| 1 |
backwards |
geriye doğru |
adv. |
|
- Who in their right mind would take a train that moved backwards?
- Aklı başında kim geriye doğru hareket eden bir trene biner?
- Therefore, the Commission could not support modifications to its proposal that represented a step backwards.
- Bu nedenle Komisyon, teklifinde geriye doğru bir adımı temsil eden değişiklikleri destekleyemezdi.
- After three years, this agenda is stalled; indeed, it is going backwards.
- Üç yılın ardından, bu gündem durmuş durumda, hatta geriye doğru gidiyor.
- Since Stockholm things have in fact moved backwards.
- Stockholm'den bu yana işler aslında geriye doğru gitmiştir.
- It does not contain any references at all to sub-state governments and is a step backwards in many respects.
- Devlet altı hükümetlere hiçbir atıf içermemektedir ve birçok açıdan geriye doğru atılmış bir adımdır.
- However, in the Convention, there has been a step backwards.
- Ancak Sözleşme'de geriye doğru bir adım atılmıştır.
- In this regard, the Convention is constantly moving backwards.
- Bu bağlamda Sözleşme sürekli olarak geriye doğru hareket etmektedir.
- It does not contain any references at all to sub-state governments and is a step backwards in many respects.
- Devlet altı hükümetlere hiçbir şekilde atıfta bulunmaz ve pek çok açıdan geriye doğru atılmış bir adımdır.
- Anything else would be a step backwards, a mere integration process.
- Başka herhangi bir şey geriye doğru atılmış bir adım, sadece bir entegrasyon süreci olacaktır.
- Tom fell backwards.
- Tom geriye doğru düştü.
- The actress fell backwards from the stage.
- Aktris sahneden geriye doğru düştü.
- Please say the alphabet backwards.
- Lütfen alfabeyi geriye doğru söyle.
- Tom slowly walked backwards.
- Tom yavaşça geriye doğru yürüdü.
- Humanity is evolving, but backwards.
- İnsanlık gelişiyor, ama geriye doğru.
- Tom is walking backwards.
- Tom geriye doğru yürüyor.
- Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
- Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
- I fell backwards.
- Geriye doğru düştüm.
- Tom took a step backwards.
- Tom, geriye doğru bir adım attı.
- I stepped backwards.
- Geriye doğru adım attım.
- I took a step backwards.
- Geriye doğru bir adım attım.
- Tom stumbled backwards.
- Tom geriye doğru tökezledi.
- It's backwards compatible.
- Geriye doğru uyumlu.
- It's not backwards.
- Geriye doğru değil.
- Tom took a step backwards.
- Tom geriye doğru bir adım attı.
- Tom stepped backwards.
- Tom geriye doğru adım attı.
- Capitalism can’t run backwards.
- Kapitalizm geriye doğru işleyemez.
- Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
- Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir, ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
Show More (24)
|
| 2 |
backwards |
ters |
adv. |
|
- Your T-shirt's on backwards.
- Tişörtünü ters giymişsin.
- You've got it backwards.
- Ters anlamışsın.
- Tom has his sweater on backwards.
- Tom'un kazağı ters giyilmiş.
- Tom put his T-shirt on backwards.
- Tom tişörtünü ters giymiş.
- The students laughed under their breath when they saw that the teacher had put on his sweater backwards.
- Öğrenciler, öğretmenin kazağını ters giydiğini görünce bıyık altından güldüler.
- Tom has his sweater on backwards.
- Tom kazağını ters giymiş.
- You've put your hat on backwards.
- Şapkanı ters taktın.
- You've put your hat on backwards.
- Şapkanı ters takmışsın.
- Your sweater is on backwards.
- Kazağını ters giymişsin.
- You've got your priorities backwards.
- Sen önceliklerini ters sıralamışsın.
- The students laughed under their breath when they saw that the teacher had put on his sweater backwards.
- Öğrenciler öğretmenin kazağını ters giydiğini gördüklerinde alçak sesle güldüler.
- You've got it backwards.
- Ters anladın.
- You have your hat on backwards.
- Şapkanı ters takmışsın.
- Your T-shirt's on backwards.
- Tişörtün ters giyilmiş.
Show More (11)
|
| 3 |
backwards |
geri |
adv. |
|
- If the current draft is correct, then this is a huge step backwards in comparison to today.
- Eğer mevcut taslak doğruysa, o zaman bu, bugüne kıyasla büyük bir geri adımdır.
- The national States have to decide to take a step backwards.
- Ulusal devletler geri adım atmaya karar vermelidir.
- We cannot allow the European Union to take a step backwards in territorial and social development policy.
- Avrupa Birliği'nin bölgesel ve sosyal kalkınma politikasında geri adım atmasına izin veremeyiz.
- Unfortunately, the Stockholm European Council was a step backwards in this respect.
- Ne yazık ki Stockholm Avrupa Konseyi bu açıdan bir geri adım olmuştur.
- Unfortunately, the Stockholm European Council was a step backwards in this respect.
- Ne yazık ki Stockholm Avrupa Konseyi bu açıdan geri adım atmıştır.
- That would clearly have meant a step backwards.
- Bu açıkça geri adım atmak anlamına gelirdi.
- But, in my book, the Commission report is a real step backwards.
- Ancak, benim kitabıma göre, Komisyon raporu gerçek bir geri adımdır.
Show More (4)
|
| 4 |
backwards |
geriye |
adv. |
|
- The seventh amendment is a backwards step - we all know that.
- Yedinci değişiklik geriye giden bir adımdır; hepimiz bunu biliyoruz.
- Capitalism can’t run backwards.
- Kapitalizm geriye koşamaz.
- Tom stepped backwards.
- Tom geriye adım attı.
- I fell backwards.
- Geriye düştüm.
- Tom fell backwards.
- Tom geriye düştü.
Show More (2)
|
| 5 |
backwards |
tersine |
adv. |
|
- Humanity is evolving, but backwards.
- İnsanoğlu evrimleşiyor, ama tersine.
Show More (-2)
|
| 6 |
backwards |
arkaya |
adv. |
|
- Tom put his T-shirt on backwards.
- Tom tişörtünün önünü arkasına giymiş.
Show More (-2)
|
| 7 |
backwards |
arkaya doğru |
adv. |
|
- His handwriting slants forwards, whereas hers slants backwards.
- Onun el yazısı öne doğru eğikken, Mary'ninki arkaya doğru eğik.
Show More (-2)
|
