|
- We have come to the end of the Commission statement on the reopening of the Mont Blanc tunnel earlier than expected.
- Mont Blanc tünelinin beklenenden erken açılmasına ilişkin Komisyon açıklamasının sonuna gelmiş bulunuyoruz.
- We now come to Explanation 5/2003.
- Şimdi 5/2003 sayılı Açıklamaya geliyoruz.
- They have come to Strasbourg on a familiarisation visit.
- Strazburg'a bir tanışma ziyareti için geldiler.
- When it comes to the energy issue, I am unfortunately rather pessimistic.
- Enerji konusuna gelince, maalesef oldukça kötümserim.
- When Denmark tightens up its policy, the refugees come to Sweden.
- Danimarka politikasını sıkılaştırdığında mülteciler İsveç'e geliyor.
- The issue of Turkey came to be one of the main topics in Copenhagen.
- Türkiye konusu Kopenhag'ın ana konularından biri haline geldi.
- You came to tell us about human rights in the world.
- Bize dünyadaki insan haklarını anlatmaya geldiniz.
- I cannot stress too firmly that you should have come to discuss them with Parliament before briefing the press.
- Basına bilgi vermeden önce Parlamento ile görüşmeye gelmeniz gerektiğini ne kadar vurgulasam azdır.
- We are coming to the end of the zoning phase.
- İmar aşamasının sonuna geliyoruz.
- We now come to the one-minute speeches on matters of political importance.
- Şimdi siyasi öneme sahip konulardaki bir dakikalık konuşmalara geldik.
- We now come to the other proposals for changes to the agenda.
- Şimdi de gündemdeki diğer değişiklik önerilerine geliyoruz.
- We now come to the speakers from the political groups.
- Şimdi siyasi gruplardan gelen konuşmacılara geliyoruz.
- The Lloyd's issue came to the Committee on Petitions with petitions from citizens.
- Lloyd's konusu Dilekçe Komisyonuna vatandaşlardan gelen dilekçelerle geldi.
- He came to Strasbourg with already considerable experience in defending citizens' rights in his own country.
- Strazburg'a kendi ülkesinde vatandaş haklarını savunma konusunda zaten önemli bir deneyime sahip olarak geldi.
- We now come to the one-minute speeches on matters of political importance.
- Şimdi siyasi öneme sahip konularda bir dakikalık konuşmalara geliyoruz.
- In other fields, regrettably, the reform process has come to something of a halt.
- Diğer alanlarda ne yazık ki reform süreci durma noktasına gelmiştir.
- Too often we have to come to this Chamber on a Thursday afternoon to make speeches we would rather not have to make.
- Çoğu zaman Perşembe öğleden sonraları bu Meclise gelerek yapmak istemediğimiz konuşmaları yapmak zorunda kalıyoruz.
- The time has undoubtedly come to seek a way out of the hopelessness of the situation.
- Durumun ümitsizliğinden bir çıkış yolu aramanın zamanı şüphesiz gelmiştir.
- At this stage, however, four questions come to mind.
- Ancak bu aşamada akla dört soru geliyor.
- Whether it will actually come to that, I do not know.
- Gerçekten bu noktaya gelinip gelinmeyeceğini bilmiyorum.
- We now come to the one-minute speeches on matters of political importance.
- Şimdi siyasi öneme sahip konulardaki bir dakikalık konuşmalara geliyoruz.
- Now I come to the amendments tabled.
- Şimdi masaya yatırılan değişikliklere geliyorum.
- We have therefore come to an end of the list of Members who spoke on behalf of their group.
- Dolayısıyla, grupları adına konuşan Üyelerin listesinin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
- Those who try to come to Europe must be treated respectfully, humanely and equally.
- Avrupa'ya gelmeye çalışanlara saygılı, insani ve eşit bir şekilde muamele edilmelidir.
- I came to the Chamber this morning with a prepared speech about the situation in the airline industry.
- Bu sabah Odaya hava yolu sektöründeki durum hakkında hazırladığım bir konuşma ile geldim.
- Now, the time has come to focus upon the International Criminal Court's duties in The Hague.
- Artık Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin görevlerine odaklanmanın zamanı gelmiştir.
- Mr Lannoye's amendments have caused confusion in the name of purity when we come to the issue of honey.
- Sayın Lannoye'nin değişiklikleri, bal konusuna geldiğimizde saflık adına kafa karışıklığına neden olmuştur.
- I do not think it will come to that.
- Bu noktaya geleceğini de düşünmüyorum.
- There are two amendments that I see as being of enormous importance when we come to the vote.
- Oylamaya geldiğimizde çok büyük önem taşıdığını düşündüğüm iki değişiklik var.
- Now that the time has come to evaluate the work of the year, we can all be pleased.
- Artık yılın çalışmalarını değerlendirme zamanı geldiğine göre hepimiz memnun olabiliriz.
- Yet we did not help Commander Massoud when he came to Strasbourg in April to condemn the crimes of the Taliban.
- Yine de Nisan ayında Taliban'ın işlediği suçları kınamak üzere Strazburg'a gelen Komutan Mesud'a yardım etmedik.
- We do not want a few states to be deprived of their veto right, as it were, when we come to revise the Treaty.
- Antlaşmayı gözden geçirmeye geldiğimizde, birkaç devletin veto hakkından mahrum bırakılmasını istemiyoruz.
- When I came to this Parliament from the British House of Commons, I came with great expectations.
- İngiliz Avam Kamarası'ndan bu Parlamentoya geldiğimde büyük beklentilerle gelmiştim.
- I now come to the debate on the Schengen Information System.
- Şimdi Schengen Bilgi Sistemine ilişkin tartışmaya geliyorum.
- The issue is more complicated when it comes to discussing our capacity for enlargement.
- Konu genişleme kapasitemizi tartışmaya geldiğinde mesele daha karmaşık bir hal alıyor.
- I would hope that he gives us a proper response when his turn comes to speak.
- Konuşma sırası kendisine geldiğinde bize uygun bir yanıt vermesini umuyorum.
- We then came to 1993 and its referendum for independence.
- Daha sonra 1993 yılına ve bağımsızlık için yapılan referanduma geldik.
- To conclude this reflection on the Eurostat affair, I will now come to OLAF.
- Eurostat meselesine ilişkin bu değerlendirmeyi sonlandırmak üzere şimdi OLAF'a geliyorum.
- In other fields, regrettably, the reform process has come to something of a halt.
- Diğer alanlarda da ne yazık ki reform süreci durma noktasına gelmiştir.
- When it comes to income, the Council has the last word.
- Gelir söz konusu olduğunda son sözü Konsey söyler.
- There are two amendments that I see as being of enormous importance when we come to the vote.
- Oylamaya geldiğimizde çok büyük öneme sahip olduğunu düşündüğüm iki değişiklik var.
- Having agreed on the three basic objectives, we then come to the substance of the guidelines.
- Üç temel hedef üzerinde mutabık kaldıktan sonra sıra kılavuz ilkelerin içeriğine geldi.
- We now come to the vote on the request for urgent procedure.
- Şimdi acil prosedür talebine ilişkin oylamaya geliyoruz.
- None of us should make any apologies for how we came to be in this place today.
- Bugün bu noktaya nasıl geldiğimiz konusunda hiçbirimiz özür dilememeliyiz.
- We now come to the vote on the joint resolution on linguistic diversity.
- Şimdi dilsel çeşitliliğe ilişkin ortak karar tasarısının oylamasına geldik.
- Might I be permitted to raise a very important issue for the British MEPs coming to Strasbourg?
- Strazburg'a gelen İngiliz Parlamenterler için çok önemli bir konuyu gündeme getirmeme izin verir misiniz?
- We are, however, less able to agree with each other when it comes to describing this.
- Ancak konu bunu tanımlamaya geldiğinde birbirimizle daha az anlaşabiliyoruz.
- Now I come to the individual chapters of the financial prospects.
- Şimdi mali beklentilerin ayrı ayrı bölümlerine geliyorum.
- It has come to be indispensable as a modern communication tool.
- Modern bir iletişim aracı olarak vazgeçilmez hale gelmiştir.
- Therefore, let us cross that bridge when we come to it.
- Bu nedenle, o köprüye geldiğimizde geçelim.
- We now come to the reform of the agricultural policy.
- Şimdi tarım politikası reformuna geliyoruz.
- I hope to see many hands raised when the time comes to vote.
- Oylama zamanı geldiğinde birçok elin havaya kalktığını görmeyi umuyorum.
- That modernisation came to be particularly necessary for five reasons.
- Bu modernizasyon özellikle beş nedenden ötürü gerekli hale gelmiştir.
- We now come to the speakers from the political groups.
- Şimdi siyasi grupların konuşmacılarına geliyoruz.
- There is a saying that opportunity comes to pass, not to pause.
- Bir söz vardır: Fırsat duraklamak için değil, geçmek için gelir.
- But this discount does not mean turning a blind eye when it comes to the candidate countries.
- Ancak bu indirim, aday ülkeler söz konusu olduğunda görmezden gelmek anlamına gelmiyor.
- She quotes me as having written that she should kindly come to the Committee on Budgetary Control.
- Benden Bütçe Kontrol Komitesi'ne nazikçe gelmesi gerektiğini yazdığını aktarıyor.
- I have often been asked how it can have come to this.
- Bana sık sık işlerin nasıl bu noktaya geldiği soruluyor.
- We then come to the subject of cancellations.
- Daha sonra iptaller konusuna geliyoruz.
- I came to vote today with my colleagues in the ELDR.
- Bugün ELDR'deki meslektaşlarımla birlikte oy kullanmaya geldim.
- We now come to the vote.
- Şimdi oylamaya geliyoruz.
- Things really have come to a pretty pass, all as the result of indifference or negligence or fanaticism.
- Tüm bunlar ilgisizlik, ihmal ya da fanatizmin bir sonucu olarak gerçekten de çok kötü bir noktaya geldi.
- As I have said, this all happened eight years ago when Margot Cameron came to see me.
- Söylediğim gibi, tüm bunlar sekiz yıl önce Margot Cameron beni görmeye geldiğinde yaşandı.
- That is why I have come to this viewpoint.
- Bu bakış açısına gelmemin nedeni de budur.
- If the public don't come to the theatre, the theatre must go to the public.
- Halk tiyatroya gelmiyorsa, tiyatro halka gitmelidir.
- Mr Fischler says that he always comes to the House when asked.
- Bay Fischler, istendiğinde her zaman Meclis'e geldiğini söylüyor.
- Now, the time has come to focus upon the International Criminal Court's duties in The Hague.
- Şimdi sıra Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Lahey'deki görevlerine odaklanmaya geldi.
- No Democrat will object to the fact that trouble-makers who come to cause havoc are arrested.
- Hiçbir Demokrat, kargaşa çıkarmaya gelen sorun çıkaranların tutuklanmasına itiraz etmeyecektir.
- Coming to the specific amendments proposed by Parliament, the Commission agrees with all the changes proposed.
- Parlamento tarafından önerilen belirli değişikliklere gelince Komisyon önerilen tüm değişiklikleri kabul etmektedir.
- Now that the time has come to evaluate the work of the year, we can all be pleased.
- Artık yılın çalışmalarını değerlendirme zamanı geldiğine göre, hepimiz memnun olabiliriz.
- The time has come to put an end to unfair commercial rules and practices where trade in agricultural goods is concerned.
- Tarım ürünleri ticareti söz konusu olduğunda adil olmayan ticari kural ve uygulamalara son vermenin zamanı gelmiştir.
- We feel that the time has come to evaluate these instruments.
- Bu araçları değerlendirme zamanının geldiğini düşünüyoruz.
- I do not think it will come to that.
- İşin bu noktaya geleceğini sanmıyorum.
- Therefore, let us cross that bridge when we come to it.
- Dolayısıyla o köprüye geldiğimizde geçelim.
- Several initiatives still have room for improvement when it comes to the nitty-gritty.
- İşin özüne gelindiğinde, bazı girişimlerin hâlâ iyileştirilmesi gereken yönleri bulunmaktadır.
- In parts of the country from which I come, transit traffic has come to constitute an intolerable nuisance.
- Benim geldiğim ülkenin bazı bölgelerinde transit trafik tahammül edilemez bir sıkıntı oluşturmaya başladı.
- Must it come to a situation like the one in the Congo?
- Kongo'daki gibi bir duruma gelmek zorunda mı?
- It is to be hoped that it will actually come to this.
- İşin gerçekten de bu noktaya geleceğini umuyoruz.
- Things really have come to a pretty pass, all as the result of indifference or negligence or fanaticism.
- Kayıtsızlık, ihmal ya da fanatizmin bir sonucu olarak işler gerçekten çok kötü bir noktaya geldi.
- After the principles, ladies and gentlemen, we now come to the method.
- İlkelerden sonra, bayanlar ve baylar, şimdi yönteme geliyoruz.
- I now come to the debate on the Schengen Information System.
- Şimdi Schengen Bilgi Sistemi'ne ilişkin tartışmaya geliyorum.
- When it comes to reviewing what happens at Barcelona, we will be judging you by the report card.
- Barselona'da neler olduğunu gözden geçirmeye gelince, sizi karnenizle değerlendireceğiz.
- When it comes to the energy issue, I am unfortunately rather pessimistic.
- Enerji konusuna gelince maalesef oldukça kötümserim.
- The time has come to demonstrate this.
- Bunu göstermenin zamanı gelmiştir.
- The Leader Programme is just one area that comes to my mind.
- Lider Programı aklıma gelen alanlardan sadece bir tanesi.
- The time has now come to go forward together.
- Artık birlikte ilerlemenin zamanı gelmiştir.
- How should our embassies in Pakistan receive people who apply to be allowed to come to our countries?
- Pakistan'daki büyükelçiliklerimiz ülkemize gelmek için başvuran kişileri nasıl karşılamalı?
- That comes to one and a half euros for every poor European.
- Bu, her yoksul Avrupalı için bir buçuk avroya denk geliyor.
- We also, however, have to give the people who come to our countries the opportunity to integrate into our society.
- Bununla birlikte, ülkemize gelen insanlara toplumumuza entegre olma fırsatı da vermeliyiz.
- When it comes to taking action, we are short of neither trump cards nor allies.
- İş harekete geçmeye geldiğinde ne kozlarımız ne de müttefiklerimiz var.
- I have often been asked how it can have come to this.
- Bana sık sık işlerin nasıl bu hale geldiği soruluyor.
- We now come to the third proposed directive.
- Şimdi üçüncü önerilen yönergeye geliyoruz.
- This being the case, let me now come to the proposals made in the report.
- Hal böyleyken şimdi raporda yer alan önerilere gelmek istiyorum.
- I now come to the heart of the recommendations of Mrs. Díez González' report.
- Şimdi Bayan Díez González'in raporundaki tavsiyelerin özüne geliyorum.
- We have come to depend in the 21st century on what we call a knowledge based economy and the information society.
- 21. yüzyılda bilgiye dayalı ekonomi ve bilgi toplumu dediğimiz kavramlara bağımlı hale geldik.
- When it comes to the Common Security and Foreign Policy, this is an area in the course of development.
- Ortak Güvenlik ve Dış Politikaya gelince, bu gelişme aşamasında olan bir alandır.
- What is even worse is that the European Council now causes the institutional system to come to a standstill.
- Daha da kötüsü, Avrupa Konseyi'nin kurumsal sistemin durma noktasına gelmesine neden olmasıdır.
- Finally, I come to my group's priorities during the budgetary process.
- Son olarak, grubumun bütçe sürecindeki önceliklerine geliyorum.
- Fortunately, the British, Germans, Dutch and Norwegians spontaneously came to our assistance.
- Neyse ki, İngilizler, Almanlar, Hollandalılar ve Norveçliler kendiliğinden yardımımıza geldiler.
- With my third observation, I come to what is our main problem.
- Üçüncü gözlemimle birlikte asıl sorunumuzun ne olduğuna geliyorum.
- The Commission has not come to the end of its actions because technology moves quickly.
- Komisyon faaliyetlerinin sonuna gelmedi çünkü teknoloji hızla ilerliyor.
- I come to international activities, because the research framework programme must look outside the EU as well.
- Uluslararası faaliyetlere geliyorum, çünkü araştırma çerçeve programı AB dışına da bakmalıdır.
- However, when it comes to what the future holds for competition, there are two issues dear to my heart.
- Bununla birlikte, geleceğin rekabet açısından neler getireceğine gelince, benim için çok önemli olan iki konu var.
- A phrase from the Bible comes to mind, namely ‘go forth and preach’.
- Akla İncil'den bir cümle geliyor, yani 'dışarı çık ve vaaz ver'.
- When Denmark tightens up its policy, the refugees come to Sweden.
- Danimarka politikasını sıkılaştırınca mülteciler İsveç'e geliyor.
- We have therefore come to an end of the list of Members who spoke on behalf of their group.
- Dolayısıyla grupları adına konuşan Üyelerin listesinin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
- The issue of Turkey came to be one of the main topics in Copenhagen.
- Türkiye konusu Kopenhag'daki ana konulardan biri haline geldi.
- Indeed, the time has come to resolve a central problem for global stability.
- Gerçekten de küresel istikrar için merkezi bir sorunu çözmenin zamanı gelmiştir.
- Scientific results do not come to order, neither can they be programmed for a precise date, but they can be encouraged.
- Bilimsel sonuçlar sipariş üzerine gelmez, kesin bir tarih için programlanamaz, ancak teşvik edilebilirler.
- None of us should make any apologies for how we came to be in this place today.
- Hiçbirimiz bugün bu noktaya nasıl geldiğimiz konusunda özür dilememeliyiz.
- When it comes to my third point, this is where the democratic debate plays an important role.
- Üçüncü hususa gelince işte burada demokratik tartışma önemli bir rol oynamaktadır.
- We now come to the horizontal aspects of the budget and other policies.
- Şimdi bütçenin ve diğer politikaların yatay yönlerine geliyoruz.
- Because this nice guy came to her rescue when her car broke down.
- Çünkü bu iyi kalpli adam arabası bozulduğunda onu kurtarmaya geldi.
- He came to check out the house.
- Eve bakmaya geldi.
- Because this nice guy came to her rescue when her car broke down.
- Çünkü bu iyi adam, arabası bozulduğunda onu kurtarmaya geldi.
- When it comes to the bedroom, the kid will be passionate enough to forget all these details.
- Konu yatak odasına gelince, çocuk tüm bu detayları unutacak kadar tutkulu olur.
- Beyonce's song "Irreplaceable" comes to mind.
- Beyonce'nin "Irreplaceable" şarkısı geldi aklıma.
- I came to congratulate you on your triumph tonight.
- Bu akşamki zaferinizden dolayı sizi tebrik etmeye geldim.
- She came to bring him a gift that would hopefully help him get over this rough phase.
- Ona, bu zor dönemi atlatmasına yardımcı olacağını umduğu bir hediye getirmeye geldi.
- That nice young man came to ask after you.
- O genç sevimli adam gelip seni sordu.
- We come to this earth plane to have unique experiences.
- Bu dünya düzlemine eşsiz deneyimler yaşamak için geliriz.
- But I sat there for hours, and nothing came to mind.
- Fakat orada saatlerce oturdum ve aklıma hiçbir şey gelmedi.
- I came to congratulate you on your triumph tonight.
- Bu geceki zaferiniz için sizi tebrik etmeye geldim.
- But I sat there for hours, and nothing came to mind.
- Ama orada saatlerce oturdum ve aklıma hiçbir şey gelmedi.
- I came to congratulate you on your triumph tonight.
- Seni bu geceki zaferinden dolayı tebrik etmeye geldim.
- We pray that peace may come to the region quickly.
- Bölgeye bir an önce barışın gelmesini diliyoruz.
- We pray that peace may come to the region quickly.
- Duamız o ki barış, bölgeye bir an önce gelsin.
- We pray that peace may come to the region quickly.
- Bölgeye barışın bir an önce gelmesi için dua ediyoruz.
- In this world you have come to enjoy peace and joy.
- Bu dünyaya huzur ve neşenin tadını çıkarmak için geldiniz.
- Then these two nice boys came to pick me up.
- Sonra bu iki yakışıklı çocuk beni almaya geldi.
- When it comes to marketing your business, social media isn't just fun and games.
- İşinizi pazarlamaya gelince, sosyal medya sadece eğlence ve oyunlardan ibaret değildir.
- People came to like her paintings.
- İnsanlar onun tablolarını beğenmek için geldiler.
- That nice young man came to ask after you.
- O hoş genç adam seni sormaya geldi.
- Guests came to learn that the truth was far from the promises.
- Konuklar gerçeğin vaat edilenden çok uzak olduğunu öğrenmeye geldiler.
- We come to this earth plane to have unique experiences.
- Bu dünya düzlemine benzersiz deneyimler yaşamak için geliyoruz.
- In this world you have come to enjoy peace and joy.
- Bu dünyaya, huzur ve sevincin tadını çıkarmak için geldiniz.
- In this world you have come to enjoy peace and joy.
- Bu dünyaya huzurun ve neşenin tadını çıkarmak için geldiniz.
- But I sat there for hours, and nothing came to mind.
- Ama saatlerce orada oturdum ve aklıma hiçbir şey gelmedi.
- These two boys have come to check out the house.
- Bu iki genç eve bakmak için geldi.
- Then these two nice boys came to pick me up.
- Sonra bu iki hoş çocuk beni almaya geldi.
- Then these two nice boys came to pick me up.
- Sonra bu iki kibar çocuk beni almaya geldi.
- Beyonce's song "Irreplaceable" comes to mind.
- Beyonce'nin "Irreplaceable" şarkısı aklıma geliyor.
- Tom has come to pick up his children.
- Tom çocuklarını almak için geldi.
- Many young people came to Moscow to study.
- Birçok genç insan okumak için Moskova'ya geldi.
- If I hadn't come to Boston, this never would've happened.
- Boston'a gelmemiş olsaydım, bu asla olmazdı.
- Some of the students come to school by car.
- Bazı öğrenciler okula arabayla geliyor.
- Sami came to work.
- Sami çalışmaya geldi.
- I had to beg my friends to come to my party.
- Partime gelmeleri için arkadaşlarıma yalvarmak zorunda kaldım.
- I'll let you know when we come to the station.
- İstasyona geldiğimizde sana bildireceğim.
- I wonder why he did not come to the party.
- Partiye niçin gelmediğini merak ediyorum.
- When you come to Hawaii, I'll show you around.
- Hawaii'ye geldiğinde, seni gezdireceğim.
- It's been ten years since he came to Japan.
- O Japonya'ya geleli on yıl oldu.
- Tom came to the rescue.
- Tom kurtarmaya geldi.
- He came to London by way of Siberia.
- Sibirya üzerinden Londra'ya geldi.
- She came to see me the other day.
- Geçenlerde beni görmek için geldi.
- She came to my aid.
- Bana yardıma geldi.
- I came to Tokyo three years ago and I've been living here since.
- Tokyo'ya üç yıl önce geldim ve o zamandan beri burada yaşıyorum.
- When did Tom come to town?
- Tom şehre ne zaman geldi?
- She came to Tokyo at the age of eighteen.
- On sekiz yaşında Tokyo'ya geldi.
- Tom wanted to come to Boston with us.
- Tom bizimle Boston'a gelmek istedi.
- Our teacher comes to school by car.
- Öğretmenimiz okula arabayla gelir.
- Tom plans to stay with us when he comes to Boston.
- Tom, Boston'a geldiğinde bizimle kalmayı planlıyor.
- I may not come to your party.
- Ben senin partine gelmeyebilirim.
- Please come to my room to help me.
- Lütfen odama gelip bana yardım edin.
- Tom came to the stage to accept the prize.
- Tom ödülü almak için kürsüye geldi.
- I'll come to Boston and help you with your research.
- Boston'a gelip araştırmanda sana yardım edeceğim.
- I came to ask you a favor.
- Senden bir iyilik istemeye geldim.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
- Pek çok müvekkil tavsiye almak için avukata geliyor.
- When Tom gets back, tell him to come to my office.
- Tom döndüğünde ona ofisime gelmesini söyle.
- I came to Boston last month.
- Geçen ay Boston'a geldim.
- We can't come to the party.
- Biz partiye gelemeyiz.
- Tom just told us he wouldn't be able to come to Mary's birthday party.
- Tom sadece bize Mary'nin doğum günü partisine gelemeyeceğini söyledi.
- I shouldn't have come to Boston.
- Boston'a gelmemeliydim.
- Why did you come to see me today?
- Bugün neden beni görmeye geldin?
- No one has come to see me in the hospital.
- Hastaneye beni görmeye kimse gelmedi.
- Tell Tom to come to my office right away.
- Tom'a hemen ofisime gelmesini söyle.
- I don't really expect Tom to come to my party.
- Tom'un partime gelmesini gerçekten beklemiyorum.
- The Greeks came to test Troy.
- Yunanlılar Truva'yı sınamaya gelmiş.
- It's been three years since I came to Boston.
- Boston'a geleli üç yıl oldu.
- Thank you for coming to our house.
- Evimize geldiğiniz için teşekkür ederiz.
- She comes to school in her car.
- O, okula arabasıyla gelir.
- In many countries, the main reason that people come to big cities is because of work.
- Birçok ülkede, insanların büyük şehirlere gelmesinin asıl nedeni iş yüzündendir.
- We've come to get you.
- Seni almaya geldik.
- This is the first time I've ever come to Paris.
- Paris'e ilk kez geliyorum.
- It's been five years since they came to Japan.
- Japonya'ya geleli beş yıl oldu.
- Dan came to Linda's birthday party.
- Dan Linda'nın doğum günü partisine geldi.
- No one came to help Tom.
- Tom'a yardım etmek için hiç kimse gelmedi.
- Sami didn't come to work.
- Sami çalışmak için gelmedi.
- Nobody comes to visit us anymore.
- Artık kimse bizi ziyaret etmeye gelmiyor.
- Tom came to Japan for the first time when he was three.
- Tom ilk kez üç yaşındayken Japonya'ya geldi.
- Tom insisted on coming to see you.
- Tom sizi görmeye gelmek için ısrar etti.
- I've come to ask for your help, Tom.
- Yardımını istemek için geldim, Tom.
- He can't swim at all, but when it comes to skiing, he is the best.
- O hiç yüzemiyor ama kayak yapmaya gelince o en iyidir.
- Tom came to the rescue.
- Tom yardım etmeye geldi.
- Anne won't be coming to our party.
- Anne partimize geliyor olmayacak.
- Love, which is a wonderful feeling, comes to everyone at some time in their life.
- Harika bir duygu olan aşk, herkese hayatının bir döneminde gelir.
- Why do you think she came to see you?
- Sence neden seni görmeye geldi?
- We seldom come to Boston.
- Biz nadiren Boston'a geliriz.
- She cried and cried, but no one came to comfort her.
- Ağladı, ağladı ama kimse onu teselli etmeye gelmedi.
- I hope Tom comes to Boston.
- Umarım Tom Boston'a gelir.
- He came to Japan seven years ago.
- Japonya'ya yedi yıl önce geldi.
- Tom doesn't want to come to our party.
- Tom partimize gelmek istemiyor.
- My uncle, who lives in Paris, came to see us.
- Paris'te yaşayan amcam bizi görmeye geldi.
- Please let me know when you come to Osaka.
- Osaka'ya geldiğinizde lütfen bana haber verin.
- Sami came to Layla.
- Sami, Layla'ya geldi.
- Tom came to Boston to meet Mary.
- Tom, Mary ile tanışmak için Boston'a geldi.
- He comes to see my son now and then.
- Arada bir oğlumu görmeye geliyor.
- My son came to see me from time to time.
- Oğlum zaman zaman beni görmeye gelirdi.
- He came to see me all the way from Pakistan.
- Pakistan'dan bütün yolu beni görmek için geldi.
- To our surprise, he came to our party with her.
- Sürpriz bir biçimde partimize onunla beraber geldi.
- Could you tell Tom to come to work an hour early tomorrow?
- Tom'a yarın işe bir saat erken gelmesini söyleyebilir misin?
- We've all come to Boston to attend Tom and Mary's wedding.
- Hepimiz Tom ve Mary'nin düğününe katılmak için Boston'a geldik.
- Two thirds of the students came to the reunion.
- Öğrencilerin üçte ikisi toplantıya geldi.
- I'm awfully glad you've come to live at Green Gables.
- Green Gables'ta yaşamaya gelmene çok sevindim.
- Why's Tom coming to Boston?
- Tom neden Boston'a geliyor?
- I come to Boston a lot.
- Boston'a çok sık gelirim.
- May I come to see you one of these days?
- Bu günlerin birinde seni görmeye gelebilir miyim?
- Tom came to our house.
- Tom evimize geldi.
- Tom came to all three of my weddings.
- Tom düğünlerimin üçüne de geldi.
- I'm sure Tom told you Mary wanted to come to the party, too.
- Tom'un, Mary'nin de partiye gelmek istediğini sana söylediğinden eminim.
- I've been trying to write something for hours, but nothing comes to my mind.
- Saatlerdir bir şey yazmaya çalışıyorum ama aklıma bir şey gelmiyor.
- I wish Tom had come to our party last night.
- Keşke Tom dün geceki partimize gelseydi.
- I've come to apologize.
- Özür dilemeye geldim.
- Tom seldom comes to see me.
- Tom nadiren beni görmeye gelir.
- I don't think Tom knows when Mary came to Boston.
- Tom'un Mary'nin Boston'a ne zaman geldiğini bildiğini sanmıyorum.
- I thought you said you wouldn't be coming to school today.
- Bugün okula gelmeyeceğini söylediğini sanıyordum.
- I regret coming to Boston.
- Boston'a geldiğime pişmanım.
- Thank you for coming to see me off.
- Beni yolcu etmeye geldiğiniz için teşekkür ederim.
- Cathy is coming to see our baby tonight.
- Cathy bu gece bebeğimizi görmeye geliyor.
- When will you be coming to Scottland?
- İskoçya'ya ne zaman geleceksin?
- He fainted with hunger and fatigue, but came to after a while.
- Açlık ve yorgunluktan bayıldı ama bir süre sonra kendine geldi.
- My friend comes to the library to study.
- Arkadaşım ders çalışmak için kütüphaneye gelir.
- Tom came to visit me when I was in jail.
- Ben hapisteyken Tom beni ziyaret etmeye geldi.
- I came to Boston ages ago.
- Boston'a yıllar önce geldim.
- Tom is coming to pick me up.
- Tom beni almaya geliyor.
- I came to Beijing last month.
- Geçen ay Pekin'e geldim.
- I've come to see them.
- Onları görmeye geldim.
- Only a handful of people came to the meeting.
- Toplantıya sadece bir avuç insan geldi.
- They came to John and told him.
- Gelip John'a anlattılar.
- Mr Newman often comes to Japan.
- Bay Newman sık sık Japonya'ya gelir.
- Tom came to see you.
- Tom seni görmeye geldi.
- He came to ask us to help him.
- Bizden yardım istemeye geldi.
- I came to school with Tom on the bus.
- Okula Tom'la birlikte otobüsle geldim.
- I came to Beijing last month.
- Pekin'e geçen ay geldim.
- Tell Tom I'm coming to see him.
- Tom'a onu görmek için geldiğimi söyle.
- I couldn't come to the birthday party.
- Doğum günü partisine gelemedim.
- I plan to come to Boston soon.
- Boston'a yakında gelmeyi düşünüyorum.
- He came to see me three days before he left for Africa.
- O, Afrika'ya hareket etmeden üç gün önce beni görmeye geldi.
- Tom never comes to visit anymore.
- Tom artık ziyaret etmek için gelmiyor.
- Layla came to Egypt to meet Sami in person.
- Leyla, Sami ile kişisel olarak görüşmek için Mısır'a geldi.
- Many relatives came to the confirmation.
- Birçok akraba onay için geldi.
- Quite a few people came to the meeting yesterday.
- Dün toplantıya epeyce kişi geldi.
- I came to ask them a favor.
- Onlardan bir iyilik istemek için geldim.
- Don't you want to come to Boston with me?
- Benimle Boston'a gelmek istemez misin?
- I hope someone comes to help us.
- Umarım biri bize yardıma gelir.
- Many foreigners come to Japan to work.
- Birçok yabancı Japonya'ya çalışmak için geliyor.
- Tom visits me every time he comes to Boston.
- Tom Boston'a her geldiğinde beni ziyaret eder.
- I came to give you back the books I borrowed.
- Ödünç aldığım kitapları sana geri vermeye geldim.
- In the film about the world coming to an end, death was certain within twelve hours.
- Dünyanın sonunun geldiğini anlatan filmde on iki saat içinde ölüm kesindi.
- He came to dine with us.
- Bizimle yemeğe geldi.
- Paul came to Rome to greet me.
- Paul beni karşılamak için Roma'ya geldi.
- He came to Tokyo at the age of three.
- Tokyo'ya üç yaşında geldi.
- I've come to see your boss if he's in.
- O içerideyse patronunu görmeye geldim.
- Tom came to help Mary.
- Tom, Mary'ye yardım etmeye geldi.
- Tom told me to come to Boston.
- Tom Boston'a gelmemi söyledi.
- After ten minutes' walk we came to the museum.
- Biz on dakikalık bir yürüyüşten sonra müzeye geldik.
- Tom came to talk to me yesterday afternoon.
- Tom dün öğleden sonra benimle konuşmaya geldi.
- I came to give you this.
- Sana bunu vermeye geldim.
- We want Kylie Minogue to come to Turkey, especially Gaziantep.
- Kylie Minogue'un Türkiye'ye, özellikle de Gaziantep'e gelmesini istiyoruz.
- How did you come to Boston?
- Boston'a nasıl geldiniz?
- I won't come to your party.
- Partinize gelmeyeceğim.
- Ana will not come to our party.
- Ana partimize gelmeyecek.
- We're coming to pick her up.
- Onu almaya geliyoruz.
- I came to work by bike this morning.
- Bu sabah işe bisikletle geldim.
- She came to Japan to study Japanese.
- Japonya'ya Japonca öğrenmeye gelmiş.
- No one is coming to save you.
- Kimse seni kurtarmaya gelmeyecek.
- I was your age when I came to Boston.
- Boston'a geldiğimde senin yaşındaydım.
- When I was having a bath, a good idea came to me.
- Banyo yaparken aklıma iyi bir fikir geldi.
- Why did you come to Japan?
- Japonya'ya niye geldin?
- A technician will come to your house the day after tomorrow.
- Yarından sonraki gün evinize bir teknisyen gelecek.
- Tom often comes to Boston.
- Tom sık sık Boston'a gelir.
- I hope you come to my lecture.
- Umarım dersime gelirsin.
- Tom is able to come to our party tomorrow.
- Tom yarınki partimize gelebilir.
- A friend of mine came to see me.
- Bir arkadaşım beni görmeye geldi.
- Sami came to Layla and asked her to joint the group.
- Sami, Layla'ya geldi ve ondan grubu birleştirmesini istedi.
- I came to look at the cherry blossoms.
- Kiraz çiçeklerine bakmaya geldim.
- Neither Tom nor Mary has come to Boston.
- Ne Tom ne de Mary Boston'a gelmedi.
- You've come to the right place.
- Siz doğru yere geldiniz.
- Now we come to the first agenda item.
- Biz şimdi ilk gündem maddesine geliyoruz.
- He came to Berlin as a teacher.
- O, bir öğretmen olarak Berlin'e geldi.
- Tom came to Mary's rescue.
- Tom Mary'nin hayatını kurtarmaya geldi.
- The applicant will be coming to see you the day after tomorrow.
- Başvuru sahibi öbür gün seni görmeye gelecek.
- Tom came to the party with a girl half his age.
- Tom yarı yaşında bir kızla partiye geldi.
- I don't know when Tom came to Boston.
- Tom'un Boston'a ne zaman geldiğini bilmiyorum.
- Adil is very good at studying, but when it comes to athletics, he's a bit lousy.
- Adil ders çalışmakta çok iyidir ama iş atletizme gelince biraz berbattır.
- This is a list of the people who came to the party.
- Bu, partiye gelen insanların bir listesi.
- Tom came to my house yesterday morning.
- Tom dün sabah evime geldi.
- Nobody came to the party.
- Kimse partiye gelmedi.
- Tom called to say he can't come to help.
- Tom arayıp yardıma gelemeyeceğini söyledi.
- I came to give you a ride home.
- Seni eve bırakmaya geldim.
- I came to fix you a decent meal.
- Sana güzel bir yemek hazırlamaya geldim.
- He came to school even though he was unwell.
- O, hasta olmasına rağmen okula geldi.
- I came to talk to Tom about Mary.
- Tom'la Mary hakkında konuşmaya geldim.
- I'm glad you could come to the party.
- Partiye gelebilmene sevindim.
- Tom might come to Boston soon.
- Tom yakında Boston'a gelebilir.
- What people are coming to the party?
- Partiye hangi insanlar geliyor?
- Tom can't come to the phone right now.
- Tom şimdi telefona gelemez.
- Did Mr Davis come to Japan to teach English?
- Bay Davis Japonya'ya İngilizce öğretmek için mi geldi?
- Tom doesn't often come to school.
- Tom okula pek sık gelmiyor.
- My friend comes to the library to study.
- Arkadaşım çalışmak için kütüphaneye geliyor.
- No one came to Layla's rescue.
- Kimse Layla'yı kurtarmaya gelmedi.
- Tom came to Boston, too.
- Tom da Boston'a geldi.
- Tom came to see me yesterday.
- Tom dün beni görmeye geldi.
- We'll face that problem when we come to it.
- Bu sorunla yeri geldiğinde yüzleşeceğiz.
- Tom came to our house uninvited.
- Tom evimize davetsiz geldi.
- Tom asked me to come to his house tonight.
- Tom bu gece onun evine gelmemi istedi.
- I just want you to know that I won't be able to come to your picnic.
- Pikniğinize gelemeyeceğimi bilmenizi istiyorum.
- Tom didn't come to the table to sit with the others.
- Tom diğerleriyle oturmak için masaya gelmedi.
- No one else came to the meeting.
- Toplantıya başka kimse gelmedi.
- Let's hope it doesn't come to that.
- Hadi onun ona gelmemesini umalım.
- Jimmy often comes to see me on weekends.
- Jimmy genellikle hafta sonları beni görmeye geliyor.
- Do you think Tom will come to pick you up?
- Sence Tom seni almaya gelecek mi?
- Quite a few people came to the party.
- Partiye epeyce insan geldi.
- I wish you had come to see me yesterday.
- Keşke dün beni görmeye gelseydin.
- Whoever wants to come to my party may come.
- Gelmek isteyen herkes partime gelebilir.
- He wanted her to come to his birthday party.
- Doğum günü partisine gelmesini istedi.
- He came to ask us for our help.
- Bizden yardım istemeye geldi.
- I've come to save him.
- Onu kurtarmak için geldim.
- Sami came to work on Saturday.
- Sami cumartesi günü çalışmaya geldi.
- A good idea came to mind.
- Aklıma iyi bir fikir geldi.
- I come to school by bus.
- Okula otobüsle gelirim.
- I didn't come to fight.
- Ben kavga etmeye gelmedim.
- He came to himself.
- O kendine geldi.
- Tom doesn't come to Boston very often anymore.
- Tom Boston'a artık çok sık gelmiyor.
- I've come to ask you a favor.
- Senden bir iyilik istemek için geldim.
- I came to help.
- Yardım etmeye geldim.
- I suggest that your son come to our party.
- Çocuğunuzun partimize gelmesini öneriyorum.
- When should I come to pick you up tomorrow?
- Yarın seni kaçta gelip alayım?
- All sorts of people came to the exhibition.
- Sergiye her türden insan geldi.
- I thought you came to see Tom.
- Tom'u görmeye geldiğini sanıyordum.
- Tom still comes to Boston every Christmas.
- Tom hala her noelde Boston'a geliyor.
- He visits me every time he comes to Tokyo.
- Tokyo'ya her geldiğinde beni ziyaret eder.
- In spite of the fact that she was busy, she came to see me.
- Onun meşgul olduğu gerçeğine rağmen, o beni görmeye geldi.
- After ten minutes' walk we came to the museum.
- On dakika yürüdükten sonra müzeye geldik.
- Could you come to my office when you have a moment?
- Zamanın olduğunda ofisime gelir misin?
- Tom came to our house.
- Tom bizim evimize geldi.
- I hate coming to Boston.
- Boston'a gelmekten nefret ediyorum.
- I've come to see them.
- Ben onları görmek için geldim.
- Tom came to pick me up.
- Tom beni almaya geldi.
- We came to the town, where we stayed for a week.
- Şehre geldik, orada bir hafta kaldık.
- I've come to talk with you.
- Seninle konuşmak için geldim.
- They came to make peace.
- Onlar barış yapmak için geldi.
- I just want to see if Tom plans to come to our party.
- Sadece Tom'un partimize gelip gelmeyeceğini öğrenmek istiyorum.
- His words came to mind.
- Sözleri aklıma geldi.
- I've come to save Tom.
- Tom'u kurtarmak için geldim.
- Tom came to dislike Mary.
- Tom, Mary'den hoşlanmamak için geldi.
- Tom may not come to Boston with Mary.
- Tom Mary ile Boston'a gelmeyebilir.
- The road came to a dead end.
- Yol bir çıkmaz sokağa geldi.
- Sami came to take Layla to Egypt for six weeks.
- Sami, Layla'yı altı haftalığına Mısır'a götürmek için geldi.
- It's been ten years since I came to Japan.
- Ben Japonya'ya geleli on yıl oldu.
- Tom never comes to Boston anymore.
- Tom artık Boston'a hiç gelmiyor.
- Tom would often come to see me.
- Tom sık sık beni görmeye gelirdi.
- Tom says he won't come to our party.
- Tom partimize gelmeyeceğini söylüyor.
- If I hadn't come to Boston, this never would've happened.
- Boston'a gelmeseydim, bu asla olmazdı.
- Ann will not come to our party.
- Ann partimize gelmeyecek.
- You need not come to the office on Saturdays.
- Cumartesi günleri ofise gelmenize gerek yok.
- Tom is an expert when it comes to cooking.
- Pişirmeye gelince Tom bir uzmandır.
- Tom can't come to the office today.
- Tom bugün ofise gelemiyor.
- He came to Japan when he was a boy of ten.
- Japonya'ya on yaşında bir çocukken geldi.
- Neither Tom nor Mary has to come to Boston.
- Ne Tom ne de Mary Boston'a gelmek zorunda.
- Tom won't come to today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıya gelmeyecek.
- I came to this restaurant for the fish.
- Bu restorana balık için geldim.
- No one is coming to look for you.
- Kimse seni aramak için gelmiyor.
- I thought you came to see them.
- Onları görmek için geldiğini düşündüm.
- Dan didn't even come to the party.
- Dan partiye bile gelmedi.
- Immigrants come to Australia across the seas.
- Göçmenler Avustralya'ya denizleri aşarak geliyorlar.
- They came to our assistance.
- Onlar bize yardım etmek için geldiler.
- Sami refused to come to the door.
- Sami kapıya gelmeyi reddetti.
- She came to herself when she was taken to the hospital.
- Hastaneye götürüldüğünde kendine geldi.
- If anyone comes to see me, tell him that I went out.
- Eğer biri beni görmeye gelirse ona dışarı gittiğimi söyle.
- I came to find you.
- Seni bulmak için geldim.
- He was 12 years old when he came to live with us.
- O bizimle birlikte yaşamak için geldiğinde 12 yaşında idi.
- Tom came to visit us just last week.
- Tom sadece geçen hafta bizi ziyaret etmeye geldi.
- The other animals of the forest came to watch the wedding dance, and they, too, danced all night in the moonlight.
- Ormanın diğer hayvanları düğün dansını izlemeye geldi ve onlar da bütün gece ay ışığı altında dans ettiler.
- I think Tom was trying to make something to eat when we came to visit.
- Sanırım biz ziyaret etmeye geldiğimizde Tom yiyecek bir şey yapmaya çalışıyordu.
- She came to the station to see me off.
- Beni uğurlamak için istasyona geldi.
- When are you coming to Melbourne again?
- Melbourne'a tekrar ne zaman geliyorsun?
- Tom came to my office today.
- Tom bugün ofisime geldi.
- Can I come to your office now?
- Şimdi ofisinize gelebilir miyim?
- Tom wants to come to Boston.
- Tom Boston'a gelmek istiyor.
- I've come to say goodbye, Tom.
- Vedalaşmak için geldim, Tom.
- Have I come to the right place?
- Doğru yere mi geldim?
- Tom didn't think Mary would come to his party.
- Tom, Mary'nin partiye geleceğini düşünmemişti.
- A friend of mine came to see me during the day.
- Bir arkadaşım gün içinde beni görmeye geldi.
- Layla came to see the boss.
- Layla patronu görmeye geldi.
- Now we come to the first agenda item.
- Şimdi gündemin ilk maddesine geldik.
- Tom has asked me to come to his house tomorrow.
- Tom yarın evine gelmemi istedi.
- Can you come to Boston?
- Boston'a gelebilir misin?
- Tom waited for three hours, but nobody came to pick him up.
- Tom üç saat bekledi ama kimse onu almaya gelmedi.
- I'm sure Tom told you Mary wanted to come to the party, too.
- Eminim Tom sana Mary'nin de partiye gelmek istediğini söylemiştir.
- When are you coming to Boston?
- Boston'a ne zaman geliyorsun?
- Who's coming to lunch with me tomorrow?
- Yarın benimle öğle yemeğine kim geliyor?
- Would you like to come to my parents' house?
- Ebeveynlerimin evine gelmek ister misin?
- There's really no reason for you to come to Boston.
- Boston'a gelmen için gerçekten hiç bir neden yok.
- Memories of my college days come to my mind.
- Üniversite günlerimin anıları hatırıma geliyor.
- One old man came to Jackson from Albany, New York.
- Albany, New York'tan Jackson'a yaşlı bir adam geldi.
- I hope you get a chance to come to Boston.
- Umarım Boston'a gelme şansın olur.
- Has Tom come to Boston recently?
- Tom son zamanlarda Boston'a geldi mi?
- Tom has come to Boston.
- Tom Boston'a geldi.
- The enemy has come to our country.
- Düşman, ülkemize geldi.
- Would you come to the cinema with me?
- Benimle sinemaya gelir misin?
- It's been ten years since I came to live in Shizuoka.
- Shizuoka'ya yaşamaya geleli on yıl oldu.
- It's been ten years since he came to Japan.
- Japonya'ya geleli on yıl oldu.
- Tom didn't want Mary to come to the party.
- Tom, Mary'nin partiye gelmesini istemedi.
- Thank you for coming to our house.
- Evimize geldiğiniz için teşekkürler.
- Who's coming to lunch with me tomorrow?
- Yarın benimle yemeğe kim geliyor?
- Your former boyfriend Tom came to visit this afternoon.
- Daha önceki erkek arkadaşın Tom bu öğleden sonra ziyaret etmek için geldi.
- I've come to talk with you.
- Seninle konuşmaya geldim.
- I could not come to your birthday party.
- Doğum günü partine gelemedim.
- Tom came to stay with us for a few days last spring.
- Tom geçen ilkbahar birkaç gün bizimle kalmak için geldi.
- I'm coming to Boston.
- Boston'a geliyorum.
- They've come to make trouble.
- Sorun çıkarmaya geldiler.
- I've come to save him.
- Onu kurtarmaya geldim.
- He came to Tokyo five years ago, that is to say, when he was twelve years old.
- Tokyo'ya beş yıl önce, yani on iki yaşındayken gelmiş.
- Tom told everybody in his class to come to his party.
- Tom sınıftaki herkese partisine gelmesini söyledi.
- My friend came to the library to study.
- Arkadaşım çalışmak için kütüphaneye geldi.
- Bill came to see me last autumn.
- Bill geçen sonbahar beni görmeye geldi.
- We now come to the point.
- Şimdi konuya geldik.
- Aren't you coming to the concert with me?
- Benimle konsere gelmiyor musun?
- I thought you came to see her.
- Onu görmeye geldiğini sanıyordum.
- He came to see me in a different way.
- O farklı bir şekilde beni görmeye geldi.
- Tom asked Mary how many people had come to her party.
- Tom, Mary'ye partisine kaç kişinin geldiğini sordu.
- Tom may not come to Boston with Mary.
- Tom, Mary ile Boston'a gelmeyebilir.
- I don't want Tom to come to my party.
- Tom’un partime gelmesini istemiyorum.
- I've asked Tom to come to Boston.
- Tom'dan Boston'a gelmesini istedim.
- Tom should've come to Boston with us.
- Tom, bizimle Boston'a gelmeliydi.
- He came to see you yesterday.
- Dün seni görmeye geldi.
- Tom came to the meeting late.
- Tom toplantıya geç geldi.
- Tom didn't come to work today.
- Tom bugün işe gelmedi.
- I'm glad I came to Boston.
- Boston'a geldiğim için memnunum.
- People came to drink orange juice more and more.
- İnsanlar giderek daha fazla portakal suyu içmeye geldi.
- They came to fight us.
- Bizimle savaşmaya geldiler.
- We have not come to hurt your mother.
- Annene zarar vermeye gelmedik.
- He came to Rome to study Italian.
- İtalyanca eğitimi almak için Roma'ya geldi.
- We came to apologize.
- Özür dilemeye geldik.
- I know you didn't come to listen to me.
- Beni dinlemeye gelmediğini biliyorum.
- Fadil came to take his paycheck.
- Fadıl maaş çekini almaya geldi.
- No one is coming to look for you.
- Kimse seni aramaya gelmiyor.
- Tom came to my office this morning.
- Tom bu sabah ofisime geldi.
- Tom is coming to pick Mary up.
- Tom, Mary'yi almaya geliyor.
- Tom came to Mary's birthday party.
- Tom, Mary'nin doğum günü partisine geldi.
- He came to Tokyo with the dream of becoming rich.
- O zengin olma hayaliyle Tokyo'ya geldi.
- I hope Tom comes to my party.
- Umarım Tom partime gelir.
- He came to Japan as a child.
- Japonya'ya çocukken geldi.
- Tom came to sit with me on the sofa.
- Tom gelip benimle kanepeye oturdu.
- Many tourists come to see the waterfall.
- Birçok turist şelaleyi görmek için geliyor.
- Tom came to Boston when he was a child.
- Tom, çocukken Boston'a gelmişti.
- He will be coming to see me this afternoon.
- Bu öğleden sonra beni görmeye gelecek.
- He came to my house.
- O evime geldi.
- I'm coming to your party and bringing you an unusual present.
- Partinize geliyorum ve sana alışılmadık bir hediye getiriyorum.
- I thought you came to see Tom.
- Tom'u görmeye geldiğini düşündüm.
- Your father's coming to pick you up.
- Baban seni almaya geliyor.
- How did you come to here today?
- Bugün buraya nasıl geldin?
- The boy fainted, but he came to when we threw water on his face.
- Çocuk bayıldı ama yüzüne su dökünce kendine geldi.
- He didn't come to school today.
- O bugün okula gelmedi.
- Jane came to our town three years ago.
- Jane üç yıl önce kasabamıza geldi.
- They came to ask for peace.
- Barış istemeye geldiler.
- Tom is the first person I met when I came to Boston.
- Tom Boston'a geldiğimde tanıştığım ilk kişidir.
- The bill came to over $25.
- Hesap 25 dolardan fazla geldi.
- I like coming to this park at night.
- Geceleri bu parka gelmeyi seviyorum.
- Nobody came to work today.
- Bugün kimse işe gelmedi.
- She came to see us yesterday.
- O dün bizi görmek için geldi.
- I think he will come to our party.
- Sanırım o, partimize gelecek.
- Tom came to meet me yesterday afternoon.
- Tom dün öğleden sonra benimle buluşmaya geldi.
- Tom should've come to Boston with us.
- Tom bizimle Boston'a gelmeliydi.
- Tom came to Japan three years ago and has been living here ever since then.
- Tom Japonya'ya üç yıl önce geldi ve o zamandan beri burada yaşıyor.
- This is a list of the people who came to the party.
- Bu partiye gelenlerin listesi.
- These men had come to his country in three ships.
- Bu adamlar onun ülkesine üç gemiyle geldiler.
- I assume you'll not come to work tomorrow.
- Sanırım yarın işe gelmeyeceksin.
- I came to Japan to see Kyoto.
- Ben Kyoto'yu görmek için Japonya'ya geldim.
- It's been ten years since I came to this town.
- Bu şehre geleli on yıl oldu.
- I can't come to Boston this year.
- Bu sene Boston'a gelemem.
- To our surprise, Tom came to our party with Mary.
- Şu işe bak ki Tom bizim partiye Mary'yle geldi.
- Ann won't be coming to our party.
- Ann partimize gelmeyecek.
- Aren't you going to come to Tom's party tonight?
- Bu gece Tom'un partisine gelmeyecek misin?
- You ought to have come to our party.
- Partimize gelmeliydin.
- Tom has come to help us.
- Tom bize yardım etmeye geldi.
- I came to buy vegetables.
- Ben sebze satın almak için geldim.
- I come to this city second time.
- Bu şehre ikinci kez geliyorum.
- I might come to Boston.
- Boston'a gelebilirim.
- Tom should've never come to Boston.
- Tom Boston'a hiç gelmemeliydi.
- It's good that Tom can come to help.
- Tom'un yardıma gelebilmesi iyi bir şey.
- He will come to the church without fail.
- Kiliseye mutlaka gelecektir.
- Tom hoped that Mary would come to his party.
- Tom, Mary'nin partisine geleceğini umuyordu.
- I came to drive you home.
- Seni eve bırakmaya geldim.
- I came to Tokyo three years ago and I've been living here since.
- Ben üç yıl önce Tokyo'ya geldim ve o zamandan beri burada yaşıyorum.
- Tom said he hoped that Mary would come to his party.
- Tom, Mary'nin onun partisine gelmesini umduğunu söyledi.
- Max explained to Julia why he could not come to her farewell party.
- Max Julia'ya onun veda partisine neden gelemediğini açıkladı.
- He forgot to come to see me yesterday.
- Dün beni görmeye gelmeyi unuttu.
- If anyone comes to see me, say that I went out.
- Biri beni görmeye gelirse, dışarı çıktığımı söyleyin.
- Didn't Tom come to your house?
- Tom senin evine gelmedi mi?
- She'll only come to my birthday party if you'll come, too.
- Doğum günü partime ancak sen de gelirsen gelecek.
- He'll soon come to.
- Yakında kendine gelir.
- I came to Boston in 2013.
- 2013'te Boston'a geldim.
- Tom came to the door.
- Tom kapıya geldi.
- I really want to come to Boston.
- Gerçekten Boston'a gelmek istiyorum.
- Tom wants to come to Boston with us.
- Tom, bizimle birlikte Boston'a gelmek istiyor.
- Tom frequently comes to Boston.
- Tom sık sık Boston'a gelir.
- I have come to Japan not to teach but to write.
- Japonya'ya öğretmek için değil, yazmak için geldim.
- I came to tell you that I'm resigning.
- Sana istifa ettiğimi söylemek için geldim.
- Tom comes to Boston a lot.
- Tom Boston'a çok sık gelir.
- We've come to get you out of here.
- Seni buradan çıkarmaya geldik.
- I'm looking forward to coming to Turkey!
- Türkiye'ye gelmeyi dört gözle bekliyorum!
- Who's coming to dinner?
- Kim akşam yemeğine geliyor?
- I used to come to Boston a lot.
- Boston'a çok gelirdim.
- Nobody comes to my country.
- Kimse benim ülkeme gelmiyor.
- Did she intend to come to Germany?
- O, Almanya'ya gelmek niyetinde miydi?
- I came to see you.
- Seni görmeye geldim.
- He came to see you right after you left.
- Sen gittikten hemen sonra seni görmeye geldi.
- He came to see me.
- O beni görmeye geldi.
- It was bad enough that he usually came to work late, but coming in drunk was the last straw, and I'm going to have to let him go.
- İşe genellikle geç gelmesi yeterince kötüydü, ama sarhoş gelmesi bardağı taşıran son damla oldu ve onu işten çıkarmak zorunda kalacağım.
- I'm coming to save you.
- Sizi kurtarmaya geliyorum.
- I came to work early this morning.
- Bu sabah işe erken geldim.
- What surprised me was that only ten people came to Tom's funeral.
- Beni şaşırtan Tom'un cenazesine sadece on kişinin gelmesiydi.
- Tom can't come to work today because he doesn't feel well.
- Tom bugün işe gelemeyecek çünkü kendini iyi hissetmiyor.
- I couldn't come to your birthday party.
- Doğum günü partine gelemedim.
- I'm coming to the car.
- Arabaya geliyorum.
- Tom will come to his senses sooner or later.
- Tom er ya da geç kendine gelecek.
- He will come to the station by bus.
- İstasyona otobüsle gelecek.
- I'll try, but I'm not sure if I'll be able to come to the movie theater or not.
- Denerim ama sinemaya gelip gelemeyeceğimden emin değilim.
- How did you come to Boston?
- Boston'a nasıl geldin?
- Tom didn't come to school last week.
- Tom geçen hafta okula gelmedi.
- I just want you to know that I won't be able to come to your picnic.
- Sadece pikniğinize gelemeyeceğimi bilmenizi istiyorum.
- The boss doesn't come to the office every day.
- Patron ofise her gün gelmez.
- My coming to Kabylie saved my life.
- Kabylie'ye gelmem hayatımı kurtardı.
- My family came to live in Tokyo in my great-grandfather's time.
- Ailem, benim büyük büyükbabamın zamanında Tokyo'da yaşamak için geldi.
- Tom came to help Mary.
- Tom Mary'ye yardım etmek için geldi.
- No one else came to the meeting.
- Başka hiç kimse toplantıya gelmedi.
- Why didn't you come to ask me earlier?
- Neden daha önce gelip sormadın?
- He wanted her to come to his birthday party.
- Doğum günü partisine onun gelmesini istiyordu.
- He came to Japan seven years ago.
- O, yedi yıl önce Japonya'ya geldi.
- Outside of him, no one else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
- When was the last time Tom came to visit?
- Tom ziyaret etmek için en son ne zaman geldi?
- He will be coming to the party, too.
- O da partiye gelecek.
- Is that musical coming to the West End?
- Bu müzikal West End'e geliyor mu?
- What prevented you from coming to the concert?
- Konsere gelmene ne mani oldu?
- A man came to see me yesterday.
- Dün bir adam beni görmeye geldi.
- If anyone comes to see me, say that I went out.
- Birisi beni görmeye gelirse, dışarı çıktığımı söyle.
- Tom often comes to class late.
- Tom sık sık derse geç gelir.
- I certainly hope you're planning to come to my party.
- Umarım partime gelmeyi planlıyorsundur.
- Nobody ever comes to see us in this out-of-the-way village.
- Bu uzak köyde hiç kimse asla bizi görmeye gelmez.
- My uncle comes to see me from time to time.
- Amcam ara sıra beni görmeye gelir.
- We want Kylie Minogue to come to Turkey, especially Gaziantep.
- Kylie Minogue'nun Türkiye'ye, özellikle Gaziantep'e gelmesini istiyoruz.
- I want to come to Australia.
- Avustralya’ya gelmek istiyorum.
- If you come to my house, I will tell you the story in detail.
- Eğer benim evime gelirsen, hikayeyi sana ayrıntılı olarak anlatacağım.
- Sami came to Egypt in the late sixties.
- Sami altmışlı yılların sonlarında Mısır'a geldi.
- I suggest that your son come to our party.
- Çocuğunun partimize gelmesini tavsiye ederim.
- Many people came to the meeting yesterday.
- Dünkü toplantıya birçok kişi geldi.
- Do you always come to school this early?
- Okula her zaman bu kadar erken mi gelirsin?
- Tom has come to all of my birthday parties.
- Tom tüm doğum günü partilerime geldi.
- I came to tell you not to worry.
- Endişelenmemeni söylemek için geldim.
- Tom came to see me last summer.
- Tom geçen yaz beni görmeye gelmişti.
- The circus has come to town.
- Sirk şehre geldi.
- How come you didn't come to the party?
- Nasıl oldu da partiye gelmedin?
- He was coming to the airport to meet Mr West.
- O, Bay West'i karşılamak için havaalanına geliyordu.
- Outside of him, no one else came to the party.
- Onun dışında kimse partiye gelmedi.
- I don't come to Boston very often.
- Boston'a çok sık gelmiyorum.
- I came to Japan to see Kyoto.
- Japonya'ya Kyoto'yu görmek için gelmiştim.
- Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl yüz elli bin turist etkileyici manzaranın ve harika plajların tadını çıkarmak için bu adaya geliyor.
- He will be coming to the party.
- O, partiye geliyor olacak.
- I came to talk to him.
- Onunla konuşmaya geldim.
- He came to see me in a different way.
- Beni farklı bir şekilde görmeye geldi.
- Tom first came to Japan when he was three years old.
- Tom üç yaşında iken ilk kez Japonya'ya geldi.
- I came to see him.
- Onu görmeye geldim.
- Tom said he'd be coming to see us today.
- Tom bugün bizi görmeye geleceğini söyledi.
- I need you to come to Boston.
- Boston'a gelmeni istiyorum.
- He didn't come to work with his car.
- İşe arabasıyla gelmedi.
- I came to ask you something.
- Sana bir şey sormaya geldim.
- I came to Japan last year.
- Japonya'ya geçen yıl geldim.
- Tom came to Boston about three years ago.
- Tom Boston'a yaklaşık üç yıl önce geldi.
- Why do you think she came to see you?
- Onun neden seni görmeye geldiğini düşünüyorsun?
- There's no need for Nick to come to my office.
- Nick'in ofisime gelmesine gerek yok.
- Tom came to all three of my weddings.
- Tom üç düğünüme de geldi.
- I doubt if he'll come to school today.
- Onun bugün okula geleceğini pek sanmıyorum.
- Tom may not come to the party tonight.
- Tom bu akşam partiye gelmeyebilir.
- I'm not sure when Tom came to Boston.
- Tom'un ne zaman Boston'a geldiğinden emin değilim.
- When I came to, I was in the hospital.
- Kendime geldiğimde hastanedeydim.
- He came to Tokyo with the dream of becoming rich.
- Tokyo'ya zengin olma hayaliyle geldi.
- She asked me to come to her bedside.
- Yatağının başucuna gelmemi rica etti.
- Today I came to work by car.
- Bugün işe arabayla geldim.
- I hope you will be able to come to this party.
- Umarım bu partiye gelebilirsin.
- I don't think Tom is coming to our rescue.
- Tom'un bizi kurtarmaya geleceğini sanmıyorum.
- Tom stayed with me when he came to Boston.
- Tom Boston'a geldiğinde benimle kaldı.
- He is coming to see me tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra beni görmeye gelecek.
- Don't come to school to lark around.
- Okula oyalanmak için gelmeyin.
- John came to Japan yesterday.
- John dün Japonya'ya geldi.
- I heard you're not coming to our party.
- Partimize gelmeyeceğini duydum.
- He came to the United States as a boy from Scotland.
- O, çocukken İskoçya'dan Amerika Birleşik Devletleri'ne geldi.
- Tom came to see her.
- Tom onu görmeye geldi.
- This is what we've come to.
- Geldiğimiz nokta bu.
- The bill came to over $25.
- Fatura 25 dolardan fazla geldi.
- Does this mean you're not coming to help?
- Bu, yardıma gelmeyeceğin anlamına mı geliyor?
- I think it's unlikely that Tom will come to the party alone.
- Sanırım Tom'un partiye yalnız gelmesi mümkün değil.
- When he came to Tokyo for the first time, this college had not been opened yet.
- Tokyo'ya ilk geldiğinde, bu üniversite henüz açılmamıştı.
- Can he come to the meeting tomorrow?
- O, yarın toplantıya gelebilir mi?
- Follow this road till you come to the river.
- Nehre gelene kadar bu yolu takip edin.
- We've come to get you out of here.
- Seni buradan çıkarmak için geldik.
- Thank you for coming to see me.
- Beni görmeye geldiğin için teşekkür ederim.
- Tom was disappointed that Mary didn't come to his party.
- Mary partisine gelmediği için Tom hayal kırıklığına uğradı.
- Nobody came to my country.
- Ülkeme kimse gelmedi.
- I'm coming to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a geliyorum.
- He came to see me three days before he left for Africa.
- Afrika'ya gitmeden üç gün önce beni görmeye geldi.
- Will you be coming to see me?
- Beni görmeye geliyor olacak mısın?
- I wanted Tom to come to Boston.
- Tom'un Boston'a gelmesini istedim.
- Who's coming to our party?
- Partimize kim geliyor?
- Tom was sick, so he couldn't come to my birthday party.
- Tom hastaydı, bu yüzden doğum günü partime gelemedi.
- He didn't come to school yesterday.
- O dün okula gelmedi.
- Thank you for coming to see me off.
- Beni uğurlamaya geldiğin için teşekkür ederim.
- I came to apologize.
- Özür dilemeye geldim.
- You don't have to come to the party.
- Partiye gelmek zorunda değilsin.
- Tom came to Boston in 2001 and lived here until 2010.
- Tom 2001'de Boston'a geldi ve orada 2010'a kadar yaşadı.
- Tom came to the party dressed as a pirate.
- Tom partiye bir korsan gibi giyinmiş geldi.
- I thought he would come to church with us, but he decided to stay home.
- Onun bizimle kiliseye geleceğini düşündüm ama o evde kalmaya karar verdi.
- He came to save me.
- Beni kurtarmaya geldi.
- Mary came to Brazil.
- Mary Brezilya'ya geldi.
- Most students come to school on foot.
- Çoğu öğrenci, okula yürüyerek gelir.
- To be honest, we came to capture you.
- Dürüst olmak gerekirse, sizi yakalamaya geldik.
- They came to our aid at once.
- Hemen yardımımıza geldiler.
- Tom will come to see Mary tomorrow afternoon.
- Tom yarın öğleden sonra Mary'yi görmeye gelecek.
- I came to Boston in 2013.
- Boston'a 2013'te geldim.
- Tom did not hesitate to come to Mary's rescue, even at the risk of his own life.
- Tom, kendi hayatını riske atsa bile Mary'yi kurtarmaya gelmekte tereddüt etmedi.
- I came to support Tom.
- Tom'u desteklemeye geldim.
- He came to New York in order to look for a job.
- Bir iş aramak için New York'a geldi.
- I've come to save her.
- Onu kurtarmak için geldim.
- Tom still comes to the hospital every day to visit Mary.
- Tom hâlâ her gün Mary'yi ziyaret etmek için hastaneye geliyor.
- I was your age when I came to Boston.
- Boston'a geldiğimde ben de senin yaşındaydım.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Bir kasabada veya yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduktan sonra insanlar iş bulmaya gelir ve kısa süre içinde bir sanayi bölgesi gelişmeye başlar.
- How long is it since you came to Japan?
- Japonya'ya geleli ne kadar oldu?
- I can't come to the office today.
- Bugün ofise gelemem.
- What conclusions have you come to?
- Hangi sonuçlara geldiniz?
- He'll come to see me without fail.
- O elbette beni görmeye gelecek.
- Tom doesn't doubt that Mary will come to the party.
- Tom, Mary'nin partiye geleceğinden şüphe duymuyor.
- I came to give you this.
- Sana bunu vermek için geldim.
- He came to school very late.
- O, okula çok geç geldi.
- I've come to save Tom.
- Tom'u kurtarmaya geldim.
- Tom and I both came to Boston when we were children.
- Tom da ben de çocukken Boston'a gelmiştik.
- Do not bother to come to my home.
- Evime gelmeye zahmet etmeyin.
- Jim's coming to the party, too.
- Partiye Jim de geliyor.
- Thank you very much for coming to see me.
- Beni görmeye geldiğiniz için çok teşekkür ederim.
- Who came to see us in Birmingham?
- Birmingham'da bizi görmeye kim geldi?
- Are you and Tom coming to the party?
- Sen ve Tom partiye geliyor musunuz?
- He seldom comes to see me.
- Nadiren beni görmeye geliyor.
- I've come to bring her a gift.
- Ona bir hediye getirmek için geldim.
- He comes to see my son now and then.
- Ara sıra oğlumu görmek için gelir.
- Are you saying you don't want Tom to come to your party?
- Tom'un partinize gelmesini istemediğinizi mi söylüyorsunuz?
- Why don't you come to work for this clinic?
- Neden bu klinik için çalışmaya gelmiyorsun?
- Sometimes Tom came to meet his old friends.
- Tom bazen eski arkadaşlarıyla buluşmaya gelir.
- She may not come to the party tonight.
- Bu akşam partiye gelmeyebilir.
- Tom may not come to the party tonight.
- Tom bu gece partiye gelmeyebilir.
- A good idea came to him.
- Aklına iyi bir fikir geldi.
- Fadil's family has come to town.
- Fadıl'ın ailesi kasabaya geldi.
- Several students came to the library.
- Birkaç öğrenci kütüphaneye geldi.
- Max explained to Julia why he could not come to his farewell party.
- Max neden veda partisine gelemediğini Julia'ya açıkladı.
- Even if she comes to see me, tell her I am not at home.
- Beni görmeye gelse bile, ona evde olmadığımı söyle.
- Tom didn't want Mary to come to his party.
- Tom, Mary'nin partisine gelmesini istemedi.
- You weren't home last night when I came to visit.
- Ziyaret etmeye geldiğimde dün gece evde yoktun.
- I hope Tom will come to see me.
- Umarım Tom beni görmeye gelir.
- I've come to ask you a question.
- Sana bir soru sormaya geldim.
- I've come to take what's mine.
- Benim olanı almaya geldim.
- I come to Boston a lot.
- Boston'a çok gelirim.
- Tom said he would come to the wedding.
- Tom düğüne geleceğini söyledi.
- Tom came to visit me when I was in the hospital.
- Ben hastanedeyken Tom beni ziyaret etmeye geldi.
- I thought you were coming to the mall with us.
- Bizimle alışveriş merkezine geliyorsunuz sandım.
- Nobody wants to come to my country.
- Kimse ülkeme gelmek istemiyor.
- I certainly hope that you're planning to come to my party.
- Umarım partime gelmeyi planlıyorsundur.
- Quite a few people came to the meeting yesterday.
- Dün toplantıya epeyce insan geldi.
- I think Tom has come to make trouble.
- Sanırım Tom sorun çıkarmak için geldi.
- I came to get an appointment.
- Randevu almaya geldim.
- He knew Uyghur well long before coming to Kashgar.
- Kaşgar'a gelmeden çok önce Uygurcayı iyi biliyordu.
- When will you be coming to Boston?
- Boston'a ne zaman geleceksin?
- I don't know what I would've done if you hadn't come to help me.
- Bana yardım etmeye gelmeseydin ne yapardım bilmiyorum.
- I've come to say goodbye.
- Hoşça kal demek için geldim.
- I know Tom will come to Boston.
- Tom'un Boston'a geleceğini biliyorum.
- Can you come to the meeting tomorrow?
- Yarın toplantıya gelebilir misin?
- I came to talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya geldim.
- Tom asked Mary to come to Boston.
- Tom, Mary'den Boston'a gelmesini istedi.
- Tom hasn't been able to come to school because he's in the hospital.
- Tom hastanede olduğu için okula gelemedi.
- May I come to see you one of these days?
- Bugünlerde seni görmeye gelebilir miyim?
- He came to Japan when he was a child.
- Japonya'ya çocukken geldi.
- Guess who's coming to Trinidad next week.
- Tahmin et haftaya Trinidad'a kim geliyor.
- I hope Tom comes to my party.
- Tom'un partime geleceğini umuyorum.
- I was just coming to get you.
- Seni almaya geliyordum.
- Sami came to work on Saturday.
- Sami cumartesi günü işe geldi.
- I came to talk to you.
- Seninle konuşmak için geldim.
- Don't come to the meeting!
- Toplantıya gelme!
- The salesclerk will come to help you right away.
- Satış görevlisi hemen size yardıma gelecek.
- An old friend came to my house for a visit.
- Eski bir arkadaşım evime ziyarete geldi.
- Tom doesn't know why Mary didn't come to the party.
- Tom neden Mary'nin partiye gelmediğini bilmiyor.
- Customers stopped coming to our shop.
- Müşteriler dükkânımıza gelmeyi bıraktı.
- I wonder why Tom came to Boston.
- Tom'un Boston'a neden geldiğini merak ediyorum.
- They say that Tom came to Brazil.
- Onlar Tom'un Brezilya'ya geldiğini söylüyorlar.
- How many people came to the party?
- Partiye kaç kişi geldi?
- Tom called to say he wasn't coming to work today.
- Tom bugün işe gelmeyeceğini söylemek için aradı.
- Tom wanted Mary to come to his party.
- Tom Mary'nin onun partisine gelmesini istedi.
- Will John come to see us tomorrow?
- John yarın bizi görmeye gelecek mi?
- No one ever comes to visit me.
- Hiç kimse beni ziyaret etmeye gelmez.
- She came to live with her aunt.
- Teyzesiyle birlikte yaşamaya geldi.
- As soon as you start misbehaving, Father Christmas will not come to see you.
- Yaramazlık yapmaya başladığın anda Noel Baba seni görmeye gelmeyecek.
- Tom doubts if Mary will come to school today.
- Tom, Mary'nin bugün okula gelip gelmeyeceğinden şüphe ediyor.
- Nobody came to work today.
- Çalışmak için bugün kimse gelmedi.
- Though very busy, she came to see me off.
- Çok meşgul olmasına rağmen beni uğurlamaya geldi.
- It was many hours before he came to.
- Kendine gelene kadar saatler geçti.
- My kids are coming to see me.
- Çocuklarım beni görmeye geliyorlar.
- I was just coming to see you.
- Ben de seni görmeye geliyordum.
- She's come to make trouble.
- Sorun çıkarmaya geldi.
- Did Tom tell you why he didn't come to the party?
- Tom sana neden partiye gelmediğini söyledi mi?
- I came to say goodbye.
- Veda etmek için geldim.
- I think Tom has come to make trouble.
- Sanırım Tom hadise çıkarmaya gelmiş.
- Layla came to Canada looking for opportunity.
- Leyla fırsat aramak için Kanada'ya geldi.
- He was wrong in thinking that she'd come to see him.
- Onun kendisini görmeye geleceğini düşünerek yanıldı.
- My kids are coming to see me.
- Çocuklarım beni görmeye geliyor.
- Tom plans on staying with us when he comes to Boston.
- Tom Boston'a geldiğinde bizimle kalmayı planlıyor.
- Do you ever come to Boston on business?
- Boston'a hiç iş için geliyor musun?
- People came to see the strange animal in the zoo one after another.
- İnsanlar birbiri ardına hayvanat bahçesindeki garip hayvanı görmeye geldiler.
- Why didn't he come to the party?
- O, niçin partiye gelmedi?
- If you feel threatened, don't hesitate in coming to my house.
- Kendini tehdit altında hissedersen, evime gelmekte tereddüt etme.
- Why do you think Tom came to see you?
- Sence Tom neden seni görmeye geldi?
- He's come to make trouble.
- Sorun çıkarmaya geldi.
- He had really come to get gold.
- Gerçekten altın almaya gelmişti.
- I came to give you a ride home.
- Seni arabayla eve götürmek için geldim.
- He came to see me.
- Beni görmeye geldi.
- Tom asked Mary why she didn't come to school yesterday.
- Tom Mary'ye dün neden okula gelmediğini sordu.
- Tom suspected that Mary came to the party to steal something.
- Tom, Mary'nin partiye bir şey çalmak için geldiğinden şüphelendi.
- I used to come to Boston a lot.
- Eskiden Boston'a çok gelirdim.
- Polish girls didn't want Justin Bieber to come to Poland.
- Polonyalı kızlar Justin Bieber'ın Polonya'ya gelmesini istemediler.
- I knew you'd come to save me.
- Beni kurtarmaya geleceğini biliyordum.
- When morning dawned, the Princess came to see if he was still alive.
- Sabah olduğunda, Prenses onun hâlâ hayatta olup olmadığını görmek için geldi.
- Today I was coming to work by car.
- Bugün işe arabayla geliyordum.
- He came to see me during my absence.
- Ben yokken beni görmeye geldi.
- Well, if it isn't Tom who comes to save the day.
- Peki, ya günü kurtarmaya gelen Tom değilse.
- He didn't come to the last meeting.
- Son toplantıya gelmedi.
- That's why I came to talk to you.
- Bu yüzden seninle konuşmaya geldim.
- Tom doesn't know when Mary came to Boston.
- Tom Mary'nin Boston'a ne zaman geldiğini bilmiyor.
- Would you like to come to Tom's costume party next week?
- Önümüzdeki hafta Tom'un kostüm partisine gelmek ister misin?
- He came to himself.
- Kendine geldi.
- I came to take Tom's place.
- Tom'un yerini almaya geldim.
- I came to see the show.
- Gösteriyi izlemeye geldim.
- He comes to see me once in a while.
- Arada bir beni görmeye geliyor.
- I came to Boston three years ago and have been living here ever since.
- Boston'a üç yıl önce geldim ve o zamandan beri burada yaşıyorum.
- Nick doesn't need to come to my office.
- Nick'in büroma gelmesi gerekmez.
- He had really come to get gold.
- O, gerçekten altın almak için gelmişti.
- They come to collect the post at three o'clock, every afternoon.
- Onlar her öğleden sonra saat üçte postayı toplamaya gelir.
- I came to Tokyo to attend a conference.
- Tokyo'ya bir konferansa katılmak için geldim.
- Helen came to Japan last year.
- Helen, geçen sene Japonya'ya geldi.
- Tom came to the party last night with Mary.
- Tom dün gece Mary ile partiye geldi.
- I'm not sure when Tom came to Boston.
- Tom'un Boston'a ne zaman geldiğinden emin değilim.
- It was a pity that Tom couldn't come to our party.
- Tom'un partimize gelememesi ne kadar kötü.
- Are you the one who came to see me?
- Beni görmeye gelen sen misin?
- She came to her senses in hospital.
- Hastanede kendine geldi.
- Don't you want all your friends to come to your party and celebrate with you?
- Bütün arkadaşlarınızın partinize gelmesini ve sizi kutlamasını istemiyor musunuz?
- Even though she was busy, she came to see me.
- Meşgul olmasına rağmen, beni görmeye geldi.
- We've done what we came to do.
- Biz yapmak için geldiğimiz şeyi yaptık.
- I came to Boston last year.
- Geçen yıl Boston'a geldim.
- My friends came to see me the day before yesterday.
- Arkadaşlarım önceki gün beni görmeye geldiler.
- He was the only one who came to the party.
- O, partiye gelen tek kişiydi.
- When can you come to my house?
- Evime ne zaman gelebilirsin?
- I would like to come to see you.
- Seni görmeye gelmek istiyorum.
- We're coming to pick him up.
- Onu almaya geliyoruz.
- Tomorrow I'm busy, and I can't come to your place.
- Yarın meşgulüm, senin yerine gelemem.
- Come to my house whenever you like.
- İstediğiniz zaman evime gelebilirsiniz.
- Please let me know when you come to Osaka.
- Lütfen Osaka'ya geldiğinde bana bildir.
- While I was talking on the phone, she came to see me.
- Ben telefonda konuşuyorken o beni görmeye geldi.
- Tom came to Boston when he was a child.
- Tom çocukken Boston'a geldi.
- Tom didn't come to school yesterday.
- Tom dün okula gelmedi.
- I'm not sure if I'm going to be able to come to your party.
- Partinize gelebileceğimden emin değilim.
- You must come to the party by all means.
- Partiye mutlaka gelmelisiniz.
- I don't need anybody's permission to come to this office.
- Bu ofise gelmek için kimsenin iznine ihtiyacım yok.
- It won't come to that.
- O noktaya gelmeyecek.
- Many foreigners come to Japan to work.
- Birçok yabancı, çalışmak için Japonya'ya geliyor.
- I regret coming to Boston.
- Boston'a geldiğim için pişmanım.
- Tom came to ask us to help Mary.
- Tom, Mary'ye yardım etmemizi istemeye geldi.
- He came to Rome to study Italian.
- Roma'ya İtalyanca öğrenmeye gelmiş.
- When will you be coming to Scottland?
- İskoçya'ya ne zaman geliyor olacaksın?
- Tomorrow I'm busy, and I can't come to your place.
- Yarın meşgulüm ve sana gelemem.
- I came to Tokyo two months ago.
- Tokyo'ya iki ay önce geldim.
- Many Pharisees and Sadducees came to the baptism of John the Baptist.
- Birçok Ferisi ve Sadduki, Vaftizci Yahya'nın vaftizine geldi.
- Tom said he hoped that Mary would come to his party.
- Tom, Mary'nin partisine geleceğini umduğunu söyledi.
- Tom should come to Boston.
- Tom Boston'a gelmeli.
- We're coming to pick Tom up.
- Tom'u almaya geliyoruz.
- Maybe you will come to see us when you have free time.
- Belki boş vaktin olduğunda bizi görmeye gelirsin.
- Tom called to say he can't come to help.
- Tom yardım etmek için gelemeyeceğini söylemek için aradı.
- She came to Tokyo at the age of eighteen.
- Tokyo'ya 18 yaşında geldi.
- These girls, who're my pupils, have come to see me.
- Öğrencilerim olan bu kızlar beni görmeye geldiler.
- I seldom come to Boston.
- Boston'a nadiren gelirim.
- She came to herself when she was taken to the hospital.
- O, hastaneye götürüldüğünde kendine geldi.
- It hasn't come to that yet.
- Henüz o noktaya gelmedi.
- No one is coming to save you.
- Hiç kimse seni kurtarmaya gelmiyor.
- We came to play.
- Oynamaya geldik.
- Aren't you coming to the store with me?
- Benimle markete gelmeyecek misin?
- She's come to make trouble.
- O sorun çıkarmak için geldi.
- Why is Tom coming to Boston?
- Tom neden Boston'a geliyor?
- Well, if it isn't Tom who comes to save the day.
- Günü kurtarmaya gelen Tom değil mi?
- I don't come to Boston very often anymore.
- Artık Boston'a çok sık gelmiyorum.
- Tom is coming to dinner this evening.
- Tom bu akşam yemeğe geliyor.
- We're coming to pick you up.
- Seni almaya geliyoruz.
- Tom came to apologize.
- Tom özür dilemeye geldi.
- When are you coming to Lanzarote?
- Lanzarote'ye ne zaman geliyorsun?
- I thought he would come to church with us, but he decided to stay home.
- Bizimle kiliseye geleceğini sanıyordum ama evde kalmaya karar verdi.
- We're coming to get you.
- Sizi almaya geliyoruz.
- The salesclerk will come to help you right away.
- Tezgâhtar hemen size yardım etmek için gelecektir.
- He comes to see me once in a while.
- Arada bir beni görmeye gelir.
- Tom will come to save us.
- Tom gelip bizi kurtaracak.
- I came to say goodbye.
- Veda etmeye geldim.
- I lived in Boston before I came to Chicago.
- Chicago'ya gelmeden önce Boston'da yaşıyordum.
- People came to the concert hall to listen to the famous orchestra.
- İnsanlar ünlü orkestrayı dinlemek için konser salonuna geldiler.
- You should've come to the party.
- Partiye gelmeliydin.
- I know you didn't come to listen to me.
- Beni dinlemek için gelmediğinizi biliyorum.
- A person named Jones has come to see you.
- Jones adında biri sizi görmeye geldi.
- Tom came to see me after you left.
- Sen gittikten sonra Tom beni görmeye geldi.
- It's not too much to ask you to come to class on time.
- Derse zamanında gelmenizi istemek çok fazla bir şey değil.
- It is possible that he will come to our party.
- Partimize gelmesi mümkün.
- We came to see you.
- Seni görmeye geldik.
- Tom came to see me yesterday afternoon.
- Tom dün öğleden sonra beni görmeye geldi.
- He comes to visit us every now and then.
- Arada bir bizi ziyaret etmeye gelir.
- Tom comes to visit us once in a while.
- Tom arada bir bizi ziyaret etmeye gelir.
- If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
- Why did Tom come to Boston?
- Tom neden Boston'a geldi?
- Nobody came to work this morning.
- Bu sabah hiç kimse işe gelmedi.
- Tom came to Mary's rescue.
- Tom, Mary'yi kurtarmaya geldi.
- We came to help.
- Biz yardım etmek için geldik.
- It's too bad you can't come to the party.
- Partiye gelememen çok kötü.
- You did not come to school yesterday.
- Dün okula gelmedin.
- Polish girls didn't want Justin Bieber to come to Poland.
- Polonyalı kızlar, Justin Bieber'ın Polonya'ya gelmesini istemediler.
- Everybody came to the class on time.
- Herkes derse zamanında geldi.
- Let's hope it never comes to that.
- Umalım da iş o noktaya gelmesin.
- When I came to class late the teacher didn't let me in.
- Sınıfa geç geldiğimde öğretmen beni içeri almadı.
- He came to greet me.
- Beni karşılamaya geldi.
- I enjoy coming to Boston.
- Boston'a gelmekten zevk alıyorum.
- Could you come to collect me?
- Beni almaya gelebilir misin?
- It was ten years ago that he first came to Japan.
- O on yıl önce ilk kez Japonya'ya geldi.
- He seldom comes to see me.
- O nadiren beni görmeye gelir.
- I came to talk about him.
- Onun hakkında konuşmak için geldim.
- Tom came to pick me up after work.
- Tom işten sonra beni almaya geldi.
- Tom wants me to come to Boston.
- Tom benim Boston'a gelmemi istiyor.
- I've come to save you.
- Seni kurtarmak için geldim.
- A great thought came to my head.
- Aklıma harika bir düşünce geldi.
- You can come to the hotel whenever it is convenient for you.
- Ne zaman müsaitseniz otele gelebilirsiniz.
- Tom came to Japan for the first time when he was three.
- Tom Japonya'ya ilk kez üç yaşındayken geldi.
- I'd rather it didn't come to that.
- O noktaya gelmemesini tercih ederim.
- Many clients come to that lawyer for advice.
- Birçok müvekkil tavsiye almak için bu avukata gelir.
- Tom came to Japan from Australia.
- Tom Avustralya'dan Japonya'ya geldi.
- I can't come to work tomorrow.
- Yarın işe gelemem.
- Tom is very secretive when it comes to talking about his childhood.
- Konu çocukluğu hakkında konuşmaya geldiğinde Tom çok ketumdur.
- Aren't you coming to pick me up?
- Beni almaya gelmiyor musun?
- Illness prevented me from coming to school.
- Hastalık okula gelmemi engelledi.
- Is there any chance of your coming to Tokyo again this year?
- Bu yıl Tokyo'ya tekrar gelme şansınız var mı?
- Not many customers come to this restaurant in the afternoon.
- Öğleyin bu restorana çok fazla müşteri gelmez.
- Before coming to Tokyo, we lived for ten years in Osaka.
- Tokyo'ya gelmeden önce 10 yıl Osaka'da yaşadık.
- Students from the suburbs come to school by bus.
- Banliyölerdeki öğrenciler okula otobüsle geliyor.
- Who's coming to dinner?
- Yemeğe kim geliyor?
- He'll come to see us before he leaves this city.
- Bu şehirden ayrılmadan önce, O bizi görmeye gelecek.
- I came to Boston three years ago.
- Üç yıl önce Boston'a geldim.
- Tom came to my rescue.
- Tom beni kurtarmaya geldi.
- They had lived there until they came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelinceye kadar orada yaşadılar.
- I plan to come to Boston soon.
- Boston'a yakında gelmeyi planlıyorum.
- I want to come to your party.
- Partinize gelmek istiyorum.
- I came to talk with your father, not with you.
- Babanla konuşmaya geldim, seninle değil.
- Thank goodness, you've come to.
- Tanrıya şükür, kendine gelmişsin.
- I would have come to the cinema with you all, but unfortunately I had a headache.
- Sizinle sinemaya gelirdim ama ne yazık ki başım ağrıyor.
- Tom comes to visit me every once in a while.
- Tom ara sıra beni ziyaret etmeye gelir.
- Tom is coming to Boston with us.
- Tom bizimle birlikte Boston'a geliyor.
- Tom came to see us yesterday afternoon.
- Tom dün öğleden sonra bizi görmeye geldi.
- Her hair comes to her shoulders.
- Onun saçı omuzlarına geliyor.
- Did Tom tell you why he didn't come to the party?
- Tom sana partiye neden gelmediğini söyledi mi?
- You can come to the hotel whenever it is convenient for you.
- Sizin için ne zaman uygun olursa otele gelebilirsiniz.
- Tom appreciates it when Mary comes to visit him in the hospital.
- Tom Mary onu hastanede ziyaret etmeye geldiğinde bunu takdir ediyor.
- I hope you'll come to my party.
- Umarım partime gelirsin.
- Is it true that Tom won't come to our party?
- Tom'un partimize gelmeyeceği doğru mu?
- I came to Tokyo two months ago.
- İki ay önce Tokyo'ya geldim.
- A technician will come to your house two days from now.
- İki gün içinde evinize bir teknisyen gelecek.
- Tom comes to Boston once a year.
- Tom yılda bir kez Boston'a gelir.
- His mother came to pick him up.
- Annesi onu almaya geldi.
- Coming to school in your pajamas, how lazy!
- Okula pijamalarınla geliyorsun, ne tembellik!
- The boss gave Mike the ax for not coming to work on time.
- Patron, işe zamanında gelmediği için Mike'ın işine son verdi.
- Is Tom coming to pick you up?
- Tom seni almak için geliyor mu?
- I'll let you know when we come to the station.
- İstasyona geldiğimizde size haber veririm.
- If you ever come to Boston, you're welcome to stay with us.
- Eğer Boston'a gelirsen bizimle kalabilirsin.
- A lot of friends came to wave goodbye to me.
- Birçok arkadaşım bana veda etmeye geldi.
- He came to my house.
- Evime geldi.
- I was just asking myself these many questions when Tom came to see me.
- Tom beni görmeye geldiğinde kendime bu soruları soruyordum.
- I've come to bring Tom a gift.
- Tom'a bir hediye getirmeye geldim.
- Tom may not come to our party tonight.
- Tom bu gece partimize gelmeyebilir.
- Tom didn't come to work yesterday.
- Tom dün işe gelmedi.
- Tom came to school very late today.
- Tom bugün okula çok geç geldi.
- I should've never come to Boston.
- Ben asla Boston'a gelmemeliydim.
- It's too bad she can't come to the party.
- Partiye gelememesi çok kötü.
- I came to say I'm sorry.
- Üzgün olduğumu söylemeye geldim.
- Please drop in to see us next time you come to London.
- Bir dahaki sefere Londra'ya geldiğinizde bizi görmek için uğrayın.
- Tom came to the hospital with me.
- Tom benimle hastaneye geldi.
- She's coming to pick me up.
- Beni almaya geliyor.
- Tom won't come to Boston this summer.
- Tom bu yaz Boston'a gelmiyor.
- It is a pity that you cannot come to the party.
- Partiye gelemeyecek olman çok üzücü.
- He came to pick me up.
- Beni almaya geldi.
- We lived in Osaka for ten years before we came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelmeden önce on yıl Osaka'da yaşadık.
- Chris can't come to work tomorrow.
- Chris yarın işe gelemeyecek.
- He came to school very late.
- Okula çok geç geldi.
- Tom is certain that Mary will come to school today.
- Tom bugün Mary'nin okula geleceğinden emin.
- You came to Bergerac every summer!
- Her yaz Bergerac'a gelirdin!
- Would you like to come to my beach party this evening?
- Bu akşamki plaj partime gelmek ister misin?
- Jimmy often comes to see me on weekends.
- Jimmy hafta sonları sık sık beni görmeye gelir.
- Tom didn't know when Mary had come to Boston.
- Tom Mary'nin ne zaman Boston'a geldiğini bilmiyordu.
- I want you to come to Boston.
- Boston'a gelmeni istiyorum.
- You can come to my party, but you have to bring me a gift.
- Partime gelebilirsin ama bana bir hediye getirmek zorundasın.
- Tom came to see me three days ago.
- Tom üç gün önce beni görmeye geldi.
- I hope Tom can come to my party.
- Umarım Tom partime gelir.
- Do not bother to come to my home.
- Evime gelmek için zahmet etmeyin.
- What time should I come to the lobby tomorrow?
- Yarın saat kaçta lobiye gelmeliyim?
- Whenever Tom comes to Boston, he stays at our house.
- Tom ne zaman Boston'a gelse, bizim evimizde kalır.
- Tom didn't come to get Mary.
- Tom, Mary'yi almaya gelmedi.
- He forgot to come to see me yesterday.
- Dün beni görmek için gelmeyi unuttu.
- You came to Bergerac every summer!
- Her yaz Bergerac'a geldin!
- I came to Boston to go to college.
- Üniversiteye gitmek için Boston'a geldim.
- Nobody ever comes to see us in this out-of-the-way village.
- Bu ücra köyde kimse bizi görmeye gelmiyor.
- I've come to pick up my children.
- Çocuklarımı almaya geldim.
- Why did you come to Boston?
- Neden Boston'a geldin?
- Tom is coming to see me.
- Tom beni görmeye geliyor.
- My son came to see me from time to time.
- Ara sıra oğlum beni ziyarete geliyordu.
- Would you like to come to my parents' house?
- Ailemin evine gelmek ister misin?
- Tell Tom I'm coming to see him.
- Tom'a onu görmeye geldiğimi söyle.
- Sami came to get his fix.
- Sami uyuşturucu almaya geldi.
- Why didn't you come to school yesterday?
- Dün neden okula gelmedin?
- Lida never told me why she came to Spain.
- Lida bana İspanya'ya neden geldiğini hiç söylemedi.
- When it comes to playing chess, he is second to none.
- İş satranç oynamaya gelince o rakipsizdir.
- The boy was on the point of drowning when his father came to his rescue.
- Babası onu kurtarmaya geldiğinde çocuk boğulmak üzereydi.
- I never imagined so many people would come to my party.
- Partime bu kadar çok insanın geleceğini hiç düşünmemiştim.
- Tom told me to come to Boston.
- Tom bana Boston'a gelmemi söyledi.
- Tom is very secretive when it comes to talking about his childhood.
- Çocukluğu hakkında konuşmaya gelince Tom çok ağzı sıkıdır.
- If I had been in Boston last year, would you have come to see me?
- Eğer ben geçen sene Boston'da olsaydım, beni görmeye gelir miydin?
- To our surprise, she came to our party with him.
- Sürpriz bir şekilde, partimize onunla geldi.
- We came to a place where the road branched into two lanes.
- Yolun iki şerite ayrıldığı bir yere geldik.
- Tom came to Boston in 2001 and lived here until 2010.
- Tom 2001 yılında Boston'a geldi ve 2010 yılına kadar burada yaşadı.
- Tom came to Boston looking for work.
- Tom Boston'a iş aramak için geldi.
- I'm glad the two of you could come to our party.
- İkinizin partimize gelebilmenize sevindim.
- I was about to go out when he came to see me.
- Beni görmeye geldiğinde dışarı çıkmak üzereydim.
- No one came to help me.
- Kimse bana yardım etmeye gelmedi.
- Who's coming to see you?
- Seni görmeye kim geliyor?
- Tom won't come to Boston this summer.
- Tom bu yaz Boston'a gelmeyecekmiş.
- Tom said he would've come to the party if he'd been invited.
- Tom davet edilseydi partiye geleceğini söyledi.
- He came to greet me.
- O beni selamlamak için geldi.
- Mary and her family came to the railway station to see us off.
- Mary ve ailesi bizi uğurlamak için tren istasyonuna geldiler.
- Only the conscientious students came to the lecture.
- Konferansa sadece vicdanlı öğrenciler geldi.
- Do you think Tom is coming to the party?
- Tom'un partiye geldiğini düşünüyor musun?
- We're coming to pick him up.
- Onu almak için geliyoruz.
- We will welcome whoever wants to come to the party.
- Partiye gelmek isteyen herkesi memnuniyetle karşılayacağız.
- Only a handful of people came to the meeting.
- Buluşmaya yalnızca bir avuç dolusu insan geldi.
- He doesn't look willing to come to the concert.
- Konsere gelmek için istekli görünmüyor.
- Two thirds of the students came to the reunion.
- Öğrencilerin üçte ikisi buluşmaya geldi.
- Do you still want me to come to Boston?
- Hâlâ Boston'a gelmemi istiyor musun?
- Nobody ever came to see me in the hospital.
- Kimse hastanede beni görmeye gelmedi.
- An old friend came to my house for a visit.
- Eski bir arkadaş ziyaret için evime geldi.
- His business has come to a standstill.
- Onun işi bir durma noktasına geldi.
- Tom came to visit.
- Tom ziyaret etmek için geldi.
- I want to come to your party.
- Partine gelmek istiyorum.
- Would you like to come to my party?
- Partime gelmek ister misin?
- Is that why you came to see me?
- Bu yüzden mi beni görmeye geldin?
- He came to look for trouble.
- Bela aramaya geldi.
- I've come to ask you some questions.
- Sana bazı sorular sormaya geldim.
- Tom and Mary came to Boston with me.
- Tom ve Mary benimle Boston'a geldiler.
- He didn't come to work with his car.
- O, arabasıyla işe gelmedi.
- No one comes to visit me anymore.
- Artık hiç kimse beni ziyaret etmeye gelmiyor.
- I hope you come to my party.
- Umarım partime gelirsin.
- Will you please come to my party?
- Lütfen partime gelir misiniz?
- He fainted with hunger and fatigue, but came to after a while.
- O açlık ve yorgunluk yüzünden bayıldı, ancak bir süre sonra kendine geldi.
- Tom won't come to Boston this summer.
- Tom bu yaz Boston'a gelmeyecek.
- I knew I came to the right place.
- Doğru yere geldiğimi biliyordum.
- My friend came to the library to study.
- Arkadaşım ders çalışmak için kütüphaneye geldi.
- I came to talk to him.
- Onunla konuşmak için geldim.
- Why didn't you come to see me sooner?
- Neden daha önce beni görmeye gelmedin?
- Tom wanted to come to Boston.
- Tom Boston'a gelmek istedi.
- We were living in Osaka for ten years before we came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelmeden önce on yıldır Osaka'da yaşıyorduk.
- Both of his parents are coming to Tokyo.
- Anne ve babası Tokyo'ya geliyor.
- Is there any chance that you'll be coming to Boston this year?
- Bu yıl Boston'a gelme şansınız var mı?
- Tom is able to come to our party tomorrow.
- Tom yarın partimize gelebilir.
- Aren't you coming to dinner?
- Akşam yemeğine gelmiyor musun?
- I came to Boston three years ago and I've been living here ever since.
- Boston'a üç yıl önce geldim ve o zamandan beri burada yaşıyorum.
- Tom has to come to Boston.
- Tom Boston'a gelmek zorunda.
- Why's Tom coming to Boston?
- Neden Tom Boston'a geliyor?
- Why don't you come to Boston?
- Neden Boston'a gelmiyorsun?
- I can't come to the phone right now.
- Şu anda telefona gelemem.
- I came to Boston to look for work.
- Boston'a iş aramak için geldim.
- I don't think Tom knows when Mary came to Boston.
- Mary'nin Boston'a ne zaman geldiğini Tom'un bildiğini sanmıyorum.
- A man named Carlos came to a mountain village looking for that old man.
- Carlos adında bir adam o yaşlı adamı arayarak bir dağ köyüne geldi.
- Few people came to the lecture.
- Çok az sayıda kişi derse geldi.
- Tom seldom comes to Boston.
- Tom Boston'a nadiren gelir.
- Is Tom coming to dinner with us?
- Tom bizimle yemeğe geliyor mu?
- I doubt Tom will come to Boston this year.
- Tom'un bu yıl Boston'a geleceğinden şüpheliyim.
- Jane came to our town three years ago.
- Jane kasabamıza üç yıl önce geldi.
- Should I come to Boston?
- Boston'a gelmeli miyim?
- I have no idea how Tom came to Boston.
- Tom Boston'a nasıl gelmiş, hiçbir fikrim yok.
- I came to pick up Tom and drive him home.
- Tom'u almaya ve eve bırakmaya geldim.
- Does Tom come to Boston often?
- Tom Boston'a sık gelir mi?
- A great thought came to my head.
- Harika bir düşünce aklıma geldi.
- Tom can't come to school tomorrow.
- Tom yarın okula gelemez.
- Does Tom come to Boston often?
- Tom sık sık Boston'a gelir mi?
- I hate it when my parents come to school.
- Ailemin okula gelmesinden nefret ediyorum.
- I'm coming to see you tomorrow.
- Yarın seni görmeye geliyorum.
- My uncle came to see me.
- Amcam beni görmek için geldi.
- Tom hoped somebody would come to his rescue.
- Tom birilerinin onu kurtarmaya geleceğini umuyordu.
- The dress comes to my knees.
- Elbise dizlerime geliyor.
- Tom comes to school by car.
- Tom okula arabayla gelir.
- Tom came to talk to me this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra benimle konuşmaya geldi.
- I've come to see you.
- Seni görmeye geldim.
- We regret coming to Boston.
- Boston'a geldiğimize pişmanız.
- Tom came to the party.
- Tom partiye geldi.
- Jim is coming to the party, too.
- Jim de partiye geliyor.
- We can't come to the party.
- Partiye gelemeyiz.
- Tom came to see us yesterday afternoon.
- Dün öğleden sonra Tom bizi görmeye geldi.
- People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love.
- İnsanlar istedikleri zaman sevmeye başlayabilirler, ancak iş aşkı bitirmeye geldiğinde başka seçenekleri yoktur.
- The people he is living with in London are coming to see me.
- Londra'da birlikte yaşadığı insanlar, beni görmeye geliyorlar.
- I come to this town for the second time.
- Bu şehre ikinci kez geliyorum.
- I've been coming to work one train earlier lately.
- Son zamanlarda işe bir tren erken geliyorum.
- I came to talk.
- Konuşmak için geldim.
- As is usual, Bob came to school late this morning.
- Her zamanki gibi, Bob bu sabah okula geç geldi.
- Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir.
- I came to talk.
- Konuşmaya geldim.
- It's so kind of you to come to see me off.
- Beni uğurlamaya geldiğiniz için çok naziksiniz.
- Jesus came to the Jordan to be baptized by John.
- İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmek için Ürdün'e geldi.
- I'm glad you've come to live with us.
- Bizimle yaşamak için geldiğine memnun oldum.
- When will you come to Boston?
- Ne zaman Boston'a geleceksiniz?
- Tom came to Boston almost three years ago.
- Tom Boston'a neredeyse üç yıl önce geldi.
- Tom is coming to the party, too.
- Tom da partiye geliyor.
- I came to ask you something.
- Sana bir şey sormak için geldim.
- He doesn't come to work because he's ill.
- Hasta olduğu için işe gelmiyor.
- Tom says he'll come to Boston soon.
- Tom yakında Boston'a geleceğini söylüyor.
- Will you please come to my party?
- Lütfen partime gelir misin?
- Having walked for some time, we came to the lake.
- Bir süre yürüdükten sonra göle geldik.
- Tom thought Mary would come to his party.
- Tom, Mary'nin partisine geleceğini düşündü.
- I came to talk to you about what needs to be done.
- Seninle yapılması gerekenler hakkında konuşmaya geldim.
- Luck comes to those who look for it.
- Şans, onu arayanlara gelir.
- I've come to say goodbye.
- Veda etmeye geldim.
- Tom can't come to the phone.
- Tom telefona gelemez.
- I know you didn't come to listen to me.
- Beni dinlemek için gelmediğini biliyorum.
- Our teacher comes to school by car.
- Öğretmenimiz araba ile okula gelir.
- They came to fight us.
- Bize savaşmak için geldiler.
- Tom wanted Mary to come to Boston for Christmas.
- Tom Mary'nin Noel için Boston'a gelmesini istedi.
- Didn't Tom come to your house?
- Tom evinize gelmedi mi?
- Nobody came to help me.
- Bana yardım etmek için hiç kimse gelmedi.
- What prevented you from coming to the concert?
- Konsere gelmeni engelleyen neydi?
- Are you and Tom coming to the party tonight?
- Sen ve Tom bu akşam partiye geliyor musunuz?
- Tom came to see me.
- Tom beni görmeye geldi.
- When it comes to sports, I can't beat Tom.
- İş spora gelince Tom'u alt edemem.
- Looking at this hat what comes to your mind?
- Bu şapkaya bakınca aklına ne geliyor?
- He came to cause trouble.
- Sorun çıkarmaya geldi.
- They came to ask for peace.
- Onlar barış istemek için geldi.
- The circus will come to town tomorrow.
- Sirk yarın şehre gelecek.
- Tom came to Boston in 2013.
- Tom 2013 yılında Boston'a geldi.
- Jesus came to the Jordan to be baptized by John.
- İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmek için Şeria Nehri'ne geldi.
- I'm looking forward to coming to Turkey!
- Türkiye'ye gelmeyi dört gözle bekliyorum.
- Tom just came to see me.
- Tom sadece beni görmeye geldi.
- It is doubtful whether she will come to see me.
- Beni görmeye gelip gelmeyeceği şüpheli.
- Tom is coming to stay with us.
- Tom bizimle kalmaya geliyor.
- I came to tell you that Sami has just resigned.
- Size Sami'nin istifa ettiğini söylemeye geldim.
- You can't come to Boston with me.
- Benimle Boston'a gelemezsin.
- Whenever he comes to this place, he orders the same dish.
- O ne zaman buraya gelse, aynı yemeği sipariş eder.
- I hope you'll come to my birthday party.
- Doğum günü partime geleceğini umuyorum.
- If you come to my house, I will tell you the story in detail.
- Evime gelirseniz, size hikayeyi ayrıntılı olarak anlatacağım.
- My parents are English, but they came to Brazil in 2001.
- Ailem İngiliz ancak 2001 yılında Brezilya'ya geldi.
- Nobody wants to come to your party.
- Hiç kimse partine gelmek istemiyor.
- If for some reason she came to Japan, Jane would be very happy.
- Eğer o bir nedenle Japonya'ya gelirse, Jane çok mutlu olur.
- I came to save you.
- Seni kurtarmaya geldim.
- Tom came to ask us to help him.
- Tom bizden yardım istemek için geldi.
- Layla came to Egypt to meet Sami in person.
- Layla Mısır'a Sami ile şahsen tanışmak için geldi.
- How did you come to school?
- Okula nasıl geldin?
- I came to surprise them.
- Onu şaşırtmak için geldim.
- When I came to, I found myself in the hospital.
- Ben kendime geldiğimde kendimi hastanede buldum.
- Follow this road till you come to the river.
- Nehre gelene kadar bu yolu takip et.
- Do you have any idea how many people are coming to tonight's party?
- Bu akşamki partiye kaç kişinin geleceği hakkında bir fikrin var mı?
- He would often come to see me.
- O, sık sık beni görmeye gelirdi.
- It's been more than ten years since we came to live here.
- Buraya yaşamaya geleli on yıldan fazla oldu.
- I can't come to work today.
- Bugün işe gelemeyeceğim.
- Five years have passed since they came to Japan.
- Japonya'ya gelmelerinin üzerinden beş yıl geçti.
- The boy in question did not come to school today.
- Bahsi edilen çocuk bugün okula gelmedi.
- Don't you want all your friends to come to your party and celebrate with you?
- Tüm arkadaşlarınızın partinize gelip sizinle kutlama yapmasını istemez misiniz?
- Tom came to my house.
- Tom evime geldi.
- Aren't you coming to my recital tomorrow?
- Yarın resitalime gelmiyor musun?
- No one came to Layla's rescue.
- Hiç kimse Leyla'yı kurtarmaya gelmedi.
- Why didn't you come to yesterday's party?
- Dünkü partiye niçin gelmedin?
- When did you come to Japan?
- Japonya'ya ne zaman geldin?
- She came to pick me up.
- O beni almaya geldi.
- I only came to say I'm sorry.
- Sadece üzgün olduğumu söylemek için geldim.
- While I was talking on the phone, she came to see me.
- Ben telefonda konuşurken, o beni görmeye geldi.
- Tom tried to persuade Mary to come to his party.
- Tom, Mary'yi partisine gelmesi için ikna etmeye çalıştı.
- I would like to come to your party.
- Partinize gelmek istiyorum.
- All things come to those who wait.
- Her şey bekleyene gelir.
- Tom won't come to our party.
- Tom partimize gelmeyecek.
- At last, spring has come to this part of Japan.
- Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.
- A princess came to him in person.
- Bir prenses bizzat ona geldi.
- Tom came to visit Mary.
- Tom Mary'yi ziyaret etmek için geldi.
- When it comes to disco dancing, I'm no match for Susan.
- Konu disko dansına gelince, Susan'la boy ölçüşemem.
- I'm glad you came to see me.
- Beni görmeye gelmene sevindim.
- Aren't you coming to the party?
- Partiye gelmiyor musun?
- We came to play.
- Biz oynamak için geldik.
- We came to Boston together.
- Boston'a birlikte geldik.
- Tom won't be coming to Boston this summer.
- Tom bu yaz Boston'a gelmeyecek.
- I think Tom has come to make trouble.
- Sanırım Tom ortalığı karıştırmak için geldi.
- He came to see me all the way from Pakistan.
- Pakistan'dan buraya bütün bir yolu beni görmek için gelmiş.
- Aren't you coming to the party tomorrow?
- Yarın partiye gelmiyor musun?
- I've come to pick Tom up.
- Tom'u almak için geldim.
- Do you want to come to do the shopping?
- Alışveriş yapmaya gelmek ister misin?
- Tom came to me for help.
- Tom yardım istemek için yanıma geldi.
- He came to the United States as a boy from Scotland.
- Amerika Birleşik Devletleri'ne İskoçya'dan çocuk yaşta gelmişti.
- Tom came to Boston three years ago.
- Tom üç yıl önce Boston'a geldi.
- Have you ever come to our meetings?
- Hiç toplantılarımıza geldin mi?
- One by one, the boys came to see what I was reading.
- Çocuklar teker teker ne okuduğumu görmeye geldiler.
- Tom came to Boston on business.
- Tom Boston'a iş için geldi.
- Could you come to tomorrow's meeting?
- Yarınki toplantıya gelebilir misin?
- Why don't you come to the party with us?
- Neden bizimle partiye gelmiyorsun?
- Why did you come to see me?
- Neden beni görmeye geldin?
- We have not come to hurt your mother.
- Biz annene zarar vermeye gelmedik.
- Tom asked me to come to his house tonight.
- Tom bu gece evine gelmemi istedi.
- When can you come to my home?
- Evime ne zaman gelebilirsin?
- Sami came to his office early.
- Sami ofisine erken geldi.
- She came to Tokyo when she was eighteen years old.
- On sekiz yaşındayken Tokyo'ya geldi.
- Tom asked Mary how many people had come to her party.
- Tom Mary'ye partisine kaç kişinin geldiğini sordu.
- How come you didn't come to the party?
- Neden partiye gelmedin?
- I came to talk with Tom.
- Tom'la konuşmaya geldim.
- Nobody came to help him.
- Ona yardım etmek için kimse gelmedi.
- Tom told me that he won't come to school tomorrow.
- Tom bana yarın okula gelmeyeceğini söyledi.
- Tom was sick, so he couldn't come to my birthday party.
- Tom hastaydı bu yüzden doğum günü partime gelemedi.
- Sami didn't come to work.
- Sami işe gelmedi.
- How do you come to school?
- Okula nasıl geliyorsun?
- Do you want to come to Boston with me?
- Benimle Boston'a gelmek ister misin?
- We came to help.
- Yardım etmeye geldik.
- I came to see them.
- Onları görmeye geldim.
- Tom came to help us.
- Tom bize yardım etmeye geldi.
- Aren't you coming to my party?
- Partime gelmiyor musun?
- When I was helpless, no one came to my defense.
- Çaresiz kaldığımda kimse beni savunmaya gelmedi.
- The applicant will be coming to see you the day after tomorrow.
- Başvuru sahibi yarından sonraki gün sizi görmeye gelecek.
- Please let me know when you will come to Kobe.
- Lütfen Kobe'ye ne zaman geleceğini bana bildir.
- They've come to make trouble.
- Onlar sorun çıkarmak için geldi.
- Who came to see us in Birmingham?
- Bizi Birmingham'da kim görmeye geldi?
- When I came to, I found myself lying on the floor.
- Kendime geldiğimde, kendimi yerde yatarken buldum.
- Everyone comes to her for advice.
- Herkes tavsiye için ona geliyor.
- I didn't know when Tom had come to Boston.
- Tom'un Boston’a ne zaman geldiğini bilmiyordum.
- Can they come to the meeting tomorrow?
- Yarınki toplantıya gelebilirler mi?
- Somebody came to see you this morning.
- Bu sabah biri seni görmeye geldi.
- He expected many of them to come to his aid.
- Onların çoğunun yardımına gelmesini umuyordu.
- Tom wasn't with us the last time we came to Boston.
- En son Boston'a geldiğimizde Tom bizimle birlikte değildi.
- We came to Boston together.
- Biz birlikte Boston'a geldik.
- My uncles come to see me from time to time.
- Benim amcalarım zaman zaman beni görmeye gelir.
- Tom said he was looking forward to coming to visit us.
- Tom bizi ziyaret etmeye gelmeyi dört gözle beklediğini söyledi.
- Who's coming to our party?
- Kim partimize geliyor?
- Tom came to help.
- Tom yardım etmek için geldi.
- I have no idea how Tom came to Boston.
- Tom'un Boston'a nasıl geldiği hakkında bir fikrim yok.
- Could you come to my office when you have a moment?
- Vaktin olduğunda ofisime gelebilir misin?
- She's coming to pick me up.
- O beni almaya geliyor.
- If you feel threatened, don't hesitate in coming to my house.
- Tehdit edildiğini düşünüyorsan, evime gelmekte tereddüt etme.
- I rarely come to Boston.
- Boston'a nadiren gelirim.
- I came to Boston three years ago and have been living here ever since.
- Üç yıl önce Boston'a geldim ve o zamandan beri burada yaşıyorum.
- Tom doesn't want to come to Boston with us.
- Tom bizimle Boston'a gelmek istemiyor.
- Sami came to the bar.
- Sami bara geldi.
- In many countries, the main reason that people come to big cities is because of work.
- Birçok ülkede, insanların büyük şehirlere gelmelerinin ana nedeni çalışmaktır.
- When was the last time Tom came to Boston?
- Tom en son ne zaman Boston'a geldi?
- Daniel came to his birthday party dressed as a clown.
- Daniel doğum günü partisine palyaço kılığında geldi.
- Tom is coming to my house tonight.
- Tom bu gece evime geliyor.
- Many migratory birds come to this pond every year in winter.
- Her yıl kış aylarında birçok göçmen kuş bu gölete gelir.
- The bus finally came to a stop.
- Otobüs nihayet bir durağa gelmişti.
- Since he doesn't feel well today, he can't come to the office.
- O bugün iyi hissetmediği için, ofise gelemez.
- Tom doesn't need to come to my office.
- Tom'un ofisime gelmesine gerek yok.
- Tom thought Mary would likely come to his party.
- Tom Mary'nin muhtemelen onun partisine geleceğini düşündü.
- A guy named Tom came to see you.
- Tom adındaki bir adam seni görmeye geldi.
- Tom wants to know if you're planning to come to his party.
- Tom partisine gelip gelmeyeceğini bilmek istiyor.
- I didn't come to school yesterday because I had to go to a funeral.
- Dün cenazeye gitmek zorunda kaldığım için okula gelmedim.
- I didn't come to school yesterday because I had to go to a funeral.
- Dün okula gelmedim çünkü cenazeye gitmek zorunda kaldım.
- Is that why you came to see me?
- Beni görmeye gelmenin sebebi bu mu?
- When he came to Tokyo for the first time, this college had not been opened yet.
- O ilk kez Tokyo'ya geldiğinde bu kolej henüz açılmamıştı.
- I came to talk about Tom.
- Tom hakkında konuşmaya geldim.
- They say that Mary came to Brazil.
- Mary'nin Brezilya'ya geldiğini söylüyorlar.
- I'm glad I came to Boston.
- Boston'a geldiğim için mutluyum.
- I'm sure that she will not come to see you.
- Seni görmeye gelmeyeceğinden eminim.
- She came to my aid.
- Benim yardımıma geldi.
- If you wanted to improve your Spanish, you shouldn't have come to Chile.
- İspanyolcanı geliştirmek istiyorsan Şili'ye gelmemeliydin.
- Sami came to work.
- Sami işe geldi.
- Can you come to my country?
- Benim ülkeme gelebilir misin?
- There's really no reason for you to come to Boston.
- Boston'a gelmen için sahiden hiçbir neden yok.
- Some people are coming to see you.
- Bazı insanlar seni görmeye geliyor.
- She didn't come to the party, but nobody knows why.
- O partiye gelmedi ama kimse nedenini bilmiyor.
- Why didn't he come to the party?
- Neden partiye gelmedi?
- Did Tom tell you why he didn't come to your party?
- Tom partinize neden gelmediğini söyledi mi?
- I thought Tom would come to pick me up.
- Tom'un beni almaya geleceğini düşündüm.
- Tom came to my office early yesterday afternoon.
- Tom dün öğleden sonra ofisime geldi.
- It took him a moment to realize where he was after he came to.
- Kendine geldikten sonra nerede olduğunu anlaması biraz zaman aldı.
- She will be coming to see me this afternoon.
- O, bu öğleden sonra beni görmeye gelecek.
- He won't come to class tomorrow.
- O, yarın derse gelmeyecek.
- Mr Sato ran a supermarket in his hometown before he came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelmeden önce, Bay Sato memleketinde bir süpermarket çalıştırdı.
- Could you come to tomorrow's meeting?
- Yarınki toplantıya gelir misin?
- I hope you will be able to come to this party.
- Bu partiye gelebileceğini umuyorum.
- He came to see me all the way from his hometown.
- Memleketinden bütün yolu beni görmek için geldi.
- Tom came to Japan as a child.
- Tom bir çocukken Japonya'ya geldi.
- Robots are great in the workplace, because they don't need toilet or meal breaks, don't get sick or come to work with a hangover.
- Robotlar işyerinde harikalar çünkü tuvalet ya da yemek molasına ihtiyaç duymuyorlar, hastalanmıyorlar ya da akşamdan kalma bir şekilde işe gelmiyorlar.
- May I come to see you this afternoon?
- Bu öğleden sonra sizi görmeye gelebilir miyim?
- He would often come to see us when I was a child.
- Ben çocukken sık sık bizi görmeye gelirdi.
- Nobody came to help me.
- Kimse bana yardım etmeye gelmedi.
- Tom wants to know whether you plan to come to his party or not.
- Tom partisine gelip gelmeyeceğini bilmek istiyor.
- Please tell Tom I can't come to his party.
- Lütfen Tom'a partisine gelemeyeceğimi söyle.
- What is the world coming to?
- Dünya ne hale geliyor?
- Tom doesn't want me to come to his party.
- Tom onun partisine gelmemi istemiyor.
- It is ten years since he came to Japan.
- Japonya'ya geldiğinden beri on yıl oldu.
- I came to see if you were OK.
- İyi misin diye bakmaya geldim.
- Tom came to see me the other day.
- Tom geçen gün beni görmeye geldi.
- Tom and Mary came to visit.
- Tom ve Mary ziyaret etmek için geldi.
- I think he will come to our party.
- Bence partimize gelecek.
- Tom may come to see us this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra bizi görmeye gelebilir.
- I came to Boston to go to college.
- Boston'a üniversiteye gitmek için geldim.
- Tom sometimes comes to Boston.
- Tom bazen Boston'a gelir.
- The dress comes to my knees.
- Elbise dizlerime kadar geliyor.
- Tom comes to Boston once or twice a year.
- Tom yılda bir ya da iki kez Boston'a gelir.
- I thought you came to see them.
- Onları görmeye geldiğini sanıyordum.
- Everyone comes to him for advice.
- Herkes tavsiye için ona gelir.
- We can't come to Boston now.
- Şu anda Boston'a gelemeyiz.
- I came to ask you a favor.
- Senden bir iyilik istemek için geldim.
- Sami came to the bar to eat breakfast.
- Sami kahvaltı etmek için bara geldi.
- I came to school with Tom on the bus.
- Otobüste Tom'la okula geldim.
- Tom came to Boston about three years ago.
- Tom yaklaşık üç sene önce Boston'a geldi.
- A few people came to the lecture.
- Konferansa birkaç kişi geldi.
- He doesn't come to school often.
- O sık sık okula gelmez.
- The situation has come to the point where we either sink or swim.
- Durum öyle bir noktaya geldi ki ya batacağız ya da yüzeceğiz.
- I came to Boston three years ago.
- Boston'a üç yıl önce geldim.
- One old man came to Jackson from Albany, New York.
- Yaşlı bir adam Albany, New York'tan Jackson'a geldi.
- His best friend in the office came to visit him.
- Ofisteki en iyi arkadaşı onu ziyaret etmek için geldi.
- He is coming to our school tomorrow.
- Yarın bizim okula gelecek.
- Tom asked Mary why she didn't come to school yesterday.
- Tom, Mary'ye dün neden okula gelmediğini sordu.
- She came to save me.
- Beni kurtarmaya geldi.
- Tom will be coming to see me tomorrow.
- Tom yarın beni görmeye gelecek.
- I hope Tom will come to see me.
- Tom'un beni görmeye geleceğini umuyorum.
- Fadil's family has come to town.
- Fadıl'ın ailesi şehre geldi.
- I thought you came to see me.
- Beni görmek için geldiğini düşündüm.
- She will be coming to see us again soon.
- Yakında tekrar bizi görmek için geliyor olacak.
- My uncle came to see me.
- Dayım beni görmeye geldi.
- Hopefully he'll come to the party.
- İnşallah partiye gelir.
- Why didn't you come to my wedding?
- Sen neden düğünüme gelmedin?
- I thought you came to see her.
- Onu görmek için geldiğini düşündüm.
- He comes to Tokyo once a year.
- O, yılda bir kez Tokyo'ya gelir.
- She cried and cried, but no one came to comfort her.
- O ağladıkça ağladı ama hiç kimse onu rahatlatmaya gelmedi.
- Tom wanted Mary to come to Boston.
- Tom, Mary'nin Boston'a gelmesini istiyordu.
- I've come to warn you about what's going to happen.
- Ne olacağı hakkında seni uyarmak için geldim.
- He'll come to see us before he leaves this city.
- Bu şehirden ayrılmadan önce bizi görmeye gelecek.
- Every time Tom comes to Boston, he always visits me.
- Tom Boston'a her geldiğinde beni ziyaret eder.
- Once a man came to the house to kill my father.
- Bir keresinde eve babamı öldürmek için bir adam gelmişti.
- I've come to depend on you.
- Sana güvenmeye geldim.
- You ought to have come to see me yesterday.
- Dün beni görmeye gelmeliydin.
- Don't you want to come to Boston with me?
- Benimle Boston'a gelmek istemiyor musun?
- Why did you come to Japan?
- Japonya'ya neden geldin?
- She comes to school in her car.
- Okula arabasıyla geliyor.
- I wish you were coming to my party.
- Keşke partime gelseydin.
- He came to Rome to study Italian.
- İtalyanca öğrenmek için Roma'ya geldi.
- When are you coming to the Netherlands?
- Hollanda'ya ne zaman geliyorsun?
- To our surprise, he came to our party with her.
- Sürpriz bir şekilde, partimize onunla birlikte geldi.
- Can you come to my house tonight?
- Bu akşam evime gelebilir misin?
- If the mountain won't come to Mohammed, then Mohammed must go to the mountain.
- Dağ sana gelmiyorsa sen dağa gideceksin.
- Tom knows why nobody came to his party.
- Tom partisine neden kimsenin gelmediğini biliyor.
- Nobody wants to come to your party.
- Kimse senin partine gelmek istemiyor.
- Tom hasn't come to work for three weeks.
- Tom üç haftadır işe gelmiyor.
- I thought you guys were planning on coming to my party.
- Partime gelmeyi planladığınızı sanıyordum.
- He came to my office yesterday.
- Dün ofisime geldi.
- Tom came to my office this morning.
- Tom bu sabah büroma geldi.
- I've come to help you.
- Sana yardım etmeye geldim.
- Do you want to come to do the shopping?
- Alışveriş yapmak için gelmek ister misin?
- He apologized to the teacher for coming to school late.
- O, okula geç geldiği için öğretmenden özür diledi.
- A person named Williams came to see you yesterday.
- Dün Williams adında biri sizi görmeye geldi.
- He's coming to my country.
- Benim ülkeme geliyor.
- Tom was the only one who came to help.
- Tom yardoım etmek için gelen tek kişiydi.
- People in the town came to help him.
- Kasabadaki insanlar ona yardım etmeye geldi.
- I'm eager to come to work.
- İşe gelmeye hevesliyim.
- I came to talk to you about what needs to be done.
- Yapılması gerekenler hakkında seninle konuşmaya geldim.
- Tom came to Australia to visit his girlfriend.
- Tom kız arkadaşını ziyaret etmek için Avustralya'ya geldi.
- Who's coming to help?
- Kim yardım etmeye geliyor?
- I am the angel of death and I have come to get you all.
- Ben ölüm meleğiyim ve hepinizi almak için geldim.
- That band comes to our town tomorrow.
- O grup yarın şehrimize geliyor.
- Tell me, my fine boy, do you also want to come to my wonderful country?
- Söyle bana, benim güzel oğlum, sen de benim harika ülkeme gelmek istiyor musun?
- He came to school even though he was unwell.
- Hasta olmasına rağmen okula geldi.
- No one came to Tom's rescue.
- Hiç kimse Tom'u kurtarmaya gelmedi.
- Thank you for coming to meet me.
- Beni karşılamak için geldiğiniz için teşekkür ederim.
- I think Tom won't come to our party.
- Bence Tom partimize gelmeyecek.
- Even though he was sick, he came to work.
- Hasta olmasına rağmen işe geldi.
- I expect him to come to our aid.
- Yardımımıza gelmesini bekliyorum.
- Tom didn't want me to come to Boston.
- Tom Boston'a gelmemi istemiyordu.
- I've come to apologize.
- Ben özür dilemek için geldim.
- Mr Newman often comes to Japan.
- Bay Newman, sık sık Japonya'ya geliyor.
- Tom rarely comes to Boston.
- Tom nadiren Boston'a gelir.
- I come to Boston three times a year.
- Ben yılda üç kez Boston'a gelirim.
- Layla came to Canada looking for opportunity.
- Layla Kanada'ya fırsat aramaya geldi.
- Tom came to see you this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra seni görmeye geldi.
- Have you come to file a damage report?
- Hasar ihbarı için mi geldiniz?
- She came to see me.
- O beni görmeye geldi.
- It's too bad she can't come to the party.
- Onun partiye gelememesi çok kötü.
- She fainted, but came to after a few minutes.
- Bayıldı ama birkaç dakika sonra kendine geldi.
- Tom wasn't able to come to our party.
- Tom bizim partimize gelemedi.
- I came to fix you a decent meal.
- Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.
- He was coming to the airport to meet Mr West.
- Bay West'i karşılamak için havaalanına geliyordu.
- Tom came to my rescue, like a knight in shining armor.
- Tom parlak zırhlı bir şövalye gibi beni kurtarmaya geldi.
- I've come to see your boss if he's in.
- Patronun buradaysa onu görmeye geldim.
- Tom told his boss that Mary wouldn't be coming to work that day.
- Tom Patronuna Mary'nin o gün işe gelmeyeceğini söyledi.
- We can't come to Boston now.
- Boston'a şimdi gelemeyiz.
- Tom came to save me.
- Tom beni kurtarmaya geldi.
- Tom plans on staying with us when he comes to Boston.
- Tom, Boston'a geldiğinde bizimle kalmayı planlıyor.
- I didn't come to school on Monday.
- Pazartesi günü okula gelmedim.
- Jim's coming to the party, too.
- Jim de partiye geliyor.
- It is a pity that you cannot come to the party.
- Partiye gelememen üzücü bir durum.
- Sami came to the mosque before the adhan.
- Sami ezandan önce camiye geldi.
- I have no will power when it comes to dieting.
- İş diyet yapmaya gelince hiç iradem yok.
- I'm sure that he'll come to the party.
- Onun partiye geleceğinden eminim.
- When you come to Hawaii, I'll show you around.
- Hawaii'ye geldiğinde sana etrafı gezdiririm.
- I think Tom came to Boston when he was young.
- Sanırım Tom Boston'a gençken geldi.
- Tom came to my office on Monday.
- Tom pazartesi günü ofisime geldi.
- I don't come to Boston very often.
- Boston'a çok sık gelmem.
- Tom came to my house yesterday.
- Tom dün evime geldi.
- I've come to talk with you again.
- Sizinle tekrar konuşmaya geldim.
- I know why Tom came to Boston.
- Tom'un Boston'a neden geldiğini biliyorum.
- How many came to your wedding?
- Düğününüze kaç kişi geldi?
- Aren't you coming to dinner?
- Akşam yemeğe gelmeyecek misin?
- He came to the party last night with Jane.
- Dün gece partiye Jane ile geldi.
- Is there any chance of your coming to Tokyo again this year?
- Bu yıl Tokyo'ya tekrar gelmenizle ilgili bir ihtimal var mı?
- I wish Tom could've come to my concert.
- Keşke Tom da konserime gelebilseydi.
- I want you to come to Boston with me.
- Benimle Boston'a gelmeni istiyorum.
- I've come to save the princess.
- Prensesi kurtarmak için geldim.
- Did you come to town?
- Kasabaya mı geldin?
- Should I come to the bus stop now?
- Şimdi otobüs durağına geleyim mi?
- I've come to find Tom.
- Tom'u bulmaya geldim.
- He came to see me yesterday afternoon.
- O dün öğleden sonra beni görmeye geldi.
- Nothing comes to mind.
- Aklıma hiçbir şey gelmiyor.
- Why didn't you come to yesterday's party?
- Dünkü partiye neden gelmedin?
- I came to Japan two years ago.
- İki yıl önce Japonya'ya geldim.
- I hope you'll come to my birthday party.
- Umarım doğum günü partime gelirsin.
- I didn't know when Tom had come to Boston.
- Tom'un Boston'a ne zaman geldiğini bilmiyordum.
- I don't like that he comes to me so often.
- Bunun bu kadar sık başıma gelmesini sevmiyorum.
- I love coming to Boston.
- Boston'a gelmeyi seviyorum.
- Tom came to the party dressed as a pirate.
- Tom partiye bir korsan gibi giyinerek geldi.
- When she came to Berlin to study, she was still very young.
- Berlin'e okumaya geldiğinde daha çok gençti.
- Tom will come to save us.
- Tom bizi kurtarmaya gelecek.
- Firefighters came to the rescue.
- İtfaiyeciler kurtarmaya geldi.
- Tom came to ask for help.
- Tom yardım istemeye geldi.
- His words came to mind.
- Onun sözleri aklıma geldi.
- Marie came to West Germany when she was five years old.
- Marie beş yaşındayken Batı Almanya'ya geldi.
- If you try your best now, happiness will come to you.
- Şimdi elinden gelenin en iyisini yaparsan, mutluluk sana gelecektir.
- I came to tell you that I'm quitting.
- İstifa ettiğimi söylemeye geldim.
- Even if she comes to see me, tell her I am not at home.
- Beni görmeye gelse bile, evde olmadığımı söyle.
- Tom came to Boston soon after graduating from high school.
- Tom liseden mezun olduktan kısa bir süre sonra Boston'a geldi.
- Dan came to Linda's birthday party.
- Dan, Linda'nın doğum günü partisine geldi.
- He visits me every time he comes to Tokyo.
- Tokyo'ya geldiğinde, her zaman beni ziyaret eder.
- Tom didn't come to my concert.
- Tom konserime gelmedi.
- Tom still comes to Boston every Christmas.
- Tom hâlâ her Noel'de Boston'a geliyor.
- I'm not coming to the pool this afternoon because I have a cold and a cough.
- Bu öğleden sonra havuza gelmeyeceğim çünkü soğuk algınlığım ve öksürüğüm var.
- I can't come to Boston this year.
- Bu yıl Boston'a gelemem.
- It seemed unlikely that Tom wouldn't come to Mary's birthday party.
- Tom'un Mary'nin doğum günü partisine gelmemesi pek olası görünmüyordu.
- Tom didn't come to get Mary.
- Tom Mary'yi almak için gelmedi.
- Nobody came to help him.
- Kimse ona yardım etmeye gelmedi.
- How many people came to your party?
- Partine kaç kişi geldi?
- He was aware that I was around, but didn't come to greet me.
- Etrafta olduğumun farkındaydı ama beni karşılamaya gelmedi.
- It's a pity Tom can't come to your party.
- Tom'un partinize gelememesi çok yazık.
- Christianity came to Armenia at the beginning of the first century and became an official religion in the year 301.
- Hıristiyanlık Ermenistan'a birinci yüzyılın başında geldi ve 301 yılında resmi bir din haline geldi.
- None of Tom's relatives came to his funeral.
- Tom'un akrabalarından hiçbiri cenazesine gelmedi.
- Sometimes an Italian street musician came to town.
- Bazen şehre İtalyan bir sokak müzisyeni geliyordu.
- I got sick, and so couldn't come to school.
- Hastalandım ve bu yüzden okula gelemedim.
- We're coming to pick them up.
- Onları almaya geliyoruz.
- He cannot come to the office today as he is indisposed.
- O rahatsız olduğu için bugün ofise gelemez.
- I'm coming to your rescue!
- Seni kurtarmaya geliyorum!
- Have you come to save me?
- Beni kurtarmaya mı geldin?
- Can I come to your office tomorrow?
- Yarın ofisine gelebilir miyim?
- Tomoko asked her friends to come to her party.
- Tomoko arkadaşlarının partisine gelmesini istedi.
- Tom didn't come to the party.
- Tom partiye gelmedi.
- Tom was really glad to hear that Mary wanted to come to his party.
- Tom, Mary'nin partisine gelmek istediğini duyunca çok sevindi.
- Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
- My parents are English, but they came to Brazil in 2001.
- Ailem İngiliz, ama Brezilya'ya 2001'de geldiler.
- He came to New York in search of work.
- New York'a iş aramak için geldi.
- Tom didn't come to work today.
- Tom bugün çalışmaya gelmedi.
- Tom first came to Boston three years ago.
- Tom ilk kez üç yıl önce Boston'a geldi.
- I assume you'll not come to work tomorrow.
- Yarın işe gelmeyeceğini varsayıyorum.
- Could you please tell Tom to come to my office?
- Lütfen Tom'un ofisime gelmesini söyleyebilir misiniz?
- Tom is coming to Boston, isn't he?
- Tom Boston'a geliyor, değil mi?
- I'm glad you came to see me.
- Beni görmek için geldiğine sevindim.
- Shall I come to your office?
- Ofisine gelebilir miyim?
- Tom sometimes comes to see me.
- Tom bazen beni görmeye gelir.
- Tom doesn't want me to come to his party.
- Tom partisine gelmemi istemiyor.
- Tom frequently comes to Boston.
- Tom sık sık Boston'a geliyor.
- He is coming to see me tomorrow afternoon.
- O, yarın öğleden sonra beni görmeye geliyor.
- Fadil came to take his paycheck.
- Fadıl maaşını almaya geldi.
- He came to Japan as a child.
- O, Japonya'ya çocukken geldi.
- I don't like that he comes to my house so often.
- Evime bu kadar sık gelmesinden hoşlanmıyorum.
- He can't swim at all, but when it comes to skiing, he is the best.
- Hiç yüzemiyor ama iş kayağa gelince en iyisi o.
- Why didn't you come to the party?
- Neden partiye gelmedin?
- Many people came to the meeting yesterday.
- Dün toplantıya birçok kişi geldi.
- Why did you come to see me today?
- Niçin bugün beni görmek için geldin?
- I thought you came to see him.
- Onu görmek için geldiğini düşündüm.
- The freak show came to town!
- Ucube gösterisi şehre geldi!
- He will leave Tokyo and come to Kansai in June.
- Haziran'da Tokyo'dan ayrılıp Kansai'ye gelecek.
- When Tom gets back, tell him to come to my office.
- Tom geri döndüğünde ona ofisime gelmesini söyle.
- I hope Tom can come to my party.
- Tom'un partime gelebileceğini umuyorum.
- Thank you for coming to meet me.
- Benimle buluşmaya geldiğiniz için sağolun.
- Only a third of the students came to class today.
- Bugün öğrencilerin sadece üçte biri derse geldi.
- I should've never come to Boston.
- Boston'a hiç gelmemeliydim.
- When I came to the school, there was nobody there anymore.
- Okula geldiğimde artık kimse yoktu.
- Many friends came to see me off.
- Çok sayıda arkadaş beni uğurlamaya geldiler.
- We came to see you.
- Seni görmek için geldik.
- I took it for granted that she would come to our wedding.
- Düğünümüze geleceğini garanti gördüm.
- I came to ask Tom a favor.
- Tom'dan bir iyilik istemeye geldim.
- We came to the town, where we stayed for a week.
- Kasabaya geldik ve bir hafta kaldık.
- Tom hasn't come to work for three weeks.
- Tom üç hafta işe gelmedi.
- Tom wants to know if you're planning to come to his party.
- Tom onun partisine gelmeyi planlayıp planlamadığını bilmek istiyor.
- He came to see what I am doing.
- Ne yaptığımı görmek için geldi.
- Tom came to see you yesterday.
- Tom dün seni görmeye geldi.
- I came to Boston three months ago.
- Boston'a üç ay önce geldim.
- Daniel came to his birthday party dressed as a clown.
- Daniel bir palyaço gibi giyinmiş olarak doğum günü partisine geldi.
- Tom wanted Mary to come to Boston for Christmas.
- Tom, Mary'nin Noel'de Boston'a gelmesini istiyordu.
- Jim came to the rescue.
- Jim kurtarmaya geldi.
- I know you didn't come to listen to me.
- Beni dinlemeye gelmediğinizi biliyorum.
- I'm coming to help you.
- Sana yardım etmeye geliyorum.
- We came to help.
- Biz yardımcı olmak için geldik.
- I really want to come to Boston.
- Boston'a gelmeyi çok istiyorum.
- Tom came to class in his pajamas.
- Tom sınıfa pijamalarıyla geldi.
- Many foreign people come to Japan to work.
- Çok sayıda yabancı insan çalışmak için Japonya'ya gelir.
- I'm not coming to the pool this afternoon because I have a cold and a cough.
- Bu öğleden sonra havuza gelmiyorum çünkü soğuk algınlığı ve öksürüğüm var.
- I came to Toronto at the beginning of June.
- Haziran ayının başında Toronto'ya geldim.
- I've come to ask you a question.
- Sana bir soru sormak için geldim.
- He came to Tokyo in search of employment.
- Tokyo'ya iş aramak için geldi.
- How many people did you say came to the party?
- Partiye kaç kişinin geldiğini söyledin?
- Tom may come to see us this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra bizi görmek için gelebilir.
- We had lived in Osaka for ten years before we came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelmeden önce on yıl boyunca Osaka'da yaşadık.
- People in the town came to help him.
- Kasabadaki insanlar ona yardım etmek için geldi.
- Nick doesn't need to come to my office.
- Nick'in ofisime gelmesine gerek yok.
- Aren't you coming to the store with me?
- Benimle beraber mağazaya gelmiyor musun?
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.
- O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.
- We had lived in Osaka for ten years before we came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelmeden önce on yıl Osaka'da yaşadık.
- You can come to my party, but you have to bring me a gift.
- Partime gelebilirsin ama bana bir hediye getirmelisin.
- I have come to Japan not to teach but to write.
- Japonya'ya öğretmeye değil, yazmaya geldim.
- I didn't come to be silent.
- Sessiz olmaya gelmedim.
- When was the last time Tom came to Boston?
- Tom Boston'a en son ne zaman geldi?
- He comes to see his sick friend day after day.
- Her gün hasta arkadaşını görmeye geliyor.
- Does Tom still come to Boston every Christmas?
- Tom hâlâ her Noel'de Boston'a geliyor mu?
- How many people came to your concert?
- Konserinize kaç kişi geldi?
- A girl named Kate came to see you.
- Kate adında bir kız seni görmeye geldi.
- Do you want to come to my apartment?
- Daireme gelmek ister misin?
- My husband is an expert when it comes to cooking Chinese food.
- Çin yemekleri pişirmeye gelince kocam bir uzman.
- We're coming to pick them up.
- Onları almak için geliyoruz.
- I doubt if Tom will come to my birthday party.
- Tom'un doğum günü partime gelip gelmeyeceğinden şüpheliyim.
- Tom is coming to Boston.
- Tom Boston'a geliyor.
- Hardly anyone ever comes to visit me.
- Neredeyse hiç kimse beni ziyaret etmeye gelmiyor.
- I hope you get a chance to come to Boston.
- Umarım Boston'a gelmek için bir şans yakalarsın.
- Two-thirds of the students came to the meeting.
- Öğrencilerin üçte ikisi toplantıya geldi.
- The people he is living with in London are coming to see me.
- Onun Londra'da birlikte yaşadığı insanlar, beni görmeye geliyorlar.
- I've come to see her.
- Onu görmek için geldim.
- Once a man came to the house to kill my father.
- Bir defasında bir adam babamı öldürmek için eve geldi.
- I came to tell you that I'm resigning.
- İstifa ettiğimi söylemeye geldim.
- Tom came to my defense.
- Tom beni savunmaya geldi.
- Let me know in advance when you're coming to Boston.
- Boston'a ne zaman geldiğini bana önceden bildir.
- Tom doesn't doubt that Mary will come to the party.
- Tom'un Mary'nin partiye geleceğinden şüphesi yok.
- Tom came to live here.
- Tom burada yaşamaya geldi.
- Tom came to my defense.
- Tom benim savunmam için geldi.
- I'm kind of hoping Tom doesn't come to the party.
- Tom'un partiye gelmemesini umuyorum.
- Aren't you going to come to Boston?
- Boston'a gelmeyecek misin?
- I've come to pick up my children.
- Çocuklarımı almak için geldim.
- I've come to bring her a gift.
- Ona bir hediye getirmeye geldim.
- Tom first came to Japan when he was three years old.
- Tom Japonya'ya ilk kez üç yaşındayken geldi.
- Tom said he won't come to our party.
- Tom partimize gelmeyeceğini söyledi.
- Tom certainly isn't shy when it comes to dancing.
- Dansa gelince Tom kesinlikle utangaç değildir.
- I certainly hope that you're planning to come to my party.
- Umarım partime gelmeyi düşünüyorsundur.
- Ana will not come to our party.
- Ana, partimize gelmeyecek.
- Who came to our house?
- Evimize kim geldi?
- To our surprise, she came to our party with him.
- Sürpriz bir biçimde partimize onunla beraber geldi.
- She came to Tokyo when she was eighteen years old.
- O on sekiz yaşındayken Tokyo'ya geldi.
- We're coming to your assistance.
- Yardımınıza geliyoruz.
- Tom would like to know whether you would like to come to his party.
- Tom onun partisine gelmek isteyip istemediğini bilmek istiyor.
- I don't think Tom is coming to our rescue.
- Tom'un bizi kurtarmak için geliyor olacağını sanmıyorum.
- He was aware that I was around, but didn't come to greet me.
- Etrafta olduğumun farkındaydı ama beni selamlamaya gelmedi.
- Can you come to my house tonight?
- Bu gece evime gelebilir misin?
- Tom wants me to come to Boston to help him set up a new business.
- Tom yeni bir iş kurmasına yardım etmem için Boston'a gelmemi istiyor.
- It was a pity that he couldn't come to our party.
- Ne yazık ki partimize gelemedi.
- I never dreamed so many people would come to my concert.
- Konserime bu kadar çok insanın geleceğini hayal bile edemezdim.
- I came to talk about her.
- Onun hakkında konuşmaya geldim.
- Tom wants to come to our party.
- Tom partimize gelmek istiyor.
- He doesn't come to work because he's ill.
- O hasta olduğu için işe gelmiyor.
- I've come to warn you about what's going to happen.
- Olacaklar hakkında sizi uyarmaya geldim.
- I rarely come to Boston.
- Ben nadiren Boston'a gelirim.
- Tom and I both came to Boston when we were children.
- Tom ve ben ikimiz de çocukken Boston'a geldik.
- Tom was the only one who came to help.
- Yardıma gelen tek kişi Tom'du.
- No one has come to see me in the hospital.
- Kimse beni hastanede görmeye gelmedi.
- Firefighters came to the rescue.
- İtfaiyeciler kurtarmaya geldiler.
- I came to get an appointment.
- Bir randevu almaya geldim.
- Let's cross that bridge when we come to it.
- O köprüye geldiğimizde geçelim.
- I know you're not coming to my party, but I wish you were.
- Partime gelmeyeceğini biliyorum ama keşke gelseydin.
- I wish Tom had come to our party last night.
- Keşke Tom dün gece partimize gelseydi.
- Our ancestors came to this country 150 years ago.
- Atalarımız bu ülkeye 150 yıl önce gelmişler.
- Tom suspected that Mary came to the party to steal something.
- Tom, Mary'nin partiye bir şey çalmak için geldiğinden şüpheleniyordu.
- When Xueyou came to see Teacher Lin, it was raining outside.
- Xueyou Öğretmen Lin'i görmeye geldiğinde dışarıda yağmur yağıyordu.
- When you come to France, we will go to Marseille.
- Fransa'ya geldiğinde, Marsilya'ya gideceğiz.
- Nobody came to my rescue.
- Kimse beni kurtarmaya gelmedi.
- Tom certainly isn't shy when it comes to dancing.
- Konu dans etmeye gelince Tom kesinlikle utangaç değil.
- Tom came to Boston on business.
- Tom iş için Boston'a geldi.
- Helen came to Japan last year.
- Helen Japonya'ya geçen yıl geldi.
- He was the only one who came to the party.
- Partiye gelen tek kişi oydu.
- Nobody came to my country.
- Kimse benim ülkeme gelmedi.
- I want to come to Australia.
- Avustralya'ya gelmek istiyorum.
- I've come to speak with you.
- Seninle konuşmaya geldim.
- Why don't you come to my house one of these days?
- Neden bir gün evime gelmiyorsun?
- Sami came to Layla and asked her to joint the group.
- Sami, Leyla'ya geldi ve onun gruba katılmasını istedi.
- People rarely come to see you once you are retired.
- Emekli olduktan sonra insanlar sizi nadiren görmeye geliyor.
- I'm coming to Boston in October.
- Ekim ayında Boston'a geliyorum.
- Why don't you come to my house and play the piano?
- Neden evime gelip piyano çalmıyorsun?
- If for some reason she came to Japan, Jane would be very happy.
- Herhangi bir nedenle Japonya'ya gelirse, Jane çok mutlu olacaktı.
- Do you come to Boston often?
- Boston'a sık sık gelir misin?
- Tom is certain that Mary will come to school today.
- Tom, Mary'nin bugün okula geleceğinden emin.
- If the mountain won't come to Mohammed, then Mohammed must go to the mountain.
- Eğer dağ Muhammed'e gelmiyorsa, o zaman Muhammed dağa gitmelidir.
- Do you want to come to my party?
- Partime gelmek ister misin?
- I came to talk to her.
- Onunla konuşmaya geldim.
- Tom came to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak için geldi.
- Did Tom tell you why he didn't come to your party?
- Tom sana partine neden gelmediğini söyledi mi?
- I've come to talk with you again.
- Seninle tekrar konuşmak için geldim.
- He sometimes comes to see me.
- Bazen beni görmeye geliyor.
- She came to see what I am doing.
- Ne yaptığımı görmek için geldi.
- Tom came to visit us.
- Tom bizi ziyaret etmeye geldi.
- It is five years since they came to Japan.
- Onlar Japonya'ya geldiğinden beri beş yıl oldu.
- Tom came to school late this morning.
- Tom bu sabah okula geç geldi.
- Tom came to see me not too long ago.
- Tom kısa bir süre önce beni görmeye geldi.
- I often come to Boston.
- Sık sık Boston'a gelirim.
- My father didn't come to the airport to see me off.
- Babam beni uğurlamak için havaalanına gelmedi.
- Tom thought Mary would come to his party.
- Tom Mary'nin partisine geleceğini düşünüyordu.
- Our grandparents would come to see us on the weekends.
- Bizim büyük ebeveynlerimiz hafta sonlarında bizi görmeye gelirlerdi.
- Tom doesn't need to come to my office.
- Tom'un ofisime gelmesi gerekmiyor.
- Shall I come to your office?
- Ofisinize geleyim mi?
- I don't believe the child came to Tokyo alone.
- Çocuğun Tokyo'ya yalnız geldiğine inanmıyorum.
- He came to look for trouble.
- O bela aramak için geldi.
- Who else came to the party?
- Başka kim partiye geldi?
- His mother came to pick him up.
- Annesi onu almak için geldi.
- Even though she was busy, she came to see me.
- Meşgul olmasına rağmen beni görmeye geldi.
- She came to Brittany when war broke out.
- Savaş patlak verdiğinde o Brittany'ye geldi.
- If Tom came to Boston, where would he stay?
- Tom Boston'a gelse nerede kalırdı?
- Can she come to the meeting tomorrow?
- Yarınki toplantıya gelebilir mi?
- Tom came to Boston in 2001.
- Tom 2001'de Boston'a geldi.
- He came to see me during my absence.
- Benim yokluğumda beni görmeye geldi.
- I'm coming to your party and bringing you an unusual present.
- Partine geliyorum ve sana alışılmadık bir hediye getiriyorum.
- Sami came to get his fix.
- Sami uyuşturucusunu almaya geldi.
- Tom wants you to come to his birthday party.
- Tom doğum günü partisine gelmeni istiyor.
- I came to ask them a favor.
- Onlardan bir iyilik istemeye geldim.
- Before coming to Tokyo, we lived for ten years in Osaka.
- Tokyo gelmeden önce on yıl boyunca Osaka'da yaşadık.
- If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin bu noktaya geleceğini bilseydim, asla razı olmazdım.
- I came to surprise them.
- Onlara sürpriz yapmaya geldim.
- Tom is thankful that Mary came to help.
- Tom Mary yardım etmeye geldiği için minnettar.
- A princess came to him in person.
- Bir prenses ona şahsen geldi.
- A friend of mine came to see me.
- Arkadaşlarımdan biri beni görmeye geldi.
- I hope someone comes to help us.
- Umarım biri bize yardım etmeye gelir.
- I should never have come to Boston.
- Boston'a hiç gelmemeliydim.
- Tom came to Boston last year.
- Tom geçen yıl Boston'a gelmişti.
- Every year without fail, lots of foreigners come to Japan.
- Her yıl mutlaka bir sürü yabancı Japonya'ya geliyor.
- We've come to help.
- Yardım etmeye geldik.
- Tom should've come to the meeting.
- Tom toplantıya gelmeliydi.
- A man named Carlos came to a mountain village looking for that old man.
- Carlos adında bir adam o yaşlı adamı aramak için bir dağ köyüne geldi.
- We now come to the point.
- Biz şimdi asıl konuya geliyoruz.
- Can they come to the meeting tomorrow?
- Onlar yarın toplantıya gelebilir mi?
- Tom plans to come to Boston.
- Tom Boston'a gelmeyi planlıyor.
- Who's coming to help?
- Kim yardıma geliyor?
- I came to talk to her.
- Onunla konuşmak için geldim.
- Last night he came to the party with Jane.
- Dün gece Jane ile partiye geldi.
- Tom didn't know when Mary had come to Boston.
- Tom, Mary'nin Boston'a ne zaman geldiğini bilmiyordu.
- It was Tom who came to help us.
- Bize yardım etmeye gelen Tom'du.
- I came to talk to you about Tom.
- Seninle Tom hakkında konuşmaya geldim.
- I'll probably be able to come to your party.
- Muhtemelen partinize gelebileceğim.
- He came to Japan when he was 10 years old.
- O, on yaşındayken Japonya'ya geldi.
- Tom lived with his uncle before he came to Australia.
- Tom Avustralya'ya gelmeden önce amcasıyla yaşıyordu.
- Tom thought Mary would likely come to his party.
- Tom, Mary'nin partiye gelebileceğini düşündü.
- I came to tell you not to worry.
- Sana endişelenmemeni söylemeye geldim.
- In 1679, Newton's work came to standstill after he suffered a nervous breakdown.
- 1679'da, o bir sinir krizi geçirdikten sonra Newton'un işi durma noktasına geldi.
- Tom seldom comes to Boston.
- Tom nadiren Boston'a gelir.
- I came to pick Tom up and drive him home.
- Tom'u almaya ve eve bırakmaya geldim.
- I came to Boston to look for work.
- Boston'a iş bulmaya gelmiştim.
- I came to talk to you.
- Seninle konuşmaya geldim.
- She came to Tokyo when she was 18.
- Tokyo'ya 18 yaşındayken geldi.
- Tom did not hesitate to come to Mary's rescue, even at the risk of his own life.
- Tom Mary'yi kurtarmaya gelmek için tereddüt etmedi, hatta kendi hayatını tehlikeye atarak.
- Whenever he comes to this place, he orders the same dish.
- Buraya ne zaman gelse aynı yemeği sipariş eder.
- She came to Japan as a child.
- Japonya'ya çocukken geldi.
- He used to come to see me on Sunday.
- Pazar günleri beni görmeye gelirdi.
- Tom could have come to my concert, but he didn't.
- Tom konserime gelebilirdi ama gelmedi.
- Tom acted suspiciously when the police came to search his office.
- Polis ofisini aramaya geldiğinde Tom şüpheli davrandı.
- Tom will probably come to see us tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın bizi görmeye gelecek.
- Who did you come to see?
- Kimi görmeye geldin?
- Tom came to speak to Mary.
- Tom Mary ile konuşmaya geldi.
- Many clients come to that lawyer for advice.
- Birçok müşteri o avukata tavsiye için gelir.
- The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı fakat biz yüzüne su atınca kendine geldi.
- I came to ask him a favor.
- Ondan bir iyilik istemeye geldim.
- One by one, the boys came to see what I was reading.
- Birer birer, çocuklar ne okuduğumu görmek için geldi.
- Hopefully he'll come to the party.
- Umarım partiye gelir.
- He came to see you yesterday.
- O dün seni görmeye geldi.
- I will come to your country some day.
- Bir gün ülkenize gelirim.
- Tom is coming to pick you up.
- Tom seni almaya geliyor.
- He's coming to my country.
- O benim ülkeme geliyor.
- About 30 million tourists come to Venice each year.
- Venedik'e her yıl yaklaşık 30 milyon turist gelir.
- The freak show came to town!
- Ucube gösteri kasabaya geldi!
- I've come to bring him a gift.
- Ona bir hediye getirmeye geldim.
- Tom is coming to.
- Tom geliyor.
- Are you still planning to come to the party?
- Hala partiye gelmeyi planlıyor musun?
- We would like you to come to our party.
- Partimize gelmenizi çok isteriz.
- Tom said he would come to the party.
- Tom partiye geleceğini söyledi.
- The boy in question did not come to school today.
- Söz konusu çocuk bugün okula gelmedi.
- Tom came to my office to ask me for money.
- Tom benden para istemek için ofisime geldi.
- I hear Tom might be coming to Boston.
- Tom'un Boston'a gelebileceğini duydum.
- They came to our assistance.
- Yardımımıza geldiler.
- They came to John and told him.
- John'a gelip anlattılar.
- Tom was very upset when Mary didn't come to his party.
- Mary partiye gelmeyince Tom çok üzüldü.
- We're coming to get you.
- Seni almaya geliyoruz.
- Tom, if you're not too busy, could you come to my office for a minute?
- Tom, eğer çok meşgul değilsen, bir dakikalığına ofisime gelebilir misin?
- He came to cause trouble.
- O, sorun yaratmak için geldi.
- We've done what we came to do.
- Yapmak için geldiğimiz şeyi yaptık.
- I came to this country for the purpose of studying music.
- Bu ülkeye müzik eğitimi amacıyla geldim.
- They came to our rescue at once.
- Onlar derhal bizi kurtarmaya geldiler.
- Mother comes to stay with us at least once a month.
- Annem ayda en az bir kez bizimle kalmaya gelir.
- I don't want Tom to come to my party.
- Tom'un partime gelmesini istemiyorum.
- He came to meet me yesterday afternoon.
- Dün öğleden sonra benimle buluşmaya geldi.
- Nothing comes to mind.
- Akla hiçbir şey gelmiyor.
- Everyone comes to Tom for advice.
- Herkes tavsiye için Tom'a gelir.
- Have I come to the right place?
- Doğru yere geldim mi?
- Tom just came to see me.
- Tom sadece beni görmek için geldi.
- Why did you come to Japan?
- Niçin Japonya'ya geldin?
- Tom comes to school by bus and train.
- Tom okula otobüs ve trenle gelir.
- He comes to school by bus or train.
- Okula otobüs ya da trenle geliyor.
- I've come to pick you up.
- Seni almaya geldim.
- Tom came to Boston in 2001.
- Tom Boston'a 2001 yılında geldi.
- I came to surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapmaya geldim.
- Can't you come to Boston with Tom?
- Tom'la Boston'a gelemez misin?
- Exactly six years ago I first came to New Zealand.
- Yeni Zelanda'ya ilk kez tam olarak altı yıl önce geldim.
- Sami came to Egypt in the late sixties.
- Sami Mısır'a altmışlı yılların sonunda geldi.
- Tom came to ask us for our help.
- Tom yardımımızı istemeye geldi.
- Tom may not come to our party tonight.
- Tom bu geceki partimize gelmeyebilir.
- Tom might come to the party with Mary.
- Tom partiye Mary ile gelebilir.
- I thought Tom would come to pick me up.
- Tom'un beni almaya geleceğini düşünmüştüm.
- I came to Boston to look for work.
- Boston'a iş aramaya geldim.
- Tom doesn't know why Mary didn't come to the party.
- Tom, Mary'nin partiye neden gelmediğini bilmiyor.
- All sorts of people came to the exhibition.
- Sergiye her çeşit insan geldi.
- He will come to see us some day.
- Bir gün bizi görmeye gelecek.
- Others came to escape religious persecution.
- Diğerleri dini zulümden kaçmak için geldi.
- I thought you were coming to the mall with us.
- Bizimle alışveriş merkezine geleceğini sanıyordum.
- Even though he was sick, he came to work.
- O, hasta olmasına rağmen işe geldi.
- Tom comes to visit every year.
- Tom her yıl ziyaret etmeye gelir.
- Layla came to see the boss.
- Leyla patronu görmeye geldi.
- Our grandparents would come to see us on the weekends.
- Büyükannem ve büyükbabam hafta sonları bizi görmeye gelirlerdi.
- Do you intend to come to Boston?
- Boston'a gelmeyi düşünüyor musun?
- I would like to come to see you.
- Sizi görmeye gelmek istiyorum.
- Tom came to our house several times last summer.
- Tom geçen yaz birkaç kez evimize geldi.
- I come to this city second time.
- Bu kente ikinci kez geliyorum.
- I'm glad you could come to the party.
- Partiye gelebildiğine sevindim.
- I decided to come to Japan last year.
- Geçen yıl Japonya'ya gelmeye karar verdim.
- I used to dream about you coming to save me.
- Eskiden beni kurtarmaya geleceğini hayal ederdim.
- He came to Tokyo at the age of three.
- Üç yaşında Tokyo'ya geldi.
- About twenty people came to the party.
- Partiye yaklaşık yirmi kişi geldi.
- A guy named Tom came to see you yesterday.
- Dün Tom adında biri seni görmeye geldi.
- Can't you come to Boston with Tom?
- Boston'a Tom'la birlikte gelemez misin?
- Tom is going to come to live with us.
- Tom gelip bizimle yaşayacak.
- Tom wasn't with us the last time we came to Boston.
- Boston'a son geldiğimizde Tom bizimle değildi.
- The circus has come to town.
- Şehre sirk geldi.
- Are your parents coming to pick you up?
- Ebeveynlerin seni almak için geliyorlar mı?
- Has Tom come to Boston this year?
- Tom bu yıl Boston'a geldi mi?
- I came to see how you're doing.
- Sizin nasıl olduğunuzu görmeye geldim.
- If you ever come to town, come to see me.
- Eğer şehre gelirsen, beni görmeye gel.
- We've come to help.
- Yardım etmek için geldik.
- Should I come to the bus stop now?
- Şimdi otobüs durağına gelmeli miyim?
- Tom came to America as a stowaway on a ship.
- Tom Amerika'ya bir gemide kaçak yolcu olarak geldi.
- Neither Tom nor Mary has to come to Boston.
- Ne Tom ne de Mary Boston'a gelmek zorunda değil.
- I didn't come to school yesterday because I had to go to a funeral.
- Dün okula gelmedim çünkü cenazeye gitmem gerekiyordu.
- He came to New York in order to look for a job.
- New York'a iş aramak için geldi.
- I heard that since Tom isn't feeling well he won't come to school today.
- İyi hissetmediği için Tom'un bugün okula gelmeyeceğini duydum.
- Tom has come to help.
- Tom yardıma geldi.
- Do you know how many tourists come to Boston every day?
- Boston'a her gün kaç tane turist geldiğini biliyor musun?
- You can come to visit me, as long as you promise to behave well.
- İyi davranmaya söz verdiğin sürece beni ziyaret etmeye gelebilirsin.
- I'm coming to save you.
- Seni kurtarmaya geliyorum.
- I've come to see him.
- Onu görmek için geldim.
- My son came to my room.
- Oğlum odama geldi.
- Tom came to the party with a girl half his age.
- Tom partiye yarı yaşında bir kızla geldi.
- It feels good to come to the aid of somebody.
- Birinin yardımına gelmek iyi hissettirir.
- We're expecting about 3,000 people to come to our concert in the park.
- Parktaki konserimize yaklaşık 3,000 kişinin gelmesini bekliyoruz.
- She won't come to class tomorrow.
- Yarın derse gelmeyecek.
- The situation has come to the point where we either sink or swim.
- Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi.
- Who do you think came to see me yesterday?
- Dün beni görmeye kim geldi sanıyorsun?
- Do you want to come to a party?
- Bir partiye gelmek ister misin?
- Let's hope it doesn't come to that.
- Umalım da iş o noktaya gelmesin.
- He came to my house on the pretext of seeing me.
- Beni görme bahanesiyle evime geldi.
- Tom did not hesitate to risk his life in order to come to Mary's rescue.
- Tom, Mary'yi kurtarmaya gelmek için hayatını riske atmaya çekinmedi.
- Tom came to see us a few days ago.
- Tom birkaç gün önce bizi görmeye geldi.
- A boy named Tom came to see you.
- Tom adında bir çocuk seni görmeye geldi.
- Tom wanted to come to our party.
- Tom partimize gelmek istedi.
- We lived in Osaka for ten years before we came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelmeden önce Osaka'da on yıl yaşadık.
- I lived in Boston for three years before coming to Chicago.
- Chicago'ya gelmeden önce üç yıl Boston'da yaşadım.
- I came to talk to them.
- Onlarla konuşmak için geldim.
- Tom came to Boston in 2013.
- Tom 2013'te Boston'a geldi.
- Tom didn't want us to come to Boston.
- Tom Boston'a gelmemizi istemedi.
- Sami was coming to the office.
- Sami ofise geliyordu.
- As is usual, Bob came to school late this morning.
- Bob her zamanki gibi bu sabah okula geç geldi.
- He said he had come to Japan the previous week.
- Önceki hafta Japonya'ya geldiğini söyledi.
- I've come to make my peace with you.
- Seninle barışmaya geldim.
- Can you come to the party?
- Partiye gelebilir misin?
- Walt's neighbours came to America right after living in Korea.
- Walt'un komşuları Kore'de yaşadıktan hemen sonra Amerika'ya gelmişler.
- I've come to see you.
- Seni görmek için geldim.
- Tom would've come to Boston with us if he could've.
- Tom elinden gelse bizimle Boston'a gelirdi.
- I came to surprise her.
- Onu şaşırtmak için geldim.
- Will you be coming to see me?
- Beni görmeye gelecek misin?
- When she came to Berlin to study, she was still very young.
- Öğrenim için Berlin'e geldiğinde henüz çok gençti.
- Would you like to come to my place?
- Benim mekanıma gelmek ister misin?
- No one comes to visit us anymore.
- Artık kimse bizi ziyaret etmeye gelmiyor.
- I came to Boston to attend a conference.
- Bir konferansa katılmak için Boston'a geldim.
- He comes to school earlier than any other student in the class.
- Okula sınıftaki diğer tüm öğrencilerden daha erken geliyor.
- Can you come to my country?
- Ülkeme gelebilir misin?
- I came to warn you not to do that.
- Bunu yapmaman için seni uyarmaya geldim.
- Only a few people came to the meeting yesterday.
- Dünkü toplantıya sadece birkaç kişi geldi.
- Cathy is coming to see our baby tonight.
- Cathy bu gece bizim bebeği görmek için geliyor.
- Dan came to the police station for questioning.
- Dan sorgulanmak üzere polis merkezine geldi.
- Tom is coming to our school tomorrow.
- Tom yarın okulumuza geliyor.
- Immigrants come to Australia across the seas.
- Göçmenler Avustralya'ya deniz üzerinden geliyorlar.
- He's come to make trouble.
- O, sorun çıkarmak için geldi.
- Should we come to Boston?
- Boston'a gelmeli miyiz?
- I'm sorry I couldn't come to Tom's funeral.
- Tom'un cenazesine gelemediğim için üzgünüm.
- Tom's parents didn't come to the school play.
- Tom'un anne babası okul maçına gelmedi.
- It's been five years since I came to Tokyo.
- Tokyo'ya geleli beş yıl oldu.
- I came to surprise her.
- Ona sürpriz yapmaya geldim.
- How much do expenses come to this month?
- Giderler bu ay ne kadar geliyor?
- Mary did not want Tom to come to the party.
- Mary, Tom'un partiye gelmesini istemedi.
- Who came to our house?
- Kim evimize geldi?
- I've been trying to write something for hours, but nothing comes to my mind.
- Saatlerdir bir şeyler yazmaya çalışıyorum ama aklıma hiçbir şey gelmiyor.
- I came to Tokyo to attend a conference.
- Bir konferansa katılmak için Tokyo'ya geldim.
- I came to tell you that you don't need to worry.
- Sana endişelenmene gerek olmadığını söylemeye geldim.
- Tom came to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaya geldi.
- We came to a place where the road branched into two lanes.
- Yolun iki şeride ayrıldığı bir yere geldik.
- Tom came to watch.
- Tom izlemek için geldi.
- He will be coming to see me this afternoon.
- O, bu öğleden sonra beni görmeye gelecek.
- He came to her rescue.
- Onu kurtarmaya geldi.
- If anyone comes to see me, tell him that I went out.
- Eğer biri beni görmeye gelirse, ona dışarı çıktığımı söyleyin.
- Tom came to Japan as a child.
- Tom Japonya'ya çocukken geldi.
- Tom came to stay with us for a few days last spring.
- Tom geçen bahar birkaç günlüğüne bizimle kalmaya gelmişti.
- Exactly six years ago I first came to New Zealand.
- Tam altı yıl önce Yeni Zelanda'ya ilk kez geldim.
- Tom came to ask us to help Mary.
- Tom, Mary'ye yardım etmemizi istemek için geldi.
- He came to New York in search of work.
- İş aramak için New York'a geldi.
- What surprised me was that only ten people came to Tom's funeral.
- Beni şaşırtan şey Tom'un cenaze törenine sadece on kişinin gelmesiydi.
- Tom came to Japan eight and a half years ago with his parents.
- Tom sekiz buçuk yıl önce ailesiyle birlikte Japonya'ya geldi.
- If you ever come to town, come to see me.
- Herhangi bir zamanda şehre gelirseniz, beni görmeye gelin.
- Tom came to Boston soon after graduating from high school.
- Tom liseden mezun olduktan hemen sonra Boston'a geldi.
- Tom came to see if Mary needed any help.
- Tom, Mary'nin yardıma ihtiyacı olup olmadığına bakmaya geldi.
- A lot of people came to the lecture.
- Konferansa bir sürü insan geldi.
- We want you to come to our party.
- Partimize gelmenizi istiyoruz.
- Tom came to Boston about three years ago.
- Tom yaklaşık üç yıl önce Boston'a geldi.
- I'll come to pick it up later.
- Daha sonra almaya gelirim.
- I came to give you back the books I borrowed.
- Ödünç aldığım kitapları sana geri vermek için geldim.
- How many people did you say came to the party?
- Partiye kaç kişi geldi demiştin?
- Tom came to see us.
- Tom bizi görmeye geldi.
- The boss doesn't come to the office every day.
- Patron her gün ofise gelmez.
- I came to say I'm sorry.
- Üzgün olduğumu söylemek için geldim.
- Tom came to Boston with Mary.
- Tom Mary ile Boston'a geldi.
- Five years have passed since they came to Japan.
- Onlar Japonya'ya geldiğinden beri beş yıl geçti.
- Thank you for coming to meet me.
- Beni karşılamaya geldiğin için teşekkürler.
- Tom is coming to see me tomorrow morning.
- Tom yarın sabah beni görmeye geliyor.
- Tom came to visit me that day.
- Tom o gün beni ziyaret etmeye geldi.
- I'm coming to pick you up.
- Seni almaya geliyorum.
- I know why Tom came to Boston.
- Tom'un neden Boston'a geldiğini biliyorum.
- Tom is coming to pick me up.
- Tom beni almak için geliyor.
- That's why I came to see you.
- Bu yüzden seni görmeye geldim.
- Why don't you come to the movies with me?
- Niçin benimle sinemaya gelmiyorsun?
- I've come to pick up the results of the test I've done earlier this morning.
- Bu sabah erkenden yaptığım testin sonuçlarını almaya geldim.
- I hope you come to my concert.
- Umarım konserime gelirsin.
- She came to see me the other day.
- Geçen gün beni görmeye geldi.
- What have you come to talk about?
- Ne hakkında konuşmak için geldin?
- At last, spring has come to this part of Japan.
- Nihayet Japonya'nın bu bölgesine bahar geldi.
- She will be coming to see us again soon.
- Yakında bizi tekrar görmeye gelecek.
- Tom comes to Boston every two months.
- Tom her iki ayda bir Boston'a gelir.
- Many friends came to see me off.
- Birçok arkadaş beni uğurlamaya geldi.
- I came to wish you good luck.
- Sana iyi şanslar dilemeye geldim.
- If you try your best now, happiness will come to you.
- Eğer şimdi elinden gelenin en iyisini yaparsan mutluluk sana gelecektir.
- I came to tell you that you don't need to worry.
- Endişelenmene gerek olmadığını söylemeye geldim.
- Whoever wants to come to my party may come.
- Partime kim gelmek isterse gelebilir.
- When it comes to music I have no ear for it.
- Müziğe gelince benim kulağım hiç yok.
- I've come to pick up the results of the test I've done earlier this morning.
- Bu sabah erken saatlerde yaptığım testin sonuçlarını almaya geldim.
- If you'd called me, I would've come to help you.
- Beni arasaydın, sana yardıma gelirdim.
- They came to love each other.
- Birbirlerini sevmeye geldiler.
- Tom plans to stay with us when he comes to Boston.
- Tom Boston'a geldiğinde bizimle kalmayı planlıyor.
- Do you know how many tourists come to Boston every day?
- Boston'a her gün kaç turistin geldiğini biliyor musun?
- He came to see you right after you left.
- O, sen gittikten hemen sonra seni görmeye geldi.
- You can only come to China if you’ve got a visa.
- Çin'e sadece vizeniz varsa gelebilirsiniz.
- It is ten years since he came to Japan.
- Japonya'ya geleli on yıl oldu.
- Tom won't be coming to our party.
- Tom partimize gelmeyecek.
- I've come to get you.
- Seni almaya geldim.
- It is ten years since I came to Tokyo.
- Tokyo'ya geleli on yıl oldu.
- Tom came to the hospital with me.
- Tom hastaneye benimle geldi.
- I've come to pick up Tom.
- Tom'u almaya geldim.
- You're coming to Montreal this weekend?
- Bu hafta sonu Montreal'e mi geliyorsun?
- Tom came to Boston after graduating from high school.
- Tom liseden mezun olduktan sonra Boston'a geldi.
- Can you come to the meeting tonight?
- Bu gece toplantıya gelebilir misin?
- Tom sometimes comes to Boston.
- Tom bazen Boston'a geliyor.
- You're coming to Montreal this weekend?
- Bu hafta sonu Montreal'e geliyor musun?
- Tom came to see if Mary needed any help.
- Tom Mary'nin yardıma ihtiyacı olup olmadığını anlamak için geldi.
- To be honest, we came to capture you.
- Dürüst olmak gerekirse, biz seni yakalamak için geldik.
- I came to warn you.
- Seni uyarmaya geldim.
- Thank you very much for coming to see me.
- Beni görmeye geldiğin için sana çok teşekkür ederim.
- I came to talk about them.
- Onlar hakkında konuşmak için geldim.
- After coming to Australia, I’ve become aware of many things that are different than in Japan.
- Avustralya'ya geldikten sonra, Japonya'dakinden farklı olan birçok şeyin farkına vardım.
- Every year without fail, lots of foreigners come to Japan.
- Her yıl mutlaka Japonya'ya bir sürü yabancı gelir.
- I came to Boston last year.
- Geçen sene Boston'a geldim.
- Every day I come to university by bus.
- Her gün üniversiteye otobüsle geliyorum.
- Tom came to pick Mary up.
- Tom Mary'yi almak için geldi.
- I don't want to come to Boston.
- Boston'a gelmek istemiyorum.
- Somebody came to see you this morning.
- Bu sabah biri sizi görmeye geldi.
- Tom wanted Mary to come to his party.
- Tom Mary'nin partisine gelmesini istedi.
- Tom used to come to work in a Ford.
- Tom işe bir Ford'la gelirdi.
- You must come to the party by all means.
- Muhakkak partiye gelmelisin.
- I can't come to the office today.
- Bugün büroya gelemem.
- He came to pick me up.
- O beni almaya geldi.
- I think Tom has come to make trouble.
- Sanırım Tom sorun çıkarmaya geldi.
- Tom wanted Mary to come to Boston.
- Tom Mary'nin Boston'a gelmesini istedi.
- I wanted Tom to come to my party.
- Tom'un partime gelmesini istedim.
- I came to Toronto at the beginning of June.
- Toronto'ya Haziran başında geldim.
- She came to live with her aunt.
- Teyzesiyle yaşamaya geldi.
- My friends came to see me the day before yesterday.
- Önceki gün arkadaşlarım beni görmeye geldi.
- We want you to come to our party.
- Partimize gelmeni istiyoruz.
- Do you know if he's coming to the party?
- Partiye gelip gelmeyeceğini biliyor musun?
- Tom would've come to Boston with us if he could've.
- Tom gelebilseydi bizimle Boston'a gelirdi.
- She comes to see me from time to time.
- Zaman zaman beni görmeye gelir.
- Tom didn't come to school on Monday.
- Tom pazartesi günü okula gelmedi.
- Tom is coming to get you.
- Tom seni almak için geliyor.
- You don't need to come to work Saturday.
- Cumartesi günü işe gelmen gerekmez.
- They had lived there until they came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelene kadar orada yaşamışlar.
- I wonder why he did not come to the party.
- Partiye neden gelmediğini merak ediyorum.
- When it comes to fishing, he's an expert.
- Balık tutmaya gelince, o bir uzmandır.
- Go along this street and you'll come to the post office on the left.
- Bu cadde boyunca ilerleyin, soldaki postaneye geleceksiniz.
- I forgot that Tom was coming to dinner tonight.
- Tom'un bu akşam yemeğe geleceğini unutmuşum.
- The enemy has come to our country.
- Düşman ülkemize geldi.
- Tom often comes to see me on weekends.
- Tom hafta sonları sık sık beni görmeye gelir.
- He didn't come to school today.
- Bugün okula gelmedi.
- You can come to visit us anytime you want.
- Ne zaman istersen bizi ziyaret etmeye gelebilirsin.
- I came to see Tom.
- Tom'u görmeye geldim.
- Mr Ou has come to Japan to study Japanese.
- Bay Ou Japonya'ya Japonca öğrenmek için geldi.
- I came to this country for the purpose of studying music.
- Bu ülkeye müzik okumak için geldim.
- You need not come to the office on Saturdays.
- Cumartesileri büroya gelmen gerekmez.
- The boy fainted, but he came to when we threw water on his face.
- Oğlan bayıldı, ama biz yüzüne su attınca kendine geldi.
- Tom didn't want to come to our party.
- Tom partimize gelmek istemedi.
- I've come to pick Tom up.
- Tom'u almaya geldim.
- Tom and Mary came to love each other.
- Tom ve Mary birbirlerini sevmek için geldiler.
- Do you think Tom will come to pick you up?
- Tom'un seni almaya geleceğini düşünüyor musun?
- Many migratory birds come to this pond every year in winter.
- Birçok göçmen kuş her yıl kışın bu gölete gelir.
- He is coming to our school tomorrow.
- Yarın okulumuza geliyor.
- It has been two years since he came to Japan.
- Japonya'ya geleli iki yıl oldu.
- I sincerely hope it won't come to that.
- Umarım o noktaya gelmez.
- Tom can't come to the office today.
- Tom bugün ofise gelemez.
- I only came to say I'm sorry.
- Yalnızca üzgün olduğumu söylemeye geldim.
- Tom said that he and Mary can't come to our party.
- Tom onun ve Mary'nin partimize gelemeyeceğini söyledi.
- I thought you might like to know who's coming to our party.
- Partimize kimlerin geleceğini bilmek istersin diye düşündüm.
- The reason I came to Boston is to meet the woman I hope to marry.
- Boston'a gelmemin nedeni, evlenmeyi umduğum kadına rastlamaktır.
- Even the mightiest of empires comes to an end.
- En güçlü imparatorlukların bile sonu gelir.
- Tom came to work early this morning.
- Tom bu sabah işe erken geldi.
- Tom wasn't able to come to our party.
- Tom partimize gelemedi.
- They came to make peace.
- Barış yapmaya geldiler.
- He would often come to see me.
- Sıklıkla beni görmeye gelirdi.
- The farmer that lived nearby came to investigate.
- Yakında yaşayan çiftçi araştırmak için geldi.
- About twenty people came to the party.
- Yaklaşık yirmi kişi partiye geldi.
- I came to kill him.
- Onu öldürmeye geldim.
- To our surprise, she came to our party with him.
- Bir de baktık ki partimize onunla birlikte gelmiş.
- Every day I come to university by bus.
- Her gün otobüsle üniversiteye geliyorum.
- I probably won't come to Boston this month.
- Muhtemelen bu ay Boston'a gelmeyeceğim.
- After a while, he came to.
- Bir süre sonra kendine geldi.
- Aren't you going to come to Boston?
- Boston'a gelmeyecek misiniz?
- To our surprise, he came to our party with her.
- Bir de baktık ki partimize onunla birlikte gelmiş.
- Can you come to the meeting tonight?
- Bu akşamki toplantıya gelebilir misin?
- A girl with blonde hair came to see you.
- Sarı saçlı bir kız sizi görmeye geldi.
- He came to meet me yesterday afternoon.
- Dün öğleden sonra beni karşılamaya geldi.
- Tom wanted to come to our house.
- Tom evimize gelmek istedi.
- Did you know Tom before he came to work for us?
- Bizim için çalışmaya gelmeden önce Tom'u tanıyor muydun?
- He came to my rescue.
- O, beni kurtarmak için geldi.
- Only six people came to the party.
- Partiye sadece altı kişi geldi.
- Tom didn't come to school today because he had to go to a funeral.
- Tom bugün okula gelmedi çünkü bir cenazeye gitmesi gerekiyordu.
- We would like you to come to our party.
- Partimize gelmenizi istiyoruz.
- Can I come to your office tomorrow?
- Yarın bürona gelebilir miyim?
- Since he doesn't feel well today, he can't come to the office.
- Bugün kendini iyi hissetmediği için ofise gelemiyor.
- Robots are great in the workplace, because they don't need toilet or meal breaks, don't get sick or come to work with a hangover.
- Robotlar iş yerinde harika, çünkü onların tuvalete ve yemek molalarına ihtiyacı yok, hastalanmazlar ya da işe bir içki mahmurluğu ile gelmezler.
- We've come to pay our respects.
- Saygılarımızı sunmaya geldik.
- I've come to bring them a gift.
- Onlara bir hediye getirmeye geldim.
- No one's coming to our party tonight.
- Bu gece partimize hiç kimse gelmiyor.
- Next time you come to see me, I will show you the book.
- Bir dahaki sefere beni görmeye geldiğinde, sana kitabı gösteririm.
- Tom said that he and Mary can't come to our party.
- Tom, Mary ve kendisinin partimize gelemeyeceğini söyledi.
- Tom came to Boston hoping to find a job.
- Tom Boston'a iş bulma umuduyla geldi.
- It's so kind of you to come to see me off.
- Beni uğurlamaya gelmeniz çok nazikçe.
- I'm coming to Boston in October.
- Ekim'de Boston'a geliyorum.
- No one came to Tom's rescue.
- Kimse Tom'u kurtarmaya gelmedi.
- I've come to say goodbye, Tom.
- Veda etmeye geldim, Tom.
- I came to Boston three years ago and I've been living here ever since.
- Üç yıl önce Boston'a geldim ve ve o zamandan beri burada yaşıyorum.
- Want to come to the book sale with me?
- Benimle kitap satışına gelmek ister misin?
- Chancellor Merkel said that all Syrian migrants would be allowed to come to Germany and apply for asylum.
- Şansölye Merkel, tüm Suriyeli göçmenlerin Almanya'ya gelip sığınma başvurusunda bulunmalarına izin verileceğini söyledi.
- With the coming of spring, everything is gradually coming to life again.
- Baharın gelmesiyle birlikte her şey yavaş yavaş yeniden hayata dönüyor.
- I’ll come to your funeral.
- Cenazene gelirim.
- He comes to Tokyo once a year.
- Tokyo'ya yılda bir kez gelir.
- I was about to go out when he came to see me.
- O beni görmeye geldiğinde çıkmak üzereydim.
- It is five years since they came to Japan.
- Japonya'ya geleli beş yıl olmuştu.
- He came to school after a long absence.
- Uzun bir aradan sonra okula geldi.
- She asked me to come to her bedside.
- Benden yatağının yanına gelmemi istedi.
- Tom will come to Australia next year.
- Tom önümüzdeki yıl Avustralya'ya gelecek.
- Tom hasn't been able to come to school because he's in the hospital.
- Tom hastanede olduğu için okula gelemiyor.
- I came to tell you that Sami has just resigned.
- Sana Sami'nin az önce istifa ettiğini söylemeye geldim.
- Are you the one who came to see me?
- Beni görmeye gelen kişi sen misin?
- We're coming to pick her up.
- Onu almak için geliyoruz.
- Aren't you going to come to Tom's party tonight?
- Bu akşam Tom'un partisine gelmeyecek misin?
- Tom came to see me just the other day.
- Tom geçen gün beni görmeye geldi.
- All good things come to he who waits.
- Bütün iyi şeyler bekleyene gelir.
- Sami came to his office early.
- Sami ofisine erkenden geldi.
- She came to Brittany when war broke out.
- Savaş çıktığında Brittany'ye gelmiş.
- I came to ask him a favor.
- Ondan bir iyilik istemek için geldim.
- Nobody comes to my country.
- Hiç kimse benim ülkeme gelmiyor.
- Tom came to ask us for our help.
- Tom bizden yardım istemek için geldi.
- Tom didn't want Mary to come to his party.
- Tom partisine Mary'nin gelmesini istemiyordu.
- Tom lived with his uncle before he came to Boston.
- Tom Boston'a gelmeden önce amcasıyla yaşıyordu.
- Where do you stay when you come to Boston?
- Boston'a geldiğinizde nerede kalıyorsunuz?
- I've come to save the princess.
- Prensesi kurtarmaya geldim.
- Sami came to the mosque before the adhan.
- Sami ezan okunmadan camiye geldi.
- Tom is coming to pick us up.
- Tom bizi almak için geliyor.
- A guy named Tom came to see you.
- Tom isimli bir adam seni görmeye geldi.
- He will be coming to the party.
- Partiye gelecek.
- I doubt if Tom will come to my birthday party.
- Tom'un doğum günüme geleceğini sanmıyorum.
- He came to Japan when he was 10 years old.
- Japonya'ya 10 yaşındayken geldi.
- He still comes to see me now and then.
- Hâlâ ara sıra beni görmeye geliyor.
- When he came to, he was lying in the park.
- Kendine geldiğinde parkta uzanıyordu.
- Tom came to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a geldi.
- Why didn't you come to see me sooner?
- Neden beni daha önce görmeye gelmedin?
- Sami came to Layla's work.
- Sami Layla'nın iş yerine geldi.
- I should never have come to Boston.
- Ben asla Boston'a gelmemeliydim.
- I couldn't come to his birthday party.
- Onun doğum günü partisine gelemedim.
- I'm glad you've come to live with us.
- Bizimle yaşamaya gelmene sevindim.
Show More (1923)
|
