|
- He knew who stole the key but had no concrete evidence.
- Anahtarı kimin çaldığını biliyordu ama elinde somut bir kanıt yoktu.
- Then we have to work on concrete indicators.
- O zaman somut göstergeler üzerinde çalışmalıyız.
- We aim at concrete outcomes at policy and operational levels.
- Politika ve operasyonel düzeyde somut sonuçlar hedefliyoruz.
- Under the Danish Presidency we will seek to make concrete progress in this area.
- Danimarka Dönem Başkanlığında bu alanda somut ilerleme kaydetmeye çalışacağız.
- Things are therefore taking on a slightly more concrete form.
- Dolayısıyla işler biraz daha somut bir hal alıyor.
- Within days of the attack on America, a series of concrete measures was tabled by the European Commission.
- Amerika'ya yapılan saldırıdan birkaç gün sonra Avrupa Komisyonu tarafından bir dizi somut tedbir sunuldu.
- Thirdly, the European Initiative for Democracy and Human Rights offers concrete support to projects in this field.
- Üçüncü olarak Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Girişimi bu alandaki projelere somut destek sunmaktadır.
- Adopting a single currency is a concrete indication of how far European integration has come.
- Tek para biriminin benimsenmesi, Avrupa entegrasyonunun ne kadar ileri gittiğinin somut bir göstergesidir.
- We all need to take urgent action to find concrete solutions.
- Somut çözümler bulmak için hepimizin acilen harekete geçmesi gerekiyor.
- I do not seriously think you can say that establishing concrete data for accession is a great triumph.
- Katılım için somut veriler oluşturmanın büyük bir zafer olduğunu söyleyebileceğinizi ciddi olarak düşünmüyorum.
- In concrete terms, we know that 70% of mergers go wrong.
- Somut olarak, birleşmelerin %70'inin yanlış gittiğini biliyoruz.
- We have not yet ratified the Protocol either, nor have we completed any clear, concrete plans of action.
- Protokolü henüz onaylamadığımız gibi, net ve somut bir eylem planını da tamamlamış değiliz.
- The introduction of the right to permanent residence is a concrete example of this.
- Daimi ikamet hakkının getirilmesi bunun somut bir örneğidir.
- Your proposals will now help us to find some concrete solutions.
- Önerileriniz şimdi bazı somut çözümler bulmamıza yardımcı olacaktır.
- However, the concrete solutions must clearly be accepted by the Member States.
- Ancak, somut çözümlerin Üye Devletler tarafından açıkça kabul edilmesi gerekmektedir.
- Those Member States that produce concrete results will be the guiding light for the others to follow.
- Somut sonuçlar üreten Üye Devletler, diğerlerinin takip etmesi gereken yol gösterici ışık olacaktır.
- Over these three years we have been working on this issue, and today is the day to achieve concrete results.
- Bu üç yıl boyunca bu konu üzerinde çalıştık ve bugün somut sonuçlar elde etme günüdür.
- That country is not after all a candidate Member State with a concrete prospect of accession.
- Bu ülke her şeye rağmen somut bir katılım perspektifi olan aday bir Üye Devlet değildir.
- What does this mean in concrete terms in relation to this agreement?
- Bu anlaşmayla ilgili olarak bu somut olarak ne anlama geliyor?
- We have to link it to concrete environmental problems to describe how to use these instruments.
- Bu araçların nasıl kullanılacağını açıklamak için bunları somut çevre sorunlarıyla ilişkilendirmeliyiz.
- We must achieve some concrete and quantifiable objectives.
- Bazı somut ve ölçülebilir hedeflere ulaşmalıyız.
- This will be presented in January and will give an outline of the revised strategy with concrete objectives and targets.
- Bu, Ocak ayında sunulacak ve somut amaç ve hedeflerle revize edilmiş stratejinin ana hatlarını verecektir.
- It is, of course, important that it identifies concrete priorities for the future.
- Gelecek için somut önceliklerin belirlenmesi elbette önemlidir.
- I therefore call on you to make some sort of concrete statement.
- Bu nedenle sizi somut bir açıklama yapmaya çağırıyorum.
- These are just some concrete examples of changes that had to be made to a deeply flawed report.
- Bunlar, son derece kusurlu bir raporda yapılması gereken değişikliklerin sadece bazı somut örnekleridir.
- Whether or not Rio means anything and brings about any concrete results remains to be seen.
- Rio'nun bir anlamı olup olmadığını ve somut sonuçlar getirip getirmeyeceğini göreceğiz.
- In this respect, I should like to make a concrete proposal.
- Bu bağlamda, somut bir öneride bulunmak istiyorum.
- My question, however, concerns concrete matters and the substance of this agreement.
- Ancak benim sorum somut konulara ve bu anlaşmanın içeriğine ilişkin.
- We hope that tomorrow there will be a concrete response so that we can vote on this matter.
- Yarın bu konuda oylama yapabilmemiz için somut bir yanıt geleceğini umuyoruz.
- Concrete and decisive progress was made on all these levels in 2001.
- Tüm bu düzeylerde 2001 yılında somut ve kararlı ilerlemeler kaydedilmiştir.
- Kaliningrad is merely one concrete example of the consequences Fortress Europe will have for poor people outside the EU.
- Kaliningrad, Avrupa Kalesi'nin AB dışındaki yoksul halklar için doğuracağı sonuçların sadece somut bir örneğidir.
- The EU has therefore endeavoured to send a concrete message as to how this aim can be achieved.
- Bu nedenle AB, bu amaca nasıl ulaşılabileceğine dair somut bir mesaj göndermeye çalışmıştır.
- Poverty eradication was the over-arching theme to which we linked all the concrete issues.
- Yoksulluğun ortadan kaldırılması, tüm somut konuları bağladığımız kapsayıcı bir temaydı.
- Women are workaday heroines who like to stick to more concrete things.
- Kadınlar, daha somut şeylere bağlı kalmayı seven gündelik kahramanlardır.
- But our report tried to highlight certain and concrete strengths and weaknesses of national systems and policies.
- Ancak raporumuz ulusal sistem ve politikaların belirli ve somut güçlü ve zayıf yönlerini vurgulamaya çalışmıştır.
- So far, the proposals relating to democracy are not sufficiently concrete.
- Şu ana kadar demokrasiye ilişkin öneriler yeterince somut değildir.
- Hopefully, in November we will get something a lot more concrete.
- Umarız Kasım ayında çok daha somut bir şey elde ederiz.
- Objectives for consumers must be concrete and clear and it must be clear who bears the political responsibility.
- Tüketicilere yönelik hedefler somut ve net olmalı ve siyasi sorumluluğu kimin taşıdığı açık olmalıdır.
- The Commission has still not made a concrete proposal for the way in which the new Member States can participate.
- Komisyon, yeni Üye Devletlerin katılım şekline ilişkin henüz somut bir teklifte bulunmamıştır.
- I would like to pick out a few concrete examples.
- Birkaç somut örnek vermek istiyorum.
- A concrete example of this so-called multicultural society is the fact that Muslims occupy high government offices.
- Bu sözde çok kültürlü toplumun somut bir örneği, Müslümanların yüksek devlet makamlarını işgal etmesidir.
- Let us now proceed to a concrete assessment of the situation.
- Şimdi durumun somut bir değerlendirmesine geçelim.
- We will have to try to back up our intentions with facts, concrete directives and answers to questions raised.
- Niyetlerimizi gerçeklerle, somut yönergelerle ve sorulan sorulara vereceğimiz cevaplarla desteklemeye çalışmalıyız.
- It is something concrete, and it concerns people in their everyday lives.
- Bu somut bir şeydir ve insanları günlük yaşamlarında ilgilendirir.
- We await a proposal for a directive, which will make it possible to move this debate on to a more concrete phase.
- Bu tartışmayı daha somut bir aşamaya taşımayı mümkün kılacak bir yönerge önerisi bekliyoruz.
- Is the Council prepared to stop intervening in concrete implementation plans?
- Konsey somut uygulama planlarına müdahale etmeyi bırakmaya hazır mı?
- It will be built through concrete achievements which first create a de facto solidarity.'
- Bu uzlaşma, öncelikle fiili bir dayanışma yaratan somut başarılar yoluyla inşa edilecektir.
- There are, though, no concrete proposals on this.
- Ancak bu konuda somut bir öneri bulunmamaktadır.
- Under the Danish Presidency we will seek to make concrete progress in this area.
- Danimarka Dönem Başkanlığı altında bu alanda somut ilerleme kaydetmeye çalışacağız.
- Therefore, I can already give very concrete answers to the generally positive evaluation based on that convention.
- Dolayısıyla bu konvansiyona dayanan genel olumlu değerlendirmeye şimdiden çok somut cevaplar verebilirim.
- It is still too early for any concrete announcement regarding further Commission intervention.
- Komisyonun daha fazla müdahalesine ilişkin somut bir açıklama için henüz çok erken.
- It will be built through concrete achievements which first create a de facto solidarity.
- Öncelikle fiili bir dayanışma yaratan somut başarılarla inşa edilecektir.
- It is important to avoid thresholds which do not take the concrete facts into account.
- Somut gerçekleri dikkate almayan eşik değerlerden kaçınmak önemlidir.
- The project has, with reason, been criticised for having nothing concrete to offer.
- Proje, haklı olarak, somut hiçbir şey sunmadığı gerekçesiyle eleştirilmektedir.
- We must make the transition to a low-CO2 economy and give this a concrete form.
- Düşük CO2 ekonomisine geçiş yapmalı ve buna somut bir şekil vermeliyiz.
- Unfortunately, the proposed policy is somewhat vague in a number of essential, concrete points.
- Ne yazık ki önerilen politika bazı temel ve somut noktalarda biraz muğlaktır.
- We have not seen enough concrete results from the coordination mechanisms and we need concrete results.
- Koordinasyon mekanizmalarından yeterince somut sonuç alamadık ve somut sonuçlara ihtiyacımız var.
- No concrete results are available from that source to confirm any link between MAP and Crohn's disease.
- Bu kaynaktan MAP ve Crohn hastalığı arasındaki herhangi bir bağlantıyı doğrulayacak somut sonuçlar elde edilememiştir.
- It is, therefore, with good reason that the report does not nominate many concrete matters for coordination.
- Bu nedenle raporda koordinasyon için çok fazla somut konu belirtilmemesinin haklı bir nedeni vardır.
- Kaliningrad is merely one concrete example of the consequences Fortress Europe will have for poor people outside the EU.
- Kaliningrad, Avrupa Kalesi'nin AB dışındaki yoksul insanlar için doğuracağı sonuçların sadece somut bir örneğidir.
- Do any concrete projects exist in this respect?
- Bu konuda somut projeler var mı?
- We note the lack of concrete commitments.
- Somut taahhütlerin eksikliğini not ediyoruz.
- What evidence is there of concrete actions from Member States to implement such reform?
- Üye Devletlerin böyle bir reformu hayata geçirmek üzere somut adımlar attığına dair ne gibi kanıtlar var?
- So far my speech has focussed on the concrete results achieved over recent months.
- Şu ana kadar yaptığım konuşmada son aylarda elde edilen somut sonuçlara odaklandım.
- In this respect, I should like to make a concrete proposal.
- Bu bağlamda somut bir öneride bulunmak istiyorum.
- The project has, with reason, been criticised for having nothing concrete to offer.
- Proje, haklı olarak, somut hiçbir şey sunmadığı için eleştirilmektedir.
- The Brussels declaration was a concrete outcome of that conference.
- Brüksel deklarasyonu bu konferansın somut bir sonucudur.
- Where are the concrete measures?
- Somut önlemler nerede?
- What are the concrete threats and how do we give an appropriate response?
- Somut tehditler nelerdir ve bunlara nasıl uygun bir karşılık verebiliriz?
- Secondly, allow me to mention three concrete problems.
- İkinci olarak üç somut sorundan bahsetmeme izin verin.
- I would also like to mention that the energy dialogue with Russia has led to concrete results.
- Rusya ile olan enerji diyaloğunun somut sonuçlar doğurduğunu da belirtmek isterim.
- I hope that, next time, we shall be able to achieve concrete targets regarding recycling too.
- Umarım bir dahaki sefere geri dönüşüm konusunda da somut hedeflere ulaşabiliriz.
- Within days of the attack on America, a series of concrete measures was tabled by the European Commission.
- Amerika'ya yapılan saldırıdan birkaç gün sonra Avrupa Komisyonu tarafından bir dizi somut önlem masaya yatırıldı.
- In this way the European Union can also promote concrete improvements in gender equality in the future Member States.
- Bu şekilde Avrupa Birliği, gelecekteki Üye Devletlerde cinsiyet eşitliği konusunda somut gelişmeleri de teşvik edebilir.
- We are now told that concrete decisions will be taken on 12 and 13 December.
- Şimdi bize 12 ve 13 Aralık tarihlerinde somut kararlar alınacağı söyleniyor.
- So what in concrete terms have we put forward today?
- Peki bugün somut olarak ne ortaya koyduk?
- To this we can add a follow-up International Conference, whose concrete procedures will be defined by 2005.
- Buna, 2005 yılına kadar somut prosedürleri belirlenecek olan bir takip Uluslararası Konferansını da ekleyebiliriz.
- Compared to the situation in 1999, no concrete progress can be reported in the field of statistics.
- 1999 yılındaki duruma kıyasla, istatistikler sahasında somut bir ilerleme rapor edilemez.
- Let me now turn to some of the concrete measures which will be taken.
- Şimdi de alınacak bazı somut tedbirlere değinmek istiyorum.
- Things are therefore taking on a slightly more concrete form.
- Bu nedenle işler biraz daha somut bir hal alıyor.
- The Belder report contains a few concrete pointers in this respect.
- Belder raporu bu konuda birkaç somut işaret içermektedir.
- So what in concrete terms have we put forward today?
- Bugün somut olarak ne ortaya koyduk?
- This is a concrete commitment and so these accusations are decidedly off-target.
- Bu somut bir taahhüttür ve bu nedenle bu suçlamalar kesinlikle hedef dışıdır.
- As far as this concrete agreement is concerned, we have adopted a balanced approach.
- Bu somut anlaşma söz konusu olduğunda, dengeli bir yaklaşım benimsedik.
- We need to have concrete outcomes.
- Somut neticelere ihtiyacımız var.
- Forms of economic cooperation, in particular, must be concrete and feasible.
- Özellikle ekonomik işbirliği biçimleri somut ve uygulanabilir olmalıdır.
- That partnership, which is on a voluntary basis, will start producing concrete results.
- Gönüllülük esasına dayanan bu ortaklık somut sonuçlar üretmeye başlayacaktır.
- What does this mean in concrete terms?
- Bu somut olarak ne anlama geliyor?
- Poverty eradication was the over-arching theme to which we linked all the concrete issues.
- Yoksulluğun ortadan kaldırılması, tüm somut konuları bağladığımız genel bir temaydı.
- I regard the additions he proposes as enhancing the current debate on concrete directives.
- Önerdiği eklemeleri, somut direktiflere ilişkin mevcut tartışmayı güçlendirici nitelikte görüyorum.
- Under the heading of these three axes there are ten concrete objectives.
- Bu üç eksen başlığı altında on somut hedef bulunmaktadır.
- I only need to see a concrete reference to the forthcoming meetings in Qatar.
- Sadece Katar'da yapılacak toplantılara ilişkin somut bir referans görmeye ihtiyacım var.
- What concrete measures have been discussed?
- Hangi somut tedbirler tartışıldı?
- Hopefully, in November, we will get something a lot more concrete.
- Umarım, Kasım ayında çok daha somut bir şey elde ederiz.
- These meetings resulted in various concrete initiatives which will be endorsed by leaders at the Summit itself.
- Bu toplantılar, Zirve'de liderler tarafından onaylanacak olan çeşitli somut girişimlerle sonuçlanmıştır.
Show More (92)
|
