rough - Turkish English Dictionary
History

rough

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "rough" in Turkish English Dictionary : 155 result(s)

English Turkish
Common Usage
rough adj. kaba saba
rough adj. kaba
rough adj. sert
rough adj. kabataslak
rough adj. pürüzlü
General
rough n. külhanbeyi
rough n. engebeli arazi
rough n. kaba tip
rough n. işlenmemiş şey
rough n. taşlık
rough n. sertlik
rough n. kabadayı
rough n. zorluk
rough n. kabul edilemez nokta
rough n. tatsız husus
rough n. ciddi muamele
rough n. taslak
rough n. gelişigüzel çizim
rough n. anahat düzeni
rough n. kaba hal
rough v. terbiye etmek (at)
rough v. itip kakmak
rough v. nal kayarı takmak
rough v. kötü davranmak
rough v. pürüzlendirmek
rough v. dövmek
rough v. pütür pütür yapmak
rough v. taslağını yapmak
rough v. dağıtmak
rough v. karıştırmak
rough v. rahatını bozmak
rough adj. müsvedde
rough adj. kötü
rough adj. inişli çıkışlı
rough adj. arızalı
rough adj. tırtık tırtık
rough adj. rüzgarlı
rough adj. inişli yokuşlu
rough adj. açık saçık
rough adj. tüylü
rough adj. şiddetli (rüzgar)
rough adj. sıkıntılı
rough adj. bozuk (yol/kaldırım)
rough adj. son şeklini henüz almamış
rough adj. pütürlü
rough adj. görgüsüz (kimse)
rough adj. haşin
rough adj. takribi
rough adj. kepekli
rough adj. taslak halinde olan
rough adj. kulağa hoş gelmeyen
rough adj. incelikten yoksun
rough adj. engebeli
rough adj. yabani
rough adj. gürültücü
rough adj. kabataslak
rough adj. dalgalı (deniz/su)
rough adj. kaba biçilmiş (çimen)
rough adj. kulak tırmalayıcı
rough adj. müstehcen
rough adj. dalgalı (deniz)
rough adj. yontulmamış
rough adj. tırtıklı
rough adj. keyifsiz
rough adj. dağlı
rough adj. dik (saç)
rough adj. yaklaşık
rough adj. eğreti
rough adj. hoyrat
rough adj. pütür pütür
rough adj. rahatsız edici
rough adj. fırtınalı
rough adj. kulağı rahatsız eden
rough adj. işlenmemiş
rough adj. engebeli (arazi)
rough adj. taslak
rough adj. zor
rough adj. fırtınalı (hava)
rough adj. cilasız
rough adj. zahmetli
rough adj. sert
rough adj. pürüzlü
rough adj. tamamlanmamış
rough adj. pürtüklü
rough adj. grenli
rough adj. dalgalı
rough adj. konforsuz
rough adj. kötü şartlarda
rough adj. elverişsiz
rough adj. korunaksız
rough adj. barınaksız
rough adj. acı
rough adj. keskin
rough adj. adi
rough adj. dandik
rough adj. düşük kaliteli
rough adj. samimi
rough adj. cana yakın
rough adj. sıcakkanlı
rough adj. blöfçü
rough adj. (ticarette) niteliksiz
rough adj. basit ticari işlemlerde yetkinliği olan
rough adj. fiziksel güç gerektiren
rough adj. zeka gerektirmeyen
rough adj. nitelik gerektirmeyen
rough adj. kabaca
rough adj. zorlu
rough adv. kabaca
rough adv. sertçe
rough adv. geçici olarak
rough adv. aşağı yukarı
rough adv. yaklaşık olarak
rough adv. elverişsiz şekilde
rough adv. korunaksız şekilde
rough adv. barınaksız şekilde
Colloquial
rough adj. hasta
rough adj. yorgun
rough adj. bitkin
rough adj. rahatsız
Trade/Economic
rough adj. takribi
rough adj. yaklaşık
Technical
rough n. pürsek
rough n. pürüz
rough n. (madencilikte) artık
rough n. atık
rough n. kalıntı
rough n. kaba kum
rough n. iri taneli kum
rough n. (işlem sonlanmadan önce) tabaklanmış deri
rough adj. ham
rough adj. kaba
rough adj. pürtüklü
rough adj. rafine edilmemiş
rough adj. pürüzlü
Printing
rough n. taslak baskı
Biology
rough adj. gelişigüzel koloniler oluşturan
rough adj. pürüzlü ve düz yüzeyli koloniler meydana getiren
Botanic
rough n. vejetatif örtü
rough n. (olumsuz dış etkiye maruz kalmamış) bitki örtüsü
rough n. çalı örtüsü
rough n. çalılık
Breeding
rough n. at nalı çivisi
Linguistics
rough adj. vurgulu
rough adj. (antik yunancada süreksiz ünsüz) ötümsüz
rough adj. soluklu
Sport
rough n. (golf) fairway'i çevreleyen, ince çimle kaplı alan
rough n. (tenis) rakette dikişlerin eğri bir hat oluşturduğu taraf
rough n. (duvar tenisi) raketin dikişli tarafı
rough n. (badminton) raketin pürüzlü tarafı
rough v. spor karşılaşmasında rakibe kasıtlı olarak gereksiz şiddet uygulamak
rough v. faul yapmak
rough v. (sporda) oyuncuyu gereksiz şiddete maruz bırakmak
British Slang
rough n. kolay lokma
rough adj. berbat
rough adj. kötü

Meanings of "rough" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
rough draft n. avanproje
rough draft n. ilk taslak
rough surface n. pürüzlü yüzey
rough draft n. müsvedde
paper for rough drafts n. müsveddelik
rough drawing n. kabataslak çizim
rough copy n. müsvedde
rough diamond n. ham elmas
rough sketch n. kaba taslak
rough sketch n. ilk taslak
rough outline n. kaba taslak
rough estimate n. kaba hesap
rough copy n. eskiz
rough usage n. hoyratça kullanma
rough draft n. karalama
rough estimate n. kabaca tahmin
rough book n. müsvedde defteri
a rough time n. zor zamanlar
a rough time n. zor dönem
rough surface n. bozuk zemin
rough cast n. taslak
rough-legged buzzard n. paçalı şahin
rough-legged hawk n. paçalışahin
rough country n. engebeli arazi
rough buck n. körkasa
rough draft n. taslak
rough terrain vehicle n. engebeli arazi aracı
rough terrain vehicle n. çetin arazi (şartları) aracı
rough description/definition n. kaba tanım
rough water n. dalgalı su
rough book n. karalama defteri
rough grass n. sert/kaba çim
rough grass n. bakımsız/yabani çim
rough sleeper n. açık alanda uyuyan kimse
rough sleeper n. sokaklarda, parklarda uyuyan kimse
rough sleeper n. evsiz/barksız kimse
rough (in) n. genel koşullar
rough (in) n. genel hat
rough (in) n. genel çerçeve
rough justice n. basit muhakeme uygulaması
rough justice n. basit muhakeme usulü
rough passage n. zor zaman
rough passage n. sınanma süreci
rough rider n. (az eğitimli atları süren) yetenekli binici
rough rider n. yabani at binicisi
rough-sand n. iri taneli kum
rough-scruff n. döküntü
rough-scruff n. süprüntü
rough-scruff n. ayak takımı
rough-scruff n. itibarsız kimseler
rough-scruff n. alt sınıf
get rough v. azmak
play rough v. itişip kakışmak
be rough v. hoyratlık etmek
become rough v. dalgalanmak (deniz)
rough it v. sürünmek
rough up v. hırpalamak
cut up rough v. yaygara koparmak
rough cast v. kaba sıva vurmak
rough out v. kabataslak yapmak
rough in v. taslağını çizmek
become rough v. kabalaşmak
rough somebody up v. fena benzetmek
become rough v. dalgalanmak
ride rough over v. hakkını çiğnemek
rough up v. karman çorman etmek
cut up rough v. öfkelenmek
rough handle v. itip kakmak
cut up rough v. kızmak
make rough v. kabalaştırmak
rough the wrong way v. tahrik etmek
have a rough tongue v. ağır konuşmak
get rough v. pütürlenmek
rough it v. bir süre için ilkel şartlar içinde yaşamak
rough the wrong way v. sinirlendirmek
rough out v. taslağını çizmek
cut up rough v. sinirlenmek
have a rough time v. zor bir hayat geçirmek
ride rough over v. kötü davranmak
become rough v. kabarmak
rough it v. mahrumiyet içinde yaşamak
rough the wrong way v. kızdırmak
be rough v. çalkalanmak
cut up rough v. hiddetlenmek
act rough v. hoyratlık etmek
rough up v. sert davranmak
rough up v. tozunu attırmak
cut up rough v. kavgaya girişmek
rough in v. krokisini yapmak
rough out v. krokisini yapmak
rough down v. kabasını almak
rough it v. sefalet çekmek
rough down v. düzeltmek
go through a rough phase v. zor bir evreden geçmek
go through a rough period v. zor bir evreden geçmek
have a rough day v. kötü bir gün geçirmek
rough-hew v. kabasını almak
rough (up) v. vurmak
rough (up) v. kuvvet uygulamak
rough (up) v. tartaklamak
rough-house v. (şaka amaçlı) kaba davranmak
rough-house v. kabaca muamele göstermek
rough-house v. (şaka amaçlı) hırpalamak
rough and ready adj. aşağı yukarı
not rough adj. dalgasız
not rough adj. pütürsüz
rough and ready adj. pratik
very rough adj. azgın
slightly rough adj. çırpıntılı
rough and ready adj. işe yarar
rough-hewn adj. yontulmamış
rough-and-tumble adj. boğuşma
rough-and-tumble adj. alt alta üst üste
rough-hewn adj. kaba
rough-hewn adj. kabaca yapılmış
rough-and-tumble adj. itişip kakışma
rough-and-tumble adj. arbede
rough-and-tumble adj. itiş kakış
rough-hewn adj. tasarlanmış
rough-hewn adj. kaba yontulmuş
rough-hewn adj. taslanmış
rough-looking adj. sert görünüşlü
rough-and-tumble adj. eğreti
rough-and-tumble adj. gelişigüzel
rough-and-tumble adj. üstünkörü
rough-cut adj. estetik yoksunu
rough-cut adj. kaba
rough-cut adj. zarafet yoksunu
rough-grained adj. iri taneli
rough-grained adj. kalın dokulu
rough-grained adj. kalın lifli
rough-grained adj. perdahlanmamış
rough-grained adj. cilasız
rough-haired adj. kalın saçlı
rough-haired adj. gür saçlı
rough-haired adj. ağır saçları olan
rough-spoken adj. (konuşma tarzı) kaba
rough-spoken adj. (konuşma tarzı) nezaketsiz
rough-spoken adj. (konuşma tarzı) özensiz
rough-textured adj. pürüzlü
rough-textured adj. pütürlü
at a rough guess adv. aşağı yukarı
in the rough adv. aşağı yukarı
in the rough adv. kaba taslak durumda
in the rough adv. işlenmemiş durumda
the crossing was rough expr. gemi karşıya geçerken çok sallandı
the crossing was rough expr. gemi çok sallandı
in the rough expr. gündelik durumda
in the rough expr. her zamanki gibi
Phrasals
rough it v. zahmete girmek
rough it v. sıkıntı çekmek
rough something in v. kabaca yapmak/döşemek/inşa etmek
rough in something v. kabaca yapmak/döşemek/inşa etmek
rough up v. pürüzlemek
rough up v. pürüzlü hale getirmek
rough up v. dövmek
rough out v. (atı) ot ile beslemek
rough out v. (atı) kaba yem ile beslemek
rough up v. (tüy, saç) ürpertmek
rough up v. (tüy, saç) elektriklendirmek
Phrases
rough sledding n. zor zaman
rough sledding n. zor süreç
Colloquial
(a little/bit) rough around the edges n. akşamdan kalma
a diamond in the rough n. aslen iyi ancak tavırları kibar ve zarif olmayan biri
a rough diamond n. aslen iyi ancak tavırları kibar ve zarif olmayan biri
diamond in the rough n. aslen iyi ancak tavırları kibar ve zarif olmayan biri
a rough diamond n. eğitilmemiş/yontulmamış insan
a diamond in the rough n. eğitilmemiş/yontulmamış insan
diamond in the rough n. eğitilmemiş/yontulmamış insan
diamond in the rough n. işlenmemiş elmas
a diamond in the rough n. işlenmemiş cevher
a rough diamond n. işlenmemiş cevher
a rough diamond n. işlenmemiş elmas
a diamond in the rough n. işlenmemiş elmas
diamond in the rough n. işlenmemiş cevher
(a little/bit) rough around the edges n. kaba saba
a rough diamond n. özünde iyi ama kaba kimse
rough spin [new zealand] n. sert muamele
rough spin [new zealand] n. haksız davranış
have it rough v. zor zamanlar geçirmek
be rough on (someone or something) v. (birine veya bir şeye) sert davranmak
be rough on (someone or something) v. (birine veya bir şeye) çıkışmak
be rough on (someone or something) v. (birini veya bir şeyi) tartaklamak
be rough on (someone or something) v. (birine veya bir şeye) kötü davranmak
be rough on (someone or something) v. (birine veya bir şeye) etkisi sert olmak
be rough on (someone or something) v. (birine veya bir şeye) sert gelmek
be rough on (someone or something) v. (birine veya bir şeye) zarar vermek
rough as bags adj. özensiz
rough as bags adj. incelikli olmayan
rough-and-ready adj. hazır
rough-and-ready adj. hazır halde/durumda
rough and ready adj. kaba saba
rough and ready adj. eğitimsiz
rough and ready adj. dinç
rough and ready adj. enerjik
rough and ready adj. istekli
rough and ready adj. zinde
rough [australia] adj. (şans) yolunda gitmeyen
rough [australia] adj. (şans) kötü
rough and tumble adj. kaba saba
rough and tumble adj. zorba
rough and tumble adj. gürültülü
(a little/bit) rough around the edges expr. görgüsüz
(a little/bit) rough around the edges expr. kültürsüz
(a little/bit) rough around the edges expr. kaba ama iş görür
(a little/bit) rough around the edges expr. vasat ama işe yarar
Idioms
a lick with the rough side of the tongue n. sert bir dille eleştirme/yerme
a rough deal n. sert muamele
a rough passage n. zorlu/zahmetli/sıkıntılı dönem
a rough trot [nz] n. talihsiz/şanssız/aksiliklerle dolu/meşakkatli dönem
a lick with the rough side of the tongue n. verip veriştirme
a rough deal n. haksız muamele
a rough passage n. darboğaz yaşanan/bunalımlı/müşkül durum
a rough trot [nz] n. müşkül durum
a lick with the rough side of the tongue n. haşlama
a lick with the rough side of the tongue n. paylama
a lick with the rough side of the tongue n. ağzına geleni söyleme
a rough ride n. dar boğaz
rough justice n. haksız adalet
rough justice n. haksız ceza
rough-and-tumble n. itişip kakışma
rough-and-tumble n. itiş kakış
rough estimate n. kaba varsayım
rough estimate n. kabaca hesap
rough estimate n. kabaca tahmin
rough estimate n. kaba tahmin
a rough ride n. sıkıntı
the rough and tumble of politics n. siyasetteki çekişme/kavga
rough stuff n. şiddet
a rough ride n. zor zaman
a rough ride n. zorluk
rough patch n. zor ve problemli dönem
rough stuff n. zorbalık
rough justice n. (verilmiş) ağır ceza
a rough deal n. haksız müdahale
a rough deal n. sert müdahale
a rough deal n. kötü muamele
a rough deal n. hüsran
the rough end of the pineapple [australia/new zealand] n. işin en zor kısmı
the rough end of the pineapple [australia/new zealand] n. bir şeyin angaryası
the rough end of the pineapple [australia/new zealand] n. kötü/haksız muamele
the rough end of the pineapple [australia/new zealand] n. kötü niyetli muamele
a bit of rough [uk] n. sosyoekonomik durumu sevgilisinden/partnerinden düşük olan kimse
a bit of rough [uk] n. sevgilisinden/partnerinden daha alt sınıfta olan kimse
a bit of rough [uk] n. sevgilisi/partneri yanında yetersiz görülen kimse
a bit of rough [uk] n. sevgilisine/partnerine (sınıfsal olarak) layık görülmeyen kimse
a rough time n. sorun
a rough time n. dert
a rough time n. sıkıntı
a rough time n. gereksiz zorluk
a rough deal n. haksız muamele
a rough deal n. kötü muamele
a rough patch n. zor bir dönem
a rough patch n. problemli bir dönem
a rough patch n. can sıkıcı bir dönem
a rough patch n. sıkıntılı bir dönem
a rough ride n. zor/rahat dönem
bit of rough n. sert erkek
bit of rough n. dayanıklı erkek
bit of rough n. kaba herif
the rough side of one's tongue n. sözlü saldırı
the rough side of one's tongue n. azar
the rough side of one's tongue n. tekdir
the rough side of one's tongue n. paylama
the rough side of one's tongue n. sert sözler
the rough side of one's tongue n. sitem
rough edges n. hatalar
rough edges n. kabalıklar
rough edges n. yontulmamışlıklar
rough edges n. noksanlar
rough edges n. kusurlar
rough edges n. eksikler
rough idea n. kabaca bir fikir
rough idea n. yaklaşık bir fikir
rough idea n. genel bir fikir
rough idea about (something) n. (bir şey) hakkında kabaca bir fikir
rough idea about (something) n. (bir şey) hakkında yaklaşık bir fikir
rough idea about (something) n. (bir şey) hakkında genel bir fikir
rough idea of (something) n. (bir şey) hakkında kabaca bir fikir
rough idea of (something) n. (bir şey) hakkında yaklaşık bir fikir
rough idea of (something) n. (bir şey) hakkında genel bir fikir
the rough edge (or side) of your tongue n. azar
the rough edge (or side) of your tongue n. kalayı basma
the rough edge (or side) of your tongue n. sert bir dille eleştirme
the rough edge (or side) of your tongue n. paylama
the rough edge of (one's) tongue n. azar
the rough edge of (one's) tongue n. kalayı basma
the rough edge of (one's) tongue n. sert bir dille eleştirme
the rough edge of (one's) tongue n. paylama
give somebody the rough side of one's tongue v. azarlamak
get the rough edge of someone's tongue v. azarlanmak
have the rough edge of someone's tongue v. azarlanmak
give somebody a rough time v. birine yokuş yapmak
give somebody a rough time v. birine zorluk çıkarmak
give somebody a rough time v. birine zorlu/sıkıntılı anlar yaşatmak
get rough idea (about something) v. bir şey hakkında genel bir fikir edinmek
have a rough ride v. başı dertte olmak
give somebody a rough time v. birine çektirmek
have rough idea (of something) v. bir şey hakkında genel bir fikir edinmek
give someone a rough time v. birine sıkıntı vermek
get rough idea (of something) v. bir şey hakkında genel bir fikir edinmek
have rough idea (about something) v. bir şey hakkında genel bir fikir edinmek
have a rough ride v. başı belada olmak
cut up rough v. dinden imandan çıkmak
cut up rough v. çileden çıkmak
have a rough idea v. genel bir fikir edinmek
give somebody a rough time v. gününü göstermek
take the rough with the smooth v. hayatı olduğu gibi kabul etmek
have rough edges v. eksikleri olmak
give rough edge of one's tongue v. hatasından dolayı azarlamak
cut up rough v. edepsizleşmek
give the rough edge of one's tongue v. hatasından dolayı azarlamak
have a rough time v. güç bir dönem geçirmek
give the rough edge of one's tongue v. kalayı basmak
cut up rough v. küplere binmek
have rough edges v. noksanları/kusurları bulunmak
give somebody the rough side of one's tongue v. kalayı basmak
give the rough edge of one's tongue v. sert bir dille eleştirmek
run into rough weather v. sert kayaya çarpmak
give rough edge of one's tongue v. sert bir dille eleştirmek
cut up rough v. şirretleşmek
give somebody a rough time v. sıkıntı vermek
rough it v. sefalet çekmek
give the rough edge of one's tongue v. sivri dilli olmak
have the rough edge of someone's tongue v. şiddetle kınamak
run into rough weather v. sorunla karşılaşmak
have the rough edge of someone's tongue v. sert bir dille eleştirilmek
hit rough weather v. sorunla karşılaşmak
get the rough edge of someone's tongue v. şiddetle kınamak
give rough edge of one's tongue v. şiddetle kınamak
have a rough ride v. sorunu olmak
give rough edge of one's tongue v. sivri dilli olmak
give the rough edge of one's tongue v. şiddetle kınamak
live rough v. sefalet çekmek
get the rough edge of someone's tongue v. sert bir dille eleştirilmek
hit rough weather v. sert kayaya çarpmak
cut up rough v. tepesi atmak
take the rough with the smooth v. (zorluğu vb.) oldugu gibi kabul etmek
have a rough time of it v. zor bir dönem yaşamak/geçirmek
go through a rough patch v. zor bir dönem geçirmek
go through a rough patch v. problemli bir dönem geçirmek
go through a rough patch v. can sıkıcı bir dönem geçirmek
go through a rough patch v. sıkıntılı bir dönem geçirmek
go through a rough patch v. zor bir dönemden geçmek
go through a rough patch v. problemli bir dönemden geçmek
go through a rough patch v. can sıkıcı bir dönemden geçmek
go through a rough patch v. sıkıntılı bir dönemden geçmek
go through a rough patch v. zor bir dönem yaşamak
go through a rough patch v. problemli bir dönem yaşamak
go through a rough patch v. can sıkıcı bir dönem yaşamak
go through a rough patch v. sıkıntılı bir dönem yaşamak
have a rough patch v. zor bir dönemde olmak
have a rough patch v. zor bir dönem geçirmek
have a rough patch v. sıkıntılı bir dönemde olmak
have a rough patch v. sıkıntılı bir dönem geçirmek
have a rough patch v. sorunlu bir dönemde olmak
have a rough patch v. sorunlu bir dönem geçirmek
have a rough trot v. zor bir dönem yaşamak
have a rough trot v. inişli çıkışlı bir dönem yaşamak
have a rough trot v. şanssız/talihsiz bir dönem yaşamak
have a rough trot v. çalkantılı bir dönem yaşamak
be a rough trot v. zor bir dönem olmak
be a rough trot v. şanssızlıklar/zorluklar serisi olmak
be a rough trot v. şanssızlıklar/zorluklar silsilesi olmak
be a rough trot v. talihsiz/şanssız bir dönem olmak
give (one) a rough ride v. (birine) zorluk yaşatmak
give (one) a rough ride v. (birine) sıkıntı vermek/yaşatmak
give (one) a rough ride v. (birine) zor zamanlar yaşatmak
give (one) a rough ride v. (birini) bir mücadele içine sokmak
give somebody a rough ride v. birine zorluk yaşatmak
give somebody a rough ride v. birine sıkıntı vermek
give somebody a rough ride v. birine zor zamanlar yaşatmak
have a rough ride v. zorluklar yaşamak
give somebody a rough time (of it) v. birine zorluk çıkarmak
give somebody a rough time (of it) v. birinin burnundan getirmek
give somebody a rough time (of it) v. birine çektirmek
give somebody a rough time (of it) v. birine sıkıntı vermek
give (one) a rough idea (about something) v. (birine bir şey hakkında) genel bir fikir vermek
give (one) a rough idea (about something) v. (birine bir şey hakkında) kabaca bir fikir vermek
give (one) a rough idea (about something) v. (birine bir şey hakkında) yaklaşık bir fikir vermek
give (one) a rough idea of (something) v. (birine bir şey) hakkında genel bir fikir vermek
give (one) a rough idea of (something) v. (birine bir şey) hakkında kabaca bir fikir vermek
give (one) a rough idea of (something) v. (birine bir şey) hakkında yaklaşık bir fikir vermek
give (one) a rough time v. (birinin) üzerine gitmek/varmak
give (one) a rough time v. (birinin) burnundan getirmek
give (one) a rough time v. (birine) kök söktürmek
give (one) a rough time v. (birine) zor anlar yaşatmak
give (someone) the rough side of (one's) tongue v. (birini) azarlamak
give (someone) the rough side of (one's) tongue v. (birini) kalaylamak
give (someone) the rough side of (one's) tongue v. (birine) sert bir dille konuşmak
give (someone) the rough side of (one's) tongue v. (birini) sert bir dille/şiddetle eleştirmek
give someone the rough side of your tongue [uk] v. birini azarlamak
give someone the rough side of your tongue [uk] v. birini kalaylamak
give someone the rough side of your tongue [uk] v. birine sert bir dille konuşmak
give someone the rough side of your tongue [uk] v. birini sert bir dille/şiddetle eleştirmek
give someone the rough edge of your tongue [uk] v. birini azarlamak
give someone the rough edge of your tongue [uk] v. birini kalaylamak
give someone the rough edge of your tongue [uk] v. birine sert bir dille konuşmak
give someone the rough edge of your tongue [uk] v. birini sert bir dille/şiddetle eleştirmek
have a rough idea about (something) v. (bir şey) hakkında genel bir fikir edinmek
have a rough idea of (something) v. (bir şey) hakkında genel bir fikir edinmek
have a rough time of it v. zor bir dönem yaşamak/geçirmek
have a rough time of it v. zorluk çekmek
have a rough time of it v. sıkıntı çekmek
have a rough time of it v. problem yaşamak
rough as bags adj. kaba
rough as bags adj. kaba saba
rough as bags adj. kötü
rough as bags adj. yontulmamış
rough and ready adj. kaba ama iş görür
rough and ready adj. yarım yamalak
rough and ready adj. vasat ama işe yarar
(a little/bit) rough around the edge adj. kaba ama iş görür
(a little/bit) rough around the edge adj. vasat ama işe yarar
(a little/bit) rough around the edge adj. kusursuz değil ama iş görür
(a little/bit) rough around the edge adj. bakımsız ama kullanılabilir durumda
(a little/bit) rough around the edge adj. kaba saba
(a little/bit) rough around the edge adj. eğitimsiz
(a little/bit) rough around the edge adj. incelikten/kibarlıktan yoksun
(a little/bit) rough around the edge adj. görgüsüz
(a little/bit) rough around the edge adj. kültürsüz
(a little/bit) rough around the edge adj. akşamdan kalma
(as) rough as rawhide adj. çok kaba
(as) rough as rawhide adj. çok pürüzlü
(as) rough as rawhide adj. taşlık
(as) rough as rawhide adj. kaba saba
(as) rough as rawhide adj. yontulmamış
(as) rough as rawhide adj. işlenmemiş
rough around the edges adj. vasat
rough around the edges adj. mükemmel değil
rough around the edges adj. biraz kusurlu
rough around the edges adj. kaba saba
rough around the edges adj. görgüsüz
rough around the edges adj. kültürsüz
the rough and tumble of something expr. bir şeyin hırgürü
rough and ready expr. hazırlık yapmadan hızlıca
(a little/bit) rough and ready expr. kaba ama iş görür
in rough shape expr. kötü durumda
in the rough expr. rahat olmayan
in the rough expr. rahatsız
(a little/bit) rough and ready expr. vasat ama işe yarar
in rough expr. işlenmemiş durumda
in rough expr. kaba taslak durumda
in rough expr. taslak halinde
in rough expr. yarım kalmış/tamamlanmamış halde
Speaking
I've had a bit of a rough day myself expr. biraz zor bir gün geçirdim
when the going gets rough expr. işler zorlaştığında
if the going gets rough expr. işler zorlaşırsa
if the going gets rough expr. işler zorlaşınca
when the going gets rough expr. işler güçleşince
when the going gets rough expr. işler zorlaşınca
Trade/Economic
rough balance n. bilanço tasarısı
rough estimate n. götürü tahmin
rough draft n. kaba taslak
rough estimate n. kabaca tahmin etme
rough cut capacity planning n. kaba kapasite planlama
rough calculation n. kaba hesap
rough estimate n. kaba tahmin
rough outline n. kaba taslak
rough cut capacity planning n. kaba kapasite planlaması
rough usage n. kötü kullanım
rough draft n. müsvedde
rough outline n. müsvedde
rough draft n. ön taslak
rough calculation n. takribi hesap
rough outline n. taslak
rough draft n. taslak
rough calculation n. tahmini hesap
rough estimate n. takribi tahmin
rough order of magnitude n. tahmini sipariş miktarı
rough calculation n. yaklaşık hesaplama
rough estimate n. yaklaşık değerlendirme
rough calculation n. yuvarlak hesap
rough paper n. müsvedde kağıt
rough paper n. karalama kağıdı
Technical
rough country n. dalgalı yer
rough operation n. düzensiz çalışma
rough country n. engebeli arazi
rough running n. gürültülü çalışma
rough stone n. işlenmemiş taş
rough metal n. işlenmemiş metal
rough hewing n. kabaca yontma
rough cutting n. kaba kesim
rough grinding n. kaba zımparalama
rough machining n. kaba talaşlı işleme
rough stone n. kaba taş
rough grading n. kaba düzleme
rough plane n. kaba rende
rough polishing n. kaba parlatma
rough plate glass n. kaba plaka cam
rough work n. kaba iş
rough surface n. kaba yüzey
rough grind n. kaba silme
rough hewn stone n. kaba yontulmuş taş
rough hardware n. kaba madeni aksam
rough grinding n. kaba taşlama
rough grade n. kaba tesviye
rough finishing n. kaba bitirme
rough dressing n. kaba işleme
rough macroscopic contact n. kaba dış yüzey teması