| 1 |
absent |
yok |
adj. |
|
- His wife was here, which was a feat in itself, but the man around whom everything revolved was absent.
- Karısı buradaydı, bu başlı başına bir başarıydı, ama her şeyin etrafında döndüğü adam yoktu.
- I myself was absent, but I have had this confirmed to me.
- Ben kendim yoktum ama bu bana teyit edildi.
- The Committee on Budgets adopted its opinion unanimously while I was absent through illness.
- Bütçe Komisyonu, ben hastalık nedeniyle yokken görüşünü oybirliğiyle kabul etti.
- Prior to 11 September, it was absent on the issue of Kyoto.
- 11 Eylül'den önce Kyoto konusunda bu ilke yoktu.
- Tom will be absent today because he has a cold.
- Tom bugün yok çünkü soğuk algınlığı var.
- He was absent owing to illness.
- O, hastalık nedeniyle yoktu.
- Both Tom and Mary were absent today.
- Tom da Mary de bugün yoktu.
- That's why so many students are absent today.
- Bu yüzden bugün bu kadar çok öğrenci yok.
- How long has he been absent?
- Ne zamandır yok?
- Tom was absent from school all last week.
- Tom tüm geçen hafta okulda yoktu.
- Is Tom absent today?
- Tom bugün yok mu?
- He was absent at roll call.
- O, yoklamada yoktu.
- Who's absent today?
- Bugün kim yok?
- Both Tom and I were absent.
- Hem Tom hem de ben yoktuk.
- He was absent from school yesterday.
- O dün okulda yoktu.
- The boy has been absent from school for eight days.
- Çocuk sekiz gündür okulda yok.
- The boy was absent from school yesterday because he was sick.
- Çocuk hasta olduğu için dün okulda yoktu.
- Tom was absent yesterday.
- Tom dün yoktu.
- Who is absent today?
- Bugün kim yok?
- Both Nancy and Jane were absent from school.
- Hem Nancy hem de Jane okulda yoktu.
- He is absent from school today.
- Bugün okulda yok.
- Tom won't likely be absent.
- Tom'un gelmeme ihtimali yok.
- He was absent from school because of illness.
- O, hastalık nedeniyle okulda yoktu.
- Unfortunately, she is absent.
- Ne yazık ki, o yoktur.
- He was absent from the meeting.
- O, toplantıda yoktu.
- Tom was absent from school because he was sick.
- Hasta olduğu için Tom okulda yoktu.
- You were absent from school yesterday.
- Dün okulda yoktun.
- He was absent from school yesterday because he was sick.
- O hasta olduğu için dün okulda yoktu.
- Who was absent from school last week?
- Geçen hafta okulda kim yoktu?
- Tom is absent because he's sick.
- Tom hasta olduğu için yok.
- I was absent from school yesterday.
- Dün okulda yoktum.
- He's absent due to his sickness.
- O hastalığı nedeniyle yok.
- Was anybody else absent?
- Başka kimse yok muydu?
- Tom always seems to be absent.
- Tom her zaman yok görünüyor.
- Calcium is absent from his diet.
- Diyetinde kalsiyum yok.
- Tom and Mary were absent.
- Tom ve Mary yoktu.
- My father was absent from his office yesterday.
- Babam dün ofisinde yoktu.
- Tom has been absent from school for three days.
- Tom üç gündür okulda yok.
- Tom will be absent today.
- Tom bugün yok.
- My father is absent on business.
- Babam iş için yok.
- You will be absent for three days.
- Üç gün yoksun.
- Why was Tom absent from school?
- Tom neden okulda yoktu?
- Both Tom and Mary were absent today.
- Hem Tom hem de Mary bugün yoktu.
- Calcium is absent from his diet.
- Onun diyetinde kalsiyum yoktur.
- Tails are absent in some cats.
- Bazı kedilerin kuyrukları yoktur.
- That's why Tom and I were absent.
- Bu yüzden Tom ve ben yoktuk.
- Tom may be absent.
- Tom yok olabilir.
- Intonation is absent in his way of speaking.
- Konuşma tarzında tonlama yok.
- No one was absent except her.
- Onun haricinde hiç kimse yoktu.
- He has been absent since last Monday.
- Geçen pazartesiden beri yok.
Show More (49)
|
| 2 |
absent |
devamsız |
adj. |
|
- Tom isn't absent very often.
- Tom'un devamsızlığı az.
- Tom thought Mary would be absent.
- Tom Mary'nin devamsız olacağını düşündü.
- Half of the students are absent.
- Öğrencilerin yarısı devamsız.
- Tom has never been absent from school.
- Tom hiçbir zaman okula devamsızlık yapmadı.
- Is anyone absent today?
- Bugün devamsızlık yapan biri var mı?
- He is often absent from school.
- Sık sık okula devamsızlık yapar.
- Tom is often absent from class.
- Tom sık sık devamsızlık yapıyor.
- Tom thinks Mary won't be absent.
- Tom, Mary'nin devamsızlık etmeyeceğini düşünüyor.
- My son is apt to be absent from school.
- Oğlum okula devamsızlık yapmaya meyilli.
- It is strange for him to be absent from school.
- Onun okula devamsızlık yapması tuhaf.
- I have to be absent from school next week.
- Gelecek hafta okula devamsızlık yapmak zorundayım.
- The boy was absent from school yesterday because of illness.
- Çocuk, hastalığı nedeniyle dün okula devamsızlık yaptı.
- Tom was absent from school yesterday.
- Tom dün okula devamsızlık yaptı.
- He was absent owing to illness.
- Hastalık nedeniyle devamsızlık yaptı.
- Tom said Mary was likely to be absent.
- Tom, Mary'nin devamsızlık yapabileceğini söyledi.
- Neither Tom nor Mary was absent today.
- Bugün ne Tom ne de Mary devamsızdı.
- Tom has never been absent.
- Tom hiç devamsızlık yapmadı.
- She was absent due to a cold.
- Soğuk algınlığı nedeniyle devamsızlık yaptı.
- Tom isn't absent very often.
- Tom pek sık devamsızlık yapmaz.
- Tom wasn't the only student who was absent.
- Devamsızlık yapan tek öğrenci Tom değildi.
- I don't think Tom will be absent.
- Tom'un devamsızlık yapacağını sanmıyorum.
- Tom has never been absent.
- Tom asla devamsızlık yapmadı.
- I've never been absent from school.
- Okula hiç devamsızlık yapmadım.
- Tom was absent without leave.
- Tom izinsiz devamsızlık yaptı.
- No students were absent.
- Hiçbir öğrenci devamsızlık yapmadı.
Show More (22)
|
| 3 |
absent |
yok olan (şey) |
adj. |
|
- Why, when each individual country can opt to be absent with regard to these?
- Neden, her bir ülke bunlarla ilgili olarak yok olmayı tercih edebiliyorken?
- Nobody noticed that she was absent until the meeting ended.
- Toplantı bitinceye kadar hiç kimse onun yok olduğunu fark etmedi.
- Tom is going to be absent today.
- Tom bugün yok olacak.
- Tom thinks Mary will be absent.
- Tom, Mary'nin yok olacağını düşünüyor.
- Tom thought Mary wasn't absent.
- Tom Mary'nin yok olmadığını düşünüyordu.
- I don't know why Tom was absent.
- Tom'un neden yok olduğunu bilmiyorum.
- Tell me why he was absent.
- Bana onun niçin yok olduğunu söyle.
- Tom thought Mary would be absent.
- Tom, Mary'nin yok olacağını düşündü.
Show More (5)
|
| 4 |
absent |
eksik |
adj. |
|
- The whole basis for actually implementing the acquis communautaire is absent.
- Topluluk müktesebatının fiilen uygulanmasına yönelik tüm temel eksiktir.
- Distribution means that there must be an infrastructure, something that is completely absent in many poor countries.
- Dağıtım, birçok yoksul ülkede tamamen eksik olan bir altyapının olması gerektiği anlamına geliyor.
- Something I found quite absent from Johannesburg was the issue of population growth and that of reproductive health.
- Johannesburg'da oldukça eksik bulduğum bir konu da nüfus artışı ve üreme sağlığı meselesiydi.
- The whole basis for actually implementing the acquis communautaire is absent.
- Topluluk müktesebatının fiilen uygulanmasına yönelik tüm temeller eksiktir.
- A number of students are absent today.
- Bugün birkaç öğrenci eksik.
Show More (2)
|
| 5 |
absent |
(hazır) bulunmayan |
adj. |
|
- It is a pity that the majority of the Members are absent.
- Üyelerin çoğunluğunun burada bulunmaması üzücüdür.
- I am sorry to say that the Council and the Member States are often absent from this House.
- Konsey ve Üye Devletlerin bu Mecliste sık sık bulunmadıklarını söylemekten üzüntü duyuyorum.
- It is a pity that the majority of the Members are absent.
- Üyelerin çoğunluğunun burada bulunmaması üzücü.
- Why's Maltese absent from the languages list?
- Neden diller listesinde Maltaca bulunmuyor?
Show More (1)
|
| 6 |
absent |
olmaksızın |
prep. |
|
- Absent from the text, however, are certain measures which are fundamental to unifying the peoples of Europe.
- Ancak metinde, Avrupa halklarını birleştirmek için temel olan bazı tedbirler yer almamaktadır.
- With so many people absent this week, we weren't able to complete the project.
- Bu hafta çok fazla kişi olmadığı için projeyi tamamlayamadık.
- Let's drink to absent friends.
- Burada olmayan arkadaşlara içelim.
Show More (0)
|
| 7 |
absent |
dalgın |
adj. |
|
- He had an absent look on his face.
- Yüzünde dalgın bir bakış vardı.
- She has an absent look on her face.
- Yüzünde dalgın bir ifade vardı.
Show More (-1)
|
| 8 |
absent |
namevcut |
adj. |
|
- Tom thinks Mary won't be absent.
- Tom, Mary'nin namevcut olmayacağını düşünüyor.
Show More (-2)
|
