1 |
along |
boyunca |
adv., prep. |
|
- We can only understand this if we think along geopolitical lines.
- Bunu ancak jeopolitik hatlar boyunca düşünürsek anlayabiliriz.
- There are 36 crossing points along this border where it is legally possible to cross.
- Bu sınır boyunca geçişin yasal olarak mümkün olduğu 36 geçiş noktası bulunmaktadır.
- All these factors along the production chain are involved.
- Üretim zinciri boyunca tüm bu faktörler söz konusudur.
- The methods of control will be strengthened along the entire food chain.
- Kontrol yöntemleri tüm gıda zinciri boyunca güçlendirilecektir.
- In plain terms, this translates into noise barriers along motorways.
- Basit bir ifadeyle bu, otoyollar boyunca gürültü bariyerleri anlamına gelmektedir.
- Distribution takes place along lines under the public highway.
- Dağıtım, kamuya açık otoyolun altındaki hatlar boyunca gerçekleşir.
- However, despite the reduced tension at present, skirmishes along the border continue.
- Ancak şu anda gerilimin azalmasına rağmen sınır boyunca çatışmalar devam ediyor.
- We have very vulnerable points along the entire energy supply chain.
- Tüm enerji tedarik zinciri boyunca çok hassas noktalarımız var.
- Traces of at least 50 fish rearing ponds dating from the Roman period have been identified along the Mediterranean rim.
- Akdeniz kenarı boyunca Roma döneminden kalma en az 50 balık yetiştirme havuzunun izleri tespit edilmiştir.
- However, despite the reduced tension at present, skirmishes along the border continue.
- Ancak şu anda gerilimin azalmasına rağmen sınır boyunca çatışmalar devam etmektedir.
- There is every reason to turn up the pressure several notches after four years of plodding along.
- Dört yıl boyunca ağır aksak ilerledikten sonra baskıyı birkaç kademe arttırmak için her türlü neden var.
- As we saw at Gothenburg there have also been obstacles along that road.
- Göteborg'da gördüğümüz gibi bu yol boyunca engeller de olmuştur.
- Heavy smoke and poisonous gasses collect first along the ceiling.
- Ağır duman ve zehirli gazlar önce tavan boyunca toplanır.
- Heavy smoke and poisonous gasses collect first along the ceiling.
- Ağır duman ve zehirli gazlar ilk olarak tavan boyunca birikir.
- Walking along the street, I met Mr Smith.
- Cadde boyunca yürürken Bay Smith ile karşılaştım.
- I would like to walk along the river.
- Ben ırmak boyunca yürümek isterim.
- The trees are planted along the street.
- Ağaçlar cadde boyunca dikilmişti.
- Istanbul is located along the Bosphorus.
- İstanbul boğaz boyunca yer alır.
- There is a mailbox somewhere along this street.
- Bu cadde boyunca bir yerde bir posta kutusu var.
- They walked along the road together until they reached the village, but then their paths diverged.
- Köye varana kadar yol boyunca birlikte yürüdüler, ama sonra yolları ayrıldı.
- Please cut along the dotted line.
- Lütfen noktalı çizgi boyunca kesin.
- They walked along the street side by side.
- Cadde boyunca yan yana yürüdüler.
- Silence prevailed along the funeral route.
- Cenaze yolu boyunca sessizlik hakimdi.
- A brass band is marching along the street.
- Bir bando takımı cadde boyunca yürüyor.
- The settlers built their homes along the river.
- Yerleşimciler evlerini nehir boyunca inşa etti.
- I walked along the footpath.
- Ben yaya geçidi boyunca yürüdüm.
- Children came running in terror from the different spookhouses along the street.
- Çocuklar cadde boyunca farklı hayalet evlerden dehşet içinde koşarak geliyorlardı.
- They walked along the street side by side.
- Onlar cadde boyunca yan yana yürüdü.
- The British had military bases along New York's Hudson River.
- İngilizlerin New York'un Hudson Nehri boyunca askeri üsleri vardı.
- I walked along the river until I got to the iron bridge.
- Demir köprüye varana kadar nehir boyunca yürüdüm.
- Tom drove along the river.
- Tom nehir boyunca sürdü.
- He walked along the street.
- Cadde boyunca yürüdü.
- We took a walk along the riverbank.
- Nehir boyunca bir yürüyüş yaptık.
- There are stores along the street.
- Cadde boyunca mağazalar var.
- Tom and Mary are enjoying a walk along the pilgrims' trail in France.
- Tom ve Mary, Fransa'daki hacılar yolu boyunca yürüyüşün tadını çıkarıyorlar.
- Go along this street about five minutes.
- Bu cadde boyunca beş dakika kadar gidin.
- We walked along the road.
- Biz yol boyunca yürüdük.
- I walked along the footpath.
- Patika boyunca yürüdüm.
- Sami checked along the highway, but there was no sign of Layla.
- Sami otoyol boyunca kontrol etti ama Layla'dan hiçbir iz yoktu.
- As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
- İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.
- An old woman limped along the street.
- Yaşlı bir kadın cadde boyunca topalladı.
- We walked slowly along the road.
- Yol boyu yavaş yavaş yürüdük.
- We walked along the road.
- Yol boyunca yürüdük.
- I walked along the footpath.
- Yaya geçidi boyunca yürüdüm.
- Go along this street about five minutes.
- Yaklaşık beş dakika bu cadde boyunca git.
- I walked along the footpath.
- Yaya kaldırımı boyunca yürüdüm.
- John took a walk along the river.
- John, nehir boyunca bir yürüyüş yaptı.
- They walked along the avenue.
- Cadde boyunca yürüdüler.
- I walked along the main street.
- Ana cadde boyunca yürüdüm.
- Members of the tribe settled down along the river.
- Kabilenin üyeleri nehir boyunca yerleşti.
- I like to walk along the river.
- Nehir boyunca yürümeyi severim.
- He strode along the road in a great hurry.
- Yol boyunca büyük bir aceleyle yürüdü.
- The trees are planted along the street.
- Ağaçlar cadde boyunca ekilir.
- We enjoyed driving along the new expressway.
- Yeni otoban boyunca araba sürmek hoşumuza gitti.
- Go along this street and turn right at the bank.
- Bu cadde boyunca git ve bankadan sağa dön.
- I used to often take walks along that river.
- O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.
- Members of that tribe settled along the river.
- O kabilenin üyeleri nehir boyunca yerleşti.
- We went along the narrow road.
- Biz dar yol boyunca gittik.
- I walked along the footpath.
- Ben patika boyunca yürüdüm.
- We're going to travel along the river until the sea.
- Denize kadar nehir boyunca seyahat edeceğiz.
- The settlers built their homes along the river.
- Yerleşimciler evlerini nehir boyunca inşa ettiler.
- Let's take a walk along the river.
- Nehir boyunca yürüyelim.
- Walking along the street, I met an old friend.
- Cadde boyunca yürürken eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- Tom whistled a tune as he walked along the river.
- Tom nehir boyunca yürürken bir melodiyi ıslıkla çaldı.
- Cities and provinces along the Yangtze River in central China are grappling with the country's worst drought in more than 50 years.
- Orta Çin'de Yangtze Nehri boyunca uzanan şehirler ve eyaletler, ülkenin 50 yıldan uzun süredir yaşadığı en kötü kuraklıkla boğuşuyor.
- He took an exhilarating walk along the riverside.
- Nehir kenarı boyunca canlandırıcı bir yürüyüş yaptı.
- It was the first time I walked along the Mogami River.
- Mogami Nehri boyunca ilk kez yürüyordum.
- He strode along the road in a great hurry.
- Yol boyunca büyük bir telaşla ilerledi.
- A man on horseback came along the path.
- Atlı bir adam patika boyunca geldi.
- Tom walked along the river.
- Tom nehir boyunca yürüdü.
- Walking along the street, I found a wallet.
- Cadde boyunca yürürken bir cüzdan buldum.
- He took a vitalizing walk along the riverside.
- O nehir kıyısı boyunca canlandırıcı bir yürüyüş yaptı.
- Tom and Mary walked along the shoreline, admiring the sunset.
- Tom ve Mary gün batımını hayranlıkla izleyerek kıyı şeridi boyunca yürüdüler.
- They were walking along the street arm in arm.
- Cadde boyunca kol kola yürüyorlardı.
- The bus rattled as it drove along the bumpy road.
- Otobüs engebeli yol boyunca giderken tıngırdadı.
- We crawled like so many ants along the mountain pass.
- Dağ geçidi boyunca bir sürü karınca gibi emekledik.
- Let's take a walk along the river.
- Nehir boyunca bir yürüyüşe çıkalım.
- We walked along a narrow path.
- Dar bir patika boyunca yürüdük.
- An old woman limped along the street.
- Yaşlı bir kadın sokak boyunca topallayarak yürüyordu.
- We took a walk along the river.
- Nehir boyunca bir yürüyüş yaptık.
- Canada and Mexico are both located along the US borders.
- Hem Kanada hem de Meksika Amerika Birleşik Devletleri sınırları boyunca yerleşmiştir.
- Cherry trees are planted along the street.
- Cadde boyunca kiraz ağaçları dikildi.
- They walked along the road three abreast.
- Onlar yol boyunca üçü yan yana yürüdü.
- Riding your bike on a path along a river surrounded by forests is really uplifting.
- Ormanlarla çevrili bir nehir boyunca uzanan bir patikada bisiklete binmek gerçekten moral verici.
- Go along this street for a mile.
- Bu cadde boyunca bir mil git.
- Go along this street, and you'll find the movie theater.
- Bu cadde boyunca git, sinemayı bulacaksın.
- We went to see the cherry blossoms along the river.
- Nehir boyunca kiraz çiçeklerini görmeye gittik.
- Walking along the street, I met an old friend of mine.
- Cadde boyunca yürürken eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- I walked along the river until I got to the iron bridge.
- Demir köprüye varıncaya kadar nehir boyunca yürüdüm.
- We walked along the river.
- Nehir boyunca yürüdük.
- Trees are planted along the street.
- Cadde boyunca ağaçlar dikildi.
- I walked along the footpath.
- Ben yaya kaldırımı boyunca yürüdüm.
- Tom continued walking along the shoreline.
- Tom kıyı şeridi boyunca yürümeye devam etti.
- Walk along the river and you will find the school.
- Nehir boyunca yürüdüğünüzde okulu bulacaksınız.
- The boy likes walking along the street.
- Oğlan cadde boyunca yürümekten hoşlanır.
- Tom drove along a desert road.
- Tom bir çöl yolu boyunca sürdü.
- They walked along the avenue.
- Onlar cadde boyunca yürüdü.
- We walked slowly along the road.
- Biz yol boyunca yavaşça yürüdük.
- Tom walked along the street.
- Tom cadde boyunca yürüdü.
- He walked along the street.
- O, cadde boyunca yürüdü.
- Let's go along this street.
- Bu sokak boyunca gidelim.
- The lizard climbed along the wall and went into a hole.
- Kertenkele duvar boyunca tırmandı ve bir deliğe girdi.
- We enjoyed driving along the new expressway.
- Yeni otoyol boyunca araba kullanmaktan keyif aldık.
- They walked along the road three abreast.
- Yol boyunca üçer üçer yürüdüler.
- There are large houses along the street.
- Sokak boyunca büyük evler var.
- There are 20 stations along this route.
- Bu rota boyunca 20 tane istasyon vardır.
- They walked along a narrow path.
- Dar bir patika boyunca yürüdüler.
- We walked along the street.
- Cadde boyunca yürüdük.
- Tom walked along the street.
- Tom sokak boyunca yürüdü.
- Cherry trees are planted along the street.
- Cadde boyunca kiraz ağaçları dikilmiş.
- We walked along the busy street, singing old songs.
- İşlek cadde boyunca eski şarkılar söyleyerek yürüdük.
- Let's go along this street.
- Bu cadde boyunca gidelim.
- We're going to travel along the river until the sea.
- Nehir boyunca denize kadar seyahat edeceğiz.
- There are stores along the street.
- Cadde boyunca dükkanlar var.
- He whistled a tune as he walked along the river.
- Nehir boyunca yürürken ıslıkla bir melodi çaldı.
- Riparian zones are narrow strips of land located along the banks of rivers.
- Nehir kıyısı bölgeleri, nehir kıyıları boyunca yer alan dar arazi şeritleridir.
- There were some burned-out structures along the road.
- Yol boyunca yanmış bazı yapılar vardı.
- There are large houses along the street.
- Cadde boyunca büyük evler var.
- A truck was rushing along the road.
- Bir kamyon yol boyunca aceleyle gidiyordu.
- Trees are planted along the street.
- Cadde boyunca ağaçlar ekili.
- He was driving a car along the street.
- Cadde boyunca bir araba sürüyordu.
- I saw children begging for food along the side of the road.
- Ben yol kenarı boyunca gıda için dilenen çocuklar gördüm.
- I would like to walk along the river.
- Nehir boyunca yürümek istiyorum.
- We often took a walk along the seashore together in the morning.
- Biz genellikle sabahları birlikte sahil boyunca bir yürüyüş yapardık.
- There were some burned-out structures along the road.
- Yol boyunca bazı yanmış yapılar vardı.
- He took a refreshing walk along the riverside.
- Nehir kenarı boyunca ferahlatıcı bir yürüyüş yaptı.
- There are 20 stations along this route.
- Bu güzergah boyunca 20 tane istasyon vardır.
- Go two blocks along this street and turn left.
- Bu cadde boyunca iki blok ilerleyin ve sola dönün.
- Go straight along this street.
- Bu cadde boyunca düz gidin.
- The lizard climbed along the wall and went into a hole.
- Kertenkele duvar boyunca tırmandı ve bir deliğe gitti.
- A man on horseback came along the path.
- At sırtında bir adam yol boyunca geldi.
- We walked along the busy street, singing old songs.
- Biz eski şarkılar söyleyerek işlek cadde boyunca yürüdük.
- Tom and Mary held hands as they walked along the river.
- Tom ve Mary, nehir boyunca yürürken el ele tutuştu.
- Tom walked along the sidewalk.
- Tom kaldırım boyunca yürüdü.
- Walking along the fence he noticed a mouse.
- Çit boyunca yürürken bir fare fark etti.
- I love to walk along the river in the mornings.
- Sabahları nehir boyunca yürümeyi severim.
- He walked along the river.
- O, nehir boyunca yürüdü.
- We took a walk along the river.
- Nehir boyunca yürüyüş yaptık.
- He was driving a car along the street.
- Cadde boyunca araba sürüyordu.
- The boy likes walking along the street.
- Çocuk cadde boyunca yürümeyi seviyor.
- I love walking along the river.
- Nehir boyunca yürümeyi seviyorum.
- I walked along the beach when the tide ebbed.
- Gelgit çekildiği zaman plaj boyunca yürüdüm.
- They walked along a narrow path.
- Onlar dar bir patika boyunca yürüdüler.
- Go two blocks along this street and turn left.
- Bu cadde boyunca iki blok git ve sola dön.
- They were walking along the street arm in arm.
- Sokak boyunca kol kola yürüyorlardı.
- Members of the tribe settled down along the river.
- Kabile üyeleri nehir boyunca yerleşti.
- We walked along the street.
- Biz cadde boyunca yürüdük.
- Why don't we take a walk along the river?
- Neden nehir boyunca yürümüyoruz?
- Tom and Mary held hands as they walked along the river.
- Tom ve Mary nehir boyunca yürürken el ele tutuştular.
- A brass band is marching along the street.
- Bir bando cadde boyunca uygun adımlarla yürüyüş yapıyor.
- Why don't we take a walk along the river?
- Neden nehir boyunda yürüyüşe çıkmıyoruz?
- He walked along the river.
- Nehir boyunca yürüdü.
Show More (149)
|
2 |
along |
yanında |
adv. |
|
- He said lawyers must not always carry us along.
- Avukatların bizi her zaman yanlarında taşımamaları gerektiğini söyledi.
- Tom took Mary along.
- Tom Mary'yi yanında götürdü.
- Tell Tom to bring Mary along.
- Tom'a Mary'yi yanında getirmesini söyle.
- Tom will be along.
- Tom yanında olacak.
- He took his sister along.
- O, kız kardeşini yanında götürdü.
- Bring her along.
- Onu da yanında getir.
- Bring him along.
- Onu yanında getir.
- Jessie strolled along beside the cart.
- Jessie arabanın yanında yürüyordu.
- After dinner, bring your guitar along and we'll sing.
- Akşam yemeğinden sonra, gitarını yanında getir ve biz şarkı söyleyeceğiz.
- I brought my umbrella along, because I was scared it would rain.
- Şemsiyemi yanımda getirdim, çünkü yağmur yağmasından korkuyordum.
- Bring Tom along.
- Tom'u yanında getir.
- Tom brought Mary along.
- Tom, Mary'i de yanında getirdi.
- Bring them along.
- Onları yanında getir.
- Tom brought Mary along.
- Tom yanında Mary'yi de getirdi.
- Tom took Mary along.
- Tom, Mary'i de yanında götürdü.
Show More (12)
|
3 |
along |
birlikte |
adv. |
|
- Transhipment and, along with this, transhipment terminals are what are needed.
- İhtiyaç duyulan şey aktarma ve bununla birlikte aktarma terminalleridir.
- We must therefore start off along this common path, this walk together, at Barcelona.
- Dolayısıyla bu ortak yola, bu birlikte yürüyüşe Barselona'da başlamalıyız.
- You should play along with him for the time being.
- Şimdilik onunla birlikte oynamalısın.
- I played along.
- Birlikte oynadım.
- Don't you want to come along?
- Birlikte gelmek istemez misin?
- A fox came along.
- Bir tilki benimle birlikte geldi.
- We often took a walk along the seashore together in the morning.
- Sabahları sık sık deniz kıyısında birlikte yürürdük.
- Tom invited me to come along.
- Tom birlikte gelmem için beni davet etti.
- I'll be along soon.
- Yakında birlikte olacağız.
- I'd like to come along.
- Birlikte gelmek istiyorum.
- Do you want to come along?
- Birlikte gelmek ister misin?
Show More (8)
|
4 |
along |
yanına |
adv. |
|
- This is the reason we brought you along.
- Seni yanımızda getirmemizin sebebi bu.
- He took his sister along.
- Kız kardeşini yanına aldı.
- I took my camera along.
- Kameramı yanıma aldım.
- I took my camera along.
- Kamerayı yanıma aldım.
Show More (1)
|
5 |
along |
kıyısında |
adv. |
|
- We will all be grateful for the measures taken, especially those who live, work and suffer along our coasts.
- Hepimiz, özellikle de kıyılarımızda yaşayan, çalışan ve acı çeken insanlar, alınan tedbirler için minnettar olacağız.
- Istanbul is located along the Bosphorus.
- İstanbul, İstanbul Boğazı'nın kıyısında yer alıyor.
- We took a walk along the riverbank.
- Nehir kıyısında yürüyüş yaptık.
Show More (0)
|
6 |
along |
buraya |
adv. |
|
- Everybody interested in the issue should come along and listen to people outlining what they want.
- Konuyla ilgilenen herkes buraya gelmeli ve ne istediklerini özetleyen insanları dinlemelidir.
- Who invited Tom along?
- Tom'u kim buraya davet etti?
Show More (-1)
|
7 |
along |
-iken |
adv. |
|
- He was listening to music as he drove along.
- Arabayı sürerken müzik dinliyordu.
Show More (-2)
|
8 |
along |
kenarında |
adv. |
|
- I saw children begging for food along the side of the road.
- Yol kenarında yiyecek için dilenen çocuklar gördüm.
Show More (-2)
|
9 |
along |
burada |
adv. |
|
- She will be along soon.
- Yakında burada olacak.
Show More (-2)
|
10 |
along |
beraberine |
adv. |
|
- I took my camera along.
- Ben kameramı beraberimde götürdüm.
Show More (-2)
|