| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | preoccupation n. | kaygı | ||
|
We can obviously only vote against a report so obviously marked by these preoccupations alone. Bu kadar açık bir şekilde sadece bu kaygıların damgasını vurduğu bir rapora karşı oy kullanabiliriz. More Sentences |
||||
| General | preoccupation n. | meşguliyet | ||
|
They are ordinary men and women made extraordinary by society's preoccupation with their sex lives. Onlar, toplumun cinsel yaşamlarıyla meşgul olması nedeniyle sıra dışı hale gelen sıradan erkek ve kadınlardır. More Sentences |
||||
| General | preoccupation n. | kafası meşgul olma | ||
| General | preoccupation n. | zihin meşguliyeti | ||
| General | preoccupation n. | endişe | ||
| General | preoccupation n. | önceden yerleşme | ||
| General | preoccupation n. | taraflılık | ||
| General | preoccupation n. | meşgale | ||
| General | preoccupation n. | avunma | ||
| General | preoccupation n. | tasa | ||
| General | preoccupation n. | (zihni) ile meşgul olma | ||
| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | preoccupation with n. | kaygı | ||
|
It is preoccupation with possession, more than anything else, that prevents men from living freely and nobly. İnsanları özgürce ve asilce yaşamaktan alıkoyan şey, her şeyden çok sahip olma kaygısıdır. More Sentences |
||||
| General | preoccupation with n. | zihin meşguliyeti | ||
| General | preoccupation with n. | (zihni) ile meşgul olma | ||
| General | preoccupation [obsolete] n. | işgalci kuvvet | ||
| General | preoccupation [obsolete] n. | (gücünü kırmak için) karşı çıkılan kimse | ||
| Psychology | ||||
| Psychology | preoccupation of thoughts n. | düşünce takılması | ||
