chill - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
chill üşümek v.
  • By the time the taxi arrived, I was chilled to the bone.
  • Taksi geldiğinde iliklerime kadar üşümüş haldeydim.
  • I was chilled to the bone.
  • İliklerime kadar üşüdüm.
  • I'm chilled to the bone.
  • İliklerime kadar üşüdüm.
Show More (2)
chill soğuk adj.
  • A chill wind came through the open windows.
  • Açık pencerelerden içeri soğuk bir rüzgâr girdi.
  • She was wearing a thick coat against the chill.
  • Soğuğa karşı kalın bir palto giymişti.
  • She was wearing a heavy coat to protect against the chill.
  • Soğuktan korunmak için kalın bir palto giymişti.
Show More (1)
chill soğutmak v.
  • I want to chill the wine more.
  • Şarabı biraz daha soğutmak istiyorum.
  • I want to chill the wine more.
  • Ben şarabı daha çok soğutmak istiyorum.
  • It's better to chill white wine before you serve it.
  • Beyaz şarabı servis etmeden önce soğutmak daha iyidir.
Show More (0)
chill ürpertmek v.
  • That gave me chills.
  • Bu beni ürpertti.
  • He gives me chills.
  • Tüylerimi ürpertiyor.
  • He gives me chills.
  • O beni ürpertiyor.
Show More (0)
chill serinlik n.
  • She sat in the chill of the morning, sipping her coffee.
  • Sabahın serinliğinde oturmuş kahvesini yudumluyordu.
  • There was a slight chill in the air.
  • Havada hafif bir serinlik vardı.
Show More (-1)
chill soğumaya bırakmak v.
  • Let the cheesecake chill overnight.
  • Cheesecake'i bir gece soğumaya bırakınız.
Show More (-2)
chill rahatlamak v.
  • Just chill and have a glass of wine, I'll prepare dinner.
  • Sen rahatla da bir kadeh şarap al, yemeği ben hazırlarım.
Show More (-2)
chill (kanını) dondurmak v.
  • Even the thought of being in an accident chilled her blood.
  • Kaza yapmanın düşüncesi bile kanını donduruyordu.
Show More (-2)
chill ürperti n.
  • His threats sent chills up my spine.
  • Tehditleri içime bir ürperti yaydı.
Show More (-2)
chill buz gibi adj.
  • Chill!
  • Buz gibi!
Show More (-2)
chill takılmak v.
  • We're just chilling.
  • Sadece takılıyoruz.
Show More (-2)
chill dondurmak v.
  • What she heard chilled her to the bone.
  • Duydukları onu iliklerine kadar dondurdu.
Show More (-2)
chill sakinleşmek v.
  • Tom needs to chill.
  • Tom'un sakinleşmesi lazım.
Show More (-2)
chill sakin adj.
  • Chill!
  • Sakin ol!
Show More (-2)
chill üşütmek v.
  • Cold rain makes me chilled to the bone.
  • Soğuk yağmur beni iliklerime kadar üşütüyor.
Show More (-2)
chill sakin olmak v.
  • Would you chill out?
  • Sakin olur musun?
Show More (-2)