|
- Try talking to that kid that's answering the phone at his house.
- Evinde telefona cevap veren o çocukla konuşmayı dene.
- Answer the phone, please.
- Telefona cevap verin lütfen.
- She got up to answer the phone.
- O, telefona cevap vermek için kalktı.
- Can somebody answer the phone?
- Birisi telefona cevap verebilir mi?
- He didn't answer the phone, so I left him an email.
- Telefona cevap vermedi, ben de ona bir e-posta bıraktım.
- He interrupted his work to answer the phone.
- Telefona cevap vermek için işine ara verdi.
- I have to answer the phone.
- Telefona cevap vermeliyim.
- I can't answer the phone now.
- Şu anda telefona cevap veremem.
- If you want to answer the phone, stay home.
- Telefona cevap vermek istiyorsan, evde kal.
- Don't let him answer the phone.
- Onun telefona cevap vermesine izin verme.
- I called him, but a girl answered the phone.
- Onu aradım ama bir kız telefona cevap verdi.
- He did not answer the phone, so I sent him an email.
- Telefona cevap vermedi, ben de ona bir e-posta gönderdim.
- I answered the phone.
- Telefona cevap verdim.
- He didn't answer the phone, so I sent him an email.
- Telefona cevap vermedi, ben de ona bir e-posta gönderdim.
- The woman who answered the phone spoke French.
- Telefona cevap veren kadın Fransızca konuştu.
- Would you please answer the phone?
- Lütfen telefona cevap verir misin?
- Don't let Tom answer the phone.
- Tom'un telefona cevap vermesine izin verme.
- The woman who answered the phone spoke French.
- Telefona cevap veren kadın Fransızca konuşuyordu.
- Answer the phone.
- Telefona cevap ver.
- He interrupted his work to answer the phone.
- Telefona cevap vermek için işini yarıda kesti.
- Tom didn't answer the phone.
- Tom telefona cevap vermedi.
- He did not answer the phone, so I sent him an email.
- O telefona cevap vermedi, bu yüzden ona bir e-posta gönderdim.
- Tom groggily answered the phone.
- Tom sersem bir biçimde telefona cevap verdi.
- She got up to answer the phone.
- Telefona cevap vermek için kalktı.
- He didn't answer the phone, so I left him an email.
- O, telefona cevap vermedi, bu yüzden ona bir e-posta bıraktım.
- Oh, could you please answer the phone for me?
- Ah, lütfen benim için telefona cevap verir misin?
- She stood up to answer the phone.
- Telefona cevap vermek için ayağa kalktı.
- Tom groggily answered the phone.
- Tom halsiz bir şekilde telefona cevap verdi.
- Tom answered the phone.
- Tom telefona cevap verdi.
- If you want to answer the phone, stay home.
- Telefona cevap vermek istersen, evde kal.
- Answer the phone, please.
- Telefona cevap ver lütfen.
- Answer the phone.
- Telefona cevap verin.
- Nobody answered the phone.
- Kimse telefona cevap vermedi.
- Tom always checks the caller ID before he answers the phone.
- Tom telefona cevap vermeden önce her zaman arayanın kimliğini kontrol eder.
- Tom answered the phone as soon as it rang.
- Tom çalar çalmaz telefona cevap verdi.
- I don't answer the phone when I'm working.
- Çalışırken telefona cevap vermem.
- Please answer the phone.
- Lütfen telefona cevap ver.
- I knew I shouldn't have answered the phone this morning.
- Bu sabah telefona cevap vermemem gerektiğini biliyordum.
- She's not answering the phone either.
- O da telefona cevap vermiyor.
- Sorry, but could you answer the phone for me?
- Affedersin ama benim için telefona cevap verir misin?
- Tom had to answer the phone.
- Tom telefona cevap vermek zorunda kaldı.
- You'll be answering the phones.
- Sen telefonlara cevap vereceksin.
- Don't let him answer the phone.
- Telefona cevap vermesine izin verme.
Show More (40)
|
