|
- We do not know when they will arrive and when they arrive they will probably be absolutely exhausted.
- Ne zaman geleceklerini bilmiyoruz ve geldiklerinde muhtemelen tamamen tükenmiş olacaklar.
- The Belgian civil protection service arrived, but nothing was organised.
- Belçika sivil koruma servisi geldi ama hiçbir şey organize edilmedi.
- That is what they told me when I arrived here this morning.
- Bu sabah buraya geldiğimde bana söyledikleri buydu.
- But we have now arrived at a point where we need to develop a competition policy further.
- Ancak artık rekabet politikasını daha da geliştirmemiz gereken bir noktaya geldik.
- A new information technology age has arrived.
- Yeni bir bilgi teknolojisi çağı geldi.
- That is why I arrived so out of breath, but we did very well.
- Bu yüzden nefes nefese geldim ama çok iyi iş çıkardık.
- The Commission communication that should have arrived in June arrived in November.
- Haziran ayında gelmesi gereken Komisyon tebliği Kasım ayında geldi.
- What I mean is that we have arrived at a certain point.
- Demek istediğim şu ki, belli bir noktaya geldik.
- We are expecting him to arrive at some stage.
- Bir aşamada gelmesini bekliyoruz.
- The time has at last arrived for peace and for hope.
- Nihayet barış ve umut zamanı geldi.
- The second report of the Wise Men arrived in September.
- Akil Adamlar'ın ikinci raporu Eylül ayında geldi.
- Funding for projects we have committed to arrives late and sometimes badly.
- Taahhüt ettiğimiz projeler için finansman geç ve bazen de kötü bir şekilde geliyor.
- We need to know from which state a product has arrived.
- Bir ürünün hangi eyaletten geldiğini bilmemiz gerekiyor.
- Bravo to the Commission that it has actually arrived.
- Bravo Komisyon'a ki gerçekten de geldi.
- If I am not mistaken, someone from the Council has arrived.
- Yanılmıyorsam Konsey'den biri geldi.
- Until such time as both sides can be brought together to work out a solution then peace will never arrive.
- Her iki taraf da bir çözüm bulmak üzere bir araya getirilinceye kadar barış asla gelmeyecektir.
- The time has at last arrived for peace and for hope.
- Nihayet barış ve umut zamanı gelmiştir.
- Countless complaints arrive at our door, especially in the fields of justice and foreign affairs.
- Özellikle adalet ve dışişleri alanlarında kapımıza sayısız şikâyet geliyor.
- Is Miami Vice about to arrive in Europe?
- Miami Vice Avrupa'ya gelmek üzere mi?
- The Council official blithely arrives here at the very end of the debate.
- Konsey yetkilisi tartışmanın en sonunda umursamaz bir şekilde buraya geliyor.
- And you will see that results will not fail to arrive soon.
- Ve göreceksiniz ki sonuçlar kısa sürede gelecektir.
- Under this plan, a further 5 000+ tonnes of basic foodstuffs are due to arrive in the coming weeks.
- Bu plan kapsamında önümüzdeki haftalarda 5 000+ ton temel gıda maddesinin daha gelmesi beklenmektedir.
- Nevertheless we expect it will arrive.
- Yine de geleceğini umuyoruz.
- We have now been waiting for ten years, since the Rio de Janeiro Conference, for this moment to arrive.
- Rio de Janeiro Konferansından bu yana on yıldır bu anın gelmesini bekliyoruz.
- Today, we have arrived at the end of a long road.
- Bugün, uzun bir yolun sonuna gelmiş bulunuyoruz.
- Commissioner Verheugen, on the other hand, arrived punctually, in the middle of your speech.
- Öte yandan, Komisyon Üyesi Verheugen konuşmanızın ortasında, tam vaktinde geldi.
- That is the very point at which we have arrived.
- İşte tam da bu noktaya gelmiş bulunuyoruz.
- The matter has now arrived, unbidden, at Parliament's door.
- Konu şimdi hiç beklenmedik bir şekilde Parlamento'nun kapısına gelmiştir.
- That is why it is absolutely essential to deal with the fallen timber before the warmer weather arrives.
- Bu nedenle, sıcak havalar gelmeden önce düşen kerestelerle ilgilenmek kesinlikle elzemdir.
- Man-made climate change has arrived.
- İnsan kaynaklı iklim değişikliği geldi.
- That meant a lot of us had to fly via Nantes and did not arrive until 9 p.m.
- Bu, birçoğumuzun Nantes üzerinden uçmak zorunda kaldığı ve akşam 9'a kadar gelemediği anlamına geliyordu.
- He will join us and speak as soon as he arrives.
- Gelir gelmez bize katılacak ve konuşma yapacak.
- If EU money does not arrive on time, people lose their jobs.
- AB parası zamanında gelmezse, insanlar işlerini kaybederler.
- We'll buy a new one as soon as the money arrives.
- Para gelir gelmez yenisini alacağız.
- He arrives, he sees what's happened and he acts fast.
- O gelir, ne olduğunu görür ve hızlı hareket eder.
- Anyway, during this time, a new Belgium truck arrived.
- Her neyse, bu süre zarfında yeni bir Belçika kamyonu geldi.
- We'll buy a new one as soon as the money arrives.
- Para gelir gelmez yeni bir tane alacağız.
- They arrive with a kid, a taxi bill and now the family.
- Bir çocukla, bir taksi faturasıyla ve şimdi de aileyle geliyorlar.
- The wet season arrives, but there's no rain.
- Yağışlı mevsim geliyor ama yağmur yok.
- He arrives, he sees what's happened and he acts fast.
- Geliyor, ne olduğunu görüyor ve çabuk davranıyor.
- They arrive with a kid, a taxi bill and now the family.
- Bir çocuk, bir taksi faturası geliyor ve şimdi de aileyle geliyorlar.
- The wet season arrives, but there's no rain.
- Yağışlı mevsim gelir ama yağmur yağmıyordur.
- They talked for a few moments, and then the wine arrived.
- Birkaç dakika konuştular ve sonra şarap geldi.
- The wet season arrives, but there's no rain.
- Yağışlı mevsim geldi, fakat hiç yağmur yok.
- The ring arrived the next day in a nice box.
- Yüzük ertesi gün şık bir kutu içinde geldi.
- Duverney arrived and... and ordered the Captain of the Guard to release us at once.
- Duverney gelip derhâl bizi serbest bırakması için Muhafız Yüzbaşısına emir verdi.
- He arrives, he sees what's happened and he acts fast.
- Gelir, neler olduğunu görür ve hızlıca hareket eder.
- He never arrives on time.
- Asla zamanında gelmez.
- Tom arrived too early.
- Tom çok erken geldi.
- He arrived just as I was leaving home.
- O, tam ben evden ayrılırken geldi.
- He arrived an hour late, which annoyed me very much.
- O bir saat geç geldi, bu beni çok sinirlendirdi.
- Tom's arrived.
- Tom geldi.
- Once she arrives, we can start.
- O geldiğinde başlayabiliriz.
- He was the last person to arrive.
- Son gelen kişi o oldu.
- To tell you the truth, I'm not sure when Tom arrived.
- Doğruyu söylemek gerekirse, Tom'un ne zaman geldiğinden emin değilim.
- Did you just arrive?
- Yeni mi geldin?
- Give him this message as soon as he arrives.
- Gelir gelmez bu mesajı ona ilet.
- He arrived safe and sound.
- O sağ salim geldi.
- This is the time he normally arrives.
- Normalde bu saatte gelir.
- I know that he arrived yesterday.
- Dün geldiğini biliyorum.
- Tom doesn't know for certain when Mary will arrive.
- Tom, Mary'nin ne zaman geleceğini tam olarak bilmiyor.
- They arrived late because of the storm.
- Fırtına yüzünden geç geldiler.
- He arrived safe and sound.
- Sağ salim geldi.
- Has it arrived?
- Geldi mi?
- A reminder from the library has arrived.
- Kütüphaneden bir hatırlatma geldi.
- Tom arrived three days later.
- Tom üç gün sonra geldi.
- Dan arrived at the maximum security facility on January 2.
- Dan 2 Ocak'ta maksimum güvenlikli tesise geldi.
- I arrived here about five o'clock.
- Buraya saat beş gibi geldim.
- I arrive by train soon.
- Yakında trenle gelirim.
- I thought you might want to know that Tom arrived a few minutes ago.
- Tom'un birkaç dakika önce geldiğini bilmek isteyeceğini düşündüm.
- They all arrived late.
- Hepsi geç geldi.
- Tom always arrives on time.
- Tom her zaman vaktinde gelir.
- He waited for me until I arrived.
- Ben gelene kadar beni bekledi.
- I believe that he'll arrive soon.
- Yakında geleceğine inanıyorum.
- Tom and Mary have just arrived.
- Tom ve Mary az önce geldi.
- Tom and some other men arrived fifteen minutes ago.
- Tom ve diğer bazı adamlar on beş dakika önce geldiler.
- We arrived a lot earlier than Tom.
- Biz Tom'dan çok daha önce geldik.
- When will the train arrive?
- Tren ne zaman gelecek?
- He arrived just this morning.
- Daha bu sabah geldi.
- Tom was supposed to arrive here yesterday.
- Tom'un buraya dün gelmesi gerekiyordu.
- None of the students have arrived on time.
- Öğrencilerden hiçbiri zamanında gelmedi.
- Tom was already dead when the ambulance arrived.
- Tom, ambulans geldiğinde çoktan ölmüştü.
- The post has arrived.
- Posta geldi.
- A committee of congressmen has arrived.
- Kongre üyelerinden oluşan bir heyet geldi.
- I might not be home when you arrive, so just wait outside if that happens.
- Geldiğinizde evde olmayabilirim, o yüzden dışarıda bekleyin.
- They haven't arrived yet.
- Henüz gelmediler.
- My friend has arrived.
- Arkadaşım geldi.
- The train is supposed to arrive in ten minutes.
- Trenin on dakika içinde gelmesi gerekiyor.
- When did he arrive here?
- Buraya ne zaman geldi?
- He arrived shortly after.
- O çok geçmeden geldi.
- Tom has pestered me with his attentiveness ever since I arrived.
- Tom geldiğimden beri ilgisiyle bana tebelleş oldu.
- The policeman arrived on the scene.
- Polis olay yerine geldi.
- I will leave when he arrives.
- O geldiğinde gideceğim.
- Tom arrived ten minutes ago, but I haven't yet seen him.
- Tom on dakika önce geldi ama onu henüz görmedim.
- Both of them arrived at the same moment.
- Onların her ikisi de aynı anda geldiler.
- Tom and Mary were the first ones to arrive.
- Tom ve Mary ilk gelenlerdi.
- The concert was all but over when I arrived.
- Ben geldiğimde konser bitmişti.
- We waited for a long time, but you didn't arrive.
- Uzun süre bekledik ama gelmediniz.
- I almost always arrive on time or a few minutes early.
- Neredeyse her zaman vaktinde ya da birkaç dakika erken gelirim.
- I arrived here at eight this morning.
- Bu sabah sekizde buraya geldim.
- I can't tell who will arrive first.
- İlk olarak kimin geleceğini söyleyemem.
- Why did you arrive in Japan?
- Niçin Japonya'ya geldin?
- He arrived late.
- Geç geldi.
- He arrived late at the station.
- Gara geç geldi.
- Tom arrived in time.
- Tom zamanında geldi.
- I will leave when he arrives.
- O geldiğinde ben giderim.
- He arrived with me.
- Benimle geldi.
- Help has finally arrived.
- Yardım sonunda geldi.
- Tom arrived three minutes early.
- Tom üç dakika erken geldi.
- Tom promised he'd call as soon as he arrived.
- Tom gelir gelmez arayacağına söz verdi.
- The day of judgment has arrived.
- Yargılama günü geldi.
- A lot of birthday cards will arrive soon.
- Yakında bir sürü doğum günü kartı gelecek.
- Tom arrived early this morning.
- Tom bu sabah erkenden geldi.
- Tom hasn't arrived yet.
- Tom henüz gelmedi.
- Hasn't Tom arrived yet?
- Tom hala gelmedi mi?
- We'll call you when your package arrives.
- Koliniz geldiğinde sizi arayacağız.
- I arrived early.
- Ben erken geldim.
- Tom arrived first.
- Tom önce geldi.
- I'm going to talk to Tom when he arrives at home.
- Tom eve geldiğinde onunla konuşacağım.
- Tom arrived three days ago.
- Tom üç gün önce geldi.
- John arrived a week ago.
- John bir hafta önce geldi.
- My luggage hasn't arrived yet.
- Valizim henüz gelmedi.
- Tom left before I arrived.
- Tom ben gelmeden gitmiş.
- When do you think you're going to arrive?
- Ne zaman geleceğini düşünüyorsun?
- Tom had no sooner arrived than he was asked to leave.
- Tom gelir gelmez gitmesi istendi.
- I thought you wanted to wait until Tom arrived.
- Tom gelene kadar beklemek istediğini sanmıştım.
- She was preparing the dinner when Gilles arrived.
- Gilles geldiğinde o, akşam yemeğini hazırlıyordu.
- How soon will Tom arrive?
- Tom ne zaman gelecek?
- I had not waited long before he arrived.
- O gelmeden önce uzun süre beklemedim.
- Tom just arrived.
- Tom az önce geldi.
- When do you usually arrive at school?
- Genelde okula ne zaman gelirsin?
- She arrived from Japan at the age of 10.
- On yaşındayken Japonya'dan geldi.
- Tom will arrive shortly.
- Tom yakında gelecek.
- Tom arrived a day earlier than we expected.
- Tom beklediğimizden bir gün daha erken geldi.
- Sami was waiting for Layla to arrive home.
- Sami, Leyla'nın eve gelmesi için bekliyordu.
- I guess the time of reckoning has arrived at last.
- Sanırım sonunda hesaplaşma zamanı geldi.
- The cab arrived late.
- Taksi geç geldi.
- As a rule, he arrives at the office about eight-thirty in morning.
- Kural olarak sabah sekiz buçuk gibi ofise gelir.
- Johnston bled to death before help arrived.
- Yardım gelmeden önce Johnston kan kaybından öldü.
- Please clean up this room before everyone arrives.
- Lütfen herkes gelmeden önce bu odayı temizle.
- Let us know when you'll arrive.
- Ne zaman geleceğini bize haber ver.
- What time do you think Tom will arrive?
- Tom'un saat kaçta geleceğini düşünüyorsun?
- Tom arrived here thirty minutes early.
- Tom buraya otuz dakika erken geldi.
- My parents had left before I arrived.
- Annem ve babam ben gelmeden önce ayrılmıştı.
- Tom will arrive around noon.
- Tom öğlen civarında gelecek.
- That's why I wasn't able to arrive yesterday.
- Bu yüzden dün gelemedim.
- Tom should arrive in a few minutes.
- Tom'un birkaç dakika içinde gelmesi gerekir.
- We haven't been able to find out when the shipment will arrive.
- Sevkiyatın ne zaman geleceğini öğrenemedik.
- Tom arrives at his office at around 8 o'clock.
- Tom saat 8 civarında ofisine gelir.
- When I arrived, they quickly cleared out of the house.
- Ben geldiğimde, hemen evi boşalttılar.
- The train has already arrived.
- Tren çoktan geldi.
- I almost always arrive on time or a few minutes early.
- Neredeyse hep zamanında veya birkaç dakika erken geliyorum.
- I arrived two weeks ago.
- Ben iki hafta önce geldim.
- They left before we arrived.
- Onlar biz gelmeden önce gittiler.
- Unfortunately, the ambulance arrived too late.
- Ne yazık ki ambulans çok geç geldi.
- Tom promised he would tell us as soon as Mary arrived.
- Tom Mary gelir gelmez bize söyleyeceğine söz verdi.
- You arrived three days ago.
- Üç gün önce geldiniz.
- I'll arrive on October twentieth.
- 20 Ekimde geleceğim.
- You will be notified when your order has arrived.
- Sipariş geldiği zaman size bildirilecektir.
- Tom arrived very early.
- Tom çok erken geldi.
- Tom arrived exhausted.
- Tom yorgun argın geldi.
- At what time are you going to arrive in Paris for the meeting?
- Toplantı için Paris'e saat kaçta geleceksin?
- I suppose Tom told you what time he plans to arrive.
- Sanırım Tom sana ne zaman gelmeyi planladığını söyledi.
- No ship could arrive in Cuba.
- Küba'ya hiçbir gemi gelemezdi.
- The mail arrives before noon.
- Posta öğleden önce gelir.
- We arrived two days ago.
- İki gün önce geldik.
- Layla arrived at Sami's house for one of her regular visits.
- Leyla düzenli ziyaretlerinden biri için Sami'nin evine geldi.
- Tom was the first to arrive and the last to leave.
- Tom ilk gelen ve son gidendi.
- Tom will arrive within an hour.
- Tom bir saat içinde gelecek.
- Was Tom here when you arrived?
- Siz geldiğinizde Tom burada mıydı?
- They'll arrive tonight.
- Bu gece gelecekler.
- Tom and Mary arrived separately.
- Tom ve Mary ayrı ayrı geldi.
- When did you arrive here?
- Ne zaman buraya geldiniz?
- Tom has finally arrived.
- Tom nihayet geldi.
- I don't know when it will arrive.
- Onun ne zaman geleceğini bilmiyorum.
- At times the train doesn't arrive on time.
- Bazen tren zamanında gelmiyor.
- Tom asked me who had arrived first.
- Tom bana kimin önce geldiğini sordu.
- She cleaned her room before her guests arrived.
- Misafirleri gelmeden önce odasını temizledi.
- By the time I arrived, he had already left.
- Ben geldiğimde o çoktan gitmişti.
- We arrived at a Tuareg village.
- Bir Tuareg köyüne geldik.
- The train arrived on schedule.
- Tren zamanında geldi.
- Has he arrived yet?
- Daha gelmedi mi?
- Your letter has just arrived.
- Mektubun yeni geldi.
- I arrived too early.
- Çok erken geldim.
- Tom was the last one to arrive this morning.
- Tom bu sabah gelen son kişiydi.
- Tom is due to arrive tomorrow.
- Tom'un yarın gelmesi bekleniyor.
- Tom arrived thirty minutes ago.
- Tom otuz dakika önce geldi.
- I met him on the day I arrived here.
- Onunla buraya geldiğimde tanıştım.
- Tom has no idea when Mary will arrive.
- Tom'un Mary'nin ne zaman geleceği hakkında hiçbir fikri yok.
- The taxi arrived in good time.
- Taksi tam zamanında geldi.
- Did Tom say when he'd arrive?
- Tom ne zaman geleceğini söyledi mi?
- Tom is supposed to arrive today.
- Tom'un bugün gelmesi gerekiyor.
- From the moment he arrived, everything changed.
- Onun geldiği andan itibaren her şey değişti.
- I arrived there too early.
- Oraya çok erken geldim.
- Write me when you arrive.
- Geldiğinde bana yaz.
- We could've saved Tom if we'd arrived just a few minutes earlier.
- Birkaç dakika erken gelseydik Tom'u kurtarabilirdik.
- She asked me who had arrived first.
- Bana kimin önce geldiğini sordu.
- Please clean up this room before everyone arrives.
- Lütfen herkes gelmeden önce bu odayı temizleyin.
- I was asleep when Mark arrived.
- Mark geldiğinde uyuyordum.
- She almost always arrives late.
- O hemen hemen her zaman geç gelir.
- He didn't arrive until the concert was over.
- Konser bitene kadar gelmedi.
- I arrived here a few minutes before you.
- Buraya sizden birkaç dakika önce geldim.
- Tom arrived exhausted.
- Tom çok yorgun geldi.
- I arrived on time.
- Zamanında geldim.
- Cool Autumn arrived.
- Serin sonbahar geldi.
- Your telegram arrived just as I was about to telephone you.
- Tam sana telefon etmek üzereyken senin telgrafın geldi.
- Let's leave as soon as Tom arrives.
- Tom gelir gelmez gidelim.
- Up to now, only five guests have arrived.
- Şimdiye kadar sadece beş misafir geldi.
- He arrived earlier than usual.
- O, her zamankinden daha erken geldi.
- Tom knew Mary would arrive late.
- Tom Mary'nin geç geleceğini biliyordu.
- This letter arrived while you were out.
- Bu mektup sen yokken geldi.
- Has the evening paper arrived yet?
- Akşam gazetesi daha gelmedi mi?
- Sami was preparing to flee when the police arrived.
- Polis geldiğinde Sami kaçmaya hazırlanıyordu.
- Tom and Mary arrived to Boston early in the afternoon.
- Tom ve Mary öğleden sonra erkenden Boston'a geldi.
- He arrived at the hotel.
- Otele geldi.
- When did you arrive?
- Ne zaman geldiniz?
- I find it strange that she hasn't arrived yet.
- Onun henüz gelmemesini garip buluyorum.
- George Washington arrived the day before.
- George Washington bir gün önce geldi.
- Tom arrived yesterday.
- Tom dün geldi.
- The courier just arrived.
- Kurye az önce geldi.
- From now on, I want a hot cup of coffee on my desk when I arrive at the office.
- Bundan sonra, ofise geldiğimde masamda sıcak bir fincan kahve istiyorum.
- An ambulance arrived immediately.
- Hemen bir ambulans geldi.
- Tom arrived at school ten minutes late today.
- Tom, bugün okula on dakika geç geldi.
- Tom wasn't the first one to arrive.
- Gelen ilk kişi Tom değildi.
- I don't know exactly when he will arrive.
- Tam olarak ne zaman geleceğini bilmiyorum.
- I arrive between noon and two o'clock.
- Öğlenle saat iki arasında gelirim.
- At times the train doesn't arrive on time.
- Bazen tren zamanında gelmez.
- The bus arrived ten minutes late.
- Otobüs, on dakika geç geldi.
- Tom assumed that Mary would have the work finished by the time he arrived.
- Tom, Mary'nin kendisi gelene kadar işi bitirmiş olacağını varsaydı.
- Please arrive a bit later next time.
- Lütfen bir dahaki sefere biraz daha geç gel.
- He arrived as soon as he could.
- O en kısa sürede geldi.
- What time does Flight 123 from Tokyo arrive?
- Tokyo'dan gelen 123 nolu uçak saat kaçta gelecek?
- A detective arrived upon the scene of the crime.
- Olay yerine bir dedektif geldi.
- Tom and Mary have just arrived.
- Tom ve Mary az önce geldiler.
- Heroes always arrive late.
- Kahramanlar her zaman geç gelir.
- Tom wasn't the last person to arrive.
- Tom gelen son kişi değildi.
- When will the next train arrive?
- Bir sonraki tren ne zaman gelecek?
- Tom has just arrived at Mary's apartment.
- Tom az önce Mary'nin dairesine geldi.
- Tom arrived on a boat.
- Tom teknede geldi.
- Tom let Mary know that he had arrived.
- Tom Mary'ye geldiğini haber verdi.
- I thought the plan was to arrive early.
- Planın erken gelmek olduğunu sanıyordum.
- The thieves fled when the police arrived.
- Polis geldiğinde hırsızlar kaçtı.
- Paramedics arrived on the scene within minutes.
- Sağlık görevlileri birkaç dakika içinde olay yerine geldi.
- He arrived with a pretty girl on his arm.
- Kolunda güzel bir kızla geldi.
- The new furniture arrived today.
- Yeni mobilya bugün geldi.
- Tom arrived a day sooner than we expected.
- Tom beklediğimizden bir gün önce geldi.
- Both of them arrived at the same moment.
- İkisi de aynı anda geldi.
- An ambulance arrived immediately.
- Derhal bir ambulans geldi.
- The riot police arrived on the scene.
- Çevik kuvvet olay yerine geldi.
- Our ancestors arrived in this country 150 years ago.
- Atalarımız bu ülkeye 150 yıl önce geldi.
- Mary didn't arrive at the agreed-upon time.
- Mary kararlaştırdığımız saatte gelmedi.
- From the moment he arrived, everything changed.
- Geldiği andan itibaren her şey değişti.
- The new phone book has arrived!
- Yeni telefon rehberi geldi!
- The train arrived at the right time at the train station.
- Tren, tren istasyonuna doğru zamanda geldi.
- What time do you arrive home?
- Ne zaman eve geliyorsun?
- I don't know when it will arrive.
- Ne zaman geleceğini bilmiyorum.
- He arrived at school exactly on time.
- Okula tam zamanında geldi.
- He arrived safely.
- Sağ salim geldi.
- Tom arrived too late.
- Tom çok geç geldi.
- Do you really expect Tom to arrive on time?
- Gerçekten Tom'un zamanında gelmesini bekliyor musun?
- Food finally arrived on the table.
- Yemek sonunda masaya geldi.
- She arrived at the town last Monday.
- Geçen pazartesi kasabaya geldi.
- Tom was ready to go when I arrived.
- Ben geldiğimde Tom gitmeye hazırdı.
- He will arrive on the afternoon of the 5th.
- Ayın 5'inde öğleden sonra gelecek.
- The wounded arrived by ambulance.
- Yaralılar ambulansla geldiler.
- Tom arrived home soaking wet.
- Tom eve sırılsıklam geldi.
- It's always a good idea to arrive a few minutes early.
- Birkaç dakika erken gelmek her zaman iyi bir fikirdir.
- Which train will you arrive on?
- Hangi trenle geleceksin?
- I hope they arrive soon.
- Onların yakında gelmelerini umuyorum.
- Tom arrived three hours late.
- Tom üç saat geç geldi.
- I'd like to know if they have arrived.
- Geldiler mi bilmek istiyorum.
- Tom arrived early.
- Tom erken geldi.
- She arrived just as I was leaving.
- Tam ben çıkarken o geldi.
- When do you think Tom is going to arrive?
- Tom'un ne zaman geleceğini düşünüyorsun?
- Not even Tom knew when Mary was going to arrive.
- Tom bile Mary'nin ne zaman geleceğini bilmiyordu.
- The train did not arrive on time.
- Tren zamanında gelmedi.
- Tom might arrive a couple of hours before Mary does.
- Tom, Mary'den birkaç saat önce gelebilir.
- When Marcus arrived, I was sleeping.
- Marcus geldiğinde uyuyordum.
- Tom arrived a week ago.
- Tom bir hafta önce geldi.
- The ambulance arrived soon after we called.
- Ambulans, aramamızın hemen ardından geldi.
- Tom had died by the time the paramedics arrived.
- Sağlık görevlileri geldiğinde Tom ölmüştü.
- Tom arrived eight days ago.
- Tom sekiz gün önce geldi.
- I've just arrived at the airport.
- Havaalanına yeni geldim.
- He was being beaten when I arrived.
- Ben geldiğimde dövülüyordu.
- We have arrived.
- Biz geldik.
- Tom didn't arrive until the concert was over.
- Tom konser bitene kadar gelmedi.
- The injured man lay in the street before the police arrived.
- Yaralı adam polis gelmeden önce sokakta yatıyordu.
- I'll let you know when she arrives.
- Geldiğinde size haber veririm.
- They arrived separately.
- Ayrı ayrı geldiler.
- Tom is already here, but Bill haven't arrived yet.
- Tom çoktan geldi ama Bill henüz gelmedi.
- He has stayed here since he arrived from Canada.
- Kanada'dan geldiğinden beri burada kalıyor.
- I arrived home early.
- Eve erken geldim.
- Layla was dead when the ambulance arrived.
- Ambulans geldiğinde Layla ölmüştü.
- I always arrive a little ahead of time.
- Her zaman vaktinden biraz önce gelirim.
- We waited for a long time, but you didn't arrive.
- Uzun süre bekledik ama gelmedin.
- I arrived three days ago.
- Ben üç gün önce geldim.
- Tom arrived at just the right time.
- Tom tam zamanında geldi.
- The taxi arrived late.
- Taksi geç geldi.
- When did your family arrive in Boston?
- Ailen Boston'a ne zaman geldi?
- Tom arrived unexpectedly from Boston.
- Tom Boston'dan beklenmedik bir şekilde geldi.
- Try to hold on until a rescue team arrives.
- İlk yardım ekibi gelinceye kadar dayanmaya çalış.
- Tom has been a nervous wreck ever since we arrived.
- Geldiğimizden beri Tom'un sinirleri bozuldu.
- The doctor arrived in time to save her.
- Doktor onu kurtarmak için zamanında geldi.
- She arrived home two and a half days later.
- O, iki buçuk gün sonra eve geldi.
- He will arrive on June 24th.
- Haziran'ın 24'ünde gelecek.
- He arrived here last night.
- O, buraya dün gece geldi.
- I arrived late.
- Geç geldim.
- Tom arrived first.
- Tom ilk geldi.
- I want to know when my baggage is going to arrive.
- Bagajımın ne zaman geleceğini merak ediyorum.
- Tom was just about to leave as I arrived.
- Ben geldiğimde Tom tam ayrılmak üzereydi.
- I'm going to arrive around noon.
- Öğlen gibi geleceğim.
- The day we arrived was a holiday.
- Geldiğimiz gün tatildi.
- I arrived in time.
- Ben zamanında geldim.
- Tom probably won't be the first one to arrive.
- Tom muhtemelen gelen ilk kişi olmayacak.
- When will you arrive?
- Ne zaman geleceksin?
- The bus arrived exactly at 8 a.m.
- Otobüs sabah saat tam sekizde geldi.
- Winter will arrive soon enough.
- Kış yakında gelecek.
- I'll arrive soon.
- Yakında geleceğim.
- Don't arrive late at the railroad station.
- Demiryolu istasyonuna geç gelme.
- He arrived in the middle of the party.
- O, partinin ortasında geldi.
- Tom will probably arrive soon.
- Tom muhtemelen yakında gelecektir.
- I thought you wanted to wait until Tom arrived.
- Tom gelinceye kadar beklemek istediğini düşündüm.
- Peter arrived from the city yesterday.
- Peter dün şehirden geldi.
- We arrived yesterday afternoon by train.
- Dün öğleden sonra trenle geldik.
- You had better not start until they arrive.
- Onlar gelinceye kadar başlamasan iyi olur.
- The bus arrived exactly at 8 a.m.
- Otobüs tam olarak sabah 8'de geldi.
- He arrived from Australia a year ago.
- Avustralya'dan bir yıl önce geldi.
- When did Tom arrive?
- Tom ne zaman geldi?
- Did Tom arrive on time?
- Tom zamanında geldi mi?
- Tom will arrive around noon.
- Tom öğlen gibi gelecek.
- Tom had no way of knowing when Mary would arrive.
- Tom'un Mary'nin ne zaman geleceğini bilmesine imkân yoktu.
- They arrived too soon.
- Çok erken geldiler.
- Help finally arrived.
- Yardım nihayet geldi.
- The train finally arrived.
- Tren sonunda geldi.
- He arrived all wet from the rain.
- O yağmur nedeniyle tamamen ıslanmış geldi.
- The train will arrive at ten o'clock.
- Tren, saat onda gelecek.
- Tom arrived ahead of Mary.
- Tom, Mary'den önce geldi.
- I don't doubt that Tom will arrive on time.
- Tom'un vaktinde geleceğinden şüphem yok.
- I didn't arrive until it was already too late.
- Zaten çok geç oluncaya kadar gelmedim.
- I'll write you when I arrive.
- Geldiğimde sana yazarım.
- She almost always arrives late.
- Neredeyse her zaman geç geliyor.
- From now on, try to arrive on time.
- Şu andan itibaren, zamanında gelmeye çalışın.
- Tom was eating dinner when Mary arrived.
- Mary geldiğinde Tom akşam yemeğini yiyordu.
- Tom and I arrived first.
- Tom ve ben önce geldik.
- He was the first to arrive.
- İlk gelen oydu.
- Tom arrived minutes later.
- Tom dakikalar sonra geldi.
- The train is about to arrive.
- Tren gelmek üzere.
- Has the evening paper arrived yet?
- Henüz akşam gazetesi geldi mi?
- The truck arrived, loaded with gold.
- Kamyon altın yüklü olarak geldi.
- You arrived on time.
- Zamanında geldin.
- The police will soon arrive at the scene of the crime.
- Polis birazdan olay yerine gelecek.
- Tom arrived just this morning.
- Tom bu sabah geldi.
- The train arrived on time.
- Tren zamanında geldi.
- He ought to have arrived here.
- Buraya gelmiş olması gerekirdi.
- Sami arrived at Layla's house.
- Sami, Layla'nın evine geldi.
- He arrived after I had left.
- Ben ayrıldıktan sonra o geldi.
- It's your fault that we arrived late.
- Bizim geç gelmemiz senin hatan.
- All we can do is wait for the police to arrive.
- Bütün yapabileceğimiz polislerin gelmesini beklemektir.
- Tom arrived in time for the meeting.
- Tom toplantı için zamanında geldi.
- Summer has arrived at last.
- Sonunda yaz geldi.
- She was preparing the dinner when Gilles arrived.
- Gilles geldiğinde akşam yemeğini hazırlıyordu.
- At last I finally arrived too.
- Sonunda ben de geldim.
- Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
- Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
- Tom arrived this morning.
- Tom bu sabah geldi.
- About sixty men from the tribe quickly arrived riding horses.
- Kabileden yaklaşık altmış adam hızla atlara binerek geldi.
- Tell my father that I've arrived.
- Geldiğimi babama söyle.
- The train arrives at platform number 5.
- Tren, 5 numaralı platforma geliyor.
- Tom arrived on time.
- Tom zamanında geldi.
- What time did Tom arrive?
- Tom saat kaçta geldi?
- As soon as he arrived at the airport, he phoned his office.
- Havaalanına gelir gelmez ofisini aradı.
- Our train arrived on time.
- Trenimiz zamanında geldi.
- Were Tom and Mary here when you arrived?
- Sen geldiğinde Tom ve Mary burada mıydı?
- My luggage hasn't arrived yet.
- Benim bagajım henüz gelmedi.
- I don't believe he always arrives late.
- Onun her zaman geç geldiğine inanmıyorum.
- Please call me as soon as possible when you arrive in London.
- Londra'ya geldiğinde lütfen beni mümkün olduğunca çabuk ara.
- I know Tom is going to try to arrive on time.
- Tom'un zamanında gelmeye çalışacağını biliyorum.
- He will arrive on the afternoon of the 5th.
- Beşinci günün öğleden sonrasında gelecek.
- Hasn't Kate arrived yet?
- Kate hala gelmedi mi?
- They won't have arrived yet.
- Henüz gelmemişlerdir.
- Betty was the last to arrive.
- En son Betty geldi.
- Fadil arrived at 9 pm.
- Fadıl akşam saat 9'da geldi.
- She finally arrived!
- Sonunda geldi!
- Let's wait for Tom to arrive.
- Tom'un gelmesini bekleyelim.
- Tom has pestered me with his attentiveness ever since I arrived.
- Tom geldiğimden beri ilgisiyle beni rahatsız ediyor.
- He arrived here safely yesterday.
- Dün sağ salim buraya geldi.
- Send me a letter when you arrive.
- Geldiğinde bana bir mektup gönder.
- We're the last ones to arrive.
- Son gelenler biziz.
- He will arrive on June 24.
- Haziran'ın 24'ünde gelecek.
- Tom arrived ten minutes ago, but I haven't yet seen him.
- Tom on dakika önce geldi ama henüz onu görmedim.
- She always arrived too early.
- Her zaman çok erken gelirdi.
- Tom arrived on a boat.
- Tom bir tekneyle geldi.
- They arrived at an awkward time.
- Uygunsuz bir zamanda geldiler.
- We always arrive late.
- Biz her zaman geç geliriz.
- Tom arrived by car.
- Tom araba ile geldi.
- Sami arrived at Layla's apartment.
- Sami, Layla'nın dairesine geldi.
- John arrives home after five every day.
- John her gün beşten sonra eve gelir.
- We're the first ones to arrive.
- İlk gelenler biziz.
- He arrived in time for the meeting.
- Toplantı için vaktinde geldi.
- We seem to have arrived a few minutes early.
- Birkaç dakika erken gelmişiz gibi görünüyoruz.
- You needed to arrive earlier.
- Daha erken gelmen gerekiyordu.
- I arrived last.
- En son ben geldim.
- We will call you when your package arrives.
- Koliniz geldiğinde sizi arayacağız.
- You can't be here when Tom arrives.
- Tom geldiğinde burada olamazsın.
- What time do you think Tom will arrive?
- Sence Tom ne zaman gelir?
- Tom didn't arrive at the agreed-upon time.
- Tom kararlaştırılan zamanda gelmedi.
- Tom will probably be the first one to arrive.
- Tom muhtemelen ilk gelen kişi olacak.
- Except for John, they all arrived.
- John hariç, onların hepsi geldi.
- I arrived this afternoon.
- Bu öğleden sonra geldim.
- Tom arrived just in time for dinner.
- Tom akşam yemeği için tam zamanında geldi.
- We've arrived pretty quickly, haven't we?
- Çok çabuk geldik değil mi?
- She was playing the piano when the guests arrived.
- Misafirler geldiğinde piyano çalıyordu.
- The goods arrived in good condition.
- Mallar iyi durumda geldi.
- I don't know when he will arrive.
- Ne zaman geleceğini bilmiyorum.
- I wonder whether or not the plane will arrive on time.
- Uçağın zamanında gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.
- Tom let Mary know that he had arrived.
- Tom, Mary'ye geldiğini bildirdi.
- The train hasn't arrived yet.
- Tren henüz gelmedi.
- Sami arrived almost immediately.
- Sami neredeyse hemen geldi.
- The airplane arrives at 8.
- Uçak saat 8'de geliyor.
- You arrived too early.
- Çok erken geldin.
- Will they arrive here tomorrow?
- Yarın buraya mı geliyorlar?
- Has your father arrived yet?
- Baban daha gelmedi mi?
- She longs for her husband to arrive.
- Kocasının gelmesini dört gözle bekliyor.
- I hope that Tom will arrive soon.
- Umarım Tom yakında gelir.
- Has it arrived?
- O geldi mi?
- The chair hasn't arrived yet.
- Sandalye henüz gelmedi.
- We arrived first.
- Önce biz geldik.
- When do you arrive?
- Ne zaman geliyorsunuz?
- Let's ask Tom when he thinks he'll arrive.
- Tom'a ne zaman geleceğini soralım.
- He should have arrived before noon.
- Onun öğleden önce gelmesi gerekirdi.
- He should have arrived by this time.
- Bu zamana kadar gelmeliydiler.
- He arrived as soon as he could.
- Olabildiğince çabuk geldi.
- I thought you'd never arrive.
- Hiç gelmeyeceksin sanmıştım.
- The train has not arrived yet.
- Tren henüz gelmedi.
- By now, she should have arrived.
- Şimdiye kadar gelmiş olmalıydı.
- I'll stay here until he arrives.
- O gelene kadar ben burada kalacağım.
- I arrived on Monday.
- Pazartesi günü geldim.
- The package arrived three hours ago.
- Paket üç saat önce geldi.
- I arrived to the party, but as soon as I finished the meal, I left.
- Partiye geldim ama yemeği bitirir bitirmez ayrıldım.
- He will arrive sooner or later.
- O, er geç gelecektir.
- How long did it take for the ambulance to arrive?
- Ambulansın gelmesi ne kadar sürdü?
- Tom doesn't doubt that Mary will arrive on time.
- Tom'un Mary'nin zamanında geleceğinden şüphesi yok.
- You are the first to arrive.
- Sen buraya ilk gelensin.
- We have been waiting for hours for you to arrive.
- Saatlerdir sizin gelmenizi bekliyoruz.
- Tom didn't know for certain when Mary was going to arrive.
- Tom Mary'nin ne zaman geleceğini kesin olarak bilmiyordu.
- I'll try my best to arrive early.
- Erken gelmek için elimden geleni yapacağım.
- Tom wasn't here when I arrived.
- Ben geldiğimde Tom burada değildi.
- Yanis hasn't arrived yet.
- Yanis henüz gelmedi.
- We'll contact you by phone as soon as we arrive.
- Gelir gelmez sizinle telefonla irtibata geçeceğiz.
- How long had you been waiting when we arrived?
- Biz geldiğimizde ne kadar zamandır bekliyordunuz?
- I arrived later than usual.
- Her zamankinden daha geç geldim.
- I want to be notified the moment Tom arrives.
- Tom gelir gelmez haberdar edilmek istiyorum.
- The others will arrive in a few minutes.
- Diğerleri birkaç dakika içinde gelecek.
- I arrived home just as my parents were leaving.
- Eve tam ailem çıkarken geldim.
- I consider life an inn where I have to wait until the stagecoach of the abyss arrives.
- Hayatı, cehennem arabası gelene kadar beklemem gereken bir han olarak görüyorum.
- The ambulance arrived soon after we called.
- Ambulans, biz çağırdıktan kısa süre sonra geldi.
- Tom arrived after Mary had already left.
- Mary gittikten sonra Tom geldi.
- What ship did you arrive on?
- Hangi gemiyle geldiniz?
- Tom asked me who had arrived first.
- Tom bana ilk kimin geldiğini sordu.
- When I arrived, Tom was already drunk.
- Ben geldiğimde Tom çoktan sarhoş olmuştu.
- I promise you I'll stay with you until your father arrives.
- Baban gelene kadar seninle kalacağıma söz veriyorum.
- Tom didn't arrive until the meeting was over.
- Tom toplantı bitene kadar gelmedi.
- The teacher I wrote to you about has not yet arrived.
- Sana yazımda bahsettiğim öğretmen henüz gelmedi.
- Tom was the last one to arrive.
- Tom gelecek son kişiydi.
- Tom had no way of knowing when Mary would arrive.
- Tom'un, Mary'nin ne zaman geleceğini bilmesine imkân yoktu.
- Dan arrived at Linda's apartment.
- Dan, Linda'nın dairesine geldi.
- Due to the storm, he didn't arrive.
- Fırtına nedeniyle, o gelmedi.
- Sami has just arrived.
- Sami henüz geldi.
- Tom had arrived earlier than Mary.
- Tom, Mary'den daha önce gelmişti.
- If he should arrive late, you may start the conference without him.
- Eğer geç gelirse, konferansa onsuz başlayabilirsiniz.
- No one expected Tom to arrive on time.
- Kimse Tom'un zamanında gelmesini beklemiyordu.
- I'll arrive on October twentieth.
- Yirmi Ekim'de geleceğim.
- They arrived too soon.
- Onlar çok kısa sürede geldi.
- He should have arrived by now.
- Şimdiye kadar gelmiş olmalıydı.
- Tom stayed with me until the ambulance arrived.
- Tom ambulans gelene kadar benimle kaldı.
- Tom arrived later than usual.
- Tom her zamankinden daha geç geldi.
- Tom arrived a day sooner than we expected.
- Tom beklediğimizden bir gün daha erken geldi.
- Give him this message the moment he arrives.
- Geldiği an ona bu mesajı ver.
- She arrived late as usual.
- O her zamanki gibi geç geldi.
- The cargo ship arrived four hours early.
- Kargo gemisi dört saat erken geldi.
- Our train arrived late.
- Trenimiz geç geldi.
- Just when I was about to phone her, a letter arrived from her.
- Tam onu aramak üzereyken, ondan bir mektup geldi.
- I don't want to arrive all sweaty at work.
- İşyerine ter içinde gelmek istemiyorum.
- I think the bus will arrive soon.
- Sanırım otobüs yakında gelecek.
- Tom didn't arrive until it was already too late.
- Tom çok geç olana kadar gelmedi.
- Help finally arrived.
- Yardım sonunda geldi.
- All we can do is wait for the police to arrive.
- Tek yapabileceğimiz polisin gelmesini beklemek.
- Was Tom here when you arrived?
- Geldiğinizde Tom burada mıydı?
- I know that he arrived yesterday.
- Onun dün geldiğini biliyorum.
- Sami arrived.
- Sami geldi.
- I want to know when my baggage is going to arrive.
- Bagajımın ne zaman geleceğini bilmek istiyorum.
- The moment of truth has arrived.
- Gerçeğin anı geldi.
- She always arrives early.
- Her zaman erken gelir.
- What time do you think you'll arrive?
- Sence sen ne zaman gelirsin?
- He arrived late as usual.
- Her zamanki gibi geç geldi.
- Tom arrived very late.
- Tom çok geç geldi.
- He let me know that he had arrived.
- Geldiğini bana haber verdi.
- Thanks for having arrived so early.
- Bu kadar erken geldiğiniz için teşekkürler.
- When spring arrives the days will get longer.
- Bahar geldiğinde günler uzayacak.
- It's about time for the guests to arrive.
- Yaklaşık olarak misafirlerin gelme zamanı.
- Please arrive a bit later next time.
- Lütfen bir dahaki sefere biraz daha geç gelin.
- He arrived in time.
- O zamanında geldi.
- I didn't want to risk missing the train, so I arrived at the station an hour early.
- Treni kaçırma riskini almak istemedim, bu yüzden istasyona bir saat erken geldim.
- The police arrived on the scene.
- Polis olay yerine geldi.
- I arrived here just now.
- Az önce buraya geldim.
- Tom wasn't the first one to arrive.
- İlk gelen Tom değildi.
- Tom arrived at the party after Mary did.
- Tom, Mary geldikten sonra partiye geldi.
- We arrived three days ago.
- Biz üç gün önce geldik.
- At last, the day has arrived for us to act.
- Sonunda, harekete geçeceğimiz gün geldi.
- Thank God they finally arrived.
- Tanrıya şükür sonunda geldiler.
- The plane arrived exactly at nine.
- Uçak tam dokuzda geldi.
- When did Tom arrive in Australia?
- Tom Avustralya'ya ne zaman geldi?
- We've just arrived.
- Az önce geldik.
- As soon as he arrives, I'll tell him.
- O gelir gelmez ona söylerim.
- Tom arrived at the party with Mary.
- Tom Mary ile partiye geldi.
- Once Tom arrives, we can start.
- Tom gelince başlayabiliriz.
- I would like to arrive.
- Ben gelmek istiyorum.
- Grace hasn't arrived yet.
- Grace henüz gelmedi.
- Tom arrived here before the rest of us.
- Tom buraya hepimizden önce geldi.
- He lay in agony until the doctor arrived.
- Doktor gelinceye kadar acı içinde yattı.
- The goods arrived yesterday.
- Mallar dün geldi.
- The train arrived right on time.
- Tren tam zamanında geldi.
- I hope that Mary will arrive soon.
- Mary'nin yakında geleceğini umuyorum.
- Tom never arrives on time.
- Tom asla zamanında gelmez.
- The plane will arrive at three.
- Uçak saat üçte gelecek.
- When does Tom arrive?
- Tom ne zaman gelecek?
- You arrived just in time.
- Tam zamanında geldin.
- They will arrive a week from today.
- Bugünden bir hafta sonra gelecekler.
- Neither Tom nor Mary has arrived.
- Ne Tom ne de Mary geldi.
- Sami arrived for his visitation day.
- Sami ziyaret günü için geldi.
- She arrived home two and a half days later.
- Eve iki buçuk gün sonra geldi.
- Try to hold on until a rescue team arrives.
- Bir kurtarma ekibi gelene kadar dayanmaya çalışın.
- He arrived at the age of 40.
- Kırk yaşına geldi.
- Tom was the last one to arrive here.
- Tom buraya gelen son kişiydi.
- The letter has just arrived.
- Mektup az önce geldi.
- I was just about to leave when Tom arrived.
- Tom geldiğinde ben de gitmek üzereydim.
- Has he finally arrived?
- Nihayet geldi mi?
- I was just about to leave when Tom arrived.
- Tom geldiğinde ayrılmak üzereydim.
- She longs for her husband to arrive.
- Kocasının gelmesini özlemle bekliyor.
- Tom might arrive a couple of hours before Mary does.
- Tom Mary gelmeden birkaç saat önce gelebilir.
- Tom was the first to arrive.
- İlk gelen Tom'du.
- They must have arrived home by this time.
- Onlar bu zamana kadar eve gelmiş olmalıdır.
- Tom has been a nervous wreck ever since we arrived.
- Biz geldiğimizden beri Tom'un sinirleri bozuldu.
- We waited for hours before help arrived.
- Yardım gelmeden saatlerce bekledik.
- Almost everyone arrived on time.
- Hemen hemen herkes zamanında geldi.
- Tom probably won't be the first one to arrive.
- Muhtemelen ilk gelen Tom olmayacak.
- I hope that Mary will arrive soon.
- Umarım Mary yakında gelir.
- Important guests arrive tomorrow.
- Yarın önemli konuklar gelecek.
- Just when I was about to phone her, a letter arrived from her.
- Ben ona telefon etmek üzereyken, ondan bir mektup geldi.
- Tom wasn't the last one to arrive.
- Tom gelen son kişi değildi.
- The bus finally arrived.
- Otobüs sonunda geldi.
- He arrived rather late.
- Oldukça geç geldi.
- He didn't arrive until the concert was over.
- O, konser bitinceye kadar gelmedi.
- Tom told Mary that everybody except John had already arrived.
- Tom Mary'ye John hariç herkesin çoktan geldiğini söyledi.
- Tom and Mary haven't arrived yet.
- Tom ve Mary daha gelmediler.
- I've just arrived from Paris.
- Paris'ten yeni geldim.
- When will Tom arrive?
- Tom ne zaman gelecek?
- I'll try to arrive early.
- Erken gelmeye çalışacağım.
- Tom always arrives early.
- Tom her zaman erken gelir.
- He arrived on time in spite of the rain.
- Yağmura rağmen zamanında geldi.
- Sami arrived there.
- Sami oraya geldi.
- She didn't arrive at the party, but nobody knows why.
- Partiye gelmedi ama kimse nedenini bilmiyor.
- I'll give him this message the moment he arrives.
- Geldiği an ona bu mesajı ileteceğim.
- He has arrived here now.
- O, şimdi buraya geldi.
- Today, I waited for a shorter amount of time than usual before he arrived.
- Bugün, o gelmeden önce her zamankinden daha kısa bir süre bekledim.
- Tom didn't arrive until the concert was over.
- Konser bitinceye kadar Tom gelmedi.
- Fadil arrived at his house at 9 pm.
- Fadıl akşam 9'da evine geldi.
- We arrived here fast, didn't we?
- Buraya hızlı geldik, değil mi?
- Tom was the first to arrive and the last to leave.
- Tom gelen ilk ve giden son kişiydi.
- I arrived first.
- İlk ben geldim.
- Has Tom arrived?
- Tom geldi mi?
- Tom died before the ambulance arrived.
- Tom ambulans gelmeden önce öldü.
- He arrived just this morning.
- O sadece bu sabah geldi.
- They arrived in the summer of 1847.
- 1847'nin Yazında geldiler.
- Tom was the first one to notice Mary had arrived.
- Mary'nin geldiğini ilk fark eden Tom oldu.
- Tom arrived at home early yesterday.
- Tom dün eve erken geldi.
- I will leave when he arrives.
- O geldiğinde ayrılırım.
- Tom has pestered me with his attentiveness ever since I arrived.
- Tom geldiğimden beri dikkatiyle beni rahatsız ediyor.
- I arrived yesterday.
- Dün geldim.
- Tom arrived there before Mary.
- Tom oraya Mary'den önce geldi.
- Fadil arrived at 9 pm.
- Fadıl akşam 9'da geldi.
- The ship arrived at the port on schedule.
- Gemi limana tam zamanında geldi.
- When will it arrive?
- Ne zaman gelecek?
- Tom arrived late at the station.
- Tom istasyona geç geldi.
- Sami was waiting for Layla to arrive home.
- Sami, Leyla'nın eve gelmesini bekliyordu.
- Has Flight 123 arrived?
- Uçuş 123 geldi mi?
- Hasn't Jim arrived yet?
- Jim hâlâ gelmedi mi?
- I don't know for certain when he will arrive.
- Onun ne zaman geleceğini kesin olarak bilmiyorum.
- Tom usually arrives home just in time for dinner.
- Tom genellikle akşam yemeği için eve tam zamanında gelir.
- I'll go with you when the end of the world arrives.
- Dünyanın sonu geldiğinde seninle gideceğim.
- They arrived here safely yesterday.
- Dün buraya güvenli bir şekilde geldiler.
- I arrived last night.
- Dün gece geldim.
- The bus will arrive at the station in fifteen minutes.
- Otobüs on beş dakika içinde istasyona gelecek.
- As soon as you arrive, he will make something to eat.
- Siz gelir gelmez, yiyecek bir şeyler hazırlayacak.
- The cavalry arrived yesterday.
- Süvariler dün geldi.
- Tom was at the bus stop ten minutes before the bus arrived.
- Tom otobüs gelmeden on dakika önce otobüs durağındaydı.
- What time do you arrive at work?
- İşe kaçta geliyorsun?
- Mary has arrived on time.
- Mary zamanında geldi.
- Tom arrived thirty minutes ago.
- Tom 30 dakika önce geldi.
- Tom arrived on Monday.
- Tom pazartesi günü geldi.
- When does No.4 bus arrive?
- Dört numaralı otobüs ne zaman geliyor?
- Tom was just about to leave as I arrived.
- Ben geldiğimde Tom gitmek üzereydi.
- The train was about to leave when I arrived at the station.
- Ben istasyona geldiğimde tren ayrılmak üzereydi.
- Tom will probably be the first one to arrive.
- Tom muhtemelen gelen ilk kişi olacak.
- Had I arrived earlier, I could have seen Kelly.
- Daha erken gelseydim, Kelly'yi görebilirdim.
- I just arrived from Great Britain.
- Büyük Britanya'dan yeni geldim.
- On what platform does the train from Lyon arrive?
- Tren Lyon'dan hangi peronda geliyor?
- Tom doesn't always arrive on time, but Mary usually does.
- Tom her zaman vaktinde gelmez fakat Mary genellikle gelir.
- I don't believe he always arrives late.
- Her zaman geç geldiğine inanmıyorum.
- We've arrived pretty quickly, haven't we?
- Çok çabuk geldik, değil mi?
- When did you arrive in Boston?
- Boston'a ne zaman geldin?
- He arrived by sea but left by air.
- Deniz yoluyla geldi ama hava yoluyla gitti.
- They arrived from England a week ago.
- Bir hafta önce İngiltere'den geldiler.
- Tom arrived in this prison in 1976.
- Tom bu hapishaneye 1976'da geldi.
- You needed to arrive earlier.
- Daha erken gelmeliydin.
- She arrived at school on time in spite of the snowstorm.
- Kar fırtınasına rağmen okula zamanında geldi.
- You've arrived too early.
- Çok erken geldin.
- He arrived half an hour late, so everyone was angry with him.
- Yarım saat geç geldi, bu yüzden herkes ona kızgındı.
- Tom arrived here last night.
- Tom buraya dün gece geldi.
- He arrived here safely yesterday.
- Dün buraya güvenli bir şekilde geldi.
- I'll let you know when she arrives.
- O geldiğinde sana bildireceğim.
- Layla was dead when the ambulance arrived.
- Leyla, ambulans geldiğinde ölmüştü.
- Minutes later, police arrived at my door.
- Dakikalar sonra polis kapıma geldi.
- She left here long before you arrived.
- Siz gelmeden çok önce buradan ayrıldı.
- Since the moment he arrived, everything changed.
- Onun geldiği andan itibaren her şey değişti.
- Eventually, an ambulance arrived.
- Sonunda bir ambulans geldi.
- The wounded arrived by ambulance.
- Yaralılar ambulansla geldi.
- I sure hope Tom arrives on time.
- Umarım Tom zamanında gelir.
- She waited for me until I arrived.
- Ben gelene kadar beni bekledi.
- I would like to arrive.
- Gelmek istiyorum.
- He arrives tomorrow in Paris.
- Yarın Paris'e geliyor.
- Everybody but John arrived.
- John'dan başka herkes geldi.
- You arrive soon, don't you?
- Sen yakında geliyorsun, değil mi?
- Tom arrived first.
- En önce Tom geldi.
- We seem to have arrived a few minutes early.
- Birkaç dakika erken geldik gibi görünüyor.
- I didn't arrive until the meeting was over.
- Toplantı bitene kadar gelmedim.
- Tom has finally arrived.
- Tom sonunda geldi.
- I'm going to arrive in Boston tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra Boston'a geleceğim.
- She didn't arrive at the party, but nobody knows why.
- O, partiye gelmedi ama hiç kimse nedenini bilmiyor.
- Sami arrived at the hotel.
- Sami otele geldi.
- When does No.4 bus arrive?
- 4 numaralı otobüs ne zaman geliyor?
- We arrived home late.
- Biz eve geç geldik.
- Dan was the first officer to arrive at the crime scene.
- Dan olay yerine gelen ilk polis memuruydu.
- She arrived just as I was leaving.
- O, tam ben çıkarken geldi.
- He arrived from Novgorod yesterday.
- O dün Novgorod'dan geldi.
- Tom was dead when the ambulance arrived.
- Ambulans geldiğinde Tom ölmüştü.
- I arrived just when Tom was leaving.
- Tom tam çıkarken geldim.
- No one arrived.
- Kimse gelmedi.
- Tom and I've just arrived.
- Tom ve ben yeni geldik.
- He finally arrived!
- Sonunda geldi!
- Tom was dead when the ambulance arrived.
- Tom, ambulans geldiğinde ölmüştü.
- The train will arrive on time.
- Tren zamanında gelecek.
- He arrived two days previously.
- İki gün önceden geldi.
- I have just arrived here.
- Buraya yeni geldim.
- They arrived one after another.
- Birbiri ardına geldiler.
- When does Tom expect us to arrive?
- Tom ne zaman gelmemizi bekliyor?
- We arrived yesterday afternoon by train.
- Biz trenle dün öğleden sonra geldik.
- They will arrive a week from today.
- Onlar bir hafta içinde gelecekler.
- The day of the picnic has arrived.
- Piknik günü geldi.
- Tom left before Mary arrived.
- Tom, Mary gelmeden önce ayrıldı.
- I try to always arrive at least five minutes ahead of time.
- Her zaman vaktinden en az beş dakika önce gelmeye çalışırım.
- I arrived too late and missed the train.
- Çok geç geldim ve treni kaçırdım.
- My flight arrived at 9 pm.
- Uçağım akşam 9'da geldi.
- How soon will Tom arrive?
- Tom ne kadar sonra gelecek?
- Has the shipment arrived yet?
- Kargo geldi mi?
- I hope that Tom will arrive soon.
- Tom'un yakında geleceğini umuyorum.
- I'll just wait here until Tom arrives.
- Tom gelene kadar burada bekleyeceğim.
- We have a few days before Tom arrives.
- Tom gelmeden önce birkaç günümüz var.
- He arrived earlier than usual.
- Daimakinden erken geldi.
- He'll arrive within an hour.
- Bir saat içinde gelecek.
- Dan escaped from jail just two months after he arrived there.
- Dan oraya geldikten sadece iki ay sonra hapisten kaçtı.
- Tom is still waiting for Mary to arrive.
- Tom hala Mary'nin gelmesini bekliyor.
- She arrived from Japan at the age of 10.
- Japonya'dan 10 yaşında geldi.
- Tom was already dead when the ambulance arrived.
- Ambulans geldiğinde Tom çoktan ölmüştü.
- I can't tell who will arrive first.
- Kimin önce geleceğini söyleyemem.
- I arrived just when Tom was leaving.
- Tam Tom giderken geldim.
- Tom arrived three days earlier than I expected.
- Tom beklediğimden üç gün daha erken geldi.
- She always arrives on time.
- Her zaman zamanında gelir.
- I will arrive on 23 May.
- 23 Mayıs'ta geleceğim.
- It was sunny when we arrived, but rainy when we left.
- Geldiğimizde hava güneşliydi ama gittiğimizde yağmurluydu.
- Let me explain why I arrived late.
- Neden geç geldiğimi açıklayayım.
- He died on the day his son arrived.
- Oğlunun geldiği gün ölmüş.
- Tom arrived with food and drinks.
- Tom yiyecek ve içeceklerle geldi.
- He arrived late.
- O geç geldi.
- Tom is already here, but Mary hasn't arrived yet.
- Tom çoktan geldi ama Mary henüz gelmedi.
- Have they arrived yet?
- Henüz gelmediler mi?
- I'm waiting for my friend to arrive.
- Arkadaşımın gelmesini bekliyorum.
- Figaro invited us to his wedding, but when we arrived everyone had already left.
- Figaro bizi düğününe davet etti ama geldiğimizde herkes çoktan ayrılmıştı.
- When spring arrives the days will get longer.
- İlkbahar geldiğinde günler daha da uzayacak.
- Tom waited until I arrived.
- Ben gelene kadar Tom bekledi.
- She will arrive around noon.
- Öğlen gibi gelecek.
- Francis arrived at Galeao at six.
- Francis saat altıda Galeao'ya geldi.
- Why did you arrive late again?
- Neden yine geç geldin?
- On account of the storm, he didn't arrive.
- O, fırtınadan dolayı gelmedi.
- Please send me a letter as soon as you arrive.
- Lütfen gelir gelmez bana bir mektup gönder.
- I will contact you as soon as I arrive.
- Gelir gelmez sizinle iletişim kuracağım.
- Layla probably arrived home before midnight.
- Layla muhtemelen gece yarısından önce eve geldi.
- We waited all afternoon for Tom to arrive.
- Bütün öğleden sonra Tom'un gelmesini bekledik.
- When does it arrive?
- Ne zaman gelecek?
- We have been waiting for hours for you to arrive.
- Saatlerdir gelmeni bekliyoruz.
- As soon as he arrives, I'll tell him.
- Gelir gelmez ona söyleyeceğim.
- He arrived just as I was leaving home.
- Tam ben evden çıkarken geldi.
- I have arrived at work.
- İşe geldim.
- The big day has arrived.
- Büyük gün geldi.
- Cars arrived there one after another.
- Arabalar birbiri ardına oraya geldi.
- Tom is likely to arrive soon.
- Tom muhtemelen yakında gelecek.
- I think we arrived earlier than we should have.
- Sanırım gelmemiz gerekenden daha erken geldik.
- How long do I have to wait for my order to arrive?
- Siparişimin gelmesi için daha ne kadar beklemem gerekiyor?
- He arrived at the station out of breath.
- İstasyona nefes nefese geldi.
- He should have arrived before noon.
- Öğleden önce gelmeliydi.
- Tom was eating dinner when Mary arrived.
- Mary geldiğinde Tom akşam yemeği yiyordu.
- I don't know when Tom is planning to arrive.
- Tom'un ne zaman gelmeyi planladığını bilmiyorum.
- Tom arrived late as usual.
- Tom her zamanki gibi geç geldi.
- He arrived very early this morning.
- Bu sabah çok erken geldi.
- As far as I know, he has not arrived yet.
- Bildiğim kadarıyla, henüz gelmedi.
- Layla was the first to arrive.
- İlk gelen Layla'ydı.
- He had just arrived.
- O az önce gelmişti.
- Tom and Mary arrived separately.
- Tom ve Mary ayrı ayrı geldiler.
- It was not long before he arrived.
- Gelmesi uzun sürmedi.
- Tom was the very last to arrive.
- Tom en son gelen oldu.
- He arrived too early.
- Çok erken geldi.
- Tom arrived in this prison in 1976.
- Tom 1976'da bu cezaevine geldi.
- The year 2014 has arrived.
- 2014 yılı geldi.
- Mary didn't arrive at the agreed-upon time.
- Mary kararlaştırılan zamanda gelmedi.
- Finally, she arrived!
- Nihayet, o geldi!
- Our guests have arrived.
- Misafirlerimiz geldi.
- By now, she should have arrived.
- Şimdiye kadar gelmiş olması gerekirdi.
- I had already left when they arrived.
- Onlar geldiğinde ben çoktan gitmiştim.
- Once Tom arrives, we can start.
- Tom gelir gelmez başlayabiliriz.
- I arrived home then I ate something.
- Eve geldim sonra bir şey yedim.
- Tom arrived at school earlier than usual this morning.
- Tom bu sabah her zamankinden daha erken okula geldi.
- When do you expect to arrive?
- Ne zaman gelmeyi düşünüyorsun?
- I arrived here yesterday.
- Buraya dün geldim.
- Since the moment he arrived, everything changed.
- Geldiği andan itibaren her şey değişti.
- The train arrived late because of the snowstorm.
- Tren kar fırtınası yüzünden geç geldi.
- We waited for hours before help arrived.
- Yardım gelene kadar saatlerce bekledik.
- How long had you been waiting when we arrived?
- Biz geldiğimizde ne kadar süredir bekliyordun?
- He's just arrived.
- O az önce geldi.
- He arrived with a trunk full of books.
- Bir sandık dolusu kitapla geldi.
- Tom and Mary were about to leave when John arrived.
- John geldiğinde Tom ve Mary gitmek üzereydi.
- When I arrived, it was raining.
- Geldiğimde yağmur yağıyordu.
- We always arrive late.
- Biz hep geç geliriz.
- I can't remember who arrived first.
- İlk önce kimin geldiğini hatırlayamıyorum.
- The bus will arrive within ten minutes.
- Otobüs, on dakika içinde gelecektir.
- Tom is going to arrive around noon.
- Tom öğlene doğru gelecek.
- Our ancestors arrived in this country 150 years ago.
- Atalarımız 150 yıl önce bu ülkeye geldi.
- He arrived in the middle of the party.
- Partinin ortasında geldi.
- The radio arrived to this country not long ago.
- Radyo bu ülkeye kısa bir süre önce geldi.
- At what time does the plane from Nice arrive?
- Nice uçağı saat kaçta geliyor?
- He never arrives on time.
- Hiç vaktinde gelmez.
- Tom arrived there after dark.
- Tom karanlıktan sonra oraya geldi.
- I want to be notified the moment Tom arrives.
- Tom geldiğinde haberdar olmak istiyorum.
- Layla arrived at Sami's house for one of her regular visits.
- Layla düzenli ziyaretlerinden biri için Sami'nin evine geldi.
- I shall not arrive until after two.
- İkiyi geçene kadar gelmeyeceğim.
- Due to the storm, he didn't arrive.
- Fırtına yüzünden gelemedi.
- Dan was the first to arrive.
- İlk gelen Dan oldu.
- He arrived here last night.
- Buraya dün gece geldi.
- When did Tom arrive in Australia?
- Tom ne zaman Avustralya'ya geldi?
- Tom arrives at his office at around 8 o'clock.
- Tom ofisine saat 8 civarında geldi.
- I remained until Tom arrived.
- Tom gelene kadar kaldım.
- Tom arrived in time.
- Tom tam zamanında geldi.
- Nancy never fails to arrive on time.
- Nancy'nin zamanında gelmediği olmaz.
- Tom and I have arrived.
- Tom ve ben geldik.
- Tom is going to arrive tomorrow evening.
- Tom yarın akşam gelecek.
- He died before the ambulance arrived.
- O, ambulans gelmeden önce öldü.
- The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs, on dakika geç geldi.
- Tom arrived here on foot.
- Tom buraya yürüyerek geldi.
- Tom arrived at the gate and rang the bell.
- Tom kapıya geldi ve zili çaldı.
- I almost always arrive on time.
- Neredeyse her zaman zamanında gelirim.
- I'll arrive on 23 May.
- 23 Mayıs'ta geleceğim.
- Do you know when they'll arrive?
- Onların ne zaman geleceğini biliyor musun?
- The train arrived ten minutes late.
- Tren on dakika geç geldi.
- Tom arrived ahead of Mary.
- Tom Mary'den önce geldi.
- The double-decker bus arrived at the bus stop.
- Çift katlı otobüs durağa geldi.
- The plane arrived on time.
- Uçak zamanında geldi.
- Almost everyone arrived on time.
- Neredeyse herkes zamanında geldi.
- The next train to arrive was from Chicago.
- Bir sonraki gelecek tren Şikago'dandı.
- Tom is still waiting for Mary to arrive.
- Tom hâlâ Mary'nin gelmesini bekliyor.
- I arrived three days ago.
- Üç gün önce geldim.
- Sami arrived almost immediately.
- Sami hemen geldi.
- I need you to tell me when you plan to arrive.
- Ne zaman gelmeyi planladığını söylemeni istiyorum.
- He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning.
- Bana bir mektup gönderdi ve yarın sabah onda geleceğini söyledi.
- Tell me the exact time when the next train will arrive.
- Bir sonraki trenin tam olarak ne zaman geleceğini söyleyin.
- The mail has arrived.
- Posta geldi.
- You never arrive on time.
- Hiç zamanında gelmiyorsun.
- On what platform does the train from Lyon arrive?
- Lyon'dan gelen tren hangi peronda?
- They arrived on flight 201.
- 201 sefer sayılı uçakla geldiler.
- Tom will arrive soon.
- Tom yakında gelecek.
- I wish Tom would arrive soon.
- Keşke Tom yakında gelse.
- The taxi has arrived.
- Taksi geldi.
- So far, they haven't arrived.
- Şimdiye kadar gelmediler.
- My new car will arrive here next week.
- Yeni arabam önümüzdeki hafta buraya gelecek.
- Misfortune arrives on horseback but departs on foot.
- Talihsizlik at sırtında gelir ama yürüyerek gider.
- The ship will arrive by five o'clock.
- Gemi beşe kadar gelecek.
- Tom doesn't know for certain when Mary will arrive.
- Tom, Mary'nin ne zaman geleceğinden emin değil.
- Tom had already bought his ticket by the time I arrived.
- Ben geldiğimde Tom biletini çoktan almıştı.
- Tom has not yet arrived.
- Tom henüz gelmedi.
- I'd like to know if they have arrived.
- Onların gelip gelmediğini bilmek istiyorum.
- Layla was the first to arrive.
- Leyla gelen ilk kişiydi.
- I just arrived at the hostel.
- Pansiyona yeni geldim.
- I need to leave before Tom arrives.
- Tom gelmeden gitmeliyim.
- She always arrives on time.
- O hep zamanında gelir.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Bu kazada beni en çok şaşırtan şey, avukatların olay yerine bu kadar hızlı gelmesiydi.
- I'd already bought my ticket by the time Tom arrived.
- Tom geldiğinde ben çoktan biletimi almıştım.
- He said that he had arrived there that morning.
- O sabah oraya geldiğini söyledi.
- Tom was the first one to notice Mary had arrived.
- Mary'nin geldiğini fark eden ilk kişi Tom'du.
- He arrived at the age of 40.
- O kırk yaşına geldi.
- Tom arrived from Boston yesterday.
- Tom dün Boston'dan geldi.
- Tom arrived just as we were about to leave.
- Tom tam ayrılmak üzereyken geldi.
- Tom asked Mary who had been the first to arrive.
- Tom, Mary'ye ilk kimin geldiğini sordu.
- Tom was the first to arrive at the scene of the accident.
- Tom kaza yerine gelen ilk kişiydi.
- Tom had no idea when Mary would arrive.
- Tom'un Mary'nin ne zaman geleceği hakkında hiçbir fikri yoktu.
- Just wait here until help arrives.
- Yardım gelene kadar burada bekle.
- Hasn't the parcel arrived yet?
- Paket hala gelmedi mi?
- We arrived a little late.
- Biraz geç geldik.
- Tom arrived home safely.
- Tom eve sağ salim geldi.
- Your letter has arrived too late.
- Mektubun çok geç geldi.
- Tomorrow I'll arrive on time.
- Yarın zamanında geleceğim.
- Tom finally arrived.
- Tom sonunda geldi.
- Has Flight 123 arrived?
- 123 sefer sayılı uçak geldi mi?
- I need to be ready when Tom arrives.
- Tom geldiğinde hazır olmalıyım.
- What time do you arrive at school?
- Okula kaçta geliyorsun?
- Has Flight 123 arrived?
- 123 numaralı uçuş geldi mi?
- Tom, we've arrived!
- Tom, biz geldik!
- Tom is often the first one to arrive at a party and the last one to leave.
- Tom genellikle bir partiye ilk gelen ve en son ayrılan kişidir.
- A prince arrived, riding a white horse.
- Beyaz bir ata binmiş bir prens geldi.
- That's why I wasn't able to arrive yesterday.
- Bu nedenle dün gelemedim.
- I guess the time of reckoning has arrived at last.
- Galiba, hesap vakti geldi sonunda.
- Tom should've arrived by this time.
- Tom bu saate kadar gelmeliydi.
- When does Tom's bus arrive?
- Tom'un otobüsü ne zaman gelir?
- He arrived all wet from the rain.
- Yağmurdan ıslanmış bir şekilde geldi.
- None of the students have arrived on time.
- Öğrencilerin hiçbiri zamanında gelmedi.
- The work had been completed before I arrived.
- Ben gelmeden önce iş tamamlanmıştı.
- So far, they haven't arrived.
- Şu ana kadar gelmediler.
- When did you arrive in Boston?
- Sen Boston'a ne zaman geldin?
- The police arrived at the crash site.
- Polis kaza yerine geldi.
- He arrived before the rest.
- Diğerlerinden önce gelmiş.
- He arrived at the station at five.
- Saat beşte istasyona geldi.
- Tom will arrive on October 20th.
- Tom 20 Ekim'de gelecek.
- I can't remember who arrived first.
- İlk kimin geldiğini hatırlayamıyorum.
- Tom wasn't supposed to be here until after Mary arrived.
- Tom'un Mary gelene kadar burada olmaması gerekiyordu.
- Did Tom say when he'd arrive?
- Tom sana ne zaman geleceğini söyledi mi?
- At last, the day has arrived for us to act.
- Sonunda harekete geçme günü geldi.
- He has arrived here now.
- Şimdi buraya geldi.
- We're still waiting for Tom to arrive.
- Hâlâ Tom'un gelmesini bekliyoruz.
- Tom will likely arrive soon.
- Tom muhtemelen yakında gelir.
- When did you arrive in our city?
- Kentimize ne zaman geldin?
- He arrived late at the station.
- Otogara geç geldi.
- I arrived too late.
- Çok geç geldim.
- Our guests will arrive in a few minutes.
- Misafirlerimiz birkaç dakika içinde gelecek.
- He is likely to arrive soon.
- O, muhtemelen yakında gelecektir.
- I don't know when she will arrive.
- Ne zaman geleceğini bilmiyorum.
- I wonder when Tom will arrive.
- Tom'un ne zaman geleceğini merak ediyorum.
- Tom has just arrived at Mary's apartment.
- Tom Mary'nin dairesine az önce geldi.
- The ship from New York will arrive before long.
- New York'tan gelen gemi , yakında gelecek.
- Tom and Mary have arrived.
- Tom ve Mary geldi.
- He will arrive by eight at the latest.
- En geç sekize kadar gelecek.
- I will arrive on 23 May.
- Ben 23 Mayıs'ta geleceğim.
- I'll ask Tom to wait until Mary arrives.
- Mary gelene kadar Tom'dan beklemesini rica edeceğim.
- Tom should arrive in a few minutes.
- Tom birkaç dakika içinde gelir.
- Tom arrived shortly after Mary.
- Tom, Mary'nin hemen ardından geldi.
- When do you think Tom will arrive?
- Sence Tom ne zaman gelecek?
- They arrived from England a week ago.
- İngiltere'den bir hafta önce geldiler.
- Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
- Ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
- Our plane arrived late.
- Uçağımız geç geldi.
- Tom waited until I arrived.
- Tom ben gelene kadar bekledi.
- What time do you think you'll arrive?
- Saat kaçta geleceğini düşünüyorsun?
- The guests have arrived early, but luckily I had already finished cooking.
- Misafirler erken geldi, ama bereket versin ki ben zaten yemek yapmayı bitirmiştim.
- Nancy never fails to arrive on time.
- Nancy, daima zamanında gelir.
- I met him on the day I arrived here.
- Buraya geldiğim gün onunla tanıştım.
- Tom left before Mary arrived.
- Mary gelmeden Tom gitti.
- The train arrived late because of the snowstorm.
- Kar fırtınası yüzünden tren geç geldi.
- Would you like a drink while we wait for the others to arrive?
- Diğerlerinin gelmesini beklerken bir şeyler içmek ister misin?
- Tom promised he would tell us as soon as Mary arrived.
- Tom, Mary gelir gelmez bize söyleyeceğine söz verdi.
- The inspector arrived at the school late on Monday morning.
- Müfettiş pazartesi sabahı okula geç vakit geldi.
- It's your fault that we arrived late.
- Geç gelmemiz senin hatan.
- Tom is likely to arrive soon.
- Tom'un yakında gelmesi muhtemel.
- Not a single person arrived late.
- Tek bir kişi bile geç gelmedi.
- The train has arrived.
- Tren geldi.
- Tom arrived first.
- Tom ilk olarak geldi.
- They were very happy when we arrived.
- Biz gelince onlar çok mutlu oldu.
- Has he finally arrived?
- Sonunda geldi mi?
- He died before the ambulance arrived.
- Ambulans gelmeden önce öldü.
- I should've arrived earlier.
- Daha erken gelmeliydim.
- It's better to wait until the police arrive.
- Polis gelene kadar beklemek daha iyi.
- The bus arrived ten minutes late.
- Otobüs on dakika geç geldi.
- Has the shipment arrived yet?
- Sevkiyat geldi mi?
- When does Tom's bus arrive?
- Tom'un otobüsü ne zaman geliyor?
- She arrived at the town last Monday.
- Geçen Pazartesi kente geldi.
- The truck arrived, loaded with gold.
- Kamyon geldi, altın yüklüydü.
- You never arrive on time.
- Sen asla zamanında gelmezsin.
- He died on the day his son arrived.
- O, oğlunun geldiği gün öldü.
- When do you think that Tom will arrive?
- Tom'un ne zaman geleceğini düşünüyorsun?
- Fadil arrived at his house at 9 pm.
- Fadıl evine saat 9'da geldi.
- Tom has arrived.
- Tom geldi.
- I always arrive a little ahead of time.
- Her zaman biraz erken gelirim.
- Linda hasn't arrived yet.
- Linda henüz gelmedi.
- I arrived two weeks ago.
- İki hafta önce geldim.
- What ship did you arrive on?
- Hangi gemiyle geldin?
- If you could tell me when Tom will arrive, I'll go to the station and pick him up.
- Bana Tom'un ne zaman geleceğini söyleyebilirsen, istasyona gideceğim ve onu alacağım.
- I arrived safe and sound this morning.
- Bu sabah sağ salim geldim.
- Food finally arrived on the table.
- Yemek nihayet masaya geldi.
- The house burned to the ground before the fire truck arrived.
- İtfaiye gelmeden önce ev yanıp kül oldu.
- Tom isn't supposed to arrive until tomorrow.
- Tom'un yarına kadar gelmemesi gerekiyordu.
- Tom is expected to arrive any minute now.
- Tom'un her an gelmesi bekleniyor.
- Tom had already eaten lunch when Mary arrived.
- Mary geldiğinde Tom çoktan öğle yemeğini yemişti.
- Tom arrived just in time.
- Tom tam zamanında geldi.
- Tom should've arrived already.
- Tom çoktan gelmeliydi.
- Tom arrives today.
- Tom bugün geldi.
- He had no sooner arrived than he was asked to leave.
- O gelir gelmez gitmesi istendi.
- Tom was ready to go when I arrived.
- Ben geldiğimde Tom gitmek için hazırdı.
- When do you arrive?
- Sen ne zaman geliyorsun?
- I consider life an inn where I have to wait until the stagecoach of the abyss arrives.
- Hayatı, cehennem arabası gelene kadar beklemek zorunda olduğum bir han olarak görüyorum.
- I want you to wait until Tom arrives.
- Tom gelene kadar beklemeni istiyorum.
- Tom and Mary arrived at the same time.
- Tom ve Mary aynı anda geldiler.
- Tom will arrive in Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a gelecek.
- Although she is late, I am sure she will arrive.
- Geç kalmasına rağmen, onun geleceğine eminim.
- You are the first to arrive.
- İlk gelen sizsiniz.
- Tom has no idea when Mary will arrive.
- Mary'nin ne zaman geleceği konusunda Tom'un hiçbir fikri yok.
- I wasn't there when Tom arrived.
- Tom geldiğinde orada değildim.
- Tom and Mary arrived first.
- Tom ve Mary önce geldiler.
- She arrived unannounced.
- O, habersiz geldi.
- They arrived at the foot of the mountain.
- Onlar dağın eteğine geldiler.
- Please remain seated until the aircraft arrives at the gate.
- Lütfen uçak kapıya gelene kadar yerinizden kalkmayın.
- She still hasn't arrived.
- Hala gelmedi.
- Tom arrived late.
- Tom geç geldi.
- Tom knew Mary would arrive late.
- Tom, Mary'nin geç geleceğini biliyordu.
- Tom stayed with me until the ambulance arrived.
- Ambulans gelene kadar Tom benimle kaldı.
- The party was all but over when I arrived.
- Ben geldiğimde parti bitmişti.
- Has the freight arrived yet?
- Kargo geldi mi?
- Tom's train hasn't arrived yet.
- Tom'un treni henüz gelmedi.
- He will arrive by eight at the latest.
- En geç sekizde gelir.
- Tom arrived half an hour early.
- Tom yarım saat erken geldi.
- I thought you might want to know that Tom arrived a few minutes ago.
- Tom'un birkaç dakika önce geldiğini bilmek isteyebileceğini düşündüm.
- The flight is expected to arrive at noon.
- Uçağın öğle saatlerinde gelmesi bekleniyor.
- I will leave when he arrives.
- O geldiği zaman yola çıkacağım.
- Advertisements for discounts and sales constantly arrive on Tom's mobile phone.
- Tom'un cep telefonuna sürekli indirim ve satış reklamları geliyor.
- Our flight arrived one hour late.
- Uçağımız bir saat geç geldi.
- When will you arrive?
- Sen ne zaman geleceksin?
- He died before I arrived.
- Ben gelmeden önce ölmüş.
- They arrived before you.
- Senden önce geldiler.
- I had not waited long before he arrived.
- O gelmeden önce çok beklememiştim.
- The inspector arrived at the school late on Monday morning.
- Müfettiş pazartesi sabahı okula geç geldi.
- He arrived with me.
- O benimle geldi.
- When does Tom usually arrive?
- Tom genellikle ne zaman gelir?
- Tom arrived earlier than usual yesterday.
- Tom dün her zamankinden daha erken geldi.
- He has just arrived.
- O az önce geldi.
- He arrived the day she left.
- O, gittiği gün geldi.
- We will call you when your order arrives.
- Siparişiniz geldiğinde sizi arayacağız.
- Layla probably arrived home before midnight.
- Leyla eve muhtemelen gece yarısından önce geldi.
- My brother arrives tomorrow morning.
- Kardeşim yarın sabah geliyor.
- Everybody but John arrived.
- John hariç herkes geldi.
- Tom didn't arrive until the meeting was over.
- Toplantı bitinceye kadar Tom gelmedi.
- My fiancee arrived without notifying me beforehand, and I felt embarrassed.
- Nişanlım bana önceden haber vermeden geldi ve ben utandım.
- Tom didn't have much time to clean the room before Mary arrived.
- Mary gelmeden önce Tom'un odayı temizlemek için fazla zamanı yoktu.
- I just arrived yesterday.
- Daha dün geldim.
- He arrived with a trunk full of books.
- O, kitap dolu bir bavulla geldi.
- Tom was dead before the ambulance arrived at the hospital.
- Tom ambulans hastaneye gelmeden önce öldü.
- Have any letters arrived for me?
- Benim için hiç mektup geldi mi?
- He always arrives on time.
- Her zaman zamanında gelir.
- Tom has asked us to make sure we arrive on time.
- Tom, zamanında geldiğimizden emin olmamızı istedi.
- Our bus arrived a little early.
- Otobüsümüz biraz erken geldi.
- Tom arrived a day earlier than we expected.
- Tom beklediğimizden bir gün önce geldi.
- The band hasn't arrived yet.
- Grup henüz gelmedi.
- You were the last to arrive.
- En son sen geldin.
- Tom is going to arrive soon.
- Tom yakında gelecek.
- Although she is late, I am sure she will arrive.
- Geç kalsa da geleceğinden eminim.
- The winter schedule has arrived.
- Kış programı geldi.
- When does Tom arrive?
- Tom ne zaman gelir?
- Tom was at the bus stop ten minutes before the bus arrived.
- Tom, otobüs gelmeden on dakika önce otobüs durağındaydı.
- When will your father arrive?
- Baban ne zaman gelecek?
- He arrived the day she left.
- Onun gittiği gün geldi.
- Give him this message the moment he arrives.
- Geldiği an bu mesajı ona ilet.
- What time do you usually arrive at school?
- Genellikle okula ne zaman geliyorsunuz?
- The fire had already gone out by the time the firemen arrived.
- İtfaiyeci geldiğinde yangın çoktan sönmüştü.
- I'll stay here until he arrives.
- O gelene kadar burada kalacağım.
- He arrived here on foot.
- O buraya yürüyerek geldi.
- She ought to have arrived by now.
- Şimdiye kadar gelmiş olmalıydı.
- Have you thought about when you want to arrive?
- Ne zaman gelmek istediğinizi düşündünüz mü?
- When will the number 4 bus arrive?
- 4 numaralı otobüs ne zaman gelecek?
- It was raining when we left; it was sunny when we arrived.
- Gittiğimizde yağmur yağıyordu, geldiğimizde ise güneşliydi.
- Tom bled to death before the ambulance arrived.
- Tom ambulans gelmeden önce kan kaybından öldü.
- We arrived at the hotel one hour ago.
- Biz bir saat önce otele geldik.
- Tom and Mary haven't arrived yet.
- Tom ve Mary henüz gelmediler.
- Tom arrived at the airport this morning.
- Tom bu sabah havaalanına geldi.
- They arrived one after another.
- Onlar art arda geldiler.
- I arrived early.
- Erken geldim.
- Tom arrived earlier than I did.
- Tom benden daha erken geldi.
- He will arrive on June 24th.
- O, 24 Haziran'da gelecek.
- I arrived here just now.
- Buraya şimdi geldim.
- How can you arrive at this time?
- Bu zamana nasıl gelebildin?
- Tom was the first one to arrive this morning.
- Bu sabah ilk gelen Tom'du.
- I arrived first.
- Ben önce geldim.
- Tom and the others arrived late last night.
- Dün gece Tom ve diğerleri geç geldi.
- From now on, try to arrive on time.
- Bundan böyle zamanında gelmeye çalış.
- I don't know for certain when he will arrive.
- Ne zaman geleceğini kesin olarak bilmiyorum.
- Why do you always arrive so late?
- Neden hep bu kadar geç geliyorsun?
- Tom arrived at the train station at 3 o'clock.
- Tom saat 3'te tren istasyonuna geldi.
- He left Japan on the same day that we arrived.
- Bizim geldiğimiz aynı günde Japonya'dan ayrıldı.
- I think it's very likely that they'll arrive next week.
- Onların büyük olasılıkla önümüzdeki hafta geleceklerini düşünüyorum.
- Tell my father that I've arrived.
- Babama geldiğimi söyle.
- Tom arrived here three days ago.
- Tom buraya üç gün önce geldi.
- As a result of the storm, he didn't arrive.
- Fırtına yüzünden gelemedi.
- My luggage has just arrived.
- Bagajım yeni geldi.
- The fire had already gone out by the time the firemen arrived.
- İtfaiyeciler geldiğinde yangın çoktan sönmüştü.
- I arrived home then I ate something.
- Eve geldim ve bir şeyler yedim.
- Hasn't Jim arrived yet?
- Jim hala gelmedi mi?
- She was the last to arrive.
- Son gelen o oldu.
- He arrived at midnight.
- Gece yarısı geldi.
- The letter will arrive tomorrow.
- Mektup yarın gelecek.
- He arrived an hour late, which annoyed me very much.
- Bir saat geç geldi, bu beni çok rahatsız etti.
- What time will the train to Kyoto arrive?
- Kyoto treni ne zaman gelecek?
- Food arrived on the table.
- Yemek masaya geldi.
- Tom arrived after Mary left.
- Mary gittikten sonra Tom geldi.
- Tom wasn't the last person to arrive.
- Son gelen Tom değildi.
- Tom arrived thirty minutes late.
- Tom otuz dakika geç geldi.
- Tom always arrives on time.
- Tom hep zamanında gelir.
- If he had started walking early, he would have arrived by now.
- Eğer erken yürümeye başlasaydı şimdiye kadar gelirdi.
- And you didn't even say that we've arrived!
- Ve sen geldiğimizi bile söylemedin!
- I arrived home late.
- Eve geç geldim.
- He left Japan on the same day that we arrived.
- Japonya'dan bizim geldiğimiz gün ayrıldı.
- He arrived late as usual.
- O her zamanki gibi geç geldi.
- Just hold your position till I arrive.
- Ben gelene kadar pozisyonunuzu koruyun.
- He had no sooner arrived than he was asked to leave.
- Daha gelir gelmez gitmesi istendi.
- Tom arrived three days earlier than I expected.
- Tom beklediğimden üç gün önce geldi.
- Tell me the exact time when the next train will arrive.
- Bana tam olarak bir sonraki trenin ne zaman geleceğini söyle.
- We arrived three days ago.
- Üç gün önce geldik.
- Tom should've already arrived.
- Tom çoktan gelmiş olmalıydı.
- I arrived within 30 minutes.
- 30 dakika içinde geldim.
- On account of the storm, he didn't arrive.
- Fırtına yüzünden gelemedi.
- The day of judgment has arrived.
- Hüküm günü geldi.
- Why do you always arrive late?
- Neden hep geç geliyorsun?
- Tom was the first person to arrive.
- Tom ilk gelen kişiydi.
- Tom told Mary that everybody except John had already arrived.
- Tom, Mary'ye John hariç herkesin çoktan geldiğini söyledi.
- Important guests arrive tomorrow.
- Yarın önemli misafirler gelecek.
- The guests have arrived early, but luckily I had already finished cooking.
- Misafirler erken gelmişti ama neyse ki yemeği çoktan bitirmiştim.
- When does Tom usually arrive?
- Tom genelde ne zaman gelir?
- What time did Tom arrive?
- Tom ne zaman geldi?
- I'm going to talk to Tom when he arrives at home.
- Eve geldiği zaman Tom'la konuşacağım.
- We should wait until the police arrive.
- Polis gelene kadar beklemeliyiz.
- He has just arrived here.
- Buraya yeni geldi.
- The goods arrive by sea.
- Mallar deniz yoluyla gelir.
- My uncle arrived unexpectedly from Kobe.
- Amcam Kobe'den beklenmedik bir şekilde geldi.
- At this point, he arrived.
- Bu noktada, o geldi.
- I've just arrived from Paris.
- Paris'ten az önce geldim.
- How long do I have to wait for my order to arrive?
- Siparişimin gelmesi için ne kadar beklemek zorundayım?
- The cavalry arrived yesterday.
- Süvari dün geldi.
- The planes arrived one after another.
- Uçaklar birbiri ardına geldi.
- Tom arrived at school earlier than usual this morning.
- Tom bu sabah okula her zamankinden erken geldi.
- He should have arrived by this time.
- Bu zamana kadar gelmiş olmalıydı.
- Let me know the instant Tom arrives.
- Tom gelir gelmez bana haber ver.
- He will arrive sooner or later.
- Er ya da geç gelecek.
- The goods arrive by sea.
- Mallar deniz yoluyla geliyor.
- Tom arrived a few minutes early.
- Tom birkaç dakika erken geldi.
- Do you have any idea when Tom will arrive?
- Tom'un ne zaman geleceği hakkında bir fikrin var mı?
- I'll ask Tom to wait until Mary arrives.
- Tom'dan Mary gelene kadar beklemesini isteyeceğim.
- When did your family arrive in Boston?
- Annen ve baban Boston'a ne zaman geldi?
- Tom finally arrived.
- Tom nihayet geldi.
- I hope that you will arrive in Rome soon.
- Ben yakında Roma'ya geleceğini umuyorum.
- Give us a call when you arrive.
- Geldiğinde bizi ara.
- Let me explain why I arrived late.
- Neden geç geldiğimi anlatayım.
- The cavalry has arrived.
- Süvariler geldi.
- From now on, I want a hot cup of coffee on my desk when I arrive at the office.
- Şu andan itibaren, ofise geldiğimde masamın üzerinde sıcak bir fincan kahve istiyorum.
- I'm sure Tom will arrive soon.
- Tom'un yakında geleceğine eminim.
- Tom arrived at school ten minutes late today.
- Tom bugün okula on dakika geç geldi.
- Tom arrived at school on time.
- Tom okula zamanında geldi.
- When will they arrive?
- Ne zaman gelecekler?
- She left here long before you arrived.
- Siz gelmeden uzun süre önce buradan ayrıldı.
- She surprised him when she arrived early.
- Erken geldiğinde onu şaşırttı.
- Tom was one of the first people to arrive.
- Tom gelen ilk insanlardan biriydi.
- Why did you arrive in Japan?
- Japonya'ya neden geldin?
- I arrived late last night.
- Dün gece geç geldim.
- Do you know when they will arrive?
- Ne zaman geleceklerini biliyor musunuz?
- Tom will probably arrive soon.
- Tom muhtemelen yakında gelecek.
- This letter arrived while you were out.
- Bu mektup sen dışardayken geldi.
- This letter arrived while you were out.
- Bu mektup siz dışarıdayken geldi.
- We arrived here at six yesterday evening.
- Buraya dün akşam altıda geldik.
- Tom and the others arrived late last night.
- Tom ve diğerleri dün gece geç saatte geldiler.
- We will call you when your package has arrived.
- Paketiniz geldiği zaman sizi arayacağız.
- Tom arrived just as we were about to leave.
- Biz tam gitmek üzereyken Tom geldi.
- Ever since he arrived, everything has changed.
- O geldiğinden beri her şey değişti.
- Tom didn't arrive at the agreed-upon time.
- Tom kararlaştırdığımız saatte gelmedi.
- Tom arrived on foot.
- Tom yürüyerek geldi.
- We all have arrived.
- Hepimiz geldik.
- We're the first ones to arrive.
- İlk gelen biziz.
- Today, I waited for a shorter amount of time than usual before he arrived.
- Bugün, o gelmeden önce her zamankinden daha kısa süre bekledim.
- What time did she arrive at Narita Airport?
- Narita Havaalanı'na ne zaman geldi?
- He arrived with a pretty girl on his arm.
- O, kolunda güzel bir kızla geldi.
- She arrived when we were about to leave.
- Biz ayrılmak üzereyken geldi.
- They left before we arrived.
- Biz gelmeden gitmişler.
- Heroes always arrive late.
- Kahramanlar hep geç gelir.
- My luggage has just arrived.
- Bagajım henüz geldi.
- When is Tom going to arrive?
- Tom ne zaman gelecek?
- Did you just arrive?
- Yeni mi gelmiştin?
- Finally, she arrived!
- Sonunda geldi!
- He arrived from Australia a year ago.
- O bir yıl önce Avustralya'dan geldi.
- He arrived late at the station.
- İstasyona geç geldi.
- Tom has just arrived.
- Tom az önce geldi.
- You're probably expecting Tom to arrive on time.
- Muhtemelen Tom'un zamanında gelmesini bekliyorsun.
- The bus arrived empty.
- Otobüs boş geldi.
- Tom arrived early this morning.
- Tom bu sabah erken geldi.
- Tom should've arrived already.
- Tom zaten gelmeliydi.
- I arrived home last Friday.
- Geçen cuma eve geldim.
- We could've saved Tom if we'd arrived just a few minutes earlier.
- Sadece birkaç dakika daha erken gelseydik Tom'u kurtarabilirdik.
- I just arrived from Great Britain.
- İngiltere'den yeni geldim.
- Sami arrived earlier than expected.
- Sami beklenenden erken geldi.
- Tom wasn't there when I arrived.
- Geldiğimde Tom orada değildi.
- We waited but he failed to arrive.
- Bekledik ama gelmedi.
- She arrived when we were about to leave.
- O, biz ayrılmak üzereyken geldi.
- Tom and I arrived separately.
- Tom ve ben ayrı ayrı geldik.
- Let's leave as soon as he arrives.
- O gelir gelmez gidelim.
- I had already eaten before I arrived at the party.
- Partiye gelmeden önce çoktan yemiştim.
- I arrived before Tom.
- Tom'dan önce geldim.
- Have any letters arrived for me?
- Bana mektup geldi mi?
- Tom will arrive tomorrow evening.
- Tom yarın akşam gelecek.
- We'll have finished eating by the time you arrive.
- Siz gelene kadar yemeğimizi bitirmiş olacağız.
- Tom arrived home from work later than usual yesterday.
- Tom dün işten eve her zamankinden daha geç geldi.
- He hasn't arrived yet.
- Henüz gelmedi.
- I try to always arrive at least five minutes ahead of time.
- Her zaman en az beş dakika önceden gelmeye çalışırım.
- Mary arrived at the hospital.
- Mary hastaneye geldi.
- Samantha has arrived.
- Samantha geldi.
- They arrived before you.
- Onlar sizden önce geldi.
- Sami was waiting for Layla to arrive home.
- Sami, Layla'nın eve gelmesini bekliyordu.
- I find it strange that she hasn't arrived yet.
- Henüz gelmemiş olmasını garip buluyorum.
- If you could tell me when Tom will arrive, I'll go to the station and pick him up.
- Tom'un ne zaman geleceğini söylersen, istasyona gidip onu alırım.
- They arrived at an awkward time.
- Onlar uygunsuz bir zamanda geldiler.
- Tom became a little concerned when Mary didn't arrive when she said she would.
- Mary söylediği saatte gelmeyince Tom biraz endişelendi.
- When did you arrive in our city?
- Şehrimize ne zaman geldin?
- We'll arrive tomorrow.
- Yarın geleceğiz.
- Tom and Mary arrived first.
- Önce Tom ve Mary geldi.
- They arrived separately.
- Onlar ayrı ayrı geldi.
- It's about time for the guests to arrive.
- Misafirlerin gelme vakti geldi.
- I arrived home late.
- Ben eve geç geldim.
- Tom usually arrives home just in time for dinner.
- Tom akşam yemeği için eve tam vaktinde gelir.
- The letter I've been waiting for has arrived at last.
- Beklediğim mektup sonunda geldi.
- I have arrived at work.
- Ben işe geldim.
- They're very likely to arrive next week.
- Onlar büyük olasılıkla önümüzdeki hafta gelecekler.
- Tom arrived at just the right moment.
- Tom tam zamanında geldi.
- She still hasn't arrived.
- O hâlâ gelmedi.
- The aliens will arrive any day.
- Uzaylılar her an gelebilir.
- Your letter has arrived too late.
- Mektubun fazla geç geldi.
- I arrived very late.
- Çok geç geldim.
- She had already gone when I arrived.
- Ben geldiğimde o çoktan gitmişti.
- The new furniture arrived today.
- Yeni mobilyalar bugün geldi.
- Tom never arrived.
- Tom hiç gelmedi.
- The group departed as soon as he arrived.
- O gelir gelmez grup yola çıktı.
- Tom will arrive within an hour.
- Tom bir saat içinde gelir.
- Tom arrived earlier than usual yesterday.
- Tom dün normalden daha erken geldi.
- I'll give him this message the moment he arrives.
- Geldiğinde ona bu mesajı ileteceğim.
- He always arrives on time.
- O her zaman zamanında gelir.
- Thanks to you, I arrived on time.
- Sayende zamanında geldim.
- Tom asked us to arrive early.
- Tom erken gelmemizi istedi.
- My luggage hasn't arrived yet.
- Bavulum henüz gelmedi.
- We were the first to arrive.
- İlk gelen bizdik.
- As soon as you arrive, she will make something to eat.
- Sen gelir gelmez, yiyecek bir şeyler hazırlayacak.
- She did not arrive until the concert was over.
- Konser bitene kadar gelmedi.
- The inspector arrived at the school late on Monday morning.
- Müfettiş Pazartesi sabahı geç saatlerde okula geldi.
- I arrived to the party, but as soon as I finished the meal, I left.
- Partiye geldim, ama yemeği bitirir bitirmez ayrıldım.
- When did this package arrive?
- Bu paket ne zaman geldi?
- I've just arrived from school.
- Okuldan yeni geldim.
- They arrived there before you.
- Onlar oraya senden önce geldiler.
- I want to know when you'll arrive.
- Ne zaman geleceğini bilmek istiyorum.
- Tom arrived at the hotel.
- Tom otele geldi.
- I've been watching you since you arrived.
- Geldiğinden beri seni izliyorum.
- As usual, he was the last to arrive at the theater.
- Her zamanki gibi tiyatroya en son o geldi.
- They arrived here safely yesterday.
- Onlar buraya dün sağ salim geldiler.
- Those girls arrived.
- O kızlar geldi.
- Tom arrived on time in spite of the storm.
- Tom fırtınaya rağmen zamanında geldi.
- He lay in agony until the doctor arrived.
- Doktor gelene kadar acı içinde yattı.
- Those girls arrived.
- Kızlar geldi.
- The Garcías have not arrived yet.
- García'lar henüz gelmedi.
- Tom waited patiently for Mary to arrive.
- Tom sabırla Mary'nin gelmesini bekledi.
- They were very happy when we arrived.
- Geldiğimizde çok mutluydular.
- Has Tom arrived yet?
- Tom geldi mi?
- Please tell me when he'll arrive here.
- Lütfen buraya ne zaman geleceğini söyleyin.
- When did you arrive in China?
- Çin'e ne zaman geldin?
- I know Tom will try to arrive on time.
- Tom'un zamanında gelmeye çalışacağını biliyorum.
- Was he still here when you arrived?
- Siz geldiğinizde o hala burada mıydı?
- You've arrived very early.
- Çok erken geldin.
- I thought the plan was to arrive early.
- Planın erken geleceğini düşündüm.
- They all arrived late.
- Onların hepsi geç geldi.
- Give him this message as soon as he arrives.
- O gelir gelmez bu mesajı ona ver.
- I need to leave before Tom arrives.
- Tom buraya gelmeden gitmem lâzım.
- He was the very last to arrive.
- En son gelen oydu.
- Tom has just arrived here.
- Tom buraya yeni geldi.
- Johnston bled to death before help arrived.
- Johnston yardım gelene kadar kan kaybından ölmüş.
- The goods ordered from England last month have not arrived yet.
- Geçen ay İngiltere'den sipariş edilen mallar henüz gelmedi.
- She arrived unannounced.
- Haber vermeden geldi.
- I don't doubt that Tom will arrive on time.
- Tom'un zamanında geleceğinden şüphem yok.
- He died before the rescuers arrived.
- Kurtarma ekipleri gelmeden önce öldü.
- He arrived here on foot.
- Buraya yürüyerek geldi.
- The rubber sutra neti strings I ordered from India have finally arrived.
- Hindistan'dan sipariş ettiğim kauçuk sutra neti ipleri nihayet geldi.
- I arrived just when he was leaving.
- Tam o çıkarken geldim.
- Tom can't say for sure when Mary will arrive.
- Tom, Mary'nin ne zaman geleceğini kesin olarak söyleyemez.
- When did you arrive here?
- Buraya ne zaman geldin?
- We'll call you when your package arrives.
- Paketiniz geldiğinde sizi ararız.
- Tom arrived just this morning.
- Tom tam bu sabah geldi.
- Was he still here when you arrived?
- Sen geldiğinde hâlâ burada mıydı?
- By the time the guests arrive, you will be totally drunk.
- Misafirler geldiğinde, sen tamamen sarhoş olacaksın.
- He is likely to arrive soon.
- Yakında gelmesi muhtemel.
- He should have arrived already.
- Çoktan gelmiş olmalıydı.
- Tom arrived at the party with Mary.
- Tom, Mary ile birlikte partiye geldi.
- We're the last ones to arrive.
- Biz gelen son kişileriz.
- We arrived home late.
- Eve geç geldik.
- He arrived in time.
- Zamanında geldi.
- The rescue workers arrived two hours too late.
- Kurtarma ekipleri iki saat geç geldi.
- I've just arrived and I don't know anyone.
- Ben henüz geldim ve kimseyi tanımıyorum.
- Mary has not arrived yet.
- Mary henüz gelmedi.
- You arrive soon, don't you?
- Yakında geliyorsun, değil mi?
- The handyman was supposed to arrive at twelve noon, but got stuck in a traffic jam for a few hours.
- Tamircinin öğlen on ikide gelmesi gerekiyordu, ancak birkaç saat trafik sıkışıklığına takıldı.
- Tom didn't know for certain when Mary was going to arrive.
- Tom, Mary'nin ne zaman geleceğini kesin olarak bilmiyordu.
- The riot police arrived on the scene.
- Çevik kuvvet polisleri olay yerine geldi.
- My train left at six and arrived at ten.
- Trenim altıda kalktı ve onda geldi.
- The double-decker bus arrived at the bus stop.
- Çift katlı otobüs, otobüs durağına geldi.
- He arrived here ten minutes early.
- Buraya on dakika erken geldi.
- He is due to arrive tomorrow.
- Onun yarın gelmesi bekleniyor.
- This letter says that he will arrive on Monday.
- Bu mektupta Pazartesi günü geleceği yazıyor.
- He was the first person to arrive.
- İlk gelen oydu.
- I've just arrived from school.
- Okuldan az önce geldim.
- I hope they arrive soon.
- Umarım yakında gelirler.
- What time do you usually arrive at school?
- Genelde okula kaçta gelirsin?
- He arrived half an hour late, so everyone was angry with him.
- Yarım saat geç geldi, bu yüzden herkes ona kızdı.
- Tom doesn't doubt that Mary will arrive on time.
- Tom, Mary'nin zamanında geleceğinden şüphe duymuyor.
- I wonder if the plane will arrive on time.
- Uçağın zamanında gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.
- The train arrives at platform number 5.
- Tren 5 numaralı perona geldi.
- I'll go with you when the end of the world arrives.
- Dünyanın sonu geldiğinde seninle geleceğim.
- I always arrived late.
- Her zaman geç geldim.
- Always arrive on time.
- Her zaman zamanında gel.
- Tom arrived home by midnight.
- Tom gece yarısı eve geldi.
- Tom is expected to arrive momentarily.
- Tom'un birazdan gelmesi bekleniyor.
- Once Tom arrives, we can start.
- Tom geldiğinde başlayabiliriz.
- Tom arrived by car.
- Tom arabayla geldi.
- Will they arrive here tomorrow?
- Yarın buraya gelecekler mi?
- Do you know when they'll arrive?
- Ne zaman geleceklerini biliyor musun?
- I don't think they expected us to arrive so early.
- Bu kadar erken gelmemizi beklediklerini sanmıyorum.
- The teacher I wrote to you about has not yet arrived.
- Size yazdığım öğretmen henüz gelmedi.
- You've arrived too early.
- Sen çok erken geldin.
- She was playing the piano when the guests arrived.
- Misafirler geldiğinde, o piyano çalıyordu.
- We've arrived safely.
- Güvenli bir şekilde geldik.
- His letter says he'll arrive next Sunday.
- Mektubunda önümüzdeki Pazar geleceğini söylüyor.
- She had died before I arrived.
- Ben gelmeden önce ölmüştü.
- Tom was the last person to arrive.
- Tom gelecek son kişiydi.
- Tom doesn't always arrive on time, but Mary usually does.
- Tom her zaman zamanında gelmez, ama Mary genellikle zamanında gelir.
- My parents had left before I arrived.
- Ailem ben gelmeden önce gitmiş.
- Our guests will arrive in a few minutes.
- Konuklarımız birkaç dakika içinde gelecekler.
- Last night I arrived late.
- Dün gece geç geldim.
- They will arrive at six, and then we will all have dinner.
- Saat altıda gelecekler ve sonra hep birlikte yemek yiyeceğiz.
- He arrived from Novgorod yesterday.
- Novgorod'dan dün geldi.
- Bad news arrives earlier than good one.
- Kötü haber, iyi haberden daha tez gelir.
- Tom arrived precisely on time.
- Tom tam zamanında geldi.
- Tom didn't arrive home until dawn.
- Tom şafak sökene kadar eve gelmedi.
- Tom should've arrived by now.
- Tom şimdiye kadar gelmeliydi.
- Tom wondered when Mary would arrive.
- Tom, Mary'nin ne zaman geleceğini merak etti.
- They arrived half an hour early.
- Yarım saat erken geldiler.
- She will arrive around noon.
- O öğle civarında gelecek.
- Tom might arrive soon.
- Tom yakında gelebilir.
- The next train to arrive was from Chicago.
- Bir sonraki tren Chicago'dan geliyordu.
- Tom arrived too early and Mary wasn't ready yet.
- Tom çok erken geldi ve Mary henüz hazır değildi.
Show More (1258)
|
|
- There is point at which we have to arrive before that cooperation can really become effective.
- Bu işbirliğinin gerçekten etkili olabilmesi için varmamız gereken bir nokta var.
- It is no good arriving when the crisis is over.
- Kriz sona erdiğinde varmak iyi değildir.
- I have been told that a bus is bringing people from Brussels and is expected to arrive about 8.30 p.m.
- Bir otobüsün Brüksel'den insanları getirdiği ve akşam 8.30 civarında varmasının beklendiği söylendi.
- He let me know that he had arrived.
- O, vardığını bana bildirdi.
- The ship will arrive by five o'clock.
- Gemi saat beşte varacak.
- Tom left three hours ago so he should've arrived by now.
- Tom üç saat önce ayrıldı, o yüzden şimdiye kadar varmış olmalı.
- We arrived on the island two days later.
- İki gün sonra adaya vardık.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
- Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- If he had left at ten, he would have arrived here by now.
- Saat 10'da yola çıkmış olsaydı, şimdiye kadar buraya varmış olurdu.
- She arrived there before Tom.
- Oraya Tom'dan önce varmış.
- He ought to have arrived home by now.
- Şimdiye kadar eve varmış olmalıydı.
- In all probability, we'll arrive before they do.
- Büyük olasılıkla, onlardan önce varacağız.
- I arrived yesterday.
- Ben dün vardım.
- Tom might arrive soon.
- Tom yakında varabilir.
- When did you arrive there?
- Oraya ne zaman vardınız?
- On arriving there, he went to see her.
- Oraya vardığında, onu görmeye gitti.
- He had been repairing the car and looked tired when I arrived home.
- O, arabayı tamir ediyordu ve ben eve vardığımda yorgun görünüyordu.
- She arrived there before you.
- Oraya senden önce varmış.
- I'll get in touch with you as soon as I arrive.
- Varır varmaz seninle temas kuracağım.
- She died before I arrived there.
- Ben oraya varmadan önce ölmüş.
- He went to bed the moment he arrived home.
- Eve varır varmaz yatmaya gitti.
- You arrived there before they did.
- Oraya onlardan önce vardın.
- I'll write you when I arrive.
- Vardığımda sana yazacağım.
- Are we arriving on time?
- Zamanında varıyor muyuz?
- The train has not arrived yet.
- Tren henüz varmadı.
- You arrived there before him.
- Oraya ondan önce vardın.
- Cars arrived there one after another.
- Arabalar birbiri ardına oraya vardılar.
- If it hadn't been for the storm, I would've arrived sooner.
- Fırtına olmasaydı daha erken varırdım.
- Please send me a letter as soon as you arrive.
- Lütfen varır varmaz bana bir mektup gönder.
- We won't be able to arrive home in time.
- Eve vaktinde varamayacağız.
- Dan was the first to arrive.
- Dan varan ilk kişiydi.
- He will arrive on June 24.
- O, 24 Haziranda varacak.
- He stressed that they must arrive punctually.
- Zamanında varmaları gerektiğini vurguladı.
- When will we have arrived?
- Ne zaman varmış oluruz?
- I will contact you as soon as I arrive.
- Varır varmaz sizinle irtibata geçeceğim.
- We'll arrive within the hour.
- Bir saat içinde varacağız.
- She asked me who had arrived first.
- Bana ilk olarak kimin vardığını sordu.
- We've arrived a little late.
- Biz biraz geç vardık.
- My friend ought to have arrived here by now.
- Arkadaşım şimdiye kadar buraya varmalıydı.
- I arrived before Tom.
- Tom'dan önce vardım.
- Tom and I arrived first.
- Tom ve ben ilk olarak vardık.
- We'll arrive there within an hour.
- Bir saat içinde oraya varacağız.
- It was raining when we arrived.
- Vardığımızda yağmur yağıyordu.
- We're happy that Tom arrived home safely.
- Tom eve sağ salim vardığı için mutluyuz.
- We arrived there before them.
- Oraya onlardan önce vardık.
- When do you expect to arrive?
- Ne zaman varmayı umuyorsun?
- What time did you arrive there?
- Oraya ne zaman vardınız?
- I'll let Tom know when we'll arrive.
- Ne zaman varacağımızı Tom'a bildireceğim.
- We arrived a lot earlier than Tom.
- Tom'dan çok daha erken vardık.
- I arrived there before Tom did.
- Oraya Tom varmadan önce vardım.
- We arrived to find a huge meal ready for us.
- Oraya vardığımızda bizim için kocaman bir yemek hazırdı.
- The bus will arrive within ten minutes.
- Otobüs, on dakika içinde varacak.
- Have you arrived yet?
- Daha varmadın mı?
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
- Yollarını kaybemişlerdi, aksi takdirde çoktan varmış olacaklardı.
- My brother arrives tomorrow morning.
- Erkek kardeşim yarın sabah varır.
- I wonder if the plane will arrive on time.
- Acaba uçak zamanında varacak mı?
- They gave us a hearty welcome when we arrived.
- Vardığımızda bizi içtenlikle karşıladılar.
- She had already gone when I arrived.
- Ben vardığımda o zaten gitmişti.
- I arrived there too early.
- Oraya çok erken vardım.
- If Sue is coming by air, she ought to arrive very soon.
- Sue uçakla geliyorsa, yakında varması gerek.
- He ought to have arrived here.
- O, buraya varmalıydı.
- The day we arrived was a holiday.
- Vardığımız gün bir tatildi.
- Tom asked Mary who had been the first to arrive.
- Tom Mary'ye ilk varanın kim olduğunu sordu.
- Tom left three hours ago so he should've arrived by now.
- Tom üç saat önce yola çıktı, yani şimdiye kadar varmış olmalıydı.
- I believe the ship will arrive on schedule.
- Geminin zamanında varacağına inanıyorum.
- We'll arrive tomorrow.
- Yarın varacağız.
- Tom ought to have arrived by now.
- Tom şimdiye kadar varmış olmalıydı.
- When we arrived, the lecture had already begun.
- Biz vardığımızda, ders zaten başlamıştı.
- I'll write you as soon as I arrive there.
- Oraya varır varmaz sana yazacağım.
- No sooner had he arrived than he fell sick.
- Varır varmaz hastalandı.
- You arrived there before they did.
- Onlardan önce vardın.
- The train was delayed, so I could not arrive there on time.
- Tren rötar yaptı, bu yüzden oraya zamanında varamadım.
- They must have arrived home by this time.
- Bu zamana kadar eve varmış olmalılar.
- Hopefully, we'll arrive tomorrow.
- Umarım yarın varırız.
- Tom arrived last.
- En son Tom varmıştı.
- When I arrived, it was raining.
- Ben vardığımda, yağmur yağıyordu.
- We arrived here fast, didn't we?
- Buraya çabuk vardık, değil mi?
- He died before I arrived.
- Ben varmadan önce o ölmüştü.
- What time will the train to Kyoto arrive?
- Kyoto treni ne zaman varacak?
- When I arrived there, I found him.
- Oraya vardığımda, onu buldum.
- I'll phone you when I arrive.
- Vardığımda seni ararım.
- We arrived two days ago.
- Biz iki gün önce vardık.
- No sooner had he arrived than the bus departed.
- O varır varmaz otobüs yola çıktı.
- If you'd run all the way, you'd have arrived there in time.
- Eğer bütün yolu koşsaydın oraya zamanında varırdın.
- They were about to leave when I arrived there.
- Ben oraya vardığımda gitmek üzereydiler.
- They gave us a hearty welcome when we arrived.
- Vardığımızda bizi içten karşıladılar.
- When do you think you're going to arrive?
- Ne zaman varacağını düşünüyorsun?
- I arrived later than usual.
- Ben her zamankinden daha geç vardım.
- I want to know what time you're planning to arrive.
- Ne zaman varmayı planladığını bilmek istiyorum.
- Do you know when they will arrive?
- Onların ne zaman varacağını biliyor musunuz?
- We had hardly arrived when Lucy started crying to go home.
- Lucy eve gitmek için ağlamaya başladığında, ancak varmıştık.
- She died before I arrived there.
- Ben oraya varmadan önce o öldü.
- You arrived there before her.
- Oraya ondan önce vardın.
- We hope to arrive on time.
- Biz zamanında varmayı umuyoruz.
- If you'd run all the way, you'd have arrived there in time.
- Bütün yolu koşsaydın, oraya zamanında varırdın.
- So they ought to have arrived here by now.
- Şimdiye kadar buraya varmalıydılar.
- On arriving home, I discovered the burglary.
- Eve vardığımda soygunu fark ettim.
- It was raining when we arrived.
- Biz vardığımızda yağmur yağıyordu.
- My train leaves at six o'clock and arrives there at ten o'clock.
- Trenim saat altıda hareket ediyor, oraya saat onda varıyor.
- If he had started walking early, he would have arrived by now.
- Erken yürümeye başlasaydı, şimdiye varmış olurdu.
- We need to find out what time Tom will be arriving.
- Tom'un ne zaman varacağını öğrenmemiz lazım.
- As far as I know, he has not arrived yet.
- Bildiğim kadarıyla, o henüz varmadı.
- We arrived there before them.
- Biz onlardan önce oraya vardık.
- Tom will arrive on October 20th.
- Tom 20 Ekim'de varacak.
- Tom should've arrived by this time.
- Tom bu zamana kadar varmalıydı.
- I want to know what time you're planning to arrive.
- Ne zaman varmayı planladığınızı bilmek istiyorum.
- He was the first person to arrive.
- O varan ilk kişiydi.
- They haven't arrived yet.
- Onlar henüz varmadılar.
- If you leave now, you'll arrive before six.
- Şimdi çıkarsan altıdan önce varırsın.
- What time did you arrive there?
- Oraya saat kaçta vardınız?
- You needn't have hurried; you've arrived too early.
- Acele etmene gerek yoktu; çok erken vardın.
- When will the next train arrive?
- Bir sonraki tren ne zaman varacak?
- Layla had thirty minutes to arrive there.
- Layla'nın oraya varmak için otuz dakikası vardı.
- The train hasn't arrived yet.
- Tren henüz varmadı.
- Not even Tom knew when Mary was going to arrive.
- Tom bile Mary'nin ne zaman varacağını bilmiyordu.
- When will we have arrived?
- Ne zaman varmış olacağız?
- On arriving there, he went to see her.
- Oraya varınca, onu görmeye gitti.
- Tom ought to have arrived home by now.
- Tom şu ana kadar eve varmalıydı.
- The party was all but over when I arrived.
- Ben vardığımda parti neredeyse bitmişti.
- On foot, you'll arrive within thirty minutes.
- Yürüyerek 30 dakika içinde varırsınız.
- Hasn't Kate arrived yet?
- Kate henüz varmadı mı?
- The ship from New York will arrive before long.
- New York'tan gelen gemi, çok geçmeden varacak.
- If you leave now, you'll arrive before six.
- Şimdi gidersen, altıdan önce varırsın.
- Tom will already be asleep when we arrive.
- Vardığımızda Tom çoktan uyumuş olacak.
- Tom can't say for sure when Mary will arrive.
- Tom Mary'nin ne zaman varacağını kesin olarak söyleyemiyor.
- Tom wondered when Mary would arrive.
- Tom Mary'nin ne zaman varacağını merak etti.
- When I arrived, they quickly cleared out of the house.
- Ben vardığımda çabucak evden kaçtılar.
- Get in touch with me as soon as you arrive here.
- Buraya varır varmaz benimle temasa geç.
- If you arrive home before me, please feel free to have a few drinks and relax.
- Eve benden önce varırsanız, lütfen birkaç kadeh içki içip dinlenmekten çekinmeyin.
- I arrived here about five o'clock.
- Yaklaşık saat beşte buraya vardım.
- If you start at once, you'll arrive by six o'clock.
- Hemen yola çıkarsan saat altıya kadar varırsın.
- I arrived home just as my parents were leaving.
- Tam ebeveynlerim giderken eve vardım.
- Tom didn't know for certain what time he should arrive.
- Tom ne zaman varması gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
- Tom had no sooner arrived than he was asked to leave.
- Tom varır varmaz gitmesi istendi.
- They arrived there before you.
- Oraya senden önce varmışlar.
- I hope everyone has arrived safely.
- Herkesin güvenli bir şekilde vardığını umuyorum.
- Except for the storm, I would have arrived earlier.
- Fırtına olmasaydı daha erken varırdım.
- We arrived here in the evening.
- Akşam saatlerinde buraya vardık.
- When I arrived, she was just getting ready to leave.
- Ben vardığımda o sadece gitmeye hazırlanıyordu.
- We'll contact you by phone as soon as we arrive.
- Biz varır varmaz sizinle telefon vasıtasıyla kontak kuracağız.
- I don't know where we'll arrive.
- Nereye varacağımızı bilmiyorum.
- I'll let Tom know when we'll arrive.
- Ne zaman varacağımızı Tom'a söylerim.
- By this time tomorrow, we will have already arrived.
- Yarın bu zamana kadar zaten varmış olacağız.
- Tom will be arriving soon.
- Tom yakında varıyor olacak.
- I arrived last night.
- Dün gece vardım.
- When will his train to Kyoto arrive?
- Kyoto'ya giden tren ne zaman varacak?
- They arrived half an hour early.
- Yarım saat erken vardılar.
- I didn't tell anyone what time I'd be arriving.
- Ne zaman varacağımı kimseye söylemedim.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk vardığıydı.
- He ought to have arrived there by now.
- Şimdiye kadar oraya varmış olmalıydı.
- They should arrive by ten o'clock.
- 10:00'a kadar varmaları gerekiyor.
- Tom hasn't arrived yet.
- Tom henüz varmadı.
- He waited for me until I arrived.
- Ben varıncaya kadar beni bekledi.
- Tom didn't know for certain what time he should arrive.
- Tom saat kaçta varması gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
- Call me once you've arrived.
- Vardığında beni ara.
- Tom had no way of knowing when Mary would arrive.
- Mary'nin ne zaman varacağını Tom'un bilmesi imkansızdı.
- You arrived there before them.
- Oraya onlardan önce vardın.
- The train was late, but I still arrived to work on time.
- Tren gecikti ama ben yine de işe zamanında vardım.
- He should have arrived by now.
- O, şimdiye kadar varmalıydı.
- The train is arriving soon.
- Tren yakında varacak.
- I arrived on Monday.
- Pazartesi günü vardım.
- She should have arrived home by now.
- Şimdiye kadar eve varmış olmalı.
- Betty was the last to arrive.
- Betty son varan kişiydi.
- I arrived here at eight this morning.
- Bu sabah sekizde buraya vardım.
- Get in touch with me as soon as you arrive here.
- Buraya varır varmaz benimle temasa geçin.
- I found out when we're supposed to arrive.
- Ne zaman varmamız gerektiğini öğrendim.
- The train will arrive here before long.
- Tren çok geçmeden buraya varacak.
- I sure hope Tom arrives on time.
- Tom'un kesinlikle zamanında varacağını umuyorum.
- What time does Flight 123 from Tokyo arrive?
- Tokyo'dan 123 numaralı uçuş ne zaman varıyor?
- The concert was all but over when I arrived.
- Ben vardığımda konser neredeyse bitmişti.
- Tom was relieved to hear that Mary had arrived home safely.
- Tom Mary'nin güvenli şekilde eve vardığını duyduğunda rahatladı.
- I don't know exactly when he will arrive.
- Onun ne zaman varacağını tam olarak bilmiyorum.
- I arrived home early.
- Eve erken vardım.
- If I'm lucky, I will arrive on time.
- Eğer şanslıysam, zamanında varırım.
- You arrived there before them.
- Sen onlardan önce oraya vardın.
- Once she arrives, we can start.
- O varır varmaz başlayabiliriz.
- Will we arrive on time?
- Zamanında varacak mıyız?
- Tom never arrives on time.
- Tom asla zamanında varmaz.
- She arrived there before them.
- Oraya onlardan önce varmış.
- We arrived here in the evening.
- Biz buraya akşam vardık.
- Please send me a letter once you arrive.
- Lütfen varır varmaz bana bir mektup gönder.
- Tom is arriving tomorrow.
- Tom yarın varıyor.
- He went to bed the moment he arrived home.
- Eve varır varmaz yattı.
- Do you have any idea when Tom will arrive?
- Tom'un ne zaman varacağı hakkında bir fikrin var mı?
- Tom will be arriving shortly.
- Tom yakında varmış olacak.
- How soon are we going to arrive?
- Ne zaman varacağız?
- They should arrive by ten o'clock.
- Saat onda varmaları gerekiyor.
- I don't know when I will arrive.
- Ne zaman varacağımı bilmiyorum.
- When will they arrive?
- Ne zaman varacaklar?
- We arrived about forty-five minutes after sunset.
- Gün batımından yaklaşık kırk beş dakika sonra vardık.
- I'll arrive on 23 May.
- 23 Mayıs'ta varacağım.
- To tell you the truth, I'm not sure when Tom arrived.
- Doğruyu söylemek gerekirse, Tom'un ne zaman vardığından emin değilim.
- Tom ought to have arrived home by now.
- Tom şimdiye kadar eve varmış olmalıydı.
- My friend ought to have arrived here by now.
- Arkadaşım şimdiye kadar buraya varmış olmalıydı.
- It was raining when we left, but by the time we arrived, it was sunny.
- Biz ayrıldığımızda yağmur yağıyordu, fakat vardığımızda hava güneşliydi.
- The train will arrive soon.
- Tren yakında varacak.
- At what time does the plane from Nice arrive?
- Nice'ten gelen uçak saat kaçta varıyor?
- Call me once you've arrived.
- Vardıktan sonra beni ara.
- We arrive to the theater.
- Tiyatroya varıyoruz.
- Our guests have arrived.
- Misafirlerimiz vardılar.
- Tom didn't tell Mary when he'd be arriving.
- Tom Mary'ye ne zaman varacağını söylemedi.
- In all probability, we'll arrive before them.
- Büyük olasılıkla onlardan önce varacağız.
- We've arrived.
- Biz vardık.
- Did you arrive home safely?
- Eve sağ salim vardın mı?
- Let's hope to arrive on time.
- Zamanında varmayı umut edelim.
- She should have arrived home by now.
- Şimdiye kadar eve varmış olmalıydı.
- We had hardly arrived when Lucy started crying to go home.
- Lucy eve gitmek için ağlamaya başladığında neredeyse varmıştık.
- I wonder whether or not the plane will arrive on time.
- Uçağın zamanında varıp varmayacağını merak ediyorum.
- When do we arrive?
- Ne zaman varırız?
- The train will arrive on time.
- Tren zamanında varacak.
- They will have arrived there before you start.
- Sen başlamadan önce onlar oraya varmış olacak.
- They have just arrived.
- Onlar az önce vardılar.
- I would like to arrive.
- Varmak istiyorum.
- He hasn't arrived yet.
- O henüz varmadı.
- What time do you arrive home?
- Eve saat kaçta varırsın?
- Does it matter to you what time we arrive?
- Ne zaman varacağımız senin için önemli mi?
- I arrived within 30 minutes.
- 30 dakikada vardım.
- In spite of the heavy traffic, we arrived on time.
- Yoğun trafiğe rağmen zamanında vardık.
- We hope to arrive on time.
- Zamanında varmayı umuyoruz.
- I arrived too early.
- Ben çok erken vardım.
- When's Tom arriving?
- Tom ne zaman varıyor?
- They ought to have arrived there by this time.
- Bu saate kadar oraya varmış olmaları gerekirdi.
- The snow prevented us from arriving on time.
- Kar zamanında varmamızı engelledi.
- I want to know when you'll arrive.
- Ne zaman varacağını bilmek istiyorum.
- Are we arriving on time?
- Biz zamanında varacak mıyız?
- No one arrived.
- Hiç kimse varmadı.
- We arrived there before noon.
- Oraya öğleden önce vardık.
- Tom has asked us to make sure we arrive on time.
- Tom bizden zamanında vardığımızdan emin olmamızı istedi.
- He ran, so as to arrive on time.
- Zamanında varabilmek için koştu.
- If you start at once, you'll arrive by six o'clock.
- Hemen başlarsan, saat altıda varmış olursun.
- They arrived there before dawn.
- Şafaktan önce oraya vardılar.
- I arrived on time.
- Zamanında vardım.
- When did you arrive?
- Ne zaman vardın?
- You arrived there before Tom.
- Oraya Tom'dan önce vardın.
- Let's hope to arrive on time.
- Zamanında varmayı umalım.
- He will arrive within an hour.
- Bir saat içinde varacak.
- We arrived on the morning of the seventh.
- Yedinci günün sabahında vardık.
- He ran, so as to arrive on time.
- O, zamanında varmak için koştu.
- Tom wasn't there when I arrived.
- Ben vardığımda Tom orada değildi.
- Hasn't Tom arrived yet?
- Tom daha varmadı mı?
- We arrived there before noon.
- Biz öğleden önce oraya vardık.
- He said that he had arrived there that morning.
- O sabah oraya vardığını söyledi.
- Hasn't Tom arrived yet?
- Tom henüz varmadı mı?
- The bad weather prevented our ship from arriving on time.
- Kötü hava gemimizin zamanında varmasını engelledi.
- My train leaves at six o'clock and arrives there at ten o'clock.
- Trenim saat altıda kalkıyor ve oraya saat onda varıyor.
- You arrived there before him.
- Sen ondan önce oraya vardın.
- Let us know when you'll arrive.
- Ne zaman varacağınızı bize bildirin.
- Tom was the first to arrive.
- İlk varan kişi Tom'du.
- I didn't arrive until it was already too late.
- Çok geç olana kadar oraya varamadım.
- You arrived there before her.
- Ondan önce oraya vardın.
- I arrived there before Tom.
- Oraya Tom'dan önce vardım.
- When is the ship due to arrive?
- Gemi ne zaman varacak?
- When I arrived there, I found him.
- Ben oraya vardığımda, onu buldum.
- When do we arrive?
- Ne zaman varacağız?
- I think the bus will arrive soon.
- Bence otobüs yakında varacak.
- No sooner had he arrived than the bus departed.
- Daha varır varmaz otobüs hareket etti.
- Tom will arrive tomorrow evening.
- Tom yarın akşam varacak.
- She ought to have arrived by now.
- Şimdiye kadar varmalıydı.
- What time did you arrive there?
- Siz oraya kaçta vardınız?
- It was sunny when we arrived, but rainy when we left.
- Biz vardığımızda güneşliydi fakat ayrıldığımızda yağışlıydı.
- I arrived very late.
- Ben çok geç vardım.
- When we arrived, the lecture had already begun.
- Vardığımızda ders çoktan başlamıştı.
- They'll arrive tonight.
- Bu gece varacaklardır.
- Hopefully, we'll arrive tomorrow.
- İnşallah yarın varacağız.
- She left an hour ago so she should've arrived by now.
- Bir saat önce çıktı, şimdiye varmış olmalıydı.
- The train was late, but I still arrived to work on time.
- Tren gecikti ama yine de işe zamanında vardım.
- By the time I arrived, he had already left.
- Ben vardığımda, o çoktan gitmişti.
- Tom ought to have arrived by now.
- Tom şimdiye kadar varmalıydı.
- If he had left at ten, he would have arrived here by now.
- Saat onda çıkmış olsaydı, şimdiye kadar buraya varmış olurdu.
- They arrived late because of the storm.
- Fırtınadan dolayı geç vardılar.
- Please send me a letter once you arrive.
- Lütfen vardığınızda bana bir mektup gönderin.
- As soon as you arrive, she will make something to eat.
- Sen varır varmaz o yiyecek bir şey yapacak.
- Please tell me when he'll arrive here.
- Lütfen bana onun buraya ne zaman varacağını söyle.
- You arrived on time.
- Zamanında vardın.
- What time did you arrive there?
- Oraya ne zaman vardın?
- When do you arrive?
- Ne zaman varırsın?
- Tom still hasn't arrived.
- Tom hâlâ varmadı.
- By this time tomorrow, we will have already arrived.
- Yarın bu saatlerde çoktan varmış olacağız.
- We arrived first.
- Biz ilk olarak vardık.
- We're happy that Tom arrived home safely.
- Tom'un güvenle eve vardığına mutluyuz.
- So they ought to have arrived here by now.
- Şimdiye kadar buraya varmış olmaları gerekirdi.
- I know Tom is going to try to arrive on time.
- Tom'un zamanında varmaya çalışacağını biliyorum.
- From the moment he arrived there, he kept on bothering his doctor to tell him when he would be able to go home.
- Oraya vardığı andan itibaren, eve ne zaman gidebileceğini kendisine söylemesi için doktoru rahatsız edip durdu.
- She waited for me until I arrived.
- Ben varıncaya kadar beni bekledi.
- We arrived on the island two days later.
- Adaya iki gün sonra vardık.
- Tom and Mary arrived to Boston early in the afternoon.
- Tom ve Mary öğleden sonra erken saatlerde Boston'a vardılar.
- He ought to have arrived there by now.
- O, şimdiye kadar oraya varmış olmalıydı.
- When will we arrive?
- Ne zaman varacağız?
- And you didn't even say that we've arrived!
- Ve sen bize vardığımızı bile söylemedin!
- I have just arrived here.
- Ben az önce buraya vardım.
- We'll arrive about one hour before Tom gets there.
- Tom oraya varmadan bir saat önce varacağız.
- When is Tom going to arrive?
- Tom ne zaman varacak?
- They ought to have arrived there by this time.
- Şimdiye kadar oraya varmalıydılar.
- We arrived safely in Boston.
- Boston'a güvenle vardık.
- He will arrive there about five o'clock.
- Saat beş gibi oraya varacak.
- If Sue is coming by air, she ought to arrive very soon.
- Sue hava yoluyla geliyorsa, çok yakında varmış olması gerek.
- When did you arrive there?
- Oraya ne zaman vardın?
- After a long journey we finally arrived.
- Uzun bir yolculuktan sonra nihayet vardık.
- I have to go, otherwise I'll arrive late.
- Gitmek zorundayım aksi halde geç varacağım.
- Tom had no idea when Mary would arrive.
- Tom'un Mary'nin ne zaman varacağı hakkında fikri yoktu.
- Tom was relieved to hear that Mary had arrived home safely.
- Tom, Mary'nin eve sağ salim vardığını duyunca rahatladı.
- He will arrive there about five o'clock.
- Beş civarında oraya varacak.
- They were about to leave when I arrived there.
- Oraya vardığımda onlar gitmek üzereydi.
- I arrive by train soon.
- Yakında trenle varacağım.
- I apologise for arriving late.
- Geç vardığım için özür dilerim.
- Except for the storm, I would have arrived earlier.
- Fırtına olmasaydı, daha erken varırdım.
- I don't know when he will arrive.
- Onun ne zaman varacağını bilmiyorum.
- When does it arrive?
- O ne zaman varır?
- When will it arrive?
- Bu ne zaman varacak?
Show More (309)
|