1 |
boy |
oğlan |
n. |
|
- Personally, I don't know what has happened with the boys since that night.
- Şahsen o gecenin ardından oğlanlara ne olduğunu bilmiyorum.
- You really must start looking at trade schools for the boy.
- Oğlan için meslek okullarını cidden araştırmaya başlamalısın.
- The boy was smaller than an earth child and had many different habits from an ordinary child.
- Bu oğlan, dünyalı bir çocuktan daha küçüktü ve birçok yönden davranışları sıradan bir çocuğunkinden farklıydı.
- The boy is a credit to our school.
- Oğlan okulumuzun itibarı.
- The boy had bad teeth because he neglected to brush them.
- Oğlanın dişleri kötüydü çünkü fırçalamayı ihmal ediyordu.
- All the boys ran away.
- Oğlanların hepsi kaçtı.
- All boys were crazy about Layla.
- Bütün oğlanlar Leyla'ya deli oluyordu.
- The boy got lost in the forest.
- Oğlan ormanda kayboldu.
- The boy grew up to be a great scientist.
- Oğlan büyüdü ve büyük bir bilim insanı oldu.
- Sami was a baby-faced boy.
- Sami bebek yüzlü bir oğlandı.
- Who are these two boys?
- Şu iki oğlan kim?
- I wish I'd been born a boy.
- Keşke oğlan olarak doğsaydım.
- This boy slept for eight hours.
- Bu oğlan sekiz saat uyudu.
- The boy dug a grave for the dead animal.
- Oğlan ölü hayvan için bir mezar kazdı.
- Where are those boys from?
- O oğlanlar neredendir?
- You look like a boy.
- Sen de oğlana benziyorsun.
- In the first place, he's a lazy boy.
- İlk olarak, o tembel bir oğlan.
- Fadil presented himself as a teenage boy.
- Fadıl kendini genç bir oğlan olarak tanıttı.
- That big boy is bullying the little children.
- O büyük oğlan, küçük çocuklara zorbalık ediyor.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
- Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.
- How many boys are in your class?
- Sınıfınızda kaç tane oğlan var?
- The boy was kidnapped.
- Oğlan kaçırıldı.
- Nowadays, if a boy doesn't lose his virginity by the age of 18, he'll most likely be traumatised.
- Günümüzde bir oğlan 18 yaşına kadar bekaretini kaybetmezse, o büyük olasılıkla travmalı olacaktır.
- Boys don't like girls who talk too much.
- Oğlanlar çok fazla konuşan kızları sevmezler.
- He is bigger than all the other boys.
- O bütün diğer oğlanlardan daha büyüktür.
- The little boy plays.
- Küçük oğlan oynuyor.
- He's the tallest amongst the boys.
- O oğlanlar arasında en uzun boylu olanıydı.
- Sami was a gorgeous boy.
- Sami muhteşem bir oğlandı.
- The boy threw a stone at the frog.
- Oğlan kurbağaya bir taş attı.
- The boy fell of fright when he saw a ghost.
- Oğlan bir hayalet gördüğünde korkudan düştü.
- Do you make friends with these boys?
- Bu oğlanlarla arkadaşlık ediyor musunuz?
- She met many boys in the chatroom.
- Sohbet odasında birçok oğlanla tanıştı.
- The boy is afraid to go to bed in the dark.
- Oğlan, karanlıkta yatmaktan korkar.
- Do you know that boy's name?
- O oğlanın adını biliyor musun?
- Do you see that boy over there?
- Oradaki o oğlanı görüyor musun?
- The boy learned the famous poem by heart soon after he read it.
- Oğlan, ünlü şiiri okuduktan kısa bir süre sonra ezberledi.
- The boy is jumping.
- Oğlan atlıyor.
- Which of the boys did that?
- Oğlanların hangisi bunu yaptı?
- The boys look very disappointed.
- Oğlanlar çok hayal kırıklığına uğramış görünüyorlar.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
- Oğlana gönderilen mektupta enteresan bir hikâye vardı.
- This is a story about a little boy named Tom.
- Bu, Tom adında küçük bir oğlan hakkında bir hikaye.
- Any boy or girl can do it.
- Herhangi bir oğlan ya da kız bunu yapabilir.
- Girls are more ambitious academically than boys.
- Kızlar akademik alanda oğlanlardan daha hırslıdır.
- The boy throws a stone.
- Oğlan bir taş atıyor.
- My parents won't let me go out with boys.
- Annem ve babam benim oğlanlarla çıkmama izin vermez.
- Big boys don't cry.
- Büyük oğlanlar ağlamaz.
- I have been busier than the two boys.
- Ben o iki oğlandan daha meşguldüm.
- You're a smart boy.
- Sen akıllı bir oğlansın.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
- Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir hikâye vardı.
- Tom is the oldest of the three boys.
- Tom üç oğlanın en yaşlısı.
- This is the boy that helped me.
- Bu, bana yardım eden oğlan.
- Striking differences existed between the two boys.
- İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.
- That boy runs too fast.
- O oğlan çok hızlı koşuyor.
- The boy crammed all his clothes into the bag.
- Oğlan tüm kıyafetlerini çantaya tıkıştırdı.
- Each of the boys was eager to join in the race.
- Oğlanların her biri yarışa katılmaya hevesliydi.
- One of the boys who died was named Tom.
- Ölen oğlanlardan birinin adı Tom'du.
- Mary is in love with a handsome boy from her class named Tom.
- Mary, sınıfından Tom adındaki yakışıklı bir oğlana aşık.
- The boy rode a horse for the first time.
- Oğlan ilk kez at sürdü.
- Layla was baby-sitting Rania's two boys.
- Leyla, Rania'nın iki oğlan çocuğuna bakıyordu.
- My mother didn't see the boy on the street.
- Annem caddedeki oğlanı görmedi.
- Tom doesn't seem like a boy.
- Tom bir oğlan gibi görünmüyor.
- There were five boys in the room.
- Odada beş tane oğlan vardı.
- That boy is really shy.
- O oğlan gerçekten utangaç.
- Tom isn't like all the other boys.
- Tom diğer oğlanlar gibi değil.
- I know the boy who is sitting closest to the door.
- Kapıya en yakın oturan oğlanı tanıyorum.
- Where's the boy?
- Oğlan nerede?
- Tom is a stubborn boy.
- Tom inatçı bir oğlandır.
- Here are about ten boys.
- Burada yaklaşık on tane oğlan var.
- Tom is the boy on the right.
- Tom sağdaki oğlan.
- Tom is a big boy.
- Tom büyük bir oğlandır.
- A long time ago when Pluto was still a planet, there was a boy named Tom.
- Uzun bir zaman önce Plüton hâlâ gezegenken, Tom adında bir oğlan vardı.
- She forgave the boy for his rudeness.
- Oğlanı kabalığı için affetti.
Show More (69)
|
2 |
boy |
oğul |
n. |
|
- My older boy wants nothing to do with his younger brothers.
- Büyük oğlum küçük kardeşleriyle hiçbir şey yapmak istemiyor.
- We stayed on the island one weekend with our little boy.
- Küçük oğlumuzla bir hafta sonu adada kalmıştık.
- My older boy wants nothing to do with his younger brothers.
- Benim büyük oğlum küçük kardeşi ile hiçbir şey yapmak istemiyor.
- Tom has a little boy.
- Tom'un küçük bir oğlu var.
- He has two beautiful boys.
- İki güzel oğlu var.
- Layla had a healthy little boy.
- Layla'nın sağlıklı küçük bir oğlu oldu.
- My twelve year old boy doesn't like to play baseball.
- Benim on iki yaşındaki oğlum beyzbol oynamaktan hoşlanmaz.
- Boy, was I disappointed.
- Oğlum, ben hayal kırıklığına uğradım.
- How's your boy doing?
- Oğlun nasıl?
- Boy, how times have changed.
- Zaman nasıl da değişti, oğlum.
- This boy is his son.
- Bu çocuk onun oğlu.
- We have three boys and one girl.
- Bizim üç oğlumuz bir kızımız var.
Show More (9)
|
3 |
boy |
erkek çocuk |
n. |
|
- The dead included a four-year old boy, a ten-year old girl and a sixteen-year old boy.
- Ölenler arasında dört yaşında bir erkek çocuğu, on yaşında bir kız çocuğu ve on altı yaşında bir erkek çocuğu vardı.
- There is a boy near the door.
- Kapının yanında bir erkek çocuk var.
- A three year-old boy and an 88 year-old woman have been rescued after being burried under rubble.
- 3 yaşındaki erkek çocuk ve 88 yaşındaki kadın moloz altında gömüldükten sonra kurtarıldı.
- I am a boy.
- Ben bir erkek çocuğuyum.
- The boy ate the apple.
- Erkek çocuğu elmayı yedi.
- Every boy is supposed to wear a tie at the party.
- Partide erkek çocuklarının kravat takması gerekiyor.
- The brave fireman rescued a boy from the burning house.
- Cesur itfaiyeci, yanan evden bir erkek çocuğu kurtardı.
- Tom has a little boy.
- Tom'un küçük bir erkek çocuğu var.
Show More (5)
|
4 |
boy |
delikanlı |
n. |
|
- Do you know which one of those boys is Tom?
- Şu delikanlılardan hangisinin Tom olduğunu biliyor musun?
- This is the boy who found your watch.
- Bu, saatini bulan delikanlı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
- Başını delikanlının omzuna koyan kız şaşkınlıkla etrafına bakındı.
- A boy of seventeen is often as tall as his father.
- On yedi yaşında bir delikanlı genelde babası boyundadır.
- The policeman took the knife from the boy.
- Polis, delikanlıdan bıçağı aldı.
- I was crazy about that boy.
- Ben o delikanlıya hastaydım.
Show More (3)
|
5 |
boy |
vay be |
exclam. |
|
- Boy, those tapes made quite an impression on these three painters.
- Vay be, o kasetler bu üç ressamı oldukça etkiledi.
Show More (-2)
|
6 |
boy |
oğlan çocuğu |
n. |
|
- We are boys.
- Biz oğlan çocuklarıyız.
Show More (-2)
|