Turkish - English
Turkish - English
German - English
French - English
Spanish - English
English Synonyms
Turkish - English Sentences
Synonyms
Sentences
Tools
Resources
About Us
Contact
Login / Register
Turn off the lights
Türkçe
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Synonyms
Tools
Resources
About Us
Contact
Login / Register
EN-TR
Turkish - English
German - English
Spanish - English
French - English
English Synonyms
Turkish - English Sentences
Turkish - English
French - English
Spanish - English
History
time in
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
Meanings of
"time in"
in Turkish English Dictionary : 3 result(s)
Category
English
Turkish
Phrasals
1
Phrasals
time in
v.
birinin geliş/varış saatini kaydetmek
Colloquial
2
Colloquial
time in
n.
bir yerde geçen zaman
3
Colloquial
time in
n.
bir yerde geçirilen zaman
Meanings of
"time in"
with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)
Category
English
Turkish
Common Usage
1
Common Usage
in time
adv.
zamanla
General
2
General
in the nick of time
n.
saniyesi saniyesine
3
General
coldest time in winter
n.
zemheri
4
General
an immortal person believed to come in time of need
n.
hızır
5
General
point in time
n.
çok kısa bir süre
6
General
just-in-time systems
n.
tam zamanlı sistemler
7
General
just-in-time-systems
n.
tam zamanlı sistemler
8
General
point-in time
n.
geçmişteki her hangi bir ana geri dönüş
9
General
travel in time
n.
zaman yolculuğu
10
General
travel in time
n.
zamanda yolculuk
11
General
a time in the past
n.
geçmişte bir zaman
12
General
establish in time
v.
zamanla yerleşmek
13
General
return in time
v.
zaman içinde geri dönmek
14
General
spend time in the society of one's friends
v.
arkadaşlarıyla vakit geçirmek
15
General
put in time on
v.
bir iş için belirli bir zaman harcamak
16
General
perform five time salaat in a day
v.
günde beş vakit namaz kılmak
17
General
take measures in time
v.
zamanında önlem almak
18
General
take precautions in time
v.
zamanında önlem almak
19
General
deliver in due time
v.
zamanında teslim etmek
20
General
get to (a place) in time
v.
bir yere yetişmek
21
General
learn in time
v.
zamanla öğrenmek
22
General
occur in the course of time
v.
zamanla oluşmak
23
General
settle in time
v.
zamanla oturmak
24
General
go back in time
v.
zamanda geriye gitmek
25
General
go back in time
v.
geçmişe gitmek
26
General
march forward in time
v.
zamanla gelişmek
27
General
waste time in vain
v.
boşa zaman harcamak
28
General
respond in time
v.
zamanında cevap vermek
29
General
waste time in vain
v.
gereksiz yere zaman harcamak
30
General
spend too much time in front of the tv
v.
televizyonun karşısında çok vakit geçirmek
31
General
get a place in no time flat
v.
soluğu (bir yerde) almak
32
General
reach in time
v.
zamanında yetişmek
33
General
arrive in time
v.
zamanında yetişmek
34
General
reach in time
v.
zamanında varmak
35
General
discover in time
v.
zamanında keşfetmek
36
General
discover in time
v.
zamanında farkına varmak
37
General
move forward or backward in time
v.
zamanda ileri geri gitmek
38
General
get to the top of one's field in a very short time
v.
çok kısa zamanda alanında en üste/tepeye çıkmak/ulaşmak
39
General
arrive in time
v.
zamanında ulaşmak
40
General
arrive in time
v.
zamanında varmak
41
General
(for a teacher) give a student hard time in school
v.
bir öğrenciye takmak
42
General
get (somewhere) in no time flat
v.
soluğu (bir yerde) almak
43
General
complete/finish the job in time/before the deadline
v.
işi vaktinde yetiştirmek
44
General
get back in time
v.
zamanında dönmek
45
General
lost in the mists of time
adj.
tarihin derinliklerinde kaybolmuş/yok olmuş/yitmiş
46
General
in good time
adv.
biraz erken
47
General
in due time
adv.
vakti gelince
48
General
in time
adv.
vaktinde
49
General
in less than no time
adv.
çabucak
50
General
in no time
adv.
bir an önce
51
General
in no time
adv.
çabucacık
52
General
in time
adv.
vakitli
53
General
in double time
adv.
hızla
54
General
in no time
adv.
kaşla göz arasında
55
General
in no time
adv.
çarçabuk
56
General
in our time
adv.
bu günlerde
57
General
in good time
adv.
çabuk
58
General
in the time to come
adv.
gelecekte
59
General
all in good time
adv.
müsait bir zamanda
60
General
in no time
adv.
derhal
61
General
in progress of time
adv.
zamanla
62
General
in time
adv.
uygun tempoda
63
General
in a given time
adv.
belirli bir süre içinde
64
General
in good time
adv.
vaktinde
65
General
in less than no time
adv.
çok çabuk
66
General
in time
adv.
bir süre sonra
67
General
in one's spare time
adv.
boş vaktinde
68
General
in the process of time
adv.
zaman geçtikçe
69
General
in the same time
adv.
aynı zamanda
70
General
in less than no time
adv.
pek az sonra
71
General
in time
adv.
nihayet
72
General
in good time
adv.
önceden belirlenen zamanda
73
General
in the course of time
adv.
vaktin geçmesiyle
74
General
in a short time
adv.
ha bugün ha yarın
75
General
in no time
adv.
hemen
76
General
just in time
adv.
tam zamanında
77
General
in good time
adv.
süresi gelince
78
General
in the nick of time
adv.
tam zamanında
79
General
in no time
adv.
çabucak
80
General
in process of time
adv.
zamanla
81
General
in due time
adv.
zamanı gelince
82
General
in a short time
adv.
dünden bugüne
83
General
in time
adv.
zamanında
84
General
in less than no time
adv.
bir anda
85
General
in record time
adv.
çok kısa bir zamanda
86
General
in the process of time
adv.
zamanla
87
General
in the course of time
adv.
zamanla
88
General
just in time
adv.
tam vaktinde
89
General
in a week's time
adv.
haftaya
90
General
in good time
adv.
erken
91
General
in no time
adv.
çok çabuk
92
General
in our time
adv.
zamanımızda
93
General
all in good time
adv.
uygun bir zamanda
94
General
in our time(s)
adv.
bu günlerde
95
General
in time
adv.
uygun zamanda
96
General
in less than no time
adv.
çabucacık
97
General
in due time
adv.
vaktinde
98
General
in a very short time
adv.
kaşla göz arasında
99
General
in time
adv.
zaman içerisinde
100
General
all in good time
adv.
zamanı gelince
101
General
in the course of time
adv.
zaman içerisinde
102
General
in the soonest time
adv.
en yakın zamanda
103
General
in the earliest time
adv.
en yakın zamanda
104
General
first time in months
adv.
aylar sonra ilk defa
105
General
first time in months
adv.
aylar sonra ilk kez
106
General
for the first time in days
adv.
günlerden sonra ilk kez
107
General
first time in years
adv.
yıllardan sonra ilk kez
108
General
for the first time in days
adv.
günler sonra ilk defa
109
General
for the first time in days
adv.
günlerden sonra ilk defa
110
General
first time in days
adv.
günler sonra ilk kez
111
General
for the first time in years
adv.
yıllar sonra ilk defa
112
General
for the first time in months
adv.
aylardan sonra ilk defa
113
General
first time in years
adv.
yıllar sonra ilk defa
114
General
for the first time in years
adv.
yıllar sonra ilk kez
115
General
first time in years
adv.
yıllar sonra ilk kez
116
General
for the first time in years
adv.
yıllardan sonra ilk defa
117
General
for the first time in months
adv.
aylar sonra ilk defa
118
General
first time in days
adv.
günlerden sonra ilk defa
119
General
first time in months
adv.
aylardan sonra ilk defa
120
General
first time in days
adv.
günler sonra ilk defa
121
General
for the first time in weeks
adv.
haftalar sonra ilk defa
122
General
for the first time in months
adv.
aylardan sonra ilk kez
123
General
first time in weeks
adv.
haftalar sonra ilk kez
124
General
first time in weeks
adv.
haftalar sonra ilk defa
125
General
first time in days
adv.
günlerden sonra ilk kez
126
General
first time in months
adv.
aylardan sonra ilk kez
127
General
first time in years
adv.
yıllardan sonra ilk defa
128
General
for the first time in years
adv.
yıllardan sonra ilk kez
129
General
for the first time in days
adv.
günler sonra ilk kez
130
General
for the first time in months
adv.
aylar sonra ilk kez
131
General
for the first time in weeks
adv.
haftalar sonra ilk kez
132
General
up to this point in time
adv.
şu ana kadar
133
General
up to this point in time
adv.
şimdiye kadar
134
General
in that period of time
adv.
o dönemlerde
135
General
just in time
adv.
son dakikada
136
General
in time
adv.
erken
137
General
at…local time in turkey
adv.
türkiye saatiyle
138
General
in turkey at … local time
adv.
türkiye saatiyle
139
General
in the recent time
adv.
yakın dönemde
140
General
in a short time
adv.
kısa sürede
141
General
in the course of time
adv.
geçen zaman içinde
142
General
in the time of need
adv.
ihtiyaç anında
143
General
for the first time in a long time
adv.
uzun süredir ilk defa/kez
144
General
in time
adv.
zamanında (yetişmek)
145
General
just in time
adv.
son anda
146
General
just in time
adv.
ucu ucuna
147
General
in the course of time
adv.
zamanında
148
General
in good time
adv.
zamanında
149
General
for the first time in his life
adv.
hayatında ilk defa
150
General
in due time
adv.
zamanında
151
General
in a short span of time
adv.
kısa süre içinde
152
General
in a short span of time
adv.
kısa zamanda
153
General
in a short span of time
adv.
kısa sürede
154
General
in a month's time
adv.
bir aylık dönem içerisinde
155
General
yet in time
adv.
ancak zaman içinde
156
General
in time
adv.
zaman içinde
157
General
in time
adv.
zamanla
158
General
in no time
adv.
bir koşu
159
General
at…local time in turkey
adv.
türkiye saati ile
160
General
in turkey at … local time
adv.
türkiye saati ile
161
General
in my free time
adv.
boş zamanlarımda
162
General
in my spare time
adv.
boş zamanlarımda
163
General
in real time
adv.
gerçek zamanda
164
General
in the same amount of time
adv.
aynı sürede
165
General
in the same amount of time
adv.
eşit sürede
166
General
i̇n no time
adv.
hemen
167
General
in time
adv.
vakitlice
168
General
in due time
adv.
talep edilen süre içerisinde
169
General
in time
adv.
iki cihanda
170
General
in time
adv.
şu dünyada
171
General
in time
adv.
sayısız ihtimal varken
172
General
in good time
expr.
makul bir sürede
Phrasals
173
Phrasals
time someone in
v.
birinin geliş/varış saatini kaydetmek
174
Phrasals
keep until (some point in time)
v.
(belli bir zamana) kadar taze durmak/kalmak
175
Phrasals
keep until (some point in time)
v.
(belli bir zamana) kadar bozulmamak
176
Phrasals
keep until (some point in time)
v.
(belli bir zamana) kadar bozulmadan durmak/kalmak
177
Phrasals
keep until (some point in time)
v.
(belli bir zamana) kadar tazeliğini korumak
178
Phrasals
keep until (some point in time)
v.
(belli bir zamana) kadar bakmak/bakımını üstlenmek
179
Phrasals
keep until (some point in time)
v.
(belli bir zamana) kadar göz kulak olmak
180
Phrasals
keep until (some point in time)
v.
(belli bir zamana) kadar korumak
181
Phrasals
keep until (some point in time)
v.
(belli bir zamana) kadar sahip çıkmak
182
Phrasals
keep until (some point in time)
v.
(belli bir zamana) kadar tutmak
183
Phrasals
keep until (some point in time)
v.
(belli bir zamana) kadar muhafaza etmek
184
Phrasals
invest (one's) time in (something)
v.
(bir işe/şeye) zamanını harcamak
185
Phrasals
put (some time) in on (something)
v.
(bir şeye belli bir zaman) ayırmak
186
Phrasals
put (some time) in on (something)
v.
(bir şeye belli bir zaman) vermek
187
Phrasals
put (some time) in on (something)
v.
(bir şeye belli bir zaman) harcamak
188
Phrasals
put in (some time) on (something)
v.
(bir şeye belli bir zaman) ayırmak
189
Phrasals
put in (some time) on (something)
v.
(bir şeye belli bir zaman) harcamak
190
Phrasals
put in (some time) on (something)
v.
(bir şeye belli bir zamanını) vermek
191
Phrasals
reach back into (some point in time)
v.
(tarihte bir zamana) dayanmak
192
Phrasals
reach back into (some point in time)
v.
(tarihte bir zamandan) gelmek
193
Phrasals
reach back into (some point in time)
v.
(tarihte bir zamana) gönderme yapmak
194
Phrasals
reach back into (some point in time)
v.
(tarihte bir zamandan) ilham almak
195
Phrasals
reach back into (some point in time)
v.
(önceki bir şeyden/zamandan) öğeler taşımak
196
Phrasals
reach back to (some point in time)
v.
(tarihte bir zamana) dayanmak
197
Phrasals
reach back to (some point in time)
v.
(tarihte bir zamandan) gelmek
198
Phrasals
reach back to (some point in time)
v.
(tarihte bir zamana) gönderme yapmak
199
Phrasals
reach back to (some point in time)
v.
(tarihte bir zamandan) ilham almak
200
Phrasals
reach back to (some point in time)
v.
(önceki bir şeyden/zamandan) öğeler taşımak
Phrases
201
Phrases
come prima (in the same manner as the first time)
adv.
İlk seferde olduğu gibi
202
Phrases
come prima (in the same manner as the first time)
adv.
ilk seferdeki ile aynı şekilde
203
Phrases
come prima (in the same manner as the first time)
adv.
ilk seferdeki gibi
204
Phrases
a week is a long time in politics
expr.
siyasette bir haftada çok şey değişebilir
205
Phrases
in this time interval
expr.
bu tarih aralığında
206
Phrases
in no time at all
expr.
çok çabuk
207
Phrases
in no time at all
expr.
çabucak
208
Phrases
taking into account the time he has already spent in prison
expr.
cezaevinde kaldığı süre dikkate alınarak
209
Phrases
taking into account the time he has already spent in jail
expr.
cezaevinde kaldığı süre dikkate alınarak
210
Phrases
in no time at all
expr.
çok geçmeden
211
Phrases
in no time at all
expr.
çabucacık
212
Phrases
for the first time in forever
expr.
hayatımda ilk kez
213
Phrases
in the shortest time
expr.
en kısa zamanda
214
Phrases
in no time
expr.
kaşla göz arasında
215
Phrases
just in time
expr.
kılpayı
216
Phrases
in the shortest possible time
expr.
mümkün olan en kısa sürede
217
Phrases
in the shortest time possible
expr.
mümkün olan en kısa sürede
218
Phrases
in the shortest possible time
expr.
mümkün olan en kısa zamanda
219
Phrases
in the shortest time possible
expr.
mümkün olan en kısa zamanda
220
Phrases
all in good time
expr.
her şeyin bir zamanı var
221
Phrases
in a time of universal deceit, telling the truth is a revolutionary act
expr.
sahtekarlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir
222
Phrases
in the course of time
expr.
zamanın akışı içinde
223
Phrases
in time of trouble
expr.
zor dönemlerde
224
Phrases
in no time
expr.
vakit kaybetmeden
225
Phrases
only just in time
expr.
ucu ucuna
226
Phrases
at that point in time
expr.
o zamanlar
227
Phrases
at that point in time
expr.
o zaman
228
Phrases
at that point in time
expr.
o noktada
229
Phrases
at this juncture in time
expr.
şu anda
230
Phrases
at this juncture in time
expr.
şimdi
231
Phrases
at this juncture in time
expr.
bugün
232
Phrases
at this juncture in time
expr.
bu noktada
233
Phrases
at this juncture in time
expr.
halihazırda
234
Phrases
at this moment in time
expr.
şu anda
235
Phrases
at this moment in time
expr.
şimdi
236
Phrases
at this moment in time
expr.
bugün
237
Phrases
at this moment in time
expr.
bu noktada
238
Phrases
at this moment in time
expr.
halihazırda
239
Phrases
in (an amount of time) flat
expr.
sadece (belli bir zaman) içinde
240
Phrases
in (an amount of time) flat
expr.
tam (belli bir zaman) içinde
241
Phrases
in the space of (an amount of time)
expr.
(belli bir zaman) aralığında
242
Phrases
in a time of universal deceit
expr.
düzenbazlığın düzen haline geldiği dönemde hakikati konuşmak devrim yapmaktır
243
Phrases
in spare time
expr.
boş zamanda
244
Phrases
in spare time
expr.
boş vakitte
245
Phrases
in time (with someone or something)
expr.
(biriyle/bir şeyle) aynı ritimde
246
Phrases
in time (with someone or something)
expr.
(birinin/bir şeyin) ritmine uyan
247
Phrases
in time (with someone or something)
expr.
(biriyle/bir şeyle) zamanlaması tutan
248
Phrases
in time (with someone or something)
expr.
(biriyle/bir şeyle) senkronize
249
Phrases
in time (with someone or something)
expr.
(biriyle/bir şeyle) aynı zamanlamada
250
Phrases
in time (with someone or something)
expr.
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalamış
251
Phrases
in the flow of time
expr.
zamanın akışında
252
Phrases
in the flow of time
expr.
zamanın akışı içinde
Proverb
253
Proverb
a stitch in time saves nine
bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır
254
Proverb
a stitch in time saves nine
bir mıh bir nal kurtarır bir nal bir at kurtarır
255
Proverb
a stitch in time saves nine
bugünün işini yarına bırakma
256
Proverb
a stitch in time
yılanın başı küçükken ezilir
257
Proverb
a stitch in time
zamanında giderilen sorun/problem
258
Proverb
a stitch in time
zamanında/erken müdahale
259
Proverb
a stitch in time (saves nine)
yılanın başı küçükken ezilir
260
Proverb
you can't sit in two chairs at the same time
aynı anda her yere yetişemezsin
261
Proverb
you can't sit in two chairs at the same time
aynı anda bir çok işi yapamazsın
262
Proverb
you can't sit in two chairs at the same time
iki şey aynı anda yapılamaz
263
Proverb
you can't sit in two chairs at the same time
ikisinden birini seçmesi gerek
Colloquial
264
Colloquial
in the mean time
adv.
bu arada
265
Colloquial
in half that time
expr.
bu sürenin yarısı geçince
266
Colloquial
in this day and time
expr.
bu çağda
267
Colloquial
for the first time in my life
expr.
hayatımda ilk kez
268
Colloquial
in this day and time
expr.
günümüz modern zamanlarında
269
Colloquial
for the first time in my life
expr.
hayatımda ilk defa
270
Colloquial
in this day and time
expr.
günümüzde
271
Colloquial
for the first time in my life
expr.
ömrümde ilk kez
272
Colloquial
next time I'm in town
expr.
şehre bir dahaki gelişim
273
Colloquial
in due time
expr.
sırası gelince
274
Colloquial
in good time
expr.
sırası gelince
275
Colloquial
time closing in
expr.
saati geliyor
276
Colloquial
for the first time in its history
expr.
tarihinde ilk kez
277
Colloquial
for the first time in one's history
expr.
tarihinde ilk kez
278
Colloquial
for the first time in its history
expr.
tarihinde ilk defa
279
Colloquial
for the first time in one's history
expr.
tarihinde ilk defa
280
Colloquial
for the first time in one's history
expr.
tarihinde ilk sefer
281
Colloquial
for the first time in its history
expr.
tarihinde ilk sefer
282
Colloquial
in good time
expr.
vakti gelince
283
Colloquial
time closing in
expr.
zaman yaklaşıyor
284
Colloquial
in good time
expr.
zamanı gelince
285
Colloquial
in time
expr.
vaktinde/zamanında
286
Colloquial
in time
expr.
zamanı gelince
287
Colloquial
in due time
expr.
zamanı gelince
288
Colloquial
in due time
expr.
vakti gelince
289
Colloquial
in due time
expr.
vaktinde/zamanında
290
Colloquial
in good time
expr.
vaktinde/zamanında
291
Colloquial
in the course of time
expr.
vaktinde/zamanında
292
Colloquial
in good time
expr.
zamanında
293
Colloquial
in (one's) time
expr.
(birinin) zamanında
294
Colloquial
in (one's) time
expr.
(birinin) gençliğinde
295
Colloquial
in somebody’s day/time
expr.
birinin döneminde
296
Colloquial
in somebody’s day/time
expr.
birinin en parlak döneminde
297
Colloquial
in somebody’s day/time
expr.
birinin en başarılı döneminde
298
Colloquial
in somebody’s day/time
expr.
birinin en ünlü döneminde
299
Colloquial
in somebody’s day/time
expr.
geçmişte
300
Colloquial
in somebody’s day/time
expr.
birinin zamanında
301
Colloquial
in somebody’s day/time
expr.
eski günlerde
302
Colloquial
in somebody’s day/time
expr.
birinin gençlik yıllarında
303
Colloquial
in somebody’s day/time
expr.
biri gençken
304
Colloquial
in somebody’s day/time
expr.
biri hayattayken
305
Colloquial
(a) quarter of (a given hour in time) [us]
expr.
(bir saate) çeyrek kala
306
Colloquial
(a) quarter of (a given hour in time) [us]
expr.
(belli bir zamandan/saatten) 15 dakika önce
307
Colloquial
(a) quarter of (a given hour in time) [us]
expr.
(verilen zamandan/saatten) çeyrek saat önce
308
Colloquial
haven't seen you in a long time
expr.
seni uzun süredir görmüyorum
309
Colloquial
haven't seen you in a long time
expr.
seni uzun zamandır görmüyorum
310
Colloquial
haven't seen you in a long time
expr.
sizi uzun zamandır görmüyorum
311
Colloquial
in half the time
expr.
yarısı kadar sürede
312
Colloquial
in half the time
expr.
daha az/kısa sürede
313
Colloquial
in your own good time
expr.
canın istediği zaman
314
Colloquial
in your own good time
expr.
ne zaman canın isterse
315
Colloquial
in your own good time
expr.
kendin istediğinde
316
Colloquial
in your own good time
expr.
hazır olduğunda
317
Colloquial
you came just in time
exclam.
kaynanan seviyormuş
Idioms
318
Idioms
a legend in one's own time
n.
yaşayan efsane
319
Idioms
legend in one's own time
n.
döneminin efsanesi
320
Idioms
a stitch in time saves nine
n.
zamanında giderilen küçük bir hata büyük felaketleri önler
321
Idioms
legend in own time
n.
yaşayan efsane
322
Idioms
legend in own time
n.
döneminin efsanesi
323
Idioms
spend (some amount of time) in (some place)
v.
vakit geçirmek
324
Idioms
spend (some amount of time) in (some place)
v.
eyleşmek
325
Idioms
spend (some amount of time) in (some place)
v.
oyalanmak
326
Idioms
spend (some amount of time) in (some place)
v.
zaman geçirmek
327
Idioms
spend (some amount of time) in (some place)
v.
konaklamak
328
Idioms
spend time in something
v.
vakit geçirmek
329
Idioms
spend time in something
v.
eyleşmek
330
Idioms
spend time in something
v.
oyalanmak
331
Idioms
spend time in something
v.
zaman geçirmek
332
Idioms
spend time in something
v.
konaklamak
333
Idioms
be trapped in a time warp
v.
taş devrinde/geçmişte takılıp kalmak
334
Idioms
be trapped in a time warp
v.
zaman durmuş olmak
335
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
zamanının ilerisinde olmak
336
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
döneminin ilerisinde olmak
337
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
çağının ilerisinde olmak
338
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
çağını aşmak
339
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
bulunduğu çağdan daha ileride olmak
340
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
bulunduğu zamandan daha ileride olmak
341
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
bulunduğu dönemden daha ileride olmak
342
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
zamanının ilerisinde olmak
343
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
çağının ilerisinde olmak
344
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
döneminin ilerisinde olmak
345
Idioms
be in advance of your time
v.
zamanının ilerisinde olmak
346
Idioms
be in advance of your time
v.
çağının ilerisinde olmak
347
Idioms
be in advance of your time
v.
döneminin ilerisinde olmak
348
Idioms
invest someone's time in something
v.
bir işe/şeye zamanını harcamak
349
Idioms
be in the right place at the right time
v.
doğru zamanda doğru yerde olmak
350
Idioms
have all the time in the world
v.
dünya kadar vakti olmak
351
Idioms
have all the time in the world
v.
çok zamanı olmak
352
Idioms
fill in time
v.
geçici bir işte çalışmak
353
Idioms
have all the time in the world
v.
istemediği kadar çok zamanı olmak
354
Idioms
get there in the nick of time
v.
son saniyede varmak
355
Idioms
get there in the very nick of time
v.
son saniyede varmak
356
Idioms
get there in the very nick of time
v.
son anda gelmek
357
Idioms
arrive in the very nick of time
v.
son anda gelmek
358
Idioms
arrive in the nick of time
v.
son anda gelmek
359
Idioms
arrive in the very nick of time
v.
son saniyede varmak
360
Idioms
arrive in the nick of time
v.
son saniyede varmak
361
Idioms
get there in the nick of time
v.
son anda gelmek
362
Idioms
fill in time
v.
zaman doldurmak için bir işte çalışmak
363
Idioms
fill in time
v.
zaman doldurmak
364
Idioms
fill in time
v.
zaman geçirmek
365
Idioms
be in the right spot at the right time
v.
doğru anda doğru yerde olmak
366
Idioms
be in the right spot at the right time
v.
doğru zamanda doğru yerde olmak
367
Idioms
do something in your own sweet time/way
v.
canı istediğinde/istediği gibi yapmak
368
Idioms
do something in your own sweet time/way
v.
istediği zaman/şekilde yapmak
369
Idioms
do something in your own sweet time/way
v.
ne zaman/nasıl isterse yapmak
370
Idioms
do something in your own sweet time/way
v.
kendi istediği zaman/gibi yapmak
371
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
çağının ilerisinde olmak
372
Idioms
be in advance of (someone or something's) time
v.
zamanının ilerisinde olmak
373
Idioms
keep in time (with someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak
374
Idioms
keep in time (with someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) zamanına uymak
375
Idioms
keep in time (with someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak
376
Idioms
keep in time (with someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) ritmini tutturmak
377
Idioms
keep in time (with someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) zamanlamasını tutturmak
378
Idioms
march in time (with someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) ritminde yürümek
379
Idioms
march in time (with someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) senkronize yürümek
380
Idioms
march in time (with someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) aynı ritimde yürümek
381
Idioms
march in time (with someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) aynı zamanlamada yürümek
382
Idioms
march in time (with someone or something)
v.
(birine/bir şeye) ayak uydurmak
383
Idioms
march in time (with someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) uygun adım yürümek
384
Idioms
march in time (with someone or something)
v.
adımlarını (birine/bir şeye) uydurarak yürümek
385
Idioms
be caught in a time warp
v.
taş devrinde/geçmişte takılıp kalmak
386
Idioms
be caught in a time warp
v.
zamanın gerisinde kalmak
387
Idioms
be caught in a time warp
v.
zaman durmuş olmak
388
Idioms
be caught in a time warp
v.
demode kalmak
389
Idioms
be caught in a time warp
v.
geçmiş bir zamanda takılıp kalmak
390
Idioms
be locked in a time warp
v.
taş devrinde/geçmişte takılıp kalmak
391
Idioms
be locked in a time warp
v.
zamanın gerisinde kalmak
392
Idioms
be locked in a time warp
v.
zaman durmuş olmak
393
Idioms
be locked in a time warp
v.
demode kalmak
394
Idioms
be locked in a time warp
v.
geçmiş bir zamanda takılıp kalmak
395
Idioms
be stuck in a time warp
v.
taş devrinde/geçmişte takılıp kalmak
396
Idioms
be stuck in a time warp
v.
zamanın gerisinde kalmak
397
Idioms
be stuck in a time warp
v.
zaman durmuş olmak
398
Idioms
be stuck in a time warp
v.
demode kalmak
399
Idioms
be stuck in a time warp
v.
geçmiş bir zamanda takılıp kalmak
400
Idioms
be trapped in a time warp
v.
demode kalmak
401
Idioms
be trapped in a time warp
v.
geçmiş bir zamanda takılıp kalmak
402
Idioms
be trapped in a time warp
v.
zamanın gerisinde kalmak
403
Idioms
be in advance of your time
v.
çağının/zamanının ötesinde olmak
404
Idioms
be in advance of your time
v.
çağının/zamanının ilerisinde olmak
405
Idioms
be in a time warp
v.
geçmişte takılıp kalmak
406
Idioms
be in a time warp
v.
zaman durmuş olmak
407
Idioms
be in a time warp
v.
zamanın gerisinde kalmak
408
Idioms
be in a time warp
v.
demode kalmak
409
Idioms
be in a time warp
v.
geçmiş bir zamanda takılıp kalmak
410
Idioms
be in advance of (someone's or something's) time
v.
zamanının ilerisinde olmak
411
Idioms
be in advance of (someone's or something's) time
v.
döneminin ilerisinde olmak
412
Idioms
be in advance of (someone's or something's) time
v.
çağının ilerisinde olmak
413
Idioms
be in advance of (someone's or something's) time
v.
çağını aşmak
414
Idioms
be in advance of (someone's or something's) time
v.
bulunduğu çağdan daha ileride olmak
415
Idioms
be in time (with someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) ritmine uymak
416
Idioms
be in time (with someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak
417
Idioms
be in time (with someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) zamanlaması tutmak
418
Idioms
be in time (with someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) senkronize olmak
419
Idioms
be in time (with someone or something)
v.
(biriyle/bir şeyle) aynı ritimde olmak
420
Idioms
get in time (with someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) ritmine uymak
421
Idioms
get in time (with someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak
422
Idioms
invest time in
v.
-e zaman harcamak
423
Idioms
jump back in time
v.
zamanda geriye gitmek/atlamak
424
Idioms
jump back in time
v.
eski bir tarihe dönmek
425
Idioms
jump back in time
v.
geçmişe dönmek
426
Idioms
put an amount of time in on
v.
-e belli bir miktar vakit harcamak
427
Idioms
put an amount of time in on
v.
-e belli bir miktar zaman ayırmak
428
Idioms
be in the wrong place at the wrong time
v.
yanlış zamanda yanlış yerde bulunmak/olmak
429
Idioms
spend time in
v.
-e konaklamak
430
Idioms
spend time in
v.
-de vakit geçirmek
431
Idioms
lost in the sands of time
adj.
tarihin derinliklerinde kaybolmuş/yok olmuş
432
Idioms
lost in the sands of time
adj.
tarihin derinliklerinde yitip gitmiş
433
Idioms
lost in the sands of time
adj.
tarihin derinliklerine gömülmüş
434
Idioms
lost in the sands of time
adj.
tarihte kalmış
435
Idioms
lost in the sands of time
adj.
tarihin derinliklerinde unutulmuş
436
Idioms
lost in the sands of time
adj.
çok eskilerde kalmış
437
Idioms
frozen in time
adj.
zamanda donup kalmış
438
Idioms
frozen in time
adj.
değişmeden kalmış
439
Idioms
frozen in time
adj.
hiç değişmemiş
440
Idioms
in my copious free time
expr.
bir ara (bakarız)
441
Idioms
in no time at all
expr.
aniden
442
Idioms
in next to no time
expr.
aniden
443
Idioms
in no time at all
expr.
bir anda
444
Idioms
in next to no time
expr.
bir anda
445
Idioms
in no time flat
expr.
çabucak
446
Idioms
in jig time
expr.
çabucak
447
Idioms
lose no time in doing something
expr.
hemen/hiç vakit kaybetmeden (bir işe girişmek)
448
Idioms
in no time flat
expr.
hızla
449
Idioms
in next to no time
expr.
hemen/anında
450
Idioms
in no time at all
expr.
hemen/anında
451
Idioms
in jig time
expr.
hızla
452
Idioms
waste no time in doing something
expr.
hemen/hiç vakit kaybetmeden (bir işe girişmek)
453
Idioms
in somebody's own good time
expr.
ne zaman canı isterse
454
Idioms
in his own good time
expr.
ne zaman canı isterse
455
Idioms
in the nick of time
expr.
son dakikada
456
Idioms
just in the nick of time
expr.
son anda
457
Idioms
just in the nick of time
expr.
son dakikada
458
Idioms
in no time flat
expr.
süratle
459
Idioms
in the very nick of time
expr.
son anda
460
Idioms
a stitch in time saves nine
expr.
sorunu büyümeden halletmeli
461
Idioms
in the nick of time
expr.
son anda
462
Idioms
in the very nick of time
expr.
son dakikada
463
Idioms
in the nick of time
expr.
sıcağı sıcağına (tam zamanında)
464
Idioms
in the very nick of time
expr.
tam zamanında
465
Idioms
in the nick of time
expr.
tam vaktinde
466
Idioms
in the very nick of time
expr.
tam vaktinde
467
Idioms
in the nick of time
expr.
tam zamanında
468
Idioms
in the wrong place at the wrong time
expr.
yanlış yerde ve yanlış zamanda
469
Idioms
in good time
expr.
zamanı gelince
470
Idioms
in due time
expr.
zamanı gelince
471
Idioms
in the interest of saving time
expr.
zamandan kazanmak/tasarruf etmek adına/için
472
Idioms
in the fullness of time
expr.
zamanı gelince
473
Idioms
in the wrong place at the wrong time
expr.
yanlış yerde ve zamanda
474
Idioms
in the fullness of time
expr.
vadesi gelince
475
Idioms
in the nick of time
expr.
ucu ucuna
476
Idioms
in the space of (an amount of time)
expr.
(belli bir zaman) içerisinde
477
Idioms
in (one's) own sweet time
expr.
canı istediğinde
478
Idioms
in (one's) own sweet time
expr.
istediği zaman
479
Idioms
in (one's) own sweet time
expr.
ne zaman isterse
480
Idioms
in the (very) nick of time
expr.
son anda
481
Idioms
in the (very) nick of time
expr.
son saniyede
482
Idioms
in the (very) nick of time
expr.
tam zamanında
483
Idioms
in the (very) nick of time
expr.
son dakikada
484
Idioms
at this juncture/moment/point in time
expr.
şu anda
485
Idioms
at this juncture/moment/point in time
expr.
şimdi
486
Idioms
at this juncture/moment/point in time
expr.
bugün
487
Idioms
at this juncture/moment/point in time
expr.
bu noktada
488
Idioms
at this juncture/moment/point in time
expr.
halihazırda
489
Idioms
in my copious free time
expr.
bir ara
490
Idioms
in my copious free time
expr.
zaten çok bol olan boş zamanında (kinayeli bir ifade)
491
Idioms
in (one's) own good time
expr.
ne zaman canı isterse
492
Idioms
in (one's) own time
expr.
ne zaman canı isterse
493
Idioms
in (one's) own time
expr.
boş zamanında
494
Idioms
what's on tap for (some point in time)
expr.
(belli bir zamanda, tarihte) gündem ne?
495
Idioms
what's on tap for (some point in time)
expr.
(belli bir zamanda, tarihte) gündemde/programda ne var?
496
Idioms
what's on tap for (some point in time)
expr.
(belli bir zamanın, tarihin) programı/planı ne?
Speaking
497
Speaking
when you're in army you got a lot of time to think
n.
askerdeyken düşünecek çok vaktin oluyor
498
Speaking
accidents happen in surgeries all the time
expr.
ameliyatlarda kazalar hep yaşanır
499
Speaking
are you having a good time in ankara?
expr.
ankara'da iyi vakit geçiyor musun?
500
Speaking
are you having a good time in ankara?
expr.
ankara'da iyi vakit geçiyor musunuz?
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of time in
×
Term Options
Correct / Suggest
French English Dictionary
Spanish English Dictionary
German English Dictionary
English Synonyms Dictionary
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy