1 |
be in trouble |
başı belada olmak |
v. |
|
- Her stern look told the boys that they were in trouble.
- Onun sert görünüşü çocuklara başlarının belada olduğunu söylüyordu.
- Tom took one look at the teacher's face and he knew he was in trouble.
- Tom öğretmenin yüzüne bir kez baktı ve başının belada olduğunu anladı.
- I wonder whether Tom is in trouble.
- Tom'un başının belada olup olmadığını merak ediyorum.
- What makes you think Tom is in trouble?
- Tom'un başının belada olduğunu sana düşündüren ne?
- I knew we were in trouble then.
- O zaman başımızın belada olduğunu biliyordum.
- I've never been in trouble.
- Hiç başım belada olmadı.
- I think that Tom and Mary are in trouble.
- Tom ve Mary'nin başının belada olduğunu düşünüyorum.
- Mary thought Tom was in trouble.
- Mary Tom'un başının belada olduğunu düşündü.
- Sami knew he was in trouble.
- Sami başının belada olduğunu biliyordu.
- There's a chance Tom is in trouble.
- Tom'un başının belada olma ihtimali var.
- I knew I was in trouble.
- Başımın belada olduğunu biliyordum.
- I could see you were in trouble.
- Başının belada olduğunu görebiliyordum.
- Mary thought Tom was in trouble.
- Mary, Tom'un başının belada olduğunu düşünüyordu.
- They knew they were in trouble.
- Başlarının belada olduğunu biliyorlardı.
- She stood by him whenever he was in trouble.
- Ne zaman başı belada olsa onun yanında oldu.
- Tom told Mary that John was in trouble.
- Tom Mary'ye John'un başının belada olduğunu söyledi.
- Tom discovered that Mary was in trouble and went to help her.
- Tom Mary'nin başının belada olduğunu anladı ve ona yardım etmek için gitti.
- I had a feeling that Tom was in trouble.
- Tom'un başının belada olduğunu hissediyordum.
- She knew she was in trouble.
- Başının belada olduğunu biliyordu.
- I thought Tom was in trouble.
- Tom'un başının belada olduğunu düşündüm.
- Tom knew he was in trouble.
- Tom başının belada olduğunu biliyordu.
- When you are in trouble, you can count on me.
- Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
- We heard Tom was in trouble.
- Tom'un başının belada olduğunu duyduk.
- Fadil knew he was in trouble with Layla.
- Fadıl, Leyla ile başının belada olduğunu biliyordu.
- Everybody knew Tom was in trouble.
- Herkes Tom'un başının belada olduğunu biliyordu.
- Her stern look told the boys that they were in trouble.
- Sert bakışları çocuklara başlarının belada olduğunu söylüyordu.
- Do you think Tom is in trouble?
- Tom'un başının belada olduğunu düşünüyor musun?
- Mary said Tom was in trouble.
- Mary, Tom'un başının belada olduğunu söyledi.
- I told Tom he was in trouble.
- Tom'a başının belada olduğunu söyledim.
- Tom told Mary that John was in trouble.
- Tom, Mary'ye John'un başının belada olduğunu söyledi.
- Tom realized he was in trouble.
- Tom başının belada olduğunu fark etti.
Show More (28)
|
2 |
be in trouble |
başı dertte olmak |
v. |
|
- What makes you think Tom is in trouble?
- Tom'un başının dertte olduğunu sana düşündüren ne?
- Tom discovered that Mary was in trouble and went to help her.
- Tom, Mary'nin başının dertte olduğunu fark etti ve ona yardım etmeye gitti.
- Tom helped Mary when she was in trouble.
- Tom Mary'ye başı dertte olduğunda yardım etti.
- I could tell at a glance that she was in trouble.
- Başının dertte olduğunu bir bakışta anlayabiliyordum.
- Fadil knew he was in trouble with Layla.
- Fadıl, Leyla ile başının dertte olduğunu biliyordu.
- Even if he is in trouble, Mac is always optimistic.
- Başı dertte olsa bile Mac her zaman iyimserdir.
- You're going to be in trouble and it's my fault.
- Başın dertte olacak ve bu benim hatam.
- We all knew Tom was in trouble, but none of us did anything to help.
- Hepimiz Tom'un başının dertte olduğunu biliyorduk ama hiçbirimiz yardım etmek için bir şey yapmadık.
- She stood by him whenever he was in trouble.
- Ne zaman başı dertte olsa onun yanında oldu.
- Mary said Tom was in trouble.
- Mary Tom'un başının dertte olduğunu söyledi.
- Tom could tell right away that Mary was in trouble.
- Tom, Mary'nin başının dertte olduğunu hemen anladı.
- I knew we were in trouble then.
- O zaman başımızın dertte olduğunu biliyordum.
- Tom seems to be able to sense when someone is in trouble.
- Tom birinin başı dertte olduğunda bunu hissedebiliyor gibi görünüyor.
- I wonder why Tom is in trouble.
- Neden Tom'un başının dertte olduğunu merak ediyorum.
- If Tom were in trouble, Mary would know.
- Tom'un başı dertte olsaydı, Mary bilirdi.
- I thought Tom was in trouble.
- Tom'un başının dertte olduğunu düşündüm.
- Tom asked me for help when he was in trouble.
- Tom başı dertte olduğunda benden yardım istedi.
Show More (14)
|
3 |
be in trouble |
başı sıkışmak |
v. |
|
- She stood by her husband whenever he was in trouble.
- Ne zaman başı sıkışsa kocasının yanında dururdu.
- My brother still stands by me whenever I am in trouble.
- Ne zaman başım sıkışsa kardeşim hâlâ yanımda.
- Tom asked me for help when he was in trouble.
- Tom başı sıkıştığında benden yardım istedi.
- John used to stand by me whenever I was in trouble.
- Ne zaman başım sıkışsa John yanımda dururdu.
- He stands by me whenever I am in trouble.
- Ne zaman başım sıkışsa yanımda olur.
- Tom stands by me whenever I am in trouble.
- Ne zaman başım sıkışsa, Tom yanımda olur.
Show More (3)
|
4 |
be in trouble |
sıkışmak |
v. |
|
- He stands by me whenever I am in trouble.
- Başım ne zaman sıkışsa yanımda olur.
Show More (-2)
|
5 |
be in trouble |
sıkıntıda olmak |
v. |
|
- I could tell at a glance that she was in trouble.
- Bakar bakmaz bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım.
Show More (-2)
|