|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
silahlı çatışma (iki kişi arasındaki) |
gunfight n.
|
|
There are almost no gunfights in Japan.
Japonya'da neredeyse hiç silahlı çatışma olmaz.
More Sentences
|
Phrasals |
|
2 |
Phrasals |
(iki kişi arasında) arabuluculuk yapmak |
mediate between v.
|
|
Secondly, an intermediary could be appointed who could mediate between two parties if a problem arises.
İkinci olarak bir sorun ortaya çıktığında iki taraf arasında arabuluculuk yapabilecek bir aracı atanabilir.
More Sentences
|
3 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
I denounce this war and the ensuing split between victors and vanquished.
Bu savaşı ve ardından gelen galipler ve mağluplar arasındaki bölünmeyi kınıyorum.
More Sentences
|
4 |
Phrasals |
(iki kişi veya şey) arasından seçim yapmak |
choose between (two people or things) v.
|
|
To sum up, a good piece of Community legislation is one which chooses between what is desirable and what is feasible.
Özetle, iyi bir Topluluk mevzuatı, arzu edilen ile uygulanabilir olan arasında seçim yapan bir mevzuattır.
More Sentences
|
Phrases |
|
5 |
Phrases |
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişi gerektirir |
it takes two (to do something) expr.
|
|
It takes two to tango.
Tango yapmak iki kişi gerektirir.
More Sentences
|
Colloquial |
|
6 |
Colloquial |
iki kişi gerekir |
it takes two expr.
|
|
These people must also be given the benefit of visas, for it takes two to make peace.
Bu insanlara da vize verilmelidir, çünkü barışmak için iki kişi gerekir.
More Sentences
|
General |
|
7 |
General |
yayan bir veya birkaç kişi tarafından çekilen iki tekerlekli hafif taşıt |
rickshaw n.
|
|
8 |
General |
sadece iki kişi arasında geçen konuşma |
tête-à-tête n.
|
|
9 |
General |
sadece iki kişi arasında geçen mücadele |
two-horse race n.
|
|
10 |
General |
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması |
mamihlapinatapai n.
|
|
11 |
General |
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması |
mamihlapinatapei n.
|
|
12 |
General |
tek kişi tarafından çekilen iki tekerli araç |
rickshaw n.
|
|
13 |
General |
topun bir iple dikey bir sırığa asıldığı ve iki kişi arasında oynanan bir top oyunu |
tetherball n.
|
|
14 |
General |
iki kişi ile oynanan, balkanlara özgü bir çeşit iskambil oyunu |
tablanette n.
|
|
15 |
General |
arka arkaya oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış bisiklet veya kano benzeri araç |
tandem n.
|
|
16 |
General |
evli olan iki kişi arasındaki bağ |
the bonds of holy matrimony n.
|
|
|
17 |
General |
iki kişi ile oynanan oyun |
twasome [scottish] n.
|
|
18 |
General |
iki kişi arasında sıkışmış kimse |
bodkin [uk] n.
|
|
19 |
General |
iki kişi arasındaki kavga |
monomachia n.
|
|
20 |
General |
iki kişi arasındaki çarpışma |
monomachy n.
|
|
21 |
General |
içerde iki yolcu, dışarıda sürücü ve uşak olmak üzere toplamda dört kişi taşıyan, üstü açılabilir dört tekerlekli hafif bir at arabası |
gladstone n.
|
|
22 |
General |
iki kişi arasındaki sohbet |
one-to-one n.
|
|
23 |
General |
iki kişi arasındaki ilişki |
one-to-one n.
|
|
24 |
General |
ilişki sürdüren iki kişi |
dyad n.
|
|
25 |
General |
etkileşim halindeki iki kişi |
dyad n.
|
|
26 |
General |
iki kişi arasındaki etkileşim |
dyad n.
|
|
27 |
General |
belirli bir amaç için eşleştirilen iki kişi |
couple n.
|
|
28 |
General |
iki yer veya kişi arasındaki trafik |
intertraffic n.
|
|
29 |
General |
(iki veya daha fazla kişi) arasında ilişki kurmak |
bond v.
|
|
30 |
General |
iki kişi ile oynanan oyun |
twosome adj.
|
|
31 |
General |
iki kişi için |
à deux adj.
|
|
32 |
General |
birbiri ardına oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış |
tandem adj.
|
|
33 |
General |
sırasıyla iki kişi vasıtasıyla ulaşan |
thirdhand adj.
|
|
34 |
General |
iki kişi tarafından yapılan |
two-man adj.
|
|
35 |
General |
iki kişi tarafından üretilen |
two-man adj.
|
|
36 |
General |
iki kişi tarafından yönetilen |
two-man adj.
|
|
|
37 |
General |
iki kişi tarafından kontrol edilen |
two-man adj.
|
|
38 |
General |
iki kişi arasında |
head-to-head adj.
|
|
39 |
General |
(özellikle erkek) iki kişi arasındaki arkadaşlığı içeren |
buddy adj.
|
|
40 |
General |
iki kişi arasında dolaysız iletişim içeren |
one on one [us] adj.
|
|
41 |
General |
iki kişi arasındaki doğrudan iletişim veya alışverişe dair |
one on one [us] adj.
|
|
42 |
General |
iki kişi arasında doğrudan iletişim veya alışveriş içeren |
one-on-one adj.
|
|
43 |
General |
iki kişi arasındaki doğrudan iletişim veya alışverişe dair |
one-on-one adj.
|
|
44 |
General |
ortak iki kişi barındıran |
corporate adj.
|
|
Phrasals |
|
45 |
Phrasals |
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak |
get between v.
|
|
46 |
Phrasals |
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak |
get between v.
|
|
47 |
Phrasals |
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak |
get between (someone or something and someone or something else) v.
|
|
48 |
Phrasals |
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak |
get between (someone or something and someone or something else) v.
|
|
49 |
Phrasals |
iki zıt kişi veya şey arasında karar vermek |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
|
50 |
Phrasals |
iki zıt kişi veya şey arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
|
51 |
Phrasals |
(iki veya daha çok kişi veya şey) arasında yavaş yavaş yürümek |
step between (someone or something) v.
|
|
52 |
Phrasals |
(iki veya daha çok kişi veya şey) usulca yürümek |
step between (someone or something) v.
|
|
53 |
Phrasals |
(iki veya daha çok kişi veya şey) dikkatlice yürümek |
step between (someone or something) v.
|
|
54 |
Phrasals |
(iki veya daha çok kişi veya şey) adımlarını dikkatle atmak |
step between (someone or something) v.
|
|
55 |
Phrasals |
(iki veya daha çok kişi veya şey) parmaklarının ucuna basmak |
step between (someone or something) v.
|
|
56 |
Phrasals |
(iki kişi veya şey) arasına girmek/adım atmak |
step between (someone or something) v.
|
|
57 |
Phrasals |
(anlaşmazlık içindeki iki kişi veya gruba) müdahale etmek |
step between (someone or something) v.
|
|
58 |
Phrasals |
(iki kişi veya grup) arasındaki anlaşmazlığa karışmak |
step between (someone or something) v.
|
|
59 |
Phrasals |
(iki kişi veya grubun) arasını yapmak |
step between (someone or something) v.
|
|
60 |
Phrasals |
(iki kişi veya grubu) uzlaştırmak/barıştırmak |
step between (someone or something) v.
|
|
61 |
Phrasals |
(iki kişi veya grup) arasında ara buluculuk yapmak |
step between (someone or something) v.
|
|
62 |
Phrasals |
(iki kişi veya şey) arasına girmek/adım atmak |
step between (someone or something and someone or something else) v.
|
|
63 |
Phrasals |
iki kişi arasında kararsız kalmak |
waver between someone and someone else v.
|
|
64 |
Phrasals |
(iki kişi) arasında bölüştürmek |
split something between (someone and someone else) v.
|
|
65 |
Phrasals |
(iki kişi) arasında bölüştürmek |
split something between (something and something else) v.
|
|
66 |
Phrasals |
(iki kişi) arasında bölmek/paylaştırmak |
divvy something up between two v.
|
|
67 |
Phrasals |
tek kişilik yerde iki kişi kalmak |
double up v.
|
|
68 |
Phrasals |
iki kişi beraber kalmak |
double up v.
|
|
69 |
Phrasals |
(bir kişilik yeri veya şeyi) iki kişi paylaşmak |
double up v.
|
|
70 |
Phrasals |
bir şeyi iki kişi paylaşmak |
double up v.
|
|
71 |
Phrasals |
bir kişilik şeyi iki kişi paylaşmak |
double up v.
|
|
72 |
Phrasals |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something) (and someone or something else) v.
|
|
73 |
Phrasals |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
|
74 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak |
split between (two or more people or things) v.
|
|
75 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak |
split between (two or more people or things) v.
|
|
76 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
|
77 |
Phrasals |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak |
split between (two or more people or things) v.
|
|
78 |
Phrasals |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
79 |
Phrasals |
bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
80 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek |
split between (two or more people or things) v.
|
|
81 |
Phrasals |
iki kişi arasında karşılaşma düzenlemek |
face off v.
|
|
82 |
Phrasals |
(iki kişi/iki şey) arasında kararsız kalmak |
vacillate between (one person or thing) and (another) v.
|
|
83 |
Phrasals |
(iki kişi/iki şey) arasında karar verememek |
vacillate between (one person or thing) and (another) v.
|
|
84 |
Phrasals |
(iki kişi/iki şey) arasında kalmak |
vacillate between (one person or thing) and (another) v.
|
|
85 |
Phrasals |
iki kişi arasında çöpçatanlık yapmak |
match someone (up) (with someone) v.
|
|
86 |
Phrasals |
iki kişi arasında çöpçatanlık yapmak |
and match something (up) (with something) v.
|
|
87 |
Phrasals |
bir şeyi iki kişi kendi arasında sektirmek |
bounce something back and forth v.
|
|
88 |
Phrasals |
(iki kişi veya şey) arasından seçmek |
choose between (two people or things) v.
|
|
89 |
Phrasals |
(iki kişi/şey) arasında bir seçim yapmak |
decide between (someone or something) v.
|
|
90 |
Phrasals |
(iki kişi/şey) arasında bir karar vermek |
decide between (someone or something) v.
|
|
91 |
Phrasals |
(iki kişi veya şey) arasında kalmak (karar verememek) |
oscillate between (two people or things) v.
|
|
92 |
Phrasals |
(iki kişi veya şey) arasında kararsız kalmak |
oscillate between (two people or things) v.
|
|
93 |
Phrasals |
(iki kişi veya şey) arasında gidip gelmek |
oscillate between (two people or things) v.
|
|
94 |
Phrasals |
(iki veya daha fazla kişi, grup) arasında değişmek |
vary between (someone or something) v.
|
|
95 |
Phrasals |
(iki kişi/şey) arasına sıkışmak |
wedge between (someone or something) v.
|
|
96 |
Phrasals |
(iki kişi/şey) arasında sıkışıp kalmak |
wedge between (someone or something) v.
|
|
97 |
Phrasals |
(iki kişi/şey) arasına sıkıştırmak |
wedge between (someone or something) v.
|
|
98 |
Phrasals |
iki kişi/şey arasına sıkışmak |
wedge between people or things v.
|
|
99 |
Phrasals |
iki kişi/şey arasında sıkışıp kalmak |
wedge between people or things v.
|
|
100 |
Phrasals |
iki kişi/şey arasına sıkıştırmak |
wedge between people or things v.
|
|
Phrases |
|
101 |
Phrases |
(iki kişi) arasında sevginin zerresi bile kalmama/olmama |
little love lost between (two people) expr.
|
|
102 |
Phrases |
aynı anda aynı şeyi yapmaya çalışan iki kişi için kullanılan bir deyim |
after you, my dear alphonse expr.
|
|
Proverb |
|
103 |
Proverb |
iki kişi konuşurken üçüncüye laf düşmez |
two is company (but) three's a crowd
|
|
104 |
Proverb |
eğer iki kişi kötü bir durumla karşılaşmışsa bu sorundan her ikisi birden sorumludur |
it takes two to tango
|
|
105 |
Proverb |
iki kişi tek kişiden iyidir |
two can dig a lot quicker than one.
|
|
106 |
Proverb |
bir kişi iki şeyi aynı anda aynı kalitede yapamaz |
a man cannot serve two masters
|
|
107 |
Proverb |
iki kişi bir şey için kavga ederken/çekişirken üçüncü kişi o şeyi alır gider |
while two dogs are fighting for bone, a third one runs away with it
|
|
Colloquial |
|
108 |
Colloquial |
bilindik iki kategori veya tür arasında sayılan kişi veya şey |
tweener n.
|
|
109 |
Colloquial |
iki kişi arasındaki düşmanlık |
hostility between two persons n.
|
|
110 |
Colloquial |
birbiriyle bağlantılı iki kişi |
bedfellows n.
|
|
111 |
Colloquial |
iki kişi için bir buluşma ayarlamak |
hook up v.
|
|
112 |
Colloquial |
bir iki (kişi/şey) |
a couple of (people or things) adj.
|
|
113 |
Colloquial |
iki kişi arasında romantik bir ilişkinin kurulup kurulmayacağı sorusunu bildiren ifade |
will-they-won't-they expr.
|
|
Idioms |
|
114 |
Idioms |
iki kişinin arasındaki cinsel çekime engel olmak için yanlarında bulunan kişi |
a fire extinguisher n.
|
|
115 |
Idioms |
birbirine karşı çok nazik olan iki kişi |
alphonse and gaston n.
|
|
116 |
Idioms |
iki kişi arasındaki kavga/çekişme |
a straight fight n.
|
|
117 |
Idioms |
sürekli birbirini kaçıran iki kişi |
box and cox n.
|
|
118 |
Idioms |
birbirini bir türlü denk getiremeyen iki kişi |
box and cox n.
|
|
119 |
Idioms |
sadece iki kişi arasında geçen konuşma |
a ˌtête-à-ˈtête [french] n.
|
|
120 |
Idioms |
iki kişi arasında geçen özel bir konuşma |
a ˌtête-à-ˈtête [french] n.
|
|
121 |
Idioms |
sadece iki kişi arasında geçen mücadele |
a two-horse race n.
|
|
122 |
Idioms |
iki kişi arasında düşmanlığa neden olacak hareket/davranış |
an act of war n.
|
|
123 |
Idioms |
iki kişi arasında düşmanlığa neden olacak hareket/davranış |
an act of war n.
|
|
124 |
Idioms |
seyahat sırasında iki kişi arasında sıkışıp kalmak |
sit bodkin [obsolete] v.
|
|
125 |
Idioms |
seyahat sırasında iki kişi arasında ezilmek |
sit bodkin [obsolete] v.
|
|
126 |
Idioms |
seyahat sırasında iki kişi arasında sıkışıp kalmak |
ride bodkin [obsolete] v.
|
|
127 |
Idioms |
seyahat sırasında iki kişi arasında ezilmek |
ride bodkin [obsolete] v.
|
|
128 |
Idioms |
iki kişi arasındaki ilişki bitmiş olmak |
be through with v.
|
|
129 |
Idioms |
iki kişi arasındaki farkı vurgulamak |
tell someone from someone else v.
|
|
130 |
Idioms |
(iki veya daha fazla kişi/şey arasında) bağlantı kurmak |
join (up) the dots v.
|
|
131 |
Idioms |
(iki kişi arasında) sevginin zerresi bile kalmamak |
be little love lost between (two people) v.
|
|
132 |
Idioms |
(iki kişi) arasında sevgiden eser kalmamak |
be no love lost between (two people) v.
|
|
133 |
Idioms |
(iki kişi) birbirinden nefret etmek |
be no love lost between (two people) v.
|
|
134 |
Idioms |
(iki kişi) birbirinden hiç hoşlanmamak |
be no love lost between (two people) v.
|
|
135 |
Idioms |
(iki kişi) birbirini sevmemek |
be no love lost between (two people) v.
|
|
136 |
Idioms |
(iki kişi) arasında husumet/düşmanlık olmak |
be no love lost between (two people) v.
|
|
137 |
Idioms |
(iki kişi) birbirine düşman kesilmek |
be no love lost between (two people) v.
|
|
138 |
Idioms |
iki kişi/şey arasında ayrım yapmak |
make fish of one and fowl of another v.
|
|
139 |
Idioms |
iki kişi/şey arasında ayrım yapmak |
make fish of one and fowl of the other v.
|
|
140 |
Idioms |
(iki kişi/şey) arasında kalmış |
torn between (people or things) adj.
|
|
141 |
Idioms |
(iki kişi/şey) arasında kararsız kalmış |
torn between (people or things) adj.
|
|
142 |
Idioms |
(iki kişi/şey) arasında ikilemde kalmış |
torn between (people or things) adj.
|
|
143 |
Idioms |
bu oyunu iki kişi oynar |
two can play at this game expr.
|
|
144 |
Idioms |
iki kişi arasındaki düşmanlık |
no love lost expr.
|
|
145 |
Idioms |
iki kişi konuşurken üçüncüye laf düşmez |
two's company three's a crowd expr.
|
|
146 |
Idioms |
iki kişi konuşurken üçüncüye laf düşmez |
two's company (three's a crowd) expr.
|
|
147 |
Idioms |
(iki kişi) arasında sevgiden eser kalmamış |
no love lost between (two people) expr.
|
|
148 |
Idioms |
(iki kişi) birbirinden nefret ediyor |
no love lost between (two people) expr.
|
|
149 |
Idioms |
(iki kişi) birbirinden hiç hoşlanmıyor |
no love lost between (two people) expr.
|
|
150 |
Idioms |
(iki kişi) birbirini sevmiyor |
no love lost between (two people) expr.
|
|
151 |
Idioms |
(iki kişi) birbirini hiç sevmez |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
152 |
Idioms |
(iki kişi) birbirinden hiç hoşlanmaz |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
153 |
Idioms |
(iki kişi) arasında husumet/düşmanlık var |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
154 |
Idioms |
(iki kişi) birbirinden nefret eder |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
155 |
Idioms |
(iki kişi) arasında sevgiden eser yok |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
156 |
Idioms |
(iki kişi/şey) arasında bir fark yok |
there's nothing to choose between (two people or things) expr.
|
|
157 |
Idioms |
(iki kişi/şey) birbirinin aynısı |
there's nothing to choose between (two people or things) expr.
|
|
158 |
Idioms |
(iki kişi/şey) birbirine denk |
there's nothing to choose between (two people or things) expr.
|
|
159 |
Idioms |
bu oyunu iki kişi oynar |
two can play this game expr.
|
|
160 |
Idioms |
iki kişi konuşurken üçüncüye laf düşmez |
two's company(, three's a crowd) expr.
|
|
161 |
Idioms |
iki kişi konuşurken üçüncüye bok yemek düşer |
two's company(, three's a crowd) expr.
|
|
Speaking |
|
162 |
Speaking |
çoğu yerli on iki kişi yaralandı |
mostly locals twelve people were injured expr.
|
|
Trade/Economic |
|
163 |
Trade/Economic |
iki kişi adına açılan hesap |
alternate account n.
|
|
164 |
Trade/Economic |
iki veya daha fazla kişi veya maldan oluşan topluluk |
ensemble n.
|
|
Politics |
|
165 |
Politics |
iki kişi tarafından yönetilme |
biarchy n.
|
|
166 |
Politics |
aynı kişi tarafından kanuna aykırı olarak iki veya daha fazla seçim bölgesinde oy kullanılması |
multiple voting n.
|
|
167 |
Politics |
yüksek bir makamı paylaşan iki kişi |
duumvirate n.
|
|
168 |
Politics |
siyasi yelpazenin her iki ucunun da mantıksız veya aşırı olduğuna inandığı için kendisini merkezci olarak tanımlayan kişi |
enlightened centrist n.
|
|
Tourism |
|
169 |
Tourism |
iki kişilik odaya kişi başı ödenecek miktar |
ppdo (per person, double occupancy) abrev.
|
|
Technical |
|
170 |
Technical |
iki kişi gerektiren |
two-handed adj.
|
|
Computer |
|
171 |
Computer |
çevrimiçi bir tartışmada iki veya daha fazla kişi arasında geçen öfkeli, eleştirel veya aşağılayıcı münakaşa |
flame war n.
|
|
Telecom |
|
172 |
Telecom |
birbirleriyle telefonla iletişim kurmaya çalışan iki kişi tarafından yapılan bir dizi başarısız çağrı |
telephone tag n.
|
|
Aeronautic |
|
173 |
Aeronautic |
hobi amaçlı veya yarışlarda kullanılan en fazla iki kişi kapasiteli küçük bir özel uçak |
microlight n.
|
|
174 |
Aeronautic |
en fazla iki kişi kapasiteli küçük bir özel uçakla yapılan uçuş sporu |
microlighting n.
|
|
Marine |
|
175 |
Marine |
iki kişi tarafından kullanılan bir dingi çeşidi |
forty-niner n.
|
|
176 |
Marine |
iki kişi tarafından kullanılan düz bir tekne çeşidi |
star n.
|
|
Linguistics |
|
177 |
Linguistics |
iki kişi tarafından anlaşılabilen dil |
idioglossia n.
|
|
History |
|
178 |
History |
şarlman'ın şeref kıtasındaki on iki kişi |
douzepers n.
|
|
Military |
|
179 |
Military |
iki kişi kuralı |
two-person rule n.
|
|
Sport |
|
180 |
Sport |
iki kişi ile oynanan golf maçı |
twosome n.
|
|
Theatre |
|
181 |
Theatre |
iki kişi tarafından sahnelenen |
two-man adj.
|
|
Slang |
|
182 |
Slang |
aralarında duygusal birliktelik olmayıp sadece cinsel ilişki olan iki kişi |
fwb (friends with benefits) n.
|
|
183 |
Slang |
aralarında duygusal birliktelik olmayıp sadece cinsel ilişki olan iki kişi |
friends with benefits n.
|
|
184 |
Slang |
(iki kişi arasındaki) arkadaşlık/dostluk ruhu |
kindred spirit n.
|
|
185 |
Slang |
iki kişi arasında cinsel çekim olmasın diye ortamda bulunan tip |
fire extinguisher n.
|
|
186 |
Slang |
(iki kişi olarak) ata, bisiklete birlikte binmek |
dink v.
|
|
187 |
Slang |
iki kişi konuşurken üçüncüye bok yemek düşer |
two's company, three's a crowd expr.
|
|
188 |
Slang |
iki kişi konuşurken üçüncüye bok yemek düşer |
two is company, but three's a crowd expr.
|
|
189 |
Slang |
iki kişi konuşurken üçüncüye bok yemek düşer |
three's a crowd expr.
|
|