English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | juvenile n. | çocuk | ||
The conditions in institutions for juvenile delinquents also deserve the highest priority. Suça sürüklenen çocuklara yönelik kurumlardaki koşullar da en yüksek önceliği hak ediyor. More Sentences |
||||
General | juvenile n. | yavru | ||
We all have to accept that this is about the protection of juvenile cod in the Irish Sea. Hepimiz bunun İrlanda Denizi'ndeki yavru morinaların korunmasıyla ilgili olduğunu kabul etmeliyiz. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | juvenile n. | çocuk | ||
In some ways, juvenile bears are a lot like teenage kids. Bazı açılardan yavru ayılar ergenlik çağındaki çocuklara çok benzer. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | juvenile n. | genç | ||
General | ||||
General | juvenile n. | delikanlı | ||
General | juvenile adj. | çocuksu | ||
General | juvenile adj. | jüvenil | ||
General | juvenile adj. | gün değmemiş | ||
General | juvenile adj. | gençliğe özgü | ||
General | juvenile adj. | olgunlaşmamış | ||
General | juvenile adj. | jön | ||
General | juvenile adj. | gençliğe ait | ||
General | juvenile adj. | çocukça | ||
General | juvenile adj. | gençleşmiş | ||
General | juvenile adj. | çocukça | ||
General | juvenile adj. | çocuksu | ||
Medical | ||||
Medical | juvenile adj. | genç | ||
Medical | juvenile adj. | jüvenil | ||
Zoology | ||||
Zoology | juvenile n. | olgunlaşmamış hayvan | ||
Zoology | juvenile n. | iki yaşındaki yarış atı | ||
Literature | ||||
Literature | juvenile n. | çocuk kitabı | ||
Geology | ||||
Geology | juvenile adj. | gün değmemiş | ||
Geology | juvenile adj. | gün değmemiş su, gaz veya mineralce zengin (sıvı) | ||
Wagering | ||||
Wagering | juvenile n. | iki yaşındaki yarış atı | ||
Theatre | ||||
Theatre | juvenile n. | çocuk veya genç rolü oynayan aktör | ||
Theatre | juvenile adj. | genç rolü oynayan | ||
Theatre | juvenile adj. | genç rolü oynayan aktör ile ilgili | ||
Ornithology | ||||
Ornithology | juvenile n. | tam büyümemiş kuş |