| 1 |
disguise |
gizlemek |
v. |
|
- He couldn't disguise the fact that he felt awkward being there.
- Orada bulunmaktan ötürü garip hissettiği gerçeğini gizleyemiyordu.
- I cannot disguise my disappointment that the report has just been rejected.
- Raporun az önce reddedilmiş olmasından duyduğum hayal kırıklığını gizleyemem.
- The choice of whether to apply the rules is only a fig leaf to disguise that reality.
- Kuralların uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin seçim, bu gerçeği gizlemek için sadece bir incir yaprağıdır.
- Nor should we be surprised at Washington's pathetic need to disguise its crimes.
- Washington'un suçlarını gizlemek için duyduğu acınası ihtiyaca da şaşırmamalıyız.
- The princess disguised herself as a page.
- Prenses kendini bir komi olarak gizledi.
- He disguised his feelings.
- O, duygularını gizledi.
- Tom tried to disguise his voice.
- Tom sesini gizlemeye çalıştı.
- Tom disguised himself as a fireman.
- Tom kendini bir itfaiyeci olarak gizledi.
- The princess disguised herself as a page.
- Prenses kendini bir hizmetçi olarak gizledi.
- He disguised his feelings.
- Duygularını gizledi.
- He disguised his sorrow with a smile.
- Üzüntüsünü bir gülümsemeyle gizledi.
- You can't disguise sad eyes.
- Üzgün gözleri gizleyemezsin.
- She disguised herself as him.
- O, kendini o olarak gizledi.
- He disguised his sorrow with a smile.
- Üzüntüsünü gülümsemeyle gizledi.
- He makes no disguise of his feelings.
- O hislerini gizlemez.
- Tom disguised himself as a security guard.
- Tom kendini güvenlik görevlisi olarak gizledi.
- He makes no disguise of his feelings.
- Duygularını gizlemez.
- Tom disguised himself as a security guard.
- Tom kendini bir güvenlik görevlisi olarak gizledi.
- Tom tried to disguise his handwriting.
- Tom el yazısını gizlemeye çalıştı.
Show More (16)
|
| 2 |
disguise |
kılık |
n. |
|
- He went into the bank in the disguise of a guard.
- Bankaya bekçi kılığında girdi.
- I'm planning to disguise myself as a doctor.
- Doktor kılığına girmeyi planlıyorum.
- Tom was disguised as a beggar.
- Tom bir dilenci kılığındaydı.
- He went into the bank in the disguise of a guard.
- Bankaya güvenlik kılığında girdi.
Show More (1)
|
| 3 |
disguise |
tebdil-i kıyafet |
n. |
|
- It was impossible to see through her disguise.
- Onu tebdil-i kıyafet içinde tanımak imkansızdı.
Show More (-2)
|
| 4 |
disguise |
kimliğini gizlemek |
v. |
|
- He disguised himself as a salesman and visited her house.
- Bir satıcı olarak kimliğini gizledi ve onun evini ziyaret etti.
Show More (-2)
|
| 5 |
disguise |
değiştirme |
n. |
|
- Tom tried to disguise his voice.
- Tom sesini değiştirmeye çalıştı.
Show More (-2)
|
