|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
asansör kapısı (dışarıdan) |
elevator bank n.
|
|
Over here is the dining room, elevator banks, and that's the bar.
Burası yemek odası, asansör kapıları ve şurası da bar.
More Sentences
|
2 |
General |
dışarıdan gelmiş acil durum müdahale ekibi |
foreign emergency response team n.
|
|
3 |
General |
dışarıdan gelme |
exotism n.
|
|
4 |
General |
dışarıdan gelme |
exotica n.
|
|
5 |
General |
dışarıdan kaynaklı riskler |
exogenous risks n.
|
|
6 |
General |
dışarıdan bitirme sınavı |
examination for external students n.
|
|
7 |
General |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı/durum |
potemkin village n.
|
|
8 |
General |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı/durum |
potyomkin village n.
|
|
|
9 |
General |
yaşanılan mekanda, temel önlemler alarak, dışarıdan gelen tehditlere karşı
oluşturulan güvenli bir alan |
shelter in place n.
|
|
10 |
General |
dışarıdan normal görünüp iç kapasitesi çok küçük olan bir tür bardak |
toastmaster's glass n.
|
|
11 |
General |
dışarıdan fark edilir olma |
translucence n.
|
|
12 |
General |
dışarıdan fark edilir olma |
translucency n.
|
|
13 |
General |
dışarıdan gelme |
extraneousness n.
|
|
14 |
General |
alkol satılmayan restorana dışarıdan içki götürme |
brown bagging n.
|
|
15 |
General |
bir gruba özgü, dışarıdan anlaşılmayan dil |
gobbledegook n.
|
|
16 |
General |
bir gruba özgü, dışarıdan anlaşılmayan dil |
gobbledygook n.
|
|
17 |
General |
okul veya kurumun dışarıdan ziyaretçilere açıldığı etkinlik |
open house n.
|
|
18 |
General |
dışarıdan alınan şey |
importation n.
|
|
19 |
General |
dışarıdan gelen şey |
ingate n.
|
|
20 |
General |
dışarıdan getirilip tanıtılmış yeni şey |
invection [obsolete] n.
|
|
21 |
General |
dışarıdan yemek söylemek |
order food from outside v.
|
|
22 |
General |
dışarıdan yemek |
order food from outside v.
|
|
23 |
General |
dışarıdan almak |
import v.
|
|
24 |
General |
dışarıdan etkilemek |
cross-fertilize v.
|
|
25 |
General |
dışarıdan yemek |
order in v.
|
|
26 |
General |
dışarıdan yemek söylemek |
order in v.
|
|
27 |
General |
dışarıdan mal getirmek |
bring into v.
|
|
28 |
General |
dışarıdan açılmak |
be opened from the outside v.
|
|
|
29 |
General |
dışarıdan gelmek |
come from outside v.
|
|
30 |
General |
(dışarıdan/oradan buradan) kıyafetleri toplamak |
gather the clothes v.
|
|
31 |
General |
dışarıdan eve yemek söylemek |
order a take away v.
|
|
32 |
General |
dışarıdan eve yemek sipariş etmek |
order a take away v.
|
|
33 |
General |
dışarıdan etkilemek |
cross-fertilise v.
|
|
34 |
General |
dışarıdan yemek sipariş etmek |
order take-out v.
|
|
35 |
General |
dışarıdan gelen |
external adj.
|
|
36 |
General |
dışarıdan gelen |
extraneous adj.
|
|
37 |
General |
dışarıdan evlenme ile ilgili |
exogamous adj.
|
|
38 |
General |
dışarıdan evlenme ile ilgili |
exogamic adj.
|
|
39 |
General |
dışarıdan gelen sebeplerle olan |
adscititious adj.
|
|
40 |
General |
dışarıdan empoze edilen |
externally imposed adj.
|
|
41 |
General |
dışarıdan edinilmiş |
ascititious adj.
|
|
42 |
General |
dışarıdan edinilmiş |
adscititious adj.
|
|
43 |
General |
dışarıdan gelen unsurlardan uzak |
undiluted adj.
|
|
44 |
General |
dışarıdan gelen bir şeyi olmayan |
unlittered adj.
|
|
45 |
General |
dışarıdan gelen unsurlarla karışmamış |
unmingled adj.
|
|
46 |
General |
dışarıdan müdahale gerektirmeyen |
hot adj.
|
|
47 |
General |
kendini dışarıdan algılamaya ait veya ilgili |
out-of-body adj.
|
|
48 |
General |
dışarıdan evlenmeyle ilgili olarak |
exogamously adv.
|
|
49 |
General |
dışarıdan yardım almadan |
without outside help adv.
|
|
50 |
General |
dışarıdan bakınca |
from an objective (point of) view adv.
|
|
51 |
General |
dışarıdan bakınca |
from an external perspective adv.
|
|
52 |
General |
dışarıdan fark edilir biçimde |
translucently adv.
|
|
Phrasals |
|
53 |
Phrasals |
dışarıdan birşey söylemek (sipariş vermek) |
send out for v.
|
|
54 |
Phrasals |
dışarıdan yemek sipariş etmek |
order something in v.
|
|
55 |
Phrasals |
dışarıdan yüklenicilere ihale işi teklif etmek |
bid out v.
|
|
56 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) dışarıdan dinlemek |
listen in (on someone or something) v.
|
|
57 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) dışarıdan göründüğü gibi kabul etmek |
take (someone or something) at face value v.
|
|
Phrases |
|
58 |
Phrases |
dışarıdan bakınca |
when looking from outside expr.
|
|
59 |
Phrases |
hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir |
all that glitters is not gold expr.
|
|
60 |
Phrases |
hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir |
all that glistens is not gold expr.
|
|
61 |
Phrases |
hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir |
all that glisters is not gold expr.
|
|
62 |
Phrases |
hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir |
all that glitters is not gold expr.
|
|
63 |
Phrases |
hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir |
all that glistens is not gold expr.
|
|
64 |
Phrases |
hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir |
all that glisters is not gold expr.
|
|
Proverb |
|
65 |
Proverb |
hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir |
all that glitters is not gold
|
|
66 |
Proverb |
hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir |
all that glistens is not gold
|
|
67 |
Proverb |
hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir |
all that glistees is not gold
|
|
68 |
Proverb |
dışarıdan bakan bir göz büyük resmi görür |
onlookers see most of the game
|
|
|
69 |
Proverb |
dışarıdan bakan bir göz olayın tamamını görür |
onlookers see most of the game
|
|
70 |
Proverb |
dışarıdan bakan bir göz daha objektif bir görüşe/anlayışa sahiptir |
onlookers see most of the game
|
|
71 |
Proverb |
dışarıdan bakan bir göz daha objektiftir |
onlookers see most of the game
|
|
72 |
Proverb |
dışarıdan bakan bir göz duruma daha objektif yaklaşır |
onlookers see most of the game
|
|
73 |
Proverb |
dışarıdan bakan bir göz daha geniş bir bakış açısına sahiptir |
onlookers see most of the game
|
|
74 |
Proverb |
dışarıdan bakan bir göz daha fazla şeyin farkına varabilir |
onlookers see most of the game
|
|
75 |
Proverb |
vicdan azabı çeken biri dışarıdan birinin suçlaması olmadan da sonunda suçunu itiraf eder |
a guilty conscience needs no accuser
|
|
76 |
Proverb |
dışarıdan bakanlar daha fazla şey görür |
lookers-on see most of the game
|
|
Colloquial |
|
77 |
Colloquial |
dışarıdan bakan biri |
an outsider looking in n.
|
|
Idioms |
|
78 |
Idioms |
dışarıdan iyi görünüp iç yüzü kötü olan bir şey/biri |
devil in disguise n.
|
|
79 |
Idioms |
dışarıdan bir göz |
a fresh pair of eyes n.
|
|
80 |
Idioms |
dışarıdan bakıldığında iyi görünen şey |
a potemkin village n.
|
|
81 |
Idioms |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan şey |
potemkin n.
|
|
82 |
Idioms |
dışarıdan izlenen şey |
spectator sport n.
|
|
83 |
Idioms |
dışarıdan göründüğü gibi kabul etmek |
take at face value v.
|
|
84 |
Idioms |
dışarıdan göründüğü gibi kabul edilmek/değerlendirilmek |
be taken at face value v.
|
|
85 |
Idioms |
dışarıdan/başkalarından medet ummak |
depend on the kindness of strangers v.
|
|
86 |
Idioms |
dışarıdan/başkalarından gelecek yardıma bel bağlamak |
depend on the kindness of strangers v.
|
|
87 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) dışarıdan bilmek/tanımak |
know (someone or something) by sight v.
|
|
88 |
Idioms |
birini dışarıdan bilmek/tanımak |
know somebody by sight v.
|
|
89 |
Idioms |
dışarıdan bakan/izleyen |
on the outside, looking in expr.
|
|
90 |
Idioms |
hiçbir şey/insanlar dışarıdan göründüğü gibi değildir |
the map is not the territory expr.
|
|
91 |
Idioms |
dışarıdan biri olarak |
for the ride expr.
|
|
Trade/Economic |
|
92 |
Trade/Economic |
bir şirketin kendi iradesi dışında dışarıdan yönetilmesi |
hostile takeover n.
|
|
93 |
Trade/Economic |
bordrolama hizmetinin dışarıdan alınması |
payroll outsourcing n.
|
|
94 |
Trade/Economic |
dışarıdan tedarik |
outsourcing n.
|
|
95 |
Trade/Economic |
dışarıdan yapılan iş |
outside labor n.
|
|
96 |
Trade/Economic |
dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetler |
outsourced benefits and services n.
|
|
97 |
Trade/Economic |
dıştan/dışarıdan tedarik eden firma |
outsourcer n.
|
|
98 |
Trade/Economic |
dışarıdan hissedar kabul etmeyen şirket |
close corporation n.
|
|
99 |
Trade/Economic |
dışarıdan destek alma |
outsourcing n.
|
|
100 |
Trade/Economic |
dışarıdan ortak |
outside shareholder n.
|
|
101 |
Trade/Economic |
dışarıdan kaynak temini |
outsourcing n.
|
|
102 |
Trade/Economic |
dışarıdan işe yerleştirme |
outplacement n.
|
|
103 |
Trade/Economic |
dışarıya mal ve hizmet ihracı ile dışarıdan ithal edilen toplam mal ve hizmetler arasındaki denge |
balance on current account n.
|
|
104 |
Trade/Economic |
ithalatçı adına dışarıdan mal satmaları |
import buyer n.
|
|
105 |
Trade/Economic |
ülkenin dışarıya ihraç ettiği mal ve hizmetler toplamı ile dışarıdan ithal ettiği mal ve hizmetlerin değeri arasındaki fark |
balance on goods and services n.
|
|
106 |
Trade/Economic |
şirketin kendi iradesi dışında dışarıdan yönetilmesine karşı yapılan savunma |
anti-takeover defense n.
|
|
107 |
Trade/Economic |
dışarıdan destek almak |
outsource v.
|
|
Law |
|
108 |
Law |
yasadışı şekilde dışarıdan davaya müdahil olarak kazanma halinde dava gelirinden pay alma |
champerty n.
|
|
109 |
Law |
dışarıdan izleyici olmadan hakimin odasında veya mahkemede |
in camera adv.
|
|
Politics |
|
110 |
Politics |
dışarıdan sağlanan finansman |
external financing n.
|
|
111 |
Politics |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı |
potemkin village n.
|
|
112 |
Politics |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı |
potyomkin village n.
|
|
113 |
Politics |
dışarıdan müdahale |
foreign intervention n.
|
|
Media |
|
114 |
Media |
dışarıdan yapılan yayın |
outside broadcasting n.
|
|
115 |
Media |
yayın sırasında mikrofonun dışarıdan aldığı ses |
quonk n.
|
|
116 |
Media |
gazetenin dışarıdan yazarlara da açık olan sayfası |
op-ed page n.
|
|
Technical |
|
117 |
Technical |
dışarıdan alınan cam kırığı |
foreign cullet n.
|
|
118 |
Technical |
dışarıdan tahrikli adaptör |
externally actuated adaptor n.
|
|
119 |
Technical |
dışarıdan uygulanan yüke dayanım özellikleri |
external loading characteristics n.
|
|
120 |
Technical |
dışarıdan sağlanan fayda ve diğer hizmetler |
services rendered from 3rd parties n.
|
|
121 |
Technical |
sürgüsü içeren tutacakla veya dışarıdan anahtarla açılamayacak şekilde kilitlenebilen bir tür kapı mandalı |
deadlatch n.
|
|
122 |
Technical |
sürgüsü içeren tutacakla veya dışarıdan anahtarla açılamayacak şekilde kilitlenebilen bir tür kapı mandalı |
deadlatch n.
|
|
Computer |
|
123 |
Computer |
dışarıdan arayan istemciler |
dial-in clients n.
|
|
124 |
Computer |
dışarıdan arayan istemci |
dial-in client n.
|
|
125 |
Computer |
sisteme dışarıdan erişim |
disa (direct inward system access) abrev.
|
|
Telecom |
|
126 |
Telecom |
dışarıdan yayın |
outside broadcast n.
|
|
Electric |
|
127 |
Electric |
dışarıdan sigorta |
external fuse n.
|
|
Construction |
|
128 |
Construction |
dışarıdan kuvvetle deforme edilemeyen sert çerçeve |
truss n.
|
|
Automotive |
|
129 |
Automotive |
dışarıdan tahrikli |
external drive adj.
|
|
Medical |
|
130 |
Medical |
dışarıdan ve belirli bir uzaklıktan uygulanan radyoterapi |
external irradiation therapy n.
|
|
131 |
Medical |
dışarıdan ve belirli bir uzaklıktan uygulanan radyoterapi |
external radiation therapy n.
|
|
132 |
Medical |
dışarıdan gelen uyalarıları alan sinir ucu |
exteroceptor n.
|
|
Psychology |
|
133 |
Psychology |
beden dışı deneyim yoluyla kendini dışarıdan görme |
autoscopy n.
|
|
Pathology |
|
134 |
Pathology |
dışarıdan bulaşan (hastalık) |
enthetic adj.
|
|
Pharmaceutics |
|
135 |
Pharmaceutics |
dışarıdan sürülen doğum kontrol ürünlerinde yaygın olarak kullanılan bir sperm öldürücü madde |
nonoxynol-9 n.
|
|
Biochemistry |
|
136 |
Biochemistry |
bazı hayvanların dışarıdan salgıladığı ve başka türlerin fizyolojisini etkileyen kimyasal madde |
allomone n.
|
|
Social Sciences |
|
137 |
Social Sciences |
bir kültüre, gruba içeriden/dışarıdan bakış/yaklaşım |
emic/etic n.
|
|
Philosophy |
|
138 |
Philosophy |
dışarıdan dayatılan |
heteronomous adj.
|
|
Geology |
|
139 |
Geology |
çökelme ortamına dışarıdan gelen kırıntı |
extraclast n.
|
|
Military |
|
140 |
Military |
kaçağın dışarıdan gelen yardım ile yakalanması |
assisted recovery n.
|
|
Theatre |
|
141 |
Theatre |
tiyatroda izleyicinin oyuna dışarıdan bakmasını sağlayan bir teknik |
dramatic irony n.
|
|
Archaic |
|
142 |
Archaic |
dışarıdan tamamen bağımsız şekilde hareket edebilen |
automatic adj.
|
|
Slang |
|
143 |
Slang |
(dışarıdan alınmış) sigara |
flavors n.
|
|
144 |
Slang |
öğle yemeğini evden veya dışarıdan getirmek |
bag it v.
|
|
Modern Slang |
|
145 |
Modern Slang |
dışarıdan sert görünüp aslında yumuşak huylu olan kimse |
a watermelon n.
|
|
146 |
Modern Slang |
dışarıdan iyi görünüp aslında işe yaramayan kimse/şey |
all frosting, no cupcake expr.
|
|
147 |
Modern Slang |
hızlı gitmesi için tasarlanmış fakat dışarıdan külüstür gibi görünen güçlü donanıma sahip araba |
all go, no show expr.
|
|