a-line - Turkish English Dictionary
History

a-line

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "a-line" in Turkish English Dictionary : 2 result(s)

English Turkish
Textile
a-line n. büyük a harfi şeklinde yapılan giysi kesimi
a-line adj. evaze

Meanings of "a-line" with other terms in English Turkish Dictionary : 158 result(s)

English Turkish
General
a line of ships n. pruva hattı
in a line n. bir sıra durumunda
segment of a line n. çizgi üzerindeki iki nokta arasında kalan parça
drop a line v. pusula göndermek
install a line v. hat çekmek
form a line v. sıraya girmek
get a line on v. bilgi almak
get a line on v. hatta kalmak
shoot a line v. cart curt ötmek
form a line v. sıra olmak
form a line v. hizaya gelmek
drop a line v. iki satır yazıvermek
draw a line v. çizgi çekmek
skip a line v. satır atlamak
set up a line v. hat döşemek
set up a line v. hat kurmak
wait on a line v. kuyrukta beklemek
wait in a line v. kuyrukta beklemek
wait on a line v. sırada beklemek
wait in a line v. sırada beklemek
cast a line v. olta atmak
on a line adv. aynı hizada
on a line adv. bir sırada
Colloquial
do a line of coke v. bir çizgi kokain çekmek
drop a line v. birkaç satır yazmak
get a line in someone v. birine serum vermek
do a line with (someone) v. (biriyle) sevgili olmak
do a line with (someone) v. (biriyle) çıkmak
in a line expr. kuyrukta
on a line expr. kuyrukta
on a line expr. sırada
in a line expr. sırada
Idioms
a line in the sand n. son nokta
a line on (someone or something) n. (birinin/bir şeyin) iletişim bilgisi
toe a line v. kurala uymak
toe a line v. söyleneni yapmak
toe a line v. emirlere uymak
toe a line v. sorumluluğunu yerine getirmek
give someone a line v. aldatmak
give a line v. aldatmak
feed a line v. aldatmak
feed someone a line v. aldatmak
shoot a line v. atıp tutmak
get a line on v. bir konuda bilgi almak
have a line on v. bir konuda bilgi edinmek
have a line on v. bir konuda bilgi almak
get a line on v. bir konuda bilgi edinmek
shoot a line v. boş keseden sallamak
drop someone a line v. birine iki satır yazmak
draw a line v. bir dur demek
get a line on v. gerekli bilgiye ulaşmak
feed someone a line v. gözünü boyamak
get a line on v. gerekli bilgilere ulaşmak
give someone a line v. göz boyamak
have a line on v. gerekli bilgilere ulaşmak
feed someone a line v. göz boyamak
have a line on v. gerekli bilgiye ulaşmak
draw a line between v. iki şeyi ayırmak
draw a line between v. iki şey arasına çizgi çizmek
drop someone a line v. iki satır yazmak
drop a line v. iki satır karalamak
draw a line v. izin vermemek
spin somebody a line v. ikna etmeye çalışmak
drop a line v. mektup yazmak
draw a line under something v. sünger çekmek
draw a line v. sınır çizmek
draw a line v. set çekmek
draw a line under something v. üstüne bir çizgi çekmek
give someone a line v. yanıltmak
draw a line v. yapmamak
feed someone a line v. yanıltmak
feed a line v. yanıltmak
give a line v. yanıltmak
draw a line under something v. üzerine bir çizgi çekmek
spin somebody a line v. (bir şeyin) doğruluğuna inandırmaya çalışmak
spin somebody a line v. yalan atmak/uydurmak
feed (one) a line v. sufle etmek
feed (one) a line v. oyuncuya repliklerini söylemek
feed (one) a line v. ezbere konuşmak
feed (one) a line v. önceden hazırlanmış bir konuşma yapmak
feed (one) a line v. yanıltıcı konuşmak
feed (one) a line v. duymak istediklerini söylemek
feed (one) a line v. bahane yutturmaya çalışmak
pitch (one) a line v. kıvırmak
pitch (one) a line v. lafı kıvırmak
pitch (one) a line v. (birine) yalan uydurmak
pitch (one) a line v. (birine) gerçeği tam anlatmamak
pitch a line (to somebody) v. kıvırmak
pitch a line (to somebody) v. lafı kıvırmak
pitch a line (to somebody) v. (birine) yalan uydurmak
pitch a line (to somebody) v. (birine) gerçeği tam anlatmamak
pitch a line (to somebody) v. (birine) hikaye/mazeret uydurmak
draw a line between (two things) v. (iki şey) arasına çizgi çizmek
draw a line between (two things) v. (iki şeyi) ayırmak
draw a line between (two things) v. (iki şeyi) birbirinden ayırmak
draw a line between (two things) v. (iki şey) arasına sınır koymak/çizmek
draw a line between something v. bir şeyle bir şey arasına çizgi çizmek
draw a line between something v. bir şeyle bir şeyi ayırmak
draw a line between something v. bir şeyle bir şeyi birbirinden ayırmak
draw a line between something v. bir şeyle bir şey arasına sınır koymak/çizmek
draw a line at (doing) (something) v. (bir şeyi yapmayı) reddetmek
draw a line at (doing) (something) v. (bir şeyi) yapmamak
draw a line at (doing) (something) v. (bir şeyi yapmak konusunda) sınır koymak
draw a line at (doing) (something) v. (bir şeyi yapmak konusunda) sınır çizmek
draw a line at (doing) (something) v. (bir şeyi yapmak konusunda) set çekmek
draw a line between v. bir şeyle bir şey arasına çizgi çizmek
draw a line between v. bir şeyi bir şeyden ayırmak
drop (one) a line v. (birine) iki satır yazmak
drop (one) a line v. (birine) not/mektup yazmak
drop a line v. not/mektup yazmak
drop a line v. iki satır yazmak
drop a line v. birkaç satır yazmak
drop somebody a line/note v. birine not/mektup yazmak
drop somebody a line/note v. birine iki satır yazmak
feed someone a line v. birine sufle vermek
feed someone a line v. oyuncuya repliklerini söylemek
get a line v. (tesadüfen) tanışmak
get a line v. farkına varmak
get a line on someone [us] v. biri hakkında bilgi almak
get a line on someone [us] v. biri hakkında bilgi edinmek
get a line on someone [us] v. biri hakkında gerekli bilgilere ulaşmak
get a line on someone [us] v. biri hakkında gerekli bilgiye ulaşmak
give (one) a line v. (birine) aldatıcı konuşmak
give (one) a line v. (birini) kandırmak
give (one) a line v. (birine) maval okumak
have a line on (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında bilgi edinmek
have a line on (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında bilgi almak
have a line on (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında gerekli bilgilere ulaşmak
have a line on (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında gerekli bilgiye ulaşmak
draw a line in the sand v. destek verilmeyeceğini söylemek
draw a line in the sand v. son noktayı koymak
as straight as a line expr. çizgi gibi düz/ dümdüz
(one) has to draw a line somewhere expr. (biri) bir sınır çizmeli
(one) has to draw a line somewhere expr. (biri) bir dur demeli
(one) has to draw a line somewhere expr. (biri) bir yerde bir çizgi çekmeli
(one) has to draw a line somewhere expr. her şeyin bir sınırı var
Speaking
just a line to tell you expr. bir iki satırla size bildiriyorum
Trade/Economic
slope of a line n. bir doğrunun eğimi
Technical
direction of a line n. hat yönü
Computer
create a line expr. çizgi oluşturur
Textile
a-line skirt n. evaze etek
Math
side of a line n. yarıdüzlem
Geometry
polar equation of a line n. çizginin kutupsal denklemi
Bookbindery
cross a line v. çizgi çizmek
draw a line v. çizgi çizmek
rule a line v. çizgi çizmek
Slang
a line of cocaine n. bir çizgi kokain
shoot a line v. bol keseden atmak
shoot a line v. desteksiz sallamak
do a line v. çizgi yapmak
do a line v. kokain çekmek
shoot a line v. methetmek
shoot a line v. kendini övmek
fire a line v. burnundan uyuşturucu çekmek
fire a line v. kokain çekmek
fire a line v. line çekmek
fire a line v. bir çizgi kokain çekmek
fire a line v. bir line kokain çekmek