|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
leave n.
|
izin |
|
I was granted leave to visit the palace.
Sarayı ziyaret etmek için izin aldım.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
leave a trace v.
|
iz bırakmak |
|
Tom disappeared without leaving a trace.
Tom iz bırakmadan ortadan kayboldu.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
leave a mark v.
|
iz bırakmak |
|
The wet vase left a mark on the table.
Islak vazo, masanın üzerinde iz bıraktı.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
leave v.
|
bırakmak |
|
Can I leave my cats with you this weekend?
Bu hafta sonu kedilerimi sana bırakabilir miyim?
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
leave v.
|
ayrılmak |
|
Tina left her job after she had her baby.
Tina bebeği olduktan sonra işinden ayrıldı.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
leave v.
|
terk etmek |
|
Northerners are leaving Lagos after riots that have led to deaths.
Kuzeyliler, ölümlere yol açan ayaklanmaların ardından Lagos'u terk ediyor.
More Sentences
|
General |
|
7 |
General |
maternity leave n.
|
doğum izni |
|
We have incorporated the right to paid maternity leave and parental leave into the draft directive.
Ücretli doğum izni ve ebeveyn izni hakkını taslak yönergeye dahil ettik.
More Sentences
|
8 |
General |
leave of absence n.
|
izin |
|
I assume you'll be taking a leave of absence.
İzin alacağını varsayıyorum.
More Sentences
|
9 |
General |
sick leave n.
|
hastalık izni |
|
He has been on sick leave for a month now.
Bir aydır hastalık izninde.
More Sentences
|
10 |
General |
leave behind v.
|
arkada bırakmak |
|
Tom was left behind.
Tom arkada bırakıldı.
More Sentences
|
11 |
General |
leave out v.
|
dahil etmemek |
|
This document leaves out issues which clearly should have been included.
Bu belge, açıkça dahil edilmesi gereken konuları dışarıda bırakmaktadır.
More Sentences
|
12 |
General |
leave alone v.
|
yalnız bırakmak |
|
Carriers must not be left alone; the authorities have responsibilities too.
Taşıyıcılar yalnız bırakılmamalıdır; yetkililerin de sorumlulukları vardır.
More Sentences
|
13 |
General |
leave v.
|
terketmek |
|
Eight years ago, I was a drug addict and left my son.
Sekiz yıl önce uyuşturucu bağımlısıydım ve oğlumu terkettim.
More Sentences
|
14 |
General |
leave out v.
|
hariç tutmak |
|
If the list of books is too long, please leave out all foreign books.
Kitap listesi çok uzunsa, lütfen tüm yabancı kitapları hariç tutun.
More Sentences
|
15 |
General |
leave behind v.
|
arkasında bırakmak |
|
What was it I left behind?
Arkamda bıraktığım şey neydi?
More Sentences
|
16 |
General |
leave out v.
|
unutmak |
|
Don't leave out a single detail.
Bir tek ayrıntıyı unutmayın.
More Sentences
|
17 |
General |
leave v.
|
kalkmak |
|
There are too many of them and not enough planes leaving.
Sayıları çok fazla ve yeterli sayıda uçak kalkmıyor.
More Sentences
|
18 |
General |
leave out v.
|
geçmek |
|
Leave out this word.
Bu sözü geç.
More Sentences
|
19 |
General |
leave ajar v.
|
aralık bırakmak |
|
The door was left ajar.
Kapı aralık bırakıldı.
More Sentences
|
20 |
General |
leave a message v.
|
mesaj bırakmak |
|
I'd leave a message.
Bir mesaj bırakırdım.
More Sentences
|
|
21 |
General |
leave a legacy v.
|
miras bırakmak |
|
This will all only leave a legacy of bitterness and it will drag Israel's international reputation through the mire.
Tüm bunlar sadece acı bir miras bırakacak ve İsrail'in uluslararası itibarını bataklığa sürükleyecektir.
More Sentences
|
22 |
General |
not to leave v.
|
bırakmamak |
|
I should also like to ask the Commission not to leave the Czech Republic and Slovakia out of its emergency aid plans.
Ayrıca Komisyon'dan Çek Cumhuriyeti ve Slovakya'yı acil yardım planlarının dışında bırakmamasını rica ediyorum.
More Sentences
|
23 |
General |
leave out v.
|
çıkarmak |
|
You should leave out these two lines.
Bu iki satırı çıkarmalısın.
More Sentences
|
24 |
General |
leave v.
|
gitmek |
|
The question of Chechnya is being raised because we have a delegation leaving for Chechnya, and I am its chairman.
Çeçenistan meselesi gündeme geliyor çünkü Çeçenistan'a giden bir heyetimiz var ve ben de bu heyetin başkanıyım.
More Sentences
|
25 |
General |
leave v.
|
kalmak |
|
That would leave about five remaining amendments which I would advise the House to vote down.
Bu durumda geriye, Meclis'in reddetmesini tavsiye edeceğim yaklaşık beş değişiklik kalıyor.
More Sentences
|
26 |
General |
leave v.
|
unutmak |
|
Look, Gary left his headlights on.
Bak, Gary farlarını açık unutmuş.
More Sentences
|
27 |
General |
leave v.
|
hareket etmek |
|
The train is about to leave.
Tren hareket etmek üzere.
More Sentences
|
28 |
General |
leave out v.
|
atlamak |
|
What you've written isn't actually wrong, but it leaves out some important facts.
Yazdıklarınız aslında yanlış değil, ama bazı önemli gerçekleri atlıyor.
More Sentences
|
29 |
General |
take leave v.
|
ayrılmak |
|
Finally, I took leave of them.
Sonunda, ben de onlardan ayrıldım.
More Sentences
|
30 |
General |
leave off v.
|
bitirmek |
|
It left off raining and we managed to finish our game of tennis.
Yağmur durdu ve tenis oyunumuzu bitirmeyi başardık.
More Sentences
|
31 |
General |
leave open v.
|
açık bırakmak |
|
This report leaves open the question of the Gibraltarian vote.
Bu rapor Cebelitarık oylaması konusunu açık bırakmaktadır.
More Sentences
|
32 |
General |
leave an impression v.
|
etki bırakmak |
|
That left an impression.
Bu bir etki bıraktı.
More Sentences
|
33 |
General |
leave a margin v.
|
pay bırakmak |
|
We left a margin for error in our estimates.
Tahminlerimizde hata payı bıraktık.
More Sentences
|
34 |
General |
leave off v.
|
bırakmak |
|
Let me begin with where the previous speaker left off.
Bir önceki konuşmacının bıraktığı yerden başlamak istiyorum.
More Sentences
|
35 |
General |
leave off v.
|
sona ermek |
|
It left off raining and we managed to finish our game of tennis.
Yağmur sona erdi ve tenis maçımızı bitirebildik.
More Sentences
|
36 |
General |
leave alone v.
|
rahat bırakmak |
|
It is at present extremely difficult to check whether the quoted species are left alone.
Alıntılanan türlerin rahat bırakılıp bırakılmadığını kontrol etmek şu anda son derece zor.
More Sentences
|
37 |
General |
leave v.
|
çıkmak |
|
Don’t leave the house without your keys.
Anahtarlarınız olmadan evden çıkmayın.
More Sentences
|
38 |
General |
take french leave v.
|
sıvışmak |
|
Let's take French leave.
Sıvışalım.
More Sentences
|
39 |
General |
leave v.
|
yola çıkmak |
|
You made a radical decision and decided to leave everything behind to hit the road.
Radikal bir karar aldınız ve her şeyi geride bırakıp yola çıkmaya niyetlendiniz.
More Sentences
|
40 |
General |
leave behind v.
|
geride bırakmak |
|
They have been given a guarantee that they will fly and they are left behind.
Uçacaklarına dair bir garanti verildi ve geride bırakıldılar.
More Sentences
|
|
41 |
General |
leave v.
|
ayrılmak |
|
Mr Souchet has left I think, but his question on nuclear energy is clearly a general one.
Sayın Souchet sanırım ayrıldı, ancak nükleer enerji konusundaki sorusu açıkça genel bir soruydu.
More Sentences
|
42 |
General |
leave v.
|
terk etmek |
|
Yet we are leaving them to fight alone.
Yine de onları yalnız savaşmaya terk ediyoruz.
More Sentences
|
43 |
General |
leave unanswered v.
|
cevapsız bırakmak |
|
I asked the President of the Court of Auditors three questions, two of which were left unanswered.
Sayıştay Başkanı'na üç soru sordum, ikisi cevapsız bırakıldı.
More Sentences
|
44 |
General |
threaten to leave v.
|
bırakmakla tehdit etmek |
|
Sami threatened to leave Layla.
Sami Layla'yı onu bırakmakla tehdit etti.
More Sentences
|
45 |
General |
leave the table v.
|
masadan kalkmak |
|
She left the table several times to make phone calls.
Telefon görüşmesi yapmak için birkaç kez masadan kalktı.
More Sentences
|
46 |
General |
leave evidence v.
|
kanıt bırakmak |
|
Don't leave evidence.
Kanıt bırakmayın.
More Sentences
|
47 |
General |
leave the company v.
|
şirketten ayrılmak |
|
He left the company on account of personal reasons.
Kişisel nedenlerden dolayı şirketten ayrıldı.
More Sentences
|
48 |
General |
leave there v.
|
oradan ayrılmak |
|
You'd better leave there on Monday.
Pazartesi oradan ayrılsan iyi olur.
More Sentences
|
49 |
General |
leave a note v.
|
not bırakmak |
|
I left a note by your door this morning.
Bu sabah kapınıza bir not bıraktım.
More Sentences
|
50 |
General |
leave the office v.
|
ofisten çıkmak |
|
My boss gave me so much work that I couldn't leave the office.
Patronum bana o kadar çok iş verdi ki ofisten çıkamadım.
More Sentences
|
51 |
General |
leave the office v.
|
ofisten ayrılmak |
|
My boss gave me so much work that I couldn't leave the office.
Patronum bana o kadar çok iş verdi ki ofisten ayrılamadım.
More Sentences
|
52 |
General |
leave the school v.
|
okuldan ayrılmak |
|
Emily decided to leave the school.
Emily okuldan ayrılmaya karar verdi.
More Sentences
|
53 |
General |
leave the house v.
|
evden ayrılmak |
|
Tom left the house with his briefcase.
Tom evrak çantasıyla birlikte evden ayrıldı.
More Sentences
|
54 |
General |
take french leave v.
|
veda etmeden gitmek |
|
Let's take French leave.
Veda etmeden gidelim.
More Sentences
|
55 |
General |
leave v.
|
bırakmak |
|
She left her homework until the last minute.
Ödevlerini son dakikaya bırakmış.
More Sentences
|
56 |
General |
leave early v.
|
erken ayrılmak |
|
However, we were informed that owing to constraints of time you had to leave earlier.
Ancak, zaman kısıtlamaları nedeniyle daha erken ayrılmak zorunda kaldığınız konusunda bilgilendirildik.
More Sentences
|
57 |
General |
leave the university v.
|
üniversiteden ayrılmak |
|
He married directly after he left the university.
Üniversiteden ayrıldıktan hemen sonra evlendi.
More Sentences
|
58 |
General |
be on leave v.
|
izinli olmak |
|
He likes to relax at home with his family when he is on leave from the Air Force.
Hava Kuvvetleri'nden izinli olduğu zamanlarda ailesiyle birlikte evde dinlenmeyi seviyor.
More Sentences
|
59 |
General |
leave the room v.
|
odadan çıkmak |
|
I am going to be rude and leave the room now because I am going to Romania on Parliament's behalf.
Şimdi kabalık edip odadan çıkacağım çünkü Parlamento adına Romanya'ya gideceğim.
More Sentences
|
60 |
General |
leave the port v.
|
limandan ayrılmak |
|
The ship left the port, never to be seen again.
Gemi tekrar dönmemek üzere limandan ayrıldı.
More Sentences
|
61 |
General |
leave a tip v.
|
bahşiş bırakmak |
|
If you don't like the service, don't leave a tip.
Servisi beğenmediyseniz bahşiş bırakmayın.
More Sentences
|
62 |
General |
leave the country v.
|
ülkeyi terk etmek |
|
Continuation of development aid will be possible only if all foreign troops leave the country.
Kalkınma yardımlarının devamı ancak tüm yabancı askerlerin ülkeyi terk etmesiyle mümkün olacaktır.
More Sentences
|
63 |
General |
leave the country v.
|
ülkeden ayrılmak |
|
He left the country after his grandfather's death.
Dedesinin ölümünün ardından ülkeden ayrıldı.
More Sentences
|
64 |
General |
leave homeless v.
|
evsiz bırakmak |
|
Many people were left homeless as a result of the earthquake.
Birçok kişi depremin sonucu olarak evsiz bırakıldı.
More Sentences
|
65 |
General |
leave a scar v.
|
iz bırakmak |
|
The wound left a scar on her arm.
Yara onun kolunda bir iz bıraktı.
More Sentences
|
66 |
General |
leave the city v.
|
şehri terk etmek |
|
You need to leave the city at once.
Derhal şehri terk etmeniz gerekiyor.
More Sentences
|
67 |
General |
leave v.
|
geride bırakmak |
|
In this area, however, we have left this code of ethics far behind.
Ancak bu alanda etik kuralları çok gerilerde bıraktık.
More Sentences
|
68 |
General |
leave blank v.
|
boş bırakmak |
|
This page was intentionally left blank.
Bu sayfa kasıtlı olarak boş bırakıldı.
More Sentences
|
69 |
General |
leave unattended v.
|
gözetimsiz bırakmak |
|
The pump was left unattended.
Pompa gözetimsiz bırakıldı.
More Sentences
|
70 |
General |
go on leave v.
|
izne çıkmak |
|
He's just gone on leave.
Daha yeni izne çıktı.
More Sentences
|
71 |
General |
leave comment v.
|
yorum bırakmak |
|
Feel free to leave comments below.
Aşağıya yorum bırakmaktan çekinmeyin.
More Sentences
|
72 |
General |
leave a trail v.
|
iz bırakmak |
|
The car left a trail of dust.
Araba tozdan bir iz bırakmış.
More Sentences
|
73 |
General |
leave v.
|
kendi haline bırakmak |
|
As is so often the case, Parliament and the European Union should leave things alone.
Çoğu zaman olduğu gibi Parlamento ve Avrupa Birliği işleri kendi haline bırakmalıdır.
More Sentences
|
74 |
General |
leave v.
|
yalnız bırakmak |
|
Tom left, leaving Mary alone with John.
Tom gitti, Mary'yi John'la yalnız bıraktı.
More Sentences
|
75 |
General |
leave v.
|
(miktar) artmak |
|
He brought way too much food, so there was some left over.
Çok fazla yiyecek getirmişti, bu yüzden bir kısmı arttı.
More Sentences
|
76 |
General |
leave the room v.
|
odayı terk etmek |
|
Please leave the room at once.
Lütfen hemen odayı terk edin.
More Sentences
|
77 |
General |
leave v.
|
(mesaj, hediye vb.) bırakmak |
|
I left a birthday gift on his doorstep.
Kapısına bir doğum günü hediyesi bıraktım.
More Sentences
|
78 |
General |
leave v.
|
(kararı bir başkasına) bırakmak |
|
I can’t make up my mind, so I’ll leave it up to you.
Karar veremiyorum, o yüzden sana bırakayım.
More Sentences
|
79 |
General |
leave v.
|
(ilişki) terk etmek |
|
Fiona left Tim for another man.
Fiona, Tim'i başka bir adam için terk etti.
More Sentences
|
80 |
General |
leave v.
|
(miras) bırakmak |
|
His father died, leaving him an old car and some cash.
Babası ölmüştü, ona eski bir araba ve biraz da para bırakarak.
More Sentences
|
|
81 |
General |
leave v.
|
(iz vb.) bırakmak |
|
A severe case of chickenpox can leave you with scars.
Şiddetli bir suçiçeği vakası insanda yara izleri bırakabilir.
More Sentences
|
82 |
General |
leave v.
|
(tabağına) dokunmamak |
|
He ate the meatballs but left the peas untouched.
Köfteleri yedi ama bezelyelere dokunmadı.
More Sentences
|
83 |
General |
leave v.
|
(matematik işleminde) etmek |
|
Two from ten leaves eight.
Ondan iki çıkarsa sekiz eder.
More Sentences
|
84 |
General |
on leave adj.
|
izinli |
|
Under the present Rules, an MEP can certainly be on leave, but he or she is not entitled to be replaced.
Mevcut Kurallar uyarınca, bir AP üyesi kesinlikle izinli olabilir, ancak değiştirilme hakkına sahip değildir.
More Sentences
|
85 |
General |
on leave adj.
|
izinde |
|
Tom was on leave in October.
Tom Ekim'de izindeydi.
More Sentences
|
86 |
General |
leave me alone! interj.
|
beni rahat bırak! |
|
You got what you wanted, now leave me alone.
İstediğinizi aldınız, şimdi beni rahat bırakın.
More Sentences
|
Phrasals |
|
87 |
Phrasals |
leave out v.
|
dışarıda bırakmak |
|
We must do what is needed and leave out what is not needed.
Gerekli olanı yapmalı ve gerekli olmayanı dışarıda bırakmalıyız.
More Sentences
|
88 |
Phrasals |
leave (someone or something) (at) (some place) v.
|
(birini veya bir şeyi bir yere) bırakıp gitmek |
|
Are you going to leave me?
Beni bırakıp gidecek misin?
More Sentences
|
General |
|
89 |
General |
leave n.
|
müsaade |
|
90 |
General |
french leave n.
|
sıvışma |
|
91 |
General |
leave n.
|
veda |
|
92 |
General |
someone who is on sick leave n.
|
raporlu |
|
93 |
General |
leave n.
|
ruhsat |
|
94 |
General |
leave n.
|
ayrılma |
|
95 |
General |
absent without leave n.
|
firari |
|
96 |
General |
absence without leave n.
|
terk |
|
97 |
General |
absence without leave n.
|
izinsiz göreve gelmeme |
|
98 |
General |
absence without leave n.
|
izinsiz vazifede bulunmama |
|
99 |
General |
absence without leave n.
|
izinsiz ayrılma |
|
100 |
General |
absence without leave n.
|
firar |
|
101 |
General |
absent without leave n.
|
izinsiz ayrılan |
|
102 |
General |
annual leave n.
|
yıllık izin |
|
103 |
General |
administrative leave n.
|
idari izin |
|
104 |
General |
french leave n.
|
izinsiz ayrılma |
|
105 |
General |
absent-without-leave n.
|
asker kaçağı |
|
106 |
General |
leave-taking n.
|
veda |
|
107 |
General |
leave-taking n.
|
veda etme |
|
108 |
General |
leave-taking kiss n.
|
veda busesi |
|
109 |
General |
leave-taking n.
|
ayrılma |
|
110 |
General |
leave-taking n.
|
terk etme |
|
111 |
General |
sick leave n.
|
istirahat |
|
112 |
General |
annual leave n.
|
senelik izin |
|
113 |
General |
absent without leave n.
|
asker kaçağı |
|
114 |
General |
absent without leave n.
|
kaçak asker |
|
115 |
General |
compassionate leave n.
|
mazeret izni |
|
116 |
General |
holiday leave n.
|
tatil izni |
|
117 |
General |
compassionate leave n.
|
felaket izni |
|
118 |
General |
leave-in hair conditioner n.
|
durulanmayan saç kremi |
|
119 |
General |
leave-taking expressions n.
|
ayrılma ifadeleri |
|
120 |
General |
medical leave n.
|
hastalık izni |
|
121 |
General |
awl (absent with leave) n.
|
izinli |
|
122 |
General |
home leave n.
|
abd dışında görev yapan federal hükümet çalışanlarına verilen ekstra tatil süresi |
|
123 |
General |
home leave n.
|
memlekete gitme izni |
|
124 |
General |
shore leave n.
|
karaya çıkma izni |
|
125 |
General |
shore leave n.
|
karada geçirilen süre |
|
126 |
General |
french leave n.
|
mekandan borcunu ödemeden ayrılma |
|
127 |
General |
leave behind v.
|
iz bırakmak |
|
128 |
General |
leave where it will be stepped on v.
|
ayak altında bırakmak |
|
129 |
General |
leave a wrong impression v.
|
yanlış izlenim bırakmak |
|
130 |
General |
leave something outdoors v.
|
açıkta bırakmak |
|
131 |
General |
leave out v.
|
ihmal etmek |
|
132 |
General |
leave v.
|
yapraklanmak |
|
133 |
General |
leave out of account v.
|
saymamak |
|
134 |
General |
leave in suspense v.
|
muallakta bırakmak |
|
135 |
General |
leave to the next generations v.
|
gelecek kuşaklara bırakmak |
|
136 |
General |
leave a country v.
|
ülkeyi terketmek |
|
137 |
General |
leave with some room for choice v.
|
açık kapı bırakmak |
|
138 |
General |
leave someone to his own devices v.
|
birini kendi haline bırakmak |
|
139 |
General |
leave v.
|
caymak |
|
140 |
General |
take leave v.
|
veda etmek |
|
141 |
General |
leave word with someone v.
|
birine haber bırakmak |
|
142 |
General |
leave in the shade v.
|
gölgelemek |
|
143 |
General |
leave someone out in the cold v.
|
birine hiçbir şey vermemek |
|
144 |
General |
leave someone some leeway v.
|
açık kapı bırakmak |
|
145 |
General |
leave a lasting impression v.
|
kalıcı etki bırakmak |
|
146 |
General |
leave on vacation v.
|
seyahate çıkmak |
|
147 |
General |
take leave of one's senses v.
|
delirmek |
|
148 |
General |
leave v.
|
vazgeçmek |
|
149 |
General |
leave a bad taste in one's mouth v.
|
kötü izlenim bırakmak |
|
150 |
General |
leave someone in the lurch v.
|
birini yüzüstü bırakmak |
|
151 |
General |
leave a mark on v.
|
üzerinde işaret bırakmak |
|
152 |
General |
leave v.
|
ayrılmak (sevgiliden vb) |
|
153 |
General |
leave someone in a difficult situation v.
|
zor durumda bırakmak |
|
154 |
General |
leave an indelible impression v.
|
derin etki bırakmak |
|
155 |
General |
leave a mark v.
|
yer etmek |
|
156 |
General |
leave someone holding the bag v.
|
sorumluluğu başkasına yüklemek |
|
157 |
General |
leave alone v.
|
dokunmamak |
|
158 |
General |
leave in doubt v.
|
askıda bırakmak |
|
159 |
General |
leave off v.
|
sonuçlandırmak |
|
160 |
General |
leave suddenly v.
|
çekip gitmek |
|
161 |
General |
leave a blank v.
|
boşluk bırakmak |
|
162 |
General |
ask somebody to leave a deposit v.
|
kapora istemek |
|
163 |
General |
leave waste v.
|
atık bırakmak |
|
164 |
General |
leave over v.
|
ertelemek |
|
165 |
General |
leave somebody alone v.
|
yalnız bırakmak |
|
166 |
General |
leave off v.
|
takmamak |
|
167 |
General |
leave in the lurch v.
|
yarı yolda bırakmak |
|
168 |
General |
leave bag and baggage v.
|
pılı pırtıyı toplayıp gitmek |
|
169 |
General |
leave someone short v.
|
birini bir şeyden yoksun bırakmak |
|
170 |
General |
leave v.
|
bırakmak (miras olarak) |
|
171 |
General |
leave a note v.
|
mesaj bırakmak |
|
172 |
General |
leave a place in a shambles v.
|
bir yeri darmadağınık bir halde bırakmak |
|
173 |
General |
leave someone in the lurch v.
|
birini yarı yolda bırakmak |
|
174 |
General |
leave someone holding the bag v.
|
üzerine yıkmak |
|
175 |
General |
leave ajar v.
|
aralamak |
|
176 |
General |
not to leave unpunished v.
|
yanına bırakmamak |
|
177 |
General |
leave out v.
|
dışında tutmak |
|
178 |
General |
leave something undone v.
|
bir şeyi yarıda bırakmak |
|
179 |
General |
leave holding the bag v.
|
sorumluluğu bir başkasına yüklemek |
|
180 |
General |
leave off v.
|
vazgeçmek |
|
181 |
General |
leave off v.
|
abosa etmek |
|
182 |
General |
cause to leave v.
|
ayrılmasına neden olmak |
|
183 |
General |
leave no stone unturned v.
|
her yolu denemek |
|
184 |
General |
leave v.
|
kalkmak (taşıt) |
|
185 |
General |
not to leave somebody in peace v.
|
yakasını bırakmamak |
|
186 |
General |
leave it up to the discretion of somebody v.
|
takdirine bırakmak |
|
187 |
General |
leave holding the bag v.
|
üzerine yıkmak |
|
188 |
General |
leave something to mature v.
|
dinlenmeye bırakmak |
|
189 |
General |
leave someone out in the cold v.
|
birine hiç haber vermemek |
|
190 |
General |
leave nothing undone v.
|
yapılmamış hiçbir şey bırakmamak |
|
191 |
General |
leave on vacation v.
|
seyahate gitmek |
|
192 |
General |
leave off v.
|
giymemek |
|
193 |
General |
leave off v.
|
salıvermek |
|
194 |
General |
leave alone v.
|
olduğu gibi bırakmak |
|
195 |
General |
not leave it to luck v.
|
işi şansa bırakmamak |
|
196 |
General |
leave a message v.
|
not bırakmak |
|
197 |
General |
leave somebody without a home or a job v.
|
açıkta bırakmak |
|
198 |
General |
leave something to its fate v.
|
kaderine bırakmak |
|
199 |
General |
leave a deposit v.
|
kapora bırakmak |
|
200 |
General |
leave the job v.
|
işten ayrılmak |
|
201 |
General |
leave someone to one’s fate v.
|
kendi kaderine bırakmak |
|
202 |
General |
leave off v.
|
bitmek |
|
203 |
General |
leave the door open v.
|
açık kapı bırakmak |
|
204 |
General |
leave something unfinished v.
|
yüzüstü bırakmak |
|
205 |
General |
take leave of one's senses v.
|
aklını kaçırmak |
|
206 |
General |
leave in suspense v.
|
sallamak |
|
207 |
General |
leave aside v.
|
bir kenara bırakmak |
|
208 |
General |
leave in the lurch v.
|
yüzüstü bırakmak |
|
209 |
General |
leave something to rest v.
|
dinlenmeye bırakmak |
|
210 |
General |
leave off v.
|
dinmek |
|
211 |
General |
leave a bad impression v.
|
kötü izlenim bırakmak |
|
212 |
General |
leave stains v.
|
leke bırakmak |
|
213 |
General |
leave up in the air v.
|
sallantıda bırakmak |
|
214 |
General |
leave off v.
|
hariç tutmak |
|
215 |
General |
leave alone v.
|
kendi haline bırakmak |
|
216 |
General |
leave something to its fate v.
|
kaderine terketmek |
|
217 |
General |
leave behind v.
|
geçmek |
|
218 |
General |
leave astern v.
|
geride bırakmak |
|
219 |
General |
leave aside v.
|
arka plana atmak |
|
220 |
General |
leave out v.
|
hariç bırakmak |
|
221 |
General |
leave a partnership v.
|
ortaklıktan ayrılmak |
|
222 |
General |
leave something incomplete v.
|
yarım bırakmak |
|
223 |
General |
leave unfinished v.
|
yarım bırakmak |
|
224 |
General |
leave somebody in the lurch v.
|
yüzüstü bırakmak |
|
225 |
General |
leave something out of assessment v.
|
değerlendirme dışı bırakmak |
|
226 |
General |
leave out v.
|
üzerinde durmamak |
|
227 |
General |
leave out v.
|
karıştırmamak |
|
228 |
General |
leave something/somebody alone v.
|
kendi haline bırakmak |
|
229 |
General |
leave something/somebody alone v.
|
kendi haline terketmek |
|
230 |
General |
leave to one's appreciation v.
|
takdirine bırakmak |
|
231 |
General |
leave to someone's discretion v.
|
takdirine bırakmak |
|
232 |
General |
leave tip v.
|
bahşiş bırakmak |
|
233 |
General |
leave word (with someone) v.
|
birine mesaj vermek |
|
234 |
General |
leave somebody in the lurch v.
|
kalleşlik etmek |
|
235 |
General |
leave someone no choice but do something v.
|
zorunda bırakmak |
|
236 |
General |
leave in the lurch v.
|
yüz üstü bırakmak |
|
237 |
General |
leave things in an incomplete condition v.
|
yüz üstü bırakmak |
|
238 |
General |
leave out v.
|
savsaklamak |
|
239 |
General |
leave (punishment/revenge) to god v.
|
allah'a havale etmek |
|
240 |
General |
leave a taste on the tongue v.
|
damaklarda tat bırakmak |
|
241 |
General |
leave a taste in the mouth v.
|
damaklarda tat bırakmak |
|
242 |
General |
leave one's mark on v.
|
damgasını vurmak |
|
243 |
General |
leave a wreath on v.
|
çelenk bırakmak |
|
244 |
General |
leave it out of the coverage v.
|
kapsama dışında bırakmak |
|
245 |
General |
leave it out of the coverage area v.
|
kapsama alanı dışında bırakmak |
|
246 |
General |
leave it out of the scope v.
|
kapsam dışında bırakmak |
|
247 |
General |
leave someone deaf v.
|
sağır etmek |
|
248 |
General |
leave (an) orphan v.
|
yetim bırakmak |
|
249 |
General |
leave (an) orphan v.
|
öksüz bırakmak |
|
250 |
General |
leave the car v.
|
aracı terk etmek |
|
251 |
General |
leave unchanged v.
|
aynı bırakmak |
|
252 |
General |
leave something same v.
|
aynı bırakmak |
|
253 |
General |
leave untouched v.
|
aynı bırakmak |
|
254 |
General |
leave unanswered v.
|
yanıtsız bırakmak |
|
255 |
General |
leave behind a sorrowful spouse v.
|
arkasında acılı bir eş bırakmak |
|
256 |
General |
leave someone penniless v.
|
parasız bırakmak |
|
257 |
General |
leave someone penniless v.
|
beş kuruşsuz bırakmak |
|
258 |
General |
leave one's country v.
|
ülkesinden ayrılmak |
|
259 |
General |
leave the harbour v.
|
limandan çıkış yapmak |
|
260 |
General |
leave the questions unanswered v.
|
soruları yanıtsız bırakmak |
|
261 |
General |
threaten to leave v.
|
terketmekle tehdit etmek |
|
262 |
General |
leave no stone unturned v.
|
her şeyi denemek |
|
263 |
General |
leave no stone unturned v.
|
çalınmadık kapı bırakmamak |
|
264 |
General |
leave someone alone v.
|
yalnız bırakmak |
|
265 |
General |
be on leave v.
|
izinde olmak |
|
266 |
General |
leave someone weak v.
|
halsiz bırakmak |
|
267 |
General |
return from leave v.
|
izinden dönmek |
|
268 |
General |
leave a mark v.
|
iz çıkarmak |
|
269 |
General |
leave something open v.
|
açık unutmak |
|
270 |
General |
leave something open v.
|
açık bırakmak |
|
271 |
General |
leave the table v.
|
masayı terketmek |
|
272 |
General |
leave someone without food and water v.
|
aç susuz bırakmak |
|
273 |
General |
leave (someone) thirsty and hungry v.
|
aç susuz bırakmak |
|
274 |
General |
leave hospital v.
|
hastaneden çıkmak |
|
275 |
General |
leave someone disappointed v.
|
hayal kırıklığı yaratmak |
|
276 |
General |
leave someone dead v.
|
ölüme terk etmek |
|
277 |
General |
leave dead v.
|
ölüme terk etmek |
|
278 |
General |
leave home v.
|
evi terketmek |
|
279 |
General |
leave that place v.
|
oradan ayrılmak |
|
280 |
General |
leave traces v.
|
izler bırakmak |
|
281 |
General |
leave scent on something v.
|
koku bırakmak |
|
282 |
General |
leave smell v.
|
koku bırakmak |
|
283 |
General |
take annual leave v.
|
yıllık izin kullanmak |
|
284 |
General |
leave someone weak at the knees v.
|
birini savunmasız bırakmak |
|
285 |
General |
leave someone weak at the knees v.
|
birini güçsüz bırakmak |
|
286 |
General |
leave someone weak at the knees v.
|
birini çaresiz bırakmak |
|
287 |
General |
leave someone weak at the knees v.
|
birini heyecanlandırıp dizlerinin bağını çözmek |
|
288 |
General |
leave defenseless v.
|
savunmasız bırakmak |
|
289 |
General |
leave unprotected v.
|
savunmasız bırakmak |
|
290 |
General |
leave one's education v.
|
eğitimini bırakmak |
|
291 |
General |
leave something to one's fate v.
|
kaderine terk etmek |
|
292 |
General |
leave someone to one's fate v.
|
kaderine terk etmek |
|
293 |
General |
leave someone deaf v.
|
(birisini) sağır bırakmak |
|
294 |
General |
leave litter v.
|
çöp bırakmak |
|
295 |
General |
leave neat v.
|
düzenli bırakmak (bir odayı vb) |
|
296 |
General |
leave something to time v.
|
zamana bırakmak |
|
297 |
General |
leave someone deaf v.
|
sağır bırakmak |
|
298 |
General |
leave the rest to god v.
|
allah'a havale etmek |
|
299 |
General |
leave the rest to god v.
|
allah'a bırakmak |
|
300 |
General |
leave the rest to allah v.
|
allah'a havale etmek |
|
301 |
General |
leave the rest to allah v.
|
allah'a bırakmak |
|
302 |
General |
leave the impression of v.
|
izlenimi vermek |
|
303 |
General |
leave a negative impression v.
|
olumsuz izlenim bırakmak |
|
304 |
General |
leave someone with impression v.
|
izlenim uyandırmak |
|
305 |
General |
leave a negative impression v.
|
olumsuz izlenim uyandırmak |
|
306 |
General |
leave something to the last minute v.
|
son ana bırakmak |
|
307 |
General |
leave a bomb v.
|
bomba bırakmak |
|
308 |
General |
leave one's mark in history v.
|
tarihe damgasını vurmak |
|
309 |
General |
leave someone in the lurch v.
|
zor durumda bırakmak |
|
310 |
General |
leave someone in a tight spot v.
|
zor durumda bırakmak |
|
311 |
General |
leave a good future v.
|
iyi bir gelecek bırakmak |
|
312 |
General |
take french leave v.
|
izinsiz ayrılmak |
|
313 |
General |
take french leave v.
|
izinsiz gitmek |
|
314 |
General |
leave out v.
|
-i atlamak |
|
315 |
General |
leave (someone) open-mouthed with astonishment v.
|
parmak ısırtmak |
|
316 |
General |
leave the house v.
|
evi boşaltmak |
|
317 |
General |
leave out v.
|
atmak |
|
318 |
General |
leave out v.
|
eklemeyi unutmak |
|
319 |
General |
leave a memory v.
|
anı bırakmak |
|
320 |
General |
leave an impression v.
|
izlenim yaratmak |
|
321 |
General |
leave someone vulnerable v.
|
savunmasız bırakmak |
|
322 |
General |
leave someone vulnerable v.
|
güçsüz bırakmak |
|
323 |
General |
leave in the lurch v.
|
zor durumda bırakmak |
|
324 |
General |
leave at a price v.
|
(belirli bir) fiyata bırakmak |
|
325 |
General |
leave a firm v.
|
bir firmadan çıkmak |
|
326 |
General |
leave liberty v.
|
serbest bırakmak |
|
327 |
General |
leave off v.
|
hariç bırakmak |
|
328 |
General |
leave something to chance v.
|
işi oluruna bırakmak |
|
329 |
General |
leave something to chance v.
|
işi şansa bırakmak |
|
330 |
General |
leave one's mark v.
|
belleklere kazınmak |
|
331 |
General |
leave hurriedly v.
|
kaçarcasına gitmek |
|
332 |
General |
leave hurriedly v.
|
kaçarcasına uzaklaşmak |
|
333 |
General |
leave one's mark v.
|
kalıcı iz bırakmak |
|
334 |
General |
leave unsettled v.
|
çözümsüz bırakmak |
|
335 |
General |
leave people to themselves v.
|
insanları kendi hallerine bırakmak |
|
336 |
General |
leave people to their own devices v.
|
insanları kendi hallerine bırakmak |
|
337 |
General |
leave something to chance v.
|
işini şansa bırakmak |
|
338 |
General |
leave a question mark over minds v.
|
kafalarda soru işareti yaratmak |
|
339 |
General |
leave some gap on top v.
|
dudak payı bırakmak |
|
340 |
General |
leave a gap for a sip v.
|
dudak payı bırakmak |
|
341 |
General |
leave the lights on v.
|
ışığı açık bırakmak |
|
342 |
General |
leave message v.
|
mesaj bırakmak |
|
343 |
General |
leave to someone's mercy v.
|
insafına bırakmak |
|
344 |
General |
leave up to chance v.
|
şansa bırakmak |
|
345 |
General |
leave to the mercy of someone v.
|
insafına bırakmak |
|
346 |
General |
leave the university v.
|
üniversiteyi bırakmak |
|
347 |
General |
take leave v.
|
vedalaşmak |
|
348 |
General |
take annual leave v.
|
senelik izne çıkmak |
|
349 |
General |
use annual leave v.
|
senelik izin kullanmak |
|
350 |
General |
take annual leave v.
|
yıllık izne çıkmak |
|
351 |
General |
use annual leave v.
|
yıllık izin kullanmak |
|
352 |
General |
leave the door open v.
|
kapıyı açık bırakmak |
|
353 |
General |
leave away v.
|
başını alıp getmek |
|
354 |
General |
leave away v.
|
alıp başını gitmek |
|
355 |
General |
leave a good impression with someone v.
|
birinde iyi bir izlenim bırakmak |
|
356 |
General |
leave unattended v.
|
başı boş bırakmak |
|
357 |
General |
leave homeless v.
|
yersiz yurtsuz kalmak |
|
358 |
General |
leave homeless v.
|
evsiz barksız kalmak |
|
359 |
General |
leave something off the agenda v.
|
gündemden düşürmek |
|
360 |
General |
leave someone by oneself v.
|
birisini kendi başına bırakmak |
|
361 |
General |
leave the port v.
|
limanı terk etmek |
|
362 |
General |
threaten to leave v.
|
terk etmekle tehdit etmek |
|
363 |
General |
take leave of v.
|
terkedip gitmek |
|
364 |
General |
take leave of v.
|
çıkıp gitmek |
|
365 |
General |
leave a negative mark v.
|
olumsuz bir iz bırakmak |
|
366 |
General |
leave a negative impression v.
|
olumsuz bir izlenim bırakmak |
|
367 |
General |
leave a negative mark v.
|
olumsuz iz bırakmak |
|
368 |
General |
leave rapidly v.
|
hızla ayrılmak |
|
369 |
General |
leave promptly v.
|
hızla ayrılmak |
|
370 |
General |
leave swiftly v.
|
hızla ayrılmak |
|
371 |
General |
leave quickly v.
|
hızla ayrılmak |
|
372 |
General |
be on a leave of absence v.
|
izinde olmak |
|
373 |
General |
be on a leave of absence v.
|
izne ayrılmış olmak |
|
374 |
General |
leave things as they are v.
|
(işleri) olduğu gibi bırakmak |
|
375 |
General |
leave a positive impression v.
|
pozitif etki bırakmak |
|
376 |
General |
leave a positive impression v.
|
olumlu etki bırakmak |
|
377 |
General |
leave one's severed finger at the scene v.
|
kopan parmağını olay yerinde bırakmak |
|
378 |
General |
leave somebody alone v.
|
birisini rahat bırakmak |
|
379 |
General |
leave somebody alone v.
|
birisini yalnız bırakmak |
|
380 |
General |
leave something in the store v.
|
dükkanda bırakmak |
|
381 |
General |
leave something in the store v.
|
mağazada bırakmak |
|
382 |
General |
leave the rest to god v.
|
gerisini tanrıya bırakmak |
|
383 |
General |
leave someone on the side of the highway v.
|
birini otoyol kenarında bırakmak |
|
384 |
General |
leave someone for dead v.
|
birini ölüme terk etmek |
|
385 |
General |
leave a pleasant memory v.
|
hoş bir anı bırakmak |
|
386 |
General |
leave someone homeless v.
|
birini evsiz bırakmak |
|
387 |
General |
leave one’s wife for another woman v.
|
başka bir kadın için karısını terk etmek |
|
388 |
General |
leave the baby in the care of one's mother v.
|
(bakması için) bebeği annesine bırakmak |
|
389 |
General |
leave empty v.
|
boş bırakmak |
|
390 |
General |
keep/leave/put someone out in the cold v.
|
birini soğukta dışarıda bekletmek/tutmak/bırakmak |
|
391 |
General |
say good-bye to someone and leave v.
|
(birisiyle) vedalaşıp gitmek/ayrılmak |
|
392 |
General |
leave one’s home address v.
|
ev adresini bırakmak |
|
393 |
General |
leave someone behind to mourn v.
|
arkasında yasını tutacak birini bırakmak |
|
394 |
General |
leave the gas on v.
|
gazı açık bırakmak |
|
395 |
General |
leave marks v.
|
izler bırakmak |
|
396 |
General |
leave deep psychological scars v.
|
derin psikolojik izler bırakmak |
|
397 |
General |
not leave much of a trail v.
|
pek iz bırakmamak |
|
398 |
General |
be on annual leave v.
|
yıllık izinde olmak |
|
399 |
General |
be on annual leave v.
|
senelik izinde olmak |
|
400 |
General |
leave in wake of something v.
|
bir şeyin arkasında/sonrasında geride/elimizde kalmak/bırakmak/ortaya çıkmak |
|
401 |
General |
leave one’s clothes and wallet v.
|
kıyafetlerini ve cüzdanını bırakmak |
|
402 |
General |
leave the set v.
|
seti terk etmek |
|
403 |
General |
leave a place v.
|
bir yeri terk etmek |
|
404 |
General |
leave a place v.
|
bir yerden ayrılmak |
|
405 |
General |
leave the iron on v.
|
ütüyü prizde unutmak |
|
406 |
General |
leave the iron plugged in v.
|
ütüyü prizde unutmak |
|
407 |
General |
leave a page blank v.
|
bir sayfayı boş bırakmak |
|
408 |
General |
leave the door halfway open v.
|
kapıyı aralık bırakmak |
|
409 |
General |
leave the door ajar v.
|
kapıyı aralık bırakmak |
|
410 |
General |
leave theatres v.
|
gösterimden kalkmak |
|
411 |
General |
leave no evidence v.
|
hiçbir delil bırakmamak |
|
412 |
General |
leave no evidence v.
|
hiçbir kanıt bırakmamak |
|
413 |
General |
leave no evidence v.
|
kanıt bırakmamak |
|
414 |
General |
leave no evidence v.
|
delil bırakmamak |
|
415 |
General |
leave no room for doubt v.
|
tereddüde yer bırakmamak |
|
416 |
General |
leave no room for doubt v.
|
şüpheye yer bırakmamak |
|
417 |
General |
die or leave having left something undone or a desire unaccomplished v.
|
gözü arkada kalmak |
|
418 |
General |
leave an address v.
|
adres bırakmak |
|
419 |
General |
leave the meter running v.
|
taksimetreyi açık bırakmak |
|
420 |
General |
leave the meter running v.
|
taksimetreyi çalışır bırakmak |
|
421 |
General |
leave the meter running v.
|
taksimetreyi açık tutmak |
|
422 |
General |
leave somebody be v.
|
birini kendi haline bırakmak |
|
423 |
General |
leave evidence behind him v.
|
arkasında delil bırakmak |
|
424 |
General |
leave someone in charge v.
|
birini görevlendirmek |
|
425 |
General |
leave the team v.
|
takımdan ayrılmak |
|
426 |
General |
go on leave v.
|
izne ayrılmak |
|
427 |
General |
leave a mystery v.
|
bir gizem bırakmak |
|
428 |
General |
leave a voicemail v.
|
bir sesli mesaj bırakmak |
|
429 |
General |
leave the luggage in luggage storage v.
|
valizleri emanete bırakmak |
|
430 |
General |
leave the luggage in luggage storage v.
|
bavulları emanete bırakmak |
|
431 |
General |
leave the office v.
|
görevi bırakmak |
|
432 |
General |
leave the office v.
|
görevden ayrılmak |
|
433 |
General |
leave on consignment v.
|
emanete bırakmak |
|
434 |
General |
leave the port v.
|
limandan çıkış yapmak |
|
435 |
General |
leave the rest to god v.
|
tanrıya bırakmak |
|
436 |
General |
leave alone v.
|
uzak durmak |
|
437 |
General |
leave one to himself v.
|
kendi haline bırakmak |
|
438 |
General |
leave to one's self v.
|
(birini) yalnız bırakmak |
|
439 |
General |
leave to one's self v.
|
(birini) kendi haline bırakmak |
|
440 |
General |
leave one to himself v.
|
ilişmemek |
|
441 |
General |
leave v.
|
(miktar) kalmak |
|
442 |
General |
leave v.
|
emanet bırakmak |
|
443 |
General |
leave the dough to rise v.
|
hamuru kabarmaya bırakmak |
|
444 |
General |
leave the water running v.
|
suyu açık bırakmak |
|
445 |
General |
leave room for mistakes v.
|
hataya yer bırakmak |
|
446 |
General |
leave little doubt of (something) v.
|
(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak |
|
447 |
General |
leave v.
|
(belli bir halde) bırakmak |
|
448 |
General |
leave v.
|
(belli bir hale) getirmek |
|
449 |
General |
lv (leave) abrev.
|
izin |
|
450 |
General |
lv (leave) abrev.
|
izin süresi |
|
Irregular Verb |
|
451 |
Irregular Verb |
leave v.
|
left - left |
|
Phrasals |
|
452 |
Phrasals |
leave off v.
|
(işten) çıkmak |
|
453 |
Phrasals |
leave out [dialect] v.
|
ayrılmak |
|
454 |
Phrasals |
leave off v.
|
(alışkanlığı) bırakmak |
|
455 |
Phrasals |
leave out [dialect] v.
|
uzaklaşmak |
|
456 |
Phrasals |
leave out [dialect] v.
|
(o gün için) bitmek |
|
457 |
Phrasals |
leave out v.
|
açıkta bırakmak |
|
458 |
Phrasals |
leave something for someone v.
|
birisi için bir şey bırakmak |
|
459 |
Phrasals |
leave up v.
|
başkasına bırakmak |
|
460 |
Phrasals |
leave something aside v.
|
bir kenara bırakmak/koymak |
|
461 |
Phrasals |
leave from some place v.
|
bir yerden hareket etmek/ayrılmak |
|
462 |
Phrasals |
leave something to someone v.
|
bir şeyi birine bırakmak |
|
463 |
Phrasals |
leave someone with someone v.
|
birini biriyle bırakmak |
|
464 |
Phrasals |
leave for some place v.
|
bir yere gitmek için yola çıkmak |
|
465 |
Phrasals |
leave for some place v.
|
bir yere gitme için (bir yerden) ayrılmak |
|
466 |
Phrasals |
leave out of v.
|
dışında tutulmak |
|
467 |
Phrasals |
leave out v.
|
dışında bırakmak |
|
468 |
Phrasals |
leave aside v.
|
hesaplamamak |
|
469 |
Phrasals |
make someone leave v.
|
gitmesini/ayrılmasını/çıkmasını/uzaklaşmasını sağlamak |
|
470 |
Phrasals |
leave aside v.
|
konu dışında tutmak |
|
471 |
Phrasals |
leave out of v.
|
kapsamına alınmamak |
|
472 |
Phrasals |
leave around v.
|
sağa sola bırakmak |
|
473 |
Phrasals |
leave around v.
|
sağda solda bırakmak |
|
474 |
Phrasals |
leave something on something v.
|
(bir şeyi bir şeyin) üzerinde bırakmak |
|
475 |
Phrasals |
leave something down v.
|
(pencereyi vb) açık/aralık bırakmak |
|
476 |
Phrasals |
make someone leave v.
|
(bir yerden) çıkarmak |
|
477 |
Phrasals |
make someone leave v.
|
(bir yerden) kovmak |
|
478 |
Phrasals |
leave with someone v.
|
(bir yerden) biri ile gitmek/ayrılmak/çıkmak |
|
479 |
Phrasals |
leave for some place v.
|
(belirli bir yere gitmek üzere) yola çıkmak |
|
480 |
Phrasals |
leave down v.
|
açık/aralık bırakmak |
|
481 |
Phrasals |
leave down v.
|
bir şeyi veya birini aşağıda bırakmak |
|
482 |
Phrasals |
leave down v.
|
geriye düşürmek (finansal olarak) |
|
483 |
Phrasals |
leave down v.
|
zarar ettirmek |
|
484 |
Phrasals |
leave down v.
|
gardını düşürmek |
|
485 |
Phrasals |
leave down v.
|
savunmasını düşürmek |
|
486 |
Phrasals |
leave down v.
|
savunmayı elden bırakmak |
|
487 |
Phrasals |
leave down v.
|
dikkati elden bırakmak |
|
488 |
Phrasals |
leave (someone or something) (at) (some place) v.
|
(birini veya bir şeyi bir yere) bırakmak |
|
489 |
Phrasals |
leave (someone or something) (at) (some place) v.
|
(birini veya bir şeyi bir yere) koymak |
|
490 |
Phrasals |
leave someone or something at v.
|
birini veya bir şeyi bir yere bırakmak |
|
491 |
Phrasals |
leave someone or something at v.
|
birini veya bir şeyi bir yere koymak |
|
492 |
Phrasals |
leave someone or something at v.
|
birini veya bir şeyi bir yere bırakıp gitmek |
|
493 |
Phrasals |
leave someone or something at v.
|
birini veya bir şeyi bir yere bırakmak |
|
494 |
Phrasals |
leave someone or something at v.
|
birini veya bir şeyi bir yere koymak |
|
495 |
Phrasals |
leave someone or something at v.
|
birini veya bir şeyi bir yerde unutmak |
|
496 |
Phrasals |
leave something to someone v.
|
bir şeyi birine miras olarak bırakmak |
|
497 |
Phrasals |
leave something to someone v.
|
bir işi yapmayı birine bırakmak |
|
498 |
Phrasals |
leave up v.
|
yukarıya bırakmak |
|
499 |
Phrasals |
leave up v.
|
yukarıda bırakmak |
|
500 |
Phrasals |
leave up v.
|
kalkık bırakmak |
|