|
- The roads there are wide and as straight as an arrow.
- Oradaki yollar geniş ve bir ok kadar düzdür.
- He shot an arrow at the deer.
- O, geyiğe bir ok attı.
- The arrow hit the target.
- Ok hedefi vurdu.
- The arrow missed its target.
- Ok, hedefini kaçırdı.
- Native Americans fought with bow and arrow.
- Amerikan yerlileri ok ve yayla savaşırdı.
- He was struck by Cupid's arrow.
- O, Cupid'in okuyla vuruldu.
- The arrow missed its target.
- Ok, hedefini ıskaladı.
- He was struck by Cupid's arrow.
- Eros'un okuyla vuruldu.
- The arrow missed its target.
- Ok, hedefini vuramadı.
- He shot an arrow at the soldier.
- O, askere bir ok attı.
- The arrow missed its target.
- Ok hedefini ıskaladı.
- He shot an arrow at the soldier.
- Askere bir ok attı.
- The arrow pierced his armor.
- Ok zırhını deldi.
- The arrow pierced his armor.
- Ok onun zırhını deldi.
- The arrow missed its target.
- Ok hedefini kaçırdı.
- The arrow missed him and hit a tree.
- Ok onu ıskaladı ve bir ağaca isabet etti.
- Tom came close to being killed by a stray arrow.
- Tom serseri bir ok tarafından öldürülmeye çok yaklaştı.
- The arrow missed him and hit a tree.
- Ok onu ıska geçti ve bir ağaca çarptı.
- He shot an arrow at the deer.
- Geyiğe bir ok attı.
- William Tell shot an arrow at the apple on his son's head.
- William Tell, oğlunun kafasındaki elmaya bir ok attı.
Show More (17)
|
