| 1 |
comprehend |
anlamak |
v. |
|
- This is wrong! And no one can comprehend this attitude.
- Bu çok yanlış! Ve hiç kimse bu tutumu anlayamaz.
- I fail to comprehend how speakers from different backgrounds could bring universal happiness.
- Farklı geçmişlerden gelen konuşmacıların evrensel mutluluğu nasıl sağlayabileceğini anlayamıyorum.
- I fail to comprehend how speakers from different backgrounds could bring universal happiness.
- Farklı geçmişlerden gelen konuşmacıların nasıl olup da evrensel mutluluk getirebildiklerini anlayamıyorum.
- Many people are unable to comprehend the actions of hackers.
- Birçok insan bilgisayar korsanlarının eylemlerini anlayamıyor.
- They couldn't comprehend the seriousness of the matter.
- Meselenin ciddiyetini anlayamıyorlardı.
- I doubt Tom can comprehend what we're talking about.
- Tom'un konuştuğumuz şeyi anlayabileceğinden şüpheliyim.
- Little by little you will begin to comprehend the text without translations or explanations.
- Yavaş yavaş çeviri veya açıklama olmadan metni anlamaya başlayacaksınız.
- I can't even begin to comprehend why somebody would do something like this.
- Birinin neden böyle bir şey yaptığını anlamaya başlayamıyorum bile.
- Many people are unable to comprehend the actions of hackers.
- Birçok kişi bilgisayar korsanlarının eylemlerini anlayamıyor.
- He could not comprehend the value of her advice.
- Onun tavsiyesinin değerini anlayamadı.
- It seems this is something you can't comprehend.
- Anlaşılan bu senin anlayamayacağın bir şey.
- It's really hard to comprehend.
- Bunu anlamak gerçekten zor.
- The finest words in the world are only vain sounds, if you cannot comprehend them.
- Eğer onları anlayamıyorsanız, dünyanın en güzel kelimeleri sadece boş seslerdir.
- The professor was unable to comprehend what I meant.
- Profesör ne demek istediğimi anlayamadı.
- It seems this is something you can't comprehend.
- Bu anlayamadığın bir şey gibi görünüyor.
- I couldn't comprehend it at that time.
- O zaman bunu anlayamamıştım.
- This theory is too difficult for me to comprehend.
- Bu teoriyi anlamak benim için çok zor.
- Tom didn't comprehend everything.
- Tom her şeyi anlamadı.
- I know more than you could possibly comprehend.
- Senin anlayabileceğinden fazlasını biliyorum.
- Little by little you will begin to comprehend the text without translations or explanations.
- Yavaş yavaş çeviriler veya açıklamalar olmadan metni anlamaya başlayacaksınız.
Show More (17)
|
| 2 |
comprehend |
kavramak |
v. |
|
- No virus has the capacity to comprehend the notions of subsidiarity, proportionality and territoriality.
- Hiçbir virüs ikincillik, orantılılık ve bölgesellik kavramlarını kavrayacak kapasiteye sahip değildir.
- This theory is too difficult for me to comprehend.
- Bu teoriyi kavramak benim için çok zordur.
- It's really hard to comprehend.
- Kavramak gerçekten zor.
- They couldn't comprehend the seriousness of the matter.
- Meselenin ciddiyetini kavrayamadılar.
Show More (1)
|
| 3 |
comprehend |
idrak etmek |
v. |
|
- It took him a minute to comprehend what had happened.
- Neler yaşanmış olduğunu idrak etmesi bir dakikasını aldı.
Show More (-2)
|
