiç takı takmazdı.
- Tom doesn't wear a wedding ring.
- Tom alyans takmıyor.
- What sort of jewelry are you going to wear with this dress?
- Bu elbiseyle ne tür mücevherler takacaksın?
- Everyone but Tom is wearing a hat.
- Tom hariç herkes şapka takıyor.
- Tom is wearing a tie, isn't he?
- Tom bir kravat takıyor, değil mi?
- You're wearing a very expensive-looking watch.
- Çok pahalı görünüşlü bir saat takıyorsun.
- I don't like the tie that you're wearing.
- Taktığın kravatı beğenmedim.
- Why aren't you wearing your wedding ring?
- Alyansınızı neden takmıyorsunuz?
- Tom noticed that Mary wasn't wearing a wedding ring.
- Tom, Mary'nin alyans takmadığını fark etti.
- She's wearing a nice hat.
- Güzel bir şapka takıyor.
- I'm not wearing a diamond ring, but I'm happy.
- Ben bir elmas yüzük takmıyorum ama mutluyum.
- Tom is wearing a strange-looking hat.
- Tom garip görünümlü bir şapka takıyor.
- She's wearing a nice hat.
- O güzel bir şapka takıyor.
- Tom almost always wears a hat.
- Tom neredeyse her zaman şapka takar.
- I would like you to wear this.
- Bunu takmanı istiyorum.
- I only wear a tie on special occasions.
- Ben sadece özel günlerde kravat takarım.
- Tom is wearing the sunglasses he bought yesterday.
- Tom dün aldığı güneş gözlüklerini takıyor.
- Every time I see Tom, he's wearing sunglasses.
- Tom'u her gördüğümde güneş gözlüğü takıyor.
- Tom is wearing a ridiculous hat.
- Tom saçma bir şapka takıyor.
- Tom was wearing a red tie.
- Tom kırmızı bir kravat takıyordu.
- Layla isn't wearing the hijab properly.
- Layla başörtüsünü düzgün takmıyor.
- Everyone except Tom and John was wearing a tie.
- Tom ve John dışında herkes kravat takıyordu.
- Tom wasn't wearing a tie.
- Tom kravat takmıyordu.
- Tom didn't notice that Mary was wearing a wedding ring.
- Tom, Mary'nin alyans taktığını fark etmedi.
- Tom was wearing mirrored sunglasses and a black baseball cap.
- Tom aynalı bir güneş gözlüğü ve siyah bir beyzbol şapkası takıyordu.
- Do Tom and John usually wear ties to work?
- Tom ve John genellikle işe giderken kravat takarlar mı?
- Tom was wearing a cowboy hat.
- Tom bir kovboy şapkası takıyordu.
- Why don't you wear that hat anymore?
- Neden artık o şapkayı takmıyorsun?
- I was penalized for not wearing a seatbelt.
- Emniyet kemeri takmadığım için cezalandırıldım.
- I didn't notice whether Tom was wearing a wedding ring or not.
- Tom'un alyans takıp takmadığını fark etmemişim.
- Mary wears a heart-shaped locket with a photo of Tom in it.
- Mary, içinde Tom'un fotoğrafı olan kalp şeklinde bir madalyon takıyor.
- I don't wear reading glasses.
- Okuma gözlüğü takmıyorum.
- I like to wear a watch.
- Saat takmayı seviyorum.
- I was wearing a hard hat.
- Baret takıyordum.
- I hardly ever wear a hat.
- Neredeyse hiç şapka takmam.
- You should at least wear a tie.
- En azından bir kravat takmalısın.
- Tom isn't wearing a hat.
- Tom şapka takmıyor.
- Don't you have to wear a tie to work?
- İşe giderken kravat takman gerekmiyor mu?
- Tom wears a hearing aid now.
- Tom şimdi bir işitme cihazı takıyor.
- If Tom had been wearing his seat belt, he wouldn't have been injured so badly.
- Tom emniyet kemerini takıyor olsaydı o kadar kötü yaralanmazdı.
- Mary wears lots of jewelry.
- Mary çok fazla mücevher takıyor.
- I wore this tie yesterday.
- Dün bu kravatı taktım.
- That's a pretty strange-looking bracelet you're wearing.
- Taktığın bilezik oldukça garip görünüyor.
- Tom wore a straw hat.
- Tom hasır şapka takıyordu.
- Mary wore false eyelashes.
- Mary takma kirpik takıyordu.
- I'm not going to wear a tie.
- Kravat takmayacağım.
- Shouldn't we be wearing hard hats?
- Baret takıyor olmamız gerekmiyor mu?
- Tom noticed that Mary wasn't wearing her wedding ring.
- Tom, Mary'nin alyansını takmadığını fark etti.
- He does not wear a hat.
- Şapka takmaz.
- We'll be wearing gas masks.
- Gaz maskeleri takmış olacağız.
- He wore a breastplate.
- Zırh göğüslük taktı.
- Tom always wears sunglasses, even indoors.
- Tom her zaman güneş gözlüğü takar, iç mekanlarda bile.
- He wears a 6 gauge earring.
- 6 numara küpe takıyor.
- I always wear sunglasses, even indoors.
- Ben her zaman güneş gözlüğü takıyorum, hatta içeride bile.
- Was Tom wearing a hat?
- Tom şapka takıyor muydu?
- Tom is wearing a neck brace.
- Tom boyunluk takıyor.
- I'll be wearing a veil.
- Duvak takıyor olacağım.
- Tom doesn't wear a watch.
- Tom saat takmaz.
- Tom wore a tie yesterday.
- Tom dün kravat takmıştı.
- She was wearing a new hat.
- Yeni bir şapka takıyordu.
- Tom almost always wears sunglasses.
- Tom neredeyse her zaman güneş gözlüğü takar.
- Do I have to wear a tie at work?
- İş yerinde bir kravat takmam gerekir mi?
- Don't forget to wear a tie.
- Bir kravat takmayı unutma.
- I've never seen her wear a hat.
- Onu hiç şapka takarken görmedim.
- I would never wear a hat that looked like that.
- Ben asla böyle görünen bir şapka takmazdım.
- Are you wearing a wire?
- Dinleme cihazı mı takıyorsun?
- I almost always wear a hat when I go outside.
- Dışarı çıkarken neredeyse her zaman şapka takarım.
- Tom wore an orange hat, and his coat was orange, too.
- Tom turuncu bir şapka takıyordu ve ceketi de turuncuydu.
- Mary wore a silver locket in the shape of a heart.
- Mary kalp şeklinde bir gümüş madalyon taktı.
- This is a ring my grandmother wore.
- Bu, anneannemin taktığı yüzük.
- Sami's daughter stopped wearing the hijab.
- Sami'nin kızı başörtüsü takmayı bıraktı.
- Tom is wearing a hat.
- Tom şapka takıyor.
- Tom isn't wearing a hat.
- Tom bir şapka takmıyor.
- Everyone but Tom is wearing a hat.
- Tom dışında herkes şapka takıyor.
- Tom was wearing a tie.
- Tom bir kravat takıyordu.
- I think you should wear a tie.
- Bence bir kravat takmalısınız.
- He wore a very loud necktie.
- Çok gösterişli bir kravat takıyordu.
- I don't wear a watch but I used to wear one when I was younger.
- Saat takmıyorum ama gençken takardım.
- She wore a dark blue scarf.
- O koyu mavi bir eşarp taktı.
- I'm wearing a hat.
- Şapka takıyorum.
- I don't always wear a hat.
- Ben her zaman şapka takmam.
- Mary is wearing an ankle bracelet.
- Mary halhal takıyor.
- You should always wear a seat belt when you are riding in a car.
- Arabaya binerken her zaman emniyet kemeri takmalısınız.
- I wore a hat yesterday.
- Dün şapka taktım.
- Tom wondered if Mary would wear the necklace he had given her to the party.
- Tom parti için ona verdiği kolyeyi Mary'nin takıp takmayacağını merak ediyordu.
- How long have you been wearing contacts?
- Ne kadar süredir kontak lens takıyorsun?
- Tom wasn't wearing a wedding ring, but Mary noticed a white circle on his ring finger.
- Tom alyans takmıyordu ama Mary onun yüzük parmağında beyaz bir çember olduğunu fark etti.
- Why are you wearing a tie today?
- Bugün neden kravat takıyorsun?
- Tom is still wearing his wedding ring.
- Tom hâlâ alyansını takıyor.
- Tom wore a cowboy hat.
- Tom kovboy şapkası takıyordu.
- My mother wouldn't let me wear one in high school.
- Annem lisede takmama izin vermezdi.
- He would still be alive if he had been wearing his seat belt when the car crashed.
- Araba kaza yaptığında emniyet kemerini takmış olsaydı hala yaşıyor olacaktı.
- Tom wears a prosthesis.
- Tom protez takıyor.
- Do I need to wear a tie?
- Kravat takmalı mıyım?
- Mary wears a headscarf.
- Mary başörtüsü takıyor.
- Don't you have to wear a tie to work?
- Çalışmak için kravat takmak zorunda değil misiniz?
- Tom usually wears sunglasses even when it's not so bright.
- Tom genellikle hava çok aydınlık olmadığında bile güneş gözlüğü takar.
- You'll need to wear a tie.
- Bir kravat takman gerekecek.
- You always wear a loud necktie.
- Her zaman parlak bir kravat takıyorsun.
- I like to wear a watch.
- Saat takmayı severim.
- Tom was wearing the blue cap you gave him.
- Tom ona verdiğin mavi şapkayı takıyordu.
- Both Tom and Mary are wearing sunglasses.
- Hem Tom hem de Mary güneş gözlüğü takıyorlar.
- He is wearing sunglasses.
- Güneş gözlüğü takıyor.
- She's wearing sunglasses.
- O güneş gözlüğü takıyor.
- I want you to wear that new hat I bought for you.
- Senin için aldığım o yeni şapkayı takmanı istiyorum.
- Tom is wearing the hat you gave him.
- Tom ona verdiğin şapkayı takıyor.
- That girl who's wearing a scarf is a virgin.
- Şu eşarp takan kız bakire.
- Doesn't Tom always wear a tie?
- Tom her zaman kravat takmaz mı?
- Tom always wears goggles when he swims.
- Tom yüzerken her zaman gözlük takar.
- Which hat do you want to wear?
- Hangi şapkayı takmak istersin?
- I see you're wearing a new hat.
- Bakıyorum da yeni bir şapka takmışsın.
- Tom sometimes wears sunglasses indoors.
- Tom bazen iç mekanlarda güneş gözlüğü takar.
- I wore a hat.
- Bir şapka taktım.
- Mary wore a red ribbon in her hair.
- Mary saçlarına kırmızı bir şerit takıyordu.
- Tom probably wouldn't have died if he'd been wearing his seatbelt.
- Tom emniyet kemerini takmış olsaydı muhtemelen ölmeyecekti.
- I should've worn a hat.
- Bir şapka takmalıydım.
- Tom always wears goggles when he swims.
- Tom her zaman yüzerken gözlük takar.
- Tom wasn't wearing a wedding ring, but Mary noticed a white circle on his ring finger.
- Tom bir alyans takmıyordu ama Mary onun yüzük parmağında beyaz bir halka fark etti.
- Tom wasn't wearing a seat belt.
- Tom emniyet kemeri takmıyordu.
- Tom was wearing a patch over one of his eyes.
- Tom gözlerinden birinin üzerine bir yama takıyordu.
- I'm wearing sunglasses.
- Güneş gözlüğü takıyorum.
- How often does Tom wear that tie Mary gave him?
- Tom, Mary'nin ona verdiği kravatı ne sıklıkla takıyor?
- She was wearing a strange hat.
- Garip bir şapka takıyordu.
- Layla taught Salima how to wear her Muslim headscarf.
- Leyla Selime'ye başörtüsü takmayı öğretti.
- Tom is wearing a bright red tie.
- Tom parlak kırmızı bir kravat takıyor.
- Mary wore a heart-shaped locket.
- Mary kalp şeklinde bir madalyon taktı.
- Tom doesn't usually wear a hat.
- Tom genellikle şapka takmaz.
- Tell Tom that he needs to wear a tie tomorrow.
- Tom'a yarın kravat takması gerektiğini söyle.
- Tom wore a red and white striped tie.
- Tom kırmızı ve beyaz çizgili bir kravat taktı.
- Mary often wears a fake wedding ring.
- Mary sık sık sahte bir alyans takar.
- The man wearing the red tie is the only one here I don't know.
- Kırmızı kravat takan adam burada tanımadığım tek kişi.
- Today it's very sunny, so everyone is wearing sunglasses.
- Bugün hava çok güneşli, bu yüzden herkes güneş gözlüğü takıyor.
- Tom is wearing a birthday hat.
- Tom doğum günü şapkası takıyor.
- Marilla always wore her amethyst brooch to church.
- Marilla kiliseye giderken her zaman ametist broşunu takardı.
- Tom is wearing a blue bandana on his head.
- Tom kafasına mavi bir bandana takıyor.
- Tom is still wearing his wedding ring, even though he's not married anymore.
- Tom artık evli olmamasına rağmen hâlâ alyansını takıyor.
- Tom is wearing a birthday hat.
- Tom bir doğum günü şapkası takıyor.
- I wear a tie almost every day.
- Neredeyse her gün kravat takıyorum.
- Tom usually wears sunglasses whenever he goes outside.
- Tom dışarı çıktığında genellikle güneş gözlüğü takar.
- Why aren't you wearing your wedding ring?
- Neden alyansını takmıyorsun?
- She wears rings on her ears.
- Kulaklarına halka takıyor.
- Mary is wearing a brooch.
- Mary bir broş takıyor.
- The girl wore yellow ribbons in her hair.
- Kız saçına sarı kurdeleler takmıştı.
- The last time I saw Tom he was wearing an eye patch.
- Tom'u son gördüğümde göz bandı takıyordu.
- I want you to wear this.
- Bunu takmanı istiyorum.
- Tom always wears his seatbelt.
- Tom her zaman emniyet kemerini takar.
- Tom was wearing a new hat.
- Tom yeni bir şapka takıyordu.
- Why isn't Tom wearing a name tag?
- Tom neden yaka kartı takmıyor?
- I told her to wear a hat.
- Ona şapka takmasını söyledim.
- Does Tom usually wear a tie to work?
- Tom işe giderken genellikle kravat takar mı?
- Layla converted to Islam and started wearing the Muslim headscarf.
- Leyla Müslüman oldu ve türban takmaya başladı.
- Tom is wearing an expensive-looking watch.
- Tom pahalı görünümlü bir saat takıyor.
- What were they wearing?
- Onlar ne takıyordu?
- That's a nice tie you're wearing.
- Güzel bir kravat takmışsın.
- You always wear a loud necktie.
- Her zaman gösterişli bir kravat takıyorsun.
- Tom asked if he needed to wear a tie.
- Tom bir kravat takması gerekip gerekmediğini sordu.
- Tom doesn't like to wear ties.
- Tom kravat takmayı sevmez.
- Tom wears a hat almost every day.
- Tom neredeyse her gün şapka takar.
- Does Tom wear a wedding ring?
- Tom bir alyans takar mı?
- Tom is wearing a reddish-orange tie.
- Tom kırmızımsı turuncu bir kravat takıyor.
- I wear sunglasses at night.
- Geceleyin güneş gözlüğü takıyorum.
- Marilla wore her amethyst brooch to church that day as usual.
- Marilla o gün her zamanki gibi kilise için ametist broşunu taktı.
- Mary noticed that Tom was not wearing his wedding ring.
- Mary, Tom'un alyansını takmadığını fark etti.
- Layla wears the hijab because she is Muslim.
- Leyla tesettür takıyor çünkü Müslüman.
- Jane wore the same ribbon as her mother did.
- Jane annesinin taktığı kurdelenin aynısını takıyordu.
- He hates wearing a tie during the summer heat.
- Yaz sıcağında kravat takmaktan nefret eder.
- I am wearing an expensive watch.
- Ben pahalı bir saat takıyorum.
- I told you to wear a tie.
- Sana kravat takmanı söyledim.
- Tom often wears a fake wedding ring.
- Tom sık sık sahte bir alyans takıyor.
- I rarely wear my nose ring.
- Burun halkamı nadiren takarım.
- I don't wear a hat every day.
- Her gün şapka takmam.
- Tom and Mary were both wearing sunglasses.
- Tom ve Mary'nin ikisi de güneş gözlüğü takıyordu.
- Tom always wears shades.
- Tom her zaman gözlük takar.
- This looks a lot like the watch Tom used to wear.
- Bu Tom'un eskiden taktığı saate çok benziyor.
- She's wearing a great-looking hat.
- Harika görünen bir şapka takıyor.
- I only wear a hat in the winter.
- Sadece kışın şapka takarım.
- Tom was wearing a black hat.
- Tom siyah bir şapka takıyordu.
- He was wearing a white hat.
- Beyaz bir şapka takıyordu.
- The last time I saw Tom he was wearing an eye patch.
- Tom'u son gördüğümde bir göz bandı takıyordu.
- I don't usually wear a tie.
- Genelde kravat takmam.
- I don't want to wear this stupid tie.
- Bu aptalca kravatı takmak istemiyorum.
- You should be wearing your safety goggles.
- Koruma gözlüğünü takıyor olmalısın.
- Tom is wearing sunglasses and no shirt.
- Tom güneş gözlüğü takıyor ve gömleği yok.
- Do you usually wear a tie to work?
- İşe giderken kravat takar mısın?
- You need to wear a tie there.
- Orada kravat takmanız gerekir.
- Tom was wearing a black hat when I first met him.
- Onunla ilk karşılaştığımda Tom siyah bir şapka takıyordu.
- She's wearing a strange-looking hat.
- Garip görünümlü bir şapka takıyor.
- I told them to wear ties.
- Onlara kravat takmalarını söyledim.
- I wore a hard hat.
- Baret taktım.
- I almost always wear a hat.
- Neredeyse her zaman şapka takarım.
- Tom didn't wear a tie to work today.
- Tom bugün işe kravat takmadan gitti.
- No one was wearing a seatbelt.
- Kimse emniyet kemeri takmıyordu.
- I am wearing an expensive watch.
- Pahalı bir saat takıyorum.
- The tall man wears a tie.
- Uzun boylu adam bir kravat takıyor.
- Tom should technically be wearing safety goggles.
- Tom teknik olarak koruyucu gözlük takmalı.
- You'll need to wear a tie.
- Kravat takman gerekecek.
- Tom told me I should wear earplugs to the concert.
- Tom bana konsere giderken kulak tıkacı takmamı söyledi.
- We are wearing expensive jewels.
- Pahalı mücevherler takıyoruz.
- The ring Tom is wearing is very valuable.
- Tom'un taktığı yüzük çok değerli.
- I noticed that she had worn a new hat.
- Yeni bir şapka taktığını fark ettim.
- How often does Tom wear that scarf you gave him?
- Tom ona verdiğin atkıyı ne sıklıkla takıyor?
- Tom is wearing a party hat.
- Tom bir parti şapkası takıyor.
- You should wear a hat that covers your ears when it's cold outside.
- Dışarısı soğuk olduğunda kulaklarını kapatan bir şapka takmalısın.
- Tom wasn't wearing his hat.
- Tom şapkasını takmıyordu.
- Layla was wearing a Muslim headscarf.
- Layla Müslüman başörtüsü takıyordu.
- My aunt gave me the pendant I'm wearing.
- Taktığım kolyeyi bana teyzem verdi.
- Tom is wearing a black hat.
- Tom siyah bir şapka takıyor.
- Tom noticed that Mary wasn't wearing a wedding ring.
- Tom, Mary'nin bir alyans takmadığını fark etti.
- Tom is wearing bangles on his wrists.
- Tom bileklerine bilezikler takıyor.
- She wore a diamond ring on her left third finger.
- Sol elinin üçüncü parmağına bir elmas yüzük taktı.
- I often wear a black cowboy hat.
- Sık sık siyah kovboy şapkası takarım.
- Layla isn't wearing the hijab properly.
- Leyla türbanı doğru bir şekilde takmıyor.
- On special occasions, some people wear jewels.
- Özel günlerde, bazı insanlar mücevher takar.
- Tom is wearing an expensive watch.
- Tom pahalı bir saat takıyor.
- He's wearing a hat.
- Şapka takıyor.
- Layla was wearing a Muslim headscarf.
- Leyla başörtüsü takıyordu.
- You can't wear that hat to school.
- O şapkayı okulda takamazsın.
- No one was wearing a seatbelt.
- Hiç kimse emniyet kemeri takmıyordu.
- Tom is wearing a stethoscope.
- Tom stetoskop takıyor.
- He is wearing a hat.
- Şapka takıyor.
- In the office, I have to wear a tie.
- Ofiste kravat takmak zorundayım.
- Tom is wearing a name tag.
- Tom bir yaka kartı takıyor.
- That tie looks just like the one Tom is wearing.
- Bu kravat tıpkı Tom'un taktığı gibi görünüyor.
- I usually don't wear a tie.
- Genelde kravat takmam.
- I was wearing sunglasses.
- Güneş gözlüğü takıyordum.
- Tom usually wears a cowboy hat, but today he's wearing a baseball cap.
- Tom genellikle kovboy şapkası takar, ama bugün beyzbol şapkası takıyor.
- Tom isn't wearing his wedding ring today.
- Tom bugün alyansını takmamış.
- Sami's daughter wore the hijab.
- Sami'nin kızı başörtüsü takıyordu.
- Tom is wearing a tie.
- Tom kravat takıyor.
- Why aren't you wearing your wedding ring?
- Alyansını neden takmıyorsun?
- Tom said he was looking for a guy wearing a hat.
- Tom şapka takan bir adam aradığını söyledi.
- He wears a bow tie every day.
- O her gün papyon takıyor.
- Tom wasn't wearing his new hat.
- Tom yeni şapkasını takmamıştı.
- The girl wore yellow ribbons in her hair.
- Kız saçına sarı kurdeleler taktı.
- I wore a hat.
- Şapka takıyordum.
- When did you start wearing contacts?
- Ne zaman lens takmaya başladınız?
- She's wearing sunglasses.
- Güneş gözlüğü takıyor.
- The tall man wears a tie.
- Uzun boylu adam kravat takıyor.
- You're wearing my sunglasses.
- Benim güneş gözlüklerimi takıyorsun.
- I thought I'd wear a tie.
- Bir kravat takacağımı düşündüm.
- Does your wife wear the Muslim headscarf?
- Eşin başörtüsü takıyor mu?
- I recognized her by the hat she was wearing.
- Onu taktığı şapkadan tanıdım.
- Tom probably wouldn't have died if he'd been wearing his seatbelt.
- Tom, emniyet kemerini takmış olsaydı muhtemelen ölmezdi.
- Tom isn't wearing a name tag.
- Tom yaka kartı takmıyor.
- It's been a long time since I've worn a tie.
- Kravat takmayalı uzun zaman oldu.
- Tom is wearing a hearing aid.
- Tom işitme cihazı takıyor.
- I only wear a tie on special occasions.
- Ben sadece özel durumlarda kravat takarım.
- Tom wore a thick scarf.
- Tom kalın bir eşarp takıyordu.
- Don't forget to wear a hat.
- Şapka takmayı unutma.
- When I saw Tom yesterday, he was wearing a cowboy hat.
- Dün Tom'u gördüğümde kovboy şapkası takıyordu.
- Why is Tom never wearing safety goggles?
- Tom neden koruyucu gözlük takmıyor?
- A lot of kids wear that kind of hat.
- Birçok çocuk bu tür şapkalar takıyor.
- Tom often wears a black hat.
- Tom sık sık siyah şapka takar.
- I don't wear a hat every day, but I wear one almost every day.
- Her gün şapka takmıyorum ama neredeyse her gün takıyorum.
- Tom usually only wears his glasses when he's reading.
- Tom genellikle gözlüklerini sadece okurken takar.
- I usually wear a hat when I'm outside.
- Dışarıdayken genellikle şapka takarım.
- They're all wearing name tags.
- Hepsi yaka kartı takıyor.
Show More (635)
|